Geçtiğimiz hafta Amerika’da düzenlenen 2016 Genitoüriner Kanserler Sempozyumu’nda sunulan ve dikkat çeken bir çalışmaya göre, düzenli aspirin kullanımı, agresif tip prostat kanseri riskini azaltabilir. Ayrıca, prostat kanseri olan ve tanı sonrası düzenli aspirin kullanan erkeklerde yaşam kaybı riski de anlamlı derecede azalabilmektedir.

Aspirin, normalde kalp sağlığıyla ilişkilendirilir. Ancak son yıllarda kanser alanında aspirin kullanımı ile ilgili çok sayıda araştırmak yürütülmektedir. Yazımızın konusu aspirin kullanımının prostat kanseri ile ilişkisi üzerinedir. Prostat kanseri çoğunlukla yavaş gelişen veya ağrısız seyreden bir hastalıktır, ancak her yıl prostat kanserine bağlı çok sayıda yaşam kaybı gözlenmektedir. 2016 Genitoüriner Kanserler Sempozyumu’nda sunulan bir çalışmada, prostat kanseri tanısı olmayıp düzenli olarak aspirin kullanan erkeklerde, ileri evre prostat kanseri gelişme riskinin 24% azaldığı sonucu sunulmuştur. Ayrıca, hastalık tanısı konulmuş erkeklerde ise düzenli aspirin kullanımının yaşam kaybı riskini 39% oranında azaldığı gösterilmiştir. Bununla birlikte, tanı konmadan önce düzenli aspirin kullanımının, bölgesel olarak ilerlemiş veya yüksek dereceli prostat kanserinin önlenmesinde kayda değer bir fayda sağlamadığı gösterilmiştir.

Çalışmada, 1982-2009 yılları arası kayıt altına alınmış 22.071 erkek gözlenmiştir. Katılımcıların prostat kanseri durumu ve aspirin kullanımı anket sorularıyla yıllık olarak gözden geçirilmiş, hastane kayıtları incelenmiştir. Araştırmada ilk olarak düzenli aspirin kullanımı ile yaşam kaybına neden olan veya metastatik (çalışmada “lethal” olarak adlandırılmış) prostat kanseri arasındaki ilişki incelenmiştir. Düzenli aspirin kullanımı haftalık 3 tablet ve daha fazlası olarak belirlenmiştir.

27 yıllık gözlem sonrası 403 vaka lethal olmak üzere toplam 3193 erkekte prostat kanseri gelişmiştir. Yaş, vücut kitle endeksi, ırk ve sigara kullanımı dikkate alınarak yapılan çalışmada, prostat kanseri olmayan ve düzenli aspirin kullanan erkeklerde hastalık gelişme riskinin 24% oranında daha az olduğu görülmüştür.

Prostat kanseri tanısı konan erkekler incelendiğinde, düzenli aspirin kullananlarda prostat kanserine bağlı yaşam kaybı riskinin neredeyse 40% oranında azaldığını görülmüştür.

Araştırmacılar, aspirinin faydalarının trombositleri engellemesindeki rolünden kaynaklanmış olabileceğini düşünmüştür. Trombositlerin, muhtemelen bağışıklık sisteminin dolaşan kanser hücrelerini fark etmesini engellediği; aspirinin ise trombosit fonksiyonlarını azaltarak bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımasını sağlıyor olabileceği fikrini ortaya atılmıştır. Bu konuda hayvanlarla yapılan bazı araştırmalar söz konusu hipotezi doğrulayan niteliktedir. Bu da neden sadece yaygın/metastatik prostat kanseri üzerine etkili olduğunu, bölgesel kanser üzerinde neden etkili olmadığını açıklar niteliktedir.

Bu çalışmadaki asıl sınırlama, neredeyse 30 yıldan fazla gözlem altında tutulan katılımcıların aspirin kullanım sıklığı ve dozundaki değişiklikler olmuştur. 1982 yılında başlanan çalışmada katılımcılar, başlangıçta günlük 325 mg aspirin kullanmış, ancak bu çalışmadan 5 yıl sonra düşük doz aspirinin kardiyovasküler (kalp hastalıkları) faydaları görüldüğünde gereken doz 81 mg olarak belirlenmiş ve ideal doz tam olarak netlik kazanmamıştır.

Bu çalışma aspirinin, kolo-rektal (kalın bağırsak) kanserler ve kalp hastalıkları dışındaki hastalıklarda da faydalı olabileceğini göstermiştir. Yapılan araştırmanın bir gözlem çalışmasından elde edilen bulgular olduğu unutulmamalıdır. Bu tür çalışmalar kuşkusuz merak uyandıran türdendir. Gelecekte yapılacak araştırmalarla aspirinin hangi kanser türlerinde faydalı olduğu ve ideal dozunun ne olması gerektiği daha net bir şekilde ortaya çıkarılacaktır.