Lancet Onkoloji Dergisinde yayınlanan uzun süreli iki araştırmanın sonuçlarına göre, hipofraksiyon radyoterapi (fraksiyon sayısı azaltılmış kısa süreli yüksek doz radyasyon) erken evre meme kanserinde geçmiş dönemlerdeki standart rejimlere göre etkili olacak gibi görünüyor.

Erken evre meme kanseri, çoğunlukla cerrahi müdahale ile tümör alındıktan sonra uygulanan kemoterapi sonrası radyoterapi ile gözle göremediğimiz geride kalma ihtimali taşıyan kanserli hücreler yok edilerek tedavi edilir. Özellikle memede tümörü büyük çapta olan ve/veya koltuk altı lenf bezlerinde birden çok lenf bezine yayılma gösteren hastalarda standart radyoterapi tedavisi, beş haftalık sürede, hafta içi 5 gün toplamda 50 Gy dozunda radyoterapi verilerek uygulanır. Bu yöntem, hastalar için uzun bir süreç ve yüksek doz radyasyon endişesi anlamına gelmektedir.

Klasik rejimlere alternatif olan hipofraksiyon radyoterapi ise, yüksek doz radyasyon içeren daha az sayıda ve kısa sürede tedavi anlamına gelir. Ancak, tüm tedavi sürecinde toplam radyasyon dozu daha düşüktür.

İşte bu hipofraksiyon radyoterapinin erken evre meme kanseri olan hastalar üzerindeki etkisini incelemek için bir araya gelen bilim insanları, İngiltere’de START-A ve START-B adı altında gerçekleştirilen iki ayrı araştırmaya imza atmışlardır. Bu iki araştırma, cerrahi müdahale ardından kemoterapi görmüş, sonrasında 35 ayrı radyoterapi merkezinde standart radyoterapi veya hipofraksion radyoterapi almış 18 yaşından büyük toplam 4,451 erken evre meme kanseri kadın hastanın katılımı ile gerçekleştirilmiştir. START-A araştırmasındaki hastalara 5 haftadan fazla süre 13 fraksiyon 41.6 Gy veya 39 Gy radyasyon verilirken, START-B araştırmasındaki hastalara 3 haftadan fazla süre 15 fraksiyon 40 Gy radyasyon uygulanmış, her iki araştırmada 5 haftadan fazla süre 25 fraksiyon 50 Gy radyasyon içeren standart radyoterapi tedavisi ile karşılaştırılmıştır.

Ortalama 9.3 yıllık gözlem sonrası START-A araştırmasında, kanseri bölgesel olarak tekrarlayan 139 hastanın standart 50 Gy rejim alan %7.4’ünde; 41.6 Gy rejim alan %6.3’ünde ve 39 doz rejim alan %8.8’inde, kanser tespit edilmiştir.

Ortalama 9.9 yıllık gözlem sonrası START-B araştırmasında, kanseri bölgesel olarak tekrarlayan 95 hastanın 40 Gy rejim alan %4.3’ünde; 50 Gy rejim alan %5.5’inde kanser belirlenmiştir.

Normal dokular üzerindeki radyasyon etkilerinde de farklılıklar gözlenmiştir. START-A araştırmasında 41.6 doz ve 50 doz rejimler arasında çok küçük farklılıklar elde edilirken meme ödemi, telanjiyektazi (örümcek damarlar- genişleyen damarlar sonucu oluşan lezyonlar), memede sertleşme gibi etkiler; 39 Gy rejiman alan hastalarda, 50 Gy rejim alan hastalara nazaran daha nadir görülmüştür. START-B araştırmasında memede büzüşme, telanjiyektazi (örümcek damarlar- genişleyen damarlar sonucu oluşan lezyonlar) ve memede ödem gibi etkiler, 40 Gy rejim alan hastalarda, 50 Gy alan hastalara nazaran daha az gözlenmiştir.

Her iki araştırmada 10 yıllık gözlem sonrası araştırmacılar, hipofraksiyon radyoterapi uygulamasının standart radyoterapi ile kıyaslandığında kanserin bölgesel tekrarlama oranlarında önemli bir değişiklik yaratmadığı sonucuna varmışlardır. Ancak elde edilen bulgular, hipofraksiyon radyoterapinin normal dokularda daha düşük radyasyon etkisi yarattığı yönündedir.

Elde edilen bu veriler doğrultusunda, hipofraksiyon radyoterapinin erken evre meme kanseri hastalarda etkili ve güvenli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu sonuçlar, İngiltere’de erken evre meme kanseri kadınlarda şimdiden standart radyoterapi tedavisi olarak uygulanan 15 fraksiyon 40 Gy rejim kullanımının uluslararası arenada da yaygınlaşacağını düşündürmektedir.

Radyoterapi ve kemoterapi gibi hasta için sevimsiz ancak gerekli tedavi yöntemlerinin daha düşük dozlarda ve hastaya daha az zarar verir düzeylerde uygulanması ile elde edilen başarılar biz onkologları sevindirmekte, kanıtlanmış bu tür uygulamaları hızlıca günlük pratiğimize dahil ederek hastalarımızın tedavi sürecini daha rahat geçirmesini sağlamaktayız. Böylesine iyi planlanmış bir çalışmanın, onkoloji camiasının en saygın dergilerinde biri olan Lancet Onkoloji’de paylaşılan olumlu sonuçları, hastalarımız için memnuniyet verici niteliktedir.