Karaciğer Kanseri Nedir? Nedenleri - Risk Faktörleri Nelerdir?

Karaciğer, hepatosit (karaciğer gözesi) olarak adlandırılan hücrelerden oluştuğu gibi karaciğerin içerisinde safra kanalları ve kan damarlarında bulunan hücrelerden de oluşur. Safra kanalı, karaciğer dışına kadar uzanır ve safrayı karaciğerden safra kesesine veya direk bağırsaklara kadar taşır. Farklı türdeki bu hücreler, bazı malign (kötü huylu) ve benign (iyi huylu) tümörler oluşturabilirler. Bu tümörlerin farklı sebepleri ve neden oldukları hastalığın farklı bir seyri vardır. Dolayısıyla, tedavileri de farklı yöntemlerle gerçekleştirilir.

Karaciğerde Oluşan Tümörler:

Benign (iyi huylu) Karaciğer Tümörleri

Benign tümörler, bazen probleme yol açacak kadar büyüyebilir. Ancak, yakındaki dokulara veya vücudun uzak bölgelerine yayılmazlar. Tedavi gerekli görülürse, hasta genellikle cerrahi müdahale ile tedavi edilir.

Hemanjiyom

En sık rastlanan iyi huylu karaciğer tümör türü olan hemanjiyom, kan damarlarında başlar. Karaciğerde oluşan hemanjiyomların çoğu, belirti göstermez ve tedavi gerektirmez. Fakat kanamaya neden olan bazı tümörler cerrahi müdahale ile alınmayı gerektirebilir.

Hepatik Adenom

Hepatik adenom, hepatosit’de (ana karaciğer hücresi) başlayan iyi huylu bir tümördür. Çoğu belirti göstermez ve tedavi gerektirmez. Fakat bazıları, zaman zaman karında (mide bölgesinde) kütle veya ağrı gibi belirtiler gösterir. Tümörün, ciddi kan kaybına kadar uzanan bir bozulmaya yol açma ve küçükte olsa karaciğer kanseri gelişme riski sebebiyle çoğu doktor mümkünse tümörün cerrahi müdahale ile alınmasını önerir.

Belli bazı ilaçların kullanımı, tümörün oluşma riskini arttırabilir. Ender de olsa, doğum kontrol hapı kullanan hanımlarda bu tür tümörlerin görünme olasılığı daha yüksektir. Anabolik steroit kullanan erkeklerde de bu olasılık geçerlidir. İlaç kullanımı durdurulduğunda, adenomlar küçülebilir.

Fokal Nodüler Hiperplazi

Fokal nodüler hiperplazi (FNH), farklı hücre türlerinden (hepatosit, safra kanalı hücreleri ve bağlantılı doku hücreleri) oluşarak tümöre benzer bir büyüme gösterir. FNH tümörler iyi huylu olmalarına rağmen, gerçek karaciğer kanserinden ayırmak zor olabilir. Tanı belirsiz olduğunda, doktorlar zaman zaman cerrahi müdahale ile tümörü alırlar.

Hem hepatik adenom hemde FNH tümörleri, erkeklerden daha çok bayanlarda sıkça görülür.

Karaciğer Kanser Türleri

Farklı türde bazı kanserler, karaciğerde başlayabilir.

HEPATOSELÜLER KARSİNOM (karaciğer kanseri)

Yetişkinlerde en sık rastlanan karaciğer kanseri türüdür. Zaman zaman hepatom olarak da adlandırılır. Karaciğerde başlayan 5 kanserden 4’ü bu türe aittir.

Hepatosellüler kanserin(HCC) farklı büyüme şekilleri olabilir:

  • Bazıları büyüyen tek bir tümör olarak başlar ve hastalığın sadece ileri evresinde karaciğerin diğer bölümlerine yayılma gösterir.
  • Bazıları ise, sadece tek bir tümör değildir ve karaciğere yayılmış birçok küçük kanser nodülü olarak başlar. Bu durum daha çok siroz olan kişilerde görülür.

Hepatosellüler kanserin bazı alt türleri, mikroskop altında inceleme sonucu ayırt edilebilir. Bu alt türlerin birçoğu hastalığın seyrini ve tedaviyi etkilemezler. Ancak, bu alt türlerden biri olan fibrolameller kanser türünün ayırt edilmesi önemlidir. Fibrolameller karaciğer kanseri, HCC’nin %1’lik kısmını oluşturan oldukça ender rastlanan bir türdür. Bu türe rastlanan hastalar genellikle 35 yaşından genç ve karaciğerlerinin diğer bölgeleri hastalıktan etkilenmemiştir. Bu kanser türü HCC kanserlerinin diğer türlerine oranla daha olumlu bir seyir izler. Karaciğerlerinin geri kalan kısımları hasta değildir ve genellikle diğer HCC formlarından daha iyi bir görünüme sahiptir.

İntrahepatik Kolanjiyokarsinom (safra kanalı kanseri)

Karaciğerde başlayan kanserlerin yaklaşık %10-20’si intrahepatik kolanjiyokarsinom’dur. Bu kanserler, karaciğer içindeki küçük safra kanallarını (safra kesesine safra taşıyan tüpler) oluşturan hücrelerde başlar. Aslında, kolanjiyokarsinomların çoğu karaciğer dışındaki safra kanallarında başlar. Ben bu bölümde daha çok en sık rastlanan karaciğer kanseri formu, hepatosellüler karsinom hakkında bilgi vereceğim.

İkincil (sekonder = metastatik) Karaciğer Kanseri

Karaciğer içerisine kanser tanısı konduğunda çoğu zaman o kanserin ana kaynağı karaciğer olmamakta, pankreas, kolon, mide, meme ya da akciğer gibi organlarda başlayan kanserin metastazı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tümörler, ilk oluştukları yer baz alınarak isimlendirilir ve tedavi edilirler. Örneğin; akciğerde başlamış ve karaciğere yayılmış kanser, akciğer kanseridir ve bu durumda akciğer kanseri tedavisi uygulanır.

İkincil (metastatik) karaciğer tümörleri, birincil karaciğer kanserlerine nazaran Amerika ve Avrupa’da daha sık rastlanmaktadır. Asya’nın ve Afrika’nın birçok bölgesinde ise, durum tam tersidir.

Karaciğer Kanserinin Nedenleri - Risk Faktörleri Nelerdir?

Karaciğer kanseri, dünyada en sık görülen 5’inci kanser türüdür. Ülkemizde ise, karaciğer kanseri olan hasta sayısının artması dikkat çekici ve üzüntü vericidir. Kansere bağlı yaşam kaybı sıralamasında 3’üncü sırada yer alan karaciğer kanserinde erken tanı ve karaciğer nakli hastanın yaşam kaybını önleyebilmektedir. Güney Afrika ve Güneydoğu Asya’da sık rastlanan karaciğer kanseri, Amerika’da nadir (5/100.000) görülmektedir. Türkiye’de ise, yaklaşık 1100’den fazla erkek ve kadında yeni karaciğer kanseri vakası teşhis edilirken, kolorektal (kalın bağırsak) kanser hastalarının yaklaşık %60’ında karaciğer metastazı gelişmektedir.

Karaciğer kanseri tanı yaşı ortalama 62’dir. Karaciğer kanseri tanısı konan hastaların %90’ından fazlası 45 yaşın üzerinde iken, %3’ü 35-44 yaşları arasında ve %3’den azı ise 35 yaşından gençtir. Her yıl 1 milyondan fazla insanın karaciğer kanserinden yaşamını kaybedeceği tahmin edilmektedir.

Kansere yakalanma olasılığını arttıran her şey risk faktörüdür. Farklı kanser türlerinin farklı risk faktörleri vardır. Sigara ve alkol kullanmak gibi bazı risk faktörleri değiştirilebilir. Bunun yanında, kişinin yaşı veya aile geçmişi gibi bazı etkenlerin değiştirilmesi mümkün değildir.

Ancak, risk faktörleri bize her şeyi anlatmaz. Risk faktörüne sahip olmanız, o hastalığa yakalanacağınız anlamına gelmez. Hatta hastalığa yakalanan bazı kişilerde çok az veya hiç risk faktörüne rastlanmayabilir. Uzmanlar, insanların hepatosellüler kansere yakalanma olasılığını arttıran birkaç risk faktörü belirlemişlerdir.

Hepatosellüler kanser için bazı risk faktörleri olmasına rağmen, bu risk faktörlerinin normal karaciğer hücrelerini nasıl kansere dönüştürdüğü kısmen anlaşılmıştır.

Hücre DNA’sı zarar gördüğünde kanser oluşur. Her bir hücremizdeki DNA’lar genlerimizi bir araya getiren kimyasallardır. Anne ve babamıza benzememizin sebebi sahip olduğumuz DNA’nın kaynağı olmalarındandır.

Bazı genler hücreler büyürken, bölünürken ve ölürken denetleyici görevi görürler. Hücrelerin büyümesine ve bölünmesine yardım eden genlere onkogen denir. Hücre bölünmesini yavaşlatan veya doğru zamanda ölmesine neden olan genlere ise, tümör baskılayıcı gen denir. Kanser, onkogenleri açık bırakıp tümör baskılayıcı genleri devre dışı bırakan DNA değişiklikleri sonucunda oluşur. Bir hücrenin kanser olması için bazı genlerin değişikliğe uğraması gerekmektedir.

Aflatoksin gibi karaciğer kanserine yol açan bazı kimyasalların, karaciğerdeki hücrelerin DNA’sına zarar verdikleri bilinir. Örneğin; aflatoksin’in, hücrenin olduğundan fazla büyümesini engelleyen tümör baskılayıcı gene (TP53) zarar verebildiği araştırmalarla tespit edilmiştir. Bu gende oluşan zarar, anormal hücre büyümesini arttırarak kanser formunu oluşturabilir.

Hepatit virüsü ile karaciğer hücrelerinde oluşan enfeksiyon da DNA’ya zarar verebilir. Bu virüslerin, hücreleri nasıl enfekte edeceğini ve daha fazla virüs nasıl üreteceğini komuta eden kendine has DNA’ları vardır. Bazı hastalarda, bu viral DNA kendini karaciğer hücresindeki DNA’nın içine sokar ve buradan hücre genini etkileyebilir. Ancak, bilim insanları halen bu tepkimenin nasıl kansere dönüştüğünü tam olarak bilmemekte ve araştırmalar devam etmektedir.

Bilim insanları, karaciğer kanserinin nasıl geliştiğini anlamaya başlamış olsalar da, daha bilinmesi gereken çok şey vardır. Bu kanser türünün birçok farklı sebebi vardır ve hiç şüphesiz ki birçok farklı gen bu gelişimde önemli rol oynamaktadır. Ümit ediyorum ki, karaciğer kanserinin gelişimi ile ilgili daha net elde edilecek bilgiler biz doktorların tedavi yöntemlerine ışık tutacaktır.

Cinsiyet Faktörü

Hepatosellüler karsinom, kadınlara nazaran erkeklerde daha sık rastlanan bir karaciğer kanser türüdür.

Buda, muhtemelen birazdan aşağıda anlatacağım bazı risk faktörlerini etkileyen davranış şekilleri yüzündendir. HCC’nin fibrolameller alt türü, neredeyse iki cinste de eşit oranda görülmektedir.

Irk/Etnik Köken

Karaciğer kanserine en sık rastlanan ülkeler; Sahra altı, Afrika, Güneydoğu Asya ve Amerika’dır.

Kronik Viral Hepatit

Karaciğer kanseri için, dünyada en sık rastlanan risk faktörü, Hepatit B veya hepatit C virüslü kronik (uzun süreli) enfeksiyondur. Bu enfeksiyonlar, karaciğerde siroza neden olur ve karaciğer kanserinin tüm dünyada en yaygın kanser türü olmasından sorumludur.

Hepatosellüler karsinoma neden olan Hepatit B virüsüne Asya ve gelişmekte olan ülkelerde daha sık rastlanırken, Hepatit C virüsüne Amerika’da daha sık rastlanmaktadır. Her iki virüsü de taşıyan kişiler çok yüksek kronik hepatit, siroz ve karaciğer kanseri riski taşırlar.

Hepatit B ve Hepatit C virüsleri, virüs bulaşmış iğne (uyuşturucu kullanımında olduğu gibi), korunmasız cinsel ilişki veya doğum yoluyla kişiden kişiye yayılabilir. Ayrıca, kan testleri ile virüs taraması yapılmaya başladığından beri nadirde olsa virüsün kan nakli yoluyla bulaşması söz konusu olabilir. Gelişmekte olan ülkelerde, enfekte olmuş aile üyesi ile uzun süreli temas ile çocuklara zaman zaman Hepatit B virüsü bulaşabilmektedir.

Hepatit B virüsü; grip şeklinde seyreder, gözlerde ve ciltte sarılık gibi belirtiler gösterir. Hepatit B hastalarının çoğu birkaç ay içinde tamamen iyileşir. Yetişkinlerin çok az bir yüzdesi kronik taşıyıcıdır ve yüksek karaciğer kanseri riski taşımaktadır. Ayrıca, virüs bulaşmış bebeklerin ve küçük çocukların, kronik taşıyıcı olma riski yetişkinlere göre daha fazladır.

Bunun yanında, hepatit C fazla belirti göstermez. Ancak Hepatit C, hastaların çoğunda, karaciğerde zarara hatta kansere yol açan kronik enfeksiyonların gelişmesine neden olur.

Hepatit A ve hepatit E gibi diğer virüsler de, hepatite neden olabilirler. Ancak bu virüsler insanlarda kronik hepatit veya siroz geliştirmez ve karaciğer kanseri riskini arttırmaz.

Hepatit Enfeksiyonundan Korunmak için ne yapılmalı?

Karaciğer kanserindeki en önemli risk faktörü, hepatit B ve C virüslü kronik enfeksiyondur. Bu virüsler, ortak kullanılan enjeksiyon iğnesi yolu ile (uyuşturucu kullanımı gibi) ve korunmasız cinsel ilişki ile kişiden kişiye yayılabilir. Kişiye özel enjeksiyon iğnesi ve cinsel ilişkide kondom kullanarak bazı kanser türlerinin önlenmesi mümkündür.

Hepatit B enfeksiyonu için yapılan aşı, 1980 yılından beri uygulanmaktadır. Sağlık Merkezleri, hepatite bağlı karaciğer kanseri riskini azaltmak için tüm çocukların ve yetişkinlerin aşı olmalarını önermektedir.

Hepatit C için bir aşı yoktur. Bağışıklığı olmayan kişilerin, Hepatit B ve Hepatit C enfeksiyonunun nasıl oluştuğunu anlamaları önlem almaları adına önemlidir. Bu virüsler; korunmasız cinsel ilişki, virüs bulaşmış iğne ve doğum yoluyla bulaşabilir.

Kan nakli de bir zamanlar enfeksiyonun ana sebeplerinden biriydi. Ancak, şimdilerde kan bankalarına bağışta bulunan kişilerin, hepatit enfeksiyonu olup olmadığı kontrol edilmekte ve sağlıklı kan, bankalarda saklanmaktadır. Dolayısıyla, virüsün bu yolla bulaşma riski oldukça düşmektedir.

Hepatit B ve C riski yüksek olan kişilerin bazı testler yolu ile karaciğer hastalıkları rutin olarak kontrol edilmeli ve gerekirse tedavi edilmelidir. Bazı ilaçlar, hepatit B ve C tedavisinde kullanılabilir. Kronik hepatit C enfeksiyonu tedavisi için ortalama 6 ay ile 1 yıl arası düzenli kullanılan peg-interferon ve ribavirin, hepatit C virüsünü birçok kişide yok edebilir. Bu tedavinin problemlerinden biri, dayanılması güç olabilen grip belirtileri, halsizlik, depresyon ve düşük kan sayımı gibi bazı ciddi yan etkilere yol açabilmesidir. Kronik hepatit B tedavisinde kullanılan ilaçlar, kandaki virüs miktarını ve karaciğere verilen zararı azaltır. Hastalığı iyileştirmese de, siroz riskini azaltır. Bunun yanında, karaciğer kanseri riskini de azaltma olasılığı vardır.

Aşırı alkol kullanımı

Aşırı alkol tüketimi, karaciğer kanserine yol açan siroz hastalığının ana nedenidir. Karaciğer kanserinin, aşırı alkol tüketimi ile ilişkisi devam etmektedir.

Siroz hastalığı

Siroz, karaciğer hücrelerinin alkol, sarılık gibi nedenlerle bozulup hasar görmesi sonucu oluşan bir hastalıktır. Karaciğer küçülür, pütürlü bir görünüm alır ve skar yani yara dokusu oluşur. Karaciğer kanserine yakalanan hastaların çoğuna (hepsinde değil), daha önceden siroz tanısı konmuştur. Sirozun, olası bazı nedenleri vardır. En sık rastlanan nedenler; alkol suiistimali veya kronik hepatit B veya hepatit C enfeksiyonlarıdır.

Kalıtsal metabolik hastalıkların belli bazı türleri, karaciğerde siroza yol açan problemleri beraberinde getirebilir. Karaciğeri etkileyen bazı otoimmün hastalıklarında siroza neden olması söz konusudur.

Obezite

Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı, az veya hiç alkol tüketmeyen kişilerde yağlı karaciğer gelişimi ile oluşur. Obez kişilerde yaygındır. Nonalkolik steatohepatik (alkol dışı karaciğer yağlanması) olarak adlandırılan bu hastalık, sonraki aşamada siroz gelişiminde öncü olabilir. Buda karaciğer kanseri risklerinden biridir.

Tip 2 diyabet

Genellikle aşırı alkol kullanımı ve/veya kronik viral hepatit gibi diğer risk faktörlerini de barındıran hastalarda, tip 2 diyabetin karaciğer kanseri riskini arttırdığı saptanmıştır. Tip 2 diyabet hastalarının aşırı şişman veya obez olması karaciğer problemleri ile yüz yüze gelme riskinin arttırarak kansere yakalanma olasılığını beraberinde getirir.

Kalıtsal metabolik hastalıklar

Belli başlı bazı kalıtsal metabolik hastalıklar, siroza yol açabilir. Hemokromatoz olan kişilerde, besinlerdeki demir emilimi çok fazladır. Demir, karaciğer dahil tüm vücuttaki dokulara yerleşir. Karaciğerde biriken fazla miktardaki demir, siroza ve karaciğer kanserine yol açabilir.

Nadir görülen ve karaciğer kanseri riskini arttıran diğer hastalıklar:

Tirozinemi

  • Alfa1-antitripsin eksikliği
  • Porfiria kutanea tarda
  • Glikojen depo hastalıkları
  • Wilson hastalığı

Aflatoksinler

Kansere neden olan bu maddeler; fıstık, buğday, soya, yer fıstığı, mısır ve pirince bulaşan mantar hastalığı tarafından üretilir. Bu tür besinlerin sıcak ve nemli ortamlarda saklanması, mantarın gelişmesine imkan sağlar. Bu duruma dünyanın hemen her yerinde rastlanabilir ancak, genellikle tropik ve daha sıcak ülkelerde rastlanma olasılığı daha fazladır. Gelişmiş ülkelerde, test yoluyla aflatoksin miktarı ölçülmektedir.

Bu maddelerle uzun süre temas edilmesi, karaciğer kanserindeki asıl risk faktörüdür. Hepatit B veya C virüsü taşıyan kişilerde bu risk daha da artmaktadır.

Vinil klorür ve toryum diokside (Torotrast)

Vinil Klorür, bazı plastiklerde bulunan bir kimyasaldır. Torotrast ise, eskiden radyolojide bazı hastalara enjekte edilen opak bir maddedir. Bu maddelerin kanserojen etkisi fark edildiğinde torotrast kullanımına son verilmiş, vinil klorür ile temas eden çalışanlar için koruyucu kesin kurallar konmuştur.

Anabolik steroidler

Anabolik Steroidler, atletlerin kaslarını güçlendirmek için kullandıkları erkek hormonlarıdır. Uzun süreli kullanımı hepatosellüler kanser riskini arttırır. Hidrokortizon, prednizon ve deksametazon gibi kortikomimetik steroidler, aynı riski taşımazlar.

Arsenik

Bir şekilde arsenik karışan suyun uzun süreli içilmesi, bazı karaciğer kanser alt türlerinin oluşma riskini arttırır. Bu durum, özellikle Doğu Asya’nın ve Amerika’nın bazı bölgelerinde sıkça rastlanmaktadır.

Doğum kontrol hapları

Nadir durumlarda, oral konstraseptif olarak bilinen doğum kontrol hapları, hepatik adenom olarak adlandırılan benign (iyi huylu) tümörlere yol açabilir. Ancak, hepatosellüler kanser riskini arttırıp arttırmadığı bilinmemektedir. Bu konuda yapılan bazı araştırmalar, kanser ile doğum kontrol hapları arasında bir ilişki olabileceğini ileri sürmüştür. Ancak, piyasada olmayan doğum kontrol hapları üzerine uygulanan testler çokta güvenilir kabul edilmemiştir. Günümüzde kullanılan doğum kontrol hapları, farklı östrojen türlerini, dozlarını ve diğer hormonlarla oluşturulan farklı östrojen kombinasyonlarını içerir. Yeni doğum kontrol haplarının, karaciğer kanseri riskini arttırıp arttırmadığı konusunda araştırmalar devam etmektedir.

Tütün kullanımı

Bazı araştırmalar, karaciğer kanseri ile sigara kullanımı arasındaki ilişkiyi tespit etmiştir. Ancak, bu araştırmaların bulgularını saptamak zordur. Çünkü sigara kullanan kişiler, aynı zamanda alkol tüketimine de meyillidir. Dolayısıyla, sigara kullanımı ve karaciğer kanseri arasındaki ilişki, aşırı alkol tüketen veya viral hepatit olan kişiler arasında daha fazladır.

Karaciğer Kanseri Riskini Arttıran Hastalıklar

Bazı kalıtsal hastalıklar, karaciğerde siroza neden olmakta, karaciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Bu hastalıkları erken teşhis ve tedavi etmek bu riski azaltabilir. Örneğin, ailesinde hemokromatoz (vücudun fazla demir emmesi sonucu oluşan bir hastalık) olan tüm çocuklar, düzenli olarak taramadan geçirilmeli ve gerek görüldüğünde tedavi edilmelidir.

Karaciğer Kanseri Önlenebilir mi?

Birçok karaciğer kanseri, oluşmasına neden olduğu bilinen risk faktörlerinin azaltılması ile önlenebilir.

Karaciğer Kanserinde Hepatit Enfeksiyonundan Korunma ve Tedavi

Karaciğer kanserindeki en önemli risk faktörü, hepatit B ve C virüslü kronik enfeksiyondur. Bu virüsler, ortak kullanılan enjeksiyon iğnesi yolu ile (uyuşturucu kullanımı gibi) ve korunmasız cinsel ilişki ile kişiden kişiye yayılabilir. Kişiye özel enjeksiyon iğnesi ve cinsel ilişkide kondom kullanarak bazı kanser türlerinin önlenmesi mümkündür.

Hepatit B enfeksiyonu için yapılan aşı, 1980 yılından beri uygulanmaktadır. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, hepatit ve karaciğer kanseri riskini azaltmak için tüm çocukların ve yetişkinlerin aşı olmalarını önermektedir.

Hepatit C için bir aşı yoktur. Bağışıklığı olmayan kişilerin, Hepatit B ve Hepatit C enfeksiyonunun nasıl oluştuğunu anlamaları önlem almaları adına önemlidir. Bu virüsler; korunmasız cinsel ilişki, virüs bulaşmış iğne ve doğum yoluyla bulaşabilir.

Kan nakli de bir zamanlar enfeksiyonun ana sebeplerinden biriydi. Ancak, kan bankalarına bağışta bulunan kişilerin, hepatit enfeksiyonu olup olmadığı kontrol edilmekte ve sağlıklı kan, bankalarda saklanmaktadır. Dolayısıyla, virüsün bu yolla bulaşma riski oldukça düşmektedir.

Hepatit B ve C riski yüksek olan kişilerin bazı testler yolu ile karaciğer hastalıkları kontrol edilmeli ve gerekirse tedavi edilmelidir. Bazı ilaçlar, hepatit B ve C tedavisinde kullanılabilir.

Kronik hepatit C enfeksiyonu tedavisi için ortalama 6 ay ile 1 yıl arası düzenli kullanılan peg-interferon ve ribavirin, hepatit C virüsünü birçok kişide yok edebilir. Bu tedavinin problemlerinden biri, dayanılması güç olabilen grip belirtileri, halsizlik, depresyon ve düşük kan sayımı gibi bazı ciddi yan etkilere yol açabilmesidir.

Bir dizi ilaç, kronik hepatit B tedavisinde kullanılabilir. Bu ilaçlar, kandaki virüs miktarını ve karaciğere verilen zararı azaltır. Hastalığı iyileştirmese de, siroz riskini azaltır. Bunun yanında, karaciğer kanseri riskini de azaltma olasılığı vardır.

Alkol ve Tütün Kullanımını Sınırlamak

Aşırı alkol tüketimi, karaciğer kanserine yol açan siroz hastalığının ana nedenidir. Karaciğer kanserinin, aşırı alkol tüketimi ile ilişkisi devam etmektedir. Sigarayı bırakmanın, diğer birçok yaşamı tehdit eden hastalıkta olduğu gibi karaciğer kanseri riskini azaltmada az da olsa rolü olabilir.

Sağlıklı Kiloda Kalmak

Obeziteyi önlemek, karaciğer kanserine karşı korunmaya yardımcı olan diğer bir yol olabilir. Obez olan kişilerin yağlı karaciğer hastalığına ve şeker hastalığına yakalanma ve daha sonra karaciğer kanserini geliştirme riski oldukça yüksektir. Bu sebeple, kilomuzu belli bir oranda tutmamız ve tükettiğimiz besinlere dikkat etmemiz, birçok hastalığa yol açan obeziteye yakalanmamızı önler.

Kansere Yol Açan Kimyasallara Maruz Kalmak

Tropik ve subtropik ülkelerde bazı tahılların depolanması ile yapılan değişiklikler, aflatoksin gibi kansere yol açan bazı maddelerin ortaya çıkmasını azaltır. Gelişmiş ülkelerin çoğunda ve gelişmekte olan birçok ülkede, tahılların sağlıklı bir şekilde saklanmasını sağlayan yöntemler kullanılmaktadır.

Karaciğer Kanseri Riskini Arttıran Hastalıkların Tedavisi

Bazı kalıtsal hastalıklar, karaciğerde siroza neden olmakta, karaciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Bu hastalıkları erken teşhis ve tedavi etmek bu riski azaltabilir. Örneğin, ailesinde hemokromatoz (vücudun fazla demir emmesi sonucu oluşan bir hastalık) olan tüm çocuklar, düzenli olarak taramadan geçirilmeli ve gerek görüldüğünde tedavi edilmelidir.

Aşağıda, konuya hızlı bir giriş için, ileri evre karaciğer kanserinde tedavi seçenekleri özetlenmektedir:

Karaciğer kanserinin belirtileri nelerdir?

Karaciğer kanserinin belirtileri çoğu zaman ilerlemiş evreye kadar ortaya çıkmaz. Ancak, bazen de daha erken evrelerde görülebilir. Belirtilerle karşılaştığınızda vakit kaybetmeden doktora giderseniz, erken tanı konma imkanı bulunabilir. Böylece, uygulanacak tedavi size daha fazla yardımcı olacaktır.

Karaciğer kanserinde sıkça görülen belirtiler

  • Kilo kaybı (Diyet, spor gibi herhangi bir girişimde bulunmadan)
  • İştah kaybı
  • Az bir yemek yedikten sonra çok tok hissetmek
  • Mide bulantısı veya kusma
  • Ateş
  • Büyümüş bir karaciğer; sağ tarafta kaburga kemiklerinin altında bir kitle hissi
  • Büyük bir dalak; sol tarafta kaburga kemiklerinin altında bir kitle varmış hissi
  • Karında veya sağ kürek kemiğine yakın ağrı
  • Şişlik veya karında su toplanması
  • Kaşıntı
  • Ciltte ve gözlerde sararma (sarılık)
  • Karın bölgesinde cilt üstünden görünecek kadar damar genişlemesi
  • Kronik hepatit veya siroz hastalığı varsa durumun kötüye gitmesi

Karaciğer kanserinde görülen birçok belirti, diğer karaciğer problemleri gibi durumlardan da kaynaklanabilir. Yine de, bu belirtilerle karşılaştığınızda, vakit kaybetmeden doktorunuza görünmelisiniz. Doktorunuz gerekli gördüğü takdirde, var olan sebepleri ortaya çıkarmak için ileri tetkikler isteyip durumu aydınlatacaktır.

Bazı karaciğer tümörleri, karaciğerin yanında diğer organları da etkileyen hormonlar üretirler.

Bu hormonların sebep olabileceği bazı belirtiler şunlardır:

  • Mide bulantısı, sersemlik, kabızlık, halsizlik veya kas problemlerine neden olabilen kanda yüksek kalsiyum seviyesi (hiperkalsemi)
  • Kanda düşük şeker seviyesi (hipoglisemi), halsizlik veya bayılmaya yol açabilir
  • Memede büyüme (jinekomasti) ve/veya erkeklerde testislerde küçülme
  • Kanda yüksek kırmızı kan hücreleri (eritrositoz), derinin kırmızı renge dönüşmesine neden olabilir
  • Yüksek kolestrol seviyesi

Bu olağan dışı bulgular, doktorların karaciğer kanserinden ziyade başka bozukluklardan veya sinir sisteminde oluşan hastalıklardan şüphelenmesine sebep olabilir.

Bu belirtilerle karşılaştığınızda doktorunuza başvurmalısınız. Doktorunuz gerekli tetkikleri yaparak, belirtilerin karaciğer kanserinden mi yoksa başka bir hastalıktan mı kaynaklandığını tespit edecektir.

Karaciğer Kanserinde Erken Tanı ve Tarama Mümkün müdür? Nasıl Teşhis Edilir?

Karaciğerin çoğu sağ göğüs kafesi ile kaplı olduğundan, küçük karaciğer tümörlerinin, fiziksel muayenede anlaşılması güçtür. Tümör fark edildiğinde çoktan büyümüş olabilir. Bunun yanında, karaciğer kanserinin risk faktörlerini taşımayan kişiler için önerilen çok fazla tarama testi yoktur. Tarama testleri, yüksek risk taşıyan kişiler için önerilebilir.

Karaciğer kanseri olan birçok hastada, uzun süreli siroz hastalığı vardır. Siroz olan hastada, görünen belirgin bir sebep yokken hastalık kötüye gidiyorsa, tarama testleri ile karaciğer kanseri araştırılır. Siroz veya diğer durumlara bağlı olarak karaciğer kanseri riski yüksek olan kişiler için 6-12 ayda bir alfa-fetoprotein kan testi ve ultrason testleri yaptırılması önerilir. Ancak, tarama testlerinin karaciğer kanseri tedavisinde daha etkili olduğu henüz kanıtlanmamıştır.

Karaciğer kanserinde tıbbi geçmiş ve fiziksel muayene

Fiziksel muayenede tıbbi geçmişiniz sorgulanarak risk faktörleriniz kontrol edilecek ve yaşadığınız belirtiler hakkında daha fazla bilgi edinilecektir. Tüm bunların yanında, karaciğer kanseri ile ilgili belirtilere ve diğer sağlık problemlerine de bakılacaktır. Doktorunuz özellikle, karın bölgenizi muayene eder ve sarılık belirtilerine bakmak için cildinizin rengini ve gözlerinizin beyazını kontrol eder.

Eğer belirtiler ve/veya muayene sonuçları karaciğer kanseri olasılığını gösteriyorsa, daha detaylı testlerin uygulanması gerekecektir. Bu testler görüntüleme testleri, laboratuvar testleri ve diğer yöntemlerdir.

Karaciğer kanserinde görüntüleme ve laboratuvar testleri

Görüntüleme testleri, vücudunuzun iç resmini görüntülemek için röntgen, manyetik alan veya ses dalgaları kullanır. Görüntüleme testlerinin yapılmasının birkaç farklı sebebi vardır. Görüntüleme testleri;

karaciğer kanserine erken tanı konulmasına ve/veya kanser olabilecek şüpheli alanın bulunmasına yardımcı olmak, kanserin ne kadar yayıldığını tespit etmek, şüpheli alandan örnek almak için uygulanacak biyopsiye rehberlik etmek, gerekli kanser tedavisine karar vermek, kanser tedavisinin etkinliğini belirlemeye yardımcı olmak, tekrarlama olasılığına karşı kanser araştırması yapmak için uygulanır.

Ultrason

Ultrason, ses dalgaları ve ekolar kullanarak iç organların veya varsa kitlelerin resmini çeken bir görüntüleme yöntemidir. Ultrason probu olarak adlandırılan küçük bir alet, ses dalgaları gönderip bu ses dalgalarının organlardan sekerek geri dönen ekolarını yakalar. Ekolar, bilgisayar tarafından siyah beyaz bir görüntüye dönüştürülür. Bu test, karaciğerde büyüyen kitlelerin görüntülenmesini sağlamaktadır. Görüntülenen kitle bize şekli, büyüklüğü ve evresi hakkında bilgi verir. Gerek görüldüğü takdirde bir sonraki aşama olarak daha ayrıntılı testlere tabi tutulmaktadır.

Ultrason, uygulanması kolay olan ve hiç radyasyon içermeyen bir testtir.

Bu test, belli karaciğer kanseri risk faktörü olan kişilerde erken tanı konmasına yardımcı olmak için kullanılır. Bir çok uzman, ultrason testinin 6-12 ayda bir tekrar edilmesini önerirken, en uygun süre hakkında uzmanlar henüz kesin neticeye varamamıştır.

Bilgisayarlı tomografi (BT)

BT taraması, vücudunuzun detaylı kesitsel görüntüsünü oluşturan x ray testidir. Karın bölgesine yapılan BT taraması, birçok karaciğer tümörünün belirlenmesinde oldukça faydalıdır. Karaciğerde veya karın bölgesinin başka bir yerinde hatta yakın damarlarda bulunan tümörün yapısı, büyüklüğü ve yeri hakkında detaylı bilgi verir. BT taraması, aynı zamanda biyopsi iğnesinin şüpheli tümöre yönlendirilmesinde rehber olarak kullanılır. Buna, BT eşliğinde iğne biyopsisi denir. Karaciğer kanseri bulgusuna rastlandığında göğüse uygulanan BT, akciğerlerde de olası yayılmayı kontrol eder.

Standart röntgen uygulaması ile bir görüntüleme yerine, BT tarayıcı ile farklı açılardan birçok görüntüleme sağlanabilir. Daha sonra, bilgisayar bu görüntüleri birleştirip detaylandırarak çekilen tüm görüntüleri ayrı ayrı resimler.

Manyetik rezonans görüntüleme (MR)

BT taramasında olduğu gibi MR taraması da, vücuttaki yumuşak dokuyu detaylı olarak görüntüler. Ancak MR taraması, x ray yerine güçlü mıknatıslar ve radyo dalgaları kullanır. Radyo dalgalarından yayılan enerji emilir ve sinyal kesildiğinde insan vücudu dışarıya radyo sinyali gönderir. İncelenecek organın üzerine veya çevresine yerleştirilen “sargı” olarak isimlendirilen parçalar, hem alıcı hem de verici anten olarak çalışır. İnsan vücudundan geri gelen radyo sinyalleri sargılar aracılığı ile toplanır, bilgisayar işleminden geçirilerek insan vücudunun kesit görüntülerine dönüştürülür.

MR, karaciğer tümörü araştırması için kullanıldığında birden fazla görüntüleme yapılabilir. İlk görüntülemeden sonra, daha detaylı bir görüntü almak için kontrast materyal olarak bilinen godalinyum damardan enjekte edilir. Birkaç dakika sonrasında kontrast madde vücutta dağıldıkça ikinci görüntüleme seti gerçekleştirilir. Bu işleme, dinamik kontrastlı manyetik rezonans görüntüleme denir.

MR taraması, karaciğer tümörlerinin tespit edilmesi ve bu tümörlerin iyi ya da kötü huylu olup olmadığının anlaşılması adına çok faydalı olabilir. Ayrıca, karaciğer çevresindeki kan damarlarını kontrol edebilir ve karaciğer kanserinin vücudun diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığını tespit etmede yararlı olabilir.

Anjiyografi

Anjiyogram, kan damarlarını kontrol eden bir x ray testidir. Kan damarlarını daha belirgin yapmak için kontrast madde veya boya atardamara enjekte edilir ve x ray görüntüleri alınır. Anjiyografi, karaciğer tümörüne kanı sağlayan atardamarların görüntülenmesi için kullanılabilir. Bu işlem, tümörün cerrahi müdahale ile alınıp alınamayacağını gösterir ve doktorların cerrahi müdahaleyi planlamasına yardımcı olur. Bu yöntem hem cerrahi müdahale ile alınamayacak olan tümör için hem de embolizasyon gibi cerrahi olmayan bazı tedavi türleri için yardımcı bir rehber niteliğindedir.

Anjiyografi esnasında küçük bir kateter karaciğere uzanan atardamarın içine yerleştirilip boya enjekte edildiğinden hasta için biraz rahatsız edici bir prosedür olabilir. Kateter, çoğunlukla uyluktan içeri sokulur ve karaciğer atardamarın içine takılır. Genellikle, lokal anestezi eşliğinde gerçekleştirilir. Kateter yerleştirildikten sonra x ray görüntüsü alınırken kontrast madde damarlara hızlıca enjekte edilir ve işaretlenen bölge incelenir.

Kemik taraması

Kemik taraması, kanserin kemiklere yayılıp yayılmadığını gösteren yardımcı bir yöntemdir. Kemikte ağrı veya karaciğer nakline uygun tedavi edilebilir bir hasta olduğunda uygulanan bir testtir.

Bu test için, düşük seviyeli radyoaktif materyal damara enjekte edilir. Bu madde, iskeletin tamamında kemiğin zarar gören bölgelerine bir iki saat içinde yerleşir. Sonrasında, özel bir kameranın yardımı ile 30 dakika kadar süren bir görüntüleme işlemi gerçekleştirilir.

Kemiklerde değişim olan aktif bölgelere iskeletteki “sıcak bölge” denir. Bu bölgeler, kanserin varlığını gösterebilir. Ancak, diğer kemik hastalıklarının varlığı da aynı belirtileri verebilir. Bu iki durumu birbirinden ayırmak için x ray veya MR gibi diğer görüntüleme testleri hatta kemik biyopsisi gerekebilir.

Laparoskopi

Bu işlemde, küçük bir video kamerası olan ışıklandırılmış ince bir tüp karında açılan küçük bir kesiden içeri sokularak, karaciğer ve diğer iç organlar kontrol edilir. Bazen birden fazla kesi yerine ihtiyaç duyulabilir. Uygulanan bu yöntem, ameliyat odasında genel anestezi altında gerçekleştirilir.

Laparoskopi, cerrahi müdahale ve diğer tedavi yöntemlerinin planlanmasında ve kanser evresinin saptanmasında yardımcı bir işlemdir. Gerekli görülürse, kanser tanısını netleştirmek amacıyla, açılan kesiden sokulan bir aletle biyopsi örneği alınarak mikroskop altında incelenebilir.

Laparoskopi, cerrahi merkezlerde günübirlik uygulanan bir yöntemdir. İşlem küçük kesiler açılarak gerçekleştirildikten sonra fazla bir ağrı olmaz. Anestezinin etkisi geçtikten sonra hasta taburcu edilebilir.

Biyopsi

Biyopsi, doku örneği alınarak varsa kanserin tespit edilmesi yöntemidir. Karaciğer kanserinde biyopsi, bazen tek kesin tanı yöntemi olabilir. Alınan örnek mikroskop altında incelenerek net bilginin elde edilmesi sağlanır. Ancak, bazı durumlarda BT ve MR gibi görüntüleme testleri sonucunda doktor kişinin karaciğer kanseri olduğuna kanaat getirebilir. Biyopsi gerekli ise, karaciğer dokusundan örnek almak için bazı metotlar kullanılabilir.

İğne biyopsisi: İğne karından içeri karaciğere kadar sokulur. İğne sokulmadan önce karın bölgesi lokal anestezi ile uyuşturulur. Bu işlem sırasında, farklı ölçülerde iğnelerin kullanılması mümkündür.

İnce iğne aspirasyon biyopsisinde, tümör hücresi ucunda çok ince bir iğne olan enjektörle çekilir. Kalın iğne biyopsisinde ise, biraz daha kalın bir iğne kullanılarak daha büyük tümör parçalarının alınması hedeflenir.

İnce iğne aspirasyonu, genellikle kanseri onaylar, ancak zaman zaman bazı kanser türlerinde kesin sonuçlar sağlamayabilir. Bu durumda, daha büyük örnek alabilmek için kalın iğneyle gerçekleşen iğne biyopsisi tercih edilebilir. Ancak, tümör özellikle ana kan damarlarına yakın bir bölgede ise kalın iğne biyopsisi ince iğne biyopsisine göre daha fazla risk faktörü içermektedir.

Doktorunuz, ultrason veya BT taramasını biyopsi işlemine rehberlik etmesi için kullanabilir. İğne, görüntüleme eşliğinde tümör içerisine sokulur ve elde edilen örnek mikroskop altında incelenmek üzere laboratuvara gönderilir.

Laparoskopik biyopsi: Biyopsi örneği, laparoskopi sırasında da alınabilir. Bu işlem, doktorun karaciğer yüzeyini görmesine ve anormal görünen bölgelerden örnek alınmasına imkan sağlar.

Cerrahi biyopsi: Bazı durumlarda, biyopsi örneği cerrahi müdahale olmadan alınamayabilir. Ameliyat sırasında, insizyonel biyopsi (tümörün bir kısmının alınması) veya eksizyonel biyopsi (tümörün tamamının ve çevreleyen bazı normal karaciğer dokularının alınması) yapılabilir. Ancak doktorlar, tümör türünün cerrahi müdahale öncesi tespit edilmesini daha çok tercih ettikleri için, diğer biyopsi metotlarına daha sık başvurulmaktadır.

Alfa-fetoprotein (AFP) Kan Testi

AFP, normalde fetusun kanında yüksek değerlerde olan ancak doğum sonrasında kısa bir süre içerisinde yok olan bir proteindir. Yetişkinlerin kanında bulunduğunda, karaciğer kanseri veya testislerde germ hücre tümörü (erkeklerde) veya yumurtalık tümörü riskini (kadınlarda) ifade eder.

AFP kan testi, yüksek karaciğer kanseri riski taşıyan kişilerde erken tümör tespiti için kullanılabilir. Ancak bu testler her zaman doğru sonuç vermedikleri için, genellikle karaciğer kanserinde ortalama bir risk söz konusu olduğunda kişilerde kullanılmaz.

Bunun yanında AFP kan testi, daha önce karaciğer kanseri tanısı konmuş hastalarda kullanılabilir. AFP düzeyi, tedavi seçeneklerinden uygun olanının seçilmesinde yardımcı olacaktır. Tedavi sırasında, bu test uygulanarak tedavinin ne kadar etkili olduğu da ölçülür. Tedavi sonrasında da uygulanan Alfa-fetoprotein kan testi ise, tedavi sonrası kanserin tekrarlama olasılığını kontrol etmek için başvurulan bir yöntemdir.

Bazı karaciğer tümörleri, çok fazla AFP üretmez.

  • Çoğu zaman AFP seviyesi yüksek çıktığında, tümör cerrahi müdahale ile alınamayacak kadar büyümüş veya karaciğer dışına yayılmıştır.
  • Kanser olmayan bazı karaciğer hastalıkları da AFP seviyesini yükseltebilir.
  • Düşük veya normal değerler, karaciğer kanseri olasılığının fazla olmadığını gösterir. Eğer değerleriniz yüksek çıkarsa, bu karaciğer kanseri belirtisi olarak kabul edilir. Ancak, bu test her zaman kesin sonuç vermez. Bu durumda teşhisi onaylayacak başka testlere başvurulacaktır.

Dünyanın karaciğer kanseri oldukça yaygın olan bazı yerlerinde, AFP kan testi uygulaması erken evrede birçok tümörü tespit etmiştir. Ancak, günümüzde birçok uzman bu kan testinin yeterli şekilde sonuç vermediğini düşünmekte ve AFP testinin yanında diğer testleri de uygulayarak tetkiklere devam etmektedir.

Diğer kan testleri

Karaciğer fonksiyon testleri: Karaciğer kanseri sıklıkla hepatit ve/veya siroz yüzünden zarara uğramış karaciğerde geliştiği için, doktorunuz tedaviye başlamadan önce karaciğerinizin durumunu bilmek isteyecektir. Bir dizi kan testi, karaciğerin kanserden etkilenmeyen kısmının durumunu belirlemesinde yardımcı olabilir. Bu testler ile kanda bulunan belli maddelerin seviyesi ölçülerek, karaciğerin ne kadar sağlıklı çalıştığı konusunda kanaat getirilebilir.

Cerrahi müdahale ile karaciğerin büyük bir kısmının alınma ihtimali olduğundan, eğer karaciğer sağlıklı değil ise cerrahi mümkün olmayabilir. Bu, karaciğer kanseri hastalarda ortak bir problemdir.

Kan pıhtılaşma testi: Kanama olduğunda, karaciğer kanama esnasında kanın pıhtılaşmasını sağlayan proteinler üretir. Zarar görmüş karaciğer kanı pıhtılaştırma görevini yeterli şekilde göremediğinden kanamanın durmama riski oluşur. Protrombin zamanı gibi bir kan testi istenerek risk oranı tespit edilebilir.

Viral hepatit için testler: Karaciğer kanseri tanısı henüz konmamışsa, doktorunuz hepatit B ve hepatit C kontrolü için kan testi isteyebilir. Testler sonucunda bu virüslerden her hangi birini taşıdığınız tespit edilirse, karaciğer kanseri olma olasılığınız artacaktır. Böyle bir şüphe söz konusu olduğunda, ileri testler uygulanacaktır.

Bu testler, karaciğer kanseri teşhisi yeni konmuş hastalarda daha önce yapılmadıysa, hastanın durumunun tespit edilmesi için doktor tarafından talep edilecektir.

Böbrek fonksiyon testleri: Kanda üre, nitrojen ve keratin seviyeleri ölçülerek, böbreklerin nasıl çalıştığına bakılır.

Tam kan sayımı: Bu testle, kırmızı ve beyaz kan hücreleri ile trombosit seviyeleri ölçülür. Sonuçlar, yeni kan hücrelerinin oluştuğu kemik iliği fonksiyonları hakkında bize bilgi verir.

Kan kimyası testleri ve diğer testler: Bazı maddeler karaciğer kanserinden etkilenmiş olabileceği için bu test, kanda mineral ve diğer maddelerin seviyelerini ölçer. Örneğin; kandaki kalsiyum oranı yükselebilir ya da kan şekeri seviyesi düşebilir. Karaciğer kanseri, zaman zaman kolestrol seviyesini de arttırabildiği için bu ölçümlerin yapılmasında fayda vardır.

Karaciğer Kanserinde Evreleme

Evre I: Damarlara yayılım göstermemiş herhangi bir ebatta tek bir tümör vardır. Kanser yakınındaki lenf bezlerine veya uzak bölgelere yayılmamıştır.

Evre II: Damarlara yayılmış herhangi bir ebatta tek bir tümör vardır VEYA 5 cm ya da daha küçük boyutlarda birden fazla tümör vardır. Kanser, yakındaki lenf bezlerine veya uzak bölgelere yayılmamıştır.

Evre IIIA: En azından biri 5 cm’den büyük olmak üzere birden fazla tümör vardır. Kanser, yakındaki lenf bezlerine veya uzak bölgelere yayılmamıştır.

Evre IIIB: Karaciğerin ana kapı damarına (portal veya hepatik damar) yayılma gösteren en az bir tümörün varlığını belirtir. Kanser, yakındaki lenf bezlerine veya uzak bölgelere yayılmamıştır.

Evre IIIC: Tümör, yakınındaki organlara (safra kesesinden başka) VEYA karaciğeri kaplayan doku üstüne yayılım göstermiştir. Kanser, yakındaki lenf bezlerine veya uzak bölgelere yayılmamıştır.

Evre IVA: Karaciğerdeki tümörler herhangi bir ebatta veya sayıda olabilir ve damar veya yakınındaki organlara yayılım göstermiş olabilir. Kanser, lenf bezlerine yayılmıştır. Uzak bölgelerde kansere rastlanmaz.

Evre IVB: Kanser, vücudun diğer bölgelerine yayılmıştır. Tümör herhangi bir ebatta veya sayıda olabilir ve yakındaki lenf nodlarına yayılım olabilir de, olmayabilir de.

Child-Pugh Sınıflaması (siroz evreleme sistemi)

Child-pugh sınıflaması, özellikle sirozlu hastalarda karaciğer fonksiyonlarını ölçer. Karaciğer kanseri hastalar aynı zamanda siroz hastalığını da taşıdıkları için, doktorlar bu hastaların karaciğer fonksiyonlarını bilmek isterler. Bu sistem 5 faktöre bakar. İlk 3 faktör, kan testi sonuçlarıdır:

  • Kanda bilirubin seviyesi (ciltte ve gözlerde sarılığa yol açan madde)
  • Kanda albümin seviyesi (karaciğer tarafından üretilen ana protein)
  • Protrombin süresi (karaciğerin kanın pıhtılaşma faktörlerini nasıl gerçekleştirdiğini ölçer)
  • Karında su toplanması
  • Karaciğer hastalığının beyin fonksiyonlarına olan etkisi

Bu faktörlere bağlı olarak karaciğer fonksiyonları 3 sınıfa ayrılır. Tüm bu faktörler normal ise, o zaman karaciğer fonksiyonları, A sınıfı olarak adlandırılır. Hafif anormallikler B sınıfıdır. Şiddetli anormallikler ise C sınıfıdır. Karaciğer kanseri olan C sınıfı sirozlu bir kişi, cerrahi müdahale veya diğer ana kanser tedavileri için genellikle uygun değildir.

Karaciğer Kanserinde Tedavi Yöntemleri

Tedavi planını yaparken kanserin evresi ve karaciğerin kalan kısmının sağlığı doktorlar için önem taşır. Ancak, doktorunuz genel sağlık durumunuza göre tedavinin olası yan etkilerini de dikkate alarak tedavi yöntemlerini belirleyecektir.

Karaciğer kanserinde başlıca tedavi seçenekleri şunlardır:

  • Cerrahi müdahale (kısmi hepatektomi veya karaciğer nakli)
  • Ablasyon veya embolizasyon gibi bölgesel tedaviler
  • Kemoterapi ve hedefe yönelik tedavi
  • Radyoterapi

Bazı vakalarda, bu tedaviler kombine edilerek uygulanabilir.

Karaciğer kanserinde evrelerine göre uygulanan tedaviler

TNM evreleme sistemi, karaciğer kanserinin yayılma durumunu net olarak gösteriyor olsa da, doktorlar tedavi seçeneklerini belirlemek için tümörün ameliyat ile alınıp alınamayacağını baz alan daha pratik bir sistem kullanırlar. Karaciğer kanseri 3 kategoriye ayrılır: Bölgesel olarak cerrahi müdahale yapılabilir, bölgesel olarak cerrahi müdahale yapılamaz ve ilerlemiş karaciğer kanseri.

Bölgesel olarak cerrahi müdahale yapılabilir karaciğer kanseri (bazı T1 veya T2, N0, M0 tümörler)

Kanser erken evrede ve geri kalan karaciğer sağlıklı ise, cerrahi müdahale (kısmi hepatektomi) ile tedavi edilebilir. Ne yazık ki, sadece çok az sayıda hasta bu kategoride yer almaktadır. Sonucu etkileyen önemli faktör, tümörün büyüklüğü ve yakın damarları etkileyip etkilemediğidir. Damara yayılmış büyük tümör veya tümörler, cerrahi müdahale sonrası karaciğere geri dönecek ve vücudun başka bölgelerine yayılacaktır. Karaciğerinizin kalan kısmının fonksiyonu ve genel sağlık durumunuz da ayrıca önem taşır. Erken evre karaciğer kanseri hastalarında, karaciğer nakli, diğer bir seçenek olabilir.

Klinik araştırmalar, kısmi hepatektomi uygulanan hastaya sonrasında uygulanan diğer tedavilerin faydalı olup olmayacağı yönündedir. Bazı araştırmalar, kemoembolizasyon veya diğer tedavilerin cerrahi müdahale ile birlikte uygulandığında, hastanın ömrünü uzattığını göstermiştir. Cerrahi müdahaleye eklenebilecek diğer tedavi yöntemleri konusunda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Bölgesel olarak cerrahi müdahale yapılamaz karaciğer kanseri (bazı T1 ‘den T4’e, N0, M0 tümörler)

Henüz yayılma göstermemiş ancak bir takım sebeplerden kısmi hepatektomi ile güvenli bir şekilde alınamayan kanserler gibi bölgesel rezekte edilemeyen kanserlerdir.

Cerrahi müdahale yapılamama sebeplerinden bazıları:

  • Tümör, güvenle alınamayacak kadar büyüktür.
  • Tümör, karaciğerin alınması zor olan bir bölümündedir. (Örn; damara çok yakın)
  • Birkaç tümör vardır.
  • Karaciğerin geri kalanı sağlıklı değildir. (Siroz veya diğer nedenler yüzünden)

Bu hastalar, eğer mümkünse karaciğer nakli yapılarak tedavi edilirler. Çok zor bir ameliyat olsa da, birçok hastaya faydalı olmuş bir operasyondur. Nakil, kanseri ve altında yatan herhangi bir karaciğer hastalığını iyileştirebilir.

Çoğu hasta, karaciğer nakline uygun hale gelene kadar, en az birkaç ay bekletilmelidir. Birçok vakada, karaciğer nakli için bekleyen hastalara embolizasyon veya ablasyon gibi diğer tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

Nakil için uygun koşullar söz konusu olmadığında, ablasyon önerilebilir. Diğer seçenekler; embolizasyon, sorafenib ile hedefe yönelik tedavi, kemoterapi (ya sistemik yada hepatik arter aşılama ile) ve/veya radyoterapidir. Bazı vakalarda, tedavi tümörü küçülterek, cerrahi müdahaleye (kısmi hepatektomi veya nakil) uygun hale getirebilir.

Nakil yerine tedavilerin kanseri iyileştirmesi mümkün olmasa da, hastalığın belirtilerini azaltabilir ve yaşam süresini uzatabilir. Bu kanser türünün tedavisi zor olsa da, klinik araştırmalar birçok vakada yeni tedavi yöntemleri ile iyi seçenekler sunabilirler.

İlerlemiş karaciğer kanseri (Tüm N1 veya M1 tümörleri dahil)

İlerlemiş kanser, karaciğer dışına yayılmıştır (lenf bezlerine veya diğer organlara). Bu kanserler, geniş alana yayıldığı için cerrahi müdahale ile tedavi imkanı gerçekleşmeyebilir.

Eğer, karaciğer fonksiyonlarını yeterli derecede yerine getiriyorsa (Child-Pugh A veya B sınıfı), sorafenib ile hedefe yönelik tedavi bir süreliğine kanser gelişimini kontrol altına alabilir ve hastanın yaşam süresini uzatabilir.

Bölgesel rezeke (ameliyat) edilemeyen karaciğer kanserinde de olduğu gibi, hedefe yönelik tedavi, kemoterapi üzerine yeni yaklaşımlar (kemoterapi tedavisinde yeni ilaçlar ve yollar), yeni radyoterapi düzenlemeleri ve diğer yeni tedaviler, hastalara yardımcı olabilir. Bu klinik araştırmalar, gelecekteki hastalarda daha iyi sonuçların alınması için önemlidir.

Radyasyon gibi tedaviler, ağrının ve diğer belirtilerin giderilmesi için yardımcı olabilir. En etkin şekilde tedavi olma şansı elde edebilmeniz için, belirtileri doktorunuzla konuştuğunuzdan emin olunuz.

Tekrarlayan Karaciğer Kanseri

Tedavi sonrası tümör yeniden oluşursa bu durum, tekrarlayan (nükseden) kanser olarak adlandırılır. Tekrarlama, bölgesel veya uzak bölgelerde yayılma şeklinde olabilir. Tedavi edilmiş karaciğer kanserinin tekrarlaması, daha önce uygulanan tedavi türü ve karaciğer fonksiyonları gibi birçok faktöre bağlıdır. Bu durumda, yinelenen bir cerrahi müdahale, embolizasyon veya ablasyon gibi bir lokal tedavi yöntemi uygulanabilir. Kanser geniş bir alana yayılmışsa, sorafenib ile hedefe yönelik tedavi veya kemoterapi tedavisi de uygun bir seçenek olacaktır.

Tedaviler, ağrının ve diğer belirtilerin giderilmesi için de yardımcı olabilir. En etkin şekilde tedavi olma şansı elde edebilmeniz için, belirtileri doktorunuzla konuştuğunuzdan emin olunuz.

Karaciğer Kanseri Ameliyatı

Karaciğer kanserini tedavi etmek için sunulan en makul seçenek, cerrahi müdahale (tümörün alınması) veya karaciğer naklidir.

Karaciğerde tespit edilen tüm kanserin alınması, yaşamsal riski azaltacaktır.

Karaciğer kanserinde kısmi hepatektomi

Karaciğerin bir kısmının cerrahi müdahale ile alınması işlemine, kısmi hepatektomi denir. Bu operasyon, hasta sağlık açısından yeterince güçlüyse ve tümör alındıktan sonra geride yeterli miktarda sağlıklı karaciğer kalacaksa gerçekleştirilir. Kanser karaciğer dışına yayıldığından, çok büyüdüğünden ve karaciğerin birçok kısmında konumlandığından, ne yazık ki, çoğu karaciğer kanserinin tamamı alınamamaktadır.

Karaciğer kanseri olan 5 kişiden 4’ü siroz hastasıdır. Ağır siroz hastalığınız varsa, küçükte olsa karaciğerde alınacak bir kanser dokusu bile geride yeterli fonksiyonu sağlayacak karaciğer bırakmayabilir. Siroz hastalarının cerrahi müdahaleye uygun olabilmesi için tümörün küçük boyutlarda olması ve karaciğerin yeterli kısmının sağlıklı fonksiyonlarına devam etmesi gerekir. Doktorlar, bu fonksiyonları ölçmek için Child-Pugh sınıflandırmasına bakarlar. Bu test, belli laboratuvar testlerine ve belirtilere bağlı olarak var olan sirozu ölçer. A sınıfı hastalar, cerrahi müdahaleye uygun olan hastalardır. B sınıfı hastalar, cerrahi müdahaleye çok yatkın olmayan hastalardır. C sınıfı hastalar içinse, cerrahi müdahale bir seçenek değildir.

Olası riskler ve yan etkiler: Karaciğerden parça almak, ciddi bir operasyondur ve deneyimli ve becerikli bir cerrah tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Bunun sebebi, hastanın karaciğerinin diğer bölümleri de genellikle zarar gördüğünden cerrahlar mümkün olduğu kadar çok kanserli bölgeyi alırken, aynı zamanda da fonksiyonlarını devam ettirecek yeterli karaciğeri bırakması gerekir.

Karaciğerden her zaman çok miktarda kan geçer. Bu sebeple, ameliyat sonrası kanamadan endişe edilir. Bunların ötesinde, karaciğer normalde kanı pıhtılaştıran maddeleri üretir. Bu yüzden karaciğere verilen zarar (ameliyat öncesi ve ameliyat sırasında) kanama problemini ikiye katlayabilir.

Olası diğer problemler, başka cerrahi müdahaleler sonrası oluşabilecek problemlerle aynıdır; Anesteziden kaynaklı komplikasyonlar, enfeksiyon, kanda pıhtılaşma ve zatürre.

Başka bir endişe ise, kalan karaciğerin altında yatan hastalık nedeniyle kanserin bazen tekrar gelişmesidir.

Karaciğer kanserinde karaciğer nakli

Karaciğer nakli, uygun olan bazı karaciğer kanseri hastalar için en iyi seçenek olabilir. Karaciğer nakli; damar yakınlarına yayılmamış, 5 cm’den küçük veya 3 cm’den büyük olmayan 2-3 tümörde uygulanır. Genellikle, tümör konumu itibarıyla alınamadığında ya da fazla yayılım gösterdiğinde karaciğer nakline başvurulmaktadır.

Yapılan araştırma sonuçlarına göre, yapılan 1,100 karaciğer nakli sonucunda hastaların yaklaşık %70’inin yaşam süresi 5 yıl daha uzamıştır.

Ancak, ne yazık ki karaciğer nakil şansı sınırlıdır. Her yıl sadece ortalama 6,000 karaciğer nakle uygun görülmüş ve bu nakiller kanserden çok diğer karaciğer hastalıkları sebebiyle gerçekleştirilmiştir. Organ bağışı konusunda halk arasında bilincin artması, halk sağlığı için atılan önemli bir adımdır. Bu sayede, karaciğer kanseri ve diğer ciddi karaciğer hastalıkları için tedavi imkanı sağlanabilir.

Nakil ihtiyacı olan hastalar, karaciğer uygun hale gelene kadar beklemelidir. Birçok vakada, karaciğer nakli bekleyen hastalara ablasyon veya embolizasyon gibi tümöre yönelik bölgesel tedavi yöntemleri uygulanabilir. Doktorunuz nakil yapılması yerine önce tümörün bir bölümünün alınmasını veya diğer tedavi yöntemlerini önerebilir. Eğer bu yöntemler sonrasında kanser tekrarlarsa ancak o zaman karaciğer nakline başvurulabilir.

Olası Riskler ve Yan Etkiler: Kısmi hepatektomide olduğu gibi, karaciğer naklinde de potansiyel ciddi riskler söz konudur. Bunlar; kanama, enfeksiyon, kanda pıhtılaşma, anestezi kaynaklı komplikasyonlar olabilir. Ancak, karaciğer nakli sonrası bazı ilave riskler söz konusu olabilir.

Karaciğer nakli olan bir hastaya, bağışıklık sistemini baskılayacak bazı ilaçlar verilir. Amaç, vücudun yeni organı reddetmesini önlemektir. Bu ilaçların, özellikle enfeksiyon gibi kendine has riskleri ve yan etkileri vardır. Bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar, kalan kanserin öncesinden daha hızlı gelişmesini de sağlayabilir. Bu ilaçların bazıları; yüksek tansiyon, yüksek kolestrol ve şekere yol açarken kemikleri ve böbrekleri zayıflatabilir.

Karaciğer nakli sonrasında, vücudun yeni karaciğeri kabul etmesi önemlidir. Bu sebeple, düzenli kan testleri yapılarak, karaciğer adaptasyonu kontrol edilir. Zaman zaman karaciğer biyopsisi de, bu kontrolün bir parçası olarak uygulanabilir. Vücudun nakil yapılan karaciğeri reddetmesi söz konusu olduğunda, bunu engelleyen ilaçlar kullanılmaktadır.

Karaciğer Kanserinde Ablasyon ve Embolizasyon

Ablasyon, karaciğer tümörünü almadan yok etme tekniğidir. Bu teknik, az sayıda küçük tümörleri olan ve cerrahi müdahaleye elverişli olmayan hastalarda uygulanan bir tekniktir. Cerrahi müdahaleden daha etkili bir yöntem değildir. Ancak, bazı hastalarda oldukça faydalı olmuştur. Bu yöntem, karaciğer nakli bekleyen hastalarda kanser tedavisi olarak da kullanılır.

Ablasyon, tümörü 3 cm’den büyük olmayan hastalarda en iyi sonucu verir. Biraz daha büyük tümörlerde (3-5 cm), embolizasyon ile birlikte uygulanması yarar sağlayacaktır.

Bu tür bir tedavi, hastanede yatmayı gerektirmez.

Karaciğer kanserinde radyofrekans ablasyon (RFA)

Bu işlem, tedavi için yüksek enerji radyo dalgaları kullanır. Doktor, ince iğne şeklinde bir sondayı tümörün içine sokar. Bu işlemi gerçekleştirirken BT taraması veya ultrason ile görüntü alınarak uygun yerin tam tespit edilmesi sağlanır. Yüksek frekanslı akım, bu sondanın ucundan geçerek tümöre çarpar ve kanser hücrelerini ısıtarak yok eder. Radyofrekans ablasyonu, küçük tümörlerde en sık kullanılan metottur.

Karaciğer kanserinde etanol (alkol) ablasyonu

Perkütan etanol enjeksiyonu olarak da bilinen bu yöntem ile tümör içine yoğunlaştırılmış alkol enjekte edilerek kanser hücreleri öldürülür. Bu işlem, genellikle ultrason veya BT taraması ile yönlendirilen iğne yardımıyla yapılır.

Karaciğer kanserinde mikrodalga termoterapi

Bu yeni yöntemde, mikrodalga kullanılarak anormal dokunun ısıtılıp yok edilmesi hedeflenir.

Karaciğer kanserinde kriyocerrahi (Kriyoterapi)

Bu yöntemde, ince metal bir sonda ile tümörün dondurularak yok edilmesi hedeflenir. Bu işlem sırasında metal sonda ultrason eşliğinde tümörün içine yerleştirilir. Tümöre ulaşan sonda yoluyla gönderilen çok soğuk gaz, kanser hücrelerini dondurarak öldürür. Zaman zaman genel anestezi gerektirebilen bu metot, diğer ablasyon tekniklerinden çok daha büyük tümörlerin tedavisi için kullanılabilir.

Karaciğer Kanserinde Ablasyon Tedavisinde Yan Etkiler

Ablasyon tedavisi sonrası olası yan etkiler; karın bölgesinde ağrı, karaciğerde enfeksiyon, göğüs boşluğunda veya karın bölgesinde kanamadır. Ciddi komplikasyonlara pek sık rastlanmaz ancak olasıdır.

Karaciğer Kanserinde Embolizasyon Tedavisi

Embolizasyon, karaciğerdeki kanser hücrelerine kan dolaşımını azaltmak veya bloke etmek için özel maddeler enjekte etme işlemidir. Karaciğer, kanı 2 yerden tedarik eder. Karaciğerdeki kanser hücreleri, genellikle hepatik arterden beslenirken, çoğu normal karaciğer hücreleri portal damardan beslenir. Doktor, kanseri tedavi etmek için bu farklılıktan yararlanabilir. Hepatik arter yolunu bloke ederek tümörün beslenmesini önler ve kanser hücrelerini öldürürler. Böylece, portal damardan beslenen sağlıklı karaciğer hücrelerine zarar vermemiş olur.

Embolizasyon, tümörün cerrahi müdahale ile alınamadığı bazı durumlarda bir tedavi seçeneğidir. Bu yöntem, ablasyon tekniği ile tedavi edilemeyecek kadar büyük (genellikle 5 cm’den büyük) olan tümörlerde kullanılabilir. Bazı tümörler için (genellikle 3-5 cm) her iki işlemin birlikte kullanıldığı ortak bir tedavi yöntemi olabilir. Embolizasyon, normal karaciğer dokusuna kan akışını azaltır. Bu yüzden, hepatit veya siroz gibi hastalıklarla zarar görmüş karaciğeri olan hastalarda iyi bir seçenek olmayabilir.

Bu tür bir tedavi, hastanede yatmayı gerektirmez.

Karaciğer kanserinde arteryel embolizasyon

Arteryel embolizasyon, trans-arteryel embolizasyon olarak da bilinir. Bu yöntemde, kateter (ince, esnek tüp) iç uylukta açılan küçük bir kesi yoluyla karaciğerdeki hepatik arter içine yerleştirilir. Kana dolaşımına enjekte edilen boya ile oluşan kateter yolu, anjiyografi (özel bir tür röntgen) aracılığıyla görüntülenir. Kateter uygun yere yerleştirildikten sonra arterin içerisine ufak tanecikler enjekte edilerek arterin tıkanması ve tümörü besleyen kan akışının durması sağlanır.

Karaciğer kanserinde kemoembolizasyon

Kemoembolizasyon, trans-arteryel kemoembolizasyon olarak da bilinir. Bir katater aracılığı ile küçük plastik parçacıklar, tümör hücrelerini besleyen damarları tıkayıp, bu hücrelere kan akışını durdurana kadar damara enjekte edilir. Gerekli besin maddeleri ve oksijen alımı durduğu için bu alandaki tümör hücreleri ölmektedir. Buna ilave olarak kateterden kemoterapi ilacı zerkedilir bu sayede doğrudan doğruya bölgesel kemoterapi de gerçekleşmiş olur. Sadece embolizasyon yönteminin uygulanmasının kemoembolizasyondan daha etkili olup olmadığını araştıran çalışmalar devam etmektedir.

Karaciğer Kanserinde Embolizasyon Olası Yan Etkileri

Embolizasyon sonrası olası komplikasyonlar; karın bölgesinde ağrı, ateş, mide bulantısı, karaciğerde enfeksiyon, safra kesesi iltihabı ve karaciğer damarlarında kan pıhtılaşmasıdır. Ciddi komplikasyonlara sık rastlanmasa da, bu tarz komplikasyonların oluşma riski vardır.

Karaciğer kanserinde radyoembolizasyon

Bu teknik radyasyon tedavisi ile embolizasyon tedavisini birleştirir. Mikrosfer olarak adlandırılan küçük radyoaktif toplar işlem sırasında hepatik artere enjekte edilir. Tümöre yakın olan bu tanecikler, birkaç gün boyunca düşük doz radyasyon yayarlar. Buradaki radyasyon çok kısa mesafeler içerisinde etkili olduğundan sadece tümöre etki etmektedir.

Nisan 2008 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan bu teknik, o tarihten beri çok sayıda hastada ameliyat şansı bulunmayan kanserlerin karaciğer tutulumunun kontrol altına alınması için uygulanmış, umut verici sonuçlar alınmıştır.

Karaciğer Kanserinde Kemoterapi ve Hedefe Yönelik Tedavi

Kemoterapi, kanser hücrelerine zarar vermek için uygulanan ilaç tedavisidir. Tüm vücuda uygulanan (sistemik) kemoterapi, ağızdan verilen veya damara enjekte edilen antikanser ilaçları ile gerçekleştirilir. Kan dolaşımına karışan ilaçlar, vücudun tüm bölgelerini dolaşır ve böylece uzak organlara yayılmış kanserler için tedaviyi yararlı hale getirir.

Ne yazık ki, karaciğer kanseri birçok kemo ilacına dirençlidir. Tümörü küçültmek için kullanılan en etkili ilaçlar; doksorubisin, 5-floroürasil ve sisplatindir. Ancak, bu ilaçlar bile, tümörün küçük bir bölümünü küçültür ve verdiği yanıt fazla uzun sürmez. Birçok araştırma sonucunda, birden çok ilaçtan oluşan kombine kemoterapi uygulamasının bile yaşamı uzatamadığı durumlar mevcuttur.

Karaciğer Kanserinde Kemoterapi Yan Etkileri

Kemoterapi ilaçları, hızlı çoğalan hücreler üzerinde etkili olduğundan kanser tedavisi için etkili bir tedavi yöntemidir. Ancak, kanser hücreleri olmamalarına rağmen kemik iliği, ağız çevresi, bağırsaklardaki hücreler ve kıl folikülleri hücreleri de hızla bölünürler. Kemoterapi tüm hızlı çoğalan hücreleri hedef aldığı gibi bu hücreleri de hedef almakta ve bu durum yan etkiler ile kendini belli etmektedir.

Yan etkiler, genellikle kısa sürer ve tedavi bittikten hemen sonra yok olur. Yan etkileri azaltmak için her zaman bir yol vardır. Örneğin, bulantı ve kusmayı önlemek için ilaç verilebilir. Doktorunuz kemoterapi yan etkilerine karşı size uygun olan ilacı, kendi kontrolü altında kullanmanızı sağlayacaktır.

Karaciğer Kanserinde Hedefe Yönelik Tedavi – Akıllı İlaçlar

Araştırmacılar, kansere neden olan hücre değişiklikleri hakkında bilgi sahibi oldukça bu değişiklikleri hedef alan yeni ilaçlar geliştirmektedir. Hedefe yönelik ilaçlar, standart kemoterapi ilaçlarından farklı işleve sahiptir ve farklı (daha hafif) yan etkileri vardır.

Kemoterapide olduğu gibi, bu ilaçlar da sistematik olarak çalışırlar. Kan dolaşım sistemine girer, vücudun tüm bölgelerine ulaşarak uzak organlara yayılan kansere karşı etkili bir tedavi yöntemi oluştururlar. Bu sebeple, standart kemoterapiden sonuç alamayan karaciğer kanseri hastalarında hedefe yönelik tedavi tercih edilmektedir.

Sorafenib (Nexavar®)

Hedefe yönelik uygulanan Sorafenib adlı ilaç, 2 şekilde çalışır. Gelişmek için tümörün ihtiyaç duyduğu yeni damarları oluşturmasını engeller. Ayrıca, kanser hücrelerinin gelişmesine yardım eden bazı proteinleri de hedef alır.

Araştırmalar, bu ilacın ilerlemiş karaciğer kanseri gelişimini yavaşlattığı ve ortalama 3 ay yaşam süresini uzattığını onaylamıştır. İlacın hastalığın daha erken evrelerindeki etkilerini ve diğer tedavi yöntemleri ile birlikte sağladığı yararları bilim adamları tarafından araştırılmaya devam edilmektedir. Karaciğer fonksiyonları zayıf olan kişilerde araştırma yapılmadığı için, ilacın güvenli olup olmadığı netlik kazanmamıştır.

Sorafenib, günde iki kere hap olarak ağızdan alınır. En sık rastlanan yan etkileri; halsizlik, iştah kaybı, ishal, yüksek tansiyon, kaşıntı, kızarıklık, ağrı, şişlik veya avuç içinde veya ayak tabanında su toplamasıdır.

Karaciğer Kanserinde Radyoterapi – Işın Tedavisi

Radyoterapi, yüksek enerji ışınları kullanılarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Farklı türde radyoterapi tedavileri vardır.

Karaciğer kanserinde dıştan (eksternal) radyoterapi

Bu radyoterapi türü, vücudun dışından kansere radyasyon göndermeye odaklıdır. Bu yöntem, bazen ağrı gibi bazı belirtileri azaltmak için karaciğer tümörünün küçültülmesi için kullanılabilir. Ancak, ablasyon veya embolizasyon gibi diğer bölgesel tedaviler kadar sık kullanılmamaktadır. Karaciğer kanser hücreleri, radyasyondan kolaylıkla etkilendikleri için bu tedavide yüksek doz kullanılamaz.

Doktorunuz, tedavi öncesi durumunuza göre uygun doz radyoterapiyi hesaplamak için gerekli ölçümleri yapacaktır. Tedavi süresi, birkaç hafta süreyle haftada 5 gündür.

Yeni radyasyon teknikleri ile, yakındaki sağlıklı dokulara zarar vermemek için radyasyonu azaltılarak, karaciğer tümörü daha net hedef alınabilir. Böylece, daha etkili bir tedavi daha az yan etki ile uygulanmış olur.

Karaciğer kanserinde üç boyutlu konformal radyoterapi: Bu yöntemde kullanılan özel bilgisayar, tümörün bulunduğu yerin tam haritasını çıkartır. Sonrasında, radyasyon ışınları farklı yönlerden direk tümörü hedef alır. Buda, normal dokulara zarar verme olasılığını azaltır.

Karaciğer kanserinde stereotaktik vücut radyoterapisi: Bu yöntem, birkaç hafta boyunca hergün ufak dozda radyasyon vermek yerine, bir veya birkaç gün yüksek doz radyasyon verilmesine odaklıdır. Gönderilen ışınlar, birçok farklı açılardan tümörü hedefler.

Karaciğer kanserinde radyoterapinin yan etkileri

Dıştan radyoterapi yan etkileri; radyasyonun vücuda girdiği bölgede güneş yanığı şeklinde cilt problemleri, mide bulantısı, kusma ve halsizliktir. Çoğunlukla, bu yan etkiler tedavi sonrası yok olur. Ayrıca, radyasyon kemoterapi yan etkilerini daha da şiddetlendirebilir.

Karaciğer Kanserinde İmmünoterapi Tedavisi

Kanser hücresine yönelik hedeflenmiş ilaçlardan sonra, bağışıklık sisteminin önündeki fren mekanizmasını kaldırarak etki eden immünoterapiler 1990’ların sonrasında geliştirilmeye başlandı. Günümüzde kanseri tanıma ve tedavi etmede immün (bağışıklık) sisteminin önemli bir rolü olduğu anlaşılmıştır. Artık tek hedef tümör değil, ayrıca tümör çevresi ve bağışıklık sistemidir. Tümörlerin, bağışıklık sisteminin gözetiminden çeşitli mekanizmaları (CTLA-4, PD1 ve PD-L1) kullanarak nasıl kaçtığı bulunmuştur ve bu mekanizmalar üzerine etkili ilaçlara immünoterapiler denilmektedir. Özetle bu immünoterapiler, kanser hücrelerini direk öldürmek veya hedef almak yerine, hastanın bağışıklık sistemini destekleyerek, bağışıklık sisteminin görevini yerine getirmesini sağlamaya çalışmaktadır. Her geçen gün daha fazla sayıda kanser türünün tedavisi için etkinliği gösterilen immünoterapiler, henüz karaciğer kanseri için kullanım onayı almamıştır.

Karaciğer Kanserinde Isı – Hipertermi Tedavisi

Isı tedavisi veya termoterapi olarak da bilinen hipertermi, vücut dokusunun yüksek ısıya (39 – 44 °C arası) maruz bırakılmasıyla uygulanan tamamlayıcı bir kanser tedavi yöntemidir.

Araştırmalar yüksek ısının normal dokulara çok az zarar vererek kanser hücrelerine hasar verdiğini veya öldürdüğünü göstermiştir. Hipertermi, kanser hücrelerini öldürerek ve hücrelerdeki proteinlere ve yapıya zarar vererek, kanserin bağışıklık sistemi tarafından fark edilmesini sağlayarak tümörü küçültebilir.

Özellikle karaciğere sirayet etmiş (metastatik) kanserlerde, karaciğere uygulanan bölgesel hiperterminin, standart kanser tedavilerinin (kemoterapi ve radyoterapi gibi) etkinliğini artırdığına yönelik olumlu çalışmalar mevcuttur.

Hipertermi - ısı ile tedavi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Karaciğer Kanseri Tedavisinde Başarı Gösteren Yeni Teknolojiler

Karaciğer kanserinde hepatik arterden kemoterapi uygulama (İntra-arteryel kemoterapi)

Sistemik kemoterapiye yeterli yanıt alınamadığında, doktor kemoterapi ilaçlarını hepatik arter’e direk uygulayarak daha etkili bir tedavi yöntemi kullanabilir. Kemoterapi ilaçları, hepatik arter yoluyla karaciğere ulaşır, ancak sağlıklı karaciğer ilacı vücudun diğer bölgelerine ulaşmadan parçalar. Bu yöntemle, yan etkileri arttırmadan tümöre daha fazla kemoterapi verilmesi sağlanır. Floksuridin, sisplatin, mitomisin C ve doksorubisin bu tedavide en sık kullanılan ilaçlardır.

Daha önce yapılan araştırmalar, hepatik arterden kemoterapi yönteminin tümörü küçülttüğünü göstermiştir. Ancak, bu konuda kesin sonuca varmak için daha fazla araştırma yapılması gereklidir.