Zerdeçal ve kurkumin nedir?

Kurkumin, zerdeçal bitkisinin köklerinden elde edilen, sarı-turuncu renkli bir maddedir. Özellikle Asya ülkelerinde yemeklerde sıklıkla kullanılan köri baharatının da ana maddesidir. Binlerce yıldır geleneksel Hint ve Çin tıbbında önemli yere sahip olan kurkumin, birkaç on yıldır özellikle kanser alanında bilimsel çalışmaların da ilgi odağı olmuştur. Şimdiye dek yapılan laboratuvar çalışmalarında kurkuminin özellikle anti-inflamatuar ve antikanser özelliklerine dair birtakım olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ancak bu bulgular henüz klinik çalışmalarla doğrulanmadığından insanlar üzerindeki etkisi net olarak bilinmemektedir. Yan etki, maliyet ve ulaşılabilirlik konusundaki avantajları ve laboratuvar çalışmalarından elde edilen olumlu sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda, kurkuminin üzerinde çalışılmaya değer bir madde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak klinik çalışmalarla elde edilen yeterli güvenilir kanıtların bulunmaması ve ilaç etkileşimi potansiyelinin olması nedeniyle şu an için tıbbi amaçlı kullanımından kaçınmak en doğru yaklaşım olacaktır.

Zerdeçal (Kurkumin) tarihçesi nasıldır?

Hint safranı olarak da bilinen zerdeçal (turmerik), zencefilgiller familyasına ait çok yıllık otsu bir bitkidir. 300’den fazla aktif bileşeni barındırsa da köklerinden elde edilen sarı-turuncu pigment özelliğindeki bir madde, bitkinin tıbbi özelliklerinin dayandırıldığı temel biyolojik aktif bileşenidir. Yaklaşık 200 yıl önce kurkumin olarak adlandırılan bu madde, özellikle Asya ülkelerinde yemeklerde sıklıkla kullanılan köri baharatının da ana maddesidir. Ayrıca E100 koduyla gıda renklendiricisi olarak da kullanılmaktadır.

Kurkumin, Asya’da -özellikle de geleneksel Hint tıbbında- 2500 yıldan fazla bir geçmişe sahiptir. Binlerce yıldır yara iyileşmesi, sivilce, yanık, çeşitli cilt hastalıkları, göz infeksiyonları, sinüzit, romatizma, depresyon, stres, hazımsızlık gibi çeşitli sağlık problemlerinde kullanılmıştır. Kurkuminin hastalıkların tedavisinde kullanımına ilişkin ilk bilimsel çalışma 1937 yılında yayımlanmış, daha sonra 1949 yılında yayımlanan bir çalışmada antibakteriyel etkinliğine ilişkin umut verici sonuçlar elde edilmesiyle çalışmalar hız kazanmıştır.

Kurkuminin; birtakım aracı molekül, enzim ve faktörlere karşı etkileri üzerine çalışılmış ve antimikrobiyal, anti-inflamatuar etkileri ile bağışıklık sistemini düzenleyici, böbreği-karaciğeri koruyucu, kan şekerini düşürücü birtakım etkileri gösterilmiştir. Bazı çalışmalarda anti-inflamatuar etkinliğinin gösterilmesi ve inflamasyonun (yangı) kanserde rol oynayan etmenlerden olması, kurkuminin kanserin önlenmesi ve tedavisinde kullanılabileceği düşüncesini doğurmuştur. 1985 yılında Dr. Kuttan’ın, laboratuvar çalışmalarında kurkuminin antikanser aktivitesinin olabileceğini göstermesiyle, araştırmalar bu alana yönelmiştir. Son dönemlerde ise kanserde özellikle koruyucu etkisi üzerine odaklanılmıştır. Kurkumin; düşük yan etki riski, düşük maliyet, kolay ulaşılabilirlik gibi özellikleriyle ideal koruyucu ajan profili çizmektedir. Ancak bağırsaklardan emilim oranının düşüklüğü, ilaçlarla etkileşme potansiyelinin yüksekliği ve etkinliğine dair mevcut kanıtların yetersizliği bu noktadaki engelleridir.

Kurkuminin kanserdeki etkileri üzerine yapılan laboratuvar çalışmalarının sonuçları nelerdir?

Yapılan birçok laboratuvar çalışmasında kurkuminin gerek tedavi gerekse korunma noktasında birtakım anti-kanser özellikleri saptanmıştır. Literatürde kurkuminin çeşitli tümör hücrelerinde, hücre çoğalmasını engelleyici (anti-proliferatif) etkilerinin araştırıldığı birçok laboratuvar çalışması mevcuttur. Bunlardan birinde; kurkumin, rahim kanserli hücre serilerinde hücre çoğalmasını engellemiştir. Fareler üzerinde yapılan bir başka çalışmada ise; kurkumin prostat kanserli hücrelerde çoğalmayı anlamlı derecede engellemiştir. Yine fareler üzerinde yapılan bir çalışmada da farelerin bir kısmı kurkuminle beslendikten sonra farelere yemek borusunda kansere neden olabilen bir madde enjekte edilmiş ve sonuçta kurkuminle beslenen farelerde hücre çoğalması belirteçlerinin anlamlı derece daha düşük olduğu görülmüştür.

Kurkuminin kanserin yayılmasını engelleyici özelliğinin araştırıldığı bir çalışmada ise; prostat kanserli hücrelerde yayılımı engellediği görülmüştür. Yine bir başka çalışmada da kurkumin meme kanserinde yayılımı engelleyici etki göstermiştir.

Bazı çalışmalarda da kurkuminin kemoterapi veya radyoterapiyle birlikte kullanımının etkileri değerlendirilmiştir. Biri 2013, diğer 2014 yılında yayımlanan iki çalışmada; kurkumin kalınbağırsak kanserli hücre serilerinde, kemoterapi ilacı 5-Fluorouracil’in duyarlılığını artırmıştır. 2014 yılında yayımlanan bir başka çalışmada da baş-boyun kanserli hücre serilerinde, bir diğer kemoterapi ilacı sisplatinin etkinliğini artırmıştır. Yine yumurtalık kanseri hücrelerinde sisplatinin etkinliğini artırdığını raporlayan çalışma da mevcuttur. Bir başka çalışmada ise; lenf kanserinde radyoterapinin duyarlılığını artırdığı raporlanmıştır.

Kurkuminin antikanser etkilerinden üzerinde en çok çalışılanlardan biri de korunmadır. Bu çalışmalardan birinde; kurkuminin, ağız boşluğu kanseri gelişimini baskılayabileceği raporlanmıştır. Fareler üzerinde yapılan bir çalışmada ise; bağırsaklarda polip gelişimini önleyerek, kalın bağırsak kanserine karşı koruyucu etki gösterebileceği belirtilmiştir.

Kurkuminin kanserdeki etkileri üzerine yapılan klinik çalışmaların sonuçları nelerdir?

Kurkuminin kanserin önlenmesi veya tedavisindeki etkilerine yönelik oldukça az sayıda klinik çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar da (birkaçı hariç) az sayıda olgu içeren başlangıç aşamasındaki çalışmalardır. Olgu sayısı nispeten yüksek çalışmalardan birinde; kalınbağırsak kanserli 126 hastaya cerrahi öncesi dönemde verilen kurkuminin, kilo kaybını azalttığı ve genel olarak sağlığı geliştirdiği belirtilmiştir. Cerrahi müdahale sonrası takip altında tutan prostat kanserli 199 hasta ile yapılan bir diğer çalışmada ise; yeşil çay, nar, brokoli ve kurkuminden oluşan bir karışımın verildiği hastalarda, tedavi sonrası 6 aylık dönemde PSA (Prostat Spesifik Antijen) artış oranı % 63.8 daha düşük bulunmuştur.

Bazı başlangıç çalışmalarında; radyoterapiye bağlı yan etkilerin ve semptomların azaltılmasında birtakım olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Radyoterapi alan baş-boyun kanserli 50 hastanın katılımıyla yapılan bir başlangıç çalışmasında; sandal ağacı yağı ve kurkumin içeren bir krem radyasyon dermatitinin (radyasyona bağlı cilt yangısı) önlenmesinde etkili olmuştur. Radyoterapi alan meme kanserli 30 hasta üzerinde yapılan benzer bir başka çalışmada ise; kurkumin, radyasyon dermatitinin şiddetini ve cilt soyulmalarını azaltmıştır. Cilt, genital bölge, meme veya ağız içinde kansere bağlı lezyonları olan 62 hastanın katılımıyla yapılan bir çalışmada da; kurkumin şikayetlerde rahatlama sağlamıştır.

2008’de yayımlanan ve ileri evre pankreas kanserli 25 hastanın katılımıyla yapılan bir çalışmada; bir hastada hastalık 18 aydan uzun süre stabil seyretmiş; bir hastada da tümör %73 küçülme göstermiştir. Ancak diğer hastalarda herhangi bir olumlu yanıt elde edilememiştir. Bir başka klinik çalışmada da; kurkumin ileri evre pankreas kanserli 17 hastada, kemoterapi ilacı gemsitabinle kombine edilerek verilmiş ancak olumlu bir sonuç alınamadığı gibi 5 hastanın şikayetlerinde artış olmuştur.

Kurkuminin olası yan etki ve riskleri nelerdir?

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), kurkumini "genel olarak güvenli" olarak tanımlanmıştır. Nitekim literatürde de kurkumin kullanımıyla direkt ilişkili ciddi yan etkiler bildirilmemiştir. Ancak ilaç etkileşimlerine ilişkin literatürde güçlü kanıtlar mevcuttur. Başta kemoterapi ilaçları olmak üzere birçok ilaçla etkileşimine dair çalışmalar mevcuttur. Yine ilaçların metabolizmasında görevli enzimleri etkilediğine ilişkin çalışmalar da raporlanmıştır. Bir başka laboratuvar çalışmasında ise; kurkuminin kemoterapi ilaçlarının etkinliğini azaltabileceği belirtilmiştir.

Peki, o zaman ne yapmak gerekir?

Hayvan çalışmaları ve diğer laboratuvar çalışmalarından elde edilen sonuçlar, kurkuminin özellikle anti-inflamatuar ve antikanser özelliklerinin olabileceğine işaret etmektedir. Ancak laboratuvar ortamında veya hayvanlar üzerinde yapılan, insan fizyolojisinden uzak çalışmalar; klinik çalışmalar kadar değer taşımamaktadır. Nitekim kurkuminin tıbbi kullanımına ilişkin klinik çalışmalar da oldukça az sayıdadır, dolayısıyla insanlar üzerindeki etkileri net olarak bilinmemektedir. Bu yüzden kurkuminin herhangi bir sağlık durumunda kullanıma ilişkin güvenilir kanıtlar olduğunu söylemek güçtür. Nitekim henüz herhangi bir sağlık durumu için kullanımı da onaylanmamıştır. Kurkumin ve kurkumin içerikli ürünlerin kullanımına ilişkin bildirilen ciddi yan etkiler olmasa da özellikle kemoterapi ilaçları olmak üzere, ilaç etkileşimlerine ilişkin veriler mevcuttur. Bu noktada, şu an için bu ürünün tıbbi amaçlı kullanımından kaçınmakta yarar vardır.