Bilim karmaşıktır; ilk bakışta açıkça doğru ya da yanlış gibi görünen basit kavramlar, düşündüğümüzden daha farklı olarak ortaya çıkabilir. Tıp ve insan fizyolojisi çoğu insanın fark ettiğinden ve inandığından daha karmaşıktır. Bunun örneklerinden biri de K vitaminidir! K vitamini hem tek bir vitamin değildir hem de görevi sadece pıhtılaşma faktörü olması değildir. K vitamini, benzer kimyasal özelliklere sahip, fakat görevi ve kaynakları farklı olan vitaminlerden – K1 ve K2 vitamini – oluşur; ayrıca eksikliklerinde görülen şikayetler de farklıdır.

Son zamanlarda, diyetle veya takviye ile alınan K2 vitaminin insan sağlığı üzerine etkilerini öngörmek için daha fazla laboratuvar (klinik öncesi) araştırma yapılmaya başlandı.

Bununla birlikte, K vitamini, D vitamini, Kalsiyum ve Magnezyum arasında oldukça karmaşık bir ilişki vardır ve laboratuvar çalışmaları, insan metabolizmasını simüle etmekte oldukça yetersizdir. K ve D vitaminini görevlerini özetleyecek olursak:

D vitamini ne işe yarar?

  1. Gıdalarla alınan kalsiyumun bağırsaklardan emilip kana karışmasını sağlar. 
  2. Yeterli kalsiyum alınmadığında, kemiklerden kana kalsiyumun geçişini sağlar.

K vitaminleri ne işe yarar?

  1. K1 vitamini, kanama olduğunda pıhtılaşma sisteminin önemli faktörlerinden biridir.
  2. K2 vitamini, kandaki kalsiyumun kemiklerde ve dişlerde kalsiyum birikmesini sağlayarak bu dokuların güçlenmesini sağlar.
  3. Kalsiyumun damar ve böbrek gibi dokularda birikmesini azaltarak damarların kireçlenmesini önlemeyi sağlar.

K2 vitaminin, damarsal yapılardaki bu olumlu etkileri, bu konuda insan klinik araştırmaların yapılmasını teşvik etmiştir. (sonuçlarını aşağıda paylaşacağız)

Vitaminlerin tarihçesi

İlk vitamin 1912 yılında Dr. Kasimierz Funk tarafından, Beriberi hastalığının, işlenmiş beyaz pirinci sürekli tüketen kişilerde meydana geldiği, ancak kahverengi pirinç tüketen kişilerde meydana gelmediğini anladığında keşfedilmiştir. Bundan sorumlu faktör olan tiamini (b1 vitamini) izole etti ve buna “hayati bir amin” adını verdi. A'dan K'ye kadar artan bir vitamin alfabesi ortaya koydu.

  • Eskiden F vitamini olarak adlandırılan bileşiklerin, artık esansiyel yağ asitleri olduğu anlaşıldı.
  • G ve H olarak adlandırılanlar ise riboflavin (B2) ve biyotin (B7) adını alarak B vitamini altında değerlendirilmeye başlandı.
  • J vitamini ise kolin olarak kabul edildi.
  • B vitaminleri 1 ila 12 arasında numaralandırıldı; B1, 2, 3, 5, 6, 7, 9 ve 12. Bunların dışında B4, 8, 10 ve 11, klasik B vitaminleri adı altında artık anılmıyor, çünkü bunların esansiyel olmadığı bulundu (esansiyel, ihtiyacımız olduğu halde vücudumuzda üretemediğimiz temel besin öğeleridir); yani bunlar vücutta üretilebiliyor.
  • K vitamini, kemik ve diğer dokularda kan pıhtılaşması ve kalsiyum bağlanması için gerekli olan yağda çözünen bir grup bileşiktir. K1 vitamini (filokinon) pıhtılaşma için, K2 vitamini (menakinon) kalsiyum metabolizması için önemlidir.

Vitaminlerin eksiklikleri sonucu görülen çeşitli hastalıkların tedavisi için vitamin desteği, bilimsel tıbbın zaferlerinden biridir, ancak sağlıklı kişilere yapılan vitamin takviyeleri tartışılan bir konudur. Hatta henüz herhangi bir hastalık taşımayan kişilerde vitamin takviyelerinin, çeşitli hastalıkların riski artırdığını gösteren çalışmalar vardır; örneğin sigara içenlerde beta-karoten ve yüksek dozda B6 ve B12 vitaminlerinin akciğer kanseri riskini artırması gibi.

K2 vitamini hangi besinlerde bulunur?

K vitaminlerini çoğumuz diyetle/gıdalarla alıyoruz; K1 vitamini yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur. K2 vitamini ise hayvansal kaynaklardan alırız ve bağırsaklarımızdaki bakteriler de az miktarda sentezler. K2 vitamininin MK-4 (hayvansal) ve MK-7 (yararlı bakterilerden) olmak üzere farklı alt türleri de vardır.

Karaciğer, hayvansal yağ, yumurta sarısı ve peynir gibi hayvansal gıdalar K2 vitamini yönünden zengindir ve sağlıklı bir bağırsak florasının da K2 sağladığı düşünülmektedir.

Yenidoğanlara neden K vitamini iğnesi yapılmaktadır?

K vitamini eksikliğine bağlı bebeklerde, yenidoğanın hemorajik hastalığı adında bir kanama bozukluğu, % 0.5-1 oranında görülebilmektedir. Düşük K vitamini depoları nedeniyle normal yenidoğanlarda bile bu eksikliğe ve kanamaya bir eğilim vardır. Doğumdan sonraki ilk 48-72 saatte bağırsak mikroflorasının oluşmaması nedeniyle K vitaminine bağımlı faktörlerin düzeyinde bir düşüklük olmaktadır. Bu durum 7-10. günde düzelmekteyse de, özellikle prematüre bebeklerde daha uzun ve daha şiddetli seyretmektedir. Eğer bebeğe doğumda K vitamini verilmemişse pıhtılaşma mekanizmasında gelişebilecek bozukluklar nedeniyle yaşamsal organlarda iç kanamalar olabilmektedir.

K vitamini eksikliğinin kanama riskini artırdığı iyi bilinmektedir; ayrıca, aşırı kan sulandırıcı kullanımına bağlı kanama riskinin arttığı veya kanamanın olduğu durumlarda K vitamini, panzehir gibi de kullanılır.

K2 vitamininin önemi ve faydaları

Nüfus bazlı 2004 yılına ait Rotterdam çalışması, diyetle K2 vitamini alımı ile ateroskleroz (damar kireçlenmesi), koroner kalp hastalığı ve tüm nedenlere bağlı ölüm arasında ters bir ilişki buldu. Yani K2 alımı arttıkça, bu durumların riski azalıyordu. Menopoz sonrası kadınlarda yapılan kesitsel bir çalışmada, K2 vitamininden zengin beslenen kişilerde, koroner (kalbi besleyen damar) kalsifikasyonu (dokularda kalsiyum birikmesi) riski düşük bulundu. Dikkat edilirse bu iki örnek de K2 "takviyesini" değil, K2 yönünden zengin beslenme uygulayan kişileri işaret etmektedir.

K2 vitamini takviyesinin insanlarda hastalık ilerleyişi üzerinde herhangi bir anlamlı etkisi olup olmadığını test etmek için güvenilir insan klinik araştırmaları yapılmamıştır ve koroner kalp hastalığı için K vitamini kullanımını değerlendirmek için bilimsel kanıtlar yetersizdir. Mevcut tüm yayınlanmış kanıtlar gözden geçirildiğinde bu kanıya varılmıştır. Ayrıca K vitamini takviyeleri, birkaç yan etki ile güvenli gözükmekle birlikte, çeşitli ilaçlarla ve diğer takviyelerle etkileşime girebilir ve özellikle karaciğer hastalıkları taşıyanlar ve diyaliz hastalarında ciddi sorunlara yol açabilir.

Kalsiyum paradoksu

Osteoporozu (kemik erimesi) önlemek için kalsiyum takviyeleri alırız, ancak bu kırıkların önlenmesi için çok fazla yarar sağlamamakla birlikte atardamarlarımızda kalsiyum birikmesine neden olarak koroner kalp hastalığı riskini artırır. Hatta kalsiyum takviyelerinin, önledikleri kemik kırığı sayısından daha fazla koroner arter tıkanıklığı ve felce neden olduğu iddiaları vardır. K2 vitamininin, bu birikimi ve mevcut kalsifikasyonları azaltacağı öngörülmektedir.

Koroner kalp hastalığına sahip kişilerde, kan kalsiyum düzeyinin sıklıkla normal değerlerden daha yüksek olduğu görülmüştür. Tüm atardamar kireçlenme plakları kalsiyum içermez; daha büyük olanların içerme olasılığı daha yüksektir, ancak kalsiyum içermeyen daha küçük plakların da yırtılma olasılığı daha yüksektir.

D vitamininin, kalsiyum takviyelerine eklenmesinin sebebi, vücutta kalsiyumun kullanımını arttırmaktı; ayrıca günümüzde bu ikiliye bir de K2 vitamini eklenmeye başlandı.

Buna karşın 2015'te sonuçları yayımlanan kapsamlı bir meta-analiz çalışmasında ortaya sunulan kanıtlar, D vitamini içeren veya içermeyen kalsiyum desteğinin yaşlı kadınlarda koroner kalp hastalığı veya tüm nedenlere bağlı ölüm riskini artırdığı hipotezini desteklememektedir.

K2 vitamininin herkeste yetersiz olduğunu iddia ediliyor, bunun sebebinin de ineklerimiz ve tavuklarımızın artık çim ile beslenmesi olarak gösteriliyor. Bu iddiaların çoğu sadece spekülasyonlardır. Doğru olabilir ya da olmayabilirler; test edilmeleri gerekiyor.

Sonuç

K2 vitamini hakkında yeni şeyler öğreniyor ve gelişmeleri sürekli takip ediyoruz. K2 vitamininin arter tıkanıklıklarını önlemede ve hatta tersine çevirmede önemli bir besin öğesi olduğu artık bilinmektedir. Fakat K2 vitamininin bu olumlu etkileri şimdiye kadar ancak, K2 yönünden zengin bir diyetle beslenen kişilerde gözlenmiştir - ki bu kişiler olasılıkla genel olarak sağlıklı beslenen kişilerdir. Bununla birlikte K2'nin, vitamin takviyesi olarak alınmasının, söz konusu faydaları sağladığı gösterilmedi. Yani, bir kişi obezite, kan yağlarının yüksek olması, sigara, sağlıksız batı tarzı beslenme ve ailesel yatkınlık gibi sebeplerle kalp-damar tıkanıklığı riski altında ise, K2 vitamini takviyesi ile bunun tersine çevrileceğini beklemek, ancak ticari bir mantıkla mümkündür. Tabii ki bu mantığın satması için bir de herkesin K2 vitamin eksikliği taşıdığını iddia etmek gereklidir. Bu iddiaların doğru bir şekilde test edilmesi gerekiyor. Bu noktada, herkesin K2 vitamini eksikliği yaşadığını iddia etmek ve K2 takviyesi alması gerektiğini söylemek oldukça yanlış gözükmektedir. 

İlgili Konular: