Jinekolojik kanserler, naif olan kadın tabiatını oldukça derinden etkileyebilmektedir. Hastalık ve bu hastalığa bağlı verilen tedaviler, zaman zaman yaşamı tehdit edebildiği gibi kadınların cinsel hayatlarını da etkilemektedir. Bu nedenle, her kadın jinekolojik kanserlerle ilgili bilgi sahibi olmalıdır.

Tüm dünyada en yaygın dördüncü kanser türü olan jinekolojik kanserler, ülkemizde meme kanserinden sonra kadın kanserlerinde ikinci sırada yer almaktadır. En sık görülen jinekolojik kanser türü rahim ağzında gelişen “rahim ağzı diğer bir adıyla serviks kanseri”dir. Rahim ağzı kanseri olan kadınların sayısı, bulunduğu ülkedeki sosyoekonomik duruma bağlı olarak değişir. İkinci sıklıkta görülen jinekolojik kanser türü, rahmin iç tabakasında gelişen “rahim kanseri ya da diğer bir adıyla endometriyum kanseri”dir. Tüm dünyada yılda 350.000-400.000 civarı yeni rahim kanseri vakası görülürken, Türkiye’de bu oran yılda yaklaşık 1.400-2.000 civarındadır. Gelişmiş ülkelerde rahim kanseri görülme sıklığı artsa da, bu kanser türüne bağlı yaşam kaybı oranı düşüktür. Bunun sebebi, her geçen gün ilerleyen tıp bilimi sayesinde hastalığın erken teşhis edilerek tedavi edilebilmesidir. Yumurtalıklarda oluşan “over kanseri veya diğer adıyla yumurtalık kanseri” ise, genellikle diğer organlara yayılım gösterdikten sonra teşhis edildiği için en fazla yaşam kaybına yol açan jinekolojik kanser türü olduğu söylenebilir. Ne yazık ki, meme ve rahim ağzı kanserinin aksine yumurtalık kanseri için güvenilir bir görüntüleme testi yoktur. Geçmiş yıllarda yumurtalık kanserinde görülen belirtilerin başka hastalıklarda görülen belirtilerle benzerlik taşıması, hastalığın geç fark edilmesine neden olmuştur. Böylece, tedavi şansını yitiren hastaların yaşamını kaybetmesi ile sonuçlanan hastalık, halk arasında “sessiz katil” olarak adlandırılmıştır. Ancak, sonraki yıllarda yapılan araştırmalar, karın bölgesinde şişkinlik ve genişleme, yeme güçlüğü, sık idrara çıkma gibi belirtilerin yumurtalık kanserinde de görüldüğünü kanıtlamıştır. Bu sayede erken teşhis edilebilen hastalık, yumurtalık kanseri kadın hastaların iyileşme şansını arttırmıştır.

Ailesinde kanser geçmişi olan kadınlarda, genetik mutasyon olasılığı jinekolojik kanser riskini arttırmaktadır. Ailesinde yumurtalık, yumurta kanalı (fallop borusu), endometriyal veya menopoz öncesi meme kanseri görülen kadınlar, ailesel geçiş riski taşıyorsa hekimleri ile görüşerek genetik kontrolden geçirilmeli ve ilgili testler uygulanmalıdır. Genetik mutasyonu olan risk altındaki kadınlar, çocuk sahibi olduktan sonraki dönemde doktorlarıyla konuşarak kanser riskini azaltan yöntemler (cerrahi müdahale, özel tarama testleri vs) konusunda ayrıntılı bilgi almalıdır. Bu konu, çok özel ve yetkinlik isteyen bir alan olduğu için en doğru olan, hastanın onkoloji konusunda deneyimli jinekolog, onkolog, genel cerrah ve tıbbi genetik uzmanı ile birlikte hareket etmesidir.

Jinekolojik kanserlerde ilk tercih edilen tedavi yöntemi cerrahi müdahaledir ve rahim ve/veya yumurtalığın tümünün alınması ile sonuçlanır. Cerrahi müdahalenin uzman ellerde yapılması, tedavinin başarısını olumlu yönde etkilediği gibi hastanın yaşam kalitesini de yükseltmektedir.

Sevgili okurlarım, daha önceki bir makalemde de anlattığım gibi, kanser teşhisi koyulan hastanın ikinci bir görüş alması, aklına takılan soru işaretlerini gidermesini ve kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır. Bu nedenle, yine konusunda uzman ikinci bir doktora başvurması kadın hastanın sağlıklı bir karar almasına yardımcı olur.

Yazının başında belirttiğim gibi, jinekolojik kanserler hassas ve naif olan kadın tabiatını derinden etkilemektedir. Bu nedenle, teşhis ve tedavi aşamasında mümkün olduğu ölçüde dikkatli davranılması ve gerçekleştirilecek tüm tedavi planlarının ince elenip sık dokunması, tüm bunlarında tecrübeli bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir. Günümüzde erken teşhis ve gelişen tedavi yöntemleri, kanser hastalığında hayat kurtarmaktadır. Yeter ki, bir belirti ile karşılaşıldığında ihmal etmeden ve vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurulabilsin.