Kanser araştırmalarında genetik biliminin de katkısıyla hedefe yönelik ilaçlar geliştirilmiştir. Son yıllarda genetik biliminin yanında gen ve çevre ilişkisini inceleyen epigenetik biliminin katkılarını görmekteyiz. Bu amaçla tasarlanan ilk epigenetik test ile "primeri bilinmeyen tümörler" teşhis edilebilecek.

Kanser hastalarında ilk teşhis genellikle birincil / ana tümörün tespit edilmesi ve daha sonra da diğer doku ve organlara yayılıp yayılmadığının incelenmesini içerir. Ancak, kanser hastalarının yüzde 5 ile 10'unda metastazlar tespit edilmekte, birincil tümör ise yapılan çeşitli testlere rağmen teşhis edilememektedir. Bu tür kanserlere Primeri Bilinmeyen Kanser (cancer unknown primary) adı verilmektedir. Primeri bilinmeyen kanserlere sahip hastaların yaşam sürelerinin daha kısa olduğu bilinmektedir.

Saygın tıp dergisi Lancet Oncology’de yayımlanan çalışmaya göre, bu alanda yeni kullanılan bir yöntem ile primeri bilinmeyen kansere sahip hastaların yüzde 87’sinde tümörlerinin orijini başarıyla tespit edilebilmiştir. Araştırmada, 10.000 tümör örneği analize tabi tutularak, epigenetik mekanizmalardan biri olan DNA metilasyonu farklılıkları belirli kanser türleri için belirlenmiştir. Önceki yazılarımızda epigenetik mekanizmaların kanser oluşumunda ve kansere karşı etkili tedaviler geliştirilmesindeki öneminden bahsetmiştik. DNA metilasyonları genlerin aktif olup olmayacağını belirler. Bir başka deyişle, meme kanserine neden olan gendeki metilasyon bölgeleri, mide kanserinden farklıdır. Araştırmacılar bu farklılığı hedef alarak, kanserlerin türünü belirlemeye çalışmışlardır. Çalışmada 216 primeri bilinmeyen kansere sahip hastanın tümör örneklerindeki DNA metilasyon bölgeleri analiz edilmiş ve tümörlerin orijini tespit edilmeye çalışılmıştır. Sonuçların doğruluğunu kontrol etmek amacıyla immuhistokimyasal testler uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre 188 hastanın tümörlerinin orijini başarıyla tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, epigenetik test ile tümör orijini tespit edilen hastaların yaşam sürelerinde artış gözlemlenmiştir.

Sonuç olarak, epigenetik mekanizmalar geri döndürülebilir özellikleriyle kanser tedavisinde büyük umut vaad etmesinin yanında, dokular arasında farklılık göstermesi de kanser teşhisinde önemli bir rol oynamasını sağlamaktadır. Yakın gelecekte "yeni nesil epigenetik testler" sayesinde primeri bilinmeyen kanser hastalarının tümörlerinin orijini teşhis edilebilir ve tümör tipine uygun tedavi uygulanabilir hale geleceğini düşünmekteyiz.