Böbrek kanseri nedir?

Omurganın bir sağında bir de solunda olmak üzere toplam iki tane olan böbrekler yumruk büyüklüğünde, fasulyeyi andıran bir şekle sahiptir. Karnın arka duvarına yaslanmış durumdadır ve göğüs kafesinin alt bölümü tarafından korunur.

Her bir böbreğin üstünde böbreküstü bezleri yer alır. Hem böbrekler hem de böbreküstü bezleri, Greto fasyası olarak bilinen yağlı, ince fibröz (lifli) bir zar ile kaplıdır. Vücutta filtreleme görevi gören böbrek, kanla birlikte gelen atık maddeleri ayırarak filtreler. İdrar haline gelen bu maddeler, sidik borusundan geçerek mesaneye gelir ve idrar dışarı atılana kadar burada birikir.

Bunun yanında böbreklerin vücutta başka görevleri de vardır. Böbrekler, renin olarak adlandırılan hormonu salgılar. Bu hormon, vücutta kan basıncını ve sıvı dengesini düzenler. Yine böbrekler tarafından üretilen hormon eritropoietin, kırmızı kan hücrelerinin üretimini düzenlemektedir.

Böbrekler vücudumuz için önemli organlardır. Zaman zaman her iki böbreğin de işlevini yerine getiremediği görülmektedir. Bu durumda, böbrek yetmezliği sonucu hasta düzenli olarak diyaliz makinasına girer. Bu makinalar, sağlıklı böbreğin yapması gereken görevi yerine getirerek kanı filtreler. Bununla birlikte, böbrek nakli yapılarak tek böbrekle de normal, sağlıklı bir hayat sürülmesi mümkündür.

Böbreklerde, iyi huylu ve kötü huylu olarak adlandırılan birçok farklı kanser türü gelişebilir. Böbrekte kist gelişimi sık görülen bir durumdur ve iyi huylu olduğu için kanser olarak değerlendirilmez. Genellikle yaşamsal risk taşımayan böbrek kistlerinin çoğu zaman tedavi edilmesine bile gerek duyulmaz ve sadece izlenerek takip edilir. Bunun yanında böbrek kanseri kötü huyludur ve her kanser türünde olduğu gibi yaşamsal risk taşımaktadır. Böbrek kanseri genellikle ileri yaşlarda (60 yaş üstü) ortaya çıkar, ancak ailesel geçişli olan türleri daha erken yaşlarda görülebilmektedir. Daha çok erkeklerde görülen bu kanser türünün, tıpkı diğer birçok kanser türünde olduğu gibi erken teşhis sonrası uygulanan etkin tedavi yöntemleri ile tamamen iyileştirilmesi mümkündür.

Böbrek kanseri belirtileri nelerdir?

  • İdrarda kan (hematuri),
  • Nedensiz gelişen bel ağrısı,
  • Belde şişlik,
  • Halsizlik,
  • İştah kaybı,
  • Nedensiz kilo kaybı,
  • Nedensiz ve devam eden ateş ve
  • Kansızlık (anemi) gibi yaşanan bazı belirtiler böbrek kanserlerinde sıkça rastlanmaktadır.

Ancak, bu belirtilerin doğrudan böbrek kanseri ile ilişkilendirilmesi doğru değildir. Yaşanan enfeksiyon, böbrek taşı veya iyi huylu tümörler de bu tür belirtilere sebep olabilir. Bu durumda size düşen, vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurmanızdır. Bu sayede, erken tespit edilen sağlık sorununa, hızlıca çözüm bulunması mümkün olacaktır.

Böbrek kanseri nedenleri - risk faktörleri nelerdir?

Sigara: Sigara içmek, diğer birçok kanser türünde olduğu gibi renal (böbrek) hücreli karsinomda da önemli bir risk faktörüdür. Yazımızın başında size böbreklerin görevlerini ve işleyiş yapısını anlatmıştık. Bu doğrultudan hareketle sigaranın nasıl etken bir rol oynadığını kısaca şöyle izah edebiliriz: Sigara dumanının içinde bulunan kanserojen maddeler akciğerler tarafından emilir ve oradan da kana karışır. Vücudumuzda filtreleme görevi gören böbrekler tarafından süzülen kanserojen maddelerin bu aşamada hücrelere zarar verme olasılığı vardır. Buda, kanserin gelişme riskinin artması anlamına gelir. Sigara tüketimi arttıkça kanser riski de aynı oranda artacaktır. Bu durumda sigarayı bırakarak kanser olma riskin azaltılması sağlanabilir.

Yaş ve Cinsiyet: Böbrek kanseri genellikle ileri yaşlardaki (60 yaş üstü) erkeklerde sık görülmektedir. Bunun çalışılan ortamlardaki çevresel etkenler ve daha sık sigara kullanımından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Obezite: Aşırı kilo ve obeziteye bağlı insülin, östrojen ve büyüme faktörlerindeki artış ve kolestrol metabolizması veya bağışıklık sistemindeki değişiklikler, böbrek kanseri riskini artırabilir.

Spor yapmak: Düzenli spor yapmak kilo artışını engeller ve vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasını sağlar. Buda böbrek kanseri riskini azaltır.

Yüksek tansiyon: Yüksek tansiyonu düşürmek için kullanılan ilaçların böbrek kanseri riskini artırdığı düşünülmektedir. Ancak yüksek tansiyona bağlı vücutta oluşan değişikliklerin mi yoksa kullanılan tansiyon ilaçlarının mı risk oluşturduğunda dair henüz net bilgilere ulaşılamamıştır.

Kronik böbrek hastalıkları: Kronik böbrek hastalıklarına bağlı gelişen böbrek fonksiyonlarındaki azalmanın böbrek kanseri riskini artırdığı gözlenmektedir.

Organ nakli: Organ nakli yapılan kişilerde böbrek kanseri riski yaklaşık beş kat fazladır. Bu risk böbrek naklinde daha da artmaktadır.

Çevresel risk faktörleri: Bazı kimyasallara maruz kalmanın böbrek kanseri riskini artıran bir faktör olduğu bilinmektedir. Kadmiyum, arsenik, organik solvent ve özellikle trikloretilen renal (böbrek) hücreli kanser riskini arttıran kimyasal maddelerden bazılarıdır.

Genetik risk faktörleri: Ailenizden genetik olarak size geçen her bir hücrede bulunan DNA’da görülen değişiklikler, kansere neden olur. Nadir görülen bazı genetik durumların, böbrek kanserine neden olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, genetik renal (böbrek) hücreli kanser riski taşıyan kişilerin rutin sağlık kontrollerini aksatmamaları, kanserin erken teşhis edilmesine ve etkin tedavinin uygulanmasına imkan sağlar.

Nadir görülen bazı genetik durumlarda böbrek kanseri riski yüksektir. Renal (böbrek) hücreli kanserlerin yaklaşık %60’ında Von Hippel Lindau mutasyonu görülmüştür. Ayrıca genetik bozukluğa bağlı gelişen kalıtsal papiller renal hücreli kanser, Birt-Hogg-Dube (BHD) sendromu, kalıtsal leyomiyom renal(böbrek) hücreli kanser, Cowden hastalığı ve Li-Fraumeni sendromu gibi bazı hastalıkların, böbrek kanseri riskini artırdığı görülmektedir.

Renal - böbrek hücreli karsinom çeşitleri nelerdir?

Renal hücreli kanser, böbrek kanserlerinin en sık rastlanan türüdür. Öyle ki, teşhis edilen böbrek kanserlerinin yaklaşık %90’ı renal hücreli karsinomdur (RHK). Bu nedenle böbrek kanseri denildiğinde, aksi belirtilmedikçe renal hücreli kanser anlaşılmalıdır. Bu kanser türünde genellikle böbrek içinde tek bir tümör geliştiği görülür. Ancak, zaman zaman 2 veya daha fazla sayıda tümöre rastlanır hatta her iki böbrekte aynı anda birden fazla tümör görülebilir.

Renal hücreli karsinomun farklı alt türleri vardır. Bu alt türün tespit edilmesi, doğru tedavinin karar verilmesinde ve olası kalıtsal genetik bir durumun belirlenmesinde fayda sağlayacaktır.

Berrak hücreli karsinom

Renal hücreli karsinomların %70’i berrak hücrelidir. Böbrek kanserinin en sık rastlanan alt türünde hücreler çok soluk ya da berrak olarak görülebilir. Bu kanser türünün yaklaşık yarısı tanı anında evre I ve II’dir ve gelişen tümörlerin ortalama %45’inde böbrek toplardamar istilası gözlenmektedir. En sık metastaz gösterdiği yerler; akciğerler, karaciğer, yumuşak doku ve akciğer zarıdır.

Papiller renal (böbrek) hücreli karsinom

Renal hücreli kanserlerin 2’inci sıklıkta görülen alt türüdür. Böbrek kanserlerinin yaklaşık %10-15’i papiller renal kanserlerdir ve bunun çok az bir kısmında genetik bozukluk söz konusudur. İsminden de anlaşıldığı gibi, papil yapıyı oluşturmak için fibrovasküler çekirdeğin etrafında tek veya yalancı çok katlı hücre tabakasından oluşmuştur. Papiller renal hücreli kanser, berrak hücreli renal kanserden daha olumlu bir seyir izler. Öyle ki, 5 yıllık sağkalım oranı yaklaşık %90’dır ve çoğunlukla erken evrede tespit edilir.

Kromofob renal (böbrek) hücreli karsinom

Böbrek kanserlerinin yaklaşık %5’i kromofob renal hücreli kanserlerden oluşur. Berrak hücreli ve papiller renal hücreli kanserlere nazaran daha olumlu seyir gösteren bir böbrek kanseridir.

Renal hücreli kanserlerin %1’den az görülen türleri toplayıcı kanal karsinomu, multiloküler kistik renal hücreli kanser gibi alt tiplerdir. Bunun yanında her 100 böbrek kanserinin yaklaşık 5-10 tanesinde görülen değişici epitelyum hücreli kanser, daha çok çocuklarda rastlanan Wilms tümörü (nefroblastom) ve renal sarkom, diğer böbrek kanseri türleridir.

Böbrek kanserinde erken tanı ve tarama mümkün müdür? Nasıl teşhis edilir?

Hastanın şikayetleri ve geçmişi araştırılarak yapılan fiziksel muayene böbrek kanseri teşhisi için yapılan ilk müdahaledir. Sonrasında kan ve idrar testleri istenir. Fiziksel muayene, hastanın geçmişi ve laboratuvar testlerinden elde edilen sonuçlar bir sonraki adımda yapılacak araştırmaları belirlemektedir. Ardından, böbrekler ve etrafındaki tüm yapıların incelenmesi gerekecektir. Bu sebeple, MRI (manyetik rezonans görüntüleme), BT (bilgisayarlı tomografi), ultrasonografi veya intravenöz ürografi gibi bazı tetkikler de istenir.

Fiziksel muayenede özellikle karın bölgesinde böbreklere yakın bölgede normal dışı sertlik ya da kitle olup olmadığı araştırılır.

Ardından yapılan laboratuvar testlerinde hastanın genel sağlık durumuna bakılır ve olası kanserin yayılım durumu kontrol edilir. Bundan sonraki aşamada artık hastanın cerrahiye uygun olup olmadığına karar verilecektir.

Kan ve İdrar tahlili

Yapılan kan tahlili ile kırmızı kan hücreleri kontrol edilir. Test sonuçlarında kırmızı kan hücre sayısının fazla olması böbrek kanseri hücrelerinin daha fazla kırmızı kan hücresi üretmesine neden olan eritropoietin adındaki hormonu üretmesinden kaynaklanabilir. Ayrıca karaciğer enziminin ve kanda kalsiyum seviyesine bakılır. Kalsiyum seviyesinin yüksek çıkması kanserin kemiklere yayılmış olabileceğinin bir habercisidir.

İdrar tahlilinde ise idrarda kanama, bakteri ya da kanser hücresi araştırılır. Böbrek kanserli hastaların neredeyse yarısında idrarda kan tespit edildiği için bu test teşhis için sık kullanılmaktadır.

Görüntüleme testleri

Görüntüleme testlerinde x ışınları, manyetik alan, ses dalgaları ya da radyoaktif madde kullanılır. Görüntüleme testleri şüpheli alanın kanser olup olmadığını anlamak, kanserin yayılımını tespit etmek, tedavinin etkinliğini belirlemek ve kanserin tekrarlamasına dair belirtileri incelemek için uygulanan testlerdir.

Birçok kanser türünün aksine, böbrek kanseri genellikle biyopsi yapılmadan görüntüleme testleri ile teşhis edilebilir. Ancak biyopsi gerektiren vakalar da mevcuttur.

Bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRI) ve ultrason, böbrek kanserlerinin çoğunun teşhisinde yardımcı olabilir. Bunun yanında, göğüs röntgeni ve kemik taraması kanserin vücudun diğer bölümlerine yayılımını tespit etmek için sık kullanılan görüntüleme testleridir.

Bilgisayarlı tomografi (BT)

BT üç boyutlu görüntüleme yaparak gelişen olası anormalliği veya tümörü görüntüler. Tümörün büyüklüğü ve yeri konusunda da net bilgi verebilen bu görüntüleme yönteminde zaman zaman kontrast madde verilerek detaylı bir görüntüleme elde edilmesi sağlanabilir. Böylece, varsa kanserin yayılımının tespit edilmesi de bu sayede mümkün olacaktır.

Manyetik rezonans görüntüleme (MR)

MR görüntüleme, X ışınları yerine radyo dalgaları ve güçlü mıknatıslar kullanarak vücudun yumuşak doku görüntülerini alır. Radyo dalgalarından gelen enerji emilir ve şüpheli bölgeye gönderilir. Bilgisayar elde edilen görüntüyü detaylı kesit resimler haline getirir.

MR, böbrek kanserlerinde BT’den daha nadir kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Böbrek yetmezliği sonucu kontrast madde verilemeyen ya da bu maddeye alerjisi olan hastalarda BT yerine MR görüntüleme tercih edilebilir.

Ultrason

Ultrason, ses dalgaları kullanarak iç organları görüntüler. Bu görüntüleme testinde, yayılan ses dalgalarının böbrekten çıkan yankıları kaydedilir ve görüntüye dönüştürülür. Ayrıca ultrason yapılan biyopsiye rehberlik ederek şüpheli kitleden örnek alınmasına yardımcı olabilir.

Pozitron emisyon tomografi (PET)

Organ ve dokularda ortaya çıkan fonksiyonel değişikleri göstermesi için şeker türevi olan ve pozitron ışıması yapan FDG adı verilen radyoaktif izotop (florodeoksiglukoz) damar yolu ile hastaya enjekte edilir. Kanser hücreleri beslendikleri bu şekeri algılayarak enjekte edilen izotopa yapışırlar. PET makinesi yapışan bu kanser hücrelerini tespit eder.

Bu test, küçük kanser hücrelerinin görüntülenmesinde ve kanserin böbrek yakınındaki lenf bezlerine yayılımının belirlenmesinde fayda sağlayabilir.

Bazı teknolojik makinalar, hem PET hemde BT görüntülemesi yapabilir (PET/BT görüntüleme). Bu teknik ile daha detaylı görüntüleme elde edilebilir. Ancak yinede, PET ve PET/BT böbrek kanserlerinde standart görüntüleme testlerinden değildir.

İntravenöz piyelogram

Damardan verilen kontrast madde ile böbrekler, idrar kanalları ve mesane doldurularak elde edilen görüntülerin değerlendirmesi yapılır.

Anjiyografi

Anjiyografi, kontrast madde kullanılarak uygulanan bir görüntüleme yöntemidir. Bacak atardamarından sokulan sonda böbreğe giden atardamara kadar uzanır. Boya, bu atardamarın içine enjekte edilerek görüntü alınır. Bu testin amacı, böbrek tümörünü besleyen damarları belirleyerek cerrahi planlamasına yarar sağlamaktır.

Kemik taraması

Kemik taramasında damardan enjekte edilen az miktarda düşük doz radyoaktif madde kemiklerdeki kanserli bölgelere yerleşir. Ardından özel bir kamera ile bu bölgeler görüntülenerek kanserin kemiklere yayılımı belirlenir.

İnce iğne ve kalın iğne biyopsileri

Biyopsi, kanser şüphesi olan bölgeden örnek alınarak laboratuvar ortamında incelenerek kesin sonuç alınan bir testtir. Böbrek kanserlerinde, görüntüleme testlerinin kesin sonuç vermediği durumlarda doğru tedavi planının yapılabilmesi için biyopsi yöntemine başvurulur.

Böbrek kanseri teşhisinde ince iğne ve kalın iğne biyopsisi olmak üzere 2 tür biyopsi yöntemi kullanılabilir. Her iki biyopside de iğne ciltten şüpheli tümörün olduğu yere sokularak örnek alınır. Bu işlem sırasında ultrason veya BT ile görüntü alınarak iğnenin doğrudan tümöre ulaşması sağlanır.

Fuhrman derecelendirmesi

Fuhrman derecelendirmesi, cerrahi ya da biyopsi ile alınan böbrek kanseri hücreleri mikroskop altında incelenerek belirlenir. Bu derecelendirme, normal bir böbrek hücresinin kanser hücresine ne kadar benzediğine bakılarak yapılır.

Renal (böbrek) hücreli kanserler genellikle 1’den 4’e kadar derecelendirilir. 1. derecede böbrek kanseri hücresi, normal böbrek hücresine benzer. Bu kanserler genellikle yavaş gelişir ve yayılım gösterir. 4. Derecede renal(böbrek) hücreli kanser hücresi normal böbrek hücresinden oldukça farklıdır ve kanser agresif seyreder. Kısaca özetleyecek olursak Fuhrman derecesi ne kadar yüksek olursa hastalığın seyri de o kadar olumsuz ilerler.

Böbrek kanserinde evreleme

Böbrek kanseri teşhis edildiğinde, evrelenmesi veya yayılım durumunun belirlenmesi gerekir. Bu sayede, uygulanacak tedavi planı şekillenir. Evreleme, kanserin böbreklere veya vücudun diğer bölgelerine yayılım durumuna ve yayılım söz konusu olduysa, vücudun hangi bölgelerine yayıldığına göre belirlenir. Bir başka deyişle, buna hastalığın derinlik ve genişlik ölçümü de denilebilir. Bazen teşhis sırasında kanserin evresi belirlenebilir veya emin olmak için ilave testlerin [BT(bilgisayarlı tomografi), MR (manyetik rezonans görüntüleme), PET BT IVP (intravenöz piyelogram), anjiyografi, kemik taraması, veya ultrason gibi] uygulanması gerekebilir. Sonrasında böbrek ve kanserin yayılım durumuna bakılarak etkin tedavinin planlaması yapılır.

Evreleme yapılırken hastalığın yayılım alanı ve ne kadar agresif olduğunu bilmek önemlidir. 0’dan IV’e kadar sıralanmış olan evreler kanserin ilerleme derecesini göstermektedir. Kanserin en ilerlemiş evresi IV rakamı ile ifade edilir. 0 evresi ise, kanserin erken evrede olduğunu belirtir.

Böbrek kanserinde her evrenin ifade ettiği özellikleri kısaca şöyle açıklayabiliriz:

Evre I

Tümör sadece böbrektedir ve büyüklüğü 7 cm veya daha küçüktür. Kanser, lenf bezlerine ya da uzak organlara yayılım göstermemiştir.

Evre II

Tümör halen sadece böbrektedir ve 7 cm’den büyüktür. Kanser, lenf bezlerine ya da uzak organlara yayılım göstermemiştir.

Böbrek kanserinin III’üncü evresini 2 şekilde gözleyebiliriz;

Evre IIIa: Tümör, ana toplardamarda (böbrek toplardamarı veya ana toplardamar) veya böbreği saran dokularda gelişmeye başlamıştır, ancak böbreküstü bezinde yada böbrek etrafındaki yağ dokusunu saran zarın (greto fasyası) ötesinde görülmez. Kanser, lenf bezlerine ya da uzak organlara yayılım göstermemiştir.

Evre IIIb: Tümör, böbrek dışında farklı büyüklüklerde gelişebilir, ancak böbrek etrafındaki yağ dokusunu saran zarın (greto fasyası) ötesine yayılım göstermez. Kanser, yakınındaki lenf bezlerine yayılmıştır, ancak uzak lenf bezlerinde ya da uzak organlarda görülmez.

Böbrek kanserinin IV’üncü evresini 2 şekilde gözleyebiliriz;

Evre IVa: Tümör, böbrek etrafındaki yağ dokusunu saran zarın (greto fasyası) ötesinde gelişir ve böbreküstü bezlerinde de görülebilir. Yakındaki lenf bezlerine yayılım gösterebilir ya da göstermeyebilir. Ancak, uzak lenf bezlerinde ya da uzak organlarda görülmez.

Evre IVb: Tümör, farklı boyutlarda olabilir ve böbrek dışında gelişim gösterebilir. Yakındaki lenf bezlerine yayılım gösterebilir ya da göstermeyebilir. Ancak kanser uzak lenf bezlerine ve/veya uzak organlara ilerler.

Böbrek kanseri nasıl tedavi edilir ?

Böbrek kanseri tedavisinde;

  • Cerrahi,
  • Kemoterapi,
  • Radyoterapi,
  • Ablasyon ve bölgesel tedaviler,
  • Yeni nesil akıllı ilaçlar (hedefe yönelik tedavi – akıllı ilaçlar) ve
  • İmmünolojik tedavi yöntemleri (immünoterapiler) uygulanmaktadır.

Böbrek kanseri ameliyatı

Kanser böbrek dışına yayılım göstermediğinde cerrahi ile tümörün bulunduğu böbreğin tamamı ya da kanserli kısmı alınarak tedavi şansı olabilir. Ancak hastalık böbrek dışına ilerlemişse cerrahinin böbrek kanserini tamamen iyileştirmesi söz konusu olmasa da kanserin ilerlemesini yavaşlatacak, hastada görülen belirtileri azaltacaktır.

Kanserin evresi, bulunduğu yer ve diğer etken faktörlere bağlı olarak böbreğin çevresindeki dokunun bir kısmı ile birlikte kanserin alınması tercih edilebilir. Bu cerrahi yönteme kısmi nefrektomi denir. Ya da tüm böbreğin alınması söz konusudur. Bu durumda yapılan işleme radikal nefrektomi denir.

Radikal ve kısmi nefrektomi

Radikal nefrektomi işleminde özellikle karnın tam ortasından (göbek) veya arka tarafta hemen böbreğin olduğu yerden kesi açılarak kanserli böbreğin tamamı böbreküstü bezleri ve kanserli olduğu tespit edilen yakın lenf bezleri birlikte alınır. Radikal nefrektominin bir parçası olan böbreküstü bezlerinin alınması kanserin bulunduğu yere göre değişebilir. Eğer kanser böbreküstü bezlerinden uzaktaysa ve kanserden etkilenmediği tespit edilirse alınmayabilir. Tıpkı lenf bezlerinde olduğu gibi bu, kanserin durumuna göre değişebilen bir karardır. Bu sebeple, işlem öncesinde cerrahi tedavi planının detaylı olarak görüşülmesi gerekir. Yazımızın başında da açıkladığımız gibi tek böbrekle de sağlıklı bir yaşam sürmek mümkündür. Bu sebeple, alınan böbreğin size sağlıksız koşullar yaratacağını düşünmemeniz gerekir.

Erken evre böbrek kanserlerinde tercih edilen cerrahi yöntem ise, kısmi nefrektomidir. Böbrekte küçük tek bir tümör (büyüklüğü 7cm’e kadar olabilir) varsa uygulanan bu işlemde sadece kanserli olan bölge alınarak böbreğin kalanı korunur.

Laparoskopik nefrektomi

Laparoskopik nefrektomi ve robot yardımlı laparoskopik nefrektomi, uygulanan yeni cerrahi yöntemlerdendir. Laparoskopik nefrektomide, tek ve geniş bir kesi yerine birden çok küçük kesiler açılır. Yaklaşık 1 cm uzunluğunda açılan kesiden ucunda küçük bir kamera olan laparoskop yardımıyla böbrek çıkartılır.

Laparoskopik nefrektominin yeni bir başka cerrahi yöntemi, robot yardımıyla uygulanan şeklidir. Robot kollar yardımıyla yapılan laparoskopik cerrahide standart laparoskopiye nazaran aletler daha hassas hareket ettirilir ve manevra kabiliyeti daha fazladır. 

Kanseri uzak organlara (akciğerler, kemikler, beyin ve karaciğer en sık rastlanan bölgeler) yayılan ve sağlık durumu elverişli olan bazı hastalara cerrahi uygulanarak yaşam süresini uzatmayı hedeflemek mümkündür.

Ancak bu tür cerrahi işlemlerin konusunda deneyimli cerrahlar tarafından yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, sizi ameliyat edecek cerrahı araştırmanız ve kararınızı bu doğrultuda vermeniz önemlidir.

Böbrek kanserinde kemoterapi, radyoterapi ve hedefe yönelik tedaviler

Kemoterapi

Kanser hücrelerini öldürmek için uygulanan ilaç tedavisidir. Kemoterapi tedavisi ağızdan veya damar yoluyla enjekte edilerek kullanılan kanser ilaçlarını içermektedir. Bu ilaçlar, kan dolaşımı yoluyla tüm vücudu dolaşıp kanserin başladığı yerin ötesinde, vücuda yayılmış tüm tümörlerin tedavisinde etkili olmaktadır.

Ancak ne yazık ki böbrek kanseri hücreleri kemoterapi tedavisine genellikle direnç gösterir. Bu sebeple de, standart tedavi olarak uygulanmaz. Vinblastin, floksuridin, 5-florourasil (5-FU), kapesitabin ve gemsitabin, az sayıda böbrek kanseri hastasına fayda sağlayan kemoterapi ilaçlarıdır.

Radyoterapi

Radyoterapi, yüksek radyasyon enerjisi göndererek kanser hücrelerini öldürmek için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Böbrek kanseri tedavisinde radyoterapi zaman zaman dıştan radyoterapi olarak uygulanır. Radyasyon vücudun dışından böbreği hedefler.

Ancak, böbrek kanserleri radyasyona çokta duyarlı değildir. Bu nedenle radyoterapi, kanserin gelişimini yavaşlatmak ve ağrıyı azaltmak için kullanılabilen bir tedavi yöntemidir.

Hedefe yönelik tedaviler – akıllı ilaçlar

Hedefe yönelik tedavi, yaşayan veya büyüyen kanser hücrelerine yönelik uygulanan antikanser ilaçlarla gerçekleşir. Bazı hedefe yönelik tedaviler, büyüme sinyalinin kanser hücresine ulaşmasını engeller; bazıları kan yoluyla kanser hücresinin beslenmesini azaltır, bazıları ise bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücrelerini tanır ve saldırır. Bu sayede kanserin büyümesi yavaşlatılır veya daha fazla kanser hücresi öldürülür. Hedefe yönelik tedavi, diğer kanser tedavileri ile birlikte uygulanabilir.

Sunitinib (Sutent®)

Sunitinib’de birkaç tirozin kinaz’ı engeller, ancak bu engelleme sorafenib’le aynı değildir. Bu ilaç hem büyüyen kan damarlarına hem de kanser hücrelerinin büyümesine yardım eden diğer hedeflere saldırır.

Pazopanib (Votrient®)

Pazopanib’de sunitinib gibi kanser hücresinin gelişimini yavaşlatan ya da durduran bir başka tirozin kinaz inhibitördür. Ayrıca, kanser hücrelerinin gelişmesine yardımcı olan yeni kan damarlarını oluşturmasını engeller.

Aksitinib (Inlyta®)

Aksitinib’de tıpkı sunitib ve pazopanib gibi yeni kan damarlarının oluşumunu ve kanser hücresinin büyümesini sağlayan tirozin kinaz’ı engelleyen bir ilaçtır. Bu ilaca daha çok uygulanan bir başka tedaviden sonra başvurulur.

Sorafenib (Neksavar®)

Sorafenib, kanseri besleyen yeni kan damarlarını (anjiogenez) ve kanser hücresinin içindeki büyüme uyarısı yapan molekülleri engeller. Bunu, hücre büyümesinde ve yaşamasında önemli bir yer tutan çeşitli tirozin kinazları engelleyerek gerçekleştirir.

Cabozantinib (Cabometyx®)

25 Nisan 2016 tarihinde FDA onayı alan Cabozantinib; öncesinde yeni damar oluşumu engelleyici tedavi alan böbrek kanserli hastalarda kullanılmaktadır. Cabozantinib etkisini kinaz adı verilen yapılar üzerinden göstermektedir. MET, VEGFR 1-2, RET, ROS 1, KIT gibi kinazların çalışmasını engelleyerek uzak dokulara yayılımının (metastaz), yeni damar oluşumunun, ilaçlara karşı direnç oluşumunun önüne geçmektedir. En sık görülen yan etkileri ishal, yorgunluk, mide bulantısı, azalmış iştah, yüksek tansiyon, kusma olarak sıralanabilir.

Temsirolimus (Torisel®)

Temsirolimus, mTOR (normalde hücrelerin büyümesine ve bölünmesine yardımcı olur) olarak bilinen hücre proteinini engeller, kanser hücrelerine zarar verir ve gelişimini önler. Bu ilacın, seyri kötü giden ileri evre böbrek kanserlerinin tedavisinde fayda sağladığı gözlenmiştir.

Everolimus (Afinitor®)

Everolimus’da mTOR proteinin bloke eder. Kanser hücrelerine giden kan akışını azaltarak beslenip gelişmesine engel olur. İleri evre böbrek kanseri tedavisinde, sorafenib ya da sunitinib uygulandıktan sonra kullanılan bir ilaçtır.

Bevasizumab (Altuzan®)

Bevasizumab, yeni kan damarlarının gelişimini durdurur. Böbrek kanseri olan bazı hastalarda interferon-alfa ile birlikte kullanıldığında fayda sağlayabilir.

Böbrek kanserinde immünoterapi tedavisi

İmmünolojik tedavinin amacı, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücreleri ile savaşmak ve onları yok etmektir. Böbrek kanserinde immünoterapide kullanılan ana ilaçlar, yeni nesil immünoterapi ileçları (PD-1’a karşı geliştirilen monoklonal antikorlar) ve sitokinlerdir (bağışıklık sistemini harekete geçiren sentetik proteinler).

Bağışıklık sistemi fren mekanizması baskılayıcı (immun checkpoint inhibitor) ilaçlar

Nivolumab (Opdivo ®)

İleri evre (metastatik = 4. evre) böbrek kanseri tedavisinde yeni nesil immünoterapi ilaçları başarı göstermiştir. Bağışıklık sistemi fren mekanizması baskılayıcısı (immun checkpoint inhibitor) olarak adlandırılan bir ilaç olan Nivolumab (Opdivo), ileri evre böbrek kanserli hastaların yaşam süresini kayda değer oranda uzatmıştır.

Kanser hücresi, üzerinde bulundurduğu PD L1 molekülü aracılığıyla bağışıklık sistemi elemanı olan T hücrelerine üzerinde bulundurduğu PD 1 algaçına bağlanmaktadır bu sayede adeta sağlıklı vücut hücresiymiş gibi davranarak savunma sisteminden kaçabilmektedir. Yeni nesil immünoterapi ilacı olan Nivolumab da bu bağlanmayı engellemekte ve böylece bağışıklık sisteminin kanserli hücreleri daha kolay tanımasını ve yok etmesini sağlamaktadır. En sık görülen yan etkileri güçsüzlük, öksürük, mide bulantısı, isilik, nefes almakta zorlanma, ishal, kabızlık diye sıralanabilir.

Sitokinler

Bu sitokinler çoğunlukla interlökin-2 (IL-2) ve interferon-alfa’dır. Her iki sitokin de, böbrek kanserinin bir miktar küçülmesini sağlayabilir.

İnterlökin-2 (IL-2)

Geçmişte ileri evre böbrek kanserinde ilk tedavi olarak sıkça kullanılan IL-2’nin, bazı hastalarda halen fayda sağlayabileceği düşünülmektedir. Ancak uygulaması zor olan ve ciddi yan etkilere yol açabilen bu tedavi, sadece yan etkileri kaldırabilecek sağlık koşullarına sahip olan ya da hedefe yönelik ilaçlara yanıt vermeyen hastalarda kullanılmaktadır.

İnterferon-alfa

Vücudun bağışıklık sistemini uyaran birkaç farklı hücreden doğal olarak meydana gelen maddelerdir. Bu maddeler laboratuvar ortamında sentetik olarak da üretilerek kanser tedavisinde kullanılabilir. Bu tedavi yönteminde bağışıklık sistemini canlandırmak ve vücudu harekete geçirmek için çok miktarda sentetik protein verilir. İnterferon-alfa, İnterlökin-2 (IL-2)’den daha az yan etkiye sahiptir, ancak tek başına kullanıldığında kanserin tedavisinde etkili değildir. Bu nedenle daha çok hedefe yönelik ilaç Bevasizumab (Altuzan) ile birlikte uygulanır.

Böbrek kanserinde ısı – hipertermi tedavisi

Isı tedavisi veya termoterapi olarak da bilinen hipertermi, vücut dokusunun yüksek ısıya (39 – 44 °C arası) maruz bırakılmasıyla uygulanan tamamlayıcı bir kanser tedavi yöntemidir.

Araştırmalar yüksek ısının normal dokulara çok az zarar vererek kanser hücrelerine hasar verdiğini veya öldürdüğünü göstermiştir. Hipertermi, kanser hücrelerini öldürerek ve hücrelerdeki proteinlere ve yapıya zarar vererek tümörü küçültebilir.

Böbrek kanserinde hipertermi uygulamasının etkinliği hakkında sınırlı sayıda çalışma mevcuttur.

Kanserde hipertermi - ısı ile tedavi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Böbrek kanseri tedavi ve araştırmalarında yeni gelişmeler

Bilim insanları normal börek hücrelerinin, böbrek kanser hücrelerine dönüşmesinde etkili birkaç gen üzerinde çalışmaktadırlar.

Örneğin, birçok böbrek karsinom hücresinde VHL tümör baskılayıcı geninde sorun olduğu görülmüştür. Bu gendeki problem Hipoksi Uyarıcı Faktör (HIF) geninin inaktive olması gerekirken aktive olmasını sağlamakta bunun sonucunda da hücre kanser yoluna gitmektedir. Bu nedenle de yeni tedavi yöntemleri hücresel yolaklara etki etme üzerine yoğunlaşmıştır.

Doktorlar gen değişikliklerinin farklı tip böbrek karsinom hücrelerini oluşturdukları düşüncesinde yoğunlaşmakta, belirli tip böbrek karsinom hücreleri üzerinde hangi tedavinin daha etkili olduğu üzerinde çalışmaktadırlar.

Lokal Tedaviye Yeni Yaklaşımlar

High-intensity focused ultrasound (HIFU) böbrek kanseri üzerinde çalışılan oldukça yeni bir yöntemdir. Bu teknik vücudun dışından direk olarak tümörlü bölgeye gönderilen ultrason dalgalarıyla tümörlü hücreleri yok etmeyi amaçlamaktadır.

Kriyoablasyon

Bönrek kanserlerinde tedavinin temelini, böbreğin çevre dokularıyla birlikte tümünün veya bir kısmının çıkarıldığı cerrahi işlemler oluşturmaktadır. Ancak bu işlemler altta yatan bazı hastalıklar, sınırda olan böbrek fonksiyonları, tek böbrekli olma, kanserin böbrek dışına yayılmış olması, ileri yaş gibi birtakım sebeplerle her zaman mümkün olmamaktadır. Bu yüzden alternatif tedaviler üzerinde çalışılmaktadır. Bunlardan kriyoablasyon yöntemi, son yıllarda oldukça ön plana çıkan ve başarılı sonuçlar alınan bir yöntemdir. Bu yöntemde; deriden açılan küçük bir delikten girilerek iğneler yardımıyla tümör hızla soğutulup dondurularak imha edilmektedir. Avrupa Üroloji Kongresi’nin 2015 yılı toplantısında sunulan bir çalışma da bu yöntemin etkinliğini ortaya koyar niteliktedir.

Çalışmada; kriyoablasyon yöntemi uygulanan ortalama 2 cm. çapında tümörü olan 189 hasta, 55 ay takip edilmiş ve hastaların sağkalım oranları değerlendirilmiştir. Sonuçta 5 yıllık hastalıksız sağkalım yaklaşık % 95, kansere-özgü sağkalım %100, genel sağkalım yaklaşık %95 olmuştur. Yani bu hastalar içerisinde 5 yıllık sürede böbrek kanserinden hiç ölen olmamış ve kanser, hastaların sadece %5’inde yinelenmiştir. Tüm hastaların da yalnızca %5’i yaşamını yitirmiştir.

Sonuç olarak; böbrek kanseri tedavisinde belirli hasta gruplarında oldukça yüksek etkiye sahip olduğu gözlenen kriyoablasyon tekniği, güvenlik profiliyle de klinik uygulamalarda çok daha fazla yer almayı hak etmektedir. Ancak bu yöntem her böbrek kanseri için uygun değildir. 4 cm’ye kadar olan tümörlerde %100’e yakın etkinlik gösterirken, daha büyük tümörlerde yeterince etkili olmadığı görülmektedir. Bu yüzden kriyoablasyon yönteminin uygulanacağı hasta gruplarının iyi belirlenmesi ve deneyimli merkezlerde yapılması son derece önemlidir.

Arteriyel embolizasyon

Bu yöntemde, kasıktan içeri girilerek sonda yardımı ile tümörü besleyen damarlar bulunur ve özel bir madde ile tümörle arasındaki bağ kesilir. Böylece beslenemeyen tümör zamanla yok olur. Bu işlemde doğru damarın bulunması önemlidir, bu yüzden daha net sonuçlar elde edebilmek için özel bir boya ile tümörü besleyen damar tespit edilmektedir.

Radyofrekans ablasyonu

Bu tedavi şeklinde tümörü ısıtmak için yüksek enerji radyo dalgaları kullanılır. Tümör içerisine sokulan iğneye benzer bir sonda aracılığı ile verilen radyofrekans dalgaları tümörü ısıtarak yok eder. Radyofrekans ablasyon, lokal anestezi kullanılarak ayakta tedavi ile yapılan bir işlemdir.

Hedeflenmiş Tedaviler

Kemoterapi ileri böbrek kanserlerinde etkili olmadığı için hedeflenmiş tedavi cerrahi operasyonla tedavi edilemeyen böbrek kanseri için ilk tercih olarak kullanılmaktadır. Şu an da bu tedavi seçenekleri ayrı ayrı uygulanmaktadır fakat devam eden klinik çalışmalar sonucu hedeflenmiş tedavi ilaçlarının diğer tedavi seçenekleriyle beraber kullanılmasının tek başına kullanımdan daha faydalı olacağı düşünülmektedir.

Birçok hedeflenmiş tedavi ilaçları Cediranib ve Trebananib ile birlikte test edilmektedir ve klinik çalışmalarda umut vaat edici gelişmeler görülmektedir.

Cerrahi operasyondan önce ve sonra hedeflenmiş tedavi ilaçlarının etkisi araştırılmaktadır. Bu çalışmalardaki beklentiler başarılı tedavi oranlarını artırmak ve tümörü küçültüp geniş çaplı cerrahi operasyonları azaltmaktır. Böylece böbrek fonksiyon kaybı en aza indirilerek normale en yakın şekilde tutulabilir.

Mevcut araştırmalar yeni ilaçların mevcut hangi ilaçla kombine kullanılabileceği ve kişiye özel en iyi tedaviyi belirlemek üzerine yoğunlaşmıştır. Böylece kişide kanser oluşturan faktörün bulunup en uygun ilaç kullanılarak tedaviye cevabı artırmak amaçlanmaktadır.

İmmunoterapi

İmmunoterapi ile immun sistemin kanserli hücrelere etkisi artırılmaktadır. Böbrek kanseri de immunoterapiye en iyi cevap veren türlerden birisidir. Klinik araştırmalarında birçok yeni immunoterapi metodu denenmektedir. Temel araştırmalar immun sistemin nasıl aktive olduğu, kanserli hücrelerin tepkisinin nasıl olduğu, immun sistemi daha iyi anlamak üzerinedir.

PD-1 ve PD-L1 Proteinlerini Bloklayan İlaçlar:

Kanser hücreleri immun sistemden korunmak için vücutta doğal yolakları kullanmaktadır. Örneğin kanserli hücre yüzeylerinde bulunan PD-L1 isimli protein immun sistemden kaçmak için yardımcı olmaktadır. Yeni ilaçlar PD-L1 isimli proteinini bloklayarak veya T hücrelerinde bulunan aynı proteine eş PD-1 proteini aracılığıyla immun sistem tarafından yakalanmaktadır.

Yeni gelişmeler altında bazı ilaçlar bu tip proteinleri bloklayarak böbrek kanserine karşı umut vaat etmektedir. Örneğin, Nivolumab (Opdivo) ileri böbrek kanserine karşı kullanıma onaylanmış, bu ilacı kullananlarda yaşam süresinin uzadığı görülmüştür. Geniş araştırmalar kapsamında bu tip ilaçlar geliştirilmektedir.

Aşılar

Bazı tip aşılar böbrek kanserli hücrelere karşı immun sistem cevabını artırmak üzere klinik araştırmalarda test edilmiştir. Bu tip aşılar normal aşıların koruyu etkisinin aksine(örneğin kızamık, kabakulak enfeksiyonlarına karşı koruyucu), böbrek kanserine tedavi amacıyla tasarlanmaktadır. Bu tip tedavinin muhtemel tek avantajı yan etkisinin çok az olmasıdır. Çalışmalar olmasına rağmen aşılar henüz klinik araştırmalar dışında kullanılmamaktadır.

Tasarlanan aşıların immun sistemi düzenleyebileceği üzerine birkaç yaklaşım bulunmaktadır:

  • Bir yaklaşıma göre cerrahi operasyon ile alınan kanserli hücrelerin laboratuvar ortamında değiştirilerek tekrar vücuda verilmesi halinde immun cevap oluşturabileceği. Başka bir yaklaşım ise bir virüsü değiştirerek patojen (hastalık yapma yeteneği) ortadan kaldırılıp, üzerine kanserli hücrelerin taşıdığı proteinler eklenerek vücuda enjekte edildikten sonra immun sistem tarafından tanınması böylece kanserli hücrelere karşı da duyarlı olması amaçlanmaktadır.
  • Başka bir yaklaşım ise immun sistem hücrelerini kandan ayrıştırıp, bu hücreleri sitokinler ve ölü kanserli hücrelerle mualeme edip onları dentritik hücrelere (antijen sunan hücrelere) dönüştürürerek kanserli hücreleri tanır hale getirmek. Ardından bu hücreleri vücuda enjekte edip kanserli hücreleri yok etmek amaçlanmaktadır. İlk çalışmalar umut verici olsa da henüz çalışmalar tamamlanmamıştır.

Kemik İliği ve Periferik Kan Kök Hücre Nakli

İleri düzey böbrek kanserli bireylerde, bireyin kendi immun sistemi kanseri etkili şekilde kontrol edememektedir. Bu yüzden immunoterapi ile başka birininin immun sistemi vasıtasıyla kanserli hücrelere etki etmek denenmektedir.

Öncelikle, uyumlu donörden immun sistem hücrelerinin ilk hali olan kök hücreler ve kemik iliği hücreleri alınır. Kanserli bireyde kemoterapi ilaçları, immun baskılayıcı ilaçlar, immun sistem ve kemik iliğine zarar veren ilaçlardan dolayı bu hücreler zarar görmektedir. Donörden alınan bu hücreler kanserli bireye verilerek immun sistemi canlandırmak ve kanserli hücrelere karşı savunma amaçlanmaktadır.

Bazı araştırmalarda bu tedavinin umut vaat edici olduğu, bazı bireylerde kanseri küçülttüğü görülmüştür. Fakat neden olduğu yan etkiler sebebiyle güvenliği kanıtlanana kadar tedavide kullanılması mümkün değildir.