Son 30 Gün – Onkologların Yaşam Sonu Dönemde Tedavi Eğilimlerindeki Büyük Farklılıklar
Kanser hastalarının yaşam kaybına yaklaştıkları dönemde, kansere yönelik daha fazla sistemik tedavinin sonlandırılması hastaların yaşam kalitesini artırabilir. Hastalık ilerledikçe, tedaviye devam etme kararındaki risk ve fayda dengesi değişir; bu durum özellikle yaşlı ve kırılgan hastalar için daha belirgindir, çünkü bu hastalarda tedavinin potansiyel faydaları azalırken, yan etkiler ve riskler daha ağırlık kazanmaktadır.
Yaşam Sonu Dönemde Yarardan Çok Zarar Veren Tedaviler
Klinik rehberler ve kalite iyileştirme çalışmaları, yaşamın son dönemlerinde faydası olmayacak kemoterapilerin aşırı kullanımını azaltmayı hedeflemiş ve bunu, onkoloji bakımının kalitesini ve değerini artırmanın temel bir yolu olarak tanımlamıştır. Ancak, yaşam sonunda yeni terapilerin hızla artan kullanılabilirliği ve kullanımı, endişeleri güncel kılmaktadır çünkü bunlarla ilgili klinik rehberler sınırlıdır.
Tedavi sonlandırma kararları, klinik bulgulara ve hastanın tercihlerine dayanmalıdır; ancak hem hastaların hem ailelerinin istekleri hem de onkologların yaşam sonuna yakın dönemde sistemik tedavi uygulama eğilimleri, tedavinin devamı üzerinde önemli bir etken olabilir.
ABD Rutgers Üniversitesi Sağlık Ekonomisi Bölümü'nde Profesör olarak görev yapan Dr. Ayşe Akıncıgil ve çalışma arkadaşlarının yürüttüğü bir araştırma, 30 Temmuz 2024 tarihinde Cancer dergisinde yayımlandı. Bu çalışma, kanser hastalarına yaşamın son 30 gününde sistemik kanser tedavisi uygulanması konusunda onkologlar arasında ciddi farklılıklar olduğunu ortaya koydu. Özellikle yüksek reçeteleme eğilimine sahip onkologlar altında, hastaların dört buçuk kat daha fazla sistemik tedavi alma olasılığı bulunmaktadır.
Çalışmanın Tasarımı
Araştırmacılar, 2012 ile 2017 yılları arasında kanser nedeniyle yaşamını kaybeden hastaların bilgilerini içeren SEER-Medicare veri tabanını kullanmışlardır. Çalışmaya, 960 onkolog tarafından tedavi edilen toplam 17.609 meme, akciğer, kolorektal veya prostat kanseri hastası dahil edilmiştir. Hastaların, yaşamlarının son 180 günü içinde en az bir sistemik kanser tedavisi talebinde bulunmuş olmaları gerekiyordu. Tedaviyi yürüten onkolog, yaşam kaybına en yakın zaman diliminde yapılan tedavi talebi temel alınarak belirlenmiştir. Çalışma, çok seviyeli modeller kullanarak onkologların yaşam sonu kanser tedavisi sağlama oranlarını tahmin etmiştir.
Ana Bulgular
-
Tedavi Oranları: Tedavi reçeteleme davranışlarına göre en yüksek yüzde 5'lik dilimdeki onkologlar, yaşamın son 30 gününde hastalarına tedavi uygulama oranı %45 iken, en düşük yüzde 5'lik dilimdeki onkologların bu oranı %17'dir.
-
Tedavi Alma Olasılığı: Yüksek reçeteleyen onkologlar tarafından tedavi edilen hastaların yaşam sonu döneminde sistemik terapi alma olasılığı, düşük reçeteleyenlere kıyasla dört kat daha fazladır (olasılık oranı [OR], 4.42; %95 Güven Aralığı [GA], 4.00-4.89).
-
Hastane Yatışları: Yüksek reçeteleyen onkologların hastalarının büyük bir kısmı yaşam sonu döneminde hastaneye yatırılmış (%58), bu oran düşük reçeteleyenlerde %51.9 olarak tespit edilmiştir.
-
Hospis Kayıtları: Reçeteleme eğilimi yüksek olan onkologların hastalarının büyük bir kısmı, son 30 gün içinde hospis kaydı yaptırmamış veya yaşam kaybına üç gün kala kayıt yaptırmıştır. Bu bulgular, yaşam sonu bakımının kalitesini artırmak için hospis bakımının zamanında başlatılmasının önemini vurgulamaktadır.
-
Hasta Özellikleri: Hastaların yaşamlarının son 30 gününde sistemik tedavi alma olasılığı üzerinde etkili olan bazı hasta özellikleri de belirlenmiştir. Örneğin,
-
Tanıdan yaşam kaybına kadar geçen sürenin uzun olması, tümör derecesinin yüksek olması (grade 3 veya 4), Afro-Amerikan olmayan etnik köken, evli olmama ve daha ileri yaş gibi faktörler, tedavi alma olasılığını azaltmaktadır.
-
Ayrıca, meme kanseri olan hastaların bu dönemde tedavi alma olasılığı, akciğer kanseri olan hastalara kıyasla daha yüksektir.
-
Yorum
Bu çalışma, onkologların yaşamın son 30 gününde kanser tedavilerini uygulama biçimlerinde büyük farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur. Özellikle yüksek reçeteleme eğilimine sahip onkologlar altında, hastaların dört buçuk kat daha fazla sistemik tedavi alma olasılığı bulunmaktadır. Bu, son günlerde tedavi kararlarının ne kadar farklılaşabildiğini ve onkologların kişisel eğilimlerinin bu kararlar üzerinde ne kadar etkili olabileceğini göstermektedir.
Ayrıca, çalışma onkologların eğitimi, klinik becerileri ve kişisel değerleri gibi faktörlerin, tedavi kararları üzerinde önemli rol oynadığını vurgulamaktadır. Bu farklılıkların daha iyi anlaşılması, yaşamın son döneminde kanser tedavisinin aşırı kullanımını azaltma çabalarına katkıda bulunabilir. İlerleyen çalışmalar, bu eğilimleri daha iyi yönetmek ve hasta sonuçlarını iyileştirmek adına, onkologların kişisel özelliklerini ve tedavi yaklaşımlarını daha detaylı incelemeyi hedeflemelidir.
Bu tür bulgular, klinik rehberlerin ve eğitim programlarının, onkologların hasta merkezli, bilinçli tedavi kararları vermesini destekleyecek şekilde düzenlenmesine yardımcı olabilir. Özellikle, yaşamın son dönemlerinde hastalar ve aileleri için en uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi, etkili iletişim becerileri ve empati gerektiren karmaşık bir süreçtir. Dolayısıyla, bu süreçte onkologların desteklenmesi, hasta bakım kalitesini artırabilir ve yaşamın son dönemlerinde gereksiz yere ağır tedavilerin uygulanmasının önüne geçebilir. Bu çalışma, onkoloji alanında kalite ve değeri artırma potansiyeline işaret etmekte ve gelecekteki eğitim ve politika geliştirmeleri için önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
*
George LS, Duberstein PR, Keating NL, Bates B, Bhagianadh D, Lin H, Saraiya B, Goel S, Akincigil A. Estimating oncologist variability in prescribing systemic cancer therapies to patients in the last 30 days of life. Cancer. 2024 Jul 30. doi: 10.1002/cncr.35488. Epub ahead of print. PMID: 39077884.