Psikolojik ve sosyal streslerin sağlığı çeşitli şekillerde olumsuz etkilediği teorisi her zaman ortaya atılır. İlk olarak duygusal sıkıntı ve stres, acı çekmenin, sağlığın azalmasının ve daha kötü fiziksel işleyişin kaynağı olabilir. İkinci olarak, psikososyal sorunlar hastaların uygun sağlık bakım kaynaklarına erişme ve alma yeteneklerini sınırlayarak hastalıklarıyla başa çıkma ve yönetme becerilerini olumsuz etkileyebilir. Bunlar öngörülen tedavi rejimlerine bağlı kalmak, sağlıklı beslenmeyi sürdürmek, egzersiz yapmak ve şikayetleri ve tedaviye verilen olumsuz tepkileri izlemek gibi hastalıkları yönetmek ve sağlığı geliştirmek için gerekli davranışlarda bulunmayı içerebilir.

Giderek artan sayıda kanıtlar, psikososyal sorunlardan kaynaklanan stresin vücudun kardiyovasküler, bağışıklık ve endokrin sistemlerinde nasıl olumsuz etkilere neden olabileceğine ışık tutuyor.

Çok çeşitli psikososyal değişkenler hastalığın seyrini etkileyebilir. Örneğin, birkaç çalışma, iyimserlik, hâkim olma ve benlik saygısı (bazen psikososyal kaynaklar olarak adlandırılır) gibi bireysel psikolojik özelliklerin strese karşı koruduğunu bulmuştur.

Bu yazı, sağlık etkilerine dair güçlü kanıtlar bulunan ve tespit etmek için kullanılabilecek tarama ve değerlendirme araçlarının bulunduğu üç psikososyal faktörün (sosyal destek, mali ve diğer maddi kaynaklar ve duygusal ve zihinsel durum) sağlık üzerindeki etkilerini, sorunlar ve hangi psikososyal sağlık hizmetlerinin belirlenen sorunları ele almak için mevcut olduğu detaylandırmaktadır. Ayrıca, bu bölgelerdeki sorunların vücudun çalışma şeklini ve belirli hastalıkların seyrini nasıl etkilediğinin kanıtı da sunulmuştur. Bu etkiler birlikte, bir bireyin değerli rollere girme becerisini azaltır ve ayrıca hem aileler hem de toplum üzerinde olumsuz etkilere sahiptir.

Psikososyal stres yapıcı faktörler

Yetersiz sosyal destek

İnsanlar olarak sosyal canlılarız ve yetersiz sosyal temas ve destek, derin olumsuz sonuçlara yol açabilir. O halde, sosyal desteğin kanser hastalarının ve ailelerinin hastalığı yönetmesine yardımcı olmada merkezi bir rol oynaması şaşırtıcı değildir.

Şu anda tek bir “sosyal destek” tanımı bulunmamakla birlikte araştırmalar, bunun birden çok boyutu olduğunu ortaya koymaktadır.

Bir kişi ile ailesi, arkadaşları ve diğer topluluk bağları arasında var olan ilişkiler ağı ve bu ağın yapısal ve işlevsel özellikleri genellikle kişinin "sosyal ağı" olarak adlandırılır. Yararlı sosyal ağlar, stres altındaki bireylere duygusal, bilgilendirici ve araçsal destek dahil olmak üzere farklı türde destekler sağlar.

Duygusal destek, dinleme, orada olma, empati kurma, güven verme ve teselli etme dahil olmak üzere "ilgi ve ilginin sözlü ve sözlü olmayan iletişimini" içerir. Her destek türü sağlık hizmetlerinin sonuçlarını iyileştirebilir. Örneğin, duygusal destek, insanların karşılaştıkları engellerle ve hastalığın zorluklarına karşı kendi duygusal tepkileri ile daha etkili bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Başkalarından tedavi veya bakımın diğer yönleri hakkında bilgi edinilebildiği ölçüde, bilgi desteği sağlık hizmetlerinin kullanımının etkililiğini artırabilir. Ve araçsal destek, bireylerin bu bilgiye göre hareket etmelerine yardımcı olabilir.

Zayıflamış başa çıkma yetenekleri ve artan ruhsal bozukluk

Bir hastalığa psikolojik uyum, “psikolojik sıkıntıda sürekli yükselmeler (ör. anksiyete, depresyon) ve rol işlevi kaybı (yani sosyal, cinsel, mesleki) olmaksızın hastalığa uyum sağlamayı içerir. Olumlu duygusal destek, genel olarak kronik hastalıklara ve özel olarak kansere iyi psikolojik uyum ve daha az depresyon ve anksiyete semptomları ile bağlantılıdır. Tersine, destekleyici olmayan sosyal etkileşimler daha fazla psikolojik sıkıntı, azalmış sosyal rol işlevi ve daha yüksek travma sonrası stres bozukluğu oranları ile ilişkilidir.

Yetersiz mali ve diğer maddi kaynaklar

Çok sayıda araştırma, düşük gelirin engellilik, hastalık ve ölüm için artan bir riskle ilişkili olduğuna işaret etmektedir. Yetersiz gelir, kişinin günlük yaşama eşlik edebilecek streslerden kaçınma ve sağlık ve sağlık bakımı için gerekli yiyecek, ilaç, ulaşım ve sağlık bakım malzemelerine ulaşma becerisini sınırlar. Sadece bir örnek vermek gerekirse, tıbbi randevulara, eczaneye, bakkala, sağlık eğitimi sınıflarına, akran destek toplantılarına ve diğer ev dışı sağlık kaynaklarına ulaşmak için ulaşım eksikliği, sağlığı izlemeyi, hastalık yönetimini ve sağlığın geliştirilmesini engelleyebilir.

Duygusal sıkıntı ve ruhsal hastalıklar

Psikolojik sıkıntı, kanserli bireyler arasında yaygındır. Bununla birlikte, ruhsal sağlık sorunları ve diğer psikolojik sıkıntı türleri (bazen hastalıktan önce ortaya çıkar) kanserli hastalara özgü değildir. Kronik rahatsızlıkları olan insanlar yüksek oranda depresyon, uyum bozuklukları, şiddetli anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve subklinik (belirtisiz) duygusal sıkıntı yaşarlar. Toplum içinde yaşayan yaşlı yetişkinlerden oluşan bir İngiliz örnekleminde, katılımcıda ciddi fiziksel hastalık gelişimi, sıklıkla yeni başlayan majör depresyon gelişimi ile ilişkilendirilmiştir.

Sıkıntılı duygusal durumlar da sıklıkla uyku güçlükleri, yorgunluk ve ağrı gibi fiziksel semptomların tanı ve tedavisini karıştırabilen ek somatik problemler yaratır. Kanser dışında çeşitli kronik tıbbi rahatsızlıkları olan hastalar arasında, depresif ve anksiyete bozuklukları olanlarda hastalığın şiddeti kontrol edildiğinde bile depresyon ve anksiyete olmayanlara göre tıbbi olarak açıklanamayan semptomları önemli ölçüde daha fazladır. Depresif ve anksiyete bozuklukları olan hastalar ayrıca ağrı veya yorgunluk gibi kronik semptomlarla yaşamayı öğrenmede daha fazla güçlük çekerler. Veriler, depresyon ve anksiyetenin bu tür fiziksel semptomların farkındalığının artmasıyla ilişkili olduğunu göstermektedir.

Bozulmuş biliş

Sağlıklı yaşam tarzlarına ulaşmak ve kronik hastalıkları etkili bir şekilde yönetmek için hastalar öncelikle kendilerine iyi bakmak için ne yapmaları gerektiğini anlamalıdır.

Gerekli bilgiler, medya, aile üyeleri ve sağlık uzmanları dahil olmak üzere birçok kaynaktan gelebilir ve örneğin, ihtiyaç duyulan kemoterapinin nedenlerini, ilacın tam olarak uygulanma yollarını ve uykunun, diyetin ve iyi bir tedavinin önemini içerebilir. Sıkıntılı psikolojik durumlar, tedavileri anlamak ve sağlık davranışlarını düzenlemek için gereken bilişsel işlevlere ve bilgi işlemeye ciddi şekilde meydan okuyabilir. Stres, anksiyete, öfke ve depresyon, yeni davranışları öğrenme ve sürdürme veya planlama ve davranışsal uygulama gerektiren karmaşık görevleri üstlenme yeteneğini bozabilir.

İlerlemiş kanserli hastalar arasında, benzer şekilde depresyon ve anksiyetenin bilişsel bozukluklara katkıda bulunduğu bulunmuştur. Ağrı ve hastalık şiddetinin etkileri kontrol edildikten sonra bile kanserli hastalar arasındaki anksiyete ve depresyon, bağımsız olarak azalan bilişsel işlevle ilişkilendirilmiştir.

Zayıflamış motivasyon

Sıkıntılı psikolojik durumlar, hastaların sağlık davranışlarının önemi konusundaki endişelerini sınırlayabilir ve uyumun faydalarının zahmete değmeyeceğine dair inançlarına katkıda bulunabilir. Sıkıntılı psikolojik durumlar, kişisel öz-yeterlikte öz algıların azalmasına ve sınırlamalara da yol açabilir ve bu da sağlık davranışlarını ve bağlılığı olumsuz yönde etkiler. Gelecek ve kişinin kendisi hakkındaki karamsarlık, yeni sağlık uygulamalarının benimsenmesini engelleyebilir ve sağlık davranışlarına ve bağlılığa müdahale edebilir. Kişisel öz-yeterlikteki hem anksiyeteden hem de depresyondan kaynaklanan sınırlamalar, yeni sağlık uygulamalarının benimsenmesi ve sürdürülmesi için gerekli olan davranışsal bağlılığa müdahale edebilir. Sıkıntılı psikolojik durumlar ayrıca somatik semptomları güçlendirebilir, ek işlevsel yetersizliğe neden olabilir ve hastaların davranışları değiştirme motivasyonunu daha da azaltabilir.

Daha az etkili başa çıkma

Öz yeterlik ve duygusal dayanıklılık, tedavi rejimlerine bağlılık da dahil olmak üzere sağlığı geliştirici davranışlara daha fazla katılmaya katkıda bulunur. Tersine, bu davranışlar, psikolojik sıkıntılarla etkisiz başa çıkılmasıyla zayıflatılabilir. İyimserlik ve olumlu başa çıkma, hasta bireylerin duygusal olarak daha dirençli hale gelebilecekleri ve hastalıklarıyla daha iyi başa çıkabilecekleri ve hastalıklarının seyrini daha iyi yönetebilecekleri mekanizmalar olarak da araştırılmıştır. Başa çıkma, (sosyal destek arayışı, olumlu yeniden çerçeveleme, bilgi arama, problem çözme ve duygusal ifadeyi içerir), kişinin kronik hastalığa uyum sağlamasını destekleyebilir ve hastaların başa çıkma stratejilerini iyileştirmek, sağlık davranışlarını ve hastalığın yönetimini olumlu yönde attırabilir. Kanserli hastalar için iyimserlik, iyileşmiş yaşam kalitesi ve fonksiyonel durumu ve ağrının etkili yönetimini de öngörür. Hastalık deneyiminde anlam bulmak, bir hastanın psikolojik uyumunu iyileştirebilen, daha fazla kontrol hissine, gelişmiş psikolojik uyuma ve daha olumlu odaklanmaya katkıda bulunan başka bir başa çıkma mekanizmasıdır. Meme kanseri olan hastaların yüzde 83'ü, teşhislerinin ardından en az bir faydayı fark ediyor; böyle bir farkındalık, durumlarının olumlu bir şekilde yeniden değerlendirilmesini içerir ve daha iyi başa çıkma, ruh hali ve sağlık durumu ile sonuçlanır. Güney Afrika'da tüberküloz hastaları üzerine yapılan araştırmalar, yaşamdaki anlamın değerlendirilmesi ile hastalığın tedavisine uyum arasında önemli bir ilişki bulmuştur.

Tersine, daha az uyumlu olan başa çıkma mekanizmaları, hastalıkla ilişkili anlık duygusal sıkıntıyla başa çıkmada yardımcı olabilir, ancak daha uzun vadeli sorunlar yaratabilir. İnkar, duygusal dengesizlik, kaçınmacı düşünme (hastalığın gerçekliği hakkında düşüncelerden kaçınma) ve olgunlaşmamış savunmaları içeren kaçınan başa çıkma, sağlıklı davranışlara (örneğin sağlıklı beslenme, egzersiz, tedaviye bağlılık) daha az katılım ile ilişkilidir. Duygusal sıkıntı ile baş etmek için sağlıksız davranışların benimsenmesi de görülebilir.(örneğin, sigara içmek, aşırı alkol almak, psikotrop ilaçları kötüye kullanmak). Hastalık hakkında kaçınmanın düşünülmesi “zararlı başa çıkma” olarak kabul edilir çünkü sorunlarla karşılaşılmaz ve çözüm bulunmaz, bu da sağlıksız davranışlara ve uyumsuzluğa katkıda bulunur.