Osteoporoz (Kemik Erimesi) Nedir? Belirtileri ve Korunma Yöntemleri

Osteoporoz (Kemik Erimesi) Nedir? Belirtileri ve Korunma Yöntemleri

Osteoporoz, halk arasındaki adıyla kemik erimesi, kemiklerin zaman içinde yoğunluk ve dayanıklılığını yitirmesi sonucu zayıflayıp kırılgan hale gelmesidir. Genellikle menopoz sonrası kadınları ve ileri yaştaki bireyleri etkileyen bu hastalık, uzun süre belirti vermeden ilerleyebilir ve ani kırıklarla ortaya çıkabilir. Bu yazımızda osteoporoz nedir, kemik erimesi belirtileri nelerdir, osteoporoz nasıl önlenir gibi soruların cevaplarını bulabilir; risk faktörlerini, korunma yöntemlerini, tedavi seçeneklerini ve kırık riskini azaltma yollarını öğrenebilirsiniz.

Osteoporoz Nedir?

Osteoporoz, kemiğin yapısını güçlü kılan mineral yoğunluğun azalması ve kemik mikroyapısının bozulması ile karakterize bir iskelet sistemi hastalığıdır. Sağlıklı kemikler yüksek oranda kalsiyum içeren sert bir yapıya sahiptir; ancak osteoporoza bağlı kemikler iç yapılarında boşluklar (gözenekler) oluşarak süngerimsi ve zayıf bir hale gelir. Bu durum kemiklerin kolay kırılabilir olmasına yol açar. Osteoporoz, kelime anlamı olarak da “gözenekli kemik” demektir ve bu tanım kemiklerdeki bu yapısal zayıflamayı iyi açıklar.

Kemiklerimiz sürekli yenilenen canlı dokulardır. Gençlikte osteoblast adı verilen hücreler yeni kemik yapımını hızlı sürdürürken, osteoklast adlı hücreler eski kemik dokusunu uzaklaştırır. Yaklaşık 30’lu yaşlara kadar kemik yapımı yıkımdan fazladır ve kemik kütlesi artar. Ancak ileri yaşlarda, özellikle kadınlarda menopoz sonrasında, kemik yapımı yavaşlar ve yıkım hızlanır. Bu denge bozulduğunda kemikler kütle ve yoğunluk kaybeder, güçsüzleşir. Sonuçta osteoporoz gelişir ve kemikler basit düşmelerde bile kırılabilecek duruma gelir.

Osteoporoz çok yaygın bir sağlık sorunudur ve dünya genelinde milyonlarca insanı etkiler. Özellikle 50 yaş üstü her 3 kadından 1’inde, her 5 erkekten 1’inde osteoporoz görülebilir. Yaşam süresinin uzaması ile birlikte osteoporozun görülme sıklığı da artmaktadır. Sessiz bir hastalık olarak bilinir çünkü genelde belirti vermeden ilerler; bu nedenle erken tanı için risk altındaki bireylerin tarama yaptırması büyük önem taşır.

Osteoporozun Belirtileri ve Erken Tanının Önemi

Kemik erimesi belirtileri başlangıçta fark edilmeyebilir. Osteoporozun erken evrelerinde genellikle herhangi bir şikâyet olmaz; kişi kemik yoğunluğu azaldığını hissetmez. Bu yüzden osteoporoza "sessiz salgın" da denir. Hastalık ilerledikçe veya bir kırık oluştuğunda belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Dikkat edilmesi gereken osteoporoz belirtileri şunlardır:

  • Kemik kırıkları: Osteoporozun en tipik belirtisi, kemiklerin kolay kırılmasıdır. Küçük bir düşme veya çarpmada bile özellikle el bileği, kalça veya omurga kemiklerinde kırıklar meydana gelebilir. Kırık aniden şiddetli ağrıya yol açarak hastayı doktora götüren ilk işaret olabilir.
  • Bel ve sırt ağrısı: Omurgadaki küçük kırıklar (çökme kırıkları) nedeniyle kronik bel ağrısı veya sırt ağrısı gelişebilir. Bu ağrılar bazen dinlenme ile geçmez ve sürekli hale gelebilir.
  • Boy kısalması: Omurga kemiklerinde oluşan kırıklar ve çökme deformasyonları sonucu zamanla boyda kısalma fark edilebilir. Osteoporozlu kişiler ileri yaşlarda gençlik boyundan birkaç santim daha kısa olabilir.
  • Kambur duruş (kifoz): Omurganın ön kısımlarındaki kırıklar nedeniyle sırt omurları çökebilir ve öne doğru eğrilik oluşur. Bu da halk arasında “kamburluk” denilen duruş bozukluğuna yol açar.
  • Harekette kısıtlılık: Kemiklerde ve omurgada oluşan deformasyonlar, kişinin hareket kabiliyetini azaltabilir. Ciddi durumlarda günlük aktiviteleri yapmak zorlaşabilir.

Belirtiler genellikle osteoporozun ileri safhalarında ortaya çıktığı için erken tanı son derece kritiktir. Hiçbir belirti olmasa bile, risk faktörleri taşıyan bireylerin kemik sağlığını kontrol ettirmesi gerekir. Özellikle menopoz sonrası kadınların ve 50 yaş üzeri erkeklerin düzenli kemik yoğunluğu ölçümü (DEXA testi) yaptırması önerilir. Bu test, kemik mineral yoğunluğunu ölçerek osteoporoz olup olmadığını veya osteoporoza gidiş (osteopeni) düzeyinde olup olmadığını gösterir. Erken tanı sayesinde, kırık oluşmadan tedbir almak ve tedaviye başlamak mümkün olur.

Osteoporozun Risk Faktörleri

Osteoporoz gelişiminde birden fazla risk faktörü rol oynar. Bazıları değiştirilemez (yaş, genetik gibi) faktörlerdir, bazıları ise yaşam tarzıyla ilgilidir ve önlem alınabilir. Aşağıdaki tabloda kemik erimesine yol açabilecek başlıca risk faktörleri iki grupta özetlenmiştir:

Değiştirilemez Risk Faktörleri Değiştirilebilir Risk Faktörleri
İleri yaş: Yaşlandıkça kemik yoğunluğu azalır. Özellikle 50’li yaşlardan sonra risk artar. Yetersiz kalsiyum ve D vitamini alımı: Beslenmede kalsiyumdan fakir diyet ve D vitamini eksikliği kemikleri zayıflatır.
Cinsiyet: Kadınlarda, özellikle menopoz sonrasında osteoporoz riski yüksektir (östrojen hormonu eksikliği kemik kaybını hızlandırır). Erkeklerde de 65 yaş sonrasında risk artar. Hareketsiz yaşam: Düzenli egzersiz yapmamak ve sedanter (hareketsiz) bir yaşam sürmek kemiklerin güçsüzleşmesine neden olur.
Genetik yatkınlık: Ailede osteoporoz veya kalça kırığı öyküsü olması, kişide riskin artmasına yol açabilir. Sigara ve alkol kullanımı: Sigara içmek ve aşırı alkol tüketimi kemik sağlığını olumsuz etkiler, kemik kaybını hızlandırır.
Vücut yapısı: İnce, narin (düşük vücut kitle indeksi) vücut yapısına sahip kişiler daha düşük kemik kütlesi rezervine sahip oldukları için risk altındadır. Uzun süreli ilaç kullanımı: Özellikle kortikosteroid (kortizon) gibi ilaçların uzun süreli kullanımı kemik erimesine yol açabilir. Bazı epilepsi ilaçları ve kanser tedavileri de riski artırır.
Diğer tıbbi durumlar: Hipertiroidi, paratiroid bozuklukları, erken menopoz veya östrojen/testosteron eksikliği, kronik böbrek hastalığı gibi durumlar kemik yoğunluğunu olumsuz etkileyebilir. Ayrıca romatoid artrit gibi enflamatuvar hastalıklar da risk oluşturur. Kötü beslenme ve yeme bozuklukları: Anoreksiya nervoza gibi yeme bozuklukları veya genel beslenme yetersizliği, vücudu kemik yapımı için gereken besinlerden mahrum bırakır.

Not: Risk faktörlerinin bir veya birkaçını taşıyan kişiler osteoporoz açısından düzenli doktor kontrolü yaptırmalıdır. Özellikle menopoz sonrası dönemde kadınlar, kemik ölçüm testleri ile durumlarını takip ettirmelidir. Risk faktörlerini erken tespit etmek, osteoporozu önlemek veya geciktirmek için ilk adımdır.

Osteoporozdan Korunma Yolları (Nasıl Önlenir?)

Osteoporoz nasıl önlenir? Bu soruya verilebilecek en önemli cevap, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları kazanmaktır. Kemik erimesini tamamen engellemek her zaman mümkün olmasa da, doğru adımlarla kemik kaybını yavaşlatmak ve osteoporoz riskini belirgin oranda azaltmak mümkündür. İşte osteoporozdan korunmak için alabileceğiniz önlemler:

  • Kalsiyumdan zengin beslenme: Günlük beslenmenizde yeterli miktarda kalsiyum aldığınızdan emin olun. Süt, yoğurt, peynir başta olmak üzere süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, badem gibi kuruyemişler kalsiyum için iyi kaynaklardır. Yeterli kalsiyum alımı, kemiklerin güçlü kalması için temel şarttır.
  • Yeterli D vitamini alın: D vitamini, kalsiyumun bağırsaklardan emilimini sağlar ve kemik sağlığı için vazgeçilmezdir. D vitamininin en iyi kaynağı güneş ışığıdır. Haftada birkaç gün, yüz ve kollar açık şekilde günde 15-20 dakika güneşlenmek vücudun D vitamini üretmesine yardımcı olur. Güneş imkânı kısıtlıysa veya D vitamini eksikliği varsa, doktora danışarak D vitamini takviyesi alınabilir.
  • Düzenli egzersiz yapın: Kemikleri güçlendiren ve koruyan en etkili yollardan biri fiziksel aktivitedir. Düzenli egzersiz, özellikle vücut ağırlığıyla yapılan aktiviteler (yürüyüş, hafif koşu, merdiven çıkma) ve kas güçlendirme egzersizleri kemik yoğunluğunu arttırmaya yardımcı olur. Haftada en az 3-4 gün, 30 dakikalık orta düzeyde egzersiz alışkanlığı kazanmak kemik erimesini önlemede etkilidir. Ayrıca egzersiz, denge ve koordinasyonu geliştirerek düşme riskini de azaltır.
  • Sigara ve alkolü bırakın: Sigara kullanımı kemiklere giden kan akımını azaltır ve osteoblast hücre aktivitesini düşürerek kemik kaybını hızlandırır. Alkolün aşırı tüketimi de kalsiyum dengesini bozar ve kemikleri zayıflatır. Bu zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, kemik sağlığınızı korumak için kritik adımlardır.
  • Dengeli ve protein yönünden zengin diyet: Kalsiyum ve D vitamini dışında, yeterli protein alımı da kemik onarımı için gereklidir. Diyetinizde meyve, sebze, tam tahıllar ve magnezyum, K vitamini gibi kemik dostu besin ögelerine de yer verin. Tek yönlü beslenmekten kaçının, çeşitli ve dengeli beslenin.
  • Düşmeleri önleyin: İleri yaşlarda kemik erimesi olan kişilerde düşmeler ciddi kırıklarla sonuçlanabilir. Bu nedenle ev içinde ve dışında güvenlik önlemleri alın. Kaygan zeminden kaçının, halıları sabitleyin, banyo ve merdivenlere tutunma barları yerleştirin. Görme problemleriniz varsa göz kontrolüne gidin ve gerekiyorsa uygun gözlük kullanın. Gerekirse dengeyi artırıcı egzersizler yapın veya fizik tedavi uzmanlarından destek alın.
  • Düzenli sağlık kontrolleri: Özellikle risk grubunda iseniz (menopoza girmiş bir kadın, 50 yaş üstü bir erkek veya aile hikâyenizde osteoporoz varsa), doktorunuzla görüşerek periyodik kemik yoğunluğu testleri (DEXA) planlayın. Ayrıca kemik sağlığını etkileyebilecek hormonal bozukluklar veya kronik hastalıklar yönünden de kontrolden geçin. Erken dönemde tespit edilen kemik yoğunluğundaki azalma, basit yaşam tarzı önlemleri ve gerektiğinde takviyelerle düzeltilebilir.

Yukarıdaki önlemler genç yaşlardan itibaren uygulanırsa, ileri yaşlarda sağlıklı kemiklerle yaşam kalitesini sürdürmek mümkün olur. Osteoporozdan korunma stratejilerinin temelinde kalsiyum ve D vitamini yönünden zengin beslenme, düzenli egzersiz ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları yatar.

D Vitamini ve Kalsiyum Kaynakları

Kemik sağlığını korumak için kalsiyum ve D vitamini alımına özellikle dikkat edilmelidir. Aşağıdaki tabloda, bu iki önemli besin ögesinin başlıca kaynakları listelenmiştir:

Kalsiyum Kaynakları D Vitamini Kaynakları
Süt ve süt ürünleri: Süt, yoğurt, peynir gibi besinler kalsiyumun en zengin kaynaklarıdır. Güneş ışığı: D vitamini için en doğal kaynak güneştir. Cilt, güneş ışınları etkisiyle D vitamini sentezler.
Yeşil yapraklı sebzeler: Brokoli, ıspanak, lahana gibi sebzeler kalsiyum içerir. Yağlı balıklar: Somon, sardalya, uskumru gibi balıklarda yüksek oranda D vitamini bulunur.
Kuruyemiş ve tohumlar: Badem, fındık, susam (tahin) gibi besinler kalsiyumdan zengindir. Yumurta: Özellikle yumurta sarısı doğal D vitamini kaynaklarındandır.
Baklagiller ve soya ürünleri: Kuru fasulye, nohut, mercimek ve soya fasulyesi (tofu, soya sütü) kalsiyum içerir. Karaciğer ve balık yağı: Dana veya balık karaciğeri, balık yağı (ör. morina karaciğeri yağı) D vitamini içerir.
Kalsiyum takviyeleri: Besinlerle yeterli kalsiyum alamayanlar için doktor önerisiyle kalsiyum tabletleri kullanılabilir. D vitamini takviyeleri: Güneşten yeterince faydalanamayanlar için D vitamini damlası veya tabletleri alınabilir (doktor dozunu belirler).

Kalsiyum için yetişkin bir bireyin günlük ihtiyacı ortalama 1000-1200 mg civarındadır. D vitamini için ise günlük 800-1000 IU alım genellikle yeterli görülür (kişinin yaşı, sağlık durumu ve doktor önerisine göre değişebilir). Bu değerler sağlıklı bireyler içindir; osteoporozlu kişilerde doktor daha yüksek doz takviyeler önerebilir. Takviye almadan önce mutlaka sağlık profesyoneline danışılmalıdır.

Osteoporoz Tedavi Yöntemleri

Kemik erimesi tedavisi, hastanın kemik yoğunluğu derecesine, kırık riskine ve genel sağlık durumuna göre planlanır. Osteoporoz tamamen ortadan kaldırılamasa da, uygun tedaviyle kemik kaybı yavaşlatılabilir, hatta kısmen tersine çevrilebilir ve kırık riski azaltılabilir. Tedavide genellikle birkaç yaklaşım bir arada kullanılır. İşte başlıca osteoporoz tedavi yöntemleri ve açıklamaları:

Tedavi Yöntemi Açıklama
Kalsiyum ve D vitamini takviyeleri Osteoporoz tedavisinin temelini oluşturur. Kemik yapımı için gerekli bu iki besin, diyetle yeterince alınamıyorsa ilaç formunda takviye edilir. Kalsiyum ve D vitamini takviyesi, kemik yoğunluğunu korumaya yardımcı olur ve diğer tedavilerin etkinliğini artırır. Genellikle tek başına ileri osteoporozu tedavi etmese de, her osteoporoz hastasının tedavi planında yer alır.
Bifosfonatlar Kemik yıkımını gerçekleştiren osteoklast hücrelerinin aktivitesini azaltan ilaç grubudur. Alendronat, risedronat, ibandronat ve zoledronik asit bu grupta yaygın kullanılan ilaçlardır. Bifosfonatlar kemik erimesini yavaşlatır ve kırık riskini azaltır. Ağızdan haftalık/aylık hap formunda veya yıllık damar içi enjeksiyon şeklinde uygulanabilir. Yan etki olarak mide rahatsızlıkları yapabileceğinden, doktor tavsiyesine uygun kullanılmalıdır.
Hormon replasman tedavisi (HRT) Özellikle menopoz sonrası kadınlarda östrojen hormonu eksikliğine bağlı kemik kaybını önlemek için uygulanan tedavidir. Östrojen veya östrojen-progesteron kombinasyonu içeren ilaçlar kemik yoğunluğunu korumaya yardımcı olabilir. Ancak HRT, her kadın için uygun değildir; meme kanseri, kalp hastalığı, pıhtılaşma riskleri göz önünde bulundurularak doktor kararıyla kullanılır.
Diğer ilaç tedavileri Bifosfonat dışında, osteoporoz tedavisinde kullanılan birkaç ilaç grubu daha vardır: Denosumab, 6 ayda bir cilt altına enjeksiyon şeklinde uygulanan ve kemik yıkımını durduran bir monoklonal antikordur. Teriparatid ve abaloparatid, paratiroid hormonunun sentetik formları olup günlük enjeksiyonlarla kemik yapımını uyarırlar (ileri osteoporoz ve kırıklı vakalarda kullanılır). Raloksifen gibi SERMs (Seçici Östrojen Reseptör Modülatörleri) ise östrojenin kemik üzerindeki olumlu etkisini taklit eden, özellikle menopoz sonrası dönemdeki kadınlara uygun olabilen bir ilaç grubudur. Hangi ilacın seçileceği, hastanın durumuna ve doktorun tercihine göre belirlenir.
Fizik tedavi ve egzersiz İlaç tedavilerine ek olarak, fizik tedavi uygulamaları ve egzersiz programları osteoporoz yönetiminin önemli bir parçasıdır. Uzman fizyoterapistler eşliğinde yapılan denge ve güçlendirme egzersizleri, hem kemikleri hem kasları kuvvetlendirerek hastanın düşme riskini azaltır. Ayrıca esneklik ve duruş egzersizleri, omurga sağlığını koruyup kamburluk gelişimini önlemeye yardımcı olur. Egzersiz tedavisi, hastanın kapasitesine göre bireyselleştirilir.
Ortez ve destekleyici önlemler Osteoporoza bağlı omurga kırıkları varsa veya ciddi kemik erimesi sonucu duruş bozukluğu gelişmişse, korse (ortez) kullanımı önerilebilir. Omurga korseleri, kırık iyileşmesi sürecinde omurlara destek vererek ağrıyı hafifletir ve kamburluğun artmasını önleyebilir. Yine yüksek kırık riski taşıyan yaşlı hastalarda denge sağlayıcı yürüteç, baston gibi yardımcı cihazlar kullanmak düşmeleri engellemeye yardımcı olur. Bu tür destekleyici önlemler, osteoporoz hastalarının günlük yaşam aktivitelerinde güvenliğini artırır.

Tedavi süresince düzenli doktor takibi önemlidir. Doktor, uygulanan tedavinin etkinliğini belirli aralıklarla kemik yoğunluğu ölçümü tekrarıyla değerlendirir ve gerekirse tedavi planında değişiklik yapar. Osteoporozlu hastaların, doktor önerisi olmadan tedavilerini kesmemeleri ve tavsiye edilen yaşam tarzı değişikliklerine (diyet, egzersiz vb.) devam etmeleri başarılı bir sonuç için gereklidir.

Osteoporoz Kırık Riski ve Önemi

Osteoporozun en ciddi sonucu, kemiklerde meydana gelen kırıklardır. Kemik erimesi nedeniyle zayıflamış bir kemik, genç ve sağlıklı bir kemikte kırılmaya yol açmayacak kadar küçük bir travmada bile kırılabilir. Bu kırıklar en sık omurga (vertebra), kalça (uyluk kemiğinin üst kısmı) ve el bileği kemiklerinde görülür. Kırık riski, osteoporoz şiddetlendikçe belirgin şekilde artar.

  • Omurga kırıkları: Omurlardaki çökme kırıkları başlangıçta fark edilmese bile zamanla şiddetli sırt ağrılarına, boy kısalmasına ve kambur duruşa yol açar. Birden fazla omurun kırılması, kişinin postürünü bozarak göğüs ve karın boşluğundaki organlara baskı yapabilir. Ayrıca omurga kırıkları bazen omurilik kanalı çapını daraltarak sinir sıkışmalarına ve buna bağlı uyuşukluk, güçsüzlük gibi nörolojik problemlere neden olabilir.
  • Kalça kırıkları: Kalça (uyluk kemiği boynu) kırığı, osteoporozlu yaşlılarda en ciddi sonuçları olan kırıklardandır. Genellikle düşme ile meydana gelir ve hastanın hastaneye yatışını ve cerrahi tedavisini gerektirir. Kalça kırığı geçiren yaşlı hastalarda, uzun süre yatağa bağımlı kalma, enfeksiyon, tromboz gibi komplikasyonlar gelişebilir. Hatta ileri yaştaki kalça kırığı hastalarında bir yıl içinde ölüm oranlarının belirgin şekilde arttığı bilinmektedir. Bu nedenle kalça kırığının önlenmesi, osteoporoz tedavisinin en önemli amaçlarından biridir.
  • El bileği kırıkları: Özellikle menopoz sonrası kadınlar arasında yaygın görülen bir kırık türüdür. Genellikle ileri yaşta basit bir ev içinde düşme sonucu kişi elini uzattığında bilekte kırık oluşur. El bileği kırığı doğrudan hayatı tehdit etmese de, kişinin el becerisini kısıtlayarak başkalarına bağımlı kalmasına sebep olabilir. Ayrıca bu kırığı geçirenlerde başka osteoporotik kırıkların olma ihtimali yükselmiştir, bu da genel kırık riskinin göstergesidir.

Osteoporoz kaynaklı kırıklar, hem bireysel hem de toplumsal açıdan önemlidir. Birey için kırık; ağrı, hareket kısıtlılığı, yaşam kalitesinde düşüş, bakım ihtiyacı ve ciddi durumlarda yaşam süresinde azalma anlamına gelir. Toplum için ise osteoporoz kırıkları, yüksek tedavi maliyetleri ve uzun süreli bakım gereksinimleri demektir. Bu yüzden, osteoporozun önlenmesi ve tedavisi kırık riskini azaltmaya odaklanır.

Unutulmamalıdır ki, kırıkları önlemek tedavi etmekten daha kolaydır. Erken tanı konulan ve uygun şekilde tedavi edilen osteoporozlu bir hastada, kırık yaşanma olasılığı belirgin ölçüde azaltılabilir. Ayrıca osteoporozu olsa bile, yaşam tarzı önlemlerine sıkı uyan bireyler (egzersiz yapan, düşmelere karşı önlem alan, doktor kontrolünde ilaçlarını düzenli kullananlar) kırık olmadan sağlıklı yaşamlarını sürdürebilirler.

Özetle: Osteoporozda kırık riski, hastalığın ciddiyetini belirleyen en önemli faktördür. Bu riskin farkında olmak ve gereken tedbirleri almak, osteoporozla mücadelede hayati önem taşır.

osteoporoz kemik erimesi nedir belirtileri ve korunma yontemleri 2 325355

Sıkça Sorulan Sorular

Osteoporozdan korunmak mümkün mü?
Tamamen olmasa da, osteoporozdan korunmak büyük oranda mümkündür. Düzenli egzersiz yapmak, kalsiyum ve D vitamini yönünden zengin beslenmek, sigara-alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmak osteoporoz riskini ciddi ölçüde azaltır. Ayrıca genç yaşlardan itibaren kemik sağlığına yatırım yapmak (örneğin ergenlik ve genç erişkinlikte yeterli kalsiyum almak ve spor yapmak) ileri yaşlarda osteoporoz gelişimini önleyebilir veya geciktirebilir. Yani, kalıtımsal ve yaşa bağlı faktörleri değiştiremeyiz ama sağlıklı yaşam tarzıyla kemik erimesine karşı önlem almak mümkündür.

Osteoporoz tedaviyle tamamen iyileşir mi?
Osteoporozda hasarlanmış kemikleri tamamen eski haline döndürmek zordur, bu nedenle tam bir "iyileşme"den çok hastalığın kontrol altına alınması söz konusudur. Uygun tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kemik kaybı yavaşlatılabilir, durdurulabilir hatta kısmen geri çevrilebilir. Birçok hasta, ilaç tedavisi (ör. bifosfonatlar, D vitamini, kalsiyum takviyesi vb.) ve egzersiz ile kemik yoğunluğunu artırabilir ve yeni kırıklar yaşamadan hayatına devam edebilir. Ancak tedavi bırakıldığında veya yaş ilerledikçe kemik erimesi tekrar ilerleyebileceği için, osteoporoz kronik bir durum olarak kabul edilir ve sürekli dikkat gerektirir. Özetle, tamamen kür olmasa bile, osteoporoz tedavi edilebilir ve yönetilebilir bir hastalıktır.

Osteoporoz en çok kimlerde görülür?
En sık menopoz sonrası kadınlarda görülür. Kadınlarda östrojen hormonunun azalmasıyla kemik erimesi hızlanır, bu yüzden 50 yaş üstü kadınlar risk altındadır. Erkeklerde de osteoporoz görülebilir ancak genellikle 65-70 yaştan sonra ve kadınlara oranla daha düşük sıklıktadır. Ayrıca ailesinde osteoporoz veya kalça kırığı öyküsü olanlar, çok zayıf (ince yapılı) kişiler, uzun süre kortizon gibi ilaç kullananlar ve bazı kronik hastalığı olanlar (örneğin tiroid hastalığı, romatizmal hastalıklar) da osteoporozu daha sık yaşar. Kısacası, ileri yaş, kadın cinsiyet ve belirli risk faktörleri bir araya geldiğinde osteoporoz görülme olasılığı en yüksektir.

Genç yaşta kemik erimesi olur mu?
Osteoporoz genellikle yaşlılık hastalığı olarak bilinmekle birlikte, genç yaşta da ortaya çıkabilir ancak bu durum daha nadirdir. Genç bireylerde osteoporoza yol açabilecek durumlar arasında genetik yatkınlık, hormonal bozukluklar (ör. erken menopoz, hormon eksiklikleri), yeme bozuklukları (aşırı zayıflık, anoreksiya), uzun süre yüksek doz kortikosteroid kullanımı veya kronik hastalıklar sayılabilir. Ayrıca D vitamini eksikliğine bağlı çocuklukta gelişen ve kemikleri zayıflatan raşitizm gibi durumlar ileride kemik sağlığını etkileyebilir. Bazı genç kadınlarda gebelik veya emzirme döneminde geçici kemik erimesi görülebilir ancak bu genelde kendi kendine düzelen bir durumdur. Özetle, genç yaşta osteoporoz mümkündür fakat altta yatan spesifik bir neden olma ihtimali yüksektir; bu nedenle genç bir kişide kemik erimesi saptanırsa doktorlar altta yatan sebebi araştıracaktır.

Osteoporoz tanısı nasıl konur?
Osteoporoz tanısını koymak için en yaygın ve güvenilir yöntem Kemik Mineral Yoğunluğu (BMD) ölçümüdür. Bu ölçüm genellikle DEXA (Dual-Energy X-ray Absorptiometry) adı verilen özel bir düşük doz röntgen cihazıyla yapılır. DEXA testi, genellikle kalça kemiği ve omurgadan ölçüm yaparak kemiklerin ne kadar yoğun (sert) olduğunu sayısal olarak belirler. Sonuç T-skoru denilen bir değerle ifade edilir. T-skoru -1 ile +1 arasındaysa kemik yoğunluğu normal, -1 ile -2.5 arasındaysa osteopeni (kemik yoğunluğunda azalma başlangıcı), -2.5’un altında ise osteoporoz olarak tanımlanır. Eğer T-skoru -2.5 altında ve hasta daha önce kırık yaşamışsa, bu ileri derecede (şiddetli) osteoporoz kabul edilir.

Tanı sürecinde doktor, kemik yoğunluğu ölçümünün yanı sıra kan testleriyle kalsiyum, D vitamini düzeylerine ve tiroid, paratiroid hormonlarına bakabilir. Gerek gördüğünde omurga röntgenleri veya diğer görüntüleme yöntemleriyle kemiklerde kırık veya başka bir sorun olup olmadığını inceleyebilir. Sonuç olarak, osteoporoz tanısı ağrısız ve hızlı bir test olan DEXA ile kolayca konulabilir. Risk grubundaki bireylerin bu testi doktor tavsiyesiyle yaptırmaları, erken tanı ve tedavi için son derece önemlidir.

Sonuç

Osteoporoz, ihmal edilmemesi gereken ancak önlenebilir ve yönetilebilir bir durumdur. Kemiklerinize genç yaştan itibaren yapacağınız yatırım, ileride sağlıklı ve aktif bir yaşam sürmenize yardımcı olacaktır. Eğer osteoporoz riskiniz varsa veya belirtilerinden şüpheleniyorsanız, bir sağlık kuruluşuna başvurarak gereken tetkikleri yaptırın. Unutmayın, kemiğinizi korumak geleceğinize yatırımdır!

Sağlık ve Mutlulukla Kalın...

Sayfada yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Kanser tanısına sahip bir hasta için online muayene randevusu hakkında bilgi almak için aşağıdaki formu doldurabilirsiniz.


İlgili Haberleri


Mide Bulantısı Nasıl Geçer? Mide Bulantısına İyi Gelen Yöntemler ve Besinler

Mide Bulantısı Nasıl Geçer? Mide Bulantısına İyi Gelen Yöntemler ve Besinler

Mide bulantısı, üst karın bölgesinde rahatsızlık hissi ve kusma isteğiyle karakterize, hemen hemen herkesin zaman zaman...

Dudak Yaraları Neden Olur? Dudak Kanseri Belirtisi mi?

Dudak Yaraları Neden Olur? Dudak Kanseri Belirtisi mi?

Dudaklarımız konuşma, yemek yeme ve mimiklerimizde önemli rol oynayan hassas bölgelerdir. Bu nedenle dudak üzerinde çıkan...

Çölyak Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yolları

Çölyak Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yolları

Çölyak hastalığı, buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan glüten adlı proteine karşı vücudun gösterdiği anormal bağışıklık...

Magnezyum Nedir? Magnezyum Eksikliği Belirtileri, Faydaları ve Zararları

Magnezyum Nedir? Magnezyum Eksikliği Belirtileri, Faydaları ve Zararları

Magnezyum, vücudumuzun sağlıklı kalması için ihtiyaç duyduğu temel minerallerden biridir. İnsan vücudunda 300’den fazla enzimin normal...

Hakkımda

Özgeçmişim, kanser tanı ve tedavisine dair çalışmalarım ve ilgi alanlarım için tıklayın.

Prof. Dr. Mustafa Özdoğan Hakkında