Avrupa Birliği (AB) sağlık alanında yapılan birçok araştırmayı önemli ölçüde desteklemektedir. AB’deki ülkelerin ve bu ülkelerdeki yetenekli klinisyenlerin işbirliğini destekleyen yasalar bunun sadece bir parçasıdır. İngiliz vatandaşları Brexit oylamasından sonra AB’nin sağlık alanında sunduğu birçok avantajı kaybedecekler, ve bu durum en çok geleceğin asıl sahibi gençleri endişelendiriyor.

AB bünyesinde gerçekleştirilen bilimsel araştırmaların başarıları, kurulan etkili fonlama düzenlemelerden ve bilim insanlarının kolay bir şekilde bütün kıtadaki uzmanlarla beraber çalışabilmelerinden kaynaklanan bir başarıdır. Böylece, herhangi bir soruna değişik bakış açılarından bakabilmeleri ve değişik şekillerde soruna yakınlaşabilmeleri bilim dünyasını güçlendirmiştir. Brexit oylamasından önceki son saatlerde ülkedeki birçok bilim insanı ve araştırmacı, oylamanın ülkedeki araştırmaya yapacağı ağır olumsuz etki hakkındaki endişelerini paylaştı. Digital Science tarafından sunulan bir rapor, bu etkinin ne kadar fazla olduğunu gösterdi ve Birleşik Krallığın yaratılan boşluğu başarılı bir şekilde kapatamamasının sene boyunca araştırmaya verilen miktarın 1 milyar £ kadar azalmasına yol açabileceğini gösterdi. Bu korkutucu bir rakam, fakat bu kaybı daha detaylı bir şekilde incelediğimizde Brexit'in araştırmaya verdiği zararın ne kadar ciddi olduğunun daha da endişe verici olduğunu görüyoruz.

Birleşik Krallık, dünya çapında bilimsel dergilerinin yazı ve yayınlamasında beşincidir. Birleşik Krallık ABD, Çin, Japonya, ve Almanya'nın hemen arkasında yer aldığı bu sıralamada Hindistan'ı az bir farkla, Fransa ve İtalya'yı ise daha belirgin bir farkla geride bırakmıştır. British Medical Journal ve Lancet gibi deriler, İngiltere'de yer almışlardır ve dünyaca ünlülerdir. Avrupa'nın fonlaması bu dergilerin kendilerini etkilemez, fakat onların yayınlayabileceği araştırmanın hem miktarını hem de kalitesini etkiler. Bu demektir ki dergiler için en mantıklı seçim, Almanya'ya, yani Avrupa'daki araştırma fonlar için uzak ara en güçlü olacak ülkeye, taşınarak yayınlama ve işbirliği haklarını korumaktır.

İngiltere'deki araştırmaların gücünü ve verimliliğini etkileyecek faktörler yakında gerçekleşecek ekonomik duraklama ve Avrupa'nın İngiltere'nin araştırma merkezlere ve bölümlere verdiği fonlamaların kaybıdır. Ekonomik duraklamanın ülke çapında bir sorun olduğu ve araştırmadan çok daha fazla alanı etkileyeceği bir gerçektir, fakat araştırmaya yıkıcı etkisinin olacağı tartışmasızdır. 2008 yılındaki ekonomik duraklamada, Cancer Research UK (Birleşik Krallık Kanser Araştırmaları) fonlanmasından 76 milyon £ kaybetmişti. Böylece İngiliz araştırma alanlarının devlet veya Avrupa'ya güvenmenin yerinde daha bağımsız bir hâle gelmesinin gerektiğini anlaşılmıştır.

İngiltere’de Kanser - Onkoloji Alanındaki Araştırmaların Fonlamasının %40'ı AB’den Kaynaklanmaktadır

İskoçya'daki kanser araştırması fonlamasının belirgin kısımı, yaklaşık %60'ı, AB’den sağlanmaktadır. Londra'da da benzer istatistikler vardır, ve iki yerin Brexit oylamasında büyük bir çoğunlukla Avrupa'da kalmak istedikleri görünmüştür. Londra 33 sektöründen 28'i kalma oyunu vermiştir, ve İskoçya'nın bütün şehirleri aynı şekilde kalmak istemiştir. Bu oylama, bu bölgelerdeki insanların yaşadıkları yerin Avrupa'ya ne kadar bağımlı olduğunu anladıkların gösterir. Cambridge ve Oxford'da aynı şekilde Avrupa'ya çok bağımlılardır, Cambridge Üniversitesinin araştırma fonlamasının %20'si, Oxford Üniversitesi ise %23'ü Avrupa tarafından verilir. Bu iki bölgenin de Avrupa'da kalmak istediği belli olmuştur, ve her ikisinde oy verenlerin %70 den fazlası kalma oyu vermiştir.

Brexit referandumu Birleşik Krallık için tarihsel bir noktaydı, fakat oylamanın dürüst olup olmadığı hâlâ tartışılıyor. Bir bölgenin nasıl oy vereceğini tahmin edebilmek için en iyi yöntem, yerlilerin yüzde kaçının üniversiteden diplomasının olduğuna bakmaktı. Bu gerçek, halkın ne kadar zayıf bir şekilde oylamanın sonuçlarından bilgilendirildiğini gösterir. Bölgelerdekinin yaş gruplarına bakmak da oylarını tahmin etmekte yaralıydı, ve 18-25 yaş aralarındaki halkın %70’den fazlası kalma oyunu vermişti. Fakat, oylamadan önceki ayda ülkede aşırı milliyetçilik ve korku görülmüştü, ve bu oy verenlerin bakış açışını etkilemiştir. Çıkma oyu veren halk arasındaki en büyük endişelerin arasında İngiltere'ye göçmenlerin gelmesiydi, ve Türkiye'nin Avrupa'ya girmesinin ihtimali her iki tarafta da çok yoğun bir şekilde tartışıldı. Avrupa'dan çıkma kampanyasının kendisi güçlü tartışmalar ve gerçekleri yayınlatarak yolla çıkmıştı, fakat oylama yaklaştıkça ırkçılıkla ve yalanlarla oy kazanmıştır. Halkın belirgin kısmı, Avrupa'ya giden miktarının, yani toplam olarak haftada yaklaşık 350 milyon £’un hepsinin, AB^den çıktıktan sonra İngiliz Sağlık Sistemine yönlendirileceğine inanmıştı, fakat sonucun açıklandığı günde Nigel Farage -çıkma kampanyasının en güçlü liderlerinden biri- bu yayınlanan bilginin bir söz değil, sadece bir ihtimal olduğunu açıklamıştır, ve gerçekleştirilmeyiceğini söylemiştir. Bu demektir ki oy verenlere iki kez yalan söylenmiştir; birinicisi gelen göçmenlerin sağlık sistemini zorladıklarını, ve ikincisi çıktıktan sonra sağlık sistemine yönlendirilecek miktarın fazlalaşacağı bilgisi. Aslında, sağlık sistemindeki çalışan doktor ve hemşire sayısının büyük miktarı Avrupa'dan İngiltere'ye göç etmiştir, ve devlet hiçbir zaman sağlık sistemine daha fazla para aktarmayı düşünmüyordu.

İngiltere'deki sağlık ve araştırma hizmetleri, Brexit oylamasının sonucunda çok ağır zarar görecektir, fakat maalesef bu geleceğe karar verenler, gelecekten en az etkileneceklerdi. Halkın çoğunlukla yaşlı ve eğitimsiz bir bölümü çıkma oyunu verdi, ve esas onlar şanslılar. Geleceğin bilim insanlarının ve araştırmacıların şimdi önüne çıkan birçok sorunları düşünmelerine gerek yok, onların sadece İngiltere'nin yineden "bağımsız" olduğundan neşelenmeliler. Bu kadar halkı temsil etmeyen bir oylamanın gerçekleştiğini görmek gerçekten üzücü, ve halkın büyük bir kısımı bu oylamanın gerçekleştirilmesinin yanlış olduğunu tartıştı. Başbakan David Cameron istifa etti, ve yerine Theresa May geçmiştir. Bir akşam içinde bütün ekonomi battı ve Sterling 31 senedeki en düşük değerine ulaştı. Yavaş yavaş ekonomi düzeliyor, fakat kimse İngiltere'nin çok tereddütlü bir süreye girdiğini tartışmıyor ve halk, ülkenin geleceği için korkuyor. İkinci oylama isteyen bir dilekçe 4 milyon imza aldı, sonuçların belirlendiği sabah halk sokaklara dökülmüştü ve 16-17 yaş grubu Londra'nın merkezinde bu kadar önemli bir noktada oy verme hakka sahip olmadıkları için protesto ettiler.

Sonuç olarak, ülkenin gençleri kendilerini duyulmamış ve temsil edilmemiş hissediyorlar ve referandum sürecinde hiç düşünülmediklerini hissediyorlar. Geleceğimizde, ülkelerdeki yaşlılar yavaşça yok edilirken ve biz onların yerini alırken, onlara sunulan ihtimaller bize sunulmayabilir. Biz araştırmalarımızı tamamlamak için özgürce Avrupa'yı gezemeyiz, istediğimizde fonlama için Avrupa'ya başvuru yapamayız ve aynı işci haklarına sahip olamayız, çünkü işci haklarını veren İngiliz devleti değil, Avrupa Birliği. Bana kalırsa, bu durum çok gereksiz ve oylama hiç olmamalıydı, fakat benim düşündüğümün bir önemi yoktur. Oylama oldu, artık geriye gitme şansı yok. Umut ederim ki, gençlerin geleceği için devlet Avrupa'dan çıkış sonucunda oluşan boşluğu etkili şekilde doldurur ve İngiltere dünyadaki en güçlü araştırma merkezlerinden biri olmasına devam edebilmek için bir yöntem bulur.

Ecem Duygu Mimoğlu

İngiltere’de yaşayan ve doktor olmak isteyen bir Türk genci