Onkolojik tedavilerin parlayan üç silahşorları başlıklı ilk yazımıza Nivolumab (Porthos) ile devam ediyoruz. Malign melanom isimli cilt kanserinde ipilimumab (Yervoy) tedavisinden sonra immün sistemi aktive eden tedaviler hızla önem kazandı. Elde edilen bilgilerden yola çıkarak kanserli hastada nakavt olmuş immün sistemi harekete geçirebilecek yeni fren mekanizmaları saptandı. PD-1 programlanmış hücre ölüm proteini olarak da bilinir ve immün sistem hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir reseptördür (algaç). Bu reseptöre kanser hücresinden salınan PD-L1 adlı protein yapısındaki ligand bağlanarak kansere yönelik immün sistemin fren mekanızmasını çalıştırır. Bu protein yapılara karşı geliştirilen iki ilaç Nivolumab (Opdivo) ve Pembrolizumab’ın (Keytruda) malign melanomda etkili oldukları kanıtlandıktan sonra akciğer kanserli hastalarda denendi.

Akciğer kanserleri başlıca Küçük Hücreli Akciğer Kanseri ve Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanseri olarak iki alt grupta incelenir. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri ise Adenokanser, Yassı Hücreli Kanser ve Büyük Hücreli Kanser olarak başlıca üç gruptan oluşur. Bu grupta yer alan adenokanser için kemoterapi ve uygun hastalarda hedeflenmiş tedavi şansı yassı hücreli kansere göre oldukça fazladır. Son birkaç yıla kadar yapılan çalışmalarda ameliyat edilemez yassı hücreli akciğer kanserinin tedavi seçenekleri açısından adenokanser alt tipine göre yetim kaldığını söyleyebiliriz. Son birkaç yılda ise özellikle immün sistemin fren mekanizmasını çözen Nivolumab ve Pembrolizumab gibi ilaçların (immune checkpoint regulators) akciğer kanserinde denenmesi ile dikkat çekici veriler elde edildi. Bunlardan belki de en önemlisi bu ilaçların yassı hücreli akciğer kanseri alt grubunda diğerlerine göre daha belirgin etki göstermesiydi.

Bu veriler ışığında Julie Brahmer ve arkadaşları tarafınca dizayn edilen “CheckMate 017” olarak adlandırılan çalışmanın sonuçları 2015 Amerika Kanser Kongresi’nde (ASCO) sunuldu ve bilim camiasının en saygın dergilerinden olan New England Jornal of Medicine’de 31 Mayıs’da yayınlandı.

Bu çalışmada bölgesel olarak ilerlemiş (3. evre) veya metastaz yapmış (4. evre) yassı hücreli akciğer kanserli, ilk uygulanan ve standart tedavi olarak adlandırılan platin içerikli ilaçlar sonrası yanıtsızlık gelişen 272 hastada yeni ilaç denendi. Çalışmada ikinci basamak tedavi olarak denenen araştırma ilacı Nivolumab, yine ikinci sırada dünyada standart tedavi olarak kabul edilmiş Docetaxel isimli kemoterapi ilacı ile karşılaştırıldı.

Ölüm riskinin Nivolumab kullanılan hastalarda %41 oranında azaldığı genel sağkalımın is 3.2 ay daha fazla olduğu saptandı. Hastaların 1 yıllık sağkalım oranlarının Nivolumab kolunda neredeyse iki kat fazla olduğu saptandı. Ciddi derecede (grad 3-4) gözlenen yan etki sıklığı açısından iki ilaç karşılaştırıldığında ise Nivolumab’da %7 yan etki gözlenirken Docetaxel’de %55 oranında yan etki gözlendi. Bu açıdan da yeni ilaç son derece uygulanabilir bulundu.

Sonuç olarak, Nivolumab 2015 yılında akciğer kanseri tedavisinde devrim niteliğinde bir iz bırakmayı başardı. Amerika’da 4 Mart 2015’de FDA tarafınca onaylanan bu ilacın gerekli yasal incelemelerden sonra Avrupa ve ülkemizde de kısa sürede birinci tedaviye yanıt vermemiş veya ilerlemiş yassı hücreli akciğer kanserli hastalarda kullanıma açılacağını umuyorum.