Obezite; sigaradan sonra kansere en sık neden olan ikinci çevresel etkendir. Ancak önlenebilir bir kanser etkeni olarak obezite ile mücadele umut vaad etmektedir. Bununla birlikte hangi mekanizmalarla kansere neden olduğu tam olarak aydınlatılamayan, öngörülerin bir kısmının teori bazında kaldığı ve son zamanlarda sıkça çalışmaların odağı olan bir alandır obezite.

Bu alanda yapılan ve geçtiğimiz hafta yayımlanan yeni bir çalışma; obezitenin kanser üzerindeki etkisinin anjiogenez (yeni damar oluşumu) yolağındaki proteinlerin üzerinden olduğu teorisi üzerine yapılmış ve anlamlı sonuçlar ortaya konmuştur.

Kanser hücrelerinin beslenebilmesi için salgıladıkları damarlanma faktörleri (PAI-1, VEGF, PEDF gibi proteinler) tümör bölgesindeki damarlanmayı ve beslenmeyi artırarak kanser tablosunu ilerleten bir fırça darbesi atmakta; yine bahsi geçen damarlanma faktörleri obezitenin doğal getirisi olan yağ dokunun artışıyla doğru orantılı olarak artmaktadır.

Kilo kaybıyla seyreden yağ dokudaki azalışın, damarlanma faktörlerinde de azalmaya sebebiyet vereceğinden kansere karşı korunmada rol oynayabileceği temeline oturtularak yapılan çalışmada; hormon tedavisi almayan, 50-75 yaşları arasında, menopoz sonrası dönemdeki 439 sağlıklı kadın 4 gruba ayrılarak 12 ay boyunca damarlanma proteinlerindeki değişim incelenmiştir. Birinci grup sadece kalori kısıtlaması diyeti

12 aylık izlemin sonunda; diyet ve egzersizin birlikte yürütüldüğü gruptaki PAI-1 düzeylerindeki azalmanın kontrol grubuyla karşılaştırıldığında oldukça belirgin oranda daha fazla olduğu görülmektedir. Sadece diyet yapanlar ve diyetle egzersiz yapanlar kontrol grubuyla karşılaştırıldığında PEDF ve VEGF proteinlerindeki azalma oldukça göze çarpmaktadır. Programında diyet barındıran grupların aksine sadece egzersiz yapan grup ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.

Sonuç olarak; diyet ve kilo kaybının, damarlanma proteinlerinin azalmasıyla doğrusal seyreden ilişkisi çalışma grubunu desteklemekte ve bu sonuçlar bize gelecekte kanserin en önemli risk faktörü olarak karşımıza çıkacağı düşünülen obezitenin, aslında kanserden korunmada lehimize kullanabileceğimiz bir etken olarak görülüp ümit vaad eden korunma planlarımızın içerisinde yer almasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.