Pankreas kanser nedir? Nedenleri - risk faktörleri nelerdir? Çeşitleri nelerdir?

İki tür pankreas kanseri vardır. En sık rastlanan pankreas kanseri, pankreas özsuyunu taşıyan kanallarda başlar. Bu tür pankreas kanserlerine ekzokrin pankreas kanseri denir. Daha nadir rastlanan pankreas türü ise, hormonları üreten hücrelerde başlar. Bu tür pankreas kanserine ise endokrin pankreas kanseri veya adacık hücre kanseri denir.

Ekzokrin Pankreas Kanseri

Rezektabl (cerrahi müdahaleye uygun, ameliyat edilebilir)

Eğer tümör alınabilir durumda ise, bu hastalığı tek iyileştirme şansı olan ameliyat yöntemi uygulanmalıdır. Ne yazık ki, tümörün tamamı cerrahi müdahale ile alınsa bile, çoğu zaman kanserin tekrarlaması söz konusu olabilir. Araştırmalar cerrahi müdahale sonrası verilen kemoterapi tedavisinin, kanserin tekrarlamasını 6 ay geciktirdiğini ve hastaların ömrünü uzattığını göstermiştir. Kemoterapi tedavisinde gemsitabine (gemzar) veya 5-FU kullanılabilmektedir.

Bazı hastalara, cerrahi müdahale öncesi kemoterapi yada kemoradyoterapi verilebilir. Ameliyat sonrası rehabilitasyon sürecinin uzun olmasından dolayı bazı kanser merkezleri kemoterapi tedavisini cerrahi müdahale öncesi vermeyi tercih etmektedir. Ancak bu yöntemin ameliyat sonrası kemoterapiden daha iyi sonuç verip vermediği henüz kanıtlanmamıştır.

Bölgesel olarak ilerlemiş

Bölgesel olarak ilerlemiş pankreas kanserinde tümör, yakınında bulunan kan damarları ve diğer dokulara yayılmış ancak karaciğer gibi uzak organ ve dokulara henüz sıçramamıştır. Bu tür tümörler, cerrahi müdahale için uygun değillerdir. Bazı araştırmalarda tümörün bir kısmının alınmış olması hastanın ömrünü uzatmadığı tespit edilmiştir. Bu tür bölgesel ilerlemiş kanser türlerinde, ancak tıkalı safra kanallarını açmak ya da kanserin tıkadığı ince bağırsağa baypas yaparak müdahale etmek için cerrahi yöntemlere başvurulur.

Bölgesel olarak ilerlemiş kanserler için standart tedavi seçenekleri, kemoterapi ve/veya kemoterapi eşliğinde radyoterapi uygulamasıdır. Bazen bu tedaviler kanseri küçülterek cerrahi müdahale ile alınabilmesine olanak sağlayabildikleri gibi hastaların ömrünü de uzatabilmektedirler. Radyasyon verildiğinde, gemsitabine veya 5-FU kemoterapi ilaçları verilebilir. Kemo ve radyoterapi birlikte verilerek kanserin küçülmesinde daha etkili olabilirler ancak, bu ikili tedavinin daha fazla yan etkisi vardır. Son dönemde etkinliği kanıtlanan dörtlü kemoterapi rejimi (oksaliplatin, 5FU, irinotekan, lökovorin) seçilmiş, genel durumu çok iyi olan hastalarda cerrahi öncesi uygulanabilir ve cerrahinin yapılmasına katkı sağlayabilir. Bölgesel olarak ilerlemiş evredeki pankreas kanserinde benim tercihim öncelikle etkili olabilecek kemoterapi rejimi ile başlayıp agresif davranış özelliği (hızlı büyüme ve yayılma) göstermeyen kanserlerde kemoterapiye lokal tedavileri (radyoterapi, RFA, Nanoknife) ilave etmektir. Bu evrede kullanılabilecek bölgesel tedavilerden olan radyofrekans ablasyon yöntemi ve bir tür elektroterapi olan nanonkife genel durumu iyi olan seçilmiş hastalarda yarar sağlayabilir.

Yönetimi son derece güç olan ve etkin tedavilerle bile yaşam süresi kısıtlı olan bu grup hastalarda uygun tedavi yöntemlerini hasta ile buluşturmak son derece önemlidir.

Metastatik (geniş alana yayılmış – 4. evre)

Pankreas kanseri, genellikle öncelikli olarak karın içinde ve karaciğerde yayılım gösterirken akciğerlere, kemiklere ve beyine de yayılabilir. Bu tür kanserler, tek başına radyoterapi ile tedavi edilmesi veya cerrahi müdahale ile alınması için fazla yayılım göstermiştir. Görüntüleme testleri sadece bir bölgedeki yayılmayı gösterse bile, kanser hücreleri küçük gruplar halinde diğer organlara da sıçramıştır.

İlerlemiş pankreas kanseri için standart tedavi yöntemlerinden birisi, gemsitabin adlı ilaç ile kemoterapi tedavisidir. Bu tedavi, kanseri küçülterek hastanın yaşam süresini uzatır. Bu tedaviyi alan hastaların hastalığa bağlı şikayetlerde de azalma gözlenir. Kolay uygulanır ve haftalık dozlarda ciddi yan etki gözlenmez.

Gemsitabin tedavisine diğer ilaçların eklenmesi, tümörün küçülmesine yardımcı olabilir ve böylece hastanın hayatını uzatabilir. Bu zamana kadar, gemsitabin ile birlikte verilen sisplatin, kapesitabin (Xeloda) ve erlotinib (Tarceva) adlı ilaçlar kullanılmış olup ikili ilaç kombinasyonlarının bazı hastalarda yararları gözlenmiştir. Ancak, gemsitabin ile verilen erlotinibin hastalar üzerindeki faydaları çok doyurucu olmamıştır (hastaların yaşam süreleri ortalama 2 hafta uzamıştır). Pankreas kanseri tedavisinde doktorların çoğu gemsitabine ile kemoterapi tedavisi önermekte ve duruma göre gerekli ilaçları eklemektedirler.

Hastaların yaşam süresini uzatan diğer bir seçenek ise, kemoterapi ilaçlarının karışımından oluşan FOLFIRINOX rejimidir. FOLFIRINOX 5-FU, lökovorin, irinotekan ve oksaliplatin isimli 4 ilacın bileşiminden oluşur. Araştırmalardan biri, bu karışımın hastanın yaşam süresini uzatma konusunda, gemsitabinden daha etkili olduğunu ancak yan etkilerinin daha fazla olduğunu göstermiştir.

Benimde tercihim genel durumu iyi olan hastalarımda bu dörtlü rejimi uygulamaktır. Ancak bu dörtlü rejimden yarar görmemiş veya yan etki fazlalığı nedeniyle bu dörtlü rejimi alamayacağını düşündüğüm hastalarımda gemsitabin isimli ilacı tercih etmekteyim.

Nüks (tekrarlayan) Pankreas Kanseri

Ameliyat sonrası iyileşen hastalarda aynı bölgede, yakınında veya uzağında tekrar beliren kansere nüks kanser denir. Uzakta tekrarlayan pankreas kanseri, öncelikle karaciğerde ortaya çıkar ancak, akciğerlere, kemik veya diğer organlara da yayılma gösterebilir. Ekzokrin pankreas kanseri tekrarladığında, metastatik kanserde uygulanan tedavinin aynısı planlanır ve hastaya, tolere edebileceği kadar kemoterapi tedavisi uygulanır.

Ampulla Vateri Kanseri

Ampulla Vateri, pankreas ve genel safra kanallarının ince bağırsağın ilk bölümü olan onikiparmak bağırsağı ile birleştikleri yerdir. Bu bölgenin kanseri, pankreas kanalında, onikiparmak bağırsağında veya safra kanalında başlayabilir. Whipple yöntemi ile birlikte yapılan ameliyatlarda %30-50 oranlarda hastanın yaşamı 5 yıl kadar süre ile uzatılabilmektedir. Hastalığın daha ileri evresi için, pankreas kanserinde kullanılan tedavi yöntemleri uygulanır. Birçok hastada ampulla vateri kanseri ameliyata kadar pankreas kanserinden ayırt edilemeyebilir. Tümörün cerrahi müdahale ile başarılı bir şekilde alınmasından sonra hastalara, kemoradyoterapi tedavisi önerilir.

Nöroendokrin Pankreas Kanseri (PNET)

Rezektabl (cerrahi müdahaleye uygun)

Cerrahi müdahale yapılabiliyorsa, tümörün türüne, büyüklüğüne ve pankreasta bulunduğu yere göre uygun görülen ameliyat tekniği belirlenir ve tümör alınır. Tümörün evresinin ve tam yerinin tespiti için ameliyat öncesi laparoskopi uygulaması yapılabilir.

Herhangi bir ameliyat öncesi, tümörden kaynaklı şikayetlerin kontrol altına alınması için genellikle ilaç tedavisi uygulanır. Örneğin, mide asidini engellemek için proton pompa inhibitörler verilebilirken, insulinoma hastalarının kandaki şeker seviyelerinin aşırı düşmesini engellemek için diazoksid tercih edilir. Ayrıca eğer tümör Somatostatin Reseptör Sintigrafisinde görülüyor ise, şikayetleri kontrol altında tutmak için oktreotid kullanılabilir. Ameliyat sonrası, yayılma ve tekrarlama söz konusu olabileceği için hasta gözetim altında tutulmalıdır.

Anrezektabl (cerrahi müdahaleye uygun olmayan)

Nöroendokrin pankreas tümörleri genellikle yavaş büyüdükleri için laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak hastadaki tümör incelenebilir. Bu grup tümörlerde endokrin kanseri görüntülemesi dediğimiz moleküler görüntüleme yöntemlerinden olan Galyum 68 DOTATOC yöntemi son derece yol göstericidir. Hastalığın yayılımının gösterilmesi ve hedeflenmiş moleküler radyoterapi dediğimiz tedavilerin uygulanabilmesi için yol göstericidir.

Bu tür tümörlerin tedavisinde iki strateji aynı anda uygulanır. Bunlardan ilki tümörden salgılanan hormonun yol açtığı sorunların giderilmesine yönelik tedavilerdir ki, buna örnek asit salgılayan bir tümöre yönelik hastaya proton pompa inhibitörü dediğimiz asit salgılamasını azaltıcı mide ilaçlarının verilmesidir. İkinci strateji ise, tümörü geriletmeye yönelik kemoterapi, akıllı ilaç uygulaması ve/veya hedeflenmiş radyoizotopların uygulamasıdır.

Pankreasın dışına yayılmış kanser hastaları ishal ya da hormonel problemler gibi tedavinin yan etkilerini oktreotid, diazoksid ve proton pompa inhibitörü gibi ilaçlar ile azaltabilmektedirler.

Pankreas kanserinde istatistiksel veriler

Pankreas kanserinin sebebi bilinmemekle birlikte sigara içen ve kilosu fazla olan (şişman) kişilerde daha sık görülür. Hastaların hemen hemen %30’unda pankreas kanserinin nedeni sigara kullanımıdır. Ayrıca, erişkin tip şeker hastalığına bağlı pankreas kanseri de tartışılmalıdır. Pankreas kanserinin kalıtsal gen mutasyonuna bağlı gelişme oranı azdır. Bu hastalık erkeklerde kadınlardan daha sık görülür ve risk oranı yaşla birlikte artar. Pankreas kanseri olan erkeklerde ortalama yaş oranı 63, kadınlarda ise 67’dir.

Pankreas kanserinde risk faktörleri nelerdir?

Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalar pankreas kanserlerinin %30 kadarını sigara içme ile ilişkilendirirken, % 10’luk bölümünü kalıtsal faktörlere bağlamaktadır. Pankreas kanserine neden olan faktörler tam olarak bilinmemektedir.

Pankreas kanserine neden olabilecek bazı faktörler

Pankreas Kanserinde Sigaranın Etkisi: pankreas kanserlerinin yaklaşık %30’undan sorumludur.

Pankreas Kanserinde Yaşın Etkisi: ileri yaş pankreas kanseri için bir risk faktörüdür.

Pankreas Kanserinde Beslenme alışkanlığı: meyve ve sebzeden yoksun bol kalorili ve protein ağırlıklı yeme alışkanlığı olan kişilerde pankreas kanseri oranları daha yüksektir.

Pankreas Kanserinde Şişmanlık: vücut kitle indeksi (BMI) yüksek olan kişilerde düşük olanlara oranla pankreas kanserine eğilimin daha fazla olduğu düşünülmektedir.

Pankreas Kanserinde Mesleki Maruziyet: petrol ürünlerine ve diğer kimyasal maddelere maruz kalan insanlarda pankreas kanseri görülme riski yüksektir.

Pankreas Kanserinde Kronik Pankreatit: Uzun süreli, tedavi edilemeyen kronik pankreasın iltihabi durumu pankreas kanserine yakalanma riskini artırır.

Pankreas Kanserinde Şeker Hastalığı: Diyabet, pankreas kanserine yakalanma oranını sağlıklı bireylere göre iki kat artırır. Pankreas kanseri hastalarının %60-80’ninde şeker hastalığı gözlenmektedir.

Yukarıda sayılan risk faktörlerinin hiç birine sahip olmayıp pankreas kanseri olunabileceği gibi, birçoğuna sahip olup pankreas kanseri olmama durumu da söz konusu olabilir. Bu konuda bilimsel henüz veriler yetersizdir.

Pankreas kanserinin belirtileri nelerdir?

Sessiz hastalık olarak da adlandırılan pankreas kanseri nadiren ilk evrelerinde belirti vermektedir. Belirti vermeye başladığı zaman maalesef çoğunlukla tümör pankreas dışına taşmış olmakta ve başarılı tedavi ihtimali azalmaktadır.

Pankreas kanserli hastalarda en sık görülen şikayetler ağrı, sarılık ve kilo kaybıdır. Bunların dışında bu hastalığın habercisi olabilecek bazı belirti ve bulgular aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • İshal, kabızlık, gaz sancıları, şişkinlik
  • Bulantı, kusma ve iştah kaybı
  • Ani ortaya çıkan şeker hastalığı
  • Koyu renkli ya da kanlı idrar
  • Genel halsizlik
  • Karaciğer ve safra kesesinde büyüme
  • Kaşıntı
  • Kil renginde dışkı
  • Varis

ABD’de kansere bağlı yaşam kayıplarının dördüncü, mide-bağırsak sistemi kanserlerine bağlı yaşam kayıplarının kolorektal kanserden sonra ikinci nedenidir pankreas kanseri. Bu hastalığa yakalanma ihtimalini artıran bazı risk faktörlerini aşağıda tartıştık.

Pankreas kanserinin sigara içenlerde ve kilolu olanlarda daha sık görüldüğü gözlenmiştir. Hastaların hemen hemen %30’unda pankreas kanserinin nedeni sigara kullanımıdır. Diyabet, pankreas kanserine yakalanma oranını sağlıklı bireylere göre iki kat artırır. Pankreas kanseri hastalarının %60-80’ninde şeker hastalığı gözlenmektedir. Ayrıca pankreas kanserlerinin %10 kadarının ailesel ya da kalıtsal olduğu bilinmektedir. Bu nedenle ailesinde pankreas kanseri öyküsü olanlara genetik danışmanlık önerilir. Bu hastalık erkeklerde kadınlardan daha sık görülür ve risk oranı yaşla birlikte artar. Pankreas kanseri olan erkeklerde ortalama yaş oranı 63, kadınlarda ise 67’dir.

Pankreas kanserinde erken tanı ve tarama mümkün müdür? Nasıl teşhis edilir?

Yukarıda da belirttiğim gibi pankreas kanserinde erken teşhis koymak oldukça zordur. Bunun sebepleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Pankreas kanserinin erken evrelerinde çoğunlukla herhangi bir belirti veya bulguya rastlanmaz.
  • Pankreas kanserinin belirtileri, birçok diğer hastalığın belirtileri ile benzerlik gösterir.
  • Pankreas; mide, ince bağırsak, karaciğer, safra kesesi, dalak, safra kanalı gibi organların arkasında saklıdır.

Pankreas kanseri teşhisi genellikle, çeşitli testlerin yardımı ve pankreas ile etrafındaki bölgenin detaylı görüntülenmesi yoluyla konur. Kanser hücrelerinin pankreas içine ve dışına ne derece yayıldığını belirleyen testlere evreleme (kanserin yayılma durumu) denir. Tanı koymak ve evresini belirlemek için kullanılan test ve diğer uygulamalar, genellikle aynı anda yapılır. Doğru bir tedavi planı uygulanması için, kanserin evresinin ve tümörün cerrahi müdahale ile alınıp alınamayacağının bilinmesi önemlidir.

Pankreas Kanserinde Teşhisinde Uygulanan Testler

Pankreas Kanserinde Hastanın Sağlık Geçmişi ve Fiziksel Muayene: Sağlık geçmişi sorgulanarak eşlik eden bir hastalık olup olmadığı sorgulanır. Örneğin şeker hastalığı, kronik pankreatit gibi. Aynı zamanda durum araştırılır.

Pankreas Kanserinde Kan Testi Uygulaması: Vücudun organ ve dokularında üretilip kana karışan bilirubin gibi belli bazı maddelerin miktarının ölçülmesi için kan örneği alınarak test yapılır. Normalden yüksek veya düşük çıkan ölçümler, o maddeyi salgılayan organ veya dokularda oluşan hastalığın belirtisi olarak değerlendirilir.

Pankreas Kanserinde Tümör Belirteçleri: Tümör belirteçleri kan veya dokuda bulunan, kanserin davranışı veya varlığı ile ilgili bilgi sağlayan kan, idrar ve doku testleridir. Vücuttaki organ, doku ve tümör hücrelerinde bu belirteçlerin saptanması için doku, idrar veya kan örneği alınır ve belli ölçümler yapılır. Pankreas kanseri için CA 19.9 ve CEA ismindeki iki tümör belirteci yardımcı bilgiler verebilir. Bu testler tanı koymaktan ziyade pankreas kanseri tanısı konmuş hastaların takibinde yol göstericidir. Sağlıklı bireylerin bu testleri hekim önerisi olmadan tarama amaçlı yaptırması doğru değildir ve yanılgılara neden olabilir.

Pankreas Kanserinde Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Önemli görüntüleme yöntemlerinden birisidir. Pankreasın komşu dokular ile olan ilişkisini ve karaciğer içi bulguları aydınlatmada yol göstericidir.

Pankreas Kanserinde Bilgisayarlı Tomografi (BT): Kolay, ucuz ve yol gösterici görüntüleme yöntemlerinden birisidir. Görüntülerin daha net olması için, hastaya damar ya da ağız yoluyla kontrast madde verilebilir. Bu işleme, bilgisayarlı tomografi veya bilgisayarlı aksial tomografi de denebilir.

Pankreas Kanserinde Pozitron Emisyon Tomografisi (PET Taraması): Bu işlem, vücutta kötü huylu tümörlerin varlığını tespit etmek için kullanılır. Hastaya az miktarda radyonüklid madde ile işaretli glikoz (şeker) enjekte edilerek cihazın glikozun vücutta biriktiği yerleri tespit etmesi sağlanır. Kanser hücreleri daha fazla glikoz depoladığından ve diğer hücrelere nazaran daha aktif olduklarından görüntülerde daha koyu renk alır ve böylece kolaylıkla tespit edilir. PET ve BT taramasını kombine eden PET-BT cihazları sayesinde son derece doğru bilgiler edinilir.

Pankreas Kanserinde Karın Ultrasonu: Karın içini görüntülemek için kullanılan ultrason incelemesidir. Ultrason ileticisi, karın bölgesi üzerinde gezdirilerek karın içine yüksek enerji ses dalgaları gönderir. Gönderilen ses dalgaları iç organlara ve dokulara çarparak eko yapar ve bu ekolardan faydalanarak organların görüntülenmesi sağlanır.

Pankreas Kanserinde Endoskopik Ultrason (EUS): Genellikle makattan (rektumdan) ya da ağızdan içeriye ucunda ışık ve görüntüleme merceği bulunan ve ince boru şeklinde olan endoskopi cihazı sokularak yapılan bir işlemdir. Endoskopun ucunda aynı diğer ultrason cihazlarındaki gibi bir ultrason ileticisi bulunmakta ve vücut içerisinden orada bulunan organlara ses dalgaları göndermektedir. Yüksek frekanslı ses dalgalarının oluşturduğu ekolar cihaz tarafından algılanarak organların sonogram adı verilen detaylı görüntüsü elde edilir.

Pankreas Kanserinde Endoskopik Retrograd Kolanjiopankretikografi (ERCP): Endoskopik yöntemle oniki parmak bağırsağından pankreatik kanal ve ana safra yolu ve safra kanallarının görüntülenmesidir. Pankreas kanseri, zaman zaman bu kanalların daralıp safra akışının zora girmesine ve bunun sonucu olarak da sarılık hastalığına neden olabilir. İşlem sırasında endoskop, ağızdan girerek ince bağırsağa kadar içeri sokulur. Ardından, küçük tüp şeklinde olan kateter, endoskop içerisinden pankreatik kanallara sokulur ve kontrast madde enjekte edilerek safra kanallarının detaylı görüntüsü alınır. Eğer, kanallar tümörle tıkalı ise stent adı verilen küçük tüp ile tıkanıklık giderilebilir.

Pankreas Kanserinde Cilt Altı Transhepatik Kolanjiyografi (PTC): Röntgen kullanarak safra kanalları ve karaciğeri görüntüleme yöntemidir. Kaburgaların altından girerek karaciğere sokulan ince bir iğne sayesinde karaciğere yada safra kanallarına kontrast madde enjekte edilir ve o bölgelerin röntgen görüntüsü çekilir. Herhangi bir tıkanıklık tespit edilmesi durumunda karaciğere ince ve esnek stent yerleştirilir ve safranın direk ince bağırsağa gitmesi ya da vücudun dışındaki sondada birikmesi sağlanır. Bu uygulamaya, sadece ERCP yapılamadığı durumlarda söz başvurulur.

Pankreas Kanserinde Laparoskopi: Karın ve iç organlara içerden bakılarak, hastalık belirtilerini kontrol eden cerrahi bir yöntemdir. Laparoskop adı verilen ucunda ışığı bulunan ince tüp karın duvarına açılan küçük bir kesiden içeri sokulur. Biyopsi için doku örneği veya iç organların alınması söz konusu olduğunda işlem sırasında başka kesiler açılarak laparoskopa yardımcı başka aletler içeri sokulabilir.

Pankreas Kanserinde Biyopsi: Doku içerisindeki kanser bulgularının detaylı araştırılması için hücre veya doku örneğinin alınması işlemidir. Pankreas kanseri için birkaç farklı biyopsi yöntemi vardır. Röntgen veya ultrason sırasında ince bir iğne ile pankreastan hücre örneği alınabildiği gibi aynı işlemin laparoskopi sırasında yapılması da mümkündür.

Pankreas kanserinde hastalık evreleri – aşamaları

Kanserli hücreler vücudun içerisinde üç farklı şekilde yayılabilmektedirler.

  • Doku yolu ile. Kanserli hücreler etrafında bulunan normal dokuları istila eder.
  • Lenf sistemi aracılığı ile. Kanserli hücreler lenf sitemini istila ederek lenf kanalları aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine geçer.
  • Kan yolu ile. Kanser hücreleri ana ve kılcal damarları istila ederek kan yolu ile vücudun diğer bölgelerine sıçrarlar.

Kanser hücreleri ana tümörden koparak kan damarları ya da lenf kanalları yolu ile vücudun başka bölümlerine geçmesi ile başka bir tümör oluşabilmektedir. Bu duruma metastaz denir. İkincil ya da metastatik tümörler ana tümör ile aynı özelliklere sahiptirler. Görüntüleme testleri kullanılarak pankreas kanserinin evresini tespit etmek oldukça zor olduğundan doktorlar, cerrahi müdahale öncesi kanserli tümörün tamamen alınıp alınamayacağı konusunda iyi düşünüp karar vermelidir. Pankreasa sınırlı (T1, T2, T3) evrelerinde olan ekzokrin pankreas kanserleri cerrahlar tarafından pankreas dışına fazla ilerlememiş ve ameliyat edilebilir düzeyde değerlendirmektedir.

  • Evre 0: Yayılma yoktur. Pankreas kanseri sadece tek katman hücrelerle sınırlıdır. Pankreas kanseri, ne görüntüleme testlerinde ne de çıplak gözle görülebilir.
  • Evre I: Bölgesel büyüme gösterir. Pankreas kanseri, pankreasla sınırlı ancak, 2 (evre 1A) veya 2 cm’den fazla (evre 1B) büyür.
  • Evre II: Bölgesel yayılma gösterir. Pankreas kanseri, pankreas dışında büyür veya lenf bezlerinin yakınına yayılır.
  • Evre III: Daha geniş yayılma gösterir. Tümör, yakınındaki ana damarlara veya sinirlere yayılır ancak metastaz göstermez.
  • Evre IV: Bu evrede pankreas kanseri, karaciğer gibi uzak organlara yayılım yapar.

Pankreas kanseri nasıl tedavi edilir?

Belli bazı faktörler hastalığın seyrini ve tedavi seçeneklerini etkiler. Bu faktörlerden bazıları şunlardır:

  • Tümörün cerrahi müdahale ile alınıp alınamayacağı,
  • Kanserin evresi (tümörün büyüklüğü, kanserin pankreas dışında yakın dokulara, damarlara, lenf bezlerine veya diğer bölgelere yayılımı),
  • Hastanın genel sağlık durumu ve kondüsyonu,
  • Teşhisi koyulan kanser tanısının, yeni bir kanser tanısı olması ya da daha önce tedavi edilmiş ve yeniden nüksetmiş bir kanser tanısı olması.

Pankreas kanseri maalesef ancak başka bölgelere sıçramadan tespit edildiğinde ve cerrahi müdahaleye uygun olduğunda kontrol altına alınabilir. Eğer, kanser geç tespit edilmiş ve yayılmışsa, hastalıktan kaynaklı komplikasyonları ve semptomları kontrol ederek hastanın yaşam kalitesini arttırmaya yönelik palyatif (hafifletici) tedavi uygulanır.

Pankreas kanserinin tedavi yöntemleri ameliyat, kemoterapi ve radyoterapiden oluşmakta ve bir çok farklı alanlardan hekimin müdahalesini gerektirmektedir. Pankreas kanserinin tedavisi süreci, gastroenteroloji, cerrahi, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi ve birçok diğer alanda uzmanlaşmış hekimlerin koordineli ve planlı bir tedavi programı uygulaması ile mümkün olmaktadır.

Ekzokrin Pankreas Kanseri

Rezektabl (cerrahi müdahaleye uygun, ameliyat edilebilir): Eğer tümör alınabilir durumda ise, bu hastalığı tek iyileştirme şansı olan ameliyat yöntemi uygulanmalıdır. Ne yazık ki, tümörün tamamı cerrahi müdahale ile alınsa bile, çoğu zaman kanserin tekrarlaması söz konusu olabilir. Araştırmalar cerrahi müdahale sonrası verilen kemoterapi tedavisinin, kanserin tekrarlamasını 6 ay geciktirdiğini ve hastaların ömrünü uzattığını göstermiştir. Kemoterapi tedavisinde gemsitabine (gemzar) veya 5-FU kullanılabilmektedir.

Bazı hastalara, cerrahi müdahale öncesi kemoterapi yada kemoradyoterapi verilebilir. Ameliyat sonrası rehabilitasyon sürecinin uzun olmasından dolayı bazı kanser merkezleri kemoterapi tedavisini cerrahi müdahale öncesi vermeyi tercih etmektedir. Ancak, bu yöntemin ameliyat sonrası kemoterapiden daha iyi sonuç verip vermediği henüz kanıtlanmamıştır.

Bölgesel olarak ilerlemiş: Bölgesel olarak ilerlemiş pankreas kanserinde tümör, yakınında bulunan kan damarları ve diğer dokulara yayılmış ancak karaciğer gibi uzak organ ve dokulara henüz sıçramamıştır. Bu tür tümörler, cerrahi müdahale için uygun değillerdir. Bazı araştırmalarda, tümörün bir kısmının alınmış olmasının hastanın ömrünü uzatmadığını göstermiştir. Bu tür bölgesel ilerlemiş kanser türlerinde, ancak tıkalı safra kanallarını açmak ya da kanserin tıkadığı ince barsağa baypas yaparak müdahale etmek için cerrahi yöntemlere başvurulur.

Bölgesel olarak ilerlemiş kanserler için standart tedavi seçenekleri, kemoterapi ve/veya kemoterapi eşliğinde radyoterapi uygulamasıdır. Bazen bu tedaviler kanseri küçülterek cerrahi müdahale ile alınabilmesine olanak sağlayabildikleri gibi hastaların ömrünü de uzatabilmektedirler. Radyasyon verildiğinde, gemsitabine veya 5-FU kemoterapi ilaçları verilebilir. Kemo ve radyoterapi birlikte verilerek kanserin küçülmesinde daha etkili olabilirler ancak, bu ikili tedavinin daha fazla yan etkisi vardır. Son dönemde etkinliği kanıtlanan dörtlü kemoterapi rejimi (oksaliplatin, 5FU, irinotekan, lökovorin) seçilmiş, genel durumu çok iyi olan hastalarda cerrahi öncesi uygulanabilir ve cerrahinin yapılmasına katkı sağlayabilir. Bölgesel olarak ilerlemiş evredeki pankreas kanserinde benim tercihim öncelikle etkili olabilecek kemoterapi rejimi ile başlayıp agresif davranış özelliği (hızlı büyüme ve yayılma) göstermeyen kanserlerde kemoterapiye lokal tedavileri (radyoterapi, RFA, Nanoknife) ilave etmektir. Bu evrede kullanılabilecek bölgesel tedavilerden olan radyofrekans ablasyon yöntemi ve bir tür elektroterapi olan nanonkife genel durumu iyi olan seçilmiş hastalarda yarar sağlayabilir.

Yönetimi son derece güç olan ve etkin tedavilerle bile yaşam süresi kısıtlı olan bu grup hastalarda uygun tedavi yöntemlerini hasta ile buluşturmak son derece önemlidir.

Pankreas kanseri ameliyatı

Pankreas kanserinde, genellikle kullanılan iki ameliyat yöntemi vardır:

  1. Pankreas Kanserinde Kür amaçlı cerrahiler: Görüntüleme metotları kullanılarak ameliyat ile tamamen alınabilecek olan tümörler için kullanılan ameliyatlardır.
  2. Pankreas Kanserinde Palyatif (hafifletici) cerrahiler: Görüntüleme metotları kullanılarak geniş alana yayıldığı ve tamamen alınamayacağı tespit edilen tümörlerde kullanılan ameliyat tekniğidir. Bu tür ameliyatlarda amaç, hastalığın neden olduğu tıkayıcı şikayetlerin ortadan kaldırılması veya hafifletilmesidir. Safra kanalı veya bağırsaklarda meydana gelen tıkanıklık gibi ciddi durumlarda tercih edilir.

Bazı araştırmalar, tümörün bir kısmının alınmasının, hastanın yaşam süresini uzatmadığını göstermiştir. Pankreas kanseri ameliyatı, bir cerrahın yapabileceği en zor ameliyatlardan biridir. Ameliyat sonrası, rehabilitasyon süresinin uzun olması ve oluşabilecek muhtemel komplikasyonların ciddiyeti bu ameliyatın hastalar için de oldukça zor olduğunu göstermektedir. Durum böyle olunca ameliyat olmadan önce hastalar ameliyatın fayda ve zarar ilişkisini oldukça iyi tartmalıdır.

Pankreas Kanserinde Muhtemel İyileştirebilen Cerrahiler

Muhtemel iyileştirebilen ameliyatların hemen hemen hepsi pankreas baş kısmında oluşan tümörler için uygulanır. Bu tür tümörler safra kanalına yakın bir alanda oluştukları için kısa sürede sarılığa neden olmakta ve bu sayede erken teşhise olanak tanımaktadır. Aşağıda sıralanan ameliyat yöntemlerinin hepsi ancak ameliyata elverişli tümörler için uygulanabilmektedirler.

Pankreas tümörlerinin alınması için 3 cerrahi tekniğe başvurulabilir. Bunlar:

  1. Pankreas Kanserinde Pankreatoduodenektomi (Whipple Yöntemi): Ekzokrin pankreas kanserlerinin tedavisinde kullanılan en yaygın cerrahi yöntemdir. Bu yöntemle, pankreasın baş kısmı ve bazen gövdesi, midenin ve ince bağırsağın birer bölümü, pankreasın etrafındaki lenf bezleri, safra kesesi ve safra kanalının bir kısmı alınır ve karaciğerden gelen safra ince bağırsağa devam edebilsin diye, safra kanalı ince bağırsağa direk bağlanır.

Bu yöntem, bazen ölümle sonuçlanabilen komplikasyonlara neden olabilecek riskli bir ameliyattır ve engin tecrübe ve yetenek gerektirir. Bu ameliyat yetersiz donanıma sahip küçük kliniklerde ve bu konuda tecrübesi olmayan hekimler tarafından yapıldığında %15’den fazla ölüm oranı ile karşılaşılmaktadır. Bunun tam tersine bu konuda uzman hekimler tarafından ve senede en az 20 benzer ameliyata ev sahipliği yapmış hastanelerde yapılan ameliyatlarda ameliyat sonrası oluşabilecek komplikasyonlardan ölüm oranları %5’den azdır. Buradan da anlaşılabileceği gibi en güvenli ellerde bile birçok hasta ameliyat sonrası komplikasyonlardan muzdarip olabilmektedir.

Peki, nedir bu komplikasyonlar?

  • Cerrahın yapmış olduğu bağlantı yerinden sızıntı (ameliyat kaçağı, anastamoz kaçağı)
  • Enfeksiyon
  • Kanama
  • Yemek sonrası midenin kendi kendini boşaltamama durumundan kaynaklanan sorunlar

Teşhis koyulma aşamasında, sadece %10 oranında pankreas kanserlerinin pankreas içi ile sınırlı olduğu anlaşılmakta ve bunların sadece yarısının tamamen alınabileceği ameliyat sırasında tespit edilmektedir. Pankreas kanserinin bilinen tek gerçek tedavi şekli ameliyat olmasına rağmen maalesef her ameliyat her zaman tam iyileşme anlamına gelmiyor. Testlerde ve gözle görünen tümörlerin hepsi başarılı bir ameliyatla alınmış olsa bile, o zamana kadar görünmeyen kanser hücreleri vücudun birçok yerine yayılmış olabilir. Bu hücreler zamanla büyüyerek ölüme varabilecek birçok ciddi problemlere neden olabilmektedirler.

Pankreatik nöroendokrin tümörlerde, ameliyat ile sağlanan uzun süreli başarı oranı ekzokrin tümörlerine göre çok daha fazladır.

  1. Pankreas Kanserinde Uzak Pankreatektomi: Bu operasyonla, dalak, pankreasın kuyruğu veya pankreasın kuyruğu ile birlikte gövdenin bir kısmı alınır. Bu tedavi yöntemi, daha çok pankreasın gövde ve kuyruk kısmında bulunan nöroendokrin tümörlerin tedavisi için kullanılır. Ekzokrin bölgesindeki tümörler tespit edilene kadar çoktan yayılmış oldukları için bu yöntem ekzokrin pankreas tümörleri için nadiren kullanılan kullanılır. Vücudun enfeksiyonlar ile savaşan silahı olarak bilinen dalak bu operasyon ile alındığından hastalara operasyon öncesinde enfeksiyon risklerini minimuma indirebilmek adına bir takım aşılar önerilmektedir.
  1. Pankreas Kanserinde Total Pankreatektomi: Bu operasyon, pankreasın gövdesinde veya baş kısmında oluşan tümörlerin tedavisi için tüm pankreasın ve dalağın alınması yöntemi ile tümör tedavisini amaçlayan bir ameliyattır. Pankreasın tamamının alınması hasta için çok yüksek bir avantaj sağlamadığı için, bu yöntem ekzokrin pankreas kanserlerinin tedavisinde nadiren kullanılır. Pankreas olmadan yaşamak mümkündür ancak, tüm pankreas alındığında, insülin üreten adacık hücrelerde alınmış olur ve hastalar hayatları boyunca sürekli insülin takviyesine ihtiyaç duyar.

Pankreas Kanserinde Palyatif (hafifletici) Cerrahiler

Eğer kanser tamamen alınamayacak kadar yayılmışsa, yapılan her ameliyat hastalığın semptomlarını hafifletme amacı taşır. Pankreas kanseri çok çabuk geliştiği için çoğu doktor hafifletici ameliyatları önermezler. Zaman zaman hastaları iyileştirebilmek için girişilen ameliyatlar esnasında tam iyileşmenin mümkün olamayacağı fark edilebiliyor. Bu tür durumlarda cerrah ameliyatı hastalık semptomlarını hafifletmek için palyatif ameliyat olarak devam ettirebilir.

Pankreasın baş kısmında büyüyen tümör, pankreasın bu bölümünden geçen safra kanalını tıkayabilir. Bu durumda safra bağırsağın içerisine akamadığı için vücutta safra kimyasalları birikmeye başlar ve ağrı, sarılık, kaşıntı ile birlikte sindirim problemleri baş gösterebilir. Bu tarz safra kanalı tıkanıklıklarını açmak için iki metot kullanılır.

Birincisi, safranın akış yönü, pankreası pas geçecek şeklinde ameliyatla yeniden düzenlenir. Bu işlem sırasında karın bölgesinde geniş bir kesi açıldığından dolayı hastanın ameliyat sonrası rehabilitasyon süreci haftalar sürebilir. Bu operasyon sırasında cerrah pankreasa giden sinirleri kesip alkol enjekte ederek hastanın tümörün neden olduğu ağrıları hissetmemesini sağlayabilir. Bunların dışında, hastalığı seyri ile oluşabilecek onikiparmak bağırsağının tıkanması durumunu öngörerek daha şikayetler ortaya çıkmadan midenin onikiparmak bağırsağı ile bağlantı yönü de yeniden düzenlenebilir. Böylece bu durumlar ek bir ameliyat gerektirmez.

Tıkalı safra kanalını açmak için uygulanan ikinci metot ise cerrahi müdahale gerektirmez. Bu yöntem ile, kanala küçük bir tüp şeklinde olan stent yerleştirilerek kanalın açık kalması sağlanır. Bu işlem genellikle hasta anestezi altında iken endoskop aracılığı ile yapılır. Hastanın ağzından girerek ince bağırsağa kadar sokulan endoskop yardımı ile safra kanalına stent yerleştirilir. Metalden yapılan ve kanserin neden olduğu baskıya karşı dayanabilecek durumda olan stent birkaç ay içerisinde tıkanabilmekte ve temizlik gerektirmektedir. Onikiparmak bağırsağındaki tıkanıklığı önlemek ve açık tutmak için ise, daha geniş stentler kullanılır.

Son zamanlarda ameliyatın yerini alan endoskopi yoluyla stent takma yöntemi pankreas alınmadan önce sarılığı hafifletmek amacı ile de takılabilir.

Pankreas Kanserinde Cerrahi Yolla Nöroendokrin Tümör Tedavisi

PNET’nin alınması için yukarıda belirtilen yöntemlere ek olarak, çok da yaygın olmayan bazı metotlar kullanılabilir. Bu tarz ameliyatlardan önce tümör lokasyonunun ve yayıldığı alanın daha iyi tespit edilebilmesi için laparaskopi yöntemi uygulanır.

Eğer tümör küçükse, deride sadece birkaç kesi açılarak laparoskopi yöntemi ile sadece tümörün kendisi alınır. Bu yönteme enükleasyon denir. Genellikle iyi huylu tümör türü olduğu için bu yöntem insulinoma tedavisi için yeterli olabilmektedir.

Özellikle karaciğer ve akciğerlere yayılmış olan PNET metastazlarının tedavisi ve hastanın hayat süresin uzatmak için de bu yöntemden yararlanılabilir. Nadirde olsa, PNET karaciğere yayıldığında tedavi için karaciğer nakli yapılabilir.

Pankreas kanserinde kemoterapi tedavisi

Kemoterapi, ağızdan veya damar yoluyla enjekte edilerek kullanılan kanser ilaçlarını içermektedir. Bu ilaçlar kan dolaşımı yoluyla tüm vücudu dolaşıp kanserin başladığı yerin ötesinde, vücuda yayılmış tüm tümörlerin tedavisinde etkili olmakta ve doktorlar arasında oldukça tercih edilmektedir.

Ekzokrin Pankreas Adenokanserinde Kemoterapi

Kemoterapi, pankreas kanserinin her evresinde kullanılabildiği halde genellikle, ilerlemiş evrelerde ve ameliyatla tamamen alınamayacak derecede yayılmış olan tümör vakalarında oldukça sık kullanılır. Ameliyat sonrasında kullanılabileceği gibi ameliyat öncesi tedavide de kullanılabilmektedir. Adjuvan tedavi yöntemi olarak adlandırılan ve ameliyat sonrasında verilen kemoterapi tedavisinin amacı, ameliyat sonrası kalan ve gözle görülmeyen olası kanser hücrelerini öldürerek kanserin tekrarlama şansını azaltmaktır. Neoadjuvan tedavi yöntemi olarak adlandırılan ve ameliyat öncesi verilen kemoterapi tedavisi ise tümörü küçültmek için uygulanır.

Kemoradyoterapi olarak adlandırılan ve radyasyon tedavisi ile birlikte verilen kemoterapi radyasyon tedavisinin daha faydalı olmasını sağlar. Ancak, bu yöntemin yan etkileri biraz daha fazladır.

Gemsitabin ve 5-floroürosil (5-FU) pankreas tedavisinde çoğunlukla kullanılan kemoterapi ilaçlarıdır. Sisplatin, irinotekan, paklitaksel, dosetaksel, kapesitabin ve oksaliplatin, gemsitabine veya 5-FU ile birlikte veya tek başına kullanılan diğer kemoterapi ilaçlarıdır.

Nöroendokrin Pankreas Kanserinde Kemoterapi

Bu tür tümörlerin tedavisinde kemoterapi yetersiz olduğu için pek kullanılmamaktadır. Özellikle Ki 67 adı verilen patolojik belirtecin tümörde yüksek oranda saptanması (%20’nin üzerinde) tümörün agressif özellikte olduğunu ve kemoterapiden yarar görebileceğini düşündürür. Bu tür agressif özelliğe sahip PNET’lerin tedavisinde tercih edilen ilaçlar, doxorubicin (Adriamycin) ve streptozocindir. Bunların dışında tedaviye yardımcı olan diğer kemoterapi ilaçları, fluorouracil (5-FU), dacarbazine ve temozolomid’dir. Son yıllarda yapılan bazı araştırmalar, temozolomide adlı ilacın thalidomide veya capecitabine (Xeloda) ile birlikte kullanılmasının faydalı olabileceğini göstermiştir.

Pankreas kanserinde radyoterapi tedavisi

Radyoterapi tedavisinde, yüksek enerjili X-ışınları kullanılarak kanser hücrelerinin öldürülmesi amaçlanır. Radyoterapi genellikle haftada 5 gün olmak üzere toplam 5-6 hafta sürer. Palyatif tedavilerde bu süre 2-3 hafta olabilir. Dozların bu şekilde günlük olarak bölünmesi, normal dokuların ve hücrelerin korunması için yapılan bir uygulamadır. Hafta sonu verilen aralar, normal hücrelerin yenilenmesine fırsat verir.

Pankreas kanserinde radyoterapi tek başına veya sıklıkla kemoterapiyle eş zamanlı olarak cerrahi öncesi dönemde cerrahiyi kolaylaştırabilmek (neoadjuvan) yada cerrahi sonrası lokal kontrolü arttırabilmek amacıyla (adjuvan) kullanılmaktadır. Ameliyatla tümörün tam olarak çıkarılabildiği hastalarda kemoterapiye radyoterapinin eklenmesi her ne kadar bazı otoriteler tarafından tartışılsa da, hastalığın bölgesel olarak yinelemesinin %40-80 gibi yüksek bir orana sahip olması nedeniyle konuyla ilgili çoğu otorite bölgesel kontrolü arttırabilmek için radyoterapi uygulanması gerekliliğini savunmakta ve günlük pratiğin bir parçası olarak kullanmaktadır. Ancak, maalesef ameliyat olabilen hastalar tüm pankreas kanserli hastaların sadece %15-20 gibi küçük bir bölümünü oluşturmakta olup ameliyat olamayan hastaların genel kabul gören tedavi şekli radyoterapi ve kemoterapinin ardışık veya eşzamanlı olarak kullanılmasıdır. Radyoterapi ve kemoterapi eşzamanlı ve ilk tedavi olarak başlanabilir. Fakat, erken dönemde karaciğer, akciğer, vb. metastazlarının ortaya çıkması önce 3-4 kür kemoterapi sonrasında kontrollerde metastaz görülmemesi durumunda eşzamanlı kemoterapi ve radyoterapi kullanılması da güncel ve sık kabul gören bir diğer tedavi yaklaşımıdır. Buradaki temel amaç, başlangıçta görülemeyen ancak zaman içerisinde belirginleşebilen metastatik odaklara sahip hastaları gereksiz ve uzun kemoradyoterapi uygulamalarından ve buna bağlı bazen şiddetli seyredebilen yan etkilerden kurtarmaktır.

Radyoterapinin bir diğer uygulanma şekli ise yaygın metastatik hastalarda sıklıkla kısa süreli palyatif radyoterapidir. Buradaki temel amaç daha çok ağrı, bulantı, kusma, kanama vb. gibi hasta hayat kalitesini olumsuz etkileyen belirtilerin azaltılması veya mümkünse tamamen ortadan kaldırılmasıdır.

Radyoterapinin pankreasın nöroendokrin tümörlerinin tedavisinde etkinliği henüz gösterilememiştir.

Pankreas Kanserinde Radyoterapi Nasıl Etki Eder?

Yüksek dozdaki radyasyon hücreleri öldürebilir ya da bölünüp çoğalmalarını engelleyebilir. Kanser hücreleri normal hücrelere göre çok daha hızlı bölünüp çoğaldığından radyoterapi etkili olmaktadır. Normal hücreler de ışından etkilenebilmekle birlikte, bunların toparlanıp eski haline gelmeleri kanser hücrelerine göre çok daha kolay olmaktadır. “Planlama” denilen aşamada, doktorlar, hastalıklı dokuların en fazla, normal dokuların ise en az radyasyona maruz kalması için gerekli çizimleri yaparak tedaviyi yönlendirmektedir.

Pankreas Kanserinde Ameliyatsız Tedaviler – Lokal Ablatif Teknikler

Pankreasta nöroendokrin tümör diğer bölgelere yayılmışsa, metastazlar, ameliyatla alınabileceği gibi diğer teknikler kullanılarak da alınabilmektedir. Metastaz tedavisi hastalığın belirtilerini azaltmak ve hastanın yaşam süresini uzatmak için oldukça önemlidir. Ablatif teknikler daha çok nöroendokrin tümörlerinin neden olduğu karaciğer metastazlarının tedavisi için kullanılmaktadır. Ancak bazen metastazları fazla olmayan ekzokrin tümörlerinin tedavisinde de bu tekniklerden yararlanılabilmektedir.

Pankreas Kanserinde Radyofrekans Ablasyon (RFA): Bu teknik ile tümör içerisine sokulan iğneye benzer bir sonda aracılığı ile verilen radyofrekans dalgaları tümörü ısıtarak yok etmeye amaçlar.

Pankreas Kanserinde Mikrodalga Termoterapisi: Bu yöntemi RFA’dan ayıran tek özellik ısıtma işlemi için mikrodalgaların kullanılmasıdır.

Pankreas Kanserinde Kriyocerrahi: Bu teknik ile tümör içerisine sokulan iğneye benzer bir sonda aracılığı ile sıvı nitrojen veya sıvı karbondioksit enjekte edilerek doku dondurulur ve zamanla yok olur. Bu tekniğe aynı zamanda kriyoablasyon da denir.

Pankreas Kanserinde NanoKnife: Bu teknikte hasta uyutulur ve anestezi eşiliğinde 4 iğne şeklinde elektrod pankreasta yer alan tümörün kenarlarına yerleştirerek tümörlü bölgeye elektrik akımı uygulanır. Son derece etkili yöntemlerden birisi olup kullanımı deneyim ve beceri gerektirir. Deneyimli merkezlerde kullanımı son yıllarda artmaktadır. Ablatif yöntemler tümörü tam olarak ortadan kaldırmasa da özellikle tümöre bağlı ortya çıkan ağrının azaltılmasında son derece etkilidir.

Pankreas Kanserinde Embolizasyon ve İntra-arteryel Kemoterapi: Bu yöntemde, kasıktan içeri girilerek katater yardımı ile tümörü besleyen damarlar bulunur ve özel bir madde ile tümörle arasındaki bağ kesilir. Böylece beslenemeyen tümör zamanla yok olur. Bu işlemde doğru damarın bulunması önemlidir bu yüzden daha net sonuçlar elde edebilmek için özel bir boya ile tümörü besleyen damar bulunabilmektedir. Daha etkili sonuçlar almak için aynı yöntemle tümör içerisine kemoterapi ilaçları da enjekte edilebilmektedir. Bu tedavi yöntemine arteriyel kemo-embolizasyon denir.

Özellikle lokal ablatif tedavilerden sonra tümör bölgesinde damarlanmada artıştan yararlanarak bu bölgeye atardamardan (intra-arteryel) kemoterapi uygulamasıda ek yarar sağlayabilmektedir.

Merkezimiz ve tüm ekibimiz pankreas kanseri uygulanabilecek tüm lokal (bölgesel) tedavilerde son derece tecrübeli ve yetkindir.

Pankreas kanserlerinde NanoKnife uyguladığımız hasta sonuçlarımız Mart 2013’de Ulusal Girişimsel Radyoloji Derneği Kongresi’nde sunulmuş ve sözel bildiri birincilik ödülü almıştır.

Pankreas kanserinde immünoterapi tedavisi

Özofagus kanserinde birçok immünoterapi yöntemi klinik çalışmalarda denenmektedir, fakat henüz kullanım onayı alan bir ilaç olmamıştır.

Bu alanda denenen immünoterapi yöntemleri 7 başlıkta incelenebilir:

  • immün kontrol noktası inhibitörleri/düzenleyicileri
  • terapötik aşılar
  • adoptiv hücre transferi
  • monoklonal antikorlar
  • onkolitik virüsler
  • adjuvan immünoterapiler
  • sitokinler

Yazımızda en dikkat çeken klinik çalışmalara yer verdik.

İmmün kontrol noktası inhibitörleri / Bağışıklık sistemi düzenleyicileri

Bu ilaçlar bağışıklık yanıtının düzenlenmesi ve kontrolünde görev alırlar. Kanser hücrelerinin bağışıklık sistemi hücrelerini susturucu etkileri vardır. İşte bu ilaçlar, kanser hücrelerinin bağışıklık sistemi hücreleri üzerindeki baskısını kaldırırlar. Bu alandaki ilaç araştırmalarını çoğu henüz erken (faz-1 veya faz-2) klinik çalışmalardır.

Terapötik kanser aşıları

Kanser aşıları, kanser hücrelerini diğer hücrelerden ayıran belli moleküllere (antijen) karşı bağışıklık yanıtı ortaya çıkarmak için tasarlanmıştır. Pankreas kanseri için birçok aşı tek başlarına veya diğer tedavilerle kombine denenmektedir. Bu alanda henüz faz-3 aşamasına geçen klinik çalışma olmamakla birlikte iki adet faz-2 çalışmayı sizlerle paylaşalım

  • Immunotherapy and SBRT Study in Borderline Resectable Pancreatic Cancer
  • GVAX Pancreas Vaccine (With CY) and CRS-207 With or Without Nivolumab

Adoptiv hücre tedavisi

Bu yaklaşımda bağışıklık sistemi elemanlarından olan T hücreler hastadan alınır, genetik olarak modifiye edilerek veya kimyasallara tabi tutularak aktiviteleri artırılır, ve tekrar hastaya verilir. Böylelikle daha güçlü bir bağışıklık sistemi yanıtı oluşturulması hedeflenir.

CAR-T hücrelerinin pankreas kanserli hastalarda bulunan mesotelin adlı molekülü tanıyacak şekilde modifiye edildiği bir faz-1/2 çalışma (klinik çalışma başlığı ve linki: CAR T Cell Receptor Immunotherapy Targeting Mesothelin for Patients With Metastatic Cancer

Pankreas kanserinde ısı – hipertermi tedavisi

Pankreas kanserinde hem lokal hem tüm vücut hiperterminin etkinliğine dair çok sayıda çalışma mevcuttur. Cancer Science’ta 2016’da yayımlanan bir çalışmaya göre, pankreatik kanser fare modelinde ılımlı hipertermi uygulaması, kemoterapinin hem etkinliğini hem de tümöre ilaç sirayetini artırmıştır.

International Journal of Hyperthermia’de 2013 yılında yayımlanan başka bir çalışmada, daha önce gemsitabin adlı kemoterapi almış ve kemoterapiye direnç gelişen hastalara, ikinci basamak tedavi olarak bölgesel hipertermi sisplatin ve gemsitabin kemoterapisine eklenmiş. Çalışma sonucuna göre tedaviye hipertermi eklenmesi, düşük bir yan etki profili ile tedavi etkinliğini artırmıştır. Bu çalışmanın başarısı üzerine faz-3 randomize bir klinik çalışma başlanmıştır ve bu çalışmanın sonuçları merakla beklenmektedir (klinik çalışma başlığı ve linki: Hyperthermia European Adjuvant Trial (HEAT)

Isı tedavisi veya termoterapi olarak da bilinen hipertermi, vücut dokusunun yüksek ısıya (39 – 44 °C arası) maruz bırakılmasıyla uygulanan tamamlayıcı bir kanser tedavi yöntemidir.

Araştırmalar yüksek ısının normal dokulara çok az zarar vererek kanser hücrelerine hasar verdiğini veya öldürdüğünü göstermiştir. Hipertermi, kanser hücrelerini öldürerek ve hücrelerdeki proteinlere ve yapıya zarar vererek, kanserin bağışıklık sistemi tarafından fark edilmesini sağlayarak tümörü küçültebilir.

Hipertermi - ısı ile tedavi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.