Peutz-Jeghers sendromu, mide-bağırsak sisteminde polipler ve mukokütanöz pigmente lezyonlar ile karakterize edilen nadir bir kalıtsal sendromdur. Ayrıca kanser gelişimini de artıran bir faktördür.

Peutz-Jeghers sendromu olan hastalar özellikle gastrointestinal (mide-bağırsak), jinekolojik (kadınlara özgü), meme, karaciğer ve ürogenital (idrar-üreme yolu) kanserler açısından artan bir riske sahiptir.

Bu sendroma sahip hastalar için yaşam boyu herhangi bir tahmini kanser riski, %93 gibi yüksek bir orandır.

Araştırmalar, Peutz-Jeghers sendromu olan ailelerin %50 ila %80’inin STK11 geninde kalıtsal mutasyonları olduğunu ileri sürmektedir. Geriye kalan Peutz-Jegher sendromlu vakalar büyük olasılıkla de-novo (yaşam boyu kendiliğinden oluşan) mutasyonlarından kaynaklanmaktadır.

Peutz-Jeghers Sendromu İsmi Nereden Gelmektedir?

Peutz-Jeghers sendromunun ismi, Dr. Johannes Peutz ve Dr. Harold Jeghers’dan geliyor.

1886 yılında Hollanda, Uithuizen’da doğan Dr. Peutz, Groningen ve Utrecht Üniversitelerinde tıp eğitimi aldı ve 1914 yılında mezun oldu. Dr. Peutz, 1957 yılında yaşamını yitirdi.

1904 yılında New Jersey’de doğan Dr. Jeghers ise 1928 yılında Rensselaer Politeknik Enstitüsü Biyoloji bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Case Western Reserve Universiyesi Tıp Fakültesinde eğitimine devam etti. Ardından, Boston Şehir Hastanesi İç Hastalıklarında eğitim alan Dr. Jeghers, 1990 yılında hayatını kaybetti.  

Ne Dr. Peutz ne de Dr. Jeghers, isimlerini taşıyan bu sendromu belgeleyen ilk kişiydi. Peutz-Jeghers sendromu ilk kez 1895 yılında Dr. JT Conner tarafından belgelenmiştir. Dr. Conner, oral ve labial (ağız ve dudak) pigmentasyonu (renk değişikliği) olan tek yumurta ikizlerini tanımladı. Kardeşlerden biri 20 yaşında bağırsak tıkanması nedeniyle hayatını kaybetti. Diğeri ise 59 yaşında meme kanserine bağlı olarak yaşamını yitirdi. Dr. Conner, bu ikizler üzerine yazdığı raporda bağırsak poliplerinden bahsetmedi.

Dr. Peutz ise 3 jenerasyon boyunca 7 aile üyesi üzerindeki çalışmalarına dayanarak, 1921 yılında bağırsak polipleri ile mukokütanöz lezyonlar arasındaki bağlantıyı tanımladı. Bu aile üzerine yayınlanan çalışmalardan sonra, Hollanda ve Avrupa’nın geri kalanında bu sendrom “Peutz Hastalığı” olarak bilinmeye başladı. 

1939’da Dr. Jeghers, oral mukozada, dudaklarda ve parmaklarda melanin pigmentasyonu ve ayrıca bağırsak polipleri ve invajiasyondan kaynaklanan bağırsak tıkanıklığı olan genç bir kızın tedavisi ile ilgilendi. Dr. Jeghers, aynı klinik bulgulara sahip ikinci bir hastayı gördüğünde, genetik açıklaması olan belli bir sendromdan şüphelendi. 1949 yılında Dr. Jeghers, Peutz-Jeghers sendromu için kalıtsal otozomal dominant modeli tanımladı. Makalesinde Dr. Peutz’un 1921 yılındaki raporundan alıntı yaptı.

Ancak “Peutz-Jeghers sendromu” terimi 1954’e kadar kullanılmıyordu. İlk kez Dr. Andre Bruwer, bu sendrom ile ilgili bir makalede bu terimi kullandı.

*

Günümüzde Peutz-Jeghers Sendromu

Epidemiyoloji ve genetik – Peutz-Jeghers sendromu (PJS), gastrointestinal kanalda çok sayıda hamartomatöz polip, mukokutanöz pigmentasyon ve artmış gastrointestinal ve bağırsak-dışı kanser riski ile karakterize otozomal dominant bir sendromdur.

PJS, kromozom 19p13.3 ile eşlenmiş bir serin treonin kinazı kodlayan STK11 genindeki germ-hattı (kalıtsal) mutasyonları ile ilişkilidir. PJS nadirdir ve prevalans tahminleri 1:8000 ile 1:200.000 doğum arasında değişmektedir.

Belirtileri – PJS'nin iki ana klinik belirtisi vardır: pigmente mukokutanöz maküller ve çoklu gastrointestinal polipler.

  • PJS'nin karakteristik mukokutanöz pigmentasyonları (melanin lekeleri) hastaların yüzde 95'inden fazlasında bulunur ve en yaygın olarak dudaklarda ve perioral bölgede, ellerin avuçlarında, yanak mukozasında ve ayak tabanlarında görülür.
  • Gastrointestinal hamartomatöz polipler, PJS'li hastaların çoğunda mevcuttur ve gastrointestinal sistemin herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Polipler yaşamın ilk on yılında gelişir ve çoğu hasta 10 ila 30 yaşları arasında semptomatik hale gelir. Polip sayısı, bağırsak segmenti başına 1 ila 20'den fazla arasında değişir.

Kanser riski – PJS, artan gastrointestinal ve bağırsak-dışı kanseri riski ile ilişkilidir. Yaşam boyu kanser riski yüzde 37 ile 93 arasında değişmektedir ve kanser teşhisinde ortalama yaş 42'dir. Gastrointestinal sistem malignitesinin en yaygın bölgeleri kolon ve pankreastır ve bağırsak-dışı sistem kanserinin en yaygın bölgesi memedir. Kadınlar ayrıca, servikal adenoma malignum ve anüler tübüllü "seks kord" tümörleri (SCTAT tümörleri) olarak bilinen iyi huylu yumurtalık tümörleri dahil olmak üzere servikal tümörler için yüksek risk altındadır. PJS'li erkeklerde yaşam boyu Sertoli hücreli testis tümörü riski artmıştır.

Teşhis – PJS'nin klinik teşhisi, aşağıdakilerden herhangi birinin varlığı ile yapılabilir:

  • Gastrointestinal sistemin iki veya daha fazla Peutz-Jeghers tipi hamartomatöz polipi
  • Ailesinde PJS öyküsü olan bir kişide ağız, dudak, burun, göz, cinsel organ veya parmakların karakteristik mukokutanöz hiperpigmentasyonu
  • Birinci derece akrabasında ailesinde PJS öyküsü olan bir bireyde herhangi bir sayıda Peutz-Jeghers polipleri
  • PJS'nin karakteristik mukokutanöz pigmentasyonu olan bir kişide herhangi bir sayıda Peutz-Jeghers polipleri

PJS için klinik kriterleri karşılayan bireyler, STK11 genindeki bir mutasyon için genetik testten geçmelidir. PJS için klinik kriterleri karşılayan bir bireyde yapılan genetik testler, PJS tanısını doğrulamaya hizmet eder. Bununla birlikte, PJS için klinik kriterleri karşılayan bir bireyde patojenik bir STK11 mutasyonunun olmaması, PJS tanısını dışlamaz.

PJS, klinik belirtilere ve/veya genetik testlere dayalı olarak pigmente mukokutanöz maküller veya çoklu hamartomatöz gastrointestinal polipler içeren diğer bozukluklardan ayırt edilebilir.

Hastalık Yönetimi – PJS'li bireylerde kanser taramasına yaklaşımımız aşağıdaki gibidir:

  • Gastrointestinal sistem poliplerinden veya kanserden kaynaklanan gizli kanamaya bağlı demir eksikliği anemisini saptamak için tam kan sayımı ile yıllık fizik muayene.
  • Onlu yaşların sonlarından başlayarak her iki ila üç yılda bir üst endoskopi ve kolonoskopi ile mide ve kolonun temel taraması.
  • Sekiz ila on yaş arasında video kapsül endoskopisi (VCE) ile ince bağırsağın temel endoskopik taraması. Takip aralığı bulgulara dayanmaktadır. Bununla birlikte, polip yokluğunda, 18 yaşında takip taraması önerilir ve ardından her iki ila üç yılda bir tekrarlanır. Bilgisayarlı tomografi enterografisi (CTE) veya manyetik rezonans enterografisi (MRE), kapsül endoskopisi yapılamayan PJS'li bireyler için alternatif görüntüleme yöntemleridir.
  • 10 yaşından itibaren testislerin yıllık muayenesi. Testis muayenesinde anormallikler tespit edilirse veya hastalarda feminizasyon belirtileri varsa (örn. jinekomasti), testis ultrasonu yapılmalıdır.
  • Kadınlarda 21 yaşından itibaren yıllık pelvik muayene ve Pap smear.
  • Kadınlar için aylık kendi kendine meme muayenesi ve 25 yaşından itibaren yıllık meme manyetik rezonans görüntüleme (MRI) ve mamografi.
  • Pankreas kanseri taraması için, 35 yaşından itibaren her 1-2 yılda bir pankreasın MRG/manyetik rezonans kolanjiyopankreatografi veya endoskopik ultrasonografisi. Pankreas kanseri taraması, bir araştırma protokolü oluşturulacak uzmanlık merkezlerinde yapılmalıdır.
  • STK11 mutasyonu olan bireylere gebelik öncesi danışmanlık sırasında implantasyon öncesi genetik tanı seçeneği sunulmalıdır. PJS'li hastaların birinci derece akrabaları doğumdan itibaren PJS'nin klinik özellikleri açısından taranmalıdır. Tarama, yıllık öykü, mukokutanöz pigmentasyon değerlendirmesini içeren bir fizik muayene ve erken ergenlik belirtilerinden oluşur. Ek olarak, erkek hastalar feminizasyon belirtileri (örn. jinekomasti) ve testis palpasyonu ile testis tümörleri açısından muayene edilmelidir. Etkilenen bir aile üyesinde patojenik bir STK11 mutasyonu tanımlanmış olması koşuluyla, sekiz yaşına kadar tanı klinik olarak belirgin olmayan risk altındaki bireylere tahmine dayalı genetik testler önerilmelidir.