Aralık 2015’te San Antonio Meme Kanseri Sempozyumu’nda sunulan bir çalışmaya göre; erken evre meme kanserinde meme koruyucu cerrahi ve sonrasında uygulanan radyoterapi, klasik mastektomiye kıyasla daha yüksek sağkalım oranları sağlamaktadır. Ayrıca bu teknikten sonra uygulanan radyoterapi sayesinde yineleme ve uzak dokulara yayılma oranları da daha düşük olmaktadır.

Meme kanseri tanısını yeni alan bayanlarda sıklıkla gördüğüm bir durum vardır ki bu, uygulanacak cerrahinin türünün belirlenmesinde son derece önemlidir. Kanserle karşılaşan bir bayan doğal olarak korku içindedir ve öncelikle hayatını kurtarmak ister. Ayrıca, hastaların bir şekilde memesine kızgın olduklarını görüyorum, çünkü onlar kansere neden olmuştur ve yaşamlarını tehdit etmektedir. İşte bu iki algı bir an önce o memeden kurtulma duygusunu yaşatır. Bu nedenlerle birçok hastanın cerrahlardan beklentisi, meme koruyucu, yani parsiyel mastektomi dediğimiz memenin bir kısmının alınmasından ziyade, memenin tamamen alınması yönündedir.

Meme kanserli bir bayanın bu duygusunu besleyen iki yanlış algı vardır: bu toplumsal yanlış algının ilki, kanserli memenin tamamen alınmasının gelecekte tekrar tümör oluşma ihtimalini ortadan kaldıracağının sanılmasıdır. İkincisi ise ne olursa olsun kızgın olduğu, ona zarar vermiş bir dokusu vardır ve ondan kurtulmayı ister. İşte bu duygulanımdaki hasta, meme kanseri alanında yetkin bir cerrahla karşılaşmaz ise, çoğunlukla memenin tamamen alınması şeklindeki bir mastektomi ameliyatını tercih etmektedir. Düşünün ki, 1 cm tümörü olan bir bayanın memesini tamamen kaybetmesi çok üzücüdür. Çünkü meme kanserinden iyileştikten sonra, başında korku tamamen kansere odaklansa da daha sonraki algı, mutsuzluk, endişe, vücutsal bütünlüğünün bozulması ve cinsel algısının yara alması olacaktır. Tam bu noktada, yazımızın konusu olan çalışma bu kargaşaya bir ışık yakmıştır. Ve artık biz onkologların, bu düşüncedeki bir cerrahi yaklaşıma ve hastaların bu kaygısına verecek çok güçlü bir cevabımız var.

Kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olan meme kanserinde, erken evrede kanserli dokunun cerrahi ile vücuttan uzaklaştırılması tedavinin temelini oluşturmaktadır. Bu noktada birkaç seçenek olmakla birlikte, genel olarak 2 cerrahi yaklaşım ön plana çıkmaktadır: meme dokusunun tamamen alındığı mastektomi ve etrafındaki bir miktar sağlam dokuyla beraber yalnızca tümörün alındığı meme koruyucu cerrahi (lumpektomi).

Meme koruyucu cerrahideki en büyük avantaj; hastanın memesinin büyük bir kısmının korunması ve daha iyi bir görünüm elde edilmesidir. Bu yöntemle ilgili en büyük çekince ise; geride kalan meme dokusunun kanser hücreleri için potansiyel bir liman teşkil etmesi ve %30’lara varan yineleme oranları olmuştur. Ancak ameliyat sonrası uygulanan radyoterapi bu sorunu çözmüş ve 20 yılı aşkın süredir yapılan binlerce araştırma; meme koruyucu cerrahi ve sonrasında uygulanan radyoterapi yerine, mastektomi tercih edilen hastalarda yaşam süresinin daha uzun olmadığını göstermiştir. Yani meme koruyucu cerrahinin çok daha iyi bir estetik sonucun yanında, etkinlik yönünden de mastektomiden geride olmadığı gösterilmiştir. Ancak yazımızın konusu olan bu yeni çalışma, meme koruyucu cerrahiyi bir adım daha ileriye taşımış ve meme koruyucu cerrahinin sağkalım yönünden de mastektomiden üstün olabileceğini göstermiştir.

Çalışmada; 22 binine meme koruyucu cerrahi ve sonrasında radyoterapi, 15 binine mastektomi uygulanan 37 bin erken evre meme kanserli kadının 10 yıllık hayatta kalma oranları ile hastalığın yineleme ve yayılma (metastaz yapma) oranları değerlendirilmiştir. Sonuçta; meme koruyucu cerrahi ve sonrasında radyoterapi uygulanan hastalarda 10 yıl hayatta kalma oranı yaklaşık %77, mastektomi uygulananlarda yaklaşık %60 olmuştur. Ayrıca hastalığın tekrarlaması ve metastaz yapması da mastektomi uygulanan grupta daha fazla olmuştur. Bu farklılık, meme koruyucu cerrahi sonrası uygulanan radyoterapiyle ilişkilendirilmiştir.

Sonuç olarak bu çalışma, meme koruyucu cerrahinin, mastektomiye benzer etkinlikten de öte, daha etkin olduğuna işaret etmektedir. Bu noktada hem yüksek etkinlik hem de daha iyi estetik sonuçlar sunan meme koruyucu cerrahi, herhangi bir engel olmadıkça bu hastalarda tercih edilen yöntem olmalıdır. Ancak yine de bu karar kişisel bir karardır ve hasta, hasta yakınları ve hekimin çok yönlü değerlendirmesiyle alınmalıdır.