
Alkolün Yol Açtığı Hastalıklar ve Vücuda Verdiği Zararlar
Alkol, dünya genelinde en yaygın kullanılan bağımlılık yapıcı maddelerden biridir. Ne yazık ki, keyif verici etkilerinin yanında insan sağlığı üzerinde çok yönlü ve ciddi zararlara yol açar. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre her yıl dünya çapında yaklaşık 3 milyon kişi alkole bağlı nedenlerle hayatını kaybetmektedir; üstelik alkol kullanımı, 200’den fazla hastalığa doğrudan veya dolaylı sebep olmaktadır. DSÖ, alkol tüketimi için güvenli bir alt sınır olmadığını özellikle vurgulamaktadır. Yani az miktarda bile alınsa alkolün vücuda zararı olabilir.
Genellikle alkolün zararları denince akla ilk olarak karaciğer sirozu veya trafik kazaları gelse de, aslında alkolün vücuda verdiği zararlar bunlarla sınırlı değildir. Aşırı ve sürekli alkol tüketimi hemen her organ sistemini olumsuz etkiler. Beyinden kalbe, karaciğerden sinir sistemine dek pek çok hayati organ ve sistem, alkole bağlı hasar görebilir. Bu yazımızda, alkolün yol açtığı hastalıkları herkesin anlayabileceği şekilde, etkilendikleri sistemlere göre kategorize ederek inceleyeceğiz.
Aşağıdaki tabloda alkolün neden olduğu başlıca hastalıklar, etkilendikleri organ sistemlerine göre özetlenmiştir:
Etkilenen Sistem | Alkolün Yol Açtığı Başlıca Hastalıklar |
---|---|
Sindirim Sistemi | Gastrit, Mide ülseri, Pankreatit (pankreas iltihabı), Karaciğer yağlanması, Hepatit, Siroz (ileri evre karaciğer yetmezliği) |
Sinir Sistemi | Felç (inme), Demans (bunama), Beyin hasarı, Periferik nöropati (sinir harabiyeti), Epileptik nöbetler (sara krizi) |
Kalp ve Damar Sistemi | Yüksek tansiyon (hipertansiyon), Kalp kası hastalığı (kardiyomiyopati), Kalp ritim bozukluğu (aritmi), Kalp krizi (myokard enfarktüsü) |
Ruh Sağlığı (Psikolojik) | Depresyon, Anksiyete (kaygı bozukluğu), Uyku bozuklukları, Davranış problemleri (öfkeli ve agresif davranışlar) |
Bağışıklık Sistemi | Bağışıklık zayıflaması, Sık enfeksiyonlar (zatürre, verem), Yara iyileşmesinde gecikme |
Hormonal ve Üreme Sağlığı | Hormonal dengesizlikler, Erkeklerde iktidarsızlık, Kadınlarda adet düzensizlikleri ve kısırlık riski, Gebelikte düşük ve Fetal Alkol Sendromu (bebekte gelişim bozuklukları) |
Kanserler | Ağız, Boğaz, Gırtlak, Yemek borusu (özofagus), Karaciğer, Pankreas, Kalın bağırsak (kolon) ve Rektum, Meme kanseri |
Diğer | Kansızlık (anemi), Gut hastalığı (eklem iltihabı), Kas erimesi ve zayıflığı (sarkopeni) |
Yukarıdaki liste korkutucu görünebilir. Şimdi bu sistem ve hastalık gruplarını tek tek ele alarak, alkolün vücudumuzda ne tür tahribatlara yol açtığını daha yakından inceleyelim.
Alkolün Sindirim Sistemine Etkileri (Mide, Karaciğer ve Pankreas)
Ağızdan itibaren sindirim sisteminin her parçası alkolün zararlı etkilerine maruz kalır. Alkol, doğrudan mide ve bağırsak mukozasını tahriş eder, sindirim enzimlerinin dengesini bozar ve hayati organlar olan karaciğer ile pankreasta hasara yol açar.
-
Mide Problemleri (Gastrit ve Ülser): Alkol mideyi tahriş ederek gastrite (mide duvarının iltihabı) ve mide asidinin dengesi bozulduğu için ülserlere neden olabilir. Sık alkol alan kişilerde mide ağrısı, ekşime, bulantı ve yemek borusunda yanma (reflü) sık görülür. Yeşilay’ın bildirdiğine göre alkol, mide ve yemek borusunu tahriş ederek gastrit, ülser gibi sorunlara zemin hazırlar. Bu problemler uzun vadede sindirim sisteminde kronik rahatsızlıklara dönüşebilir.
-
Karaciğer Yağlanması ve Hepatit: Karaciğer, alkolün vücuttan temizlenmesinden sorumlu organdır ve yoğun alkol kullanımıyla en fazla karşılaşan organdır. Sürekli alkol alındığında karaciğerde yağ birikimi (alkolik karaciğer yağlanması) başlar. Zamanla karaciğer hücreleri hasar görerek alkolik hepatit denilen iltihaplanma ortaya çıkar. Alkolik hepatit, halsizlik, sarılık ve karın ağrısıyla seyreden ciddi bir tabloya dönüşebilir.
-
Siroz (Kronik Karaciğer Yetmezliği): Uzun süreli ve aşırı alkol tüketimi, karaciğer hücrelerinde kalıcı hasar oluşturarak siroz adı verilen geri dönüşü olmayan bir karaciğer hastalığına yol açabilir. Sirozda karaciğer dokusu sertleşir ve işlevlerini yapamaz hale gelir. Her yoğun alkol kullanan kişide siroz gelişmese de, kimde gelişeceğini önceden tahmin etmek mümkün değildir. Genetik yatkınlık ve diğer faktörler etkili olabilir. Ancak araştırmalar, kadınların karaciğer üzerine alkolün toksik etkilerine erkeklerden daha hassas olduğunu göstermektedir (eşit miktarda alkolde kadınlar daha fazla zarar görebilir). Sirozlu hastalarda karaciğer yetmezliği, karın içinde sıvı birikimi, bilinç bulanıklığı ve kanama eğilimi gibi ağır sorunlar ortaya çıkar ve hayatı tehdit eder.
-
Pankreatit (Pankreas İltihabı): Alkol kullanımı pankreas için de son derece zararlıdır. Pankreasın iltihaplanmasıyla karakterize pankreatit atağı, genellikle şiddetli karın ağrısı ve kusma ile kendini gösterir. Yapılan araştırmalar, kronik pankreatit vakalarının yaklaşık %70’inin nedeni aşırı alkol kullanımı olduğunu ortaya koymuştur. Yani her 10 pankreatit vakasından 7’si alkolle ilişkilidir. Tekrarlayan pankreatit atakları pankreas dokusunda kalıcı hasar bırakarak sindirim yetersizliği ve kan şekeri düzensizlikleri (hatta diyabet) oluşturabilir. Alkol, pankreasın kanser gelişimi riskini de artırmaktadır (aşağıda “Kanser” bölümünde değinilecektir).
Alkolün Kalp ve Damar Sistemine Etkileri
Kalp ve dolaşım sistemi, alkolün etkilediği bir diğer önemli alandır. Özellikle kronik ve aşırı alkol tüketimi, kalbin yapısını ve damarlardaki kan akışını olumsuz etkileyerek çeşitli kalp-damar hastalıklarına zemin hazırlar:
-
Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon): Alkol, kan basıncını yükselten bir etkide bulunur. Düzenli alkol kullanımı, kronik yüksek tansiyona neden olabilir veya mevcut hipertansiyonu kötüleştirebilir. Yüksek tansiyon kontrol altına alınamazsa kalp hastalığı, böbrek yetmezliği, inme (felç) gibi ciddi sonuçlara yol açabilir.
-
Kalp Ritmi ve Kalp Kasına Etkileri: Aşırı alkol alımı, kalp ritmini düzenleyen elektriksel sistemi bozarak aritmilere (kalp ritim bozukluğu) sebep olabilir. Özellikle atriyal fibrilasyon gibi ritim bozuklukları, kronik alkol kullanıcılarında sık görülür. Ayrıca alkol, kalp kasını zayıflatıp genişleterek kardiyomiyopati denen durumu tetikleyebilir. Kardiyomiyopati, kalp kasının pompalama gücünü azaltarak kalp yetmezliğine ve egzersiz yapamama, nefes darlığı gibi şikayetlere yol açar.
-
Damar Tıkanıklığı ve Felç Riski: Alkol kullanımının bir diğer etkisi, kanın pıhtılaşma eğilimini artırması ve damar duvarlarına zarar vermesidir. Bu durum, damar tıkanıklıkları gelişmesini kolaylaştırır. Sonuçta kalp krizleri ve felçler (inme) için risk yükselir. Örneğin, Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada kalp krizi geçirmiş kişilerin alkol kullanmaya devam etmeleri halinde ölüm risklerinin 2 katına çıktığı gösterilmiştir. Yani kalp-damar sağlığı açısından alkol, önemli bir risk faktörüdür.
Alkolün Sinir Sistemine Etkileri (Beyin ve Sinirler)
Alkol, merkezi sinir sistemi (beyin) ve periferik sinir sistemi üzerinde doğrudan toksik etki yapar. Bu da hem beyin fonksiyonlarında bozulmaya hem de vücudun diğer kısımlarını kontrol eden sinir ağlarında hasara yol açar.
-
Beyin Hasarı ve Demans (Bunama): Sürekli alkol kullanımı, beyin hücrelerinin ölmesine ve beynin bazı bölgelerinde küçülmeye neden olur. Bu etki, uzun vadede demans (bunama) riskini artırır. Normalde yaşlılıkta görülmesi beklenen unutkanlık, hafıza kaybı, karar verme güçlüğü gibi belirtiler, aşırı alkol kullanan kişilerde çok daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir. Hatta tiamin (B1 vitamini) eksikliği ile ilişkili Wernicke-Korsakoff sendromu denilen tablo, kronik alkoliklerde görülen ciddi bir bellek bozukluğu ve düşünce dağınıklığı ile seyreden bir demans türüdür.
-
Felç (İnme): Alkolün kalp-damar sistemi üzerindeki pıhtılaştırıcı etkisi ve yüksek tansiyona yol açması, beyin damarlarında tıkanma veya kanamaya yol açarak felce neden olabilir. Özellikle hipertansiyon ve atriyal fibrilasyon gibi ritim bozuklukları, alkolik bireylerde inme riskini katlayabilir. Felç geçiren kişilerde vücudun bir yarısında felç, konuşma kaybı, bilinç bozukluğu gibi kalıcı hasarlar oluşabilir.
-
Sinir Hücresi Hasarı (Nöropati): Alkol, beyin dışındaki periferik sinir sistemini de etkiler. Uzun süre yüksek doz alkol alındığında periferik nöropati denen durum gelişebilir. Bu, el ve ayak sinirlerinin hasar görmesiyle ortaya çıkan bir tablo olup ellerde-ayaklarda uyuşma, karıncalanma, kaslarda güçsüzlük, his kaybı gibi belirtilere yol açar. İleri evrede yürüme güçlüğü, dengesizlik, idrar kaçırma ve cinsel işlev bozuklukları bile görülebilir. Alkolün sinir hücreleri için toksik olması ve beslenme bozukluğuna yol açması (özellikle B vitamini eksiklikleri) nedeniyle bu sinir harabiyeti ortaya çıkar.
-
Epileptik Nöbetler (Sara Krizi): Yoğun alkol tüketimi beyindeki elektriksel aktiviteyi bozarak epilepsi nöbetlerini tetikleyebilir. Hatta hiç epilepsisi olmayan bir kişide bile alkol, zamanla sara benzeri nöbetlere yol açabilir. Özellikle alkol yoksunluğu dönemlerinde (fazla içtikten sonra aniden bırakanlarda) görülen titreme, terleme, çarpıntı ile seyreden deliryum tremens krizleri, şuur değişikliği ve nöbetlerle hayatı tehdit edebilen ciddi bir tablodur. Ayrıca alkol, epilepsi hastalarının kullandığı bazı ilaçlarla etkileşime girerek ilaçların etkinliğini azaltabilir veya yan etkilerini artırabilir.
Alkolün Ruh Sağlığına Etkileri (Psikolojik Sorunlar)
Alkol, sadece bedensel sağlığı değil ruh sağlığını da derinden etkiler. Beyindeki kimyasal dengeleri değiştirdiği için duygu durumunda dalgalanmalar, davranış kontrolünde zayıflama ve çeşitli psikiyatrik sorunlar ortaya çıkarabilir. Aslında alkol ve ruh sağlığı arasındaki ilişki çift yönlüdür: Psikolojik sorunları olanlar sorunlarıyla baş edebilmek için alkole yönelebilir; öte yandan aşırı alkol kullanımı da yeni psikolojik problemler doğurabilir. Bu şekilde bir kısır döngü oluşabilir.
-
Depresyon ve Anksiyete: Alkol, depresyon ve anksiyete (kaygı bozukluğu) ile yakından ilişkilidir. Kimi kişiler depresyon yaşarken rahatlamak amacıyla alkole sarılır ancak alkol kullanımı uzun vadede depresyon belirtilerini daha da kötüleştirir. Bilimsel çalışmalar, yoğun alkol tüketiminin depresyon riskini artırdığını göstermektedir. Benzer şekilde, alkol bağımlılığı olan bireylerde kaygı bozuklukları ve panik ataklar da sık görülür. Alkolün beyin kimyasını bozması, mutluluk veren serotonin gibi hormonların dengesini alt üst etmesi sonucu, kişi mutsuz, huzursuz, öfkeli bir ruh haline bürünebilir. Uzun vadede alkol, duygudurum bozukluklarına sebep olarak kişinin günlük hayatla başa çıkmasını zorlaştırır.
-
Uyku Bozuklukları: Alkol, başlangıçta uyku getirse de aslında uyku kalitesini düşürür. Sürekli alkol alan kişilerde uykusuzluk (insomnia), gece sık uyanma, kabus görme gibi problemler yaygındır. Alkol, doğal uyku döngüsünü bozarak derin uyku evrelerini kısaltır; bu da dinlendirici bir uyku alınamamasına yol açar. Uykusuzluk ise ertesi gün anksiyete ve irritabiliteyi (sinirlilik) daha da artırarak bir kısır döngü yaratabilir.
-
Davranış ve Kişilik Değişiklikleri: Aşırı alkol kullanımı, bireylerin davranışlarını ve sosyal ilişkilerini de olumsuz etkiler. Öfke kontrolü sorunları, agresif davranışlar, şiddet eğilimi alkollü iken artabilir. Kronik alkol bağımlılarında kişilik değişimleri, içe kapanma veya tam tersi saldırganlaşma görülebilir. Ayrıca alkol, karar verme mekanizmalarını bozduğu için saldırganlık ve intihar girişimleri riski yükselir. Bu durum sadece bireyin kendisine değil, çevresine de zarar verebilir (örneğin aile içi şiddet vakalarının önemli bir kısmında alkol etkisi vardır). Sonuç olarak alkol, ruhsal sağlığı tehdit eden ciddi bir faktördür.
Alkolün Bağışıklık Sistemine ve Enfeksiyonlara Etkisi
Bağışıklık (immün) sistemi, vücudu enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı koruyan savunma mekanizmasıdır. Aşırı alkol tüketimi bağışıklık sistemini zayıflatarak çeşitli enfeksiyon hastalıklarına yatkınlığı artırır.
-
Bağışıklık Zayıflaması: Alkol, vücudun savunma hücrelerinin (örn. akyuvarların) işlevini bozar ve önemli vitamin-mineral dengesizliklerine yol açar. Özellikle karaciğer ve kemik iliği fonksiyonlarındaki bozulma nedeniyle enfeksiyonlara karşı direnç azalır. Sürekli alkol kullanan bir kişinin yaraları geç iyileşebilir, sık sık soğuk algınlığı, grip gibi enfeksiyonlara yakalanabilir.
-
Enfeksiyon Hastalıkları (Zatürre, Verem vb.): Alkolik kişilerde akciğer enfeksiyonları ve bazı spesifik enfeksiyon hastalıkları normal popülasyona göre çok daha sık görülür. Örneğin, alkol kullanımı zatürre (pnömoni) riskini belirgin şekilde artırır. Daha da çarpıcı olarak, araştırmalara göre alkol bağımlılarında verem (tüberküloz) görülme riski 28 kat daha fazladır. Bağışıklığın baskılanması sonucu uyku halinde duran tüberküloz mikrobu alkoliklerde kolaylıkla aktif hale gelerek ciddi akciğer enfeksiyonuna yol açabilir.
-
Bulaşıcı Hastalıklar ve Riskli Davranışlar: Alkolün bir diğer dolaylı etkisi, kişinin kontrol ve yargı mekanizmalarını zayıflatarak riskli davranışlara sebep olmasıdır. Yoğun alkol etkisindeki bireyler korunmasız cinsel ilişkilere veya enjeksiyon gibi riskli girişimlere daha açık olabilir. Bu da HIV/AIDS, viral hepatit (Hepatit B, C) ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından risk oluşturur. Kısacası, alkol hem bağışıklığı düşürerek hem de riskli davranışları artırarak çeşitli enfeksiyonlara davetiye çıkarır.
Alkolün Hormonal ve Üreme Sistemine Etkileri
Alkol tüketimi vücuttaki hormonal dengeleri alt üst edebilir. Üreme sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri vardır; hem erkeklerde hem kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluklarına ve kısırlık riskine yol açabilir. Ayrıca gebelik döneminde alkol almak, anne karnındaki bebek için çok ciddi tehlikeler doğurur.
-
Hormonal Bozukluklar: Kronik alkol kullanımı, vücuttaki endokrin (hormonal) sistemi etkileyerek çeşitli dengesizliklere yol açar. Erkeklerde alkol, testosteron hormonunun üretimini baskılar ve östrojen hormonunun nispi olarak artmasına sebep olur. Bu durum, cinsel istekte azalma, sertleşme sorunları (iktidarsızlık) ve hatta erkeklerde meme büyümesi (jinekomasti) gibi etkilere neden olabilir. Kadınlarda ise alkol, üreme hormonlarının döngüsünü bozarak adet düzensizliklerine yol açabilir. Adetlerin seyrekleşmesi veya durması, yumurtlama problemleri ve dolayısıyla kısırlık (infertilite) riskinde artış görülebilir. Ayrıca fazla alkol tüketen kadınlarda menopozun daha erken yaşlarda başlayabildiği de bilinmektedir.
-
Cinsel Fonksiyon Bozuklukları: Alkolün sinir sistemi ve damarlar üzerindeki olumsuz etkileri, sağlıklı cinsel fonksiyonları da engeller. Erkeklerde kronik alkol kullanımı sonucu sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon) sık rastlanan bir sorundur. Penise giden sinirler ve damarlar alkolün etkisiyle zarar gördüğü için yeterli sertlik sağlanamaz. Kadınlarda ise alkol, cinsel isteksizlik ve orgazm güçlüğü gibi sorunlara yol açabilir. Her iki cinste de uzun vadede cinsel yaşam kalitesi düşer.
-
Gebelikte Alkol (Fetal Alkol Sendromu): Hamilelik döneminde alkol tüketimi, bebeğin gelişimi için son derece zararlıdır ve kesinlikle önerilmez. Alkol, plasenta yoluyla doğrudan bebeğe geçerek onun narin organlarına zarar verebilir. Sonuçları arasında düşük yapma, erken doğum, ölü doğum gibi trajik durumlar sayılabilir. Canlı doğsa bile, annenin hamilelikte alkol kullanması bebeğinde kalıcı hasarlara yol açabilir. Fetal Alkol Sendromu denilen durumda bebekte zeka geriliği, gelişme geriliği, davranış problemleri, yüz ve organ deformasyonları görülebilir. Bu sendrom, hamilelik esnasında içilen alkol nedeniyle oluşan ve maalesef tedavisi olmayan bir tablodur. Dolayısıyla çocuk sahibi olmayı planlayan veya hamile olan bireylerin alkolden tamamen uzak durması şarttır.
Alkol ve Kanser Riski
Alkol kullanımı ile kanser gelişimi arasındaki ilişki, son yıllarda çok sayıda bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Alkol, vücutta parçalandığında asetaldehit adlı zehirli bir maddeye dönüşür; bu madde DNA’ya zarar vererek kanser oluşumunu tetikleyebilir. Ayrıca alkol, hücrelerde oksidatif strese yol açar ve bağışıklık sisteminin kanserle mücadele kapasitesini azaltır. Dünya Sağlık Örgütü, alkolün birçok kanser türüne davetiye çıkardığı uyarısında bulunmaktadır.
Yapılan çalışmalar, düzenli alkol tüketen kişilerde aşağıdaki kanser türlerinin görülme riskinin belirgin şekilde arttığını ortaya koymuştur:
-
Ağız ve Boğaz Kanserleri: Ağız içi, dil, gırtlak (larenks) ve yutak bölgesi. Alkol, bu dokuları doğrudan tahriş ederek ve tükürük salgısını azaltarak ağız ve boğaz mukozasında hasara yol açar. Sigara ile birlikte alındığında etkisi katlanarak baş-boyun kanserleri riskini çok yükseltir.
-
Yemek Borusu (Özofagus) Kanseri: Alkol, yemek borusu hücrelerini sürekli irrite ettiği için burada hücresel dejenerasyona ve kanserleşmeye zemin hazırlar. Özellikle genetik olarak belirli enzim eksikliği olan (alkolün toksik metabolitlerini iyi parçalayamayan) kişilerde özofagus kanseri alkolle çok ilişkilidir.
-
Karaciğer Kanseri: Alkolün en çok tahrip ettiği organlardan biri olan karaciğer, siroz zemininde karaciğer kanseri (hepatosellüler karsinom) geliştirebilir. Uzun süreli alkolik karaciğer hasarı olan sirotik hastalarda kanser riski, sağlıklı karaciğere göre katbekat artmıştır.
-
Pankreas Kanseri: Alkolün pankreas iltihabına yol açtığını ve pankreatit riskini artırdığını yukarıda belirtmiştik. Kronik pankreatit zemininde veya doğrudan etkilerle pankreas kanseri oluşma ihtimali de alkol kullananlarda daha yüksektir.
-
Kalın Bağırsak (Kolon) ve Rektum Kanseri: Alkol, sindirim sisteminin son bölümlerini de etkileyerek kolon ve rektum hücrelerinde tümör gelişimine yol açabilir. Özellikle aşırı alkol ve düşük lifli beslenme alışkanlığı bir araya geldiğinde kolon kanseri riski önemli ölçüde artar.
-
Meme Kanseri: Kadınlar için belki de en çarpıcı risklerden biri, alkolün meme kanseri ihtimalini yükseltmesidir. Alkolün hormonal dengeleri değiştirmesi (östrojen seviyelerini artırması) ve hücre çoğalmasını tetiklemesi nedeniyle, düzenli alkol alan kadınlarda meme kanseri görülme oranı daha yüksektir.
Özetle, alkol kanser yapıcı (karsinojen) bir madde olarak kabul edilmektedir. Az ya da çok, düzenli alkol tüketimi kanser riskini artırır. Bu nedenle “kırmızı şarabın kalbe faydası” gibi popüler söylemler ne olursa olsun, kanserden korunmak için alkol tüketimini olabildiğince sınırlamak hatta tamamen bırakmak en doğru yaklaşımdır.
Diğer Sağlık Sorunları
Yukarıda ana başlıklar halinde saydığımız etkilerin dışında, alkol kullanımının yol açtığı daha pek çok sağlık sorunu mevcuttur:
-
Kansızlık (Anemi): Aşırı alkol tüketimi, kemik iliğinin kan yapma fonksiyonunu baskılar ve ayrıca sindirim sistemi kanamalarına yol açarak kansızlığa neden olabilir. Kanda oksijen taşıyan alyuvarların (kırmızı kan hücreleri) sayısı düşünce dokulara yeterli oksijen gitmez. Bu nedenle alkolik kişilerde sürekli halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı, baş dönmesi gibi anemi belirtileri görülebilir. Alkol bırakılırsa ve doğru beslenilirse bu tablo kısmen düzelse de, ileri derecede kansızlık tedavi gerektirir.
-
Gut Hastalığı (Eklem İltihabı): Gut, vücutta ürik asit metabolizmasının bozulması sonucu eklemlerde kristallerin birikmesiyle oluşan çok ağrılı bir romatizmal hastalıktır. Büyük ölçüde genetik yatkınlığa bağlı olmakla birlikte, alkol kullanımı gut ataklarını tetikleyen önemli bir faktördür. Özellikle bira gibi alkollü içecekler, içerdiği yüksek pürinler nedeniyle kandaki ürik asit düzeyini artırarak gut krizlerini provoke edebilir. Gut atağı geçiren kişilerde gece aniden başlayan şiddetli eklem ağrıları, kızarıklık ve şişlik görülür. Alkol tüketiminin kısıtlanması, gut hastalarının en önemli korunma yöntemlerinden biridir.
-
Kas ve Kemik Erimesi: Kronik alkol kullanımında beslenme bozukluğu sık olduğundan, protein ve mineral eksiklikleri ortaya çıkar. Bu da uzun vadede kas erimesi (sarkopeni) ve kemik erimesi (osteoporoz) riskini artırır. Alkol, kas dokusunun yenilenmesini engelleyip kas gücünü azaltabilir; bu nedenle alkolik kişilerde düşme ve kırık vakaları daha sık görülür. Kemiklerin zayıflaması da yine D vitamini metabolizmasının bozulması ve genel beslenme yetersizliği ile ilişkilidir.
-
Diğer Sorunlar: Alkol kullanımına bağlı ortaya çıkabilen daha sayısız problem vardır. Örneğin el titremesi ve polinöropati (sinir ucu iltihabı) nedeniyle denge bozuklukları gelişebilir. El ve ayaklarda sinir iltihabı (alkolik nörit), his kusurlarına neden olur. Bağımlılık gelişmesi ise ayrı bir tıbbi sorundur; alkol bağımlılığı kendi başına bir hastalık olarak kabul edilir ve tedavi edilmesi gerekir. Ayrıca alkol, ciltte kızarıklıklar (telenjiektazi), sedef hastalığının alevlenmesi, pankreas diyabeti gibi pek çok başka sağlık sorununu tetikleyebilir. Görüldüğü gibi, alkolün etkileri vücudun her köşesinde hissedilebilmektedir.
Yukarıda anlatılan tüm hastalık ve sorunlar, alkolün vücudumuza verdiği zararların bir özeti niteliğindedir. Elbette herkesin alkol kullanımı ve bünyesi farklı olduğu için, bu hastalıkların herkeste ortaya çıkma düzeyi ve zamanı farklı olabilir. Ancak hiçbir beden alkole karşı tam dirençli değildir; er ya da geç alkolün zararlı etkileri kendini gösterebilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Alkolün zararları nelerdir?
Soru: Alkolün insan vücuduna zararları nelerdir, kısaca özetleyebilir misiniz?
Cevap: Alkolün zararları hem bedensel hem ruhsal sağlığımızı etkiler. Bedensel olarak; karaciğer yağlanması ve siroz, pankreatit, gastrit, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, inme, çeşitli kanserler ve bağışıklık zayıflaması gibi birçok hastalığa yol açar. Ruhsal olarak ise; depresyon, kaygı bozukluğu, uyku sorunları, agresif davranışlar ve alkol bağımlılığı gibi problemlere neden olur. Kısacası alkol, vücudumuzun hemen her sistemine zarar veren bir maddedir.
Alkol en çok hangi organlara zarar verir?
Soru: Alkol kullanımı en çok hangi organlara veya sistemlere zarar veriyor?
Cevap: Alkol, pek çok organı olumsuz etkilese de en fazla zarar gören organların başında karaciğer, beyin ve kalp gelir. Karaciğer, alkolün parçalandığı organ olduğu için alkoliklerde en sık hasar (yağlanma, hepatit, siroz) bu organda görülür. Beyin, alkol nedeniyle hücre kaybı ve küçülme yaşar; hafıza ve hareket fonksiyonları bozulur, demans gelişebilir. Kalp ve damar sistemi de alkolün hedefidir; hipertansiyon, ritim bozuklukları, kalp kası hasarı ve damar tıkanıklıkları ortaya çıkabilir. Bunların dışında pankreas, mide, sinir sistemi ve bağışıklık sistemi de alkolün ciddi zarar verdiği diğer organ sistemleridir. Özetle, alkol vücutta dokunmadığı pek az yer bırakır.
Az miktarda alkol zararlı mıdır?
Soru: Arada bir az miktarda içki içmek de zararlı mı, güvenli bir alkol miktarı yok mu?
Cevap: Güncel tıbbi araştırmalar, alkolün güvenli bir dozu olmadığını göstermektedir. Yani “şu kadar içki zararsızdır” diyebileceğimiz bir alt sınır yoktur. Az miktarda alkol almak kısa vadede belirgin bir sorun yaratmasa bile, vücutta biriken asetaldehit gibi toksik maddeler hücrelere zarar verebilir ve zamanla riskleri artırır. Örneğin günde bir kadeh alkol bile meme kanseri riskini bir miktar artırabilir. Ayrıca sosyal içicilik şeklinde az miktarlarda başlanıp zamanla tüketimin artması da sık rastlanan bir durumdur. Bu nedenle sağlık otoriteleri, “azı karar, çoğu zarar” yerine “hiç içmemek en iyisi” yaklaşımını benimsemektedir. Hiç alkol kullanmamak, alkolün yol açtığı hastalıklardan korunmanın en emin yoludur.
Alkol kansere yol açar mı?
Soru: Alkol kullanmak gerçekten kansere neden olur mu, hangi kanser türlerini tetikler?
Cevap: Evet, alkol kullanımı kanser gelişimiyle yakından ilişkilidir. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), alkolü 1. grup kanserojen (insanda kanser yapıcı) olarak sınıflandırmıştır. Düzenli ve yüksek miktarda alkol tüketen kişilerde özellikle ağız, boğaz, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, kalın bağırsak ve meme kanseri görülme sıklığı artmıştır. Alkolün metabolitleri DNA’ya zarar verip hücre çoğalmasını etkilediği için, yıllar içerisinde kanser oluşumunu tetikleyebilir. Unutulmamalıdır ki sigara ile alkol bir araya geldiğinde kanser riski çok daha fazla yükselir. Bu yüzden kanserden korunmak isteyen bir bireyin sigarayla birlikte alkolden de uzak durması önemlidir.
Hamilelikte alınan alkol bebeği nasıl etkiler?
Soru: Gebelik sırasında içilen bir miktar alkolün bebeğe etkisi olur mu, nelere yol açar?
Cevap: Hamilelikte alkol almak son derece tehlikelidir ve bebeğin gelişimine ciddi zarar verir. Anne kanındaki alkol doğrudan bebeğin kan dolaşımına geçerek organ oluşumunu bozar. Sonuçları arasında düşük (gebeliğin sonlanması), erken doğum, bebeğin düşük doğum ağırlıklı olması ve en önemlisi Fetal Alkol Sendromu bulunur. Fetal Alkol Sendromu, gebelikte alkole maruz kalan bebeklerde görülen, zihinsel gerilik, fiziksel gelişim geriliği, yüz yapısında anormallikler ve davranış sorunları ile karakteristik bir tablodur. Bu hasarlar kalıcıdır ve bebeğin tüm yaşamını etkiler. Dolayısıyla hamilelikte “bir kereden bir şey olmaz” düşüncesi yanlıştır; hiçbir miktar alkol güvenli değildir. Gebelik planlayan veya hamile olan annelerin sağlıklı bir bebek için alkolden tamamen uzak durmaları şarttır.
Alkolü bırakınca vücut kendini toparlar mı?
Soru: Uzun süre alkol kullandıktan sonra bırakmanın sağlık üzerinde faydası olur mu, vücut zararları onarabilir mi?
Cevap: Evet, alkolü bırakmak vücudunuz için atabileceğiniz en yararlı adımlardan biridir ve birçok hasarın düzelmesine imkan tanır. Alkolü bıraktıktan sonra karaciğer, inanılmaz bir yenilenme kapasitesine sahip olduğu için yağlanma ve iltihap gibi sorunlarda düzelme başlayabilir. Siroz gibi ileri hasarlarda tam iyileşme beklenmese de, hastalığın ilerlemesi durabilir. Kan basıncı ve kalp ritmi daha normal değerlere döner, kalp kası üzerindeki baskı azalır. Uyku kalitesi ve ruh hali hızla iyileşir; daha enerjik ve dengeli hissetmeye başlarsınız. Bağışıklık sistemi güçlenir, enfeksiyonlara direnç artar. Elbette uzun yıllar ağır alkol kullanımı sonucu oluşan kalıcı hasarlar bir gecede kaybolmaz, ancak alkolü bıraktıktan sonraki birkaç hafta içinde bile vücutta olumlu değişimler görülmeye başlanır. Önemli olan, kararlı olup alkole tekrar başlamamaktır. Gerekirse tıbbi ve psikolojik destek alarak hayatınızı alkolsüz sürdürmeniz, sağlığınızı korumak için en doğru yoldur.
Sonuç
Alkolün vücudumuzda etkilemediği bir sistem neredeyse yoktur. Karaciğer, kalp, beyin, pankreas, mide, sinir sistemi, psikoloji… Hepsi aşırı alkol tüketiminden nasibini alır ve zamanla ciddi hastalıklara dönüşebilecek hasarlar birikir. Bu nedenle, alkol kullanımında ölçülü olmak hayati önem taşır. En ideali ise hiç kullanmamaktır. Unutmayın, sağlıklı bir yaşam için alkol bir engeldir. Kendinizi ve sevdiklerinizi alkolden kaynaklanan hastalıklardan korumak için bilinçli adımlar atın. Eğer alkol kullanımınızın sağlığınızı etkilemeye başladığını düşünüyorsanız, bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin. Sağlığınız ve geleceğiniz, vereceğiniz kararlara bağlıdır. Sağlıklı ve mutlu kalın!
1. Dr Rob Hicks
Health Risks of Alcohol: 12 Health Problems
WebMD Medical Reference 2016
2. Marta Herreros-Villanueva, Elizabeth Hijona, Jesus Maria Bañales, Angel Cosme, and Luis Bujanda.
Alcohol consumption on pancreatic diseases.
World J Gastroenterol. 2013 Feb.