Modern çağın hastalığı olarak görülen stresin, bazı hastalıkların sebebi olduğu bilinmektedir. Kanser de birçokları tarafından modern çağın hastalığı olarak görülmekte ve bu anlamda stresle benzer gözükmektedir. Bununla birlikte, insan var olduğundan beri hem stresin hem kanserin var olduğu tarihi kanıtlarla ortaya konulmuştur. Kanserle stresin arasında bir sebep-sonuç ilişkisi iddiası da vardır. Evet, kanserin üzüntü, endişe ve strese neden olduğu kolayca gözlenebilir ve kanıtlanabilir bir gerçektir. Peki ya tersi? Stres, kansere neden olur mu?

Stres, kanser için bir gerekçe olarak ortaya sürülmek birlikte birçok bilimsel çalışma tersini göstermektedir. “Stres kansere neden olur mu” sorusu özellikle bayanlarda ciddi endişe yaratmakta ve sıklıkla onkologların karşısına soru olarak çıkmaktadır.

Bilim dünyasında da birtakım mekanizmalar temelinde ciddi çalışmalar yapılmaktadır.

Bu mekanizmalar arasında;

  1. Stres durumunun bazı hormonal yollar (HPA aksı ve sempatik sinir sistemi aktivasyonu) aracılığıyla glukokortikoid ve katekolamin türevi hormonların salınmasıyla bağışıklık sisteminin baskılanmasının yanı sıra,
  2. Stres hormonlarının; DNA tamiri, kanser hücrelerinin büyümesi, anjiojenezi düzenlemesi sebebiyle kanseri tetikleyebileceği düşünülmektedir.
  3. Bu fizyolojik mekanizmalarla birlikte indirekt yoldan davranış değişikliği (kilo alımı, hareketsiz yaşam, sigara ve alkol gibi madde kullanımı) oluşturması yönüyle de kanser riskini artırması yönünde şüphe uyandırmaktadır.

Fakat bu mekanizmaların aksi yönünde ortaya konan bir diğer iddia da stres durumunun östrojen salgılanmasını baskılaması sebebiyle meme kanseri riskini azaltabileceği yönündedir.

Çalışma

15 Temmuz’da Breast Cancer Research adlı saygın dergide yayımlanan yeni bir çalışmada 16 yaşın üzerinde, meme kanseri öyküsü bulunmayan 113.000 kadın, 2003 yılından 2012 yılına kadar izlendi. Bu süreçte çalışmaya katılan bireylerin meme kanseri risk faktörü olduğu bilinen (yaş, cinsiyet, obezite, sigara vb.) etkenler göz önünde bulundurularak çeşitli stres durumları üzerinde belirli bir skala oluşturuldu. Bireylerinin son beş yıldır genel stres durumları (sıklıkla, bazen, ara sıra, hiç), yaşanan ciddi bir stres faktörüyle karşılaşıp karşılaşılmadığı (yakın kaybı, boşanma veya ayrılık, iş kaybı, ciddi hastalıklar) ve 20 yaşından önce anne veya babanın kaybının yaşanıp yaşanmadığı bilgileri düzenli olarak kayıt altında tutuldu.

Sonuçlar

Çalışmayı tamamlayan 106.612 kişinin 1783’ü meme kanserine yakalandı (yaklaşık %2). Çalışmanın verileri ele alınıp bireylerin stres durumları incelendiğinde 4’ünün sürekli stres altında olduğu ve 4’ünün son beş yılda en az bir kötü olay (yakın kaybı, boşanma ve benzeri) yaşadığı görüldü. Meme kanserine yakalananların ve yakalanmayanların stres durumları karşılaştırıldığında stres ve meme kanseri arasında herhangi bir ilişki bulunamadı.

Stres faktörleri ayrı ayrı incelendiğinde bir faktör dışında yine anlamlı bir ilişki görülmedi; sadece 20 yaşından önce annesini kaybeden bireyler ile meme kanseri arasında çok küçük bir ilişki bulunmakta ancak bu bireylerinin annesinin yumurtalık veya meme kanserine yakalanmış olmaları ekarte edildiğinde yine anlamlı bir sonuç vermediği görüldü. Bu da bize bu ilişkinin genetik temelli olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca boşanma ile östrojen negatif tipte meme kanserine yakalanmış bireyler arasında oldukça zayıf bir ilişki olduğu görülmekte ancak 25 birey üzerinden ortaya çıkan bir veri olduğu için bir risk faktörü olarak iddia etmenin temelsiz olacağı düşünülmektedir.

Sonuç olarak; 106.612 kişilik ve yıllarca süren bu çalışmanın da bize gösterdiği üzere, stres ve meme kanseri arasında herhangi bir ilişki bulunmamaktadır ve çalışma yersiz korkulardan arınmamıza yeterli ölçüde gerekçe sunmaktadır.