
Kupa (Bardak Çekme) Terapisi Nedir? Kullanım Alanları, Faydaları ve Riskleri
2016 Rio Olimpiyatları’nda ünlü yüzücü Michael Phelps’in sırtında görülen yuvarlak morluklar tüm dünyanın dikkatini çekmişti. Bu morluklar, sporcuların performanslarını artırmak ve kas ağrılarını gidermek için başvurduğu kupa terapisi uygulamasından kaynaklanıyordu. Son yıllarda yalnızca atletler değil, ağrı, iltihaplanma, solunum yolu sorunları veya cilt rahatsızlıkları yaşayan pek çok kişi de şifa arayışıyla bardak çekme yöntemine yönelmektedir. Kökeni binlerce yıl öncesine dayanan kupa terapisi, günümüzde yeniden popülerlik kazanmıştır. Peki kupa terapisi nedir, nasıl uygulanır, gerçekten faydalı mıdır ve herhangi bir riski var mıdır? Bu kapsamlı yazımızda tüm bu merak edilenleri bilimsel veriler ışığında ele alıyoruz.
Kupa Terapisi Nedir?
Halk arasında “bardak çekme” veya “kupa çekme” olarak da bilinen kupa terapisi, cilt üzerine vakum etkisi uygulayarak yapılan geleneksel bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde genellikle cam, bambu veya plastikten yapılmış kupalar doğrudan deriye yerleştirilir ve kupanın içindeki hava çekilerek o bölgede bir emme (vakum) oluşturulur. Vakum etkisiyle cilt hafifçe yükselir, alttaki kılcal damarlarda kan dolaşımı artar ve vücudun kendi iyileşme mekanizmalarının tetiklenmesi hedeflenir. Kupa terapisi görece düşük maliyetli, ilaç kullanılmayan ve invaziv olmayan (cerrahi işlem gerektirmeyen) bir uygulamadır. Genellikle belirli akupunktur noktaları üzerine veya sorunun olduğu bölgeye yakın alanlara uygulanarak etkinin artırılması amaçlanır.
Kupa terapisi, geleneksel ve tamamlayıcı tıp kapsamında değerlendirilir ve günümüzde modern tıbba destekleyici bir yöntem olarak ilgi görmektedir. Vakumlama işlemi sayesinde vücutta lokal bir kan akışı artışı sağlanması, hücrelere daha fazla oksijen ve besin ulaşması ve toksinlerin uzaklaştırılması hedeflenir. Uygulayıcılar, kupanın sağladığı emme kuvvetinin kasları rahatlattığını, ağrıları hafiflettiğini ve vücudu dengelemeye yardımcı olduğunu ifade ederler. Cupping therapy adıyla da bilinen bu yöntem, başta sırt ve boyun ağrıları olmak üzere çeşitli rahatsızlıklar için denenmektedir. Bilimsel araştırmalarda kupa terapisiyle ilgili kanıtlar karışık olsa da, genel olarak doğru uygulandığında riskleri düşük bir yöntem olarak kabul edilir.
Kupa Terapisinin Tarihçesi ve Kültürel Kökenleri
Kupa çekme, binlerce yıldır farklı coğrafyalarda uygulanan evrensel bir tedavi yöntemidir. Tarihsel kayıtlar, Eski Çin, Hindistan (Ayurveda), Mısır ve Orta Doğu kültürlerinde kupa terapisinin kullanıldığını göstermektedir. Örneğin, MÖ 1550 yılı civarında yazıldığı düşünülen Ebers Papirüsü (Eski Mısır tıp metni) ve Antik Yunan hekimi Hipokrat’ın notlarında, vakumlu kaplarla kan çekme tekniğinden bahsedilir. Eski Çin’de MÖ 2. yüzyılda yazılan metinlerde de kupa tedavisi anlatılmıştır. Orta Doğu’da özellikle İslam kültüründe “hacamat” adıyla ıslak kupa uygulaması yaygındı ve Peygamber Muhammed’in de hacamatı tavsiye ettiğine dair rivayetler bulunmaktadır.
Kupa terapisi, Orta Çağ Avrupa’sında da popülerdi. Bronz Çağı’ndan itibaren Avrupa’da uygulanan bu yöntemin, modern cerrahinin gelişimine kadar 17. ve 18. yüzyıllarda İngiltere, Fransa, Almanya ve hatta Amerika’da doktorların rutin tedavilerinin bir parçası olduğu bilinmektedir. Ancak tıbbın ilerlemesi ve yeni tedavi yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla bir süre geri planda kaldı.
20. yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılda kupa terapisi yeniden dünya çapında ilgi görmeye başladı. Özellikle Çin ve Kore gibi Uzak Doğu ülkelerinde hem modern hekimler hem de geleneksel tıp uzmanları tarafından uygulanmaya devam etti. Batılı ülkelerde de alternatif tıp akımlarının güçlenmesiyle sportif performans artırma ve ağrı giderme amaçlı kullanımı artmıştır. Ünlü sporcuların ve Hollywood ünlülerinin kupa terapisine yönelmesi, bu eski yöntemin modern popüler kültürde de yer bulmasını sağladı. Sonuç olarak kupa terapisi, köklü bir geçmişe sahip olup farklı kültürlerin bilgi birikimiyle günümüze ulaşan evrensel bir geleneksel tedavi haline gelmiştir.
Kupa Terapisi Nasıl Uygulanır?
Kupa terapisi, temelde cilt üzerinde kısmi vakum oluşturma prensibine dayanır. Bu vakum değişik tekniklerle elde edilebilir ve uygulama şekline göre farklı yöntemleri vardır. Uygulamada kullanılan başlıca kupa terapisi çeşitleri şunlardır:
Kuru Kupa
Kuru kupa (dry cupping), en yaygın kupa terapisi yöntemidir. Bu teknikte cilde herhangi bir kesik atılmaz; kupa doğrudan cilte vakumlanır ve belirlenen noktada birkaç dakika sabit tutulur. Vakum oluşturmak için geleneksel olarak kupanın içinde hızlı bir şekilde ateş kullanılır: İçine alkol emdirilmiş bir pamuk yakılarak kupa içerisindeki hava ısıtılır ve kupa hemen deriye kapatılır. Kupa içindeki sıcak hava soğudukça basınç düşer ve cilt içeri doğru çekilir. Modern uygulamalarda ise cam veya plastik kupaların üzerindeki bir valf aracılığıyla hava pompa ile çekilerek vakum yaratılır. Her iki durumda da amaç, kupanın altında negatif basınç oluşturarak ilgili bölgedeki kan akışını artırmak ve dokuya uyarı vermektir. Kuru kupa uygulamasında kupalar genellikle 5-10 dakika kadar cilt üzerinde bırakılır. Bu esnada kişi uygulama bölgesinde güçlü bir çekme hisseder ancak genellikle keskin bir ağrı olmaz. Süre sonunda kupalar nazikçe vakumu bozulup kaldırılır ve o bölgede kırmızı-mor renkte dairesel izler (morluklar) oluştuğu görülür. Kuru kupada sadece bu vakum izleri oluşur ve birkaç gün içinde kendiliğinden solar.
Islak Kupa (Hacamat)
Islak kupa, halk arasında hacamat olarak bilinen ve kupa terapisine biraz daha invaziv bir boyut kazandıran yöntemdir. Islak kupa uygulamasında önce kuru kupa tekniğiyle kupalar birkaç dakika problemli bölgeye vakumlanır. Ardından kupalar kaldırılarak vakumlanan cilt yüzeyine steril bir bistüri veya özel bir neşter ile çok yüzeyel ve küçük kesikler (insizyonlar) yapılır. Bu kesikler sayesinde yüzeysel kılcal damarlardan bir miktar kan çıkışı sağlanır. Hemen ardından kupalar tekrar aynı bölgelere yerleştirilip vakum uygulanarak, yapılan kesiklerden çıkan kanın kupanın içine dolması sağlanır. Geleneksel uygulayıcılar bu yöntemle vücuttan “kirli kan” diye tabir ettikleri durağan kanın atıldığına inanırlar. Islak kupa sırasında çekilen kan miktarı genellikle azdır ve kontrollüdür; amaç hastayı kan kaybına uğratmak değil, sadece yüzeydeki durgun kanı almaktır. İşlem sonunda kesik atılan alanlar dezenfekte edilir ve gerekiyorsa bandajlanır. Hacamat, özellikle Orta Doğu ve İslam kültüründe tarihsel olarak yaygınlaşmış bir uygulamadır ve günümüzde de sertifikalı uygulayıcılar tarafından yapılmaktadır. Islak kupa sonrası, kuru kupada olduğu gibi ciltte morluklar oluşur ancak ek olarak kupaların içinde toplanan kan görülebilir. Bu yöntemin mutlaka steril koşullarda, tek kullanımlık malzemelerle yapılması gerekir; aksi takdirde enfeksiyon riski oluşabilir.
Hareketli Kupa Masajı
Hareketli kupa (kaydırma veya gliding cupping) tekniğinde, kupa sabit bir noktada tutulmak yerine cilt üzerinde gezdirilir. Bu uygulamaya başlamadan önce genellikle bölgeye masaj yağı veya krem sürülerek cildin kayganlığı artırılır. Ardından kupa, hafif vakumla cilt üzerine tutturulur ve masaj yapar gibi kaydırılarak hareket ettirilir. Kupanın cilt üzerinde gezdirilmesi sayesinde daha geniş bir alana etki edilir ve kan dolaşımı büyük bir bölgede hızlandırılır. Hareketli kupa masajı, kas dokusunu gevşetmek, yoğun antrenman sonrası biriken laktik asidi dağıtmak ve rahatlama sağlamak amacıyla uygulanır. Spor hekimliği ve fizyoterapi alanında, hareketli kupa tekniği bazen derin doku masajına alternatif olarak kullanılmaktadır. Uygulama sırasında kupa cilt üzerinde gezdiği için, klasik kupa izlerine ek olarak çizgi şeklinde kızarıklıklar görülebilir ancak bunlar da kısa sürede geçer. Bu yöntem, kas spazmlarını çözmede ve kas gerginliğini azaltmada etkili bir masaj yöntemine benzer sonuçlar verebilir.
Sıcak Kupa Tedavisi
Sıcak kupa tedavisi, kupa içerisinde ısı kullanarak vakum oluşturma yöntemine verilen isimdir. Aslında kuru kupa yönteminin geleneksel uygulaması olan sıcak kupa, kupanın içindeki havayı ısıtarak basıncı düşürme prensibine dayanır (yani ateşle kupa çekme tekniği). Cam kupa içerisine kısa süreyle yanan bir pamuk tutulur ve hemen kupa cilde kapatılır. Kupadaki sıcak hava soğurken iç basınç azalır ve cilt kupa içine doğru çekilir. Bu yöntemde kupa kendisi de bir miktar ısındığı için ciltte ısı etkisi yaratır ve kasların gevşemesine ek katkı sağlayabilir. Sıcak kupa tedavisi özellikle “ateşli kupa” olarak da anılır ve tarihsel olarak en eski uygulama biçimidir. Günümüzde bazen soğuk kupa terimi, ateş kullanılmadan pompa ile yapılan vakum uygulamaları için kullanılmaktadır. Sıcak kupa tedavisinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, uygulayıcının deneyimli olması ve ciltte yanık oluşturmayacak şekilde ateşi kontrollü kullanmasıdır. Doğru yapıldığında sıcak kupa, kuru kupa ile benzer etkiyi gösterir; ek olarak sıcaklık sayesinde bölgedeki kan akışı daha da artabilir.
Kupa terapisi uygulaması genel hatlarıyla şu aşamalardan oluşur: Öncelikle hazırlık olarak uygulama yapılacak bölge (çoğunlukla sırt, boyun, omuzlar veya bacaklar gibi kaslı alanlar) temizlenir. Eğer hareketli kupa yapılacaksa, cilde masaj yağı sürülerek kayganlık sağlanır. Ardından vakum oluşturma aşamasına geçilir: Kupa cilde yerleştirildikten sonra ya ateş yöntemiyle ya da pompa yardımıyla kupanın içindeki hava boşaltılır ve emme etkisi başlatılır. İstenen vakum sağlandıktan sonra kupaların bekletilmesi gelir – kupalar genellikle 5-15 dakika kadar cilt üzerinde bırakılır. Bu süre boyunca kişi uygulanan bölgede yoğun bir çekme hisseder; cilt altında kılcal damarlar genişler ve ilgili bölgeye kan hücum eder. Eğer ıslak kupa yapılacaksa, bu aşamanın ardından kupalar çıkarılıp cilt kesilir ve tekrar vakumlanarak kan alma işlemi gerçekleştirilir. Son olarak kupaların çıkarılması ve sonrası bakım aşamasına geçilir: Kupalar tek tek havası alınıp ciltteki vakum yavaşça boşaltılarak kaldırılır. Hemen ardından bölge antiseptik ile temizlenir, gerekirse yatıştırıcı bir krem sürülür ve bandaj uygulanır. İşlem bitiminde ciltte oluşan dairesel morumsu izler genellikle birkaç gün içinde solar ve yaklaşık bir hafta içinde tamamen kaybolur. Bu izlerin rengi, vakum şiddeti ve kişinin cilt hassasiyetine göre pembe-kırmızıdan koyu mora kadar değişebilir. Geleneksel olarak uygulayıcılar, çok koyu mor izleri vücutta birikmiş toksinlerin fazlalığına yorsa da bu renk yorumlarının bilimsel bir temeli yoktur.
Kupa terapisi seansları ihtiyaca göre tek seferlik olabileceği gibi belirli aralıklarla tekrarlanabilir. Örneğin bazı kişiler ağrı tedavisi için haftada bir seans alırken, geleneksel hacamat uygulayıcıları ayda bir veya mevsim geçişlerinde uygulamayı önerebilmektedir. Modern tıpta net bir seans protokolü yoktur; önemli olan cilde zaman tanımak ve aynı bölgeye çok sık uygulama yapmamaktır. Bir bölgede kupa terapisi yapıldıktan sonra cilt tamamen iyileşmeden aynı bölgeye tekrar kupa uygulanmamalıdır.
Kupa Terapisinin Faydaları Nelerdir?
Kupa terapisine atfedilen pek çok potansiyel fayda bulunmaktadır. Uygulayıcılar ve bu yöntemi deneyen kişiler, kupanın ağrıları dindirmekten bağışıklığı güçlendirmeye kadar çeşitli olumlu etkiler bildirmektedir. Aşağıda kupa terapisinin en sık dile getirilen faydaları ve bunların arkasındaki olası mekanizmalar yer almaktadır:
Ağrıları Hafifletmesi
Kupa terapisi en çok ağrı giderici etkisiyle bilinir. Özellikle sırt, boyun, omuz ve diz ağrıları gibi kas-iskelet sistemi ağrılarında rahatlama sağladığı öne sürülür. Vakum etkisiyle kasların üzerindeki baskının azalması, kas spazmlarının çözülmesi ve bölgeye kan akışının artması sayesinde ağrıda azalma görülebilir. Bu etkinin bir açıklaması olarak “kapı kontrol teorisi” öne sürülmektedir: Vakum stimülasyonu, sinir sistemi üzerinde ağrı sinyallerinin iletimini geçici olarak baskılayabilir. Ayrıca kupa terapisi, vücudun endorfin gibi doğal ağrı kesici kimyasallarını serbest bırakmasına yardımcı olabilir. Nitekim yapılan araştırmalar, kupa tedavisinin kronik boyun ve bel ağrısı, fibromiyalji ve artrit gibi durumlarda kısa vadede ağrıyı azaltabildiğini göstermiştir. Örneğin 2012 yılında 135 klinik çalışmanın incelendiği bir derlemede, kupa terapisi uygulanan hastalarda zona (herpes zoster) kaynaklı ağrılar ve bel-boyun ağrıları gibi durumlarda, standart tedavilere kıyasla daha fazla iyileşme görüldüğü rapor edilmiştir. Sonuç olarak, kupa çekme sonrası hastalar genellikle ilgili bölgede bir rahatlama ve ağrıda hafifleme hissi bildirmektedirler.
Kan Dolaşımını Desteklemesi
Kupaların uygulandığı bölgede oluşturduğu vakum, o alana doğru kan akışını hızlandırır. Cilde yakın kılcal damarların genişlemesiyle bölgeye taze kan, oksijen ve besin gelirken, metabolik atıkların uzaklaştırılması kolaylaşır. Bu sayede hücre yenilenmesi ve iyileşme süreçlerinin hızlandığı düşünülür. Özellikle kronik yara veya kas incinmeleri gibi lokal dolaşımın bozulduğu durumlarda kupa terapisi ile bölgeye kan hücumu sağlanarak iyileşmenin desteklenebileceği iddia edilir. Artan kan dolaşımı, ilgili dokunun daha sıcak ve pembe görünmesine yol açar; bu da terapinin hemen ardından gözlenebilen bir etkidir. Bazı çalışmalar, kupa yapılan bölgedeki doku oksijenasyonunun arttığını ve kasların gevşediğini belirtmektedir. Kan dolaşımının desteklenmesi, iltihaplanmanın azaltılması açısından da faydalı olabilir; zira artan akış, inflamatuar maddelerin bölgeden uzaklaştırılmasını kolaylaştırabilir. Özetle kupa terapisi, vücudun mikrodolaşımını canlandırarak doğal onarım mekanizmalarına katkı sunan bir yöntemdir.
Bağışıklık Sistemini Güçlendirmesi
Kupa terapisi savunucuları, düzenli kupa uygulamasının bağışıklık sistemini uyararak güçlendirebileceğini öne sürmektedir. Islak kupa ile vücuttan “kötü kanın” atılması ve dolaşımın canlanması sayesinde, vücudun toksinlerden arındığı ve enfeksiyonlara karşı direncinin arttığı geleneksel bir görüştür. Modern bazı araştırmalar da, kupa tedavisinin immün yanıtı etkileyebileceğini incelemiştir. Örneğin sağlıklı bireylerde uygulanan hacamat sonrasında bağışıklık hücrelerinde (lenfosit, makrofaj vb.) aktivasyon artışı gözlemlendiğini bildiren çalışmalar vardır. Türkiye’de yapılan bir derlemede, kupa tedavisinin sağlıklı kişilerde dahi koruyucu amaçla, immün sistemi güçlendirmek için uygulanabildiği belirtilmektedir. Vakum etkisiyle oluşan mikro düzeyde doku hasarının, vücudun savunma mekanizmalarını harekete geçirdiği düşünülür. Artan kan dolaşımı, akyuvarları (beyaz kan hücreleri) uygulama alanına çekerek burada olası patojenlerle mücadeleyi destekleyebilir. Ayrıca kupa terapisi sonrasında kanda antienflamatuar (iltihap baskılayıcı) maddelerin yükseldiğini bulan araştırmalar mevcuttur. Her ne kadar bu alandaki bilimsel kanıtlar sınırlı olsa da, düzenli kupa terapisi yaptıran bazı kişiler daha az sık hasta olduklarını veya kendilerini enerjik hissettiklerini ifade etmektedir. Yine de, kupa terapisinin bağışıklık üzerine etkileri konusunda daha fazla bilimsel çalışma gereklidir.
Stres ve Kas Gerginliği Üzerindeki Etkisi
Kupa terapisi, aynı zamanda rahatlatıcı ve gevşetici bir deneyim olarak da tanımlanır. Vakumla birlikte cilt ve kas dokusuna uygulanan çekme kuvveti, adeta derin bir doku masajı etkisi yaratır. Bu sayede kaslardaki düğümler çözülebilir, kas gerginliği azalır ve kişi fiziksel bir rahatlama hisseder. Kasların gevşemesi, dolaşımın artmasıyla birleşince vücut genelinde bir stress azaltıcı etki ortaya çıkabilir. Kupa terapisi esnasında kişi birkaç dakika sakin biçimde yattığı ve vücuduna odaklandığı için zihinsel olarak da bir dinlenme sağlayabilir. Bazı kullanıcılar, seans sırasında ve sonrasında derin bir ısınma ve rahatlama hissi yaşadıklarını belirtmektedir. Bu etkinin psikolojik boyutu da olabilir; geleneksel tedavilere inanan kişiler kupa çekildikten sonra kendilerini daha iyi olacağı beklentisiyle gerçekten daha iyi hissedebilir (plasebo etkisi). Yine Cleveland Clinic tarafından yayınlanan bilgilere göre, kupa terapisi vücutta tümsel bir rahatlama teşvik ederek ağrı eşiğini yükseltebilir ve stresi azaltabilir. Ayrıca vakum etkisiyle parasempatik sinir sistemi (dinlenme ve gevşeme sistemi) devreye girebilir, bu da kalp ritmini yavaşlatıp tansiyonu düşürerek kişinin sakinleşmesini sağlar. Neticede kupa terapisi, sadece fizyolojik değil psikolojik açıdan da bir rahatlama sağlayarak stres yönetimine katkıda bulunabilir.
Kupa Terapisinin Kullanım Alanları
Tarihsel olarak kupa terapisi o kadar geniş bir yelpazede uygulanmıştır ki, neredeyse “her derde deva” olarak anıldığı dönemler olmuştur. Elbette günümüzde bu kadar geniş bir iddia desteklenmemekle birlikte, kupa terapisi en sık belirli alanlarda ve belirli sorunlar için tercih edilmektedir. İşte kupa tedavisinin kullanım alanlarından başlıcaları:
Sporcu Performansı ve Rehabilitasyon
Sporcular, antrenman ve müsabaka kaynaklı kas ağrılarını azaltmak, daha hızlı toparlanmak ve performansı artırmak amacıyla kupa terapisinden faydalanabilmektedir. Özellikle yüksek eforlu egzersizler sonrasında kaslarda biriken metabolik atıkların (örneğin laktik asit) dağıtılması ve mikro düzeydeki kas hasarının onarılmasını hızlandırmak için kupa çekme uygulanır. Olimpik yüzücü Michael Phelps’in kupa terapisi kullanarak yarışlara hazırlanması, bu yöntemin spor camiasında popülerleşmesinde etkili olmuştur. Vakumla yapılan derin doku etkisi, spor masajına benzer şekilde kan akışını hızlandırarak kaslara daha fazla oksijen taşınmasını sağlar. Bu da sporcunun bir sonraki antrenmana daha az ağrı ve sertlikle başlamasına yardımcı olabilir.
Spor sakatlıklarının rehabilitasyonunda da kupa terapisi destekleyici olarak kullanılmaktadır. Örneğin kas zorlanmaları, bağ dokusu yaralanmaları veya IT bant sendromu gibi durumlarda, fizyoterapiye ek olarak hareketli kupa masajı uygulanarak ilgili bölgedeki dolaşım artırılabilir. Bazı spor hekimleri, kupa tedavisinin sporcuların esnekliklerini artırdığını ve kas düğümlerini çözdüğünü belirtmektedir. 2018 yılında yapılan bir çalışmada, elit sporcularda kupa terapisinin uygulandığı bölgede doku elastikiyetini artırdığı ve ağrı eşiğini yükselttiği saptanmıştır. Sporcular ayrıca kupa tedavisini ısınma veya soğuma rutininin bir parçası olarak da kullanabilmektedir. Örneğin yoğun bir antrenmandan önce kısa bir kupa masajı ile kasları hazırlamak veya yarış sonrasında kupa çekerek rahatlatmak gibi uygulamalar mevcuttur. Sonuç olarak, doğru uygulandığında kupa terapisi, sporcuların performansını desteklemek ve sakatlık riskini azaltmak için tercih ettiği bir tamamlayıcı bakım yöntemi haline gelmiştir.
Kronik Ağrı Yönetimi
Kronik ağrı ile yaşayan birçok kişi, geleneksel tedavilere ek olarak kupa terapisini ağrı yönetiminde bir araç olarak görmektedir. Bel ağrısı, boyun tutulması, omuz sertliği, diz osteoartriti, migren ve fibromiyalji, kupa terapisinin en sık denendiği kronik ağrı durumları arasındadır. Örneğin kronik bel ağrısı olan bir hasta, düzenli aralıklarla bel bölgesine kupa çektirerek ağrının hafiflediğini ve hareket kabiliyetinin arttığını bildirebilir. Migren ataklarını azaltmak amacıyla ense ve boyun bölgesine yapılan kupa uygulamaları da bazı kişilerde baş ağrısı sıklığını düşürebilmektedir.
Bilimsel araştırmalar da bu gözlemleri kısmen destekler niteliktedir. Birçok çalışma, kupa terapisi sonrasında hastaların ağrı skorlarında başlangıca göre belirgin düşüşler rapor etmiştir. Örneğin 2023 yılında spor ve kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları üzerine yapılan bir derlemede, kupa terapisinin boyun ve sırt ağrıları gibi durumlarda kısa vadede bir miktar rahatlama sağlayabildiği ancak kanıt kalitesinin sınırlı olduğu belirtilmiştir. Yine 2022 yılında kronik bel ağrısı üzerine yapılan bir incelemede, özellikle ıslak kupa (hacamat) uygulamasının ağrıyı azaltmada etkili olabileceği sonucuna varılmıştır. Kupa terapisi, kronik ağrı hastaları için ilaçsız bir alternatif veya destekleyici yöntem olduğu için caziptir. Özellikle sürekli ağrı kesici kullanmak istemeyen veya bu ilaçlardan yeterli fayda göremeyen kişiler kupa çekmeyi deneyebilmektedir.
Kronik ağrı yönetiminde kupa terapisi genellikle tek başına bir çözüm olmaktan ziyade, fizyoterapi, egzersiz ve medikal tedavilerin yanında ek bir yöntem olarak kullanılmalıdır. Örneğin bir fibromiyalji hastası, egzersiz ve beslenme düzenine ek olarak belirli aralıklarla kupa terapisi alarak yaşam kalitesini artırabilir. Unutulmamalıdır ki her bireyin ağrı nedeni ve fizyolojisi farklıdır; kupa terapisi kimisinde belirgin fayda sağlarken kimisinde çok etkili olmayabilir. Yine de düşük yan etki profiliyle denemeye değer bir yöntem olarak kronik ağrı çekenlerin ilgisini çekmektedir.
Solunum Yolu Hastalıkları
Tarihsel olarak kupa terapisi, solunum yolu rahatsızlıkları için de sıkça kullanılmıştır. Özellikle geleneksel Çin ve Orta Doğu tıbbında, öksürük, balgam, soğuk algınlığı ve bronşit durumlarında sırt ve göğüs bölgesine kupa çekilerek rahatlama sağlanmaya çalışılmıştır. Vakum etkisinin akciğerler üzerindeki konjesyonu azalttığı ve balgam söktürücü etki gösterdiği düşünülür. Örneğin astım ya da kronik bronşiti olan bir kişiye, sırtına kupalar yerleştirilerek uygulanacak hafif vakumlu tedavinin, bronşları genişletmeye ve solunumu kolaylaştırmaya yardımcı olacağı iddia edilir.
Modern uygulamada da bazı alternatif tıp uzmanları, astım krizlerini hafifletmek veya soğuk algınlığı süresini kısaltmak amacıyla kupa terapisini önermektedir. Özellikle üst sırt (sırtın akciğerler hizasındaki bölümü) ve göğüs bölgesine uygulanan kupaların, o bölgedeki kan dolaşımını artırarak bağışıklık hücrelerinin akciğer dokusuna daha fazla ulaşmasını kolaylaştırdığı ileri sürülür. 2012’deki bir literatür taramasında, kupa terapisinin kronik öksürük ve nefes darlığı (dispne) şikayetlerinde geleneksel olarak yaygın biçimde kullanıldığı rapor edilmiştir. Hatta geçmişte zatürre ve tüberküloz gibi ciddi akciğer hastalıklarında bile hekimler tarafından destekleyici tedavi olarak uygulandığı bilinir.
Tabii, solunum yolu hastalıklarında kupa terapisi ana tedavi olarak düşünülmemelidir. Örneğin astım hastaları için birincil tedavi inhaler ilaçları ve doktorun önerdiği tedavilerdir; kupa ancak ek fayda amacıyla, doktor izniyle denenebilir. Bazı hastalar, kupa sonrasında göğüslerinde ferahlama ve nefes almada rahatlama hissettiklerini belirtmektedir. Özellikle yoğun balgamlı bronşit vakalarında, kupa çekmenin balgamın çözülmesine ve daha kolay atılmasına yardım ettiği öne sürülür. Sonuç olarak kupa terapisi, soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonları ve astım gibi durumlarda tamamlayıcı bir destek olarak belirli çevrelerde kullanılmaya devam eden bir yöntemdir. Ancak, solunum sıkıntısı ciddi seyrediyorsa vakit kaybetmeden modern tıbbi tedavi almak gerektiği unutulmamalıdır.
Sindirim ve Metabolizma Üzerindeki Etkileri
Kupa terapisi, sindirim sistemi ve metabolizma üzerinde de bazı etkiler gösterebilir. Geleneksel tıp uygulayıcıları, karın bölgesine uygulanan kupaların mide ve bağırsak fonksiyonlarını düzenleyebileceğini savunurlar. Örneğin iştahsızlık çeken bir kişinin karnına hafif vakumlu kupalar yerleştirilerek iştahının açılması hedeflenir veya kronik kabızlık sorunu olan birine kupa masajı yapılarak bağırsak hareketleri uyarılmaya çalışılır. Hazımsızlık (dispepsi), mide ağrıları ve gaz problemleri için de tarihte kupa çekme önerildiği olmuştur. Vakum etkisinin karın bölgesindeki kan dolaşımını artırarak sindirim organlarının daha etkin çalışmasına katkıda bulunabileceği düşünülür.
Metabolik etkiler açısından, kupa terapisinin vücuttaki toksinlerin atılması ve kan akışının hızlanması yoluyla karaciğer, böbrek gibi detoks organlarını rahatlattığı iddia edilir. Hatta bazı kaynaklar, düzenli hacamat yaptırmanın kolesterol ve trigliserit gibi kan yağları üzerinde olumlu etkileri olabileceğini belirtir. Cleveland Clinic’in sağladığı bilgilere göre, kupa terapisinin vücuttan toksinleri uzaklaştırma, kolesterolü düşürme ve hatta ateroskleroz (damar sertliği) riskini azaltma potansiyelinden bahsedilmektedir. Bu iddiaların büyük kısmı henüz yeterli bilimsel kanıta sahip olmasa da, tamamlayıcı tedavi çevrelerinde yaygın biçimde dile getirilmektedir.
Son yıllarda kupa terapisi, metabolik sendrom ve Tip 2 diyabet gibi hastalıklar bağlamında da araştırılmaktadır. Bazı küçük ölçekli çalışmalar, düzenli aralıklarla uygulanan ıslak kupa tedavisinin diyabetli hastalarda kan şekeri seviyelerini iyileştirebileceğini öne sürmüştür. Örneğin ayda bir yapılan hacamat uygulaması ile açlık kan şekeri ve HbA1c değerlerinde düşüş gözlemlendiğini bildiren raporlar vardır. Kupa terapisi sonrası vücutta kırmızı kan hücresi (eritrosit) sayısının artabileceği ve insülin duyarlılığının iyileşebileceği teorileri üzerinde durulmaktadır. Yine, karaciğer üzerinde vakum etkisi oluşturarak enzim dengelerini olumlu yönde etkileyebileceği veya tiroid fonksiyonlarına dolaylı katkı yapabileceği iddia edilir.
Tüm bu potansiyel sindirim ve metabolik etkiler dikkate alındığında, kupa terapisi geleneksel uygulamada genel sağlık düzeyini yükseltmek için de kullanılmıştır. Oruç tutanlar veya detoks diyeti uygulayanlar, bu süreçlerde vücudu desteklemek adına hacamat yaptırmayı tercih edebilmektedir. Ancak elbette, ciddi sindirim sistemi hastalıkları veya metabolik bozukluklar söz konusuysa tıbbi tedaviler esastır; kupa terapisi sadece doktor onayıyla ve destekleyici amaçla kullanılmalıdır.
Kupa Terapisi Kimlere Uygulanmaz?
Kupa terapisi genellikle güvenli kabul edilse de, herkes için uygun değildir. Bazı özel durumlarda ve belirli sağlık sorunlarında kupa çekmek sakıncalı olabilir. Uygulamadan önce kişinin genel sağlık durumunun değerlendirilmesi ve risk faktörlerinin göz önünde bulundurulması gerekir. İşte kupa terapisinin önerilmediği başlıca durumlar:
Hamilelikte Kupa Terapisi Güvenli mi?
Hamile kadınların kupa terapisi yaptırması genellikle tavsiye edilmez. Bunun birkaç nedeni vardır: Öncelikle, gebelik üzerinde kupanın etkilerine dair yeterli araştırma bulunmamaktadır ve bebeğe ya da anneye zararı olup olmayacağı konusu net değildir. Özellikle karın ve bel bölgesine uygulanan vakumun, düşük yapma veya erken doğum tetikleme riskinden endişe edilir. Geleneksel Çin tıbbında da hamilelikte belirli akupunktur noktalarına kupa uygulanması sakıncalı kabul edilmiştir (örneğin alt karın ve bel bölgesi). Hamilelik döneminde cilt daha hassas ve damarlar daha genişlemiş olduğundan, kupa çekmek normalde olduğundan daha fazla morluğa veya ağrıya yol açabilir. Sonuç olarak, anne adaylarının hamilelik boyunca kupa terapisi de dahil olmak üzere herhangi bir geleneksel tedaviyi doktorlarına danışmadan yaptırmamaları gerekir. Doktor onayı olsa bile, hamilelikte genellikle bu yöntemden uzak durmak en güvenlisidir. (Emzirme döneminde kupa terapisi yapılması ise nispeten daha güvenli kabul edilir, ancak yine de göğüs bölgesine uygulanmamalı ve uzman kişilerce yapılmalıdır.)
Kan Sulandırıcı Kullananlar İçin Riskler
Kan sulandırıcı (antikoagülan) ilaç kullananlar veya kanama-pıhtılaşma bozukluğu olan kişiler için kupa terapisi riskli olabilir. Kupa çekme işlemi özellikle ıslak kupa (hacamat) yönteminde ciltte kesikler açılmasını ve bir miktar kan çıkmasını içerir. Kan sulandırıcı ilaç alan bireylerde bu küçük kesikler bile durdurulamayan kanamalara yol açabilir veya beklenenden fazla kan çıkmasına neden olabilir. Ayrıca kan sulandırıcılar cildi daha kolay morarırlı hale getirir; dolayısıyla kuru kupa dahi uygulansa geniş ve uzun süre geçmeyen morluklar oluşabilir. Örneğin warfarin, heparin, klopidogrel gibi ilaçları düzenli alan hastalarda hacamat uygulaması yapmak ciddi kanama riski taşır. Bu nedenle bu kişilere kesinlikle önerilmez.
Bunun yanı sıra, hemofili gibi kanama bozuklukları veya trombositopeni gibi kan hücresi problemleri olan hastaların da kupa terapisinden kaçınması gerekir. Hatta derin ven trombozu (DVT) geçirmiş ya da inme öyküsü olan hastalarda da, dolaşıma müdahale anlamına gelebilecek uygulamalar dikkatle değerlendirilmelidir. Kan sulandırıcı kullanımı söz konusuysa, kupa terapisi yaptırmadan önce mutlaka ilgili doktorla görüşülmeli ve onay alınmalıdır. Bazı hafif kan sulandırıcı kullanan hastalar, çok sınırlı sayıda ve hafif vakumla kupa yaptırsalar da, genel kural olarak kanama riski yüksek kişilerde kupa terapisi güvenli değildir.
Cilt Rahatsızlıkları Olan Kişilerde Yan Etkiler
Kupanın uygulanacağı bölgede ciddi bir cilt rahatsızlığı mevcutsa, bu alana kupa terapisi yapmak tavsiye edilmez. Örneğin egzama, sedef hastalığı (psoriasis), mantar enfeksiyonu, açık yara, deri döküntüleri veya güneş yanığı gibi durumlarda cilt zaten hassastır ve iltihaplı olabilir. Kupanın vakum etkisi, bu lezyonların daha da tahriş olmasına, yayılmasına veya enfeksiyon kapmasına yol açabilir. Özellikle aktif cilt enfeksiyonları (örneğin çıban, impetigo) üzerinde kupa yapmak, enfeksiyonu derin dokulara yayma riski taşır.
Ayrıca çok ince ve hassas cilde sahip kişilerde (örneğin ileri yaştaki kişilerde veya uzun süreli kortizon kullanımı sonucu derisi incelmiş hastalarda) kupa uygulaması ciltte yırtılma, su toplama gibi yan etkilere neden olabilir. Kılcal damar çatlamaları, varisler veya cilt altı kanamaya meyil durumlarında da kupanın oluşturacağı negatif basınç zararlı olabilir. Örneğin bacaklarında yoğun varis olan bir kişinin bacaklarına kupa uygulanması, varislerin zedelenmesine ve kanamaya yol açabilir.
Dolayısıyla, kupa terapisi planlanan bölgenin cilt bütünlüğünün sağlıklı olması çok önemlidir. Eğer ciltte lokal bir sorun varsa, uygulama ya farklı bir bölgeye kaydırılmalı ya da tamamen iptal edilmelidir. Cilt problemi geçmişte olmuş ancak şu an aktif değilse (örneğin geçmiş sedef lezyonları) bile, o bölgeye kupa yapmadan önce doktor onayı almak iyi bir fikirdir. Unutmayın: Sağlıklı cilt üzerine uygulanan kupa terapisi genellikle güvenliyken, problemli ciltte beklenmedik yan etkiler görülebilir.
Bu sayılanlar dışında da bazı durumlar vardır ki, dikkatli olunmalıdır. Ciddi kalp hastalığı veya kalp pili (pacemaker) taşıyan hastalarda, kupa terapisinin yaratacağı stres ve ağrı reaksiyonu kalp ritmini olumsuz etkileyebilir. Epilepsi (sara) hastalarında, özellikle ateşli kupa uygulamaları nöbet tetikleyebileceğinden riskli kabul edilir. İleri derecede anemisi (kansızlığı) olanlarda hacamat yapılması, mevcut anemiyi ağırlaştırabileceği için önerilmez. Bu gibi tıbbi durumları olan kişilerin kupa terapisine uygunluğu mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmelidir.
Kupa Terapisi Zararlı mı? Olası Yan Etkileri ve Riskleri
Doğru uygulandığında kupa terapisi genellikle zararlı değildir ve ciddi komplikasyonlara yol açmaz. Hatta Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi verilerine göre, uygun şekilde yapılan kupa tedavisinin komplikasyon riski oldukça düşüktür. Ancak her tedavi yöntemi gibi kupa terapisinin de görülebilen bazı yan etkileri ve taşıdığı küçük riskler vardır. İşlem sonrasında gözlenen etkilerin çoğu hafif ve geçicidir. Yine de, kupa terapisi yaptırmadan önce olası yan etkiler hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. İşte kupa çekmenin en sık karşılaşılan yan etkileri ve potansiyel riskleri:
Morluklar ve Cilt Tahrişi
Kupa terapisi denince akla ilk gelen yan etki, cilt üzerinde oluşan yuvarlak morluklardır. Vakum etkisiyle derinin altındaki kılcal damarlar geçici olarak hasara uğrar ve küçük kanamalar olur; bu da deride morumsu-kızarıklık şeklinde iz bırakır. Bu morluklar (ekimoz) genellikle ağrısızdır ve bir yara değildir, daha çok yoğun bir masaj sonrası oluşan çürüğe benzetilebilir. Morlukların rengi ilk gün koyu kırmızı veya mor iken, günler içinde sarı-yeşile döner ve yaklaşık 1 hafta içinde tamamen kaybolur. Kupa izi olarak da adlandırılan bu lekeler, bazen halk arasında yanlışlıkla şiddet belirtisi sanılabilir. Örneğin çocuklarda kupa terapisi uygulandığında oluşan izler, nadiren de olsa yanlış anlaşılmalara yol açıp çocuk istismarı şüphesine neden olabilmektedir.
Cilt tahrişi de bir diğer yaygın yan etkidir. Özellikle hareketli kupa masajında, kupanın sürtünmesiyle deride kızarıklık ve hassasiyet oluşabilir. Ateşli kupa tekniğinde çok nadiren de olsa ciltte yüzeysel yanıklar meydana gelebilir; bu genellikle kupanın deride fazla uzun süre bırakılması veya aşırı alkol kullanılması gibi hatalarla ilişkilidir. Bazı hassas ciltli kişilerde, vakumlanan bölgede kaşıntı, kuruluk veya hafif şişlik olabilir. Bu durum genellikle vakum etkisine cildin verdiği inflamatuar yanıttan kaynaklanır ve birkaç saat içinde yatışır.
Morluk ve hafif tahrişler kupa terapisi sonrası beklenen normal etkiler arasındadır, yani aslında bir komplikasyon olarak değerlendirilmez. Yine de cilt bakımı önemlidir: İşlem sonrası bölgenin temiz tutulması ve mümkünse aloe vera içerikli yatıştırıcı bir krem sürülmesi morlukların daha çabuk iyileşmesine yardım edebilir. Morluklar tamamen geçene kadar o bölgeye yoğun güneş ışığı temasından kaçınmak ve çok sıcak suyla yıkamamak da tavsiye edilir. Özetle, morluk ve geçici cilt tahrişi kupa terapisinin sık görülen ancak zararsız yan etkileridir.
Enfeksiyon Riski
Kupa terapisi genel olarak steril bir işlem olmakla birlikte, özellikle ıslak kupa (hacamat) yöntemi bir miktar enfeksiyon riski taşır. Cilt yüzeyine kesikler atıldığı ve kan çıkarıldığı için, mikropların bu açıklıklardan vücuda girme olasılığı vardır. Eğer kullanılan bistüri, kupa veya diğer malzemeler uygun şekilde sterilize edilmemişse, ciddi enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Hepatit B, hepatit C, HIV gibi kan yoluyla bulaşan hastalıklar, eğer malzemeler ortak kullanılır veya yeterince dezenfekte edilmezse teorik olarak bulaşma riski oluşturur. Neyse ki, eğitimli ve lisanslı uygulayıcılar tek kullanımlık bistüri ucu ve steril ekipman kullandıkları için bu risk son derece düşüktür.
Islak kupa sonrasında, kesik atılan bölgelerin temizlenip bandajlanmaması durumunda iltihap kapması söz konusu olabilir. Örneğin hacamat yaptırdıktan sonra hijyene dikkat etmeyip tozlu-topraklı ortamda bulunmak veya kirli suyla temas ettirmek, o minik kesiklerin enfekte olmasına neden olabilir. Bu da bölgede kızarıklık, şişlik, ağrı ve ateş belirtileriyle kendini gösterecektir. Böyle bir durumda hemen sağlık kuruluşuna başvurup uygun antibiyotik tedavisi almak gerekebilir.
Kuru kupa tedavisinde cilt bütünlüğü bozulmadığından enfeksiyon riski çok düşüktür, ancak kupaların iyi dezenfekte edilmesi önemlidir. Özellikle hastane veya klinik ortamlarında birden çok kişide kullanılan cam kupalar her kullanım sonrası sterilize edilmelidir. Cilde temas eden yüzeylerin temiz olmaması, mantar veya bakteri cilt enfeksiyonlarına zemin hazırlayabilir.
Sonuç olarak, kupa terapisinin enfeksiyon riski ihmal edilebilir düzeydedir diyebiliriz. Yine de bu risk tamamen uygulayıcının hijyen protokolüne uymasına bağlıdır. Lisanslı geleneksel ve tamamlayıcı tıp merkezlerinde, Sağlık Bakanlığı onaylı cihaz ve tekniklerle yapılan kupa terapilerinde enfeksiyon komplikasyonları neredeyse hiç görülmez. Siz yine de, kupa yaptırmayı düşünüyorsanız seçtiğiniz uzmanın steril çalışma koşullarına sahip olmasına ve malzemeleri tek kullanımlık veya sterilize edilmiş olmasına özen gösterin.
Kan Basıncı Üzerindeki Etkileri
Kupa terapisi sırasında ve sonrasında nadiren de olsa kan basıncında değişiklikler gözlemlenebilir. Bazı kişiler yoğun vakum etkisine karşı vagal refleks gösterebilir: Kalp hızı yavaşlayıp tansiyon düşebilir. Bu durum, özellikle ıslak kupa sırasında kan verildiğinde veya işlem bitiminde aniden ayağa kalkıldığında ortaya çıkabilir. Vazovagal senkop denilen bu reaksiyon sonucunda kişi baş dönmesi hissedebilir veya bayılabilir. Cleveland Clinic’in belirttiği üzere, kupa sonrasında kan basıncındaki düşmeye bağlı bayılma vakaları çok nadir de olsa görülebilmekte ve genellikle iğne yapıldığında bayılma hikayesi olan hassas kişilerde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, hacamat yaptıran bir kişinin işlemden hemen sonra ayağa kalkmayıp bir süre uzanarak dinlenmesi tavsiye edilir.
Bunun aksine, bazı kişilerde kupa uygulaması esnasında tansiyon yükselmesi de olabilir. Kupa çekilirken hissedilen acı veya heyecan, sempatik sinir sistemini uyararak kalp atışını hızlandırabilir ve geçici bir hipertansiyon tepkisine yol açabilir. Ancak bu durum genellikle kısa sürelidir ve kişi sakinleşince kendiliğinden düzelir.
Özellikle yüksek tansiyon (hipertansiyon) hastalarında, kupa terapisi vücutta bir rahatlama sağladığı için tansiyonu dengelemeye yardımcı bile olabilir. Hatta 2014’te yapılan bir çalışma, hacamat tedavisinin kontrollü biçimde hipertansif hastalarda sistolik tansiyonu birkaç hafta süreyle düşürdüğünü göstermiştir. Yine de tansiyon problemi olan kişilerde kupa terapisi uygulanırken dikkatli olunmalı, mümkünse tansiyon takibi yapılmalıdır.
Kupa terapisi sonrası nadir de olsa görülebilecek bir diğer durum, özellikle fazla kan alınmışsa hafif kansızlık (anemi) ve halsizlik hissidir. Bu nedenle, arka arkaya çok sık hacamat yaptırmak önerilmez; vücudun kan yapımı için zamana ihtiyacı vardır.
Genel olarak, kupa terapisi kan basıncında ciddi dalgalanmalara yol açmaz ve riskli bir kardiyovasküler etki beklenmez. Ancak işlemin sakin bir ortamda yapılması, kişinin psikolojik olarak rahatlatılması ve işlem sonrası istirahat ettirilmesi bu tür istenmeyen etkileri önlemeye yardımcı olur. Eğer kupa sırasında aşırı terleme, çarpıntı, baş dönmesi fark edilirse terapist vakumu hemen sonlandırmalı ve kişiyi düz bir zemine yatırarak ayaklarını yükseltmelidir. Bu basit önlemle olası bayılma durumu engellenecektir.
Aşağıdaki tabloda, kupa terapisinin olası faydaları ile risk ve yan etkileri karşılaştırmalı olarak özetlenmiştir:
Olası Faydalar | Olası Riskler / Yan Etkiler |
---|---|
Ağrıların hafiflemesi (özellikle sırt, boyun) | Ciltte morarma ve geçici izler (ekimoz) |
Kan dolaşımının artması ve hızlanması | Enfeksiyon riski (özellikle steril olmayan hacamat) |
Kas gerginliğinin azalması, kas spazmlarının çözülmesi | Baş dönmesi veya bayılma (nadir vazovagal refleks) |
Bağışıklık sisteminin uyarılması ve güçlenmesi | Düşük tansiyon atağı (hipotansiyon, nadiren) |
Stresin azalması ve gevşeme hissi | Deride tahriş veya yanık (yanlış uygulamada) |
Tablo: Kupa terapisine atfedilen başlıca faydalar ve yöntemin potansiyel risklerinin karşılaştırılması. Görüldüğü üzere, doğru uygulandığında faydalar çeşitli olmakla birlikte riskler genellikle hafif ve yönetilebilir düzeydedir.
Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; kupa terapisi deneyimi kişiden kişiye değişebilse de, ciddi yan etki riski oldukça düşüktür. Harvard Health yayınlarında belirtildiği gibi, “kupa terapisi bazı kişilerde gerçekten işe yarıyor görünse de, bu yöntemin başarısını güçlü bir plasebo etkisi de açıklayabilir; öte yandan, yöntemin doğru uygulandığında çok fazla riski olmadığı için denemekte bir sakınca yoktur” şeklinde bir görüş hakimdir. Yine de herhangi bir alternatif tedaviyi denemeden önce sağlık uzmanınıza danışmak ve kupa terapisini işinin ehli, eğitimli bir uygulayıcıdan almak güvenliğiniz için önem taşır.
Bilimsel Araştırmalar Kupa Terapisi Hakkında Ne Diyor?
Kupa terapisi üzerine yapılan bilimsel çalışmalar son yıllarda artış göstermiştir. Akademik çevreler, bu kadim yöntemin gerçekten işe yarayıp yaramadığını ve nasıl etkiler gösterdiğini anlamak için çeşitli klinik araştırmalar yürütmektedir. Modern tıp, kanıta dayalı veriler ışığında kupa terapisinin yerini değerlendirmekte; bir yandan da bazı sağlık kurumları kupa uygulamasını tamamlayıcı tedavi protokollerine dahil etmektedir. Bu bölümde, kupa terapisi ile ilgili öne çıkan bilimsel araştırma sonuçlarını ve modern tıptaki konumunu inceleyeceğiz.
Klinik Çalışmalar ve Sonuçları
Kupa terapisi konusunda bugüne dek pek çok çalışma yapılmıştır. 2012 yılında PLoS One dergisinde yayınlanan kapsamlı bir derleme, 1992-2010 arasında yayımlanmış 135 rastgele kontrollü çalışmayı (RCT) analiz etmiştir. Bu derlemede, kupa terapisi en sık herpes zoster (zona), Bell paralizisi (yüz felci), kronik öksürük, astım, akne, bel fıtığı ve boyun kireçlenmesi gibi durumlarda uygulanmış olarak bulunmuştur. Islak kupa, incelenen çalışmaların çoğunda kullanılan yöntemken; kuru kupa, hareketli kupa gibi varyasyonlar daha az yer almıştır. Meta-analiz sonuçları oldukça dikkat çekicidir: Kupa terapisi, özellikle diğer geleneksel tedavilerle kombine edildiğinde, zona, akne, yüz felci ve boyun kireçlenmesi gibi hastalıklarda tek başına konvansiyonel tedavilere kıyasla daha yüksek oranda iyileşme göstermiştir. Önemli bir bulgu da, bu çalışmalarda ciddi bir yan etki bildirilmemiş olmasıdır.
Ancak söz konusu RCT’lerin birçoğunun metodolojik kalitesinin düşük olduğunun altını çizmek gerekir. Yani, bazı çalışmalar körleme yapmamış, örneklem sayıları küçük kalmış veya objektif ölçümler yerine öznel anket sonuçlarına dayanmıştır. Bu da kupa terapisinin etkinliğine dair elde edilen olumlu sonuçların temkinli yorumlanmasını gerektirir. 2011 yılında yapılan bir incelemede de “kupa terapisinin etkinliğinin henüz iyi belgelenmemiş olduğu” ifade edilmiştir.
Güncel literatüre baktığımızda, 2018-2023 yılları arasında kupa terapisiyle ilgili özellikle ağrı yönetimi konusunda sistematik derlemeler yayınlanmıştır. Journal of Sports Rehabilitation’de 2023’te çıkan bir derlemede, kas-iskelet sistemi ve spor kaynaklı yaralanmalarda kupa terapisinin etkisi değerlendirildi; bazı çalışmaların boyun ve sırt ağrısında kısa süreli iyileşme bildirmesine karşın genel kanıt kalitesinin düşük olduğu, daha kapsamlı araştırmalara ihtiyaç duyulduğu vurgulandı. BMJ Open’da 2018’de yayınlanan bir meta-analizde ise, kronik boyun ve bel ağrısı hastalarında kupa tedavisinin ağrıyı plaseboya kıyasla anlamlı derecede azalttığı belirtildi. Yine 2022 yılında BMC Complementary Medicine and Therapies dergisinde yayınlanan bir çalışma, ıslak kupanın kronik bel ağrısında ağrıyı ve fonksiyonel kısıtlılığı azaltmada etkili olduğunu buldu; ancak kuru kupa için benzer bir etki saptanmadığını rapor etti.
Kupa terapisinin diğer koşullar üzerine etkileri de araştırılmaktadır. Örneğin migren hastaları üzerinde yapılan küçük bir çalışmada, 4 hafta boyunca haftada iki kez uygulanan kuru kupa tedavisinin migren atak sıklığını azalttığı görülmüştür. Romatoid artrit hastalarında yapılan pilot bir çalışmada, kupa uygulamasının eklem ağrısı ve sabah tutukluğunu kısa süreli olarak hafiflettiği, ancak iltihabi belirteçler üzerinde anlamlı değişiklik yaratmadığı bildirildi. Yüksek tansiyon hastalarında hacamat tedavisinin tansiyonu düşürmedeki etkinliği birkaç ufak çalışma ile incelenmiş ve sistolik kan basıncında geçici düşüşler gözlenmiştir.
Özetle, klinik araştırmalar kupa terapisinin özellikle ağrı ve bazı cilt hastalıkları alanında potansiyel faydalar sunabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, bilim insanları kupanın etkinliğine dair henüz güçlü ve nihai kanıtların olmadığını, mevcut çalışmaların daha çok “potansiyel yarar” işaret ettiğini belirtmektedir. Bu yüzden, kupa terapisi için “kanıtlanmış etkili bir tedavi” demek şimdilik mümkün değildir. Araştırmacılar, plasebo kontrollü, çift kör dizaynlı daha sağlam metodolojilere sahip çalışmalara ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır. Böylece kupanın gerçek etkisi, olası mekanizmaları ve hangi durumlarda en faydalı olduğu daha net anlaşılabilecektir.
Modern Tıpta Kupa Terapisinin Yeri
Modern tıp pratiğinde kupa terapisi, tamamlayıcı (destekleyici) bir tedavi olarak konumlandırılmaktadır. Yani tek başına başvurulan bir yöntemden ziyade, konvansiyonel tedavilerin yanında ek bir uygulama olarak değerlendiriliyor. Birçok sağlık uzmanı, kupa terapisi gibi geleneksel yöntemlerin doğru koşullarda uygulandığında hastaların rahatlamasına katkı sunabileceğini kabul etmekte, ancak bunların kanıta dayalı tedavilerin yerine geçirilmemesi gerektiğini önemle vurgulamaktadır. Nitekim Cleveland Clinic uzmanları, kupanın ancak geleneksel Batı tıbbıyla kombine biçimde, bir tamamlayıcı tıp unsuru olarak kullanılmasını önermekte; tek başına tedavi olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizmektedir.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı, 2014 yılında yayımladığı “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” ile kupa terapisi/hacamat uygulamasını belirli eğitimlerden geçmiş hekimlerin yapabileceği yasal bir yöntem olarak tanımlamıştır. Pek çok üniversite hastanesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) merkezleri kurulmuş olup, bu merkezlerde hekimler kupa tedavisini akupunktur, ozon tedavisi, müzik terapi gibi yöntemlerle birlikte uygulamaktadır. Bu gelişme, modern tıp camiasının kontrollü koşullar altında geleneksel yöntemlere kapı araladığını göstermektedir. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde de kupa tedavisi konvansiyonel sağlık sistemine entegre edilmiş durumdadır. Örneğin Almanya’da sertifikalı hekimler ağrı kliniklerinde vakumlu kupa tedavisini kullanabilmektedir.
Öte yandan, American Cancer Society (Amerikan Kanser Derneği) gibi kurumlar oldukça temkinli yaklaşıyor. ACS’ye göre, “kupa terapisinin sağlık faydalarına dair mevcut bilimsel kanıtlar yetersizdir” ve bu yöntemin herhangi bir hastalığı tedavi ettiğini destekleyen bir bulgu bulunmamaktadır. Ayrıca ACS, kupa çekmenin küçük de olsa bazı riskler (örneğin ciltte yanık) taşıdığını, dolayısıyla özellikle kanser gibi ciddi hastalıkları tedavi etme amacıyla kullanılmasının doğru olmadığını ifade etmektedir. Amerikan Tıp Birliği (AMA) da benzer şekilde, kanıt eksikliği nedeniyle hekimlerin kupa terapisine nötr veya mesafeli durmasını önermektedir. Ancak hasta talebi doğrultusunda ve zarar vermediği sürece, bunu uygulayan veya uygulatan hekimler de mevcuttur.
Modern tıpta kupa terapisinin yeri konusunda kilit nokta, hasta güvenliği ve bütüncül yaklaşımtır. Birçok doktor, eğer bir hasta kupa yaptırmak istiyorsa onu tamamen vazgeçirmek yerine, bu işlemi güvenli bir ortamda ve steril koşullarda yapabilecek uzmanlara yönlendirmeyi tercih eder. Böylece hasta hem geleneksel inancını tatmin etmiş olur hem de tıbbi tedavisini aksatmadan sürdürür. Özellikle kronik ağrı, stres, kas spazmları gibi konularda doktorlar kontrollü kupa seanslarına daha sıcak bakmaktadır. Hatta bazı fizyoterapistler ve masaj terapistleri de eğitim alarak kuru kupa masajını tedavi protokollerine eklemektedir.
Sonuç olarak, modern tıp kupa terapisini tamamlayıcı ve destekleyici bir seçenek olarak konumlandırmıştır. Bu yöntem, doğru endikasyonla, doğru kişi tarafından ve doğru teknikle uygulandığında hastaların yaşam kalitesine pozitif katkı sağlayabilir. Ancak hiçbir zaman kanıtlanmış tedavilerin (ilaç, cerrahi, fizik tedavi vb.) yerine konmamalıdır. Hastalar, kupa terapisine başlamadan önce mutlaka hekimlerine danışmalı; hekimler de hastalarının bu tercihine anlayışla yaklaşarak onları en güvenli şekilde yönlendirmelidir. Bilim dünyası ise, yüzyıllardır uygulanan bu yöntemin sırlarını ve gerçek etkinliğini çözmek için araştırmalarına devam etmektedir.
Sıkça Sorulan Sorular
Kupa Terapisi Ne Kadar Süre Uygulanmalı?
Kupa terapisi seansı genellikle 10-20 dakika sürer. Kupalar, cilt üzerinde ortalama 5-10 dakika kadar bekletilir; birden fazla bölgeye uygulanacaksa toplam süre 20 dakikayı bulabilir. Yeni başlayanlarda ve hassas ciltli kişilerde kupalar daha kısa tutulurken, deneyimli uygulayıcılar bazı durumlarda 15 dakikaya kadar kupayı bırakabilir. Seans sıklığı ise ihtiyaca göre değişir: Ağrı tedavisi için haftada 1-2 seans önerilebilirken, genel sağlık amaçlı hacamat genelde ayda bir yaptırılır. Geleneksel uygulamada hacamat için belirli tarih aralıkları önerilse de (örn. hicri takvime göre), modern tıpta sabit bir protokol yoktur. Önemli olan ardışık seanslar arasında cildin iyileşmesine zaman tanımak ve aynı bölgeye çok sık uygulama yapmamaktır. Uzmanlar, aynı noktaya en az 2 hafta ara vermeden yeniden kupa çekilmemesini tavsiye eder. Kısacası, her bir kupa uygulaması dakikalar içinde tamamlanır ve seanslar ihtiyaca göre belirlenen aralıklarla yapılır.
Kupa Çekmek Zararlı mı?
Doğru şekilde ve uzman kişilerce uygulandığında kupa çekmek genellikle zararlı değildir. Bu yöntem binlerce yıldır uygulanmış ve ciddi yan etkiler nadiren bildirilmiştir. Kupa terapisinin en sık görülen yan etkisi ciltte oluşan morluklar olup, bunlar birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Enfeksiyon riski düşük olmakla birlikte, özellikle hacamat sırasında steriliteye dikkat edilmezse meydana gelebilir. Ehil ellerde yapılan kupa terapisi genellikle güvenli kabul edilir; Amerikan Hastanesi gibi kurumlar da komplikasyon riskinin çok düşük olduğunu belirtmektedir. Örneğin Cleveland Clinic yayınlarında kupanın genel olarak düşük riskli bir tedavi olduğu ifade edilir. Ancak, ehil olmayan veya hijyen kurallarına uymayan kişilerce yapıldığında yanık, cilt enfeksiyonu veya aşırı kanama gibi problemlerle karşılaşmak mümkündür. Bu nedenle kupa terapisi yaptırmak istiyorsanız mutlaka bu konuda eğitimli ve Sağlık Bakanlığı onaylı uzmanlara başvurmalısınız. Ayrıca hamileler, kanama bozukluğu olanlar veya ciddi cilt problemi olanlar için kupa terapisi zararlı olabileceğinden bu kişilerde uygulanmamalıdır. Özetle yöntemin kendisi doğru yapıldığında pek zararlı olmasa da, herkese uygun olmadığı ve dikkatle uygulanması gerektiği unutulmamalıdır.
Kupa Terapisi Kanser Tedavisinde Kullanılır mı?
Hayır, kupa terapisi kanser tedavisi olarak kullanılmaz ve kullanılmamalıdır. Şu ana kadar yapılan bilimsel araştırmalarda kupanın kanseri iyileştirdiğine veya tümörleri küçülttüğüne dair bir kanıt elde edilememiştir. American Cancer Society’e göre de kupa terapisinin herhangi bir hastalığa doğrudan faydasını destekleyen bilimsel kanıt yoktur. Kanser, mutlaka onkologlar tarafından planlanan cerrahi, kemoterapi, radyoterapi veya immünoterapi gibi kanıta dayalı tedavilerle ele alınması gereken ciddi bir hastalıktır. Kupa tedavisi ise en fazla tamamlayıcı bir uygulama olarak, kanser tedavisine bağlı bazı semptomları hafifletmek amacıyla düşünülebilir. Örneğin kanser hastalarında kemoterapiye bağlı kas ağrıları veya stres için, doktor onayıyla, kupa terapisi destekleyici olarak uygulanabilir. Ancak bu, kanseri tedavi etmek amaçlı değil, hastanın yaşam kalitesini artırmak amaçlı olmalıdır.
Aksine, aktif kanser üzerinde bilinçsizce hacamat yapmak zararlı bile olabilir. Özellikle kan sulandırıcı kullanan veya kemoterapi nedeniyle kan değerleri düşmüş kanser hastalarında hacamat ciddi kanamalara yol açabilir. Ayrıca bağışıklığı baskılanmış hastalarda enfeksiyon riski daha yüksektir. Bu nedenle bir kanser hastasının kendi başına veya alternatif tıp merkezi aracılığıyla kupa terapisine yönelmesi doğru değildir. Özetle, kupa terapisi kanserde tedavi edici bir yöntem olarak kullanılmaz. Kanser hastaları her türlü tamamlayıcı tedaviyi önce kendi doktorlarıyla konuşmalı; doktor uygun görürse güvenilir merkezlerde bu tür destekleri almalıdır.
Hangi Bölgelere Kupa Uygulanır?
Kupa terapisi vücudun çeşitli bölgelerine uygulanabilir, ancak en sık tercih edilen yerler sırt, boyun ve omuz bölgesidir. Özellikle sırtın üst kısmı (kürek kemikleri arası) ve bel bölgesi, hem geniş yüzey sunduğu hem de kas yoğunluğu fazla olduğu için yaygın uygulama alanlarıdır. Boyun ense kısmına yapılan kupa, gerilim tipi baş ağrıları ve boyun tutulmalarında tercih edilir. Omuz ve kol bölgesinde kas ağrıları veya donuk omuz sendromu gibi durumlar için kupa çekilebilir. Bacaklarda ise uyluk ve baldır kısımlarına, spor yaralanmaları veya varis ağrıları için uygulanabilir.
Göğüs bölgesine kupa yapılması, genellikle solunum problemlerinde (öksürük, bronşit) sırtla birlikte uygulanır; göğsün ön tarafına dikkatli ve hafif vakumla kupalar konulabilir. Ancak göğüs kafesinin önünde kalp bölgesi üzerine doğrudan güçlü vakum uygulanmasından kaçınılır. Karın (abdomen) bölgesine kupa, sindirim sorunları için veya adet ağrılarını hafifletmek amacıyla hafif şekilde yapılabilir, fakat burada da dikkatli olunmalıdır çünkü karın içi organlar hassastır.
Yüze kupa terapisi, özel küçük silikon kupalarla kozmetik amaçlı yapılmaktadır (örneğin yüz masajı, kırışık azaltma için). Ancak klasik bardak çekme anlamında yüz ve baş bölgesine kupa uygulaması pek yapılmaz, zira kılcal damar yoğunluğu nedeniyle istenmeyen morluklar bırakabilir.
Kupa uygulaması yapılmayacak bölgeler de vardır: Büyük damarların geçtiği alanlar (örneğin kasık bölgesindeki ana damarlar), cilt bütünlüğünün bozuk olduğu bölgeler, göz kapakları veya çok ince deri alanları ile vücuttaki mukoza yüzeyleri (ağız içi gibi) kupa için uygun değildir. Ayrıca kemik çıkıntılarının (diz kapağı, dirsek ucu gibi) üzerine kupa konulamaz çünkü vakum tutunamaz ve rahatsızlık verir.
Özetle, kupa terapisi en sık sırt, ense, omuz, bel, baldır gibi etli ve kaslı bölgelere uygulanır. Uygulama yapılacak bölge, kişinin şikayetine göre belirlenir; örneğin diz ağrısı için diz çevresine, baş ağrısı için enseye, stres için sırtın üst kısmına kupa yapmak tercih edilebilir. Her durumda kupaların vücudun her iki tarafında simetrik veya dengeli dağılımla uygulanmasına özen gösterilir.
Kupa Terapisi Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?
Kupa terapisi seansından sonra vücudunuzu dinlendirmek ve bazı basit bakım önlemleri almak önemlidir. İşlem sonrasında bol su içmek, vücuttan atılan sıvı ve toksinlerin yerine konması açısından tavsiye edilir. Kupa yapılan bölgelerde oluşan morluk ve kesiklerin iyileşmesi için o alanlar temiz tutulmalı ve mümkünse ilk 24 saat su değdirilmemelidir (özellikle hacamat yapıldıysa, enfeksiyon riskini azaltmak için kesik yerleri bir gün kuru tutmak faydalıdır). Eğer küçük kesikler yapıldıysa, uygulayıcının sürdüğü antiseptik merhemi o akşam yıkamadan bırakmak ve ertesi gün ılık suyla nazikçe temizlemek uygun olur.
Kupa terapisi sonrası birkaç saat ağır egzersizden veya fiziksel efordan kaçınmak iyi olur. Vücut seansın yarattığı etkiye adapte olurken aşırı yorulmak, baş dönmesi veya bitkinlik yaşamanıza neden olabilir. Benzer şekilde, ilk gün sauna, sıcak banyo gibi aşırı ısı değişimlerinden kaçınmak cildi tahriş olmaktan korur. Ilık bir duş almak genelde sorun olmaz ama çok sıcak su morlukları artırabilir.
Cildinizde kupa nedeniyle oluşan izleri kaşımamaya veya ovalamamaya dikkat edin. Morluk olan bölgeyi masajla dağıtmaya çalışmak veya kesik kabuklarını kaldırmak enfeksiyon riskini artırabilir. Eğer kupa sonrasında nadir görülen su dolu kabarcıklar (bül) oluştuysa, bunları kesinlikle patlatmayın; kendiliğinden sönmelerini bekleyin ve temiz tutun.
İşlem sonrası bazı kişiler kendini çok rahatlamış hissederken, bazıları hafif yorgunluk hissedebilir. Bu normaldir. İlk defa kupa yaptırdıysanız, o gün mümkünse biraz erken yatıp uyumak ve vücudun toparlanmasına fırsat vermek iyi gelebilir. Beslenme olarak protein ve demir yönünden zengin gıdalar tüketmek (özellikle hacamattan sonra az miktar kan kaybını telafi için) önerilir.
Son olarak, kupa terapisi sonrasında vücudun verdiği tepkileri gözlemlemek önemlidir. Aşırı bir kızarıklık, şişlik, ateş veya ağrı gelişirse vakit kaybetmeden bir sağlık profesyoneline danışın. Bu belirtiler enfeksiyonun habercisi olabilir ve erken müdahale ile kolayca kontrol altına alınır.
Özetle
kupa sonrası dinlenmek, sıvı almak, hijyene dikkat etmek ve vücudu zorlamaktan kaçınmak temel prensiplerdir. Bu şekilde, kupa terapisinin faydalarını maksimize ederken olası istenmeyen etkileri de en aza indirmiş olursunuz. Unutmayın, tedavinizle ilgili aklınıza takılan bir durum olursa her zaman uygulamayı yapan uzmana veya doktorunuza danışabilirsiniz.
1. AlBedah A, Khalil M, Elolemy A ve ark.
The Use of Wet Cupping for Persistent Nonspecific Low Back Pain: Randomized Controlled Clinical Trial.
J Altern Complement Med. 2015 Aug
2. Lauche R, Langhorst J, Dobos GJ, Cramer H.
Clinically meaningful differences in pain, disability and quality of life for chronic nonspecific neck pain – a reanalysis of 4 randomized controlled trials of cupping therapy.
Complement Ther Med. 2013 Aug
3. Huang CY, Choong MY, Li TS.
Effectiveness of cupping therapy for low back pain: a systematic review.
Acupunct Med. 2013 Sep
4. Yuan QL, Guo TM, Liu L, Sun F, Zhang YG.
Traditional Chinese medicine for neck pain and low back pain: a systematic review and meta-analysis.
PLoS One. 2015 Feb
5. Cao H, Zhu C, Liu J.
Wet cupping therapy for treatment of herpes zoster: a systematic review of randomized controlled trials.
Altern Ther Health Med. 2010
6. Farahmand SK, Gang LZ, Saghebi SA ve ark.
The effects of wet cupping on serum high-sensitivity C-reactive protein and heat shock protein 27 antibody titers in patients with metabolic syndrome.
Complement Ther Med. 2014 Aug
7. Aleyeidi NA, Aseri KS, Matbouli SM, Sulaiamani AA, Kobeisy SA.
ChineseEffects of wet-cupping on blood pressure in hypertensive patients: a randomized controlled trial.
J Integr Med. 2015 Nov
8. Cao H, Yang G, Wang Y, Liu JP, Smith CA, Luo H, Liu Y.
Complementary therapies for acne vulgaris.
Cochrane Database Syst Rev. 2015 Jan
9. Hao P, Yang Y, Guan L.
Effects of bloodletting pricking, cupping and surrounding acupuncture on inflammation-related indices in peripheral and local blood in patients with acute herpes zoster.
Zhongguo Zhen Jiu. 2016 Jan.
10. Shahamat M, Daneshfard B, Najib KS ve ark.
Dry cupping in children with functional constipation: a randomized open label clinical trial.
Afr J Tradit Complement Altern Med. 2016 Jul
11. Jiang ZY, Li CD, Li JC, Gao L, Wang QF.
Clinical observation on moving cupping therapy combined with moxibustion for treatment of senile habitual constipation.
Zhongguo Zhen Jiu. 2005 Dec.
12. Cavlak M, Özkök A, Sarı S, Dursun A, Akar T, Karapirli M, Demirel B.
Iatrogenic artefacts attributable to traditional cupping therapy in a shotgun fatality.
J Forensic Leg Med. 2015 Oct