Sindirim Sistemi Kanserleri Dünya Genelinde 2 Kat Arttı – Sorumlusu Kötü Beslenme

Sindirim Sistemi Kanserleri Dünya Genelinde 2 Kat Arttı – Sorumlusu Kötü Beslenme

Yeni bir çalışma, dünya genelinde her 5 yeni sindirim sistemi (gastrointestinal - GİS) kanseri vakasından 1’inden fazlasının kötü beslenmeyle ilişkili olduğunu ortaya koydu.

Çin’deki Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Tongji Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Okulu'ndan Epidemiyoloji ve Biyoistatistik Bölümü’nde görev yapan Dr. Li Liu ve ekibi tarafından Kasım 2024'te Gastroenterology dergisinde yayımlanan araştırmada, işlenmiş et tüketiminin fazlalığı (en büyük etken), yetersiz meyve tüketimi ve tam tahıl alımının eksikliği en önemli beslenme kaynaklı risk faktörleri olarak belirlendi. Ayrıca, beslenmeyle ilişkili GİS kanseri vakalarının sayısının 1990’dan 2018’e kadar iki katına çıktığı bildirildi.

Dr. Liu, “Sağlıksız gıdalara vergi koymak ve besleyici seçenekleri sübvanse etmek gibi politika müdahaleleri, beslenme alışkanlıklarını değiştirerek kanser riskini azaltabilir” diye belirtti.

Beslenme ve Sindirim Sistemi Kanserleri Arasındaki Bağ

Araştırma ekibi, 1990-2018 yılları arasındaki dönemde, 184 ülkede 6 ana GİS kanseri türüne (kolorektal, karaciğer, yemek borusu, pankreas, safra kesesi ve safra yolları kanserleri) dair verileri inceledi. Son 30 yılda yaşa standardize edilmiş karaciğer, pankreas ve kolorektal kanser insidansında (yıllık yeni vaka oranı) belirgin bir artış görüldü.

Çalışmada, enerji alımı ve obeziteden bağımsız olarak diyetin GİS kanserleri üzerindeki etkisini belirlemek için karşılaştırmalı risk değerlendirme modeli kullanıldı. Genel olarak, işlenmiş et tüketimi fazlalığı, yetersiz meyve ve tam tahıl alımı, 2018’de diyetle ilişkili GİS kanser vakalarının %66,51’inden sorumluydu. 2018’de dünya genelinde ortalama işlenmiş et tüketimi günlük 17 gram olarak belirlendi; bu miktar Güney Asya’da 3 grama kadar düşüyordu.

Ayrıca, diyetle bağlantılı kanser insidansı, ülkenin gelişmişlik seviyesi, gelir düzeyi ve doğurganlık oranlarını içeren Sosyodemografik İndeks (SDİ) ile pozitif korelasyon gösterdi:

GİS kanser oranlarının en yüksek olduğu bölgeler, Orta ve Doğu Avrupa, Orta Asya, Latin Amerika ve Karayipler ile yüksek gelirli ülkeler olarak tespit edildi.

Bu bulgular, bölgesel halk sağlığı politikalarının kanser oranlarını düşürmeye yönelik olarak beslenme müdahalelerine odaklanması gerektiğini gösteriyor.

Çarpıcı Veriler

  • 2018’de dünya genelinde tüm GİS kanseri vakalarının %21,5’i (Güven Aralığı [GA]: %19,1-%24,5) kötü beslenme ile ilişkiliydi. Bu oran 1990’da %22,4’tü (GA: %19,7-%25,6), yani 30 yıldır görece sabit kaldı.
  • Mutlak diyetle ilişkili kanser vakaları, 1990’da 580.862 (GA: 510.658-664.076) iken, 2018’de 1.039.877’ye (GA: 923.482-1.187.244) yükseldi.
  • 2018’de en önemli beslenme risk faktörleri:
    • İşlenmiş et tüketimi fazlalığı (%5,9; GA: %4,2-%7,9)
    • Yetersiz meyve tüketimi (%4,8; GA: %3,8-%5,9)
    • Yetersiz tam tahıl tüketimi (%3,6; GA: %2,8-%5,1)
    • 1990’a kıyasla dikkat çekici değişiklik: 1990’da üçüncü büyük risk faktörü, yetersiz nişastasız sebze tüketimiydi, ancak bu yerini yetersiz tam tahıl tüketimine bıraktı.

Dr. Liu, “Beslenme ve GİS kanserleri arasındaki bağlantı zaten iyi biliniyor. Ancak, beslenmeye bağlı vakaların son birkaç on yılda dramatik bir şekilde iki katına çıkması beklenmedik bir sonuçtu” dedi.

Liu, bu artışın büyük ölçüde küresel nüfus artışı ve yaşlanma sürecine bağlı olduğunu belirtti. Yaşlanma kaçınılmaz bir süreç olsa da, değiştirebilir davranışlara odaklanarak diyetle ilişkili GİS kanserlerinin yükünü azaltabiliriz, özellikle de hedefe yönelik beslenme müdahaleleriyle diye ekledi.


Beslenme: Değiştirilebilir Bir Risk Faktörü

Bu ilişkinin altında yatan mekanizmalar tam olarak aydınlatılmasa da, beslenmenin bağırsak mikrobiyomunda değişikliklere neden olabileceğine ve bunun da kanser gelişimini teşvik edebileceğine dair önemli kanıtlar var.

Bölgesel Farklılıklar ve Öncelikli Müdahale Alanları

Çalışmaya göre, Orta ve Doğu Avrupa, Orta Asya, Latin Amerika ve Karayipler ile yüksek gelirli ülkeler, 2018’de diyetle ilişkili en yüksek GI kanseri yükünü taşıyan bölgelerdi. Bu yükün büyük oranda işlenmiş et tüketiminin artışıyla bağlantılı olduğu görüldü.

  • 1990’da en yüksek diyetle ilişkili GİS kanser oranı Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya’da görülüyordu (%31,6; GA: %27,0-%37,4).
  • 2018’de de bu bölgeler en yüksek orana sahipti (%31,6; GA: %27,3-%36,5).

Araştırmacılar, yüksek SDİ (Sosyodemografik İndeks) seviyesine sahip ülkelerde, daha fazla eğitimli ve kentte yaşayan bireylerde beslenmeye bağlı GİS kanseri yükünün daha yüksek olduğunu belirtti. Bunun temel nedeni, bu ülkelerde işlenmiş et tüketiminin daha yaygın olması.

Araştırma ekibi, diyetin GİS kanserleriyle ilişkisini doğrulasa da, beslenmenin bu kanserleri nasıl tetiklediğini tam olarak anlamak için daha fazla temel bilim çalışmasına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Sonuç: Acil Halk Sağlığı Müdahaleleri Gerekiyor!

Bu bulgular, GİS kanser riskini azaltmak için daha proaktif halk sağlığı politikalarına duyulan acil ihtiyacı vurguluyor.

Beslenme, değiştirilebilir bir risk faktörüdür ve düzeltilme potansiyeli hala büyüktür. Özellikle işlenmiş et tüketimini azaltmaya ve tam tahıl ile meyve alımını artırmaya yönelik stratejilere önem vermeliyiz.

Li Y, Jia X, Li C, Sun H, Nie S, Giovannucci EL, Liu L. The Global Incident Gastrointestinal Cancers Attributable to Suboptimal Diets From 1990 to 2018. Gastroenterology. 2024 Nov;167(6):1141-1151. doi: 10.1053/j.gastro.2024.07.009. Epub 2024 Jul 15. PMID: 39019406.

Sağlık ve Mutlulukla Kalın...

Sayfada yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Kanser tanısına sahip bir hasta için online muayene randevusu hakkında bilgi almak için aşağıdaki formu doldurabilirsiniz.


İlgili Haberleri


Meme Kanseri Tanısından Sonra Kilo Alımı, Yaşam Süresini Etkiliyor mu?

Meme Kanseri Tanısından Sonra Kilo Alımı, Yaşam Süresini Etkiliyor mu?

Kanser denildiğinde çoğu kişinin aklına hâlâ zayıflamış, iştahsız ve güçsüz düşmüş hastalar gelir. Ancak özellikle erken...

BRCA Mutasyonlu Erken Evre Meme Kanserinde Olaparib Zamanlamasının Önemi

BRCA Mutasyonlu Erken Evre Meme Kanserinde Olaparib Zamanlamasının Önemi

BRCA1 veya BRCA2 geninde kalıtsal mutasyon taşıyan kadınlar, özellikle üçlü negatif meme kanseri (ÜNMK) başta olmak...

HER2-pozitif Meme Kanserinde Ameliyat Öncesi Enhertu, Herceptin ve Perjeta Kombinasyonu

HER2-pozitif Meme Kanserinde Ameliyat Öncesi Enhertu, Herceptin ve Perjeta Kombinasyonu

Erken evre HER2-pozitif meme kanseri, yüksek tedavi edilebilirliğe sahip olmasına rağmen bazı hastalarda tedaviye yetersiz yanıt...

PD-L1 Negatif Baş-Boyun Kanserlerinde Kemoterapisiz Yeni Tedavi: Eftilagimod Alfa

PD-L1 Negatif Baş-Boyun Kanserlerinde Kemoterapisiz Yeni Tedavi: Eftilagimod Alfa

Soğuk Tümörlere Karşı Etkili İmmünoterapi Kombinasyonu! Soğuk tümör, bağışıklık sistemi hücrelerinin (özellikle T hücrelerinin) tümör mikroçevresine yeterince...

Hakkımda

Özgeçmişim, kanser tanı ve tedavisine dair çalışmalarım ve ilgi alanlarım için tıklayın.

Prof. Dr. Mustafa Özdoğan Hakkında