Meme kanseri hakkında her gün yeni bir bilgi ortaya çıkıyor. Bundan 20 yıl önce 14 kadında 1 ortaya çıkan hastalık, artık 8 kadında 1 görülmeye başladı. Meme kanserinde risk faktörleri ortadan kaldırılamıyor ancak hastalık erken tanı ile tamamen kontrol altına alınabiliyor. Belki de en önemli ve hasta için sevindirici yanı bu. Gelin meme kanseri ile ilgili bilinmesi gereken 5 önemli gerçeği birlikte inceleyelim.

1. Meme Kanserine Neden Olan Değiştirilemeyen Faktörler

Meme kanseri, kanser tarama programına dahil edilebilse de risk faktörlerini ortadan kaldırdığınızda bile büyük oranda yok edilemiyor. Örneğin; sigara yok edildiğinde akciğer kanseri %90 oranında ortadan kalkıyor. Ama meme kanseri aynı özellikleri taşımıyor. Meme kanserini çok azaltmanın ya da ortadan kaldırmanın mümkün olmaması aslında oluşumunda değiştirilemeyen risk faktörlerinin bulunması ile ilişkili. Bir kadının erken yaşta adet görmeye başlaması, geç menopoz, birden çok sayıda çocuk yapma, genetik ve ailesel nedenler daha fazla değiştirilemeyen faktörlerin en önemlileri. Bu faktörler kadını yaşamı boyunca östrojene daha fazla maruz bırakıyor ve meme kanseri riski ile karşı karşıya bırakıyor. Ancak risk faktörleri arasında gösterilen geç doğum yapmak ya da hiç doğum yapmamak, emzirmemek gibi faktörler de mutlaka kansere yol açacak diye bir kural bulunmuyor.

2. Değiştirilebilen Faktörler De Kanseri Engellemiyor

Meme kanserinin oluşumunda neredeyse adından hiç söz edilmeyen sigara da bugün belirlenen önemli nedenler arasında yer alıyor. Öyle ki sigara, agresif türde meme kanseri tümörünün oluşumunda oldukça etkili. Ancak sigara kullanmamak akciğer kanseri riskini ortadan kaldırsa da meme kanseri riskini yok etmeye yetmiyor. Meme kanseri diğer kanser türlerine göre biraz kontrol dışı. Risk faktörleri var ancak bunlar hastalığın oluşumunda majör belirleyici değil. Meme kanserinin oluşumunda değiştirilebilen risk faktörleri de etkili. Sağlıklı beslenme, düzenli spor yapma, alkol ve sigara kullanmama, kilo verme ve ideal kiloyu koruma, ilk doğumunu 30 yaşından önce yapma ve emzirme gibi önlemler hastalığın görülme sıklığını azaltmakla birlikte, ortadan kaldırmak için yeterli olamıyor.

3. Erken Evrede Yakalanırsa Hasta Tamamen İyileşiyor

Çünkü erken evre meme kanserli hastalar tamamen iyileşerek kanserden kurtulabiliyor. Hastanın yaşamının kurtulmasının yanında fiziksel görünümü de erken tanı sayesinde olumsuz etkilenmiyor. Memesini kaybetmiyor ve koltuk altındaki lenf bezleri de korunduğu için kolda ödem oluşma gibi sorunlar yaşamıyor. Yani hasta psikolojik olarak kadın olmanın getirdiği görüntüyü kaybetmiyor. Eşine karşı çekiciliğini yitirmiyor. Uzun kemoterapiler ve radyoterapiler almak zorunda kalmıyor. Bu sayede aile bütünlüğü de bozulmuyor. Sosyal yaşamında herhangi bir sorun oluşmayan hasta hastalıktan kurtularak aile yaşantısına eskisi gibi devam ediyor.

4. Tüm Meme Kanserlerinin Dörtte Üçü Kurallara Uyulursa Erken Dönemde Tespit Edilebilir

Meme kanserinin erken evrede yakalanması yeniden tekrarlama riskini de ortadan önemli ölçüde kaldırıyor. Tümörün meme dışında herhangi bir organa ulaşmaması, hastalıkla yeniden tanışma riskini de engelliyor. Bu sayede iyileşmiş ve hastalıktan tamamen kurtulmuş bireyler yaşamlarını sağlıklı bir şekilde devam ettirebiliyor. Meme kanserinin görülme sıklığında çok majör değişiklikler yapacak güçlü stratejiler bulunmasa da erken tanı, hastalıkla mücadelede en etkili silah görevi görüyor. Memede bu hastalığı erken tanı ile yakalamak çok kolay. Çünkü bir karaciğer ya da böbrek gibi ulaşılamaz değil. Herhangi bir anormallik rahatlıkla belirlenebiliyor. Bu yöndeki çabaların hastaları bilinçlendirmesi ile daha önce büyük oranda geç evrede tespit edilebilen hastalık, günümüzde artık kendi kendine ayda bir muayene ve düzenli kontroller için doktora başvurulduğunda neredeyse dörtte üç oranında erken evrede belirlenmiş oluyor.

5. Kanserde Bir Taşla Üç Kuş Vurulmaz

Kanserde erken tanıya ve başarılı bilimsel tedavilere inanılırsa, bu konuda toplumu bilinçlendirme çalışmaları azimle sürdürülürse kansere dair birçok şey değiştirilebilir. Ancak Türkiye’de bu alandaki en büyük eksiklik odaklanma sorunu. Uzun soluklu projeler yaparak, ulaşılmaya çalışılan hedefler ve insanlara verilecek mesajlar konusunda sabırlı olmak gerekir. Bir taş atarak üç kuş vurmak, kanser gibi ciddi bir problemin çözümünde mümkün değildir. Bu hastalık uzun yıllar uğraşı ve özveri gerektirir. İnsanların öncelikle inanışları ve davranışları, ardından da yaşam stilleri değiştirilmelidir. İnsan yaşamında çok küçük bir şeyin değişimi bile bir kişinin hayatını yeniden kazanmasına yardımcı olabilir. Bunun için; sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, hekimler, basın, halk, bu hastalığa yakalanmış bireyler ve aileleri hep birlikte mücadele ettiğinde Türkiye’de bu konuda son derece bilinçli toplum yaratılması mümkündür.