Meme kanseri şüphesi taşıyan hastaları biyopsi yapmadan veya kanser riskini olduğundan yüksek göstererek gereksiz ameliyatlar yapan İngiliz cerrah Ian Paterson 15 yıl hapis ve meslekten men cezasına çarptırıldı.

Tüm mesleklerin içinde hekimliğin insan hayatına dokunma konusunda farklı bir yeri vardır. Hekim hasta ilişkisinin iyi bir şekilde kurulması için güven kilit rol oynamaktadır. Hastanın geleceği hakkındaki önemli kararların hekime düşmesi aynı zamanda pek çok mesleksel hataya ve görevi kötüye kullanma haberlerine neden olmaktadır. Malpraktis davaları adı altında incelenen bu olaylar hekimin tedavi sırasında standart olan uygulamayı uygulamaması, doğru tıbbi müdahaleleri uygularken hata yapması ve görevi kötüye kullanma gibi alt başlıklarını içermektedir. Hem kişiler zarar görmemekte hem de hekimlik mesleğinin adı karalanmaktadır. Bu konuda İngiltere’de yaşanan son olay bizleri üzdü.

İngiliz Meme Cerrahı Ian Paterson görevi kötüye kullanmak ve taksirli suçtan 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Paterson biyopsinin yapılması gereken bazı vakalarda direkt ameliyata başvurmuş hatta kanser riski yokken var gibi göstermiştir. Gerek olmadığı halde pek çok ameliyat yaparak hastaları maddi ve manevi sıkıntılar içine sokmuştur.

Hastalarına yaptığı cerrahi girişimler sağlığı artırma amaçlı yapılmamıştır. Ameliyatlarını normalde uygulanan tedavi protokolü doğrultusunda yapmıyor, kendi adlandırdığı yöntem ile yaptığını meşrulaştırıyordu.Hastalar lüzumsuz ameliyatın etkilerini hem fiziksel hem ruhsal olarak taşıyorlardı.

Ameliyat yaraları ve ağrıları dışında bazı hastalar travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ve kaygı bozukluğu yüzünden profesyonel tedavi almakta oldukları saptandı. Mahkemede dokuzu kadın on hastası aleyhine şahitlik yapmış ve bir hastası hislerini şu şekilde aktarmıştır: "Şimdi ve sonrasında aynaya baktığım zaman kendimi 'Paterson mağduru' olarak göreceğim". Sonuç olarak mağdurlarına yüklü miktarda tazminat ödemesi yapılan Dr. Paterson meslekten de men edilmiştir.

Ülkemizde onkoloji camiası, cerrahları, patologları, radyasyon onkologları ve diğer tüm paydaş hekimleri ile bu konuda belki de dünyada en dikkatli hekimlerden olduklarını söyleyebilirim. Ancak hatalı tıbbi uygulamalar hekimlik mesleği var olduğu sürece söz konusu olmaya devam edecektir. Biz hekimlere düşen hastalarımızın kritik karar aşamalarında olabildiğince multidsipliner onkoloji konseylerinde tartışarak ortak akıl ile karar alınması olacaktır.

Hastalara ve hasta yakınlarına düşen en önemli görev ise kanser tanı ve tedavi alanlarının son derece yetkinlik ve deneyimli bir ekip işi olduğunu unutmamaları ve gerektiğinde kritik kararlarda ikinci hekim görüşü almayı bir gecikme saymamaları olacaktır.

Tıbbi Malpraktis Davalarında Ülkemizde Durum Nedir?

"Hekim hatası" ya da "tıbbi hata" olarak geçen malpraktis davaları Türkiye'de de her geçen gün artış göstermektedir. Son verilere göre en çok % 34,7 kadın hastalıkları ve doğum uzmanlık alanında, % 11,4 ile genel cerrahi ve % 10,9 ile çocuk hastalıklarında davaların açıldığı belirtilmektedir.

Hekimin suçluluğu kanıtlandıktan sonra cezalandırma işlemi 3 ayrı şekilde uygulanmaktadır: tazminat, ceza ve disiplin hükümlerine göre. Tazminatta maddi ve manevi olarak zarar görmüş hastaya belli miktarda ödeme yapılmaktadır. Görevi kötüye kullanmada temel ceza TCK 257/1 maddesi gereğince 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. Görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya geciktirme durumları varsa 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Normal durumlarda para cezasına çevrilmemektedir (belli koşullar dışında).

Her şeyden öte bilim en dürüst olunması gereken platformdur. İnsanlara umut tacirliği yapıp sahte başarılar kazanmanın yıkıcı sonuçları vardır. Tıpkı bu vakada olduğu gibi. Sağlıklı bir hekim hasta ilişkisi için bu tarz durumların önüne geçilmesi için çaba gösterilmelidir.