1956 yılında bir biyokimyager olan Dr. Cohen, kanserli hücrelerde büyümeye neden olan mekanizmayı merak etmesi ile başlayan süreçte yaptığı gözlemlerde farelerden alınan tümör hücrelerinin civciv embryolarına verildiğinde embryolarda sinir gelişimi ve büyümesine yol açan bir maddenin salındığını saptamasıyla Epidermal Büyüme Faktörünü (EGF) keşfeder. Yaptığı hayvan deneyleri sonrası EGF'nin sadece kanserli hücreler için değil embiryonel gelişim, vücudun normal dengesinin sağlanmasında da önemli rol oynadığını ortaya koyar. Dr. Cohen EGF'nin keşfinden sonra moleküler yapısını açıklayabilmesi 20 yıllık bir sürecini alır ve Nobel Ödülü’nü 1986 yılında alır.

EGFR protein yapıda, hücre yüzeyinde bulunan bir reseptördür.

Bu reseptör, hücre yüzeyinde uyarıcı molekülün bağlandığı bölüm, hücre zarı bölümü ve hücre içinde enzim aktivitesini gösteren bölüm olmak üzere üç kısımdan meydana gelir. Aktifleştiğinde hücre içinde sinyal iletimine ve bunun sonucunda hücre içi değişikliklere yol açar. EGFR’i kodlayan gende bir anormallik (değişim, mutasyon) meydana geldiğinde reseptörün çok çalışmasına bu da kanser hücrelerinin büyüme ve çoğalmasında artışa yol açar.

EGF reseptörü normal hücrelerde de bulunur, fakat kanserli hücrelerde aşırı miktarda ya da mutasyona uğramış halde olma eğilimindedir.

Küçük Hücre Dışı Akciğer Kanserinde (KHDAK), EGFR'nin aşırı çoğalması (overekspresyon) hastaların %70'inde görülür. Fakat tedavi yanıtını belirleyen şey EGFR'de mutasyon varlığıdır. Yaklaşık her 7 KHDAK hastasından 1’inde bu mutasyon bulunmaktadır.

Mutasyon taraması özellikle KHDAK’nin alt tiplerinden

  • adenokarsinom
  • büyük hücreli tip
  • alt tiplendirmesi yapılamayanlarla
  • hiç sigara içmemiş skuamöz hücreli
  • adenoskuamöz hücreli (karışık tip) kanserlere önerilir.

KHDAK’de EGFR mutasyonu olanlarda bu tedavilerle cevap oranı %50-60'dır.

EGFR mutasyonu günümüzde hem tümör dokusundan hem de kandan likit biyopsi ile bakılabilmektedir!