Kanser “hücresel seviyede” genetik bir hastalıktır. Hücrelerin çoğalmasını, birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayan genlerde meydana gelen mutasyonların (hasarlar) birikmesi sonucu kanserleşme meydana gelir. Kanserin ortaya çıkış nedenini hedef alan genetik tedaviler büyük umut vaat etmektedir.

Bilindiği üzere hücrelerimizde DNA adı verilen yönetici bir molekül bulunur. DNA içerdiği “genetik bilgi” sayesinde vücuttaki yaşamsal olayların gerçekleşmesini sağlar. DNA bu görevi vücudumuzun fonksiyonel maddeleri olan proteinler ile gerçekleştirir. Protein sentezi kompleks ve hassas bir sistem tarafından kontrol edilir. Genetik seviyede mikroRNA’lar bu kontrolden sorumludur.

Normal şartlar altında protein sentezi DNA’daki bilginin mRNA adı verilen taşıyıcı moleküle aktarılması ve bu bilgiyle protein üretilmesini içerir. Eğer protein üretimi engellenmek istenirse, mRNA'yı tanıyan mikroRNA molekülü bağlanır. Ortaya çıkan çift sarmal viral DNA benzeri bir yapıya sahip olduğu için bağışıklık sistemi tarafından yok edilir. Böylece protein sentezi engellenmiş olur. Son yıllarda araştırmacılar mikroRNAları izole ederek genlerin aktivitesini yapay olarak değiştirmeyi başarmışlardır.

Saygın bilim dergisi Nature’da yayımlanan çalışmaya göre mikroRNA’lar meme kanser hücrelerinin metastaz yapmasını engelleyebilir.

MikroRNAların en önemli görevi genin aktivitesini düzenlemektir. Bu mekanizmanın tek nükleotid polimorfizmleriyle (single nucleotide polymorphism) bozulması sonucu gen aktivitesinde değişmeler meydana gelir, ve bu da kanser riskini artırır. Bir başka deyişle, hücrenin çoğalmasını sağlayan bir geni ele alırsak , normal şartlar altında mikroRNA’lar bu gene bağlanarak aktive olmasını engeller. Ancak bu gendeki tek bir nükleotid değişikliği mikroRNA’nın bağlanamamasına ve genin sürekli aktif halde olmasına neden olur.

Araştırmacılar bu çalşmada meme kanserine neden olan genlerdeki tek nükleotid değişikliklerini ve bu genlerin aktivitesini kontrol eden mikroRNA’ları tespit etmeyi başarmışlardır. Genetik mühendislik teknikleriyle modifiye edilen mikroRNAlar nanopartiküllerle tümör bölgesine gönderilmiştir. Tedavinin etkinliğini artırmak için nanopartiküle bir kemoterapi ilacı olan cisplatin de eklenmiştir. Deney hayvanları üzerinde yapılan bu tedavi sonucunda tümör büyüme hızında ve diğer dokulara yayılmasında kayda değer bir azalma görülmüştür.

Sonuç Olarak,

  • MikroRNA’lar gen aktivitesinin kontrol edilmesinde görev alan önemli moleküllerdir. Farklı mekanizmalarla fonksiyonlarının bozulması kanser riskini artırmaktadır.
  • Bu çalışmayla birlikte nanoteknoloji, geleneksel kemoterapi ve gen tedavisinin kombine olarak kullanılmasının kanser tedavisinde güçlü bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir.