Testis kanseri nedir? Sebepleri - risk faktörleri nelerdir? Çeşitleri nelerdir?

Testis Nedir?

Testisler (erbezleri olarak da adlandırılır), erkek üreme sisteminin bir parçasıdır. Bu iki organ yetişkin erkeklerde golf topundan biraz daha küçük, skrotum adı verilen deri bir kese içinde bulunur. Skrotum, penisin her iki yanında asılı olarak durur.

Testisler, erkeklik hormonu testosteron ve sperm üretirler. Sperm hücreleri, prostat bezi tarafından üretilen sıvıyı sperm kanalıyla meni kesesine taşır. Boşalma sırasında sperm hücreleri, sperm kese sıvısı ve prostatik sıvı idrar yoluna girer. Hem idrar hemde sperm penisin merkezinde bulunan kanaldan dışarı atılır.

Testisler birkaç farklı hücreden oluşur. Her biri, farklı kanser türlerini geliştirebilir. Kanserin seyri ve tedavi şeklindeki farklılıklar nedeniyle bu kanser türlerini birbirinden ayırmak önemlidir.

Testis Kanseri Nedir?

Testis kanseri, genellikle genç erkeklerde bir veya iki testiste birden gelişir. Yetkin hekimlerce tedavi edilmesi gereken ve doğru stratejiler ile tedavi edildiğinde çoğunlukla iyileştirilebilen bir kanser türüdür.

Testis kanserininin risk faktörleri - nedenleri nelerdir?

Testis kanseri nadir görülmekle birlikte, 15-35 yaş grubu erkeklerde en sık görülen kanser türlerindendir. Testis kanseri, erkek kanserlerinin %1-%1,5’ini, ürolojik tümörlerin ise %5’ini oluşturmaktadır. Daha nadir görülen seminom dışı (%15) testis tümörleri iken 50 yaşından sonra en sık rastlanan testis tümörü lenfomadır ve lenfoma hastalarının yaklaşık %35’inde testiküler tutulum mevcuttur. Yılda 100.000 erkekte 3-10 testis kanseri vakası tespit edilirken son 25-30 yılda testis kanseri oranında bir artış söz konusudur. Ancak tedavi başarısı yüksek olduğu için testis kanserinde yaşam kaybı riski 5.000’de 1 gibi oldukça düşük bir orandır.

Risk faktörü; kanser gibi bir hastalığa yakalanma şansını etkileyen herhangi bir unsur olarak ifade edilebilir. Farklı kanser türlerinde, farklı risk faktörleri mevcuttur. Sigara kullanımı gibi bazı risk faktörleri, değiştirilebilir. Kişinin yaşı veya aile geçmişi gibi bazı faktörler ise, değiştirilemez. Ancak, risk faktörleri bize herşeyi anlatmaz. Risk faktörünüzün olması veya birçok risk faktörüne sahip olmanız, hastalığa yakalanacağınız anlamına gelmez. Kanser olan birçok kişinin pek azında risk faktörleri etken olmuştur.

Bilim insanları, erkeklerde testis kanserini geliştiren birkaç risk faktörü bulmuşlardır. Ancak, bir veya birkaç risk faktörüne birden sahip olmak kanser gelişimi için yeterli olmayabilir. Testis kanserine yakalanan erkeklerin çoğunda bilinen bir risk faktörü tespit edilmemiştir. Bu durumda, risk faktörleri testis kanserine yakalanmada çok da etken rol oynamamaktadır.

İnmemiş testis

Testis kanserinin ana risk faktörlerinden biri, kriptorşidizm ya da diğer bir adıyla inmemiş testis durumudur. Anlamı; bir veya iki testisin, testis torbasına inmemesi ile ortaya çıkan doğuştan gelen bir bozukluktur. Kriptorşidizm olan erkeklerde testis kanserine yakalanma oranı normal testis yapısına sahip erkeklere göre birkaç kat fazladır.

İnmemiş testise sahip çocuklarda daha genç yaştayken yapılan orşiopeksi, testis kanser riskini azaltır. Cerrahi müdahalenin yapılması gereken doğru zaman henüz netlik kazanmamış olsa da bazı uzmanlar, orşiopeksi’nin henüz bir kanser gelişimi olmadan çocuğun birinci yaşgününden hemen sonra yapılmasını tavsiye etmektedir.

Aile Geçmişi

Aile geçmişi, testis kanseri riskini arttırır. Ailede bir erkekte testis kanseri görülmüşse, aynı ailede erkek kardeş ve/veya oğulda da görülme olasılığı artar. Ancak, testis kanserlerinin sadece yaklaşık %3’ü ailede görülür. Testis kanseri olan erkeklerin çoğunda ailesel bir geçmişe rastlanmamıştır.

HIV enfeksiyonu

İnsan immünyetmezlik virüs (HIV) enfeksiyonu kapan erkeklerde, özellikle AIDS olan hastalarda risk artmaktadır. Testis kanseri riskini arttıran başka bir enfeksiyon tespit edilmemiştir.

Diğer testiste kanser

Testis kanserinde kişisel geçmiş başka bir risk faktörüdür. Bir testiste kanser tedavisi görüp iyileşen erkeklerin ortalama %3 veya %4’ünde diğer testisinde kanser tespit edilmektedir.

Yaş

Testis kanserlerinin yaklaşık yarısı 20-34 yaşları arası erkeklerde görülmektedir. Ancak, bu kanser çocuklar ve yaşlılar dahil her yaştaki erkeği etkileyebilir.

Irk ve Etnik yapı

Testis kanser riski beyaz erkeklerde, siyah erkeklere nazaran 5 kat, Asyalı Amerikan ve Kızılderili yerlilere nazaran 3 kattan fazladır. Dünya çapında bu hastalığın gelişme riski Amerika ve Avrupa’da yüksek, Afrika veya Asya’da daha düşüktür.

Vücut ölçüsü

Bazı araştırmalar, uzun boylu erkeklerde testis kanseri riskinin daha fazla olduğunu göstermiştir. Ancak bu veri başka bir araştırma ile teyit edilmemiştir.

Kanıtlanmamış risk faktörleri

Testislerde önceden olan travma ve at binme gibi devamlı tekrarlayan hareketlerin testis kanseri gelişimi ile bağlantısı bulunmamıştır.

Araştırmaların çoğunda, yapılan yoğun fiziksel aktivitelerin testis kanseri riskini arttırdığına dair bulguya rastlanmamıştır. Tam tersi, yapılan egzersiz ve fiziksel aktivite bazı kanser türlerinde ve birçok diğer sağlık problemlerinde riski azaltmaktadır.

Sonuç olarak, testis kanserinin birçok vakasında kesin bir nedene rastlanmamıştır. Ancak, bilim insanları yapılan araştırmalar doğrultusunda oluşan bir dizi risk faktörünün bu hastalıkla bağlantısı olabileceği yönündedir. Testis kanserinin nedenlerini araştırmak için oldukça fazla sayıda çalışma yapılmıştır. Geçtiğimiz son birkaç yılda araştırmacılar bazı kromozlarda oluşan değişiklikler ve normal testis germ hücrelerin germ hücreli tümöre dönüşmesine sebep olabilecek DNA üzerine oldukça yoğun araştırmalar yapmış ve daha fazla bilgi edinmiştir. Kromozomlar, kalıtsal karakteri hakkında genetik bilgi taşıyan protein ve DNA’nın uzun dizimidir. Herbir sperm ya da yumurta hücresi, diğer vücut hücrelerinde olan kromozomun yarısı kadar kromozoma sahiptir. Sperm ve yumurta birleştiğinde oluşan embriyo, yarısı her iki ebeveyinden olmak üzere normal kromozom sayısına sahiptir. Aileye olan benzerlik bundan kaynaklanmaktadır.

Mayoz, 46 kromozomlu germ hücrelerin 23 kromozomlu sperm veya yumurta hücrelerin içinde gelişmesi ile oluşan bir işleyiştir. Testis germ hücreli tümörler, mayoz bölünme sırasında anormal bir durum söz konusu olduğunda oluşabilir. 23 kromozomlu normal sperm hücrelerini oluşturmak yerine 46 kromozom aynen kalır. Bu kromozomlar, hücreler bölünmeye devam ederken genellikle değişken, görünüşleri ve sayıları anormaldir. Testis kanser hücrelerinde kromozom 12’nin bir parçasının ekstra kopyaları vardır. Bilim insanları bu kromozomdan DNA çalışması yaparak mayoz bölünme sırasında tam olarak neyin yanlış gittiğini, nasıl önlenebileceğini veya geri döndürülebileceğini anlamaya çalışmaktadır.

Hücre bölünmesini ve hücre döngüsünü düzenleyen faktörlerdeki anormal olan diğer birkaç kromozom ve değişikliğin, hem hayvanlarda hem de insanlarda testis kanseri ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir.

Testis kanseri belirtileri nelerdir?

Testis kanseri vakalarının çoğunda, testiste kitle oluşur veya şişlik ya da genişleme meydana gelir. Bazen oluşan bu kitle ağrıya neden olur ancak, çoğu zaman ağrı yapmaz. Testis kanseri olan hasta, kendinde ağırlık hissedebilir veya karnın alt bölgesinde veya skrotumda ağrıdan şikayet edebilir.

Nadir rastlanan vakalarda, germ hücreli kanser olan erkeklerde memede büyüme veya hassasiyet gözlenmektedir. Bu belirtiler, germ hücreli tümörlerin meme gelişimini sağlayan insan koryonik gonadotropin hormon seviyesini yükseltmesi ile ortaya çıkar. Kan testleri, insan koryonik gonadotropin seviyesini ölçebilir. Bu testler, kanserin teşhisi, evresi ve bazı testis kanserlerinin araştırılması adına önemlidir.

Germ hücreli tümörlerde olduğu gibi, Leydig ve Sertoli hücreli tümörlerde de testiste kitleye neden olabilir. Leydig hücreli tümörler, androjen (erkeklik hormonu) veya östrojen (kadınlık hormonu) üretebilirler. Bu hormonlar, teşhisi doğrulayan ipuçları sağlayan belirtilere neden olabilirler. Memede büyüme veya cinsel isteksizlik, östrojen üreten tümörlerin belirtileridir. Androjen üreten tümörler ise, erkeklerde belirgin bir belirti göstermeyebilirler. Ancak, erkek çocuklarında yüz ve vücutta anormal kıllanmaya sebep olabilir.

Diğer organlara yayılmış testis kanser hastası 4 erkekten sadece 1’inde belirtiler gösterebilir. Belde oluşan ağrı, kanserin karın bölgesindeki lenf bezlerine yayıldığını gösterebilir. Kanser, akciğerlere yayıldıysa nefes darlığı, göğüs ağrısı veya öksürük gibi belirtilerle karşılaşılabilir. Zaman zaman öksürürken kan gelmesi mümkündür. Ara sıra görülen karın ağrısı kanserin lenf bezlerine genişlediğini veya karaciğere yayıldığını gösterebilir. Nadir vakalarda, testis kanseri beyne yayılma gösterir ve baş ağrısına neden olabilir.

Testis kanseri olan bazı erkek hastalarda hiçbir belirtiye rastlanmayabilir. Başka bir sağlık kontrolü veya kısırlık testleri sırasında kanserin teşhis edilmesi olasıdır.

Testis yaralanması veya iltihabı gibi bir dizi kanser olmayan durumda, testis kanserine yakın belirtiler gözlenebilir. Orşit olarak bilinen testis iltihabı ve epididim iltihabı (epididimit), testiste ağrı ve şişliğe yol açabilir. Her ikiside, viral veya bakteriyel enfeksiyon sonucu oluşabilir. Kabakulak virüsü, bu hastalığa yakalanan ortalama 5 yetişkinden 1’inde testis iltihabına (orşit) yol açar.

Testis kanseri çeşitleri nelerdir?

Germ Hücreli Tümörler

Testis kanserlerinin %90’dan fazlası germ hücreler olarak bilinen özel hücrelerde gelişir. Bunlar, sperm üreten hücrelerdir. Erkeklerde seminom ve seminom dışı olmak üzere iki tür germ hücreli tümör vardır. Seminom ve seminom dışı hücreler, mikroskop altında incelendiğinde oldukça farklı gözükür. Bu iki kanser türünün ayrılması tedavi stratejisi açısından son derece önemlidir. Testis kanserinde her iki kanser türü de eşit oranda incelenmektedir.

Bazı testis kanserleri, hem seminom hem de seminom dışı hücreler içerirler. Böyle karışık türün birarada olduğu kanser türleri, seminom dışı testis tümörleri ile aynı şekilde ilerlediği için tedavi yöntemleri de aynı şekilde uygulanır.

Seminom Türünde Testis Tümörleri

Seminom, testisin sperm üreten germ hücresinden gelişir. Bu tümörlerin, klasik seminom ve spermatositik seminom olmak üzere 2 alt türü vardır. Hangi kanser türü olduğu laboratuvar ortamında incelendikten sonra belirlenir.

Klasik Seminom: Seminom tümörlerin %95’ten fazlası klasik seminom tümörlerdir ve genellikle 25-45 yaş arası erkelerde görülür.

Spermatositik Seminom: Nadir rastlanan bu seminom türü, daha çok yaşlı erkeklerde görülmektedir. Spermatositik seminom teşhisi konmuş erkek hastaların ortalama yaşı oranı 65’tir. Spermatositik tümörler daha yavaş gelişir ve klasik seminoma nazaran vücudun diğer bölgelerine yayılma olasılığı daha düşüktür.

Bazı seminomlar, insan koryonik gonadotropin olarak adlandırılan proteinin kandaki seviyesini arttırabilir. İnsan koryonik gonadotropin, basit bir kan testi ile tespit edilebilir ve belli başlı bazı testis kanseri türlerinin, tümör belirteci olarak dikkate alınır. Ayrıca, teşhis ve tedaviye verdiği yanıtın seyrini gözlemlemek içinde kullanılabilir.

Seminom Dışı Testis tümörleri

Bu tür germ hücreli tümörler, erkeklerde genellikle ergenliğin sonlarında ve 30’lu yaşların başlarında görülür. 4 çeşit seminom dışı tümör vardır:

  1. Embriyonal karsinom
  2. Yumurta (yolk) kesesi karsinom
  3. Koriyokarsinom
  4. Teratom

Bu tümörlerin çoğu en az 2 farklı türün karışımı olur. Tüm seminom dışı germ hücreli kanserler, aynı şekilde tedavi edilirler.

Embriyonal karsinom: Bu tür seminom dışı tümörler, testis tümörlerinin %40’ını oluşturur. Ancak, sadece embriyonal karsinom görülme oranı %3-4’tür. Mikroskop altında incelendiğinde görünüşleri çok erken embriyoların dokularına benziyor olabilir. Bu tür seminom dışı tümörler, hızlı gelişme ve testis dışına yayılma eğilimi gösterirler. Embriyonal karsinom, alfa-fetoprotein (AFP) ve insan koryonik gonadotropin (HCG) olarak adlandırılan tümör belirteci proteinlerin kandaki seviyelerini arttırabilir.

Yumurta (Yolk) kesesi karsinom: Erken insan embriyosunun yumurta (yolk) kesesine benzediği için böyle adlandırılmıştır. Bu kanserin diğer adları; endodermal sinüs tümörü, infantil (çocuk) embriyonal karsinom veya orkidoblastomdur.

Yumurta (yolk) kesesi karsinom, çocuklarda en sık rastalanan testis kanseri formudur. Çocuklarda teşhis edildiğinde genellikle başarı ile tedavi edilebilmektedir. Ancak, bu tümör yetişkinlerde geliştiğinde (özellikle de başka testis kanser türünü içermiyorsa) daha endişe verici olmaktadır. Yumurta (yolk) kesesi karsinom, vücuda yayılmışsa bile kemoterapi tedavisine çok olumlu yanıt verir. Bu tümör türü, neredeyse her zaman kandaki alfa-fetoprotein seviyesini yükseltir.

Koriyokarsinom: Yetişkinlerde oldukça nadir görülen agresif bir testis kanser türüdür. Bu kanser beyin, kemik ve akciğerler dahil vücudun uzak bölgelerine hızla yayılma gösterir. Salt koriyokarsinom genellikle testislerde görülmez. Koriyokarsinom hücreler, çoğunlukla diğer seminom dışı hücre türleri ile birlikte karışık germ hücreli tümörlerde bulunurlar. Bu tümör türü, kandaki insan koryonik gonadotropin (HCG) protein seviyesini yükseltir.

Teratom: Teratom, mikroskop altında incelendiğinde 3 katmanının (endoderm: en içteki tabaka, mesoderm: orta tabaka ve ektoderm: dış tabaka) her biri gelişen embriyo görünümü veren germ hücreli tümörlerdir. Teratom tümörler 3 türdedir: matür (olgunlaşmış) teratom, immatür (olgunlaşmamış) teratom ve malign dönüşümlü teratom. Salt teratom tümörler kandaki alfa-fetoprotein ve insan koryonik gonadotropin seviyesini yükseltmez.

Matür teratom, yetişkin dokuların hücrelerine benzer hücrelerden oluşan tümörlerdir. Genellikle iyi huyludur ve yakın lenf bezlerine ve vücudun uzak bölgelerine nadiren yayılır. Zaman zaman seminom dışı ve germ hücreli tümör karışımına uygulanan kemoterapi tedavisi sonrasında matür teratom kalıntıları bulunabilir. Bu kalıntılar, kemoterapi ile yok edilen tümörün geriye kalan kısmı olabilir. Bazı uzmanlar, kemoterapinin seminom dışı kanser türlerini teratom’a dönüştürebileceğine inanmaktadır.

İmmatür teratom, erken embriyo gibi gözüken hücrelerin daha az gelişmiş kanseridir. Matür teratomun aksine immatür teratomlar yakın dokularda gelişme gösterir ve testis dışına yayılır. Zaman zaman tedaviden yıllar sonrası tekrarlaması mümkündür.

Malign dönüşümlü teratom, oldukça nadir görülür. Bu kanser türünün bazı alanları matür teratom gibi gözükürken diğer alanlarında testis dışında (kas dokularında, akciğer bezlerinde veya bağırsaklarda veya beyinde) gelişen kanserlerdir.

Karsinoma in situ

Testis germ hücreli kanserler, karsinoma in situ veya intratübüler germ hücreli neoplazi olarak adlandırılan ve yayılım göstermeyen kanserler olarak başlayabilir. Karsinoma in situ, her zaman yayılma göstermeyebilir. Araştırmacılar, bu kanser türünün vücuda yayılım göstererek germ hücreli kanser oluşturmasının ortalama 5 yıl sürdüğünü tahmin etmektedir.

Karsinoma in situ, genellikle hiç belirti göstermediği ve ele bir yumru veya kitle gelmediği için yayılım göstermeden teşhisi edilmesi zor olan bir kanser türüdür. Tek teşhis yöntemi ise, biyopsi yöntemi ile alınan doku örneğinin laboratuvar ortamında incelenmesidir. Bazende, başka bir tetkik için yapılan testis biyopsisi ile tesadüfen ortaya çıkması mümkündür.

Uzmanlar, en iyi tedavi yöntemi konusunda hemfikir değildir. Karsinom in situ her zaman yayılım gösteren kansere dönüşmediği için tedavi seçenekleri halen gözlem altında tutulmaktadır.

Karsinom in situ testis kanseri, yayılma gösteren kansere dönüştüğünde kanser hücreleri artık sadece sperma tübüllerinde (sperm hücrelerinin oluştuğu yer) değildir. Testisin diğer bölgelerinde de gelişmeye başlar. Bu kanser hücreleri ya lenfatik kanallardan (bir dizi lenf bezine bağlanan içi sıvı dolu damarlar) lenf bezlerine (küçük, enfeksiyonla savaşan fasülye şeklindeki beyaz kan hücreleri) ya da kan dolaşımı yoluyla vücudun diğer bölgelerine yayılır.

Stromal tümörler

Tümörler, testislerin stroma (organın bağ dokusundan oluşan iskeleti) veya yardımcı ve hormon üreten dokularında da gelişebilir. Bu tümörler, gonatlardan kaynaklanan tümörler olarak bilinirler. Yetişkin testis tümörlerinin %5’ten azını oluştururken çocukluk testis tümörlerinin %20’ye yakını stromal tümörlerdir. Leydig ve Sertoli hücreli tümörler, stromal tümörlerin 2 ana türünü oluşturur.

Leydig hücreli tümörler

Bunlar, testiste erkeklik hormonu (androjen-testosteron) üreten Leydig hücrelerde gelişen genellikle iyi huylu (benign) tümörlerdir. Leydig hücreli tümörler, hem yetişkin erkeklerde (%75) hemde erkek çocuklarda (%25) görülebilir. Genellikle androjen üretirler ancak zaman zaman östrojen (kadınlık hormonu) üretmeleri de mümkündür.

Leydig hücreli tümörlerin çoğu testis dışına yayılmaz ve cerrahi müdahale ile iyileştirilir. Ancak, bazen bu tümörler vücudun diğer bölgelerine yayılır. Kanser yayılım gösterdiğinde kemoterapi ve radyoterapi tedavilerine istenilen ölçüde cevap alınamadığı için hastalığın seyri arzu edilen şekilde ilerlemez.

Sertoli hücreli tümörler

Bu tümörler, sperm üreten germ hücrelerini besleyen ve destekleyen normal Sertoli hücrelerde gelişir. Leydig hücreli tümörler gibi genellikle iyi huyludur (benign). Yayılma gösterirse, genellikle kemoterapi ve radyoterapiye cevap vermez.

İkincil Testis Tümörleri

İkincil testis tümörleri başka bir organda başlar ve testise yayılır. 50 yaş üstü erkeklerde testis lenfoması, birincil testis tümörlerine nazaran daha sık rastlanmaktadır. Hastalığın seyri, kanserin türüne ve lenfomanın evresine bağlıdır. Genel tedavi yöntemi, cerrahi müdahale, sonrasında radyoterapi ve/veya kemoterapidir. Ayrıca, akut lösemi olan erkek çocuklarda kan kanser hücreleri zaman zaman testislerde tümör oluşturabilirler.

Prostat, akciğer, cilt (melanom), böbrek ve diğer organlarda gelişen kanserler testislere yayılma gösterebilir. Genellikle diğer organlara da yayılmış olan kanserlerde hastalığın seyri ve sonucu genellikle umut vadedici olmaz.25

Testis kanserinde erken tanı ve tarama mümkün müdür? AFP ve Beta HCG nedir? Nasıl teşhis edilir?

Testis kanseri belirtilerden herhangi birine sahipseniz, vakit kaybetmeden doktorunuza başvurmalısınız. Bu belirtilerin birçoğu, testis kanserinden farklı bir sebepten oluşabilir. Ancak, sebep tümörse hasta için erken teşhis ve etkin tedavi imkanı yaratacaktır.

Testis kanseri erken teşhis edilebilir mi?

Testis kanserlerinin çoğu erken evrede iken teşhis edilebilir. Bazı erkek hastalarda erken evrede testis kanserinin belirtilerine rastlanabilir. Çoğunda ilk işaret testiste kitle olarak ortaya çıkar. Ancak, ne yazık ki bazı testis kanserleri belirti göstermediği için hastalığın ilerlemesi mümkündür.

Birçok doktor, testis kontrolünün genel fiziksel muayenenin bir parçası olması gerektiği inancındadır. Tavsiyem, erken teşhis edildiğinde iyileşme oranı yüksek olan bir testis kanserinde testis muayenesinin rutin kanser kontrollerinden biri olarak yaptırılmasıdır.

Memede olduğu gibi testis kanserinde de kendi kendini muayene hastalığın hızla tedavi edilmesinin önünü açacaktır. Doktorunuzdan alacağınız bilgilerle aylık olarak kendi kendinizi muayene etmeniz yararınızadır.

Kendi kendine testis muayenesi

Kendi kendine testis muayenesi için en iyi zaman, duş veya banyo sırasında veya sonrasında testis torbasının derisi gevşediği zamandır.

  • Testisleri elinizle kontrol ediniz.
  • Her iki elinizin parmaklarını kullanarak tuttuğunuz testisi parmaklarınızın arasında nazikçe döndürünüz.
  • Testiste ele gelen herhangi bir sertliğin kitle veya şişlik olup olmadığını kontrol ediniz. Emin olmadığınız durumlarda doktora başvurmanız önemlidir.

Her normal testisin üst veya orta dış kısmında küçük şişlik hissi veren epididimis vardır. Normal testiste kan damarları ve spermi yöneten tüpler, dokulara destek olur. Bazı erkekler tüm bunları kanserle karıştırabilir. Bu gibi durumlarda herhangi bir endişeniz olduğunda doktorunuza danışmanız en sağlıklı bilgileri almanızı sağlayacaktır.

Testis, kanser dışında başka sebeplerden de büyüyebilir. Testis etrafında sıvı birikmesi ile hidrosel denen iyi huylu bir sağlık durumu oluşabilir. Ya da testisteki damarlar açılarak testis etrafında yumru ve genişlemeye neden olur. Buna, varikosel (toplardamarların şişmesi) denir. Bu durumda, kanser olmadığından emin olmak için uzman bir doktora görünmeniz yerinde bir karar olacaktır.

Tıbbi geçmiş ve fiziksel muayene

Testis kanseri olduğunuza dair belirtiler mevcutsa, doktorunuz risk faktörleri ve belirtileri kontrol etmek için tüm tıbbi geçmişinizi bilmek isteyecektir. Fiziksel muayene sırasında doktor testislerdeki hassasiyet ve şişliği varsa kitlenin yerini ve büyüklüğünü hissedecektir. Bunun yanında karın bölgesi, lenf bezleri ve vücudun diğer bölgeleri dkkatlice muayene edilerek tümörün yayılıp yayılmadığına dair belirtiler kontrol edilir. Fiziksel muayene sonuçları, testis anormallikleri dışında çoğunlukla normal çıkar.

Testis Ultrasonu

Ultrason, testiste kitlenin katı veya sıvı dolu olup olmadığını göstermede yardımcı olur. Bu test ses dalgaları kullanarak iç organların görüntülerini alır. Transdüser (çubuk şeklinde alet) ses dalgalarını gönderir ve organlardan seken ekoları toplar. Bilgisayar ekoların yapısına göre bir görüntü oluşturur. Tümörden alınan ekolar, normal dokulardan daha farklıdır. Bu eko yapıları, iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign) tümörleri birbirinden ayırmaya yardımcı olabilir.

Genellikle anne karnındaki bebeğin gelişimini görüntülemek için tercih edilen ultrason radyasyon içermeyen kolay bir testtir. Dokulardan gelen ekoların iyi huylu (benign) (hidrosel-su toplaması veya varikosel-toplardamarların şişmesi)veya kötü huylu (malign) yapısının ayrımını sağlar. Kitle sıvı ise kanser olma olasılığı vardır. Böyle bir durumda ileri testler veya cerrahi müdahale önerilebilir.

Tümör belirteçleri için kan testleri

Bazı kan testleri, testis tümörü teşhisinde etkin rol oynamaktadır. Birçok testis kanseri yüksek miktarda alfa-fetoprotein ve insan koryonik gonadotropin proteinleri salgılar. Bu proteinler (tümör belirteçleri olarak adlandırılır) kanda bulunursa, testis tümörünün varlığını gösterir. Tümör, laktat dehidrogenaz olarak anılan enzim seviyesini de yükseltebilir. Ancak, laktat dehidrogenaz kanser dışında başka sebeplerden de artış gösterebilir.

Seminom dışı tümörler, alfa-fetoprotein (AFP) ve insan koryonik gonadotropin seviyesini yükseltirler. Dolayısıyla AFP’deki herhangi bir yükselme, tümörün seminom dışı bileşenleri olduğu anlamına gelir (Tümörler seminom ve seminom dışı alanlarda farklı türler bir arada olabilir). Yüksek laktat dehidrogenaz çoğu zaman (ancak her zaman değil) geniş alana yayılma belirtisi gösteren bir hastalıktır. Sertoli ve Leydig hücre tümörleri bu maddeleri üretmez. Ayrıca, tümör küçükse bu proteinlerin seviyeleri yükselmeyebilir.

Yapılan testler, kanserin miktarı ile ilgili fikir sahibi olmamızı, hastanın tedaviye vereceği yanıtı değerlendirmemizi ve kanserin tekrarlamayacağından emin olmamızı sağlar.

Testis kanseri teşhisi için uygulanan cerrahi müdahale

Doktorunuz ultrasonda katı bir tümör tespit ederse, en kısa zamanda alınması için cerrahi müdahale önerecektir. Cerrahi müdahalede tümörün tamamı ile birlikte testis ve sperma kordonu da alınır. Sperma kordonu, testis kanserinin vücudun diğer bölgelerine yayılmasına aracılık eden kan ve lenf damarlarını içermektedir. Yayılan kanser hücrelerini azaltmak için bu damarlar operasyon sırasında düğümlenir. İşlem, kasıkta açılan bir kesiden gerçekleşir. Bu operasyona, radikal inguinal orşiektomi denir.

Alınan örnek laboratuvar ortamında incelenerek kanserin yayılımı ve türü rapor olarak sunulur.

Nadir vakalarda, testis kanseri tanısı net değilse, alınmadan önce testislere biyopsi yapılarak tanı netleştirilir. Operasyon sırasında testisler skrotumdan (testis torbası) çekilerek sperma kordonu kesilmeden kontrol edilir. Şüpheli bir doku görüldüğünde örnek alınarak patolojik inceleme yapılır. Kanser bulunursa, testis ve sperma kordonu alınır. Alınan doku kanser değilse, sadece tespit edilen tümör alınır, testisler alınmaz. Cerrahi müdahale sonrası ilaç tedavisi yapılır.

Kanser bulgusuna rastlandığında doktorunuz varsa testis dışına yayılmaları görmek için başka görüntüleme testleri isteyecektir.

Görüntüleme Testleri

Göğüs Röntgeni

Her türlü sağlık kuruluşunda kolaylıkla çektirebileceğiniz göğüs röntgeni basit bir işlemdir. Bu test, kanserin mediastinum olarak bilinen göğsün orta bölümündeki lenf bezleri veya akciğerlere yayılmadığını tespit etmek için uygulanır. Röntgen sonuçları normalse, muhtemelen akciğerlerinizde kanser yok demektir. Bazı doktorlar, kanserin göğüse yayılımını görüntülemede bilgisayarlı tomografinin (CT) daha detaylı görüntü elde ettiği düşüncesindedir.

Bilgisayarlı tomografi taraması

Bilgisayarlı tomografi (BT) taramasında, x-ray işlemi ile vücudunuzun detaylı kesitsel görüntüleri alınır. Klasik röntgen işlemindeki gibi tek bir resim almak yerine BT taraması ile vücudunuzun ilgili bölgesinden birçok resim elde edilmesi mümkündür. Sonrasında bilgisayar bu resimleri birleştirerek görüntü haline getirir.

BT taraması, kanser evrelemesinde etkin bir tanı yöntemidir. Kanserin lenf bezlerine, akciğerlere, karaciğerlere veya diğer organlara yayılımının tespit edilmesinde yardımcı olur.

Tarama öncesi, kontrast bir sıvı içilmesi ve/veya damardan kontrast boya enjekte edilmesi vücudunuzda anormallik gösteren alanlarını tespit etmekte işleme yardımcı olur.

Bu enjeksiyon ciltte kızarmaya (saatler hatta günler sürebilen kırmızılık ve ateş basması) neden olabilir. Damardan enjekte edilen boyaya karşı çok az insan alerjik reaksiyon gösterir. Nadirde olsa nefes darlığı ve düşük tansiyon gibi daha ciddi yan etkiler görülebilir. Herhangi bir kontrast sıvıya karşı olası alerjik reaksiyonlar işlem öncesi bilgilendirilmelidir.

BT taraması bazende biyopsi işlemine rehberlik etmesi için kullanılır. Bu işleme, BT-rehberliğinde iğne biyopsisi denir. BT görüntüleme, biyopsi iğnesinin şüpheli kitle ile buluşmasını sağlar. Alınan örnek laboratuvar ortamında incelenir.

MRI Görüntüleme (manyetik rezonans görüntüleme)

MRI, BT görüntülemesi gibi kesit görüntüler verir. Ancak, MRI X ray yerine güçlü mıknatıslar ve radyo dalgaları kullanır. Radyo dalgalarından gelen enerji absorbe edilerek olası hastalık ve doku türlerinden oluşan yapıyı belirler. Bilgisayar, şüpheli dokulardan gelen radyo dalgalarının yapısını çözümleyerek vücudun ilgili bölgesinden oldukça detaylı görüntüler elde eder. CT taramasında olduğu gibi kontrast maddenin hastaya damardan enjekte edilmesi söz konusudur, ancak bu yöntem daha az kullanılmaktadır.

PET Görüntüleme (pozitron emisyon tomografi)

Günümüzde kanserin vücutta yaygınlığını saptamak için en duyarlı görüntüleme yöntemlerinden biridir. Bu test için özel bir çeşit radyoaktif madde bağlanmış glukoz (florodeoksiglikoz) hastaya damardan enjekte edilir. Radyoaktivite oranı oldukça düşüktür. Florlanmış glikoz zamanla kanser olan yerlerde toplanır. Yaklaşık bir saat sonra PET görüntüleme testi için hasta yatırılır. Yaklaşık 30 dk. boyunca özel kamera ile kanser şüphesi olan bölgeden görüntü alınır. Kanserin yayılmış olmasından şüphelenildiğinde, kanserli alanın tespitinde PET Tomografi faydalı bir görüntüleme yöntemidir.

Testis kanserinde hastalık evreleri - aşamaları

Evre, kanserin vücutta ne kadar uzağa yayıldığını açıklar. Doğru tedavi ve iyileşme sürecinin hızlanması için kanser evresinin tespiti çok önemlidir. Testis kanser teşhisi için uygulanan ilave görüntüleme ve kan testleri; kanser evresinin belirlenmesinde önemli rol oynar, doğru tedavi planlamasının yapılması ve hastalığın seyrinin belirlenmesine imkan sağlar. Testis kanser teşhisi konduğunda, evresi hakkında detaylı bilgi almak hastanın rahatlamasını sağlayabilir. Kanserin evresini bilmeniz, tedavi yöntemine karar verilirken konuya daha hakim olmanızı sağlayacaktır.

Testis kanserinde evreleme sistemi 4 kilit bölümden oluşur:

T: Ana tümörün testis (yumurtalık) içinde ne kadar yayıldığını gösterir.

N: Kanserin yakındaki bölgesel lenf bezlerine ne kadar yayıldığını gösterir.

M: Kanserin vücudun diğer organlarına ve uzak lenf bezlerine yayılımını gösterir.

S: Bazı testis kanserleri tarafından üretilen belli başlı proteinlerin (tümör belirteçleri) seviyesini belirtir.

T,N,M ve S’den sonra ilave edilen rakamlar daha detaylı bilgi vermek için kullanılır. 0’dan 4’e kadar olan numaralandırmada rakam büyüdükçe kanserin yayılma oranı artar. “T”den sonra gelen “is” in situ yani tümör tek bir yerde ve dokunun derin katmanlarına daha yayılmamış anlamına gelir. T,N,M ve S’den sonra gelen “X” yeterli bilgi olmadığı için “değerlendirilemez” demektir.

Birincil tümör (T)

TX: Birincil tümör değerlendirilemez.

T0: Birincil tümörün varlığına dair bir kanıt yoktur.

Tis: Karsinom in situ (yayılmayan kanser hücreleri)

T1: Tümör, testis ve spermin geçtiği dar tübüllerin dışına yayılmamıştır. Kanser hücreleri, tümöre yakın lenf damarları veya kan damarları içinde bulunmazlar. Kanser testisi çevreleyen iç tabakaya doğru yayılabilir ancak testisi kaplayan dış katmana yayılmamıştır.

T2: T1 ile aynı özelliklere sahiptir ancak T2’de kanser ilaveten tümör veya testis dış tabakasına yakın lenf bezlerine veya kana yayılmıştır.

T3: Tümör, sperma kordonunda (kan damarları, lenf damarları, sinirler ve sperm kanalı içerir) gelişmiştir.

T4: Tümör, testisi kaplayan deri üstünde gelişmiştir (skrotum).

Bölgesel lenf bezleri (N)

NX: Bölgesel (yakınındaki) lenf bezleri değerlendirilemez.

N0: Röntgende bölgesel lenf bezlerine yayılma görülmemiştir.

N1: En az bir lenf bezine yayılma göstermiştir. Ancak, hiçbir lenf bezi 2 cm’den geniş değildir.

N2: 2 cm’den geniş en az bir lenf bezine yayılma göstermiştir. Ancak, genişliği 5 cm’den fazla değildir.

N3: 5 cm’den geniş en az bir lenf bezine yayılma göstermiştir.

Lenf bezleri cerrahi müdahale sırasında alındığında küçükte olsa farklı bir sınıflandırma vardır:

pNX: Bölgesel (yakınındaki) lenf bezleri değerlendirilemez.

pN0: Bölgesel lenf bezlerine yayılma göstermemiştir.

pN1: 2 cm’den geniş olmayan 1-5 lenf bezine yayılma göstermiştir.

pN2: 2 cm’den geniş ancak 5 cm’den geniş olmayan en az bir lenf bezine yayılma göstermiştir VEYA 5 cm’den geniş olmayan 5’ten fazla lenf bezine yayılma göstermiştir VEYA kanser lenf bezleri dışında gelişmiştir.

pN3: 5cm’den büyük en az bir lenf bezine yayılma göstermiştir.

Uzak Metastaz (M)

M0: Uzak metastaz tespit edilmemiştir (Tümör dışındaki alandaki lenf bezlerine veya akciğer gibi diğer organlara yayılma göstermemiştir).

M1: Uzak metastaz tespit edilmiştir.

M1a: Tümör, uzak lenf bezlerine veya akciğerlere yayılma göstermiştir.

M1b: Tümör, karaciğer, beyin veya kemik gibi diğer organlara yayılma göstermiştir.

Testis kanserinde tedavi yöntemleri

Son yıllarda, testis kanseri tedavisinde oldukça yol alınmıştır. Kullanılan cerrahi metotlar gözden geçirilmiş, farklı türde oluşan testis kanserini tedavi etmek için en iyi kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olunmuştur.

Kanser teşhis edildikten ve evresi belirlendikten sonra doktor tedavi seçeneklerini hasta ile görüşür. Sunulan tüm seçenekler acele edilmeden gözden geçirilmelidir. Kanserin türü, evresi ve hastanın genel sağlık durumu, tedavi planı belirlenirken göz önünde bulundurulan faktörlerdir. Zaman izin veriyorsa, ikinci bir tedavi seçeneği iyi fikir olabilir. Daha fazla bilgi veren ikinci seçenek, seçilen tedavi planı ile ilgili hastanın kendisini iyi hissetmesini sağlar.

Nerede tedavi olduğunuz önemlidir. Deneyim önemli olduğu için çoğunlukla testis kanseri tedavisi uygulayan hastanelerin tercih edilmesi tavsiye edilir.

Testis kanserinde uygulanan başlıca tedavi yöntemleri:

  • Cerrahi Müdahale
  • Radyoterapi
  • Kemoterapi (kemo)
  • Tümörün türüne ve evresine göre kombine tedavidir.

Tedavi planı

Erken evre seminom tümörler için radyoterapi tercih edilebilen bir tedavi yöntemidir. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarda, tek doz kemoterapi (karboplatin) ile radyoterapiye benzer düzeyde başarıya ulaşılmış hatta bazı avantajları nedeniyle tercih edilir duruma gelmiştir. Radyasyon tedavisi, genellikle birkaç dakikadan fazla sürmez, hasta herhangi bir rahatsızlık duymaz. Anestezi gerektirmeyen bir yöntem olan radyoterapi uygulaması sırasında hastaların hareket etmesi sınırlanır. Birçok hasta radyoterapi tedavisi süresince çalışma hayatını rahatlıkla sürdürebilmektedir.

Testis kanseri ameliyatı

Testis kanserinde uygulanan ilk tedavi yöntemi cerrahi müdahaledir.

Kasık cildinden bir kesi ile (inguinal orşiyektomi) yoluyla kanserli testis alınır. Karnın alt kısmından açılan kesiden girilerek alınan kanserli testis laboratuvar ortamında incelenerek kanser türü ve sonraki tedavi planı belirlenmektedir. Sonrasında abdominal lenf bezi veya kan örnekleri kanser varlığını belirlerse orşiyektomi ameliyatı sonrası kemoterapi verilmesi mümkündür.

Tümör daha agresif olan seminom dışı hücreler içeriyorsa kemoterapi sonrası karın boşluğu lenf bezlerine yönelik cerrahi işlem (retroperitoneal lenf nodu disseksiyonu) yapılabilir. Bu işlem sırasında karında açılan küçük bir kesiden laparoskopik bir alet sokularak yayılan kanserli hücreler ve abdominal lenf bezleri alınır. Tüm bu uygulamalar için verilecek karar yetkin bu alanda uzman hekimlerce alınmalıdır.

Testis kanserinde radyoterapi - ışın tedavisi

Radyoterapi tedavisinde amaç, minimum yan etki ile maksimum tedaviyi sağlamak için testis kanser hücrelerini öldürmektir. Radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için tedavi edilen alana uygulanan yüksek enerji X ışınlarıdır. Bölgesel bir tedavi olan bu yöntemde, retroperitoneal lenf bezlerine dışardan direk radyasyon ışını gönderilir. Gönderilen radyasyon ışını yayılma olasılığı olan kanser hücrelerini öldürecektir.

Testis kanseri tedavisinde radyasyonun rolü, histolojik sınıflandırma ve kanserin evresine bağlıdır. Seminom tümörlerde radyoterapinin de kullanılması tavsiye edilebilir.

Kemoterapiye direnç gösteren kanserler, uzak metastazlar veya palyasyon için radyoterapi

Zaman zaman özellikle geniş alana yayılmış olan kanserler bir süre sonra kemoterapiye cevap vermeyebilir. Böyle durumlarda, tedavinin daha olumlu yanıt vermesi için radyoterapi en iyi seçenek olabilir. Örneğin; kanser omurilik gibi kritik bir alana yayılım göstermiş olabilir ve ağrı veya halsizlik gibi bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Radyoterapi bu gibi durumlarda palyasyon etkisi görerek hastaya fayda sağlayacaktır. Bazı hastalarda kanser geniş alana yayılmıştır ve beyin gibi kemoterapi ile tedavi edilmesi zor olan alanlara ilerlemiştir. Bu tür metastazlar genellikle radyoterapi ile tedavi edilir. Ancak, radyoterapi ile gelişen yan etkiler, tedavi alanı ile sınırlı kalacağı için hastaya geçici rahatsızlık verir. Radyoterapi dozu, yakındaki normal dokular- organlar ve hastanın kemoterapi tedavisi göz önünde bulundurularak kanserin durumuna göre belirlenmektedir.

Testis kanserinde immünoterapi tedavisi

İmmünoterapiler görece olarak yeni nesil kanser tedavileridir. Birçok çeşitleri olmakla birlikte en etkili immünoterapi ilaçları immün kontrol noktası baskılayıcıları olarak adlandırılan ilaçlardır (günümüzde çeşitli kanserlerin tedavisinde kullanılmak üzere FDA onayı alan bu grup ilaçlar ipilimumab, nivolumab, pembrolizumab, atezolizumabdır).

İmmünoterapiler, kanser hücrelerini direk öldürmek yerine, bağışıklık sistemimizin bu işi üstlenmesi için dolaylı yoldan etki eden ilaçlardır. Klasik kemoterapi ilaçlarından farklı olarak daha uzun süreli hastalık kontrolü ve daha az yan etki özelliklerine sahiplerdir.

Testis kanserinde henüz onay alan bir immünoterapi yöntemi yoktur. Öte yandan kemoterapilerin bu kanser türünde çok etkili olmaları, immünoterapilerin bu alanda çalışılmasını kısmen geri plana itmiştir. Bu konudaki gelişmeleri yakın takip edip, olumlu bir gelişme olması halinde sizlerle paylaşıyor olacağız.

Testis kanserinde ısı – hipertermi tedavisi

Isı tedavisi veya termoterapi olarak da bilinen hipertermi, vücut dokusunun yüksek ısıya (39 – 44 °C arası) maruz bırakılmasıyla uygulanan tamamlayıcı bir kanser tedavi yöntemidir.

Araştırmalar yüksek ısının normal dokulara çok az zarar vererek kanser hücrelerine hasar verdiğini veya öldürdüğünü göstermiştir. Hipertermi, kanser hücrelerini öldürerek ve hücrelerdeki proteinlere ve yapıya zarar vererek, kanserin bağışıklık sistemi tarafından fark edilmesini sağlayarak tümörü küçültebilir.

Hipertermi - ısı ile tedavisinin testis kanserlerinde etkin olduğuna dair anlamlı çalışmalar mevcut değildir. Öte yandan testis kanseri genel olarak kemoterapiye oldukça duyarlı bir kanser çeşitidir; günümüzde elimizde bulunan ilaç ve yöntemlerle, eğer hasta başlangıçta iyi yönetilirse hastaların %90’dan fazlası hastalıktan tamamen kurtulmaktadır. Bu nedenle rutinde testis kanseri tedavisin de hipertermiyi önermemekteyiz.

Testis kanseri tedavisi ve araştırmalarında yeni gelişmeler neler?

Genetik

Geçtiğimiz yıllarda araştırmacılar KITLG, SPRY4, DMRT1, BAK1, TERT ve ATF7IP gibi genlerde kalıtılan varyasyonların testiküler kanser riskini artırdığını buldular. Bu tür buluşlar yüksek risk altındaki erkekleri belirlemede yardımcı olmakla birlikte daha fazla araştırılması lazım.

Bilim adamları aynı zamanda hastalığın sebepleri konusunda daha fazla fikir sahibi olabilmek adına testiküler kanser hücrelerindeki genetik değişiklikleri de araştırıyorlar. Böylece hastalığı daha iyi anlamakla tedavide daha başarılı olabilmeyi amaçlıyorlar. Testiküler kanser hücrelerinde bulunan bazı gen mutasyonları kemoterapiye dirençle ilişkilendirilip kötü sonuçlar (kemoterapiye yanıtsızlık) elde edildi. Bu buluşlar tedavinin kişiselleştirilip, o genlerdeki mutasyonları hedef alan yeni testiküler kanser ilaçlarının geliştirilmesinde yardımcı olabilir. Genetik değişikliklerin daha iyi anlaşılması aynı zamanda doktorlara hangi hastaların sadece ameliyatla güvenilir şekilde tedavi edileceği hangi hastalara ise daha ileri tedavilerin gerekeceği hakkında karar verilmesinde de yardımcı olacaktır.

Tedavi

Klinik deneyler doktorların bu kanser türlerine tedavi yaklaşımını geliştirdi. Örneğin; çalışmalar, hangi hastaların iyi prognoza (hastalık seyri) sahip olacağını ve lenf nodu cerrahisine ya da radyasyon tedavisine ihtiyaç duymayacağını öngören faktörler buldu. Ayrıca bu çalışmalarda, bazı hastaların daha yoğun tedavi almasının gerekeceğini gösteren olumsuz prognostik faktörler de bulundu.

Bu çalışmaların büyük bir kısmı, yüksek doz tedavi uygularken meydana gelebilecek uzun süreli toksitenin (yan etkiler) sınırlandırılması üzerine yapıldı. Doktorlar hangi hastanın daha iyileştirilebilir olduğunu tahmin edebilmeyi ve verecekleri tedavi miktarını buna göre belirlemeyi istiyorlar ki bu sayede kimseye eksik ya da fazla tedavi uygulamasınlar.

Örneğin; erkeklerde metastatik testis kanserinde AFP ve Beta-HCG tümör markerlarının kemoterapi sonrası düşüşü üzerine yapılan bir çalışma, tedaviyi bireyselleştirmek açısından güzel sonuçlar verdi. Bu hastalardan tümör markerlarının düşme hızı daha az olanlara yoğun tedavi vermenin daha iyi sonuç sağladığını gösterdi.

Yeni ilaçlar ve ilaç kombinasyonları tekrarlayan kanseri olan hastalar için deneniyor. Kemoterapi kombinasyonları, bazı erkeklerde sabit ilaçların elimine edilip yenileriyle değiştirlmesinin ya da dozların düşürülmesinin tedavi yan etkilerini azaltıp azaltmayacağını anlamak için tedavi etkisini düşürmeksizin görülmeye çalışıyorlar.