Beyin tümörü nedir? Nedenleri - risk faktörleri nelerdir?

Beyin yumuşak, süngerimsi doku kütlesidir.

Beynimizi koruyan üç yapı:

  1. Kafatası kemikleri
  2. Üç ince doku beyin zarı katmanı (meninks)
  3. Beyin-omurilik sıvısı (beyin omurilik sıvısı; beynin içindeki (kabarcıklardan) boşluklardan, beyin zarı arasındaki boşluk boyunca akar) olarak adlandırılır. Beyin yürüme, konuşma gibi seçtiğimiz ve soluk alıp vermek gibi vücudumuzun sorgusuz sualsiz, doğal olarak yaptığı eylemleri yönetir. Bunun yanında görme, işitme, dokunma, koku ve tat alma gibi duyularımız, hafıza, duygu ve kişiliğimizden de sorumludur.

Sinir ağı, beyinden vücudun diğer bölümlerine ileri geri mesaj iletirler. Bazı sinirler, beyinden direk gözlere, kulaklara ve baş kısmının diğer bölümlerine gider. Diğer sinirler, omurilik vasıtasıyla beyin ve vücudun diğer bölümleri arasında çalışırlar.

Beyin ve omurilikte bulunan glial hücreler, sinir hücrelerinin etrafını sarar ve yerlerinde tutar.

Beyindeki üç ayrı bölüm farklı aktiviteleri kontrol eder: Beyin (Serebrum):

Duyularımızdan aldığı bilgileri kullanarak çevremizde olup bitenleri ve vücudun vereceği tepkileri iletir. Serebrum, sağ ve sol (serebral hemisfer – beyin yarımyuvarları) olarak ikiye ayrılır. Sağ yarımyuvar, vücudun sol tarafındaki kasları kontrol eder. Sol yarımyuvar ise, vücudun sağ tarafındaki kasları kontrol eder.

Beyincik (Cerebellum): Beyincik, yürüme, ayakta durma ve diğer komplike hareketlerde dengede durma eylemini kontrol eder.

Beyin Sapı (Brain Stem): Beyin sapı, omurilik vasıtasıyla beyne bağlıdır. Nefes alıp verme, vücut ısısı, kan basıncı ve diğer temel vücut fonksiyonlarını kontrol eder.

Beyinde gelişen anormal hücrelere beyin tümörü denir. Beyin tümörleri kötü huylu (kanser) veya iyi huylu (kanser değil) olabilir.

Şüpheli beyin tümörleri, anormal hareketler veya başka diğer bulgularla kendini belli edebilir. Tanı koymak amacıyla yapılan seri testlerle, bulgular araştırılır. Hücrenin detaylı araştırılması, en doğru tedavinin uygulanması için gereklidir. Tümörü oluşturan farklı türde hücreler, farklı beyin tümörlerini oluşturur. Ayrıca kanserin yayılımını tespit etmek, diğer beyin dokularına yayılıp yayılmadığını yani tümörün ne kadar agresif olup olmadığını belirlemek için önemlidir.

Beyin tümörlerinde risk faktörleri nelerdir?

Farklı kanser türlerinin, farklı risk faktörleri vardır. Sigara içmek gibi risk teşkil eden bazı faktörleri değiştirmek sizin elinizdedir. Ancak, yaş, aile geçmişi gibi bazı faktörler var ki, bunlar değiştirilemez.

Ancak, risk faktörleri bize her şeyi anlatmaz. Risk taşıyor olması, o kişinin hastalığa yakalanacağı anlamına gelmez. Bilinen herhangi bir risk faktörü olmadan, kanser hastalığına yakalanan birçok insan olduğu bir gerçektir. Bazı risk faktörleri vardır ki, beyin tümör riskini arttırır.

Radyasyona Maruz Kalmak ve Beyin Kanseri: En çok bilinen risk faktörlerinin başında yer alır. Beyin tümörü tedavisi için kafaya uygulanan radyasyon, diğer kanser tedavileri içinde kullanılmaktadır. Tedavi edici özelliği, risk faktörü oluşundan daha ön planda olduğu için hastalarda uygulama devam etmektedir.

Beyin Kanserinde Aile Geçmişi: Beyin tümörü tanısı konan birçok hastanın aile geçmişinde, bu hastalığa rastlanılmamaktadır. Ancak, nadiren de olsa omurilik ve beyin kanserleri aile üyelerinde görülmektedir. Genel olarak, ailesel faktörlere dayalı bir tümör tanısı söz konusu olduğunda, hasta genç yaşta olmaktadır.

Bağışıklık Sistemi Bozuklukları ve Beyin Kanseri: Bağışıklık sisteminde bozukluk olan kişilerin, omurilik ve beyinde lenfoma (habis tümör) riski artar. Lenfoma, hastalıklarla savaşan beyaz kan hücreleri lenfositlerde (akyuvarlar)oluşur. Vücudun diğer bölgelerine göre lenfomaya en sık rastlanan bölüm merkezi sinir sistemidir. Bağışıklık sistemindeki eksiklik, doğuştan olabilir veya diğer kanser tedavileri nedeniyle meydana gelebilir.

Net olmayan, tartışmalı veya kanıtlanmamış etkilerden kaynaklı risk faktörleri:

Cep Telefonları: Cep telefonları, tıpkı, radarlar, mikrodalga fırınlar, uydu istasyonları gibi radyo dalgaları yayarak elektromanyetik bir enerji oluşturur. Cep telefonları, hücrelerin DNA’larına zarar vererek kansere yol açacak şekilde iyonlaştırılmış radyasyon yaymazlar. Bunun yanında, cep telefonları için kurulan vericilerin yaydıkları radyasyon ile ilgili endişeler devam etmektedir. Ayrıca, cep telefonlarının kulakla uzun süreli yakın teması beyin tümörü riskini arttırabilir.

Diğer faktörler: Vinilklorür (plastik üretiminde kullanılan bir kimyasal), ham petrol ürünleri ve belli bazı kimyasallara maruz kalmak, beyin tümörü rüskini arttırır. Elektromanyetik alanlara, belli virüslerin enfeksiyonlarına maruz kalmak olası risk faktörünü arttırıcı sebepler arasında yer almaktadır. Ancak araştırmacılar, bu faktörlerin beyin tümörüne yol açtığına dair yeterli delil elde edememişlerdir. Risk faktörleri ile ilgili araştırmalar devam etmektedir.

Beyin tümörü belirtileri nelerdir?

Beyin tümörleri her yaşta görülebilir.

Beyin tümörü belirtileri tümörün büyüklüğüne, hücre tipine ve bulunduğu bölgeye göre değişiklik gösterebilir.

Belirtiler tümör beyne baskı yapmaya başladığında ve sinirleri tahrip ettiğinde ortaya çıkar. Aynı zamanda beyin sıvısının dolaşımı tümör nedeniyle sekteye uğradığında bazı belirtiler görülebilir.

En sık görülen belirtiler;

Baş ağrısı

Baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilir ancak baş ağrısının stres, kötü beslenme, vücudun susuz kalması gibi pek çok farklı nedenle oluşabileceği de unutulmamalıdır. Beyin tümörünün neden olduğu baş ağrısı, en şiddetli olarak sabah saatlerinde yaşanır. Uykudan baş ağrısıyla uyanmak, eskiden baş ağrısı sorunu olmayıp son dönemlerde sıkça baş ağrısı yaşamak, baş ağrılarının zamanla sıklaşması, baş ağrısıyla birlikte mide bulantısı ve kusma görülmesi baş ağrısının beyin tümörü nedeniyle olabileceğinin ipuçlarıdır.

Beyin tümörü bulunan her 3 hastadan 1'i doktora baş ağrısı şikayetiyle gitmektedir!

Tümörün neden olduğu baş ağrısı oldukça şiddetlidir ve uzun sürebilir.

Sabah yaşanan ağrı öğle saatlerine doğru hafifleyebilir. Tümörün beyin üzerinde yarattığı baskı arttıkça baş ağrıları şiddetlenir ve sıklaşır. Eğilmek, öksürmek, egzersiz yapmak bile baş ağrısını artırabilir.

Mide bulantısı

Beyin tümörünün yol açtığı mide bulantısı daha çok sabahları görülür. Mide bulantısına kusma ve geçmeyen hıçkırık eşlik edebilir.

Uyuşukluk

Uyuşukluk hali genellikle beyin tümörü belirli bir boyuta eriştiğinde görülür.

Tümör büyüdükçe ve kafatası içinde çevresindeki dokulara baskı yaptıkça uyuşukluk ortaya çıkar ve normalden daha fazla uykuya ihtiyaç duyulabilir.

Görme ve konuşma sorunları

Tümör nedeniyle göz bozukluğu, nesnelerin biçimlerinin dalgalanıyor gibi görülmesi, net görememe, tünel görüş, çift görme ve görüş kaybı gibi problemler oluşabilir.

Konuşurken kelimelerin unutulması, tam telaffuz edilememesi ve konuşulanları anlamama gibi problemler yaşanabilir.

Titreme ve seğirmeler

Beyin tümörüne bağlı olarak ortaya çıkan kas seğirmeleri ve titremeler genellikle el, kol ve bacaklarda görülür.

Bazı titremeler vücut genelinde, nöbet şeklinde görülebilir ve hastanın 1-2 dakikalık bilinç kaybı yaşamasına neden olabilir. Eğer beyin tümörü başarılı bir şekilde tedavi edilirse titreme, nöbet ve kas seğirmelerin tamamen ortadan kalkma ihtimali oldukça yüksektir.

Ancak bazı durumlarda tümör alınmasına rağmen beynin hasar gören dokusu nedeniyle titremeler ve kas seğirmeleri devam edebilir. Bu titremeler ve kas seğirmeleri epilepsi ilaçları ile kontrol altına alınabilmektedir.

Diğer belirtiler

Vücut dengesini koruma ve yürüme sırasında yaşanan sorunlar, ruh halinde dalgalanmalar ve kişinin karakterinin değişmesi, konsantre olamama ve hafıza sorunları ile kol ve bacaklarda his kaybı beyin tümörünün diğer belirtileri arasındadır.

Beyin tümöründe erken tanı ve tarama mümkün müdür? Nasıl teşhis edilir?

Doktorlar, beyin tümörü teşhisi için bazı testler kullanabilirler. Bununla birlikte beyin tümörleri için günümüzde önerilen bir erken tanı / tarama programı yoktur.

Tanı testlerinin uygulanmasındaki amaç, anormal büyüme, kötü huylu (malign - kanser) veya iyi huylu (benign - kanser değil) olup olmadığı, yayılma göstermiş ise alanı, hastalığın evresi ve türünü belirlemektir.

Beyin tümörlerine tanı konması için genellikle uygulanan testler:

  • Nörolojik Muayene
  • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI)
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT)
  • Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)
  • Biyopsi

Beyin Kanseri Teşhisi için Nörolojik Muayene: Nörolojik muayenede amaç sinir sisteminde herhangi bir anormallik olup olmadığının saptanmasıdır. Uygulanan testler; refleks, duyu, kas gücü, göz ve ağız hareketleri, koordinasyon ve çeviklik ölçümünü yapar.

Beyin Kanseri Teşhisinde Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Manyetik Rezonans Görüntüleme, beyin tümörü tanısı konması için belkide uygulanan en yararlı testtir. MRI, iç organları ve vücut yapısını görüntülemek için kullanılan güçlü mıknatıs ve radyo frekans dalgalarıdır. Güçlü mıknatısın etkisiyle vücuttaki hidrojen atomları pusula ibresi gibi sıraya girerler. Sonrasında hasta, sürekli pozisyon değiştiren hidrojen atomlarına neden olan radyo dalgalarına maruz bırakılır. Bu işlem sırasında, mıknatısın etkisiyle kısa radyo sinyali yayılır. Hassas radyo dalgaları, vücudun o bölgesinde ne tür bir doku olduğuna dair tepki verir. MRI sistemi, yayılan radyo dalgalarından gelen bilgiler doğrultusunda vücudun o bölgesindeki her bir noktaya gider. Organların ve vücut yapısının radyo dalgalarından elde edilen kaydı, bilgisayar tarafından görüntülenir.

MRI kullanımının beyin tümörü tanısında faydaları;

  • Beynin anatomisini ve olabilecek tümör dokusunun şeklini tanımlar.
  • Etrafındaki ödemin (şişlik) genişliğini tanımlar.
  • Beyin sapı, kafatasına yakın beynin bir parçasıdır. MRI, beyin sapı yapısını ve tümörleri belirlemek için en uygun testtir.

Beyin Kanseri Teşhisinde Bilgisayarlı Tomografi (BT): BT taraması detaylı röntgen anlamına gelir. BT görüntüleme sistemi, yuvarlak girişe götüren hareketli bir masa ve hareket ettiği sürece hastanın etrafında dönen röntgen cihazından oluşmaktadır. Hastanın vücudunun taranan bölgesindeki mevcut radyasyonu X-ray ile kaydeden detektörler, tek açıdan röntgeni şipşak çekerler. Bir tam dönüşte birçok şipşak çekim gerçekleşir. Bilgisayar bu seri çekilmiş kesit görüntüleri toplar. BT taraması, bu kesit görüntülere verilen addır.

BT taraması, ekstra büyüklükte beyin tümörleri veya kafatasının derinlerinde olmayan tümörler için iyi bir yöntemdir ve MRI’dan daha ucuz bir testtir. Ancak, bu tür bir tarama şişliğin genişliğini sağlıklı göstermez, üç boyutlu görüntülemeye nazaran sadece yüzeysel tek bir görüntüleme yapar. BT taraması, akustik neurinomas (sinirleri kaplamış genellikle iyi huylu tümör) veya meninks tümörlerin (merkezi sinir sisteminde sıkça görülen genellikle iyi huylu bir tümör) tanısı için fayda sağlar.

Beyin Kanseri Teşhisinde Pozitron Emisyon Tomografisi (PET-BT): Anatomik görüntüleme sağlayan X-ray, BT ve MRI tekniklerinin aksine PET taraması, metabolizmaya bağlı kimyasal ve fizyolojik değişiklikleri gösterir. Bu tür fonksiyonel değişiklikler, dokulardaki yapısal değişikliklerden önce meydana geldiği için önemli bir yöntemdir. PET, anormallikleri X-ray, BT veya MRI yöntemlerinden çok daha önce görüntüleyebilir.

Organ ve dokularda ortaya çıkan fonksiyonel değişikleri göstermesi için şeker türevi olan ve pozitron ışıması yapan FDG adı verilen radyoaktif izotop (florodeoksiglukoz) damar yolu ile hastaya enjekte edilir. Kanser hücreleri beslendikleri bu şekeri algılayarak enjekte edilen izotopa yapışırlar. Pet makinesi yapışan bu kanser hücrelerini tespit eder.

PET taraması, anormal kalıntıları tespit etmek için BT veya MRI gibi anatomik tarama sonrası kullanılır. PET görüntüleri, tümörün metabolik aktivitelerini verdiği için tümörün iyi huylu veya kötü huylu olduğu tespit edilebilir. PET-BT’nin beyin görüntülemesinde yeri vücudun diğer alanlarına göre daha zayıftır. Bu alan üzerinde en çok çalışılan ve geliştirilmeye açık alanlardan birisidir. Günümüzde beyin için en önemli görüntüleme yöntemi MRI’dır.

Beyin Kanseri Teşhisinde Anjiyogram: Damardan verilen boyalı madde, kan dolaşımı vasıtasıyla beynin atardamar sistemini gösterir. Röntgen çekimi ile mevcut tümörü tespit eder.

Beyin Kanseri Teşhisinde Omurilik sıvısı incelemesi: Doktorunuz beyin omurilik sıvısından (beyin ve omurilik çevresinde ve içinde boşlukları dolduran sıvı) örnek almak isteyebilir. Bu işlem, lokal anestezi altında yaklaşık 30 dk. İçinde gerçekleştirilir. Belkemiğinin alt kısmından uzun ince bir iğne ile sıvı alınır. İşlem sonrası, birkaç saat uzanılarak dinlenmek baş ağrısını önler. Alınan sıvı, laboratuvar ortamında incelenerek kanser hücreleri veya problem yaratan diğer bulgular incelenir.

Beyin Kanseri Teşhisinde Biyopsi Uygulaması: BT, MRI veya PET anormal bir beyin dokusunu gösterdiğinde biyopsi, tanıyı doğrulamak için gerekli olan bir yöntemdir. Biyopsi, anormal olarak tespit edilen dokudan örnek alarak mikroskop altında incelemektir. Farklı biyopsi yöntemleri vardır. Kullanılacak metot, şüpheli tümörün konumuna ve büyüklüğüne göre değişir.

Tipik biyopsi; anormal kitlenin cerrahi yöntemle tümörden örnek alınmasıdır.

İğne ile biyopsi; tümörün içine ince bir iğne ile girilerek mikroskobik inceleme için parça alma yöntemidir.

Stereotaktik biyopsi; Lokal veya genel anestezi altında kafa derisine açılan kesiden kafatasında küçük bir delik açılır. CT veya MRI kullanılarak iğnenin tümöre ulaşması sağlanır. İğne ile tümörlü dokudan alınan örnek incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Bu yöntem, genellikle tümörün derin bölümlerde olduğu zaman kullanılır.

Ancak, tümör beyin sapı veya belli diğer bölgelerde ise, cerrahi müdahale ile tümörün alınması normal beyin dokularına zarar vermeden gerçekleşemeyebilir. Bu tip durumlarda; MRI, CT gibi görüntüleme testleri kullanılarak, tümör hakkında mümkün olduğunca çok bilgi toplanır.

İyi huylu ve kötü huylu beyin tümörleri nelerdir? Beyin tümörünün derecesi ne demektir? Çeşitleri nelerdir?

İyi huylu veya kötü huylu beyin kanserleri

Teşhis; tümörün kötü veya iyi huylu olup olmadığına, türüne, evresine, yayılma durumuna, mutasyona uğrayıp uğramadığına ve yakın beyin dokusunu istila edip etmediğine bakılarak konur. Kesin teşhis doğru tedavinin belirlenmesi için önemlidir.

Beyin tümörünün, biyopsi ile alınan örneğin mikroskobik incelemesi sonucunda iyi huylu veya kötü huylu olduğuna karar verilir. İyi huylu tümörler, kötü huylu tümörlere nazaran fazla agresif olmayan tedavi edilebilir tümörlerdir.

İyi huylu beyin tümörleri: İyi huylu beyin tümörleri, mikrospkop altında incelendiğinde hemen hemen normal bir görüntüye sahiptir. Yavaş büyür, kapsül şeklinde belirgin kenarları vardır ve yakın beyin dokusuna yayılmaz. İyi huylu beyin tümörleri bozulmamış bir kapsül şeklinde patlayacak bir balon gibi büyürler ve beyin dokusunu direk saldırmaz. Ancak, iyi huylu tümörler, normal hücrelerin bulunduğu alana girerek fonksiyonel bozukluklar ve basınç yaratır buda beyin hasarına yol açabileceği anlamına gelir.

Cerrahi müdahale ile iyi huylu tümörün komple alınması, tedavi edici bir yöntem olabilir. En sık rastlanan beyin tümörleri, sinirkını tümörü (neurilemmoma) veya meninks (merkezi sinir sisteminde sıkça görülen genellikle iyi huylu bir tümör) tümörüdür.

Kötü huylu beyin tümörleri: Kötü huylu veya kanserli beyin tümörleri büyür ve yakın normal beyin dokusuna saldırır, fakat beynin dışına nadiren yayılır. Kötü huylu beyin tümörleri, yavaş veya hızlı büyüyebilir ve normal beyin dokusuna verdiği zarara ve yayılma durumuna göre genellikle yaşamı tehdit eder. Kötü huylu tümör, beynin ve omurganın diğer bölgelerine yayılabilir çünkü kesin sınırları yoktur ve yayılırken normal beyin dokularına zarar verirler. Kötü huylu tümör hücreleri, tümörden ayrılarak beyin omurilik sıvısı ile beynin ve omuriliğin uzak bölümlerine giderler. Bununla birlikte birçok kötü huylu tümör, ilk meydana geldikleri yerde kalırlar.

İki çeşit kötü huylu tümör vardır;

  • Birincil (primer) tümörler
  • İkincil (sekonder) tümörler

Birincil (primer) tümörler, beynin içinde oluşan tümörlerdir. En bilineni Glioblastoma multiformedir (GBM) ve primer beyin tümörlerinin ortalama % 20’sini oluşturur.

Beyin tümörlerinde en önemli farklılık; beyinde oluşan birincil tümör mü yoksa vücudun farklı bir bölgesinden beyine yayılmış ikincil tümör mü olduğudur. İkincil tümörlerde hücreler vücudun başka bir bölgesinden yayılan kanser hücreleri ile aynıdır.

Beyinde oluşan birincil beyin tümörleri, dokularının türlerine göre sınıflandırılır. Sinirsel uyarıları yöneten hücreler için destek işlevi gören beyindeki glial (sinir sistemi destek dokusu) hücrelerden başlayan beyin tümörü gliom, en sık rastlanan tümör çeşididir. Beyindeki diğer tür hücrelerden oluşan birçok farklı beyin tümör çeşidi vardır.

En sık rastlanan birincil beyin tümörleri aşağıda sıralanmıştır:

  • Beyin Kaynaklı Tümörler
  • Gliom
  • Astrositom (beyin ve omurilikteki glia dokusundan menşe olan ve büyüme hızı oldukça yavaş olan bir tümör)
  • Ependimom (merkezi sinir sisteminde gelişen bir tümör)
  • Oligodendrogliom (özellikle beyincikte görülen bir tümör)
  • Karışık gliom (farklı hücrelerden oluşan bir tümör)
  • Non-glial Beyin Tümörleri
  • Kraniofaringiom
  • Germ hücreli tümörler
  • Meninjiyom (meninks tümörü)
  • Beyin Epifizi Tümörler
  • Hipofiz Adenomlar
  • İlkel nöroektoderm tümörler
  • Schwannoma

İkincil (sekonder) beyin tümörleri ise, diğer kanserli organlardan beyine yayılan (metastatik) tümörlerdir. Metastatik tümörler, beyinde oluşan tümörlerde en sık görülen tür. Akciğer ve Meme dahil vücudun kanserli herhangi bir organından yayılan tümör genellikle beyine sıçrar. Yayılma kan dolaşımı yoluyla gerçekleşir. Kanser hücresi, bulunduğu asıl yerinden ayrılır ve beyin dokusundaki küçük kılcal bir ağa takılana kadar dolaşım sistemi vasıtasıyla gezer.

Birincil tümörlere nazaran metastatik beyin tümörlerine, 4 kat daha fazla rastlanır!

Kanser türleri içinde en sık beyine yayılma gösterenler, meme ve akciğer kanserleridir.

Beyin tümör derecesi

Tümörün derecesi, tümör hücrelerinin mikroskop altındaki görünüşüyle belirlenir. Tümörün derecesi önemli bir faktördür çünkü normal hücrelere göre gösterdiği farklılıklar veya geçirdiği mutasyon karşılaştırılarak en uygun tedavi seçeneği belirlenir.

  • I. Derece Beyin Tümörleri: I. derece tümörler, en az kötü huylu olan tümörlerdendir. Mikroskop altında incelendiğinde neredeyse normal gözükür. Bu tümörler yavaş gelişir. I.derece tümörlerde cerrahi müdahale, etkili bir tedavi yöntemi olabilir. Sinir hücrelerinde oluşan tümörler, I.derece tümörlere örnek olarak verilebilir.
  • II.Derece Beyin Tümörleri (kolaylıkla ayırdedilebilir): II. derece tümörler mikroskop altında incelendiğinde, az da olsa anormal bir görüntü verir ve nisbeten yavaş büyür. II. Derece tümörlerdeki hücreler normal değildir. Kesin sınırları olduğu için kolaylıkla ayırdedilebilir. Bunun yanında, yüksek derece tümörler kadar agresif değildirler. Ancak, yakınlarındaki normal dokulara yayılır ve ileri derece tümörlerdeki gibi yeniden tekrarlama söz konusudur.
  • III.Derece Beyin Tümörleri (anaplastik): III.derece tümörler ile II.derece tümörler arasında net bir farklılık olmasa da kötü huyludur. III.derece tümör hücreleri, aktif olarak anormal hücreler üretirler ve yakınındaki normal beyin dokularına yayılırlar. İleri derece tümörlerdeki gibi yeniden tekrarlama söz konusudur.
  • IV. Derece Beyin Tümörleri (blastom): En kötü huylu tümör IV. derece tümörlerdir. Mikroskop altında incelendiğinde biçimsiz bir görüntü verir, hızla çoğalır ve yakınındaki normal beyin dokularına yayılır. Bu tümörler, yeni kan damarlarının oluşumuna neden olarak hızla çoğalabilirler. Merkezlerinde, ölü hücre bölgeleri vardır. Dünya Sağlık Örgütü “blastom”u IV. derece tümör olarak tanımlamıştır. Çok biçimli (multiforme) Glioblastom en sık rastlanan örneklerden biridir.

Gliomlar (GBM) ve Non-glial tümörler

Gliomlar (astrositomlar, glioblastome multiforme, ependimom, oligodendrogliom, karışık gliom)

Gliom: Tüm beyin tümörlerinin yarısı ve omurilik tümörlerinin %50’si glial hücrelerden gelişen gliom tümörlerdir. Glial hücreler, sinir dürtülerini yönlendiren beyin hücrelerindeki sinirlere destek işlevi görürler.

Astrositom: Astrositom tümörler, gliomların ve birincil beyin tümörlerinin en sık görülen türüdür. Bu tümörler, beyin sapı, omurilik veya beyin gibi merkezi sinir sistemi bölümlerinden birinde büyüyebilir. Astrositom tümörler, mikroskop altında incelendiğinde görünüş şekillerine göre sınıflandırılır. Hücreler, net yapıları ve sınırları ile birbirinden ayrılırlar. Astrositom’lar en az kötü huylu olan beyin tümörleridir.

Yayılmayan Astrositom: Yayılmayan astrositom’lar, genellikle dokuların içinde değil etrafında ve yavaş büyürler. İki çeşit yayılmayan astrositom vardır; juvenil(genç) pinosit ve subependim (omurilik iç zarı altı)

Yayılan Astrositom (I-II. evre Astrositom): Yayılan astrositom’lar, kısmen normal hücrelere benzer ve düşük derece tümörlerdir. Kısmen yavaş büyür ve zaman zaman cerrahi müdahale ile tamamı alınabilir. Bazı vakalarda, yüksek derece tümörlerdeki gibi tekrarlama söz konusu olabilir. Cerrahi tedavi tek başına en önemli tedavi yöntemidir. Zorunlu olmadıkça kemoterapi ve radyoterapi önerilmez.

Anaplastik Astrositom (III. evre Astrositom): Anaplastik astrositom, düşük dereceli tümörlere nazaran daha hızlı büyür ve hücreleri kötü huyludur. Mikroskop altında incelendiğinde normal hücrelerden farklı gözükürler. Ameliyat ile tümörün tamamını yada tamamına yakınını alınması ve sonra uygulanacak radyoterapi standart tedavi seçeneğidir.

Glioblastome Multiforme (GBM, IV. evre Astrositom): Astrositom’ların en ileri evresi çok biçimli glioblastomdur. Bu tür tümörler, hızlı büyür ve yakınındaki dokulara yayılır. Hücreleri kötü huyludur. Birincil beyin tümörlerinde, yetişkinlere en fazla zararı bu tümörler verir. Cerrahi sonrası günümüzde uygulanan bir tür kemoterapi ilacı olan temozolomid ve eş zamanlı radyoterapi ile başarı şansı artmıştır. Bu tedavilere rağmen ilerleyen hastalarda bevasizumab isimli akıllı ilaç ile irinotekan isimli kemoterapi kombine kullanımı yarar sağlamaktadır. Tümörün cerrahi yöntemle çıkarılma başarısı hastanın yaşam şansını artıran en önemli faktördür. Bu tür tümörler, tekrarlayabilir veya ilerleyebilir. Düşük derece astrositom tedavisi sonrası tekrarlama gözlenebilir. Ependimom: Omurilik kanalında ve beyin boşluğunda sıralanan hücrelerden üreyen beyin tümörleri, ependimom diye adlandırılır.

Bu tür tümörlerin çoğu, genellikle iyi huylu tümörlerdir ve yavaş büyürler.

Kolay ayırdedilebilen Ependimom (II. evre): Kolay ayırdedilebilen ependimom tümörler, normal hücrelere çok benzerler ve oldukça yavaş büyürler.

Anaplastik Ependimom (III. evre): Anaplastik ependimom tümörler, normal hücrelere pek benzemezler ve daha hızlı büyürler.

Ependimoblastom (IV. evre): Ependimoblastom tümörler, ender rastlanan ve genellikle çocuklarda görülen tümörlerdir ve hızlı büyüyebilirler.

Oligodendrogliom: Oligodendrogliom tümörler, sinirsel dürtüleri ileten hücreleri besleyen ve destekleyen oligodendrosit adı verilen beyin hücrelerinde başlar.

Kolay Ayırdedilebilen Oligodendrogliom: Normal hücrelere benzer ve yavaş büyürler.

Anaplastik Oligodendrogliom: Normal hücrelere nazaran çok farklı gözükür ve daha hızlı büyür.

Karışık Gliom: Bu tür tümörlerde, beyin hücresinde birden farklı türde tümörün oluşması söz konusudur. Astrosit ve ependim ve/veya oligodendrosit hücrelerden oluşabilir. Karışık gliom üç farklı tümör türünü içerir: karışık astrositom-ependimom, karışık astrositom-oligodendrogliom ve karışık astrositom-ependimom-oligodendrogliom.

Non-glial (kraniofaringiom, germ hücreli tümörler, meninjiyom, beyin epifizi tümörleri, hipofiz adenomları, ilkel nöroektoderm tümörler, schwannoma) beyin tümörleri

Kraniofaringiom: Hipotalamus yakınında hipofiz bezinin olduğu bölgede gelişen tümörlere, kraniofaringiom adı verilir. Bu tür tümörler, genellikle iyi huyludur. Ancak, bazen hipotalamusa basınç uygulayarak zarar verebilir ve yaşamsal fonksiyonları etkiler, buda kötü huylu olabildiği anlamına gelir. Bu tür tümörler, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda görülür.

Germ Hücreli Tümörler: Germ hücreli tümörler, seks hücrelerinin gelişmesiyle oluşur. Farklı türde germ hücreler vardır: seminom, embriyonel karsinoma ve teratom.

Meninjiyom: Genellikle, beyni ve omuriliği kaplayan ve koruyan zarda oluşur. Meninjiyom, genellikle yavaş büyür ve erkeklerden çok kadınları etkileyen bir tümör türüdür. Birçok meninjiyom, iyi huyludur. İyi huylu olmasına rağmen sakıncaları vardır. Kötü huylu meninjiyom, nadiren rastlanan bir tümör türüdür ve iyi huylu meninjiyoma göre daha hızlı büyür. Anaplastik meninjiyom, hemangioperisitom ve kabarcıklı (papilary) meninjiyom, kötü huylu meninjiyomlara örnek olarak verilebilir.

Beyin Epifizi Tümörleri: Aydınlıkta uyanıklık, karanlıkta uyku hali oluşturan enerji değişikliklerine aracı olan beynin merkezine yakın, küçük bir organ, salgı bezi, beyin epifizinin içinde veya etrafında bulanan tümörlerdir. Bu tür tümörler, yavaş büyüyebilir (pineositom) veya hızlı büyüyebilir (pineoblastom). Beyin epifizinin olduğu bölüme ulaşmak oldukça zordur. Bu nedenle, bu bölgede oluşan tümörler alınamayabilir.

Hipofiz Adenomları: Hipofiz bezi; gözlerin arkasında, kafanın ortasında, beynin temelinde küçük bir bezelye büyüklüğündedir. Hipofiz bezi önemlidir, çünkü vücudun diğer salgı bezlerine yardım eden ve kontrol eden, büyüme, olgunlaşma, metabolizma ve diğer vücut işlevlerini düzenleyen hormonlar olarak bilinen bazı kimyasal haberciler gizler. Hipofiz bezinde oluşan kansere, hipofiz adenom denir. Adenomların çoğu iyi huyludur. Yavaş büyümesine rağmen etrafındaki normal yapıda oluşan yoğunlaşma, normal hipofiz fonksiyonlarına engel olur ve zaman zaman baş ağrısı ve görme bozukluklarına neden olur. Hipofiz adenomlar, vücudun diğer bölümlerine nadiren yayılır. Hipofiz tümörleri, gizli ve belli olan tümörler olarak iki gruba ayrılır. Gizli tümörlerde, hipofiz hormonları fazla çalışır ve çeşitli bulguları tetikler.

İlkel Nöroektoderm Tümörler (PNET): PNET nadir rastlanan, genç yetişkinler ve çocuklarda görülen bir tümör türüdür. En sık rastlanan türü, normalde doğumdan sonra yok olan sinir hücrelerinde oluşan medulloblastomlardır. Bu tür beyin tümörleri, beynin alt bölümünde başlar ve omurgaya yayılabilir. Cerrahi sonrası radyo-kemoterapi kombinasyonu ile başarı şansı yüksektir.

Schwannoma: Bu tür tümörler, akustik sinirleri korumakla görevli myelin üreten schwann hücrelerde başlar. Akustik nöromlar (sinir uru), schwannoma türü tümörlerdir. Genellikle, yetişkinlerde görülür ve kadınları erkeklere nazaran iki kat daha fazla etkiler.

Beyin tümörlerinde tedavi yöntemleri

Beyin tümörü tedavisinde; cerrahi, radyoterapi, radyocerrahi, kemoterapi ve hedeflenmiş tedaviler, immünoterapi, hipertermi ve elektrik alan tedavisi yer alır. Farklı beyin tümörleri için farklı tedaviler uygulanmaktadır. Vücudun başka bir bölgesinde gelişen kansere bağlı beyine yayılım söz konusu ise, bu ikincil beyin tümörüdür ve aşağıda verilen bilgilerden bazıları hasta için doğru tedavi olmayabilir. İkincil (beyine metastataz yapmış farklı kaynaklı tümörler) beyin tümörleri için uygulanacak farklı tedavi yöntemleri hasta için daha uygun olacaktır.

Beyin tümörlerinde farklı tedavi yöntemleri

Beyin tümörü için en uygun tedavi yöntemi, tümörün türüne göre belirlenir. Ayrıca, tümörün beyinde bulunduğu yer, büyüklüğü ve evresi de tedavi şekline karar verilmesinde etken rol oynar. Beyin kanseri tedavisinde multidisipliner ekip çalışması çok önemlidir. Hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve tedavi ile ilgili talepler gözönünde bulundurularak beyin cerrahı, radyasyon onkoloğu, tıbbi onkolog, nükleer tıp uzmanı, radyolog, patolog ve moleküler patoloji hep birlikte ortak bir görüş felsefesinde çalışmalıdır. Hastalığın başında planlanması ve multidisipliner olarak değerlendirilmesi, geleceğe yönelik bir yol haritası çizilmesi açısından son derece önemlidir.

Sonraki konu başlıklarımızda tedavi yöntemleri hakkında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Beyin tümörlerinde ameliyatla tedavi yöntemleri

Gelişen beyin tümörünün cerrahi yöntemle alınması önemlidir. Çünkü tümör büyüdükçe kafatasının içindeki baskı artacaktır. Artan baskı beyin tümörlerinin bazı belirtilerine neden olur. Cerrahlar zaman zaman tümörün tamamını alabilir. Ancak, çoğu zaman bu pek de mümkün olmaz ve tümörün bir kısmı çıkarılabilir. Cerrah, beyindeki tümörün tamamının çıkarılamayacağını düşünse de mümkün olduğu kadar fazlasını almak ister. Bu sayede beyin tümörü çevresinde oluşan baskı azalır ve belirtiler minimize edilir.

Beyin tümöründe cerrahi yapılmasının amacı nedir?

  • Beyin tümörünün türünü teşhis etmek için cerrahi uygulanır. Ameliyat ile çıkarılmaz tümörler için geçerlidir.
  • Beyindeki tümörün tamamını alarak kanseri tedavi etmek için cerrahi uygulanır.
  • Beyin tümörünü mümkün olduğu kadar fazla alarak gelişimini yavaşlatmak ve belirtileri azaltmak için cerrahi uygulanır.
  • Beyin tümörünü mümkün olduğu kadar fazla alarak diğer tedavilerin daha faydalı olmasını sağlamak için cerrahi uygulanır.
  • Tümör içine veya alınan tümör kavitesine radyoterapi yayan tohumları yerleştirmek için cerrahi uygulanır.
  • Biriken beyin sıvısını alarak kafatasında oluşan baskıyı hafifletmek için cerrahi uygulanır.
  • Kemoterapi ilaçlarını tümör içine enjekte edebilmek için kafatası altına küçük plastik kapsül yerleştirmek için cerrahi uygulanır.

Beyin tümörlerinde hastanın sağkalımını uzatan en önemli kriter tümörün tamamen alınabilmesidir.

Bununla birlikte geride kalan tümör miktarı ne kadar az ise hastaya o oranda yarar sağlayacaktır. Bu nedenle cerrah, genellikle tümörü yerleşim yerinin izin verdiği oranda almaya çalışır. Bu işleme, tümörü çıkarma ameliyatı denir. Kanserin bir kısmının alınması, tümörün gelişimini yavaşlatabilir ve belirtilerin kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Tümörün bir kısmının alınması radyoterapi veya kemoterapi gibi diğer kanser tedavilerinin daha fazla işe yaramasına yardımcı olabilir.

Bazı beyin tümörlerinin cerrahi ile tedavi edilmesi mümkündür. Bu durum aşağıda belirtilen koşulda olan tümörler için geçerlidir:

  • Tümör, tamamen alınabilecek durumdaysa,
  • Tümörün türü
  • Tümörün derecesi
  • Tümörün beyindeki pozisyonu

Beyin kanserinde ameliyatı kim yapar?

Beyin kanserinde cerrahi uygulamayı beyin cerrahı gerçekleştirir. Ancak radyasyon onkoloğu, tıbbi onkolog, nükleer tıp uzmanı, radyolog, patolog ve moleküler patoloji hep birlikte ortak bir görüş felsefesinde çalışmalıdır. Hastada akustik nöroma ya da hipofiz bezi tümörü teşhis edilmişse, ameliyata kulak, burun, boğaz cerrahı da dahil olabilir.

Beyin Cerrahi Türleri

Beyin cerrahisinde uygulanan farklı yöntemler vardır. Belli bir amaç için uygulanan bu yöntemler aşağıda belirtilmiştir.

Biyopsi

Cerrah öncelikli olarak biyopsi önerebilir. Bu işlem, hastada ne tür bir beyin tümörü olduğunu gösterecektir. Biyopsi uygulamasında hasta 1-2 gün hastanede yatırılır. Ancak, bazı hastanelerde biyopsi işlemi, gün içinde hasta yatırılmadan da gerçekleştirilebilir. Biyopsi öncesi BT ya da MRI görüntülemesi ile tümörün tam yeri belirlenecektir.

Anestezi altında olan hastanın kafatasında küçük bir delik açılır. Buna burr-hole açılması denir ve bazen doktorlar bu işlemi burr hole biyopsi olarak adlandırır. Çok ince bir iğne açılan delikten tümörün içine kadar sokulur. Sonrasında tümörden alınan parça, laboratuvar ortamında patolog tarafından incelenir. Çıkan patoloji raporu, kansere bağlı gelişen hücrelerin türünü gösterebilir. Bu sayede, hasta için en uygun tedaviye karar verilebilir.

BT ya da MRI görüntüleme eşliğinde yapılan Biyopsi

Bilindiği gibi beyin son derece hassas bir organdır ve kendini yenileme ve iyileştime kabiliyeti diğer organlara göre oldukça kısıtlıdır. Bu nedenle, gerek beyin tümörü ameliyatlar gerekse uygulanan biyopsiler beyin dokusuna mümkün olduğu kadar az zarar vermeyi hedefler. Görüntüleme teknikleri ile yapılan biyopsi ve ameliyat çok daha az beyin dokusuna zarar verecek, uygulama çok daha başarılı olacaktır.

Biyopsi zaman zaman, BT ya da MRI tarama eşliğinde yapılır. Bu görüntüleme teknikleri sayesinde tümörün yeri tam olarak saptanarak örnek alınması sağlanacaktır. BT ya da MRI görüntüleme eşliğinde biyopsi daha çok tümör beyinin derinlerinde olduğunda veya beyinde geniş yayılım gösteren tümörler için tercih edilir. Görüntüleme eşliğinde biyopsi, stereotaktik biyopsi veya nöronavigasyon olarak iki şekilde yapılır.

Stereotaktik Biyopsi

Stereotaktik biyopsisi, özel hedefleme başlığı ve bilgisayar programı kullanılarak gerçekleştirilir. Lokal anestezi ile yapılan bu biyopsi şeklinde hastanın uyanık olması, ameliyatın daha güvenli yapılmasını ve genel anestezi risklerinden korunmayı sağlayacaktır. Stereotaktik biyopside, kafatasında açılan delik diğer beyin ameliyatlarında açılan deliklerden daha küçüktür. Bu sayede, beyin dokusunun daha az zarar görmesi hedeflenir. İşlem sırasında doku örneklerinin alındığı beyin bölgesi açılmayacaktır.

Uygulama sırasında doku örnekleri alınan beyin bölgesi açılmaz, koordinatları saptandıktan sonra uygun biyopsi aletleri kapalı olan bu hedef bölgeye ulaştırılır ve biyopsi ile örnek alınır. Bu tekniğin hasta için en büyük avantajı, açık beyin ameliyatlarına göre çok daha düşük riskli olmasıdır. Stereotaktik beyin biyopsisi yöntemi ile teşhis koyma oranı % 95-in üzerindedir.

Çoğunlukla genel anestezi altında uygulanan işlemde, tüm beyin biyopsilerinde olduğu gibi kafatasına çok küçük bir delik açılır. Bilgisayarlı görüntüleme tekniği kullanılarak ince bir iğne ile doğru yerden doku örneği alınabilir.

Nöronavigasyon

Nöronavigasyon yönteminde uygulama önce hastanın BT ya da MRI görüntüsü alınarak nöronavigasyon sistemine yüklenir. Bir tür bilgisayar sistemi ile uygulanan bu yöntemde hastanın 3 boyutlu görüntüleme tetkik sonuçları bilgisayar tarafından tanınır. Bu sayede işlem sadece tanınan bölgede gerçekleşir ve sağlıklı dokuya mümkün olduğu kadar az zarar vermesi sağlanır. Tümör beynin derinlerinde ise 3 boyutlu görüntüleme ile biyopsi iğnesinin istenilen tam yere ulaşması sağlanır.

Biyopsi Sonrası

Her iki biyopside de hemen işlemin ardından alınan doku örneği laboratuvar ortamında incelenir. Sonuçlar, hangi tür beyin tümörü olduğunu ve beyin tümörü hücrelerinin derecesini gösterecektir.

Beyin biyopsisinden sonra en az 1 gece hastanede kalınması söz konusudur. Bu işlem, kulağa korkutucu geliyor olabilir, ancak oldukça güvenli bir uygulama olduğu unutulmamalıdır. İşlem sonrasında nadir de olsa görülebilecek etkiler; kanama veya şişliktir. Görülebilecek herhangi bir şişliği kontrol altına almaya yardımcı olması için biyopsi öncesi ve sonrası hastaya steroid verilebilir.

Kraniyotomi

Kraniyotomi, beyin tümörü için en sık uygulanan operasyon türüdür. Kafatası kemiğinin bir bölümü kesilir. Bu sayede açılan yerden beyne ulaşılarak işlem gerçekleştirilir. Beyin tümörü alındıktan sonra kesilen kafatası kemiği tekrar yerine koyulur ve üzerindeki kafa derisi dikilerek açılan yer kapatılmış olur. Çoğu vakada çıkan saçlar ameliyat izini gizleyecektir.

İşlem sırasında tümörün mümkün olduğu kadar çoğunun çıkarılması amaçlanır. Ancak ne yazık ki bu her zaman mümkün olmayabilir. Tümörün tamamı alınamıyorsa, mümkün olduğu kadarının alınmasına çalışılır. Tümörün tamamı alınamadığında operasyon sonrası iyileştikten sonra hastaya, diğer tedavi yöntemlerinin de (radyoterapi veya kemoterapi) uygulanması gerekecektir.

Mikrocerrahi

Mikrocerrahi, özel mikroskoplar kullanılarak uygulanan cerrahi bir yöntemdir. Cerrah, operasyon sırasında beyin dokusuna daha yakından bakmak isteyebilir. Güçlü mikroskoplar sayesinde sağlıklı dokular, tümör dokularından ayrılabilir. Tümör dokusunu daha yakından tanıyabilen cerrah, hangi dokunun alınması gerektiğine daha sağlıklı karar verecektir.

Şant

Şant (Shunt) beyinde tıkanmış yollara bağlı olarak biriken beyin omurilik sıvısının (BOS) boşaltılarak, kan dolaşımına yeniden katılmasını sağlar. Şant düzeneği bir tüp sistemi ve sıvının drenaj hızını, kafa içi basıncını düzenleyen ve sabit tutmaya çalışan; drene olan sıvının geri akımını engelleyen bir kapaktan (valv) oluşur. Cerrahi olarak üst ucu beyindeki ventrikül boşlukta, alt ucu ise kalpte (ventrikülo-atrial) veya karın boşluğunda (ventrikülo-abdominal) olacak şekilde yerleştirilir. Şant, tüm kısımları vücudun içinde kalacak şekilde takılır, böylece dışarıdan görülemez, dış etkilerden korunur. Karın boşluğuna boşaltılan beyin omurilik sıvısı buradan kan dolaşımına katılır. Diğer bir drenaj yolu da akciğerleri çevreleyen plevra adı verilen zarın olduğu yere şantın alt ucunu yerleştirerek sağlanır ki; buna ventrikulo-plevral şant adı verilir. Birçok durumda, şantlar bir ömür boyu vücutta kalacağı düşünülerek takılır. Bazen hastanın durumuna göre oluşabilen komplikasyonlara bağlı olarak şantlar değiştirilebilir.

Komplikasyonlar genellikle boşaltım (drenaj) sisteminin herhangi bir yerinde bir tıkanma olmasıyla ortaya çıkarlar. Çok nadir olarak şant düzeneğinin mekaniği veya kapakçığı ile ilgili bir problem oluşabilir.

Şantla ilgili olası problemler

Şant tıkanabilir ya da iltihap kapabilir.

Takılan şant iltihaplanırsa, hastada görülebilecek bazı şikayetler şunlardır:

  • Baş ağrısı
  • Nadiren şantın bulunduğu bölgedeki ciltte kızarıklık (örneğin; boyuna ve göğüse doğru uzanan kırmızı bir bölge)

Şant tıkandığında, sıvı tekrar beyin karıncıklarında birikmeye başlayacak

hasta kafatasında oluşan baskıdan dolayı bazı belirtilerle karşı karşıya kalacaktır:

  • Baş ağrısı
  • Bulantı ve kusma
  • Baş dönmesi
  • Bilinç kaybı
  • Boyun tutulması

Bahsi geçen belirtilerle karşılaşılması halinde hastanın hiç vakit kaybetmeden doktora başvurması önemlidir. Gelişen bir problemin erken tespit edilmesi erken önlem alınmasını sağlayacaktır. Şant iltihaplanmışsa, antibiyotik tedavisi verilebilir. Ya da şant tıkalı ise, ameliyatla yeni bir şant takılması söz konusudur. Beyin tümörü tedavi edilmişse, hastaya uzun süre(yıllarca) kalacak bir şant takılabilir. Bu sebeple de, bir süre sonrası takılan şantın değiştirilmesi gerekecektir.

Ventriküler erişim cihazları

Cerrahi sırasında zaman zaman plastik içinde oval şeklinde bir cihaz kafa derisinin altına yerleştirilebilir. Buna ventriküler erişim cihazı denir. Bu cihaz, beyin boşluklarına yani ventriküle dolan sıvıya ulaşan ince bir tüptür. Bu sayede, sıvı çekilerek beyinde birikmesi önlenir ve beyinde oluşacak baskı engellenir. Ya da kemoterapi tedavisinde ilacın beyin omurilik sıvısına verilmesi için kullanılabilir. Ventriküler erişim cihazı ile beyin omurilik sıvısından örnek alınabilir. Bu yöntem tanısal amaçlı lomber ponksiyon yönteminden çok daha kolaydır.

Ultrasonik aspirasyon

Ultrasonik aspirasyon, tümörü parçalayarak alma işlemidir. Çok küçük bir ultrason prob tümör içine yerleştirilir. Sonrasında üretilen ses dalgaları titreşime yol açarak tümörü parçalar. Ardından tümör parçaları dikkatli bir emilimle alınır.

Ultrasonik aspirasyon tekniği, çok az bir güç kullanarak tümörün alınmasını sağlar. Böylece tümörün çevresindeki beyin dokularına çok az zarar verir ve kanamaya yol açmadığı söylenebilir. Ultrasonik aspirasyon yöntemi klasik beyin ameliyatlarında ya da nöroendoskopi sırasında kullanılabilir.

Nöroendoskopi

Nöroendoskopi, laparoskopik beyin ameliyatı olarak da adlandırılır. Endoskop; ucunda kamera ve mercek mikroskobu olan uzun bir tüpten oluşan tıbbi bir cihazdır. Endoskoplar, sabit ya da oynar olabilir. Nöroendoskopi, beyin ameliyatı sırasında kafatasında çok küçük bir delik açılabilir demektir. Endoskobun ucunda ne olduğu mercek mikroskobu ya da gözlem ekranından görülebilir. Küçük pens ve makaslar kullanılarak tümör kesilir ve çıkarılır.

Bu tür ameliyatlar, özellikle beyin boşluklarında (ventrikül) gelişen tümörlerin alınmasında faydalıdır.

Burun yoluyla hipofiz bezinin alınması

Tümör hipofiz bezinde gelişmişse, buruna sokulan bir tüp kullanılarak tümörün alınması mümkün olabilir. Bu işleme, transphenoidal cerrahi denir. Hipofiz bezi, kafatasının sağ tarafında beynin alt bölümünde bulunur. Bu nedenle, hipofiz bezine ulaşmanın yolu klasik metotla kafatasını açmak yerine burun kanalından girmektir.

Bu ameliyat için endoskop kullanılabilir. Endoskop, ameliyatta kullanılan uzun ince bir tüptür. Endoskobun ucundaki kamera ve mercek mikroskop sayesinde görüntüleme gerçekleşir. Tüp burundan hipofiz bezine sokulur ve tümör çıkarılır.

Bu tür bir ameliyat sonrası karşılaşılan olası problemler şunlardır:

  • Görme sinirlerine (optik sinir) zarar vererek görme kaybına sebep olabilir.
  • Beyin felci ya da kanaması gelişebilir.
  • Diğer beyin ameliyatlarına nazaran beyin çevresine sıvı sızıntısı olma şansı daha fazla olabilir.
  • Menenjit (beyin ve omurilik çevresindeki zarda enfeksiyon) riski vardır.

Yukarıda bahsi geçen komplikasyonlara nadir rastlandığı ve klasik beyin ameliyatlarının da belli riskler taşıdığı unutulmaması gereken noktalardır. Endişelenen hastaların operasyon öncesi kendilerini ameliyat edecek olan beyin cerrahı ile konuşması faydalı olacaktır.

Lokal anestezi ile beyin ameliyatı

Tümör beyinin konuşma, hareket etme ya da hissetme gibi bazı önemli fonksiyonlarını kontrol eden bölümlerine yakınsa, beyin ameliyatı lokal anestezi altında gerçekleştirilebilir. Ameliyat boyunca hasta uyanıktır. Bu tür bir operasyona uyanık kraniotomi denir.

Hasta uyanıkken beynin ameliyat edilen bölümüne dokunularak hastanın konuşması, hareket etmesi ve ne hissettiğini söylemesi istenebilir. Bu, hastanın konuşmasında ya da hissetmesinde ameliyata bağlı bir sorun olmadığından emin olmak içindir.

Hasta uyanıkken beyin ameliyatı kulağa korkutucu gelebilir. Ancak konusunda uzman, deneyimli bir beyin cerrahı için bu tür bir beyin ameliyatının diğer ameliyat yöntemlerinden bir farkı yoktur. Hasta, hiçbir şekilde ağrı hissetmez. Hasta ameliyat boyunca mümkün olduğu kadar güvende ve rahat hissettirilir.

Ameliyatın başında hasta genel aneztezi altına alınarak beyindeki tümöre ulaşacak delik açılır. Sonrasında anestezi azaltılarak hastanın uyanması sağlanır ve beynin ilgili bölgesindeki fonksiyonlar (konuşma, hareket etme ya da hissetme gibi) ameliyat sırasında kontrol edilir. Buna, fonksiyon eşleşmesi denir.

Tümör alındıktan sonra hasta tekrar genel anestezi altına alınarak kafatası onarılır ve kafa derisine dikiş atılarak açılan yer kapatılır.

Hastanın ihtiyaç duyabileceği ilaçlar

Beyin ameliyatına bağlı belirtileri kontrol altına almak için hastanın bazı ilaçlara ihtiyacı olabilir:

  • Steroidler
  • Anti epileptik ilaçlar
  • Steroidler: Tümör ameliyatı öncesi ve sonrası birçok hastanın ağızdan hap olarak ya da damardan steroid alması gerekebilir. Alınacak steroid türü büyük olasılıkla deksametazon olacaktır. Steroidler, beyin tümörü çevresindeki baskıyı ve şişliği hafifleterek belirtileri azaltır.

Bazen ameliyat öncesi alınan deksametazon tümörün çevresindeki şişliği azaltarak belirtileri tamamen durdurabilir. Ancak ne yazık ki bu, tümörün yok olduğu anlamına gelmez. Zamanla belirtiler tekrar ortaya çıkacak, hasta tedaviye ihtiyaç duyacaktır.

Beyin ameliyatı beyin dokularını daha fazla şişirebilir. Bu nedenle, hastanın ameliyat sonrası da steroid kullanması gerekir. Çünkü beyin dokularındaki şişlik kafatasındaki baskıyı arttırır, belirtileri şiddetlendirir. Beyin ameliyatı sonrası iyileşen hastada her gün verilen steroid dozu yavaş yavaş azaltılmaya başlanır ve sonlandırılır. Steroid tedavisinin belli bir süresi yoktur. Tedavi süreleri kişiden kişiye değişir.

Anti epileptik ilaçlar

Hastanın nöbet geçirmesini engellemek için ilaç verilmesi oldukça yaygındır. Bu tür ilaçlar, anti epileptik ilaçlar ya da anti konvülsanlar olarak adlandırılır. Hastanın geçirdiği nöbetler; kafatasındaki baskının artması ya da beyindeki sinir hücrelerinin iritasyonuna bağlı gelişebilir.

Ameliyat sonrası tamamen iyileştiğinde hastaya verilen anti epileptik ilaçlar durdurulabilir. Ancak, bazı hastaların tedavi sonrası bu ilaçları uzun süre kullanması gerekebilir.

Gözlem

Genel olarak beyin kanseri; tekrarlama, başka sağlık problemlerine yol açma ve belirtileri kötüleşme riski yüksek bir kanser türüdür. Bu nedenle, beyin tümörü teşhisi koyulduğu andan itibaren hastanın gözlem altında tutulması ve hiçbir doktor kontrolünü aksatmaması önemlidir.

Beyin tümöründe radyoterapi ve radyocerrahi – Cyberknife, Gammaknife

Radyoterapi - ışın tedavisi

Radyoterapi, cerrahi sonrası ya da tek başına bir tedavi olarak uygulanabilir. Sadece tümörün kendisine uygulandığı gibi tüm beyne ya da beyin ve omurgaya da uygulanabilir.

Stereotaktik Radyoterapi Nedir?

Stereotaktik radyoterapi, tam olarak tümörü hedefleyerek uygulanan bir yöntemdir. Radyasyon ışınları kafanın birçok farklı yönünden tümörü hedefler. Alanında uzman doktor ve ekipman gerektiren bu radyoterapi yöntemini uygulayan hastane sayısı azdır.

Radyoterapi tedavisi hedefi kesin olarak tespit eder. Bu sebeple, hastanın başının her ışın gönderme sırasında aynı pozisyonda durması ve tedavi süresince hareket etmemesi önemlidir.

Bir başka radyoterapi yöntemi doğrusal hızlandırıcıdır. Bu yöntemde kullanılan makine dıştan radyoterapi tedavilerinde kullanılan makinalarla aynı türdedir. Stereotaktik radyoterapi genellikle günlük 3-30 doz radyoterapi olarak verilir, buna da fraksiyon denir. Oldukça yüksek doz sadece 1-5 fraksiyon stereotaktik radyoterapiye ise, radyocerrahi adı verilir.

Stereotaktik radyoterapi ne için kullanılır?

Bu tür bir tedavinin uygulanmasında aşağıda belirtilen sebepler etkendir:

  • İkincil beyin tümörleri
  • İlk tedaviden sonra tekrarlayan gliomas
  • Kenarları net olarak belli olan küçük, düşük dereceli beyin tümörü

Ayrıca, bir dizi iyi huylu (benign) beyin tümörlerinde de bu tedavi yöntemi uygulanabilir:

  • Akustik nöroma
  • Kafatasının tabanında gelişen meninjiyom (beyin zarı tümörü)
  • Hipofiz bezi adenom
  • Kordoma

Stereotaktik radyoterapi için başlığa ihtiyaç duyulabilir. Buna, stereotaktik hareketsizleştirme denir. Hastayı hareketsizleştirmek için bir dizi farklı yol vardır:

  • Başlık
  • Stereotaktik maske

Başlık

Başlık hastanın kafasına bir çeşit tokayla tutturulur. Başlık, beyin taramalarından elde edilen bilgiler doğrultusunda hastaya özel ve dikkatlice yapılır. Tarama testleri, planlama ve tedavi hepsi aynı gün içinde gerçekleşir. Bu yöntem, Gamma knife stereotaktik radyoterapi tedavisi için en sık kullanılan hareketsizleştirme yöntemidir.

Stereotaktik Maske

Hedefi tam belirlemek için kullanılan bir diğer yöntem de plastikten yapılmış maskedir. Buna, termoplastik maske adı verilir. Hedef maskeye göre belirlenir. Hastanın taktığı maske radyoterapi ya da tarayıcı makine yatağına bağlanır. Bu hastanın hareket edemeyeceği, ancak hastaya doğrudan bağlı bir mekanizmanın olmadığı anlamına gelir.

Stereotaktik radyoterapi planlaması

Stereotaktik radyoterapi planlaması, normal dıştan radyoterapi planlaması ile benzerlik gösterir. Tedavide BT ya da MRI taraması kullanılır.

Planlama sırasında, doğrudan tümörü hedeflemek için tarama testleri kullanılarak radyoterapi ışınlarının nasıl şekillendirileceği üzerinde çalışılır. Bu sayede, tümör çevresindeki normal beyin dokusuna çok daha düşük radyasyon gönderilir. Böylece, hastada klasik dıştan radyoterapi tedavisine göre çok daha az yan etki görülür.

Hasta tedavi görürken

Hasta tedavi görmek için belli bir süre hastaneye gidecektir. Tedavinin kendisi çok uzun sürmez. Ancak, röntgen uzmanının maskeyi tam olarak yerleştirmesi ve hastayı radyoterapi tedavisine hazır hale getirmesi belli bir zaman alacaktır. Her tedavi bitiminin ardından hasta bekletilmeden evine gönderilebilir.

Olası yan etkiler

Stereotaktik radyoterapi tedavisi, alışılmış radyoterapi yönteminden daha az yan etkiye yol açar. Bunun sebebi, daha az sağlıklı beyin dokusunun radyasyona maruz kalmasıdır. Hastada normalde saç kaybı, mide bulantısı ya da ciltte kızarıklık olmayacaktır. Tüm bunlar beyine yapılan normal dıştan radyoterapinin sık rastlanan yan etkileridir. Ancak, her tedavi sonrasında hasta az da olsa bir halsizlik hissedebilir.

Radyocerrahi nedir?

Radyocerrahi, bir tür ameliyat değildir, stereotaktik radyoterapi türüdür. Stereotaktik radyoterapi, radyasyon ışınlarının beyin tümörü alanını tam olarak hedeflemesini amaçlar. Böylece, çok küçük bir alana çok yüksek dozda radyasyon gönderir. Radyocerrahi genellikle tek dozluk bir tedavidir, ancak verilen tedavi sayısı 5’e kadar çıkabilir.

Radyocerrahi zaman zaman cihazları kullanıldığı için Gamma Knife ya da CyberKnife tedavisi olarak da adlandırılır. Bunun yanında, tedavide daha çok bilinen doğrusal hızlandırıcı (lineer hızlandırıcı) gibi radyoterapi cihazı da kullanılabilir. Novalis Tx ve Axeese gibi bazı doğrusal hızlandırıcı cihazlar, stereotaktik radyoterapi tedavisi uygulamak için tasarlanmıştır.

Radyocerrahinin tedavi edebileceği tümör türleri

Radyocerrahi tedavisi, bazı beyin tümör türlerinde çok fayda sağlar. Hastada genişliği 3 cm’den az olan akustik nöroma varsa büyük olasılıkla tedavi bu yöntemle uygulanır. Radyocerrahi, aşağıda belirtilen özelliklere sahip beyin tümörlerinde de uygulanabilir:

  • Küçük ikincil beyin tümörleri
  • Küçük hipofiz bezi adenomu
  • Ameliyatla alınamayacak durumda olan ve sadece kısmen alınabilen ya da ameliyat sonrası tekrarlayan hemanjiyoblastom
  • 3 cm’den küçük meninjiyomalar
  • 3 cm’den küçük olan ve tekrarlayan glioma

Bu tedavi, arteriyovenöz malformasyon gibi kanserli olmayan durumlarda da kullanılabilir.

Uzmanlar, büyük beyin tümörlerinde radyocerrahiyi tavsiye etmezler. Çünkü büyük tümörlerde tedavi alanına aynı dozda radyasyon uygulanması mümkün değildir.

Tedavi alanı içinden geçen bazı sinirler mevcutsa radyocerrahi tedavisi uygun olmayabilir. Çünkü sinirler çok fazla radyasyon geçirirler ve zarar görebilirler. Buda, etkilenen sinirin rolüne göre çeşitli problemlere yol açabilir.

Radyocerrahi tedavisi almak

Radyocerrahi sırasında takılacak olan başlık hastanın mümkün olduğu kadar hareketsiz kalmasını sağlayacaktır. Buna, stereotaktik immobilizasyon (hareketsizleştirme) denir.

Hastayı hareketsiz hale getirmenin bir dizi farklı yolları vardır:

  • Başlıkla tedavi
  • Maske ile tedavi

Başlıkla tedavi

Tarama testlerinden elde edilen bilgiler doğrultusunda hastanın kafasına özel bir başlık dikkatlice yerleştirilir. Bu başlık hastanın tam kafatası ölçülerindedir. Yaklaşık 10 dakika kadar süren bu işlemde başlığın yerleştirileceği noktalara yapılan 4 lokal anestezi enjeksiyonu hasta için az da olsa rahatsız edici olabilir. Başlık tam olarak yerleştirildiğinde hasta az da olsa bir baskı ve sıkılık hissedebilir. Başlığın yerleştirme işlemi tamamlandıktan sonra doktor ve röntgen uzmanı kontrol eder ve hasta BT ya da MRI taramasından geçirilir.

Tarama işlemi bittikten sonra tedavi planlanırken hasta birkaç saat bekletilebilir. Bu bekleme süresinde tıbbi bir neden olmadığı sürece hasta bir şeyler yiyip içebilir. Tedavi planına karar verildikten sonra tedaviye baş

 Gamma Knife ya da CyberKnife yöntemleri ile tedavi, tümörün bulunduğu yere ve uygulanacak tedavinin oranına bağlı olarak 1-2 saat sürer. LINAC ile tedavi gören hastalarda tedavi süresi yaklaşık 20-40 dakikadır. Sonrasında hasta bir gece hastanede yatırılır.

Maske ile tedavi

LINAC sistemi kullanılarak uygulanan bazı radyocerrahi tedavilerinde başlık yerine termoplastik maske(kalıp) kullanılabilir. Kalıp odasına götürülen hastanın ölçüleri alınarak hastaya özel maske yapılır. Maskesi takılan hastanın BT görüntülemesi alınır. Sonrasında görüntüleme testinden elde edilen sonuçlara göre tedavi planı yapılacak olan hasta evine gönderilir.

Yapılan plan doğrultusunda tedaviye çağrılan hastaya maskesi takılarak radyoterapiye başlanır. Yaklaşık 20-40 dakika süren tedavinin ardından hasta evine gönderilir.

Beyin tümöründe radyocerrahinin olası yan etkileri

Radyocerrahi tedavisinin hemen ardından gelişen yan etkiler genellikle oldukça azdır. Tedavi öncesi ya da sonrası beyinde şişlik oluşmasına bağlı yan etkileri önlemek için hastaya bir doz steroid verilebilir. Hasta önceleri kendini hasta ya da bitkin hissedebilir, az da olsa halsiz ve güçsüz olabilir veya baş ağrısı çekebilir.

Hasta başlıkla tedavi gördüyse, başlığın kafatasında yerleştirildiği noktalardan az da olsa kanama olabilir. Ayrıca, başlık yerleştirildiğinde karıncalanma ya da kaşıntı oluşabilir. Bunlar tedavinin normal belirtileridir.

Şayet hastadaki tümör kafatası yüzeyine yakın bir yerdeyse, o bölgedeki saç dökülebilir. Bunun yanında, tedavi sonrası bazı günler hasta kendini çok yorgun hissedebilir.

Bahsi geçen yan etkilerin dışında genellikle başka bir belirti ile karşılaşılmaz. Ancak yine de herhangi bir rahatsızlık söz konusu olduğunda, hasta vakit kaybetmeden doktoruna başvurmalıdır.

Uzun süreli yan etkiler

Radyocerrahinin uzun süreli yan etkilerine nadiren rastlanmaktadır. Bunun sebebi, çok küçük bir alana çok yüksek doz radyasyon verilmesidir. Zamanla tedavi edilen alan ölü hücrelerin olduğu küçük bir alan geliştirebilir. Buna, radyasyon sonucu nekroz (doku ölümü) denir. Radyasyon sonucu doku ölümü gerçekleşen hastaların çoğunda herhangi bir belirti görülmez. Çünkü etkilenmiş olan alan herhangi bir fark yaratmayacak kadar küçüktür.

Radyocerrahi sonrası radyasyon sonucu nekroz gelişen hastaların ortalama 10 tanesinden 1’inde şişlik belirtilere neden olacak kadar büyüktür. Böyle bir durum geliştiğinde, hastaya steroid tedavisi verilecektir. Steroid tedavisi, bazı hastalarda uzun süre devam edebilir. Hatta bazen radyasyon sonucu nekroz olan hastaların ortalama 20 tanesinden 1’inde ölü dokuların alınması için ameliyata ihtiyaç duyulabilir.

Gözlem

Genel olarak beyin kanseri; tekrarlama, başka sağlık problemlerine yol açma ve belirtileri kötüleşme riski yüksek bir kanser türüdür. Bu nedenle, beyin tümörü teşhisi koyulduğu andan itibaren hastanın gözlem altında tutulması ve hiçbir doktor kontrolünü aksatmaması önemlidir.

Beyin tümörlerinde kemoterapi ve hedefe yönelik tedavi yöntemleri

Beyin tümöründe kemoterapi tedavisi

İleri evre ya da tekrarlayan beyin tümörlerinde uzman doktor belirtileri hafifletmek için çoğunlukla kemoterapi tedavisi önerir. Bazen de radyoterapi tedavisi ile birlikte veya öncesi uygulanabilir.

Kemoterapi, tümör hücrelerini öldürmek için kullanılan güçlü bir ilaç tedavisidir.

  • Tek bir ilaç ya da birden fazla ilaç kombinasyonu kullanılabilir.
  • Kemoterapi ilaçları ağızdan ya da damardan verilir. Bazı ilaçlar, beyinde biriken sıvıyı boşaltmak için yerleştirilen şant vasıtasıyla verilebilir.
  • Kemoterapi, genellikle kürler halinde verilir. Bir kür, kısa süreli yoğun bir tedavi ve ardından bir süre dinlenme ve toparlama döneminden oluşur. Her bir kür birkaç hafta içinde sona erer.
  • Rejimlerin çoğu 2-4 kürlük tedaviler olarak tasarlanır. Tedavi kürü tamamlandıktan sonra bir süre tedaviye ara verilerek tümörün ilaca verdiği yanıt gözlenir.
  • Kemoterapi yan etkileri çok iyi bilinmektedir. Bazı hastaların bu yan etkileri tolere etmesi zor olabilir. Mide bulantısı, kusma, ağız yaraları, iştah kaybı, saç kaybı gibi bazı kemoterapi yan etkileri ilaç tedavileri ile azaltılabilir ve hastanın bu dönemi daha rahat geçirmesi sağlanabilir.

Kan beyin bariyeri Beyin; kan beyin bariyeri tarafından korunduğu için bazı beyin tümörlerini kemoterapi ilaçları ile tedavi etmek zor olabilir. Bu, vücutta bulunan doğal bir filtredir. Kandaki sadece belli maddelerin beyin dokusuna geçmesine izin verir. Bazı beyin tümörleri kan beyin bariyerine zarar verir. Buda, kemoterapi ilaçlarının bariyeri geçmesini ve beyine ulaşmasını sağlar. Kemoterapi ağızdan hap olarak ya da damardan enjeksiyon yoluyla verilebilir. Beyin ve omurilik çevresinde dolaşan sıvıya bazı kemoterapi ilaçlarının enjekte edilmesi mümkündür. Bu tedaviye, intratekal tedavi denir. Kemoterapi hastaya farklı yollardan verilebilir:

  • Damardan
  • Tablet ya da kapsül olarak ağızdan
  • Omurilik sıvısından (intratekal)
  • Beyin tümörünün bulunduğu bölgeden

Damardan enjeksiyon yoluyla kemoterapi

Beyin tümörlerinde kemoterapi ilaçlarının çoğu damardan enjeksiyon yoluyla doğrudan kan dolaşımına ya da sıvı ilaç torbasından damara verilir. Kemoterapi, ilacı el ya da koldaki damardan sokulan kanül adı verilen küçük bir tüp aracılığıyla da uygulanabilir. Ya da göğüste geniş damara giden merkezi hat adı verilen uzun bir tüp aracılığı ile de tedavi verilebilir.

Kemoterapi tedavisi hastalara birkaç haftalık sürelerde kürler halinde uygulanır. Sonrasında belli bir süre hasta dinlendirilerek tedaviye bağlı gelişen yan etkilerin sona ermesi beklenir. Hastanın ne sıklıkta tedavi alacağı verilen ilaç ya da ilaçlara bağlıdır.

Tablet ya da kapsül olarak ağızdan kemoterapi

Beyin tümörü için kullanılan temozolomid, prokarbazin veya lomustin gibi bazı ilaçlar, tablet ya da kapsül olarak ağızdan verilir. Tablet veya kapsül olmasının avantajı, hastanın ayakta tedavi edilebilmesidir.

Hastanın ne sıklıkta ve ne kadar süre tedavi göreceği, verilen ilaç ya da ilaçlara bağlıdır.

Omurilik sıvısından (inratekal) kemoterapi

Metotreksat gibi bazı ilaçlar, omurilik çevresindeki sıvıya (serebrospinal sıvısı ya da beyin omurilik sıvısına) enjekte edilebilir. Bu yöntem, bazı beyin tümör türlerini tedavi edebilir. Enjeksiyon, lomber ponksiyon sırasında yapılır. Bu yönteme, intratekal tedavi adı verilir. Böylece ilaç omurilik sıvısına karışarak tüm beyini dolaşır.

Bazen ameliyat sırasında kafa derisinin altına plastik, oval şekilde bir cihaz yerleştirilebilir. Bu cihaza, ventriküler erişim cihazı denir. Cihazın alt bölümünde beyin boşluklarını (ventrikül) dolduran sıvıya giren ince bir tüp vardır. İğneyle girilerek bu ince tüp aracılığıyla kemoterapi tedavisi beyin omurilik sıvısına ulaştırılabilir.

Kemoterapi plakası

Bazı beyin tümörleri için uygulanan kemoterapi ilaçları, implant gibi beyin dokusunun içine koyulabilir. Kemoterapi ilacı jel bir plakanın içine yerleştirilir. Beyin tümörü ameliyatının sonunda, bu plaka beyindeki tümör alanının içine yerleştirilir. 2 ya da 3 haftayı aşkın sürede jel erir. Jel eridikçe kemoterapi ilacı doğrudan beyin dokusuna yayılır.

Beslenme ve bitkisel gıda takviyeleri ile kemoterapi

Bazı besinlerin ya da bitkisel gıda takviyelerinin kemoterapi tedavisi ile nasıl etkileşime geçtiği konusu bilimsel olarak netlik kazanmamıştır. Bazı besinler veya gıda takviyeleri, kemoterapi tedavisi sırasında hastaya zarar verebilir. Bu sebeple, besin takviyesi almak isteyen hastaların kendi doktorlarını bilgilendirmeleri önemlidir. Bu sayede, tedavi devam ederken hastada gelişebilecek istenmeyen sonuçların önüne geçilmiş olacaktır.

Hasta, tedavi devam ederken doktoru ile konuşarak aldığı ilaçlara uygun takviye ürünleri kullanabilir. Ancak, bunun doktor kontrolünde olması önemlidir.

Beyin Kanserine Hedefe Yönelik Tedavi Yöntemleri

Beyin tümörlerinde kullanılan hedefe yönelik tedavi ajanı Bevacizumab'tır (Altuzan). Bu ilaç kanser gelişiminde ve ilerlemesinde önemli bir etken olan anjiogenezi (kanser hücrelerinin yeni damarlar oluşturmasını) engeller. Bu ilacın ilerlemiş veya tekrarlamış glioblastom vakalarında etkili olduğu bilinmektedir.

Beyin tümöründe immünoterapi - aşı tedavisi

Beyin kanserini tamamen tedavi etmenin yollarını uzun zamandır araştırılmaktadır. Belli bir bağışıklık (immün) yanıtı tetikleyen maddeleri gönderen kanser aşıları, bu immünoterapi stratejilerinden biridir. HPV aşısı gibi korunma amaçlı aşıların aksine kanser tedavisinde kullanılan bu aşıların amacı, immün sistemin kanseri bulup saldırmasına yardımcı olmaktır.

Faz II çalışmadan elde edilen ilk bulgular, hastalığı tekrarlayan glioblastomlu hastalarda tedavi edici kanser aşısının sonuçlarının olumlu yönde olabileceğini göstermiştir. Rindopepimut adlı aşı, beyin tümörlerinin kontrolsüz gelişimine katkı sağlayan EGFRvIII olarak bilinen belli bir genetik mutasyonu olan glioblastom tümörleri engellemektedir. Mutasyon, yaklaşık 4 glioblastom hastasından birinde görülmektedir, ancak sağlıklı beyin dokusunda görülmez.

Daha önce bevasizumab almamış tekrarlayan glioblastomlu 73 hastanın dahil edildiği çalışmada hastalar 2 gruba ayrılmıştır. Bir gruba aşı (rindopepimut) ile birlikte hedefe yönelik tedavi ilacı olan bevasizumab uygulanırken, diğer gruba sadece bevasizumab uygulanmıştır. Tek başına bevasizumab verilen hastalarla, aşı ile birlikte bevasizumab verilen hastalar karşılaştırılmış ve kombine tedavinin tümörü daha fazla küçülttüğü ve hastalık ilerlemeden geçen sürenin daha uzun olduğu kaydedilmiştir.

Rindopepimut ile birlikte bevasizumab uygulanan hastaların %25’i 2 yıl aşan bir süre sağ kalırken, sadece bevasizumab alan grupta 2 yılı aşkın süre sağ kalan hasta olmamıştır. Ortanca sağkalım süresi ise kombine tedavi alan grupta 11.3 ay, sadece bevasizumab alan grupta 9.3 ay olarak bulunmuştur.

2015 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) rindopepimut adlı aşıya, EGFRvIII pozitif glioblastom hastalarının tedavisi için ön onay vermiştir. Bu tür glioblastom tanısı konmuş hastalarda rindopepimut adlı aşı ile ilgili faz III araştırmalar yapılmaktadır. Bu arada başlangıç aşamasında olan bazı çalışmalarda glioblastom için başka aşılar da araştırılmaktadır. Kanser aşıları meme, akciğer, mesane, rahim ağzı (serviks), böbrek, pankreas, prostat ve kan kanserlerinin tedavisi için de araştırılmaktadır.

Beyin tümöründe ısı – hipertermi tedavisi

Isı tedavisi veya termoterapi olarak da bilinen hipertermi, vücut dokusunun yüksek ısıya (39 – 44 °C arası) maruz bırakılmasıyla uygulanan tamamlayıcı bir kanser tedavi yöntemidir.

Araştırmalar yüksek ısının normal dokulara çok az zarar vererek kanser hücrelerine hasar verdiğini veya öldürdüğünü göstermiştir. Hipertermi, kanser hücrelerini öldürerek ve hücrelerdeki proteinlere ve yapıya zarar vererek tümörü küçültebilir.

Beyin tümörlerinde hipertermi uygulamasının radyoterapi ve kemoterapinin etkinliğini artırdığına dair bilimsel çalışmalar mevcuttur.

Kanserde hipertermi - ısı ile tedavi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Beyin ve omurilik tümörlerinin tedavisi ve araştırmalarında yenilikler neler?

Beyin ve omurilik (yani merkezi sinir sistemi), vücudumuzu yöneten ve istemli istemsiz pek çok hareketi gerçekleştirmemizi sağlayan merkezdir. Bu yazımızda çeşitli kollarda tedavi açısından ne gibi yenilikler olduğunu inceleyeceğiz.

Elektrik alan ile beyin tümörlerinin tedavisi - Optune Novocure Sistemi

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) 8 Ekim 2015'te, bir çeşit beyin tümörü olan glioblastoma multiforme (GBM) tedavisinde Optune adı verilen sistemin kullanımına, hem yeni tanı alan hem de hastalığı tekrarlayan hastalar için onay verdi.

Glioblastoma multiforme (GBM) yetişkinlerde en sık görülen primer (birincil) beyin tümörü çeşitidir. Bu hastalıkta yaşam süreleri cerrahi, radyoterapi ve tıbbi tedavilerdeki gelişmelere rağmen tatmin edici değildir. Bu yazımızda elektrik alan tedavisi ile GBM'de sağkalımı uzattığı gösterilen bir cihazdan bahsedeceğiz.

Önceden NovoTTF-100A Sistemi olarak da bilinen Optune, ilk olarak 2011 yılında tedavi sonrası hastalığı ilerleyen veya tekrarlayan GBM’li hastaların tedavisi için FDA onayı almıştı.

Bununla birlikte onkoloji alanında dikkat çekici bir gelişme olarak Optune sistemi, yeni tanı alan GBM'li hastalar için de FDA onayı almıştır. Bu cihazın, standart başlangıç tedavisi olan, temozolomid (TMZ) adlı kemoterapi ilacı ile birlikte kullanılmasına izin verilmiştir.

Bu zorlu ve agresif beyin kanseri için Optune sistemi yeni bir tedavi seçeneğidir. Bu tedavi ile hastalıktan tamamen kurtulmak mümkün olmasa da yaşam sürelerinin anlamlı bir şekilde uzayabildiği gösterilmiştir.

Optune, sağlıklı beyin dokularına zarar vermeden beyinde kanser hücrelerinin çoğalmasını (anti-mitotik) engelleyen ve ölmesine neden olan, düşük yoğunluklu, ara frekanslı, alternatif elektrik akımı sağlayan taşınabilir, invazif olmayan bir cihazdır. Elektrotlar, tümörü hedef almak için doğrudan kafatasına yerleştirilir ve tedavinin tümör üzerindeki etkisini arttırmak için her hastanın manyetik rezonans görüntüleme sonuçlarına bağlı olarak yerleştirme belirlenir.

Cihazla ilgili yapılan araştırmada GBM tanısı yeni konmuş 695 hastanın bir kısmına Optune ve beraberinde temozolomid tedavisi uygulanırken, bir kısmı yalnızca temozolomid tedavisi görmüştür. Yapılan incelemede TMZ ile birlikte Optune sistemi kullanımı yaklaşık 3 ay kadar sağkalıma katkıda bulunmuştur.

GBM gibi elimizde az tedavi seçeneğinin olduğu bir hastalıkta Optune, tedavinin başından itibaren hastanın yaşam süresini uzatabilecek ilaçsız yeni bir tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Optune taşınabilir bir cihazdır, pil veya elektrikle çalışabilir. Bu da tedavisi devam eden hastalara normal günlük aktivitelerini sürdürmeleri için kolaylık anlamına gelmektedir.

Amerikan İlaç Dairesi (FDA), Optune’nun yeni tanı konmuş hastalara standart tedavi olarak kullanılması yerine, daha çok yardımcı tedavi olarak uygulanması gerektiği konusunda uyarmaktadır.

Optune kullanımında en sık görülen yan etki cilt tahrişidir. Ayrıca, araştırmalara katılan hastalar arasında sadece temozolomid kullananlara nazaran Optune uygulanan ve beraberinde temozolomid verilen hastalarda baş ağrısı gibi nörolojik yan etkiler daha fazla görülmüştür.

Bununla birlikte bu cihaz, henüz ülkemiz için geri ödeme kapsamında değildir. Bu konudaki gelişmeleri yakın takip edip, onay aldığı taktirde sizlerle paylaşacağız.

Görüntüleme Yöntemleri ve Cerrahi Yöntemler

Beyin dokusu hassas olduğundan ve pek çok fonksiyonu üstlendiğinden tümörlerinin yeri, büyüklüğü önem taşımaktadır. Cerrahi yöntemler riskli olsa da yeni yaklaşımlar ile daha güvenli hale getirilmektedir ve başarı oranı artırılmaktadır.

Floresan boya, endoskop kullanma yeni yaklaşımlar arasındadır. Ameliyattan önce özel floresan içerikli boya içilerek tümörün boyayı tutması sağlanır. Böylece tümörün sınırları daha iyi belirlenir.

Endoskop ile yapılan ameliyatlarda beyin içinde ulaşılması zor bölgeler daha iyi görüntülenerek hata oranı azaltılmaya çalışılmaktadır. Hipofiz bezi ve ventrikül tümörlerinin ameliyatlarında kullanılmaktadır.

Ameliyatlar kadar görüntüleme yöntemleri de tedavide önem teşkil etmektedir. Merkezi sinir siteminin hastalıklarının teşhisinde MRG (manyetik rezonans görüntüleme) yaygın olarak kullanılmaktadır. MR Spektroskopisi ve Fonksiyonel MR, MRG türevi yöntemler olarak son yıllarda karşımıza çıkmaktadır.

Fonksiyonel MR ile tümörün beyinin hangi fonksiyonel bölgesine yakın olduğu belirlenebilmektedir. Özellikle ameliyat yapılacaksa öncesinde fonksiyonel MR çekilerek kitlenin hangi fonksiyonel bölgeye yakın olduğu tespit edilmektedir.

MR Spektroskopisi, tümör metabolizmasındaki önemli metabolitleri haritalayan bir görüntüleme tekniğidir. Kitle ne kadar malign ise metabolizması da normal hücreden o kadar farklıdır. Tedavi öncesi sonrası çekilen bir MR spektroskopisi ile tedavinin ne kadar etki ettiği gösterilebilir.

Radyoterapi

Görüntü eşliğinde radyoterapide (IGRT) , tedavi öncesi bilgisayarlı tomografi kullanarak radyoterapi yapılacak alan görüntülenir. Işınların daha iyi hedeflenmesi sağlanır.

Kemoterapi

Beyin tümörlerinde yeni kemoterapi ilaçları geliştirilmektedir fakat önümüzdeki en büyük engellerden biri kan-beyin bariyeridir. Kan-beyin bariyeri normalde sinir hücrelerimizi tehlikeli moleküllerden korumak için olsa da kemoterapi ilaçların geçişini sınırlamaktadır. Engeli aşmak için ilaçların küçük yağ moleküllerine hapsedilmesi ya da kan beyin bariyerini iyi geçen moleküllere bağlanması denenmektedir. Diğer denenen method ilacın direkt olarak tümör dokusuna verilmesidir. Küçük bir tüp kullanılarak tümörün içine ilaç enjekte edilir. İlaç kullanımına göre tüp saatlerce veya günlerce kullanılabileceği düşünülmektedir fakat hala klinik aşamasındadır.

Anjiyogenez ve Büyüme Faktörü İnhibitörleri

Tümörler beslenmelerini artırmak için yeni kan damarları yapmaktadırlar. Yeni ilaçlar damar yapımını (Anjiyogenez) önlemeye ve tümör büyümesini önlemeye çalışmaktadır. FDA onayı alan Bevacizumab (Avastin) gliablatomalarda büyümeyi yavaşlattığı gösterilmiştir. Sorafenib (Nexavar) ve trebanabib üzerinde çalışmalar devam etmektedir.

Tümörlerin en sevdiği kimyasallar büyüme faktörleridir. Adında anlaşılabileceği gibi tümörün büyümesi ve hücre bölünmelerinin artmasını sağlamaktadır. Yeni ilaçlar büyüme faktörlerinin etki etmesini engelleyerek, kanserleşmenin önüne geçerler.

Radyoterapiden önce verilen bazı ilaçlar tümör içerisindeki oksijen içeriğini artırmaktadır. Böylece radyoterapinin etkinliği artmaktadır.

Beyin tümörü tedavisi için Kanser Aşıları

Aşılar, enfeksiyonlardan korunma amaçlı yapılan tedavilerdir. Tümör aşılarıysa savunma sistemimizi harekete geçirerek kanser hücrelerinin öldürmeyi sağlar. Tümör aşıları hastalığı önlemek değil tedavi etme amaçlıdır. Glioblastoma gibi tümörlerde pozitif sonuçlar alsak da aşıların kabul görmesi için daha çok çalışma yapılmalıdır.

Genetik Yaklaşımlar

Tümör oluşumunun nedeni genetik yapıdaki bir bozulma olabilir. Genom yapısındaki değişikliklerin aydınlatılması tedavide onkologlara yol gösterebilir. Örneğin; oligodendrogliomalı (bir çeşit beyin tümörü) bazı hastalarda kromozomlarının belirli bölgelerinde kayıp gözlemlenmiştir. Bu hastalar diğer oligodendromalı hastalara göre kemoterapiye daha iyi yanıt vermektedir.

Geliştirilen yöntemlerle merkezi sinir sistemi tümörlerine daha bilinçli yaklaşılmaktadır. Böylece tümörler daha kolay tedavi edilebilir.