Menopoz, kadınlarda gebe kalma ve doğurma yeteneğinin sona ermesi, adetten kesilme durumudur. Bazen "hayatın değişimi" olarak algılansa da bu tanım, negatif bir anlam taşır ve yerinde değildir. Menopoz esnasında fiziksel, zihinsel ve cinsel değişiklikler olduğu doğrudur ancak bunlar "kötüye gidiş" olarak nitelendirilemezler.

Fransızca ménopause kelimesinden dilimize girmiştir. Meno-pause kelimelerinin birleşiminden oluşur. Meno- öneki, Yunanca men (ay) kelimesi ve pause (durma, kesilme) kelimelerinin birleşiminde oluşur.

Yumurtalıkların (overler) doğal bir ömrü vardır ve bu süre yaklaşık 35 yıldır. Yumurtalıklar zamanla görevini yerine getiremez hale gelmesi ile östrojen ve progesteron adlı hormonlar daha az üretilir ve menopoz süreci (postmenopozal dönem) başlamış olur. Postmenopozal kadınlarda anksiyete, sıcak basmaları, depresyon, hafıza bozuklukları gibi pek çok rahatsız edici durum bu hormonların (özellikle östrojen) eksikliği nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu şikayetlerin ortadan kaldırılması için 1960’lardan beri hormon replasman tedavisine (HRT= eksik hormon yerine koyma) başvurulmaktadır. Özellikle son yıllarda postmenopozal kadınlara reçete edilen HRT sayısında dramatik bir artış vardır. Önceleri östrojen hormonu tek başına verilmekte iken, zamanla tek başına östrojen tedavisinin bazı riskleri beraberinde getirdiği görüldü ve progesteronla birlikte verilmeye başlandı.

HRT’nin kalp hastalıkları ve meme kanseri riskinde bir miktar artışa yol açtığı biliniyordu; bununla birlikte yakın tarihli bazı çalışmalarda endometrium (rahim) kanseri riskini de arttırdığı saptanmıştır.

Trabert ve arkadaşlarının 2013 şubat ayında yayımlanan çalışmasına göre, postmenopozal dönemde ve HRT alan 68,000 kadının 885’inde endometrium kanseri geliştiği gözlenmiştir. Bununla birlikte, östrojen eklenmiş progesteronların 10 yıl (ayda 15 gün veya daha az) ve daha uzun süreli kullanımının, hiç HRT tedavisi almamış olanlara göre endometrium kanser riskinde anlamlı bir artışa yol açtığı gözlenmiştir. Diğer yandan, bu riskin kilolu veya obez olmayan kadınlar için de önemli olduğu vurgulanmaktadır.

Daha yeni başka bir çalışmada, HRT’nin postmenopozal kadınlarda yumurtalık kanseri riskinde de artışa sebep olduğu gözlenmiştir. Araştırmacıların elde ettikleri sonuçlara göre HRT’ye, 50’li yaşlarda başlayan her 1000 kadından 1’inin yumurtalık kanseri olabileceğini ve yumurtalık kanserinin her 1700 kadından birinin yaşam kaybına neden olabileceğini belirtilmiştir.

2015 Şubat ayında Lancet Dergisi’nde yayımlanan çalışma için yumurtalık kanseri tanılı 21,488 postmenopozal kadın birçok risk faktörü yönünden değerlendirilmiştir. Çalışmanın en önemli sonucu, HRT kullanmanın yumurtalık kanseri riskinde anlamlı artışa yol açması olmuştur. Bu risk, halihazırda HRT alanlarda en fazla iken, HRT sonlandırıldıktan 5 yıl sonraya kadar bu riskin, HRT kullanmayanlara göre daha yüksek olduğu görülmüş. Bununla birlikte, sadece östrojen tedavisi görenlerin değil, östrojen ile progesteron kombinasyon tedavisini alanların da benzer oranda risk altında olduğu görülmüştür.

Amerika ve İngiltere’de bugün HRT alan kadınların bilinen sayısı 6 milyondur. Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Birliği ve ABD’nin HRT rehberinde yumurtalık kanseri oluşturma riskinden söz edilmemektedir, fakat İngiltere’de uzun süre kullanımın yumurtalık kanseri riski oluşturabileceğine dikkat çekilmektedir. Mevcut çalışma ile HRT kullanımının yumurtalık kanseri riskinde artışa sebep olduğuna dair güçlü kanıtlar oluşmuştur. Bu çalışma ile, özellikle 50 yaş civarı kullanılmaya başladığında riskin en yüksek olduğu göz önüne alınarak HRT kullanım klavuzları gözden geçirilmeli, hastalar daha iyi bilgilendirilmeli ve mutlaka hekim tavsiyesi ve reçetesi ile hormon yerine koyma tedavisi kullanılmalıdır.

Anahtar kelimeler: menopoz, kanser riski, yumurtalık kanseri, HRT, hormon replasman tedavisi, östrojen, progesteron, postmenopozal dönem