Tiroid kanseri nedir? Çeşitleri nelerdir? Sebepleri - risk faktörleri nelerdir?

Tiroid bezi boynun ön tarafında tiroid kıkırdağının altında yer alan ve iç salgı fonksiyonu olan bir organdır. Sağda ve solda olmak üzere iki lob ve bunları birbirine bağlayan istmustan (kanal) oluşan tiroid kelebek şeklindedir.

Tiroid bezi 2 ana hücre türünden oluşur:

  1. Foliküler hücreler iyot kullanarak ürettiği hormonla vücudun tüm metabolizmasını düzenler. Fazla tiroid hormonu salgılanması (hipertiroidizm), hızlı ya da düzensiz kalp atışlarına, uykusuzluğa, sinirliliğe, açlığa, kilo kaybına ve sıcak basmasına neden olabilir. Bunun aksine, tiroid hormonu az çalışırsa (hipotiroidizm) hareketler yavaşlar, kişide yorgunluğa ve kilo alımına yol açar. Tiroid hormonunun ne kadar salgılanacağını, beyinde bulunan hipofiz bezi tarafından üretilen tiroid uyarıcı hormon (TSH) düzenler.
  2. C hücreleri (parafoliküler hücreler) ise, vücudun kalsiyum kullanımını kontrol eden kalsitonin üretir. Bunun yanında bağışıklık sistemi hücreleri (lenfositler) ve destek (stromal) hücreler tiroid bezinde bulunan ve daha nadir rastlanan diğer hücre türleridir. Tiroid bezinin her bir hücre türünde farklı kanserler gelişmektedir. Bu farklılıklar, kanserin yayılımını ve tedavisini etkilediği için önem taşımaktadır.

Kötü huylu (malign) tiroid tümörleri nelerdir?

Tiroid bezinde görülen şişlik ya da nodül tiroid kanserinin habercisi olabilir. Ancak kesin bir sonuca varmak için gerekli testlerin yapılması ve şüpheli bölgeden alınan örneğin laboratuvar ortamında incelenmesi gerekir. Hücre yapılarına, görünüşlerine ve türlerine göre 4 farklı tiroid kanseri vardır. Bunlar papiller, foliküler, meduller ve anaplastik tiroid kanseri olarak adlandırılır. Şimdi gelin bu kanser türlerini birlikte inceleyelim.

Papiller tiroid kanseri

Tüm tiroid kanserlerinin yaklaşık %80’i papiller karsinomdur. Genellikle tiroid bezinin sadece tek lobunda ortaya çıkan bu kanser türü çoğunlukla boyundaki lenf bezlerine yayılır. Oldukça yavaş gelişme eğilimindedir ve erken teşhis edildiğinde iyileştirilebilir.

Foliküler tiroid kanseri

Foliküler karsinom tiroid kanserinin en sık görülen ikinci kanser türüdür. Yeterli iyot alamayan kişilerde daha sık görülen foliküler karsinom genellikle lenf bezlerine yayılım göstermez, ancak vücudun diğer bölgelerine (kemikler ya da akciğerler) ilerleyebilir. Bu kanser türünün seyri genellikle papiller karsinom kadar iyi değildir, ancak erken teşhis edildiğinde başarıyla tedavi edilebilir.

Meduller tiroid kanseri

Bu kanser türü tiroid kanserlerinin yaklaşık %5’ini içermektedir. Kandaki kalsiyum oranını kontrol eden kalsitonin hormonunu yapan tiroid bezindeki C hücrelerinden gelişir. Meduller tiroid kanserler fazla miktarda kalsitonin ve karsinoembriyojenik antijen olarak adlandırılan proteini kana salgılar. Bu maddelerin kan testleri ile tespit edilebilme şansı vardır.

Medüller tiroid kanseri zaman zaman ailesel geçişli bir kanser türü olarak görülebilir. RET olarak bilinen gendeki değişiklikler anne-babadan çocuğa geçebilir. Değişikliğe uğramış RET geni taşıyan hemen hemen herkeste medüller tiroid kanseri gelişebilir. Hastalık tek başına geliştiğinde medüller tiroid kanseri olarak adlandırılırken başka kanserlerle birlikte gelişirse multipl endokrin neoplazi (MEN) sendromu olarak nitelendirilir.

Anaplastik tiroid kanseri

Nadiren görülen anaplastik karsinom, tüm tiroid kanserlerinin yaklaşık %5’inden daha azında görülür. Kanser tiroidin foliküler hücrelerinde başlar. Boyuna ve vücudun diğer bölgelerine hızla yayılarak agresif bir seyir gösteren anaplastik tiroid kanserinin tedavisi oldukça zordur.

Tiroid kanserinin sebepleri – risk faktörleri nelerdir?

Hastalığa yakalanma şansını değiştiren herşey bizler için risk faktörüdür. Bu nedenle yaşam tarzımıza, edindiğimiz alışkanlıklarımıza, maruz kaldığımız tüm çevresel etkenlere dikkat ederek kanser hastalığında etkisi olan risk faktörlerini azaltmamız mümkündür. Sigara içmek, alkol kullanmak gibi bazı risk faktörleri, yaşamın içinde edindiğimiz alışkanlıklardandır ve değiştirilebilir. Kişinin yaşı ve ailesel geçmişi gibi bazı risk faktörleri de vardır ki değiştirilemez. Öte yandan, riske sahip olmanız kansere yakalanacağınız anlamına gelmez. Ya da herhangi bir risk faktörü yokken kanser olmanız mümkündür denilebilir. Bu sebeple, tiroid kanserlerinde etken risk faktörlerini bilmeniz önemlidir. Bu sayede, hayatınızda yapacağınız ufak değişikliklerle riski azaltabilirsiniz. Tiroid kanseri ile ilgili bazı risk faktörlerine sahipseniz, sık aralıklarla rutin kontrollerinizi ihmal etmemelisiniz. Böylece, kanserde erken tanı ve etkin bir tedavi olanağına sahip olabilirsiniz.

Bazı risk faktörleri var ki, tiroid kanserinin gelişmesinde etkin rol oynamaktadır.

Yaş ve cinsiyet

Tiroid kanseri erkeklere nazaran kadınlarda üç kat fazla görülmektedir. Her yaşta görülebilen tiroid kanseri kadınlarda 40-50 yaşlarında rastlanırken, erkeklerde 60-70 yaşlarında görülmektedir.

Vücutta İyot seviyesinin yetersiz olması

İyot eksikliği olan kişilerde foliküler tiroid kanserine sık rastlanır. İyotlu tuz ve iyot içeren gıdalar (tuzlu su balıkları: ton balığı, mezgit; ayrıca karides ve kabuklu deniz hayvanları v.s.) tüketilmesi iyot eksikliğini gidermek için kullanılabilir.

Radyasyon

Radyasyona maruz kalmanın tiroid kanserinde risk faktörü olduğu kanıtlanmştır. Kullanılan bazı ilaçlar, nükleer santral ya da nükleer silahlar önemli radyasyon kaynaklarıdır. Geçmişte Rusya'daki Çernobil nükleer santrali kazasından sonra o bölgede yaşayan kişilerde tiroid kanserinde büyük artış görülmüştür.

Ayrıca, çocukluk döneminde baş boyun bölgesine uygulanan radyoterapi tedavisi, tiroid kanserinde bir risk faktörüdür. Risk, radyasyonun ne kadar verildiğine ve tedaviyi gören çocuğun yaşına göre değişir. Yaşı küçük olan çocuklara yüksek doz radyasyon verilmesi riski artırabilir. Eğer geçmişte bu tip bir tedavi size uygulanmış ise bu durumda mutlaka doktorunuza başvurmalı ve tiroid bezinin incelenmesini istemelisiniz.

Radyasyona maruz kalan yetişkinlerde tiroid kanseri riski çocuklardaki kadar yüksek değildir. Ancak, yaptığınız iş gereği çalıştığınız yerde radyasyona maruz kalıyorsanız ya da oturduğunuz bölgede nükleer ya da elektrik santrali varsa rutin doktor kontrolü yaptırmanız önemlidir.

Kalıtsal bozukluklar

Kalıtsal bazı bozuklukların farklı tiroid kanseri türlerinin gelişmesiyle bağlantılı olduğu görülmüştür. Meduller tiroid kanserlerinin yaklaşık üçünden birinde kalıtsal bozukluğa bağlı anormal genlere rastlanmaktadır. Bu tür vakalarda kanser, ailesel geçişli meduller tiroid karsinom olarak adlandırılır. Bu kalıtsal kanser türü tek başına ya da başka tümörlerle birlikte görülebilir.

Ailesel geçişli meduller tiroid karsinom ve diğer endokrin bezlerinde gelişen tümörlerin birleşimi mültipl (çoklu) endokrin tümörü tip 2 (MEN2) olarak adlandırılır. MEN2’nin; MEN2a ve MEN2b olmak üzere iki alt türü vardır. Her iki alt türde RET olarak adlandırılan gende mutasyon sonucu meydana gelir.

MEN2a, feokromositomalarla (adrenalin meydana getiren tümörler) ve paratiroid bezi tümörlerle birlikte görülen meduller tiroid karsinomdur. MEN2b, yine feokromositomalar ve nöroma olarak adlandırılan dilde ve vücudun başka yerlerindeki sinir dokularında gelişen iyi huylu tümörlerle ilişkili moduller tiroid kanseridir.

Ayrıca Gardner sendromu, Cowden hastalığı, familyal adenomatöz polipozis gibi bazı kalıtsal hastalıklar, tiroid kanserinde risk faktörleri olarak nitelendirilir.

Tiroid kanseri belirtileri nelerdir? Guatr nedir?

Görülen belirtiler birçok tiroid kanserinin erken teşhis edilmesinde etken rol oynar.

  • Boyunda şişlik veya hızlı büyüyen bir yumru,
  • boynun ön tarafında bazen de boyundan kulaklara vuran ağrı,
  • ses kısıklığı,
  • yutma güçlüğü,
  • sürekli öksürük,
  • nefes darlığı tiroid kanserinde sık görülen belirtilerdir.

Ancak, bu belirtilerin doğrudan tiroid kanseri ile ilişkilendirilmesi doğru değildir. Ciddi olmayan başka sağlık problemleri de bu tür belirtilere yol açabilir. Bu durumda size düşen, vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurmanızdır. Bu sayede, erken tespit edilen sağlık sorununa, hızlıca çözüm bulunması mümkün olacaktır.

Guatr nedir? Belirtileri nelerdir, nasıl tedavi edilir?

Guatr, tiroid bezinin büyümesidir. Guatrı bulunan bir kişinin tiroid hormonu (T3 ve T4 hormonları) seviyesi normal olabileceği gibi, ihtiyacımız olan miktardan daha yüksek (hipertiroidzm) ya da az (hipotroidizm) oranda tiroid hormonu üretilebilir.

Guatr belirtileri nelerdir?

  • Tiroid bezi çok fazla büyürse, boyunda meydana gelen şişlik bariz biçimde guatra işaret eder.
  • Bazı durumlarda guatr belirtileri sadece baş ağrısı ya da nedensiz kaşıntı olabilir.
  • Hatta bazı guatr hastalarında hiç bir belirti görülmemektedir.

Yine de en sık görülen guatr belirtisi tiroid bezinin şişmesidir. Bezin büyümesi nedeniyle, boyun bölgesinde aniden meydana gelen şişlik ya da şişlikler oluşabilir.Nadir durumlarda, aşırı şişen tiroid bezi soluk borusuna baskı yaparak nefes alıp vermeyi güçleştirebilir. Aynı baskı sonucu öksürük, hırıltılı nefes alıp verme ve yutkunma güçlüğü meydana gelebilir.

Diğer Belirtiler

Guatrın diğer belirtileri arasında:

  • kalp çarpıntısı,
  • gözlerin şişmesi,
  • titreme,
  • ishal,
  • mide bulantısı,
  • kusma ve
  • terleme bulunmaktadır.

Guatr nasıl teşhis edilir?

Doktor fiziksel muayene sırasında, parmak uçlarıyla boyun bölgesini kontrol eder. Bu muayene sırasında şişen tiroid bezi tespit edilebilir. Elle hissedilemeyen guatr için ve tiroid hormonu üretiminin ne seviyede olduğunu belirleyebilmek için kan testi yapılır.Tiroid bezinde meydana gelen şişlikte ve çevresinde kanser olup olmadığının belirlenebilmesi için tiroid testleri ve tiroidin ultrason filmi kullanılır.Bu film ve taramada nodüller bulunursa bu nodüllerden örnek alınarak (biyopsi) laboratuvar ortamında incelenir ve tiroid kanseri aranır.

Guatr çeşitleri nelerdir?

Basit Guatr (Endemik): Basit guatr, herhangi bir nedene bağlı olmadan ya da tiroid bezinin yeterli miktarda tiroid hormonu üretememesi nedeniyle görülebilir. Tiroid bezi vücudun ihtiyaç duyduğu hormonu üretebilmek için büyümeye başlar.Basit guatr diğer adıyla “endemik guatr” kadınlarda, 40 yaş üzeri kadın ve erkeklerde, ailesinde guatr sorunu olan kişilerde en çok görülen guatr türüdür.

Toksik Nodüler Guatr: Bu guatr türünde büyüyen tiroid bezi üzerinde yuvarlak nodüller görülür. Bu nodüller gereğinden fazla tiroid hormonu üretilmesine yol açar.

Guatrın nedenleri nelerdir?

İyot Bakımından Yetersiz Beslenme: Guatr, yeterli miktarda iyot bulunmayan coğrafyalarda daha sık görülmektedir. Bazı ülkelerde iyot eksikliği guatrın başlıca nedenidir. Deniz ve toprakta bulunan ve tüketilen deniz ürünleri, sebze ve süt ürünleriyle alınan iyot eksildiğinde tiroid bezinin hormon üretimi azalır.1990’lı yıllarda iyot eksikliğini önlemek için ABD ve İngiltere’de sofra tuzlarına iyot takviyesi yapılmaya başlanmıştır. Ancak fazla iyot tüketmenin de guatr riskini yükselttiği unutulmamalıdır.

Yaş: 40 yaş üzeri yetişkinlerde guatr riski artmaktadır.

Cinsiyet: Kadınlar erkeklere göre guatra daha yatkındır.

Bağışıklık sistemi: Bağışıklık sistemi sorunları yaşayanlar veya yaşamış olanların guatr riski daha yüksektir.

Hamilelik ve menopoz: Gebelikte ve menopoz döneminde guatr riski yükselmektedir.

Bazı ilaçlar: Lityum, antiretrovirals, immünsüpresifler,

immünmodülatörler (yeni nesil kanser ilaçlarından bazıları), amiodaron (kalp ilacı) gibi ilaçlar guatr riskini yükseltir.

Radyasyon: Boyun ve göğüs bölgesi radyasyona maruz kalan (örneğin radyoterapi nedeniyle) kişilerde guatr daha sık görülür.

Hipertiroidi: Tiroid bezi aşırı aktif ise bez genişleyebilir.

Hipotiroidi: Vücudun ihtiyaç duyduğu tiroid hormonu yeterli miktarda üretilemiyorsa, tiroid bezi talebe cevap verebilmek için büyüyebilir.

Sigara: Yapılan araştırmalar sigara kullanan ve iyot yetersizliği yaşayanların guatr riskinin önemli oranda arttığını ortaya koymaktadır.

Bazı infeksiyonlar: Bazı parazit ve bakteriler guatr oluşma riskini arttırmaktadır.

Bazı gıdalar: Yer fıstığı, soya fasulyesi, tofu ve ıspanak gibi gıdalar bazı kişilerde guatra riskini yükseltmektedir.

Guatr tedavisi nasıldır?

  • Tiroid bezinin büyüklüğüne ve tiroid hormonu seviyesine göre farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir. Tiroid bezinin hormon tedavisiyle küçülmesi için bazı ilaçlar bulunmaktadır.
  • İyot eksikliği nedeniyle oluşan guatr tedavisinde iyot ve potasyum takviyesi yapılabilir.
  • Tiroid bezinin küçültülmesine yönelik olarak radyoaktif iyot tedavisi kullanılabilir. Bu yöntem tiroid bezinin aşırı hormon ürettiği durumlarda tercih edilmektedir.
  • İlaçlarla küçültülemeyen tiroid bezi ilerleyen aşamalarda tiroidektomi adı verilen ameliyatla çıkarılabilir.

Tiroid kanserinde erken tanı ve tarama mümkün müdür? Tiroid fonksiyon testleri nelerdir? Nasıl teşhis edilir?

Tıbbi geçmiş ve fiziksel muayene

Fiziksel muayenede baş boyun bölgesinde burun, ağız, boğaz, yüz kasları ve boyundaki lenf bezlerine bakılarak tiroid kanserine ait belirtiler araştırılır ve kişinin bu hastalıkla ilgili geçmişi incelenerek ailede tiroid kanseri hikayesi sorgulanır.

Tiroid foksiyon testi

Tiroid uyarıcı hormonun değerlerini kan testi ile ölçmek mümkündür (TSH veya tirotropin). Bu sayede tiroid bezinin işleyişi kontrol edilir. Hipofiz bezi tarafından dengede tutulan TSH seviyesi yüksek olduğunda tiroid yeteri kadar hormon üretemiyor anlamına gelir. Bu durumda görüntüleme testlerine (ultrason ya da radyoiyodin görüntüleme) başvurularak tiroid kontrol edilir. Unutulmaması gereken nokta; tiroid kanserinde TSH seviyesinin genellikle normal olmasıdır.

T3 ve T4 (tiroid hormonları)

T3 ve T4 hormonları tiroid bezi tarafından üretilir. Bu hormon seviyelerindeki oynama tiroid bezi işleyişindeki anormalliği gösterebilir. Hatırlanması gereken ise, tiroid kanserinde T3 ve T4 seviyelerinin normal olmasıdır.

Tiroglobülin

Tiroid kanserinde ilk başvurulan tedavi seçeneği cerrahidir. Ardından radyoaktif iyot kullanılarak olası kalan tiroid kanserinin yok edilmesi hedeflenir. Uygulanan bu tedaviler, kanda tiroglobülin seviyesini oldukça azaltır. Ancak, tedavi sonrasında tiroglobülin seviyesinin düşmemiş olması tiroid kanserinin halen varolduğuna dair bir işarettir.

Kalsitonin

Kalsitonin vücutta kalsiyum kullanımını kontrol altında tutan hormondur. Tiroidde bulunan C hücreleri tarafından üretilen bu hormon, meduller tiroid kanserinin gelişmesine neden olabilir. Bu durumda kanda kalsitonin seviyesine bakılarak meduller tiroid kanserinin varlığı ya da tedavi sonrası yine bu kanser türünün tekrarlama durumu kontrol edilebilir.

Görüntüleme testleri

Görüntüleme testlerinde X ışınları, manyetik alan, ses dalgaları ya da radyoaktif madde kullanılır. Görüntüleme testleri şüpheli alanın kanser olup olmadığını anlamak, kanserin yayılımını tespit etmek, tedavinin etkinliğini belirlemek ve kanserin tekrarlama eğilimini incelemek için uygulanan testlerdir. Ultrason, göğüs röntgeni, radyoiyodin görüntüleme, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve PET tomografi tiroid kanserlerinin teşhisinde sık kullanılan görüntüleme testleridir.

Ultrason

Ultrason, ses dalgaları kullanarak iç organları görüntüler. Bu görüntüleme testinde, boğazın ön tarafında tiroide yakın bir yere cildin üstünden jel sürülerek küçük mikrofona benzer bir alet yerleştirilir. Bu alet ses dalgaları yayar ve tiroid dokularından çıkan yankıları kaydeder. Bu yankılar, bilgisayar tarafından kesit görüntülere dönüştürülür. Bu test ağrıya neden olmaz ve radyasyon içermez. Ultrason, tiroid nodülünün katı ya da içi sıvı dolu (katı olan nodüller genellikle kanserdir) olup olmadığının anlaşılmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, uygulanan biyopside görüntüleme yaparak örnek alınan yerin doğru tespit edilmesine yardımcı olur ve varsa kanserin yakındaki lenf bezlerine yayılımını gösterir.

Radyoiyodin görüntüleme

Radyoaktif iyot (Iyot-131) testi, tiroid bezinin fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Daha çok radyoaktif iyotu tutan tiroid kanserlerinin (papiller ve foliküler) teşhisi ve yayılımını tespit etmekte kullanılmaktadır. Radyoaktif iyot içeren bir ilaç verilerek tiroid kanserinin iyotu tutması beklenir. Ardından özel bir kamera kullanılarak radyoaktivitenin yoğunlaştığı alan incelenir. Boynun ön tarafına yerleştirilen bir kamera ile tiroid bezlerindeki radyasyon miktarı ölçülür. Tiroidin anormalleşen alanlarında etrafını saran dokulara nazaran daha az radyoaktivite vardır. Bunlara soğuk nodüller denir. Bunun aksine, incelenen alanda daha fazla radyasyon varsa bunlar sıcak nodüller olarak adlandırılır ve bu nodüller genellikle kanser değildir. Ancak soğuk nodüller çoğu zaman karşımıza kanser olarak çıkar.

Radyoiyodin görüntüleme cerrahi sonrası tiroid kanserinin olası yayılımını da gösterir. Tiroid bezinin tamamının cerrahi ile alınması halinde bu yöntem, geride kalan olası tiroid kanser hücrelerinin belirlenmesinde fayda sağlar. Ayrıca, bu test kanda tiroid uyarıcı hormon (TSH ya da tirotropin) seviyesi yüksek olan hastalarda çok iyi sonuçlar vermektedir. Tiroid bezi alınan kişide test uygulanmadan 1-2 hafta önce tiroid hormon ilaçlarını kesmek TSH seviyesini yükseltecektir. Tiroid hormon ilaçlarının kesilmesi sonucu tiroid hormon seviyesini düşmesi, hipofiz bezinin daha fazla TSH salgılamasına yol açar. Buda varolan tiroid kanseri hücrelerinin radyoaktif iyotu tutmasına yol açar. Ayrıca, TSH seviyesini yükseltmenin bir başka yolu da görüntüleme öncesi hastaya damardan tirotropin vermektir.

Göğüs röntgeni

Birçok kanser türünde yayılımın en sık rastlandığı yerlerden biri akciğerlerdir. Bu nedenle, tiroid kanseri teşhisi koyulduğunda (ya da şüphelenildiğinde) göğüs röntgeni çekilerek kanserin akciğerlere yayılımı kontrol edilir. Ancak kanser bulunduğu bölgeyle sınırlı kalıp ilerlemediği sürece uzak bölgelerde görülmesi mümkün değildir.

Bilgisayarlı tomografi (BT)

Bilgisayarlı tomografi X ışınları kullanarak vücudun kesitsel görüntülerini alır. Göğüs röntgeninin aksine BT’de vücuda kontrast madde verilerek şüpheli bölgenin net görüntülenmesi sağlanır ve ardından farklı açılardan çok sayıda daha detaylı görüntü alınır. BT görüntülemesi tümörün yeri, şekli ve büyüklüğü hakkında bilgi verir ve kansere bağlı büyüyen lenf bezlerinin ve kanserin yayılımının tespit edilmesini sağlar. Ayrıca, biyopsiye eşlik ederek şüpheli alandan örnek alınmasında yardımcı olur.

Ancak, BT taramasındaki görüntülemede hastaya verilen kontrast maddenin iyot içermesi radyoaktif iyot testini engelleyebilir. Bu nedenle, tiroid kanseri teşhisinde BT (bilgisayarlı tomografi) yerine daha çok MR (manyetik rezonans görüntüleme) tercih edilir.

Manyetik rezonans görüntüleme (MR)

MR, vücutta bulunan yumuşak dokuların detaylı görüntüsünü alır. Bu görüntülemeyi yaparken X ışınları yerine radyo dalgaları ve güçlü mıknatıslar kullanır. Radyo dalgalarından gelen enerji emilir ve şüpheli bölgeye gönderilir. Bilgisayar elde edilen görüntüyü detaylı kesit resimler haline getirir. Bu görüntüleme öncesi verilen kontrast madde ile daha detaylı bir görüntü elde etmek mümkündür.

MR, tiroid ve çevresinde olası kanser gelişimini belirlemekte kullanılabilir. Tiroid görüntülemede ilk uygulanan yöntem genellikle ultrason olsa da, MR testi ile tiroid bezi gibi yumuşak dokuların detaylı görüntüsü elde edilebilir.

Pozitron emisyon tomografi (PET)

Organ ve dokularda ortaya çıkan fonksiyonel değişikleri göstermesi için şeker türevi olan ve pozitron ışıması yapan FDG adı verilen radyoaktif izotop (florodeoksiglukoz) damar yolu ile hastaya enjekte edilir. Kanser hücreleri beslendikleri bu şekeri algılayarak enjekte edilen izotopa yapışırlar. Pet makinesi yapışan bu kanser hücrelerini tespit eder. Tüm vücudu görüntüleyen PET, kanserin lenf bezlerine ve diğer bölgelere yayılımını tespit eden bir görüntüleme testidir. Bu test radyoaktif iyot tutmayan tiroid kanserlerinin (meduller tiroid kanserleri) tespit edilmesinde oldukça fayda sağlar.

Bazı teknolojik makinalar, hem PET hemde BT görüntülemesi yapabilir (PET/BT görüntüleme). Bu teknik ile daha detaylı görüntüleme elde edilmesi mümkündür.

Ses teli muayenesi (laringoskopi)

Tiroid tümörleri zaman zaman ses tellerini etkiler. Tiroid kanserinin tedavisi için cerrahi müdahale uygulanacaksa, ses tellerinin sağlıklı bir şekilde alınıp alınamayacağını görmek için laringoskopi yapılır. Bu muayenede ucunda kamera bulunan ince, ışıklı bir tüp boğazdan sokulurken özel bir ayna veya laringoskop ile ses telleri görüntülenir.

Biyopsi

Boyunda şişlik ve/veya nodül görüldüğünde biyopsiden önce yapılan bazı testler vardır. Kan testleri, ultrason veya radyoiyodin görüntülemesi (radyoaktif iyot testi) gibi testler tiroid kanserini tespit edebilir. Ancak kesin teşhis biyopsi ile gerçekleşir. Nodülün büyüklüğü biyopsinin şeklini belirleyecektir. Genellikle lokal anestezi kullanılarak yapılan ince iğne biyopsisinde ortası delikli, ince bir iğne ultrason eşliğinde doğrudan nodüle sokularak hücre örneği alınır ve laboratuvar ortamında incelenerek teşhis koyulur. Ancak ince iğne biyopsisinde sonuçlar bazen belirleyici olmayabilir. Bu durumda sonuçtan emin olmak için BRAF veya RET/PTC genlerinde mutasyon (değişiklik) olup olmadığına bakılır. Mutasyon (değişiklikler) tiroid kanserinin varlığını kanıtlar ve bu sayede en doğru tedavinin belirlenmesi sağlanır.

İnce iğne biyopsi sonuçları kanserin varlığını gösteriyorsa ardından kalın iğne biyopsisi (ortası delikli daha kalın bir iğne ile nodülün daha fazla alınması sağlanabilir) veya açık biyopsi uygulanabilir ya da lobektomi yöntemiyle tiroid bezinin yarısı alınabilir. Birçok kanser türünün tedavisinde tüm tiroid bezlerinin alınması (tamamlayıcı tiroidektomi) gerekli olsa da yine de lobektomi, erken evre bazı kanser türlerinde ana tedavi olarak kullanılabilir.

Tiroid kanserinde evreleme nasıl yapılır?

Tiroid kanseri teşhis edildiğinde, evrelenmesi veya yayılım durumunun belirlenmesi gerekir. Bu sayede, uygulanacak tedavi planı şekillenir. Evreleme, kanserin tiroide veya vücudun diğer bölgelerine yayılım durumuna ve yayılım söz konusu olduysa, vücudun hangi bölgelerine yayıldığına göre belirlenir. Bir başka deyişle, buna hastalığın derinlik ve genişlik ölçümü de denilebilir. Bazen teşhis sırasında kanserin evresi belirlenebilir veya emin olmak için ilave testlerin [Ultrason, göğüs röntgeni, BT(bilgisayarlı tomografi), MR (manyetik rezonans görüntüleme), PET BT gibi] uygulanması gerekebilir. Sonrasında tiroid ve kanserin yayılım durumuna bakılarak etkin tedavinin planlaması yapılır.

Evreleme yapılırken hastalığın yayılım alanı ve ne kadar agresif olduğunu bilmek önemlidir. 0’dan IV’e kadar sıralanmış olan evreler kanserin ilerleme derecesini göstermektedir. Kanserin en ilerlemiş evresi IV rakamı ile ifade edilir. 0 evresi ise, kanserin erken evrede olduğunu belirtir. Tiroid kanserinde evreleme diğer kanser türlerinden farklı olarak hastanın yaşı ve alt türüne bağlı olarak yapılır.

Tiroid kanserinin türüne göre her evrenin ifade ettiği özellikleri kısaca şöyle açıklayabiliriz:

45 yaş altı papiller ve foliküler tiroid kanseri evrelemesi

Evre I: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve tiroidde ya da yakındaki dokularda ve lenf bezlerinde bulunabilir veya bulunmayabilir. Ancak uzak bölgelerde yayılım görülmez.

Evre II: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve kanser tiroidden uzak bölgelere (akciğerler veya kemikler) yayılım gösterir. Lenf bezlerine yayılabilir ya da yayılmayabilir.

45 yaş ve üzeri papiller ve foliküler tiroid kanseri evrelemesi

Evre I: Tümör 2 cm veya daha küçüktür ve tiroid dışına ilerlememiştir.

Evre II: Tümör 2 ile 4 cm arasındadır ve tiroid dışına ilerlememiştir.

Papiller ve foliküler tiroid kanserinin III’üncü evresi

Evre IIIa: Tümör 4 cm’den büyüktür ve sadece tiroiddedir. Ya da tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve kanser hemen tiroidin dışındaki dokulara yayılmıştır, ancak lenf bezlerinde görülmez.

Evre IIIb: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve kanser hemen tiroid dışındaki dokulara yayılabilir, ayrıca soluk borusu ya da gırtlak yakınındaki lenf bezlerine ilerler.

Papiller ve foliküler tiroid kanserinin IV’üncü evresi

Evre IVa: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve tiroid bezinin ötesinde ve boynun yakın dokularında gelişir. Yakın lenf bezlerine yayılım gösterebilir ya da yayılım göstermeyebilir. Ya da tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve az da olsa tiroid dışına ilerlemiştir. Boyundaki bazı lenf bezlerine, göğsün üst kısmındaki ya da boğazın arka tarafındaki lenf bezlerine yayılmıştır.

Evre IVb: Kanser omurganın ön tarafındaki dokularda ya da akciğerlerin arasındaki alanda bulunan damarlarda gelişir. Yakın lenf bezlerine yayılabilir ya da yayılmayabilir.

Evre IVc: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve vücudun uzak bölgelerine (akciğerler ve kemikler) yayılım gösterir, lenf bezlerine ilerleyebilir ya da ilerlemeyebilir.

Meduller tiroid kanseri evrelemesi

Evre I: Tümör 2 cm veya daha küçüktür ve tiroidin dışına ilerlememiştir.

Evre II: Tümör 2 cm’den büyüktür ve tiroid dışına ilerlememiştir. Ya da tümör herhangi bir büyüklüktedir ve hemen tiroid dışındaki dokulara ilerler, ancak lenf bezlerinde yayılım göstermez.

Evre III: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve soluk borusu ve gırtlak yakınındaki lenf bezlerine yayılım gösterir. Ayrıca tiroidin hemen dışındaki dokulara ilerleyebilir veya ilerlemeyebilir.

Meduller tiroid kanserinin IV’üncü evresi

Evre IVa: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve tiroidin ötesinde ve boyundaki yakın dokularda gelişir. Ya da tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve az da olsa tiroid dışına ilerlemiştir. Boyundaki lenf bezlerine veya göğsün üst kısmındaki ya da boğazın arka tarafındaki lenf bezlerine yayılım gösterir.

Evre IVb: Kanser omurganın ön tarafındaki dokularda ya da akciğerlerin arasındaki alanda bulunan damarlarda gelişir. Yakın lenf bezlerine yayılabilir ya da yayılmayabilir.

Evre IVc: Tümör herhangi bir büyüklükte olabilir ve vücudun uzak bölgelerine (akciğerler ve kemikler) yayılım gösterir, lenf bezlerine ilerleyebilir ya da ilerlemeyebilir.

Anaplastik tiroid kanserinde evreleme

Anaplastik tiroid kanseri hızlı gelişir ve teşhis edildiğinde genellikle boyun bölgesinde yayılım göstermiş olur. Bu nedenle de teşhis edildiğinde asgari IV’üncü evrede olduğu kabul edilir.

Evre IVa: Tümör tiroiddedir. Lenf bezlerine yayılabilir ya da yayılmayabilir.

Evre IVb: Tümör tiroidin hemen dışındaki dokulara ilerlemiştir. Lenf bezlerine yayılabilir ya da yayılmayabilir.

Evre IVc: Kanser vücudun diğer bölgelerine (akciğerler ve kemikler vb.) ilerler. Lenf bezlerine yayılabilir ya da yayılmayabilir.

Tiroid kanseri nasıl tedavi edilir?

Tiroid kanserinde uygulanan ilk tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahiden sonra radyasyon tedavisi ve sonra da hormon tedavisi tiroid kanserinde etkin diğer tedavi yöntemleridir.

Vücudun uzak bölgelerine yayılım göstermeyen tiroid kanserlerinin çoğu cerrahi ile tamamen iyileştirilebilir. Kanserin bulunduğu tiroid bezinin tamamı ya da tamamına yakını alınarak hastalığın yayılımı ve tekrarlama riski engellenmiş olacaktır. Ancak tiroid bezi tamamen çıkarılırken ses tellerine giden sinirlerin ve boğazın arkasında yer alan ve kanda kalsiyum seviyesini ayarlayan hormonu salgılayan paratiroid bezlerinin korunması önemlidir.

Cerrahinin ardından uygulanan radyoaktif iyot tedavisi ile cerrahi sonrası kalan olası kanserin yok edilmesi hedeflenir. Bunun yanında, tiroid bezinin cerrahi ile alınması sonucu hasta tiroid hormonu üretemez. Bu durumda, hormon kaybını telafi etmek için hastaya tiroid hormonu tedavisi uygulanacaktır.

Kemoterapi tiroid kanser türlerinin çoğu için çok da etkili bir tedavi yöntemi değildir. Nadiren de olsa anaplastik tiroid kanseri tedavisinde dıştan radyoterapi ile birlikte uygulanır. Bazen de uygulanan diğer kanser tedavilerinden yanıt alınamayan ileri evre tiroid kanserlerinde başvurulan bir yöntemdir.

Akıllı tedavi olarak adlandırılan Sorafenib (Neksavar®) ve Lenvatinib (Lenvima®) gibi hedefe yönelik tedaviler, radyoaktif iyot tedavisine yanıt alınamayan papiller ve foliküler tiroid kanserlerinde hastalığın gelişimini durdurmak için kullanılır. Bu alanda Lenvatinib 13 Şubat 2015’te FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayı almıştır.

Tedavi yöntemleri hakkında detaylı bilgiyi sonraki konu başlıklarımızda bulabilirsiniz.

Tiroid kanseri ameliyatı

Cerrahi, tiroid kanserlerinin hemen hemen tüm türlerinde ana tedavi olarak uygulanır.

Ayrıca, biyopsi sırasında kanser teşhisi koyulması halinde tiroid bezinin tamamı ya da kanserli kısmının alınması için cerrahi uygulanması mümkündür.

Lobektomi

Lobektomi, tiroid bezi dışına yayılım göstermeyen (bölgesel) papiller ve foliküler tiroid kanserlerinin tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Bazen de biyopsi ile net sonuç alınamayan durumlarda teşhis için uygulanabilir.

Boynun ön tarafından 2-3 cm’lik bir kesi açılarak tiroide ulaşılır. Kanserin varlığı tespit edilirse bulunduğu lob ile birlikte istmus (sağ ve sol lobu birbirine bağlayan kanal) alınır. Ayrıca, cerrahi sırasında boyundaki lenf bezlerine yayılım belirlenirse kanserli bölgeyle birlikte büyüyen bu lenf bezleri de alınır.

Lobektominin bir avantajı, geride bırakılan tiroid bezi tarafından üretilen tiroid hormonu sayesinde hastanın ilave bir hormon tedavisi görmesine gerek olmamasıdır. Ancak, geride kalan tiroid bezi tarafından salgılanan hormon, tedavi sonrası kanserin olası tekrarlama riskine karşı radyoiyodin görüntüleme ve tiroglobülin kan testlerinin düzenli olarak yapılmasını engelleyebilir.

Tiroidektomi

Tiroidektomi tiroid bezinin alınması için en sık başvurulan cerrahi yöntemdir. Boynun ön tarafından 1-2 cm’lik bir kesi açılarak uygulanan yöntemde, tiroid bezinin tamamı ya da tamamına yakını alınabilir. Ayrıca, cerrahi sırasında boyundaki lenf bezlerine yayılım tespit edilmesi halinde kanserli bölgeyle birlikte büyüyen bu lenf bezleri de alınır.

Tiroidektomi işlemi sonrası büyük olasılıkla radyoaktif iyot tedavisi uygulanacak, ardından hastaya tiroid hormonu verilecektir. Hormon seviyesini düzenlemek amacıyla verilen bu hormon hapı (levotiroksin) hergün bir tane olarak alınır.

Bu cerrahi yöntemin lobektomiye nazaran avantajı; radyoaktif iyot görüntüleme ve tiroglobülin kan testi ile kanserin tekrarlama riskinin gözlenebilmesidir.

Tiroid kanserinde radyoaktif iyot tedavisi ve radyoterapi

Radyoaktif iyot tedavisi, cerrahi sonrası geride kalan tiroid kanserini yok etmek için kullanılır. Bu tedavi yönteminin özellikle papiller ve foliküler tiroid kanseri hastalarının yaşam sürelerine önemli katkıda bulunduğu görülmektedir.

Cerrahi sonrasında sıvı olarak ya da hap olarak ağızdan verilen radyoaktif iyot [I-131 (RAI)], tiroid bezi hücrelerinde toplanır ve yaydığı radyasyon vücudun diğer bölgelerine çok fazla zarar vermeden tiroid hücrelerinin büyümesini durdurur ve çalışmasını engeller. Böylece, kanserli tiroid dokuları yok edilir.

Radyoaktif iyot tedavisinden 2-4 hafta öncesinde hormon hapı kullanımı durdurularak tedavinin etkinliğinin artırılması amaçlanır. Ancak bu durum hastanın tiroid yetersizliği ile (hipotiroid) karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Bu durumu telafi etmek için tedavi sonrasında plan yapılması hastanın tedavi sonrası yaşam kalitesini artırmaktadır. Ayrıca, 10-15 günlük iyottan fakir bir diyet tedavi başarısına katkı sağlayacaktır.

Dıştan radyoterapi

Dıştan radyoterapi, vücudun dışından yüksek radyasyon enerjisi göndererek kanser hücrelerini öldürmek için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu radyoterapi yöntemi, iyot tutmadığı için radyoaktif iyot tedavisine yanıt vermeyen anaplastik ve meduller tiroid kanserlerinde fayda sağlayan bir tedavidir.

Hormon tedavisi

Tiroid bezinin bir kısmı ya da tümü alındıktan sonra vücut metabolizmasını düzenleyecek hormon üretimi olmayacaktır. Bu da tiroidin yetersiz kalması (hipotiroidizm) anlamına gelir ve aşırı yorgunluk, kilo alımı ve cildin kuruması gibi yan etkilere neden olur. Bunu telafi etmek için hastanın yaşadığı sürece düzenli olarak tiroid hormon ilacı kullanması gerekir. Cerrahinin ardından radyoaktif iyot tedavisi sonrası günde bir kere kullanılmak üzere levotiroksin adlı tiroid hormon ilacı verilebilir. Ayrıca düzenli yapılan kan testleri ile tiroid hormon seviyelerinin kontrol edilmesi gerekir.

Tiroid kanserinde kemoterapi ve hedefe yönelik ilaçlarla tedavi

Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için uygulanan ilaç tedavisidir. Kemoterapi tedavisi ağızdan veya damar yoluyla enjekte edilerek kullanılan kanser ilaçlarını içermektedir. Bu ilaçlar, kan dolaşımı yoluyla tüm vücudu dolaşıp kanserin baş boyun bölgesinin ötesinde, vücuda yayılmış tüm kanserin tedavisinde etkili olmaktadır.

Kemoterapi tiroid kanser türlerinin çoğu için çok da etkili bir tedavi yöntemi değildir. Nadiren de olsa anaplastik tiroid kanseri tedavisinde dıştan radyoterapi ile birlikte uygulanır. Bazen de uygulanan diğer kanser tedavilerinden yanıt alınamayan ileri evre tiroid kanserlerinde başvurulan bir yöntemdir.

Hedefe yönelik tedavi

Hücre içinde kansere neden olan değişiklikler hakkında daha fazla bilgi edinildikçe, bu değişiklikleri hedefleyen yeni ilaçlar geliştirmeye devam edilmektedir. Hedefe yönelik kullanılan bu ilaçlar, standart kemoterapi ilaçlarından farklı çalışır. Kemoterapi ilaçlarının tedavide etkili olamadığı durumlarda hedefe yönelik ilaçlar tercih edilebilir.

Papiller ve foliküler tiroid kanserinde hedefe yönelik ilaçlar

Tiroidde gelişen bu iki kanser türü cerrahi ve radyoaktif iyot yöntemiyle tedavi edilebilmektedir. Ancak bu tür tedavilere yanıt alınamadığında uygulanan bazı hedefe yönelik tedaviler mevcuttur.

Tirozin kinaz inhibitörü olan sorafenib (Neksavar®) ve lenvatinib (Lenvima®), tümörün gelişmesini sağlayan yeni kan damarlarının oluşumunu engeller; kanser hücreleri tarafından üretilen ve bu hücrelerin gelişimini sağlayan bazı proteinleri hedef alır.

Hedefe yönelik bu tedaviler, radyoaktif iyot tedavisine yanıt alınamayan papiller ve foliküler tiroid kanserlerinde hastalığın gelişimini durdurmak için kullanılır. Ancak bu tedavilerin hastaların yaşam sürelerine katkısı halen netlik kazanmamıştır. Ayrıca sunitinib (Sutent®), pazopanib (Votrient®) ve vandetanib tedavilerinin, tiroid kanserlerinin bu türleri üzerindeki etkisi halen araştırma konusu olsa da umut vadettiği bir gerçektir.

Meduller tiroid kanseri tedavisinde hedefe yönelik ilaçlar

Meduller tiroid kanserinde hormonal tedaviler (radyoaktif iyot tedavisi gibi) çok da etkili olmadığı için hedefe yönelik tedavi çalışmalarına ağırlık verilmiştir.

Vandetanib (Caprelsa®) adlı hedefe yönelik ilacın ileri evre meduller tiroid kanserinin gelişimini kısa süre de olsa durdurduğu gözlenmiştir. Ancak bu ilacın hastaların yaşam süresine katkısı halen araştırma konusudur. Bunun yanında Cabozantinib (Cometriq®) meduller tiroid kanserinin gelişimini daha uzun süre durdurduğu gözlenmiştir, ancak yine hastaların yaşam sürelerine katkısı henüz netlik kazanmış değildir.

Meduller tiroid kanseri tedavisinde umut vadeden birkaç başka hedefe yönelik ilaç mevcuttur. Diğer tedavilerden (cerrahi, radyoaktif iyot tedavisi gibi) yanıt alınamadığında veya uygulanan vandetanib ve kabozantinib tedavileri sonuç vermediğinde; sorafenib (Neksavar®) ve sunitinib (Sutent®) kullanılan diğer hedefe yönelik tedavilerdir.

Tiroid kanserinde immünoterapi

Tiroid kanserinde henüz onay alan bir immünoterapi yöntemi yoktur. Öte yandan cerrahi ve gerekirse radyoaktif iyot tedavisi ile tiroid kanserlerinin çoğunlukla tamamen tedavi edilmesi, immünoterapilerin bu alanda çalışılmasını kısmen geri plana itmiştir. Bu konudaki gelişmeleri yakın takip edip, olumlu bir gelişme olması halinde sizlerle paylaşıyor olacağız.

İmmünoterapiler görece olarak yeni nesil kanser tedavileridir. Birçok çeşitleri olmakla birlikte en etkili immünoterapi ilaçları immün kontrol noktası baskılayıcıları olarak adlandırılan ilaçlardır (günümüzde çeşitli kanserlerin tedavisinde kullanılmak üzere FDA onayı alan bu grup ilaçlar ipilimumab, nivolumab, pembrolizumab, atezolizumabdır).

İmmünoterapiler, kanser hücrelerini direk öldürmek yerine, bağışıklık sistemimizin bu işi üstlenmesi için dolaylı yoldan etki eden ilaçlardır. Klasik kemoterapi ilaçlarından farklı olarak daha uzun süreli hastalık kontrolü ve daha az yan etki özelliklerine sahiplerdir.

Tiroid kanserinde ısı – hipertermi tedavisi

Isı tedavisi veya termoterapi olarak da bilinen hipertermi, kanser tedavisinin 5. ayağı olarak adlandırılmaktadır (cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi ve hipertermi). Tiroid kanserinde hiperterminin etkinliği çeşitli çalışmalarla gösterilmeye çalışılmıştır ve şimdiye kadar hipertermi rutin tiroid kanseri tedavisinde yerini alacak kadar etkin bulunmamıştır. Bununla birlikte 2016 Şubat ayında Oncotarget adlı dergide yayımlanan bir çalışma, hiperterminin ısı şok protein (Hsp70) inhibitörleri ile birlikte uygulandığı yeni bir yöntemin bu alanda potansiyeli olduğunu göstermiştir.

Hipertermi, vücut dokusunun yüksek ısıya (39 – 44 °C arası) maruz bırakılmasıyla uygulanan tamamlayıcı bir kanser tedavi yöntemidir.

Araştırmalar yüksek ısının normal dokulara çok az zarar vererek kanser hücrelerine hasar verdiğini veya öldürdüğünü göstermiştir. Hipertermi, kanser hücrelerini öldürerek ve hücrelerdeki proteinlere ve yapıya zarar vererek, kanserin bağışıklık sistemi tarafından fark edilmesini sağlayarak tümörü küçültebilir.

Hipertermi - ısı ile tedavi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.