
Miyom Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Teşhisi ve Tedavi Yöntemleri
Miyomlar (uterin fibroidler), kadınlarda rahim (uterus) düz kas dokusundan gelişen iyi huylu tümörlerdir. Özellikle doğurganlık çağındaki (20-50 yaş) kadınlarda sık görülür ve neredeyse her 4 kadından birinde miyom saptanabilir. Genellikle kanserleşme riski olmayan (benign) tümörlerdir ve bu nedenle “iyi huylu tümör” olarak adlandırılırlar. Tek bir miyom olabileceği gibi, bir kadının rahminde birden fazla sayıda ve farklı boyutlarda miyomlar da oluşabilir. Boyutları birkaç milimetreden, rahmin şeklini bozacak kadar büyük çaplara ulaşabilen miyomlar mevcuttur.
Miyomlar kadın üreme sisteminin en sık görülen tümörleridir. Çoğu miyom belirti vermez ve fark edilmeyebilir. Belirti vermeyen bu tür miyomlar genellikle başka bir nedenle yapılan rutin jinekolojik muayene veya ultrasonda tesadüfen tespit edilir. Belirti veren durumlarda ise hastada adet düzensizlikleri, kanama ve ağrı gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Miyomların büyüklüğü ve konumu, belirtilerin şiddetini belirleyen temel faktörlerdendir. Bu makalede “miyom nedir” sorusundan başlayarak miyom çeşitleri, nedenleri, belirtileri, teşhis ve tedavi yöntemleri ile miyomların kansere dönüşüp dönüşmediği, gebelikle ilişkisi ve miyomu olanların nelere dikkat etmesi gerektiği konularında kapsamlı bilgiler sunulacaktır. Ayrıca, gerektiğinde sık sorulan sorular şeklinde bölümler ve önemli noktalar listeler halinde ele alınacaktır.
Miyom (Myom) Nedir?
Miyom nedir? Miyom, rahim içi veya rahim duvarında oluşabilen, rahmin düz kas hücrelerinden köken alan iyi huylu tümörlerdir. Tıp dilinde uterin fibroid, leiomyoma veya myoma uteri olarak da bilinir. Kadınların üreme döneminde (ergenlik sonrası-menopoz arası) östrojen hormonunun etkisiyle ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Menopoz sonrası dönemde ise hormon düzeylerinin düşmesiyle var olan miyomlar genellikle küçülme eğilimi gösterir ve yeni miyom gelişimi nadiren görülür.
Miyomlar genellikle küresel veya oval şekilli kitleler olup rahmin farklı bölgelerinde büyüyebilir. Rahim duvarının içinde kalabilir, rahmin dış yüzeyine doğru çıkıntı yapabilir veya rahim iç boşluğuna doğru büyüyebilirler. Çoğunluğu kapsüllü, düzgün sınırlı yapılardır ve çevre dokudan kolaylıkla ayrılabilirler. İyi huylu olmaları, vücudun diğer bölgelerine yayılmaması (metastaz yapmaması) anlamına gelir. Ancak boyutları büyüdükçe ve sayıları arttıkça, bulundukları bölgede bası etkisiyle çeşitli sorunlara yol açabilirler.
Miyomlar ne kadar yaygındır? Toplumda oldukça yaygın olup, üreme çağındaki kadınların tahminen %20-40’ında miyom saptanabileceği bildirilmiştir. 35 yaş üzerindeki kadınlarda ve özellikle 40’lı yaşlarda daha sık ortaya çıkar. Bir kadın 50 yaşına geldiğinde miyom görülme sıklığının %50’lere yaklaştığı belirtilmektedir. Bu da gösteriyor ki her iki kadından biri menopoz öncesi dönemde hayatının bir aşamasında miyom ile karşılaşabilir.
Miyom Çeşitleri (Rahimde Miyom Türleri)
Miyomlar rahimde bulunduğu yere ve rahim duvarıyla ilişkisine göre çeşitli tiplere ayrılır. Miyom çeşitlerini bilmek, belirtilerin anlaşılması ve en uygun tedavi seçeneğinin planlanması açısından önemlidir. Başlıca miyom türleri şunlardır:
Miyom Türü | Konumu ve Özelliği | Olası Etkileri |
---|---|---|
İntramural miyom | Rahim kas duvarının içinde büyüyen miyomlardır. | En sık görülen tiptir. Büyükse, rahim boyutunu artırıp adet kanamalarını şiddetlendirebilir. |
Subseröz miyom | Rahmin dış yüzeyine doğru, seröz tabakanın altında büyür. | Karın boşluğuna doğru büyüdüğü için çevre organlara (mesane, bağırsak) baskı yaparak sık idrara çıkma, kabızlık gibi şikâyetler yapabilir. |
Submüköz miyom | Rahim iç boşluğuna (endometrium altına) doğru büyüyen miyomlardır. | Adet kanamalarını çok artırabilir, ara kanamalara yol açabilir. Gebelikte düşüklere veya kısırlığa neden olabilen tiptir. |
Saplı (Pedinküllü) miyom | İntramural veya subseröz miyomların ince bir doku sapıyla rahme bağlı olanlarıdır. Saplı subseröz miyomlar rahim dışında bir sapla bağlı kitleler halinde büyür. | Kendi etrafında dönerse (torsiyon) ani ve şiddetli ağrıya yol açabilir. Submüköz saplı miyomlar vajinadan dışarı sarkabilir (halk arasında “miyom doğurmak” olarak da bilinir). |
Servikal miyom | Rahim ağzında (servikste) oluşan miyomlar. | Nadirdir. Rahim ağzında bulunduğundan doğum kanalını etkileyebilir veya smear alımını zorlaştırabilir. |
Bu tabloda görüldüğü gibi, miyomun bulunduğu konum hem vereceği belirtileri hem de tedavi yaklaşımını etkiler. İntramural miyomlar rahim duvarını kalınlaştırarak adetlerin düzensiz ve sancılı olmasına yol açabilir. Subseröz miyomlar rahmin dışında büyüdüğünden genelde adet kanamasında çok etki yapmaz, ancak idrar torbası (mesane) veya kalın bağırsağa baskı uygulayarak idrar sıklığında artış veya kabızlık gibi yakınmalara sebep olabilir. Submüköz miyomlar ise rahim iç tabakasını etkilediği için adet kanamasının yoğunlaşması, uzaması ve kansızlık (anemi) gibi sonuçlara neden olabilir. Submüköz miyomlar ayrıca gebelik oluşumunu ve sürdürülmesini zorlaştırabilir.
Miyom Neden Olur? (Miyomların Nedenleri ve Risk Faktörleri)
Pek çok hasta “miyom neden olur?” diye merak eder ancak miyomların kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Yine de yapılan araştırmalar, bazı hormonal ve genetik faktörlerin miyom gelişiminde rol oynadığını göstermektedir. Aşağıda, miyom oluşumuna yol açabilecek başlıca faktörler ve risk etmenleri listelenmiştir:
-
Hormonal Faktörler: Östrojen ve progesteron gibi kadınlık hormonları, miyomların büyümesini teşvik eden en önemli etkenlerdendir. Özellikle üreme çağında bu hormonların yüksek seyretmesi miyom gelişimini kolaylaştırır. Ergenlik döneminden önce miyom görülmemesi, menopoz sonrası miyomların küçülmesi de hormonların etkisini doğrular niteliktedir. Örneğin, gebelikte artan hormon seviyeleri mevcut miyomlarda büyüme yapabilir; menopozda hormonlar azalınca miyomlar genellikle küçülür veya büyümesi durur.
-
Genetik Yatkınlık: Ailede miyom öyküsü olması, kişide miyom görülme riskini artırır. Anne veya kızkardeş gibi birinci derece akrabalarında miyom olan kadınların kendilerinde de miyom gelişme olasılığı daha yüksektir. Bu da genetik yatkınlığın önemli bir rol oynadığını gösterir.
-
Yaş ve Üreme Durumu: Miyomlar en sık 30-40’lı yaşlar arasındaki kadınlarda teşhis edilir. Yaş ilerledikçe (özellikle 40 yaş sonrasında) miyom gelişme ihtimali artar, ancak menopozla birlikte yeni miyom oluşumu durur ve var olanlar küçülür. Ayrıca hiç doğum yapmamış (nullipar) kadınlarda miyomlara daha sık rastlandığı gözlenmiştir.
-
Irksal ve Kalıtsal Faktörler: Afrikalı kökenli kadınlarda (Afro-Amerikan vb.) miyom görülme oranı çok daha yüksektir (yaklaşık %70-80’e varan oranlar bildirilmektedir). Bu grupta miyomlar daha genç yaşta ortaya çıkabilir ve daha belirgin şikâyetlere yol açabilir. Bu da kalıtsal ve ırksal özelliklerin etkisini düşündürmektedir. Türkiye gibi Akdeniz toplumlarında oranlar bu kadar yüksek olmasa da genetik yapı önemli bir faktördür.
-
Obezite ve Beslenme: Fazla kilo ve obezite, vücutta östrojen üretimini artırdığı için miyom riskini yükseltebilir. Obez kadınlarda miyomların daha sık görülmesi ve daha büyük boyutlara ulaşması muhtemeldir. Ayrıca yoğun kırmızı et tüketimi ile miyom oluşumu arasında bağlantı olabileceği, buna karşın yeşil sebze-meyve tüketiminin koruyucu olabileceği bazı araştırmalarda öne sürülmüştür. Yüksek oranda alkol (özellikle bira) ve kafein tüketimi de bazı çalışmalarda miyom riskini artırabilecek faktörler olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle dengeli beslenme ve sağlıklı kiloyu koruma, miyom riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
-
Erken Adet Görme (Erken Menarş): İlk adet yaşının erken olması (örneğin 11 yaşından önce adet görmek), ileri yaşlarda miyom oluşma riskini bir miktar artırır. Bunun nedeni, vücudun daha uzun süre östrojen maruziyeti yaşamasıdır.
Yukarıdaki faktörler riskle ilişkilendirilmiş olsa da her kadın için geçerli tek bir sebep yoktur. Örneğin çok sağlıklı yaşam tarzına sahip, normal kilolu ve ailesinde miyom öyküsü olmayan bir kadında da miyom gelişebilir. Öte yandan birden fazla risk faktörünü taşıyan bazı kadınlarda hiç miyom olmayabilir. Özetle, miyom oluşumu multifaktöriyel (çok etkenli) bir süreçtir ve her kadında farklı kombinasyonlarla ortaya çıkabilir.
Miyom Belirtileri Nelerdir?
Birçok kadın, miyomu olduğunu fark etmeden yaşamına devam edebilir çünkü miyomlar genellikle belirti vermez. Özellikle küçük boyutlu veya az sayıda miyomu olan kadınlarda herhangi bir şikâyet olmayabilir. Bu durumda miyomlar jinekolojik muayene veya ultrasonda rastlantısal olarak tespit edilir ve hastanın o ana dek haberi olmayabilir. Ancak, miyom belirtileri ortaya çıktığında hastanın yaşam kalitesini etkileyebilecek düzeyde rahatsızlık verebilir.
Miyom belirtileri genel olarak şu şekildedir:
-
Adet (Regl) Düzensizlikleri: Uzun süren, sık aralıklarla gelen veya aşırı miktarda kanamalı adet dönemleri en yaygın belirtilerdendir. Adet kanamasının normalden daha uzun sürmesi (7 günden fazla), kanamanın çok yoğun olması (pıhtı gelmesi) ve adetler arası düzensizlik (sık veya seyrek adet görme) miyomlara bağlı olabilir. Yoğun adet kanamaları sonucunda demir eksikliği anemisi (kansızlık) gelişebilir ki bu da halsizlik, çabuk yorulma, baş dönmesi gibi ikincil şikâyetlere yol açar.
-
Pelvik Ağrı ve Basınç Hissi: Miyomlar özellikle büyük boyutlara ulaştığında alt karın bölgesinde ağrı, dolgunluk veya baskı hissine neden olabilir. Kasık veya bel bölgesinde sürekli bir ağrı, ağrılı adet görme (dismenore) veya cinsel ilişki sırasında ağrı (disparoni) şikâyetleri olabilir. Ağrı, miyomun konumuna göre değişkenlik gösterir; örneğin submüköz miyomlar adet kramplarını şiddetlendirebilir, saplı miyomlar kendi etrafında dönerse akut ve şiddetli bir ağrı oluşturabilir.
-
Karında Şişkinlik ve Kitle Hissi: Çok büyük miyomlar karın bölgesinde şişlik yapabilir ve hasta kendi karnında elle kitle hissedebilir. Hatta bazen ileri derece büyüyen miyomlar, dışarıdan hamilelik varmış gibi karın büyümesine neden olabilir. Bu durumda bel çevresi ölçüsünde artış fark edilebilir.
-
Sık İdrara Çıkma ve Mesane Problemleri: Rahmin ön tarafında büyüyen subseröz miyomlar idrar torbasına (mesaneye) baskı uygulayabilir. Bunun sonucunda hasta normalden daha sık idrara çıkma ihtiyacı hissedebilir, geceleri uyanıp tuvalete gitme artabilir. Nadiren idrar akışında zorluk veya mesanenin tam boşalamaması gibi durumlar da görülebilir.
-
Kabızlık ve Bağırsak Şikâyetleri: Rahmin arka tarafına doğru büyüyen miyomlar kalın bağırsağa özellikle de rektum bölgesine baskı yaparak kabızlığa, dışkılama güçlüğüne veya gaz, şişkinlik gibi sindirim şikâyetlerine neden olabilir.
-
Cinsel İlişkide Ağrı: Özellikle rahim ağzına yakın veya vajene doğru uzanan miyomlar, cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açabilir. Bu durum hastalar için oldukça rahatsız edici olabilir ve cinsel yaşam kalitesini düşürebilir.
-
Gebelik Problemleri: Her ne kadar pek çok kadın miyomları olsa bile sağlıklı gebelikler geçirebilse de, miyomların konum ve büyüklüğüne bağlı olarak kısırlık (infertilite) veya tekrarlayan düşükler yaşanabilir. Submüköz miyomlar rahim içini daraltarak embriyonun tutunmasını zorlaştırabilir. Gebe kalındığında da miyomlar düşük riskini bir miktar artırabilir veya bebeğin duruş pozisyonunu etkileyerek sezaryen gerekme olasılığını yükseltebilir. (Bu konuyu aşağıda “Miyom ve Gebelik” bölümünde daha detaylı ele alacağız.)
Yukarıdaki belirtilerden bir veya birkaçını yaşayan kadınların bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmaları önerilir. Unutulmamalıdır ki belirtiler, miyomun sayısı, boyutu ve bulunduğu yere göre değişir. Örneğin 2 cm’lik subseröz bir miyom hiçbir belirti vermezken, 2 cm’lik submüköz bir miyom yoğun kanamayla belirti verebilir. Veya 5-6 cm’lik bir intramural miyom adetleri uzatırken, aynı büyüklükteki bir subseröz miyom sadece hafif bir baskı hissi yaratabilir. Her hasta özeldir ve belirtilerin değerlendirilmesi kişiye özgü yapılmalıdır.
Miyom Patlaması (Miyom Dejenerasyonu) Belirtileri: Halk arasında nadiren duyulan “miyom patlaması” tabiri, miyomun içinde meydana gelen bir tür dejenerasyona (bozulmaya) bağlı ani reaksiyonu tanımlar. Büyük miyomlar kendi besleyici damarsal yapısından daha hızlı büyürlerse, iç kısımlarına yeterli kan akımı olmayabilir. Bu durumda miyom dokusunda dejenerasyon veya nekroz (doku ölümü) oluşur. Sonucunda ani ve şiddetli karın ağrısı, hassasiyet, hafif ateş ve bazen karın boşluğuna kanama gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durum, bir jinekolojik acil olarak değerlendirilir ve hemen doktora başvurulmalıdır. Neyse ki miyom dejenerasyonu nadir görülür.
Miyom Nasıl Teşhis Edilir?
Miyomların teşhisi, genellikle jinekolog muayenesi ve görüntüleme yöntemleriyle konulur. Belirti veren ya da rutin kontrol amacıyla doktora giden hastalarda aşağıdaki yöntemlerle miyom tanısı koymak mümkündür:
-
Hikâye ve Fizik Muayene: Doktor, hastanın şikâyetlerini ve tıbbi öyküsünü dinledikten sonra jinekolojik muayene yapar. Elle yapılan pelvik muayenede rahimde normal dışı bir büyüme, sertlik veya kitle hissedilebilir. Büyük miyomlar, karın muayenesi sırasında da ele gelebilir. Vajinal tuşe (elle muayene) ile rahmin normalden büyük ve pürüzlü olması miyoma işaret edebilir.
-
Ultrasonografi: Miyom tanısında en sık kullanılan ve en değerli yöntemdir. Pelvik ultrason (vajinal yolla veya karından yapılan ultrason) ile rahim içindeki miyomlar hemen her zaman görüntülenebilir. Ultrason, miyomun yerini, boyutunu ve sayısını belirlemede oldukça etkilidir. Ayrıca miyom ile karışabilecek over kisti gibi diğer patolojileri de ayırt etmeye yardımcı olur. Ultrason muayenesi ağrısız, hızlı ve güvenilir bir tetkiktir.
-
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Özellikle çok sayıda veya dev miyom varlığında, ya da ameliyat planlanırken detaylı haritalama gerektiğinde MRI kullanılabilir. MRI, miyomların rahimdeki yerleşimini, hangi tabakalardan köken aldığını ve diğer organlarla ilişkisini daha net gösterir. Ayrıca miyom ile nadir görülen leiomyosarkom (rahim kasının kötü huylu tümörü) ayrımında bazı ipuçları sağlayabilir, ancak kesin ayrım çoğu zaman görüntüleme ile mümkün olmaz. MRI genelde komplike veya belirsiz durumlarda başvurulan bir yöntemdir.
-
Histeroskopi: Rahim iç boşluğuna kamera ile bakılması işlemidir. Eğer submüköz miyomdan şüpheleniliyorsa veya hastada açıklanamayan kanama varsa, histeroskopi ile rahim içi doğrudan görüntülenerek miyom olup olmadığı teyit edilebilir. Histeroskopi aynı seansta küçük submüköz miyomların çıkarılmasını da (histeroskopik miyomektomi) sağlar, bu nedenle teşhis ve tedaviyi birleştiren bir yöntemdir.
-
Laboratuvar Testleri: Miyom varlığını doğrudan gösteren bir kan testi yoktur. Ancak miyomların neden olduğu yoğun kanamalar varsa hastanın hemoglobin ve demir seviyelerini kontrol etmek için kan sayımı yapılabilir. Anemi tespit edilirse, bu dolaylı olarak miyomların yol açtığı kronik kan kaybını düşündürebilir. Ayrıca diğer olası nedenleri ekarte etmek için tiroid fonksiyon testleri gibi hormonal testler istenebilir.
-
Biyopsi: Miyom tanısı genellikle görüntüleme ile net konulabildiğinden biyopsi gerekmeyebilir. Ancak, rahim içinde şüpheli bir kitle saptandığında, özellikle kalınlaşmış endometrium (rahim iç zarı) ile birlikteyse, doktor tanıyı kesinleştirmek için endometrial biyopsi veya küretaj önerebilir. Bu, miyomdan ziyade eşlik eden başka bir patolojinin (örneğin polip veya rahim içi kanser öncüsü lezyonlar) olup olmadığını anlamaya yöneliktir.
Teşhis aşamasında önemli olan, miyomların boyut ve konumlarının doğru saptanması ve başka bir durumla karışmadığından emin olunmasıdır. Over kistleri, adenomyozis, gebelik, hatta nadiren farklı tümörler miyomla karışabilir. Deneyimli bir jinekolog ve uygun tetkiklerle genellikle miyom teşhisi kolaylıkla konur. Erken tanı, özellikle belirtilere neden olan miyomlarda, uygun tedaviyi planlamak ve hastanın şikâyetlerini gidermek açısından faydalıdır.
Miyom Tedavisi Nasıl Yapılır?
Miyom tanısı konmuş hastalarda izlenecek tedavi yaklaşımı, hastanın yaşı, miyomun boyutu ve sayısı, belirti verip vermemesi, hastanın çocuk isteği gibi birçok faktöre bağlı olarak değişir. Bu nedenle tedavi, kişiye özeldir ve her hastaya aynı yöntem uygulanmaz. Genel olarak miyom tedavisi için üç temel yaklaşım vardır:
1. İzlem (Takip) – Belirtisiz veya Küçük Miyomlarda: Eğer miyomlar küçük çaplıysa, sayıca azsa ve hastada herhangi bir şikâyete yol açmıyorsa, genellikle tedavi gerektirmez. Bu durumda “bekle-gör” (watchful waiting) yaklaşımı benimsenir. Yani hasta belirli aralıklarla (örneğin 6 ayda bir veya yılda bir) jinekolojik muayene ve ultrason ile kontrol edilir. Bu kontrollerde miyomların büyüyüp büyümediği, yeni miyom oluşumu veya belirtilerin ortaya çıkıp çıkmadığı izlenir. Birçok miyomlu kadın, menopoz dönemine kadar bu şekilde sadece takip edilerek sorunsuz yaşayabilir çünkü menopoz sonrası miyomlar genellikle kendiliğinden küçülür. Ancak not: Menopoz sonrası dönemde hasta hormon replasman tedavisi alacaksa (östrojen desteği), miyomlar büyümeye devam edebileceğinden doktor, takip stratejisini yeniden değerlendirir.
2. İlaçla Tedavi (Medikal Tedavi) – Belirtileri Hafifletme ve Miyomu Küçültme: Miyomları tamamen yok eden bir ilaç tedavisi henüz bulunmamaktadır. Ancak bazı ilaçlar miyomların sebep olduğu şikâyetleri hafifletmek veya geçici olarak miyomları küçültmek amacıyla kullanılır:
-
Ağrı Kesiciler ve Kanamayı Azaltan İlaçlar: Ağrılı adetler ve kasık ağrısı için non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID’ler, örn. ibuprofen, naproksen) kullanılabilir. Bu ilaçlar ağrıyı azaltır ancak miyomun kendisini küçültmez. Adet kanaması çok fazla olan hastalara, kanamayı azaltmak için traneksamik asit gibi ilaçlar veya doğum kontrol hapları verilebilir. Doğum kontrol hapları veya sadece progesteron içeren haplar, hem adetleri düzenleyip kanamayı azaltmada hem de hafif de olsa miyom büyümesini baskılamada yardımcı olabilir.
-
Hormonlu Spiral (RİA): Rahim içi araçlardan özellikle levonorgestrel salgılayan spiraller (örneğin Mirena), miyom nedeniyle oluşan yoğun adet kanamalarını azaltmada etkilidir. Spiral doğrudan rahim içinde progesteron hormonu salgılayarak adet kanamasını belirgin şekilde hafifletir. Ancak spiraller miyomun kendisini yok etmez; sadece belirtileri kontrol altına alır. Ayrıca rahim içi boşluğu çok deforme eden büyük submüköz miyomlarda spiral uygulanması teknik olarak zor olabilir.
-
GnRH Analogları: Bu grup ilaçlar (örneğin leuprolide asetat gibi enjeksiyonlar), geçici bir menopoz durumu yaratarak vücuttaki östrojen seviyelerini düşürür. 3-6 aylık sürelerle uygulanabilen GnRH analogları, miyomlarda %30-50’ye varan oranda küçülme sağlayabilir. Özellikle ameliyat öncesi çok büyük miyomları küçültüp ameliyatı kolaylaştırmak amacıyla veya menopoza yakın hastalarda süre kazanmak için kullanılır. Ancak bu ilaçların kullanımını takiben bıraktıktan sonra hormonlar yeniden salgılandığında miyomlar tekrar büyüyebilir. Ayrıca ateş basması, kemik erimesi riski gibi menopoz benzeri yan etkiler görülebilir. Bu nedenle GnRH analogları genellikle geçici çözümler olarak kullanılır.
-
Yeni Nesil İlaçlar: Son yıllarda selektif progesteron reseptör modülatörleri (SPRM) adı verilen bazı ilaçlar (örneğin ulipristal asetat) miyom tedavisinde denenmiştir. Bu ilaçlar, progesteron hormonunun miyom üzerindeki etkisini bloklayarak büyümeyi durdurabilir ve kanamaları azaltabilir. Klinik çalışmalarda miyom hacmini küçülttüğü gösterilmiştir. Ancak her hasta için uygun değildir ve yan etkilerinin yakından izlenmesi gerekir. Ülkemizde de bu tür ilaçlar kısıtlı endikasyonlarla kullanılmaktadır.
Özetle, ilaç tedavileri çoğunlukla miyomun belirtilerini kontrol altına almak için uygulanır. İlaçlarla tamamen yok olan bir miyom durumu nadirdir (GnRH analogları bırakıldığında tekrar büyüme olabilir). Medikal tedavi genellikle ya ameliyat öncesi hazırlık olarak ya da hastanın çocuk isteği varsa ve cerrahiyi ertelemek istiyorsa başvurulan yöntemlerdir.
3. Cerrahi Tedavi – Miyom Ameliyatı ile Miyomların Alınması: Miyomların kesin tedavisi cerrahi olarak çıkarılmalarıdır. Özellikle büyük, hızla büyüyen, ciddi kanamalara veya ağrılara yol açan ya da kısırlık şüphesi uyandıran miyomlarda cerrahi tedavi önerilir. Cerrahi yöntem, hastanın durumuna göre farklı şekillerde uygulanabilir:
-
Miyomektomi (Sadece Miyomun Alınması): Hastanın rahmi korunarak yalnızca miyomların çıkarıldığı ameliyat türüdür. Miyom ameliyatı denince çoğunlukla miyomektomi kastedilir. Eğer hastanın çocuk isteği varsa veya rahmin korunması isteniyorsa miyomektomi tercih edilir. Miyomların sayısı ve konumuna göre farklı miyomektomi teknikleri vardır:
-
Açık Miyomektomi: Karın bölgesine yapılan bir kesi (genellikle sezaryen kesisine benzer şekilde alt karından) ile rahime ulaşılıp miyomların çıkarılmasıdır. Çok büyük veya çok sayıda miyomu olanlarda uygulanabilir.
-
Laparoskopik Miyomektomi: Karında büyük kesiler yapmadan, birkaç küçük delikten sokulan kamera ve aletler yardımıyla miyomların çıkarılmasıdır. Halk arasında “kapalı miyom ameliyatı” olarak bilinir. Uygun hastalarda, özellikle orta boyutlu ve sınırlı sayıdaki miyomlarda tercih edilir; iyileşme süresi daha kısadır.
-
Histeroskopik Miyomektomi: Vajinal yoldan rahim içine histeroskop cihazı ile girilerek rahim içi boşluğuna doğru büyüyen submüköz miyomların kesilerek çıkarılmasıdır. Bu işlemde karında kesi olmaz; aletler doğal yoldan rahme ulaştığı için hasta genellikle aynı gün evine dönebilir. Sadece rahim içindeki miyomlar için geçerlidir, diğerlerine etki etmez.
-
Miyomektomi ile alınan miyomlar tekrar edebilir, yani aynı hastada yıllar içinde yeni miyomlar gelişebilir. Bu nedenle genç yaşta çok sayıda miyom çıkarılan hastalar belirli aralıklarla kontrol edilmeye devam edilir.
-
Histerektomi (Rahmin Alınması): Eğer hastanın artık çocuk isteği yoksa, yaşı ileriyse veya miyomlar aşırı büyük/sayıda ise rahmin tamamen alınması (histerektomi) bir tedavi seçeneği olabilir. Histerektomi sonrası miyom sorunu kesin olarak ortadan kalkar çünkü miyom gelişebilecek bir rahim kalmamıştır. Ancak bu radikal bir yaklaşımdır ve hasta ile detaylı şekilde konuşulması gerekir. Histerektomi karardan önce, mümkünse daha konservatif yöntemler değerlendirilir. Rahim alınırken yumurtalıklar genellikle bırakılır (özellikle hasta menopozda değilse) böylece hormonal denge korunur. Histerektomi de açık cerrahi veya laparoskopik (kapalı) yolla yapılabilir. Laparoskopik ya da vajinal yolla rahim alınması, uygun hastalarda daha az travmatik yöntemlerdir.
Cerrahi tedavilerde amaç, hastanın şikâyetlerini gidermek ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Miyomların cerrahiyle alınması sonrasında, özellikle çocuk isteği olan hastalarda, doğurganlık genellikle korunur (miyomektomide). Ancak submüköz miyomlarda tekrarlayan düşük öyküsü varsa ve miyom çıkarıldıysa, sonraki gebeliklerde düşüğün tekrarlama riski belirgin şekilde azalır.
Ameliyatın Gerekli Olduğu Durumlar: Her miyom tespit edilen hastada hemen ameliyat gerekmez. Ancak aşağıdaki durumlar cerrahi düşünmek için güçlü sebeplerdir:
-
Miyom çapının çok büyük olması (örneğin rahmin 12 haftalık gebelik boyutuna ulaşması).
-
Hızlı büyüme göstermesi (özellikle menopoz sonrası büyümeye devam eden miyomlar).
-
Şiddetli ve kontrolsüz kanamalara yol açarak ciddi anemiye neden olması.
-
Şiddetli ağrı, bası semptomları (idrar yapmada güçlük, bağırsak tıkanıklığı vb.) oluşturması.
-
Kısırlık veya tekrarlayan düşüklerle ilişkilendirilmesi.
-
Görüntüleme yöntemlerinde miyomdan şüpheli farklı bir oluşum (kanser olasılığı) ayırt edilemiyorsa.
Ameliyat Dışı Girişimsel Tedaviler (Ameliyatsız Miyom Tedavisi): Son yıllarda cerrahiye alternatif bazı girişimsel radyoloji yöntemleri ve diğer yenilikçi tedaviler de miyomlar için uygulanmaktadır:
-
Miyom Embolizasyonu (Uterin Arter Embolizasyonu): Bu yöntemde ameliyata gerek kalmadan, anjiyo benzeri bir işlemle kasıktan rahimi besleyen atardamarlara girilir ve miyomu besleyen damarlar tıkanır. Böylece miyoma giden kan akımı kesilerek miyomun beslenmesi bozulur ve zamanla küçülüp kaybolması amaçlanır. Girişimsel radyologlar tarafından yapılan bu işlemde hasta genellikle sadece bir gece hastanede kalır ve kısa sürede normal yaşantısına döner. Miyom embolizasyonu, özellikle birden fazla ve orta boyutlu miyomu olan, ameliyat olmak istemeyen veya ameliyat için yüksek riskli hastalarda iyi bir seçenektir. Başarı oranları yüksektir ve hastaların çoğunda kanama ve ağrı şikâyetleri belirgin şekilde düzelir. En önemli avantajı rahmin yerinde kalması ve genel anestezi gerektirmemesidir. Dezavantajı ise her hasta için uygun olmaması (çok büyük miyomlarda veya submüköz miyomlarda etkisi sınırlı olabilir) ve işlem sonrası birkaç gün kramp tarzı ağrıların olabilmesidir.
-
Odaklanmış Ultrason (FUS) ve MRI Eşliğinde Yüksek Isı: Bazı merkezlerde uygulanan daha yeni bir yöntem de odaklanmış ultrasonik dalgalarla veya MRI güdümlü yüksek ısıyla miyomların tahrip edilmesidir. Bu yöntemlerde vücut dışında bir cihazla enerji gönderilerek cilt kesisi olmaksızın miyom dokusu yakılmaya çalışılır. Henüz her yerde yaygın değildir ve uygun hasta seçimi önemlidir.
-
Diğer Yöntemler: Laparoskopik yöntemle miyomun damarlarını bağlama, myolizis adı verilen miyom içine iğne ile girip elektrik ya da dondurma (kriyo) ile tahrip etme gibi yöntemler de tarif edilmiştir ancak bunlar daha nadir uygulanır.
Özetle, miyom tedavisi hastaya özel planlanır. Küçük ve şikâyet yapmayan miyomlar için düzenli kontroller yeterli olabilirken, hayat kalitesini bozan durumlarda medikal veya cerrahi tedaviye geçilir. Hastanın yaşı ve çocuk istemi çok belirleyicidir: Genç ve doğurganlık bekleyen bir hastada rahmi koruyarak tedavi yapmak öncelikliyken, ileri yaşta ailesini tamamlamış bir hastada daha kesin çözüm sağlayan histerektomi gündeme gelebilir. Burada önemli olan hasta ile doktorun ayrıntılı şekilde konuşup en doğru kararı vermesidir.
Miyomların Kansere Dönüşmesi (Miyom Kansere Dönüşür mü?)
Birçok hastanın zihinini kurcalayan en önemli sorulardan biri “miyom kansere dönüşür mü?” sorusudur. Miyomlar temel olarak iyi huylu tümörler olduğundan, çoğunlukla kanserleşme özelliği taşımazlar. Yani bir miyomun zamanla habis bir tümöre dönüşmesi son derece nadir bir durumdur. Bu konuya açıklık getirmek için bilimsel veriler ve tıbbi bilgiler ışığında değerlendirme yapalım:
-
Kötü Huylu Miyom Nedir? Miyomun kötü huylu hale gelmiş şekline “leiomiyosarkom” adı verilir. Leiomiyosarkom, rahim kas dokusunun kötü huylu tümörüdür ve miyomdan çok farklı, agresif bir hastalıktır. Leiomiyosarkomlar, tüm rahim kanserleri içinde oldukça nadir görülür. Yaklaşık olarak miyomların binde birinden (on binde bir ila binde bir arası oranlar) daha azında bu malign dönüşümün olabileceği belirtilir. Yani yüzlerce miyomu olan kadından belki birinde görülebilecek bir ihtimaldir.
-
Miyom mu, Sarkom mu? Güncel tıbbi görüşlerin çoğu, leiomiyosarkomların mevcut bir miyomun içinden kansere dönüşerek çıkmadığını, başlangıçtan itibaren ayrı bir tümör olarak oluştuğunu düşünmektedir. Başka bir deyişle, rahimdeki iyi huylu miyom durup dururken bir gün aniden kansere dönüşmez; kötü huylu olan tümör aslında baştan beri farklı hücresel özelliklere sahip bir sarkomdur. Ancak, klinik olarak ve görüntüleme ile bir miyom ile bir leiomiyosarkomu ayırt etmek genellikle mümkün olmaz. Her ikisi de ultrasonda benzer görünebilir. Kesin ayırım, genellikle ameliyatla kitle çıkarılıp patolojik inceleme yapıldıktan sonra anlaşılır.
-
Kanser Riski Açısından Şüpheli Bulgular: Bir miyomun kanser şüphesi uyandırması için bazı olağandışı durumlar söz konusu olabilir. Çok hızlı büyüyen (özellikle genç bir kadında kısa sürede katbekat büyüyen) miyomlar veya menopoz sonrası dönemde büyümeye devam eden miyomlar şüphe yaratır. Çünkü menopozda hormonlar azaldığı için miyomların genellikle küçülmesi beklenir; tam tersi büyüme olması normal dışıdır. Ayrıca görüntülemede miyom olarak düşünülen kitlenin etrafında anormal bir doku, şekilsiz bir yapı görülmesi doktorın dikkatini çeker. Bu gibi durumlarda doktorlar genellikle vakit kaybetmeden cerrahi müdahale ile kitlenin çıkarılmasını önerirler.
-
Miyomlar Diğer Kanserlere Yol Açar mı?“Miyom kanser yapar mı?” sorusu da bazen sorulur. Miyomların vücudun diğer organlarında kansere yol açtığına dair bir kanıt yoktur. Yani rahimde miyom olması, ileride meme kanseri, rahim ağzı kanseri veya başka bir kanser gelişecek anlamına gelmez. Sadece rahimde, miyomla birlikte endometrium kanseri veya yumurtalık kisti gibi başka hastalıklar da aynı anda bulunabilir, bu durum miyomun sebep olduğu bir şey değildir, tesadüfen birliktedir.
-
Morcellation Tartışması: Son yıllarda miyom ameliyatlarında kullanılan bazı teknikler, miyomların kanser olup olmadığının fark edilmeden yayılmasına neden olabildiği için tartışılmıştır. Özellikle laparoskopik cerrahide büyük miyomları çıkarmak için kullanılan morcellator adlı cihazlar, miyomu parçalayıp dışarı alırken eğer o kitle aslında bir sarkom ise kanserli hücrelerin karın içine yayılmasına yol açabilir. Bu nedenle FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) gibi otoriteler, bazı hasta gruplarında bu cihazların kullanımına kısıtlamalar getirmiştir. Ancak bu durum genel miyom hastaları için değil, çok spesifik koşullar içindir. Temel olarak yine de altı çizilmeli ki miyomların kötü huylu olma ihtimali çok düşüktür.
Sonuç: Miyomlar büyük çoğunlukla kanser değildir ve kansere dönüşmez. Ancak doktorunuz takiplerde miyomunuzda alışılmadık bir büyüme veya değişim fark ederse, ihtimal düşük olsa bile emin olmak adına cerrahi çıkarma ve patolojik inceleme önerebilir. Bu, erken tanı açısından önem taşır. Genç yaşta tespit edilmiş bir miyomun uzun yıllar boyunca boyut ve davranış açısından değişiklik göstermeden kalması beklenir. Her kontrolde aynı boyutta seyreden, yavaş büyüyen miyomlar için kanser endişesi taşınmaz. Bu konuda endişe yaşayan hastaların doktorları ile konuşup, onların tecrübesine güvenmeleri ve düzenli kontrollerini ihmal etmemeleri en doğru yaklaşım olacaktır.
Miyom ve Gebelik İlişkisi
Miyomlar gebeliği etkiler mi? Evet, bazı durumlarda miyomlar gebelik oluşmasını veya gebeliğin seyrini etkileyebilir, ancak bu her zaman geçerli değildir. Birçok kadın, rahminde küçük miyomlar olmasına rağmen herhangi bir problem yaşamadan hamile kalabilir ve sağlıklı bir gebelik dönemi geçirebilir. Burada önemli olan miyomların konumu, sayısı ve büyüklüğüdür. İşte miyomların gebelikle ilgili olası etkileri:
-
Kısırlık (İnfertilite): Miyomların özellikle rahim iç boşluğunu bozan (submüköz) tipleri, döllenmiş embriyonun rahme tutunmasını engelleyebilir veya erken dönemde düşükle sonuçlanmasına yol açabilir. Büyük intramural miyomlar da rahim yapısını bozarak veya tüplere yakın yerleşerek mekanik engel oluşturabilir. Yapılan çalışmalarda, açıklanamayan kısırlık problemi yaşayan kadınların bir kısmında rahim içinde miyom saptanmış ve miyom alınmasıyla gebelik şansının arttığı görülmüştür. Ancak, rahim duvarının dışına doğru büyüyen subseröz miyomlar genellikle kısırlığa neden olmaz.
-
Düşük Riski: Miyomu olan anne adaylarında özellikle submüköz miyom varlığında düşük yapma riski bir miktar artabilir. Rahim içinde bebeğin büyüdüğü alanı daraltan veya şekil bozukluğuna yol açan miyomlar, embriyonun doğru yerleşememesi veya plasentanın tutunmasında sorunlara yol açabilir. Bu da gebeliğin erken kayıplarına neden olabilir. Araştırmalar, miyomu olan hamilelerin yaklaşık %10-20’sinde düşük görülebildiğini, bu oranın miyomu olmayanlara kıyasla biraz yüksek olduğunu belirtmektedir.
-
Erken Doğum ve Gebelik Komplikasyonları: Gebelik sürecinde hormonal artış nedeniyle miyomlar belirli ölçüde büyüyebilir (özellikle ilk trimesterde). Büyük miyomlar rahimde yer kaplayarak bebeğin pozisyonunu etkileyebilir veya erken doğum tehdidi oluşturabilir. Bebeğin rahim içindeki hareket alanı daralırsa, breech (makat) geliş veya yan duruş gibi anormal duruşlar daha sık görülebilir. Miyomu olan hamilelerde suyun erken gelmesi (erken membran rüptürü) ve erken doğum olasılığı miyomu olmayanlara göre az da olsa artmıştır. Yine de çoğu miyomlu kadın zamanı gelince sorunsuz doğum yapar.
-
Plasenta Problemleri: Rahimde miyom olması, plasenta previa (plasentanın aşağıda yerleşmesi) veya plasenta dekolmanı (plasentanın erken ayrılması) riskini az da olsa yükseltebilir. Bu durumlar takip sırasında ultrasonla izlenir. Özellikle miyom rahim iç zarına yakınsa, plasenta için yeterli sağlıklı yer kalmayabilir ve previa gibi durumlar gelişebilir.
-
Doğum ve Sezaryen: Miyomlar normal doğum yolunu tıkayacak konumdaysa (örneğin rahim ağzına yakın büyük bir miyom), doktor planlı olarak sezaryen doğum önerebilir. Bazen de miyomlar nedeniyle rahim yeterince kasılamaz ve doğum eylemi ilerlemez, bu durumda acil sezaryene geçilebilir. Sezaryen sırasında eğer mümkün ve gerekliyse, doktor uygun gördüğünde miyomları da alabilir ancak genelde gebelikte kan akımı arttığı için miyomları hamilelik sırasında almaktan kaçınma eğilimi vardır (ciddi kanama riski nedeniyle). Ancak doğumdan birkaç ay sonra, rahim toparlandıktan sonra miyom ameliyatı planlanabilir.
-
Gebelikte Miyom Ağrısı: Gebelikte miyomlar büyüyebileceği gibi bazen büyüyen miyomlar kan akımının yetersiz kalmasıyla kırmızı dejenerasyon denilen bir olaya uğrar. Bu durum miyomda akut inflamasyona ve ağrıya yol açar. Hamile bir kadında miyoma bağlı şiddetli kasık ağrısı ortaya çıkarsa, yatak istirahati, ağrı kesiciler ve gerekirse hastanede gözlem ile genellikle kontrol altına alınır. Bu tür ağrılar genellikle geçicidir ve bebek üzerine doğrudan zararlı etkisi yoktur, fakat annenin konforunu bozar.
Özetle, miyomu olan kadınlar da başarılı gebelikler yaşayabilirler. Miyom varlığı her zaman gebelik engeli değildir. Eğer bir kadının miyomu varsa ve hamile kalmayı planlıyorsa, öncesinde kadın doğum uzmanıyla görüşüp miyomların durumu değerlendirilmelidir. Doktor gerekli görürse gebelik öncesi miyomların çıkarılmasını önerebilir (özellikle submüköz miyomlar için). Miyomların çıkarılması (miyomektomi) sonrası genellikle 6 ay – 1 yıl içinde gebelik planlanabilir, rahmin iyileşme süresi göz önünde bulundurulur. Hamilelik sırasında miyom saptanırsa da, çoğu durumda sadece izlem yeterlidir ve herhangi bir girişim yapılmaz. Doğum sonrası miyomlar genellikle eski hallerine döner veya bir miktar küçülür.
Miyom Olanlar Nelere Dikkat Etmeli?
Miyom tanısı almış birçok kadın, yaşam tarzında veya günlük alışkanlıklarında yapabileceği değişikliklerle miyomların büyümesini kontrol etmeye çalışır ya da belirtileri hafifletmek ister. Miyomu olanlar nelere dikkat etmeli? İşte dikkat edilebilecek bazı noktalar:
- Düzenli Doktor Kontrolü: En önemli nokta, doktorunuzun önerdiği takip takvimine uymaktır. Belirti vermeyen miyomlar için bile genellikle yılda bir kontrol ultrasonu önerilir. Eğer belirti varsa veya miyom büyükse, kontrol sıklığı 6 ayda bire inebilir. Bu kontrollerde miyomların büyüme hızı değerlendirilir. Planlanan kontrollere zamanında gitmek, olası bir değişikliği erken fark etme şansı verir.
- Belirtilerin İzlenmesi: Adet düzeninizde bir değişiklik, kanama miktarında artış, kansızlık belirtileri (yorgunluk, solukluk) veya karın/kasık ağrısında artış fark ederseniz, bunu not edin ve doktorunuzla paylaşın. Ağrıların artması, kanamanın şiddetlenmesi miyomların büyüdüğüne dair işaret olabilir. Böyle bir durumda kontrol zamanınızı beklemeden doktorunuza başvurmanız uygun olur.
- Beslenme ve Egzersiz: Sağlıklı ve dengeli beslenmek genel üreme sağlığı için faydalıdır. Obezite, miyom büyümesini hızlandırabilen bir faktör olduğundan, kilo kontrolü önemlidir. Diyetinizde sebze ve meyve oranını artırmak, kırmızı eti ölçülü tüketmek önerilir. Özellikle lifli gıdalar tüketmek kabızlık sorununu azaltarak miyomların bağırsaklara baskısına bağlı şikâyetleri hafifletebilir. Düzenli egzersiz, hormon dengesi ve kilo kontrolü için yararlıdır. Haftada en az 3-4 gün orta tempolu egzersiz yapmak (yürüyüş, yüzme, yoga gibi) tavsiye edilir. Stresten uzak durmak, uyku düzenine dikkat etmek de hormonal dengeyi olumlu etkileyebilir.
- Demir Takviyesi: Eğer yoğun adet kanamalarınız nedeniyle kansızlık yaşadıysanız, doktorunuzun önerisiyle demir takviyeleri kullanmanız gerekebilir. Diyetle de demir almak için kırmızı et, yeşil yapraklı sebzeler, kuru meyveler, pekmez gibi gıdaları tüketebilirsiniz. Unutmayın ki anemi, çarpıntıdan saç dökülmesine dek pek çok soruna yol açabilir; bu nedenle miyom kaynaklı kanamalarda demir depolarınızı güçlü tutmalısınız.
- Ağrı ve Adet Düzenine Dikkat: Miyomlarınız varsa ve adet sancılarınız fazlaysa, sıcak uygulamalar (karın bölgesine sıcak su torbası) veya bitki çayları (rezene, papatya gibi kas gevşetici etkisi olanlar) bir miktar rahatlama sağlayabilir. Ancak aşırı ağrıyı hafife almayın; günlük aktivitelerinizi kısıtlayacak boyuttaysa tıbbi yardım alın. Adet düzensizliklerinizi bir takvim veya uygulama ile takip etmek, normal dışı bir durum olup olmadığını anlamanıza yardımcı olur.
- Gebelik Planı: Miyomu olan bir kadın çocuk sahibi olmayı düşünüyorsa, planlamadan önce doktor kontrolünden geçmelidir. Doktor, miyomların gebelik üzerindeki potansiyel etkisini değerlendirecek ve gerekirse gebelikten önce müdahale edebilecektir. Eğer miyomlarla beraber hamile kalındıysa, kadın doğum uzmanı gebelik takibini bu durumu göz önüne alarak biraz daha yakın yapacaktır. Özel bir diyet veya aktivite kısıtlaması genelde gerekmez, ancak ağır kaldırmamak ve aşırı efordan kaçınmak gibi genel önerilere uyulmalıdır.
- Hormonal İlaçlar: Menopoz sonrası dönemde hormon replasman tedavisi (HRT) almayı planlayan miyomlu hastalar, bunu doktorla ayrıntılı konuşmalıdır. HRT alındığında miyomlarda büyüme olabileceği için, doktorunuz size risk-fayda dengesini anlatarak belki de alternatif tedaviler önerebilir. Aynı şekilde, doğum kontrol hapı kullanımı planlayan miyomlu genç kadınlar da doktor tavsiyesi ile hareket etmelidir (çoğu durumda düşük doz doğum kontrol hapları miyom büyümesini belirgin etkilemez, hatta kanamaları düzenlediği için faydalı olabilir).
- Bitkisel ve Alternatif Yaklaşımlar: Halk arasında miyomların doğal tedavi yöntemleri konusunda çeşitli öneriler dolaşmaktadır (ısırgan otu, aslanpençesi çayı, bazı kürler vb.). Bu gibi alternatiflerin bilimsel etkinliği kanıtlanmamıştır. Her ne kadar bazı bitkisel ürünler östrojen dengesine etki ederek teorik olarak yarar sağlayabilir diye düşünülse de, bu konuda kesin sonuçlar yoktur. Eğer bitkisel takviyeler kullanmak isterseniz mutlaka doktorunuza danışın. Bazı bitkisel ürünlerin yüksek dozda alımı karaciğer veya böbreğe zarar verebilir, ya da kullandığınız ilaçlarla etkileşime girebilir.
Miyomların Doğal Tedavi Yöntemleri Var mıdır?
Geleneksel tıp dışında miyom doğal tedavi yöntemleri de merak edilen bir konudur. “Doğal tedavi” denince genellikle bitkisel kürler, beslenme değişiklikleri ve yaşam tarzı önlemleri anlaşılır. Yukarıda sağlıklı yaşam tarzı ile ilgili dikkat edilmesi gerekenleri belirttik. Burada özellikle belirtilen bazı doğal/bitkisel yaklaşımlara değinelim:
- Bitkisel Kürler ve Çaylar: Halk arasında rahim miyomlarına iyi geldiği söylenen birkaç bitki vardır. Örneğin ısırgan otu, civanperçemi, aslanpençesi, çoban çantası gibi bitkilerden yapılan çayların hormonal dengelenmeyi sağlayarak miyom büyümesini yavaşlatabileceği iddia edilir. Hayıt otu (Vitex agnus-castus) da hormonları düzenleyici etkisiyle adet döngüsünü düzene sokabilir. Bu bitkilerin bazıları rahim kaslarını gevşetip kanamayı azaltıcı etkiler gösterebilir. Ancak hiçbirinin miyomları küçülttüğüne dair güvenilir bilimsel kanıtlar mevcut değildir. Bu tür çaylar bazı kadınlarda semptomları hafifletebilir ama herkes için geçerli olmayabilir.
- Beslenme ve Takviyeler: Doğal tedavi yaklaşımları içinde D vitamini son dönemde dikkat çekmektedir. Bazı araştırmalarda D vitamini eksikliği olan kadınlarda miyom gelişiminin daha sık olduğu gözlemlenmiştir ve D vitamini takviyesinin miyom hücrelerinin büyümesini laboratuvar ortamında yavaşlattığına dair veriler vardır. Güneş ışığından yeterli faydalanma ve gerektiğinde D vitamini desteği almak, genel sağlık için de yararlıdır. Yeşil çay ekstresi (EGCG) üzerine yapılan küçük çaplı bazı çalışmalarda, yüksek doz yeşil çay ekstresi alan kadınlarda miyom boyutlarında bir miktar küçülme görüldüğü rapor edilmiştir. Bunun, yeşil çayın antioksidan ve anti-östrojenik etkileriyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Yine de bu tip desteklerin standart tedaviye girmiş yöntemler olmadığını ve doktor kontrolünde düşünülmesi gerektiğini vurgulamak gerekir.
- Stresi Azaltma: Kronik stres, vücutta hormonal dengenin bozulmasına katkıda bulunabilir. Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri gibi yöntemlerle stres yönetimi sağlamak, dolaylı da olsa üreme sağlığınızı olumlu etkileyebilir. Bu da doğal bir yaklaşımın parçası olarak değerlendirilebilir.
- Akupunktur: Bazı hastalar akupunkturun miyomlara iyi gelip gelmeyeceğini merak eder. Akupunktur, kan akışını ve enerji dengesini düzenlemeye yönelik bir yöntemdir; miyomları yok etmesi beklenmez ancak bazı hastalarda ağrı gibi semptomları azaltmada destekleyici olabilir.
Uyarı: Doğal veya bitkisel ürünler kullanırken “doğal olduğu için zararsızdır” diye düşünmek yanlıştır. Her bitkinin, vücutta ilaç benzeri etkileri olabilir ve yanlış kullanılırsa zararlı olabilir. Özellikle İbrahim Saraçoğlu gibi bazı kişilerce önerilen bitkisel kürler popüler olsa da, bunlar tıbbi tedavinin yerine geçmemelidir. Doktorunuzun onayı olmadan bilinçsizce bitkisel tedaviye yönelmeyin. En ideali, tıbbi tedaviye ek olarak, zarar vermeyecek destekleyici doğal yöntemleri doktor kontrolünde uygulamaktır. Örneğin demir eksikliğiniz varsa ısırgan otu çayı içmek demir alımınızı artırabilir, bu bir destektir ancak miyomunuzu küçültmez; kanamanız çoksa civanperçemi kısa dönem faydalı olabilir ama bu sırada mutlaka doktor tedavisi de gerekir.
Sık Sorulan Sorular
Miyom ne demek?
Miyom, rahimdeki düz kas dokusundan gelişen iyi huylu tümör demektir. Yani kanser olmayan, çoğunlukla zararsız ama büyüdükçe bazı sorunlara yol açabilen kitlelerdir. Tıp dilinde myoma uteri veya uterin fibroid olarak adlandırılır.
Her miyom ameliyat gerektirir mi?
Hayır. Her miyom için ameliyat gerekmeyebilir. Eğer miyomlar küçükse, sayıca az ise ve herhangi bir belirti yapmıyorsa sadece düzenli takip yeterlidir. Bu süreçte miyomlar yıllarca aynı kalabilir veya büyümez. Ancak miyom ciddi kanamalara, ağrılara sebep oluyorsa veya boyut olarak büyükse, hızlı büyüyorsa; özellikle de çocuk sahibi olmayı engelliyorsa ameliyat düşünülebilir. Karar, hastanın şikâyetleri ve gelecekteki planları dikkate alınarak doktorla birlikte verilir.
Miyomlar kendiliğinden küçülür mü?
Evet, özellikle menopoz sonrası dönemde miyomlar genellikle kendiliğinden küçülür. Bunun nedeni menopozla birlikte östrojen hormonunun düşmesidir. Ayrıca bazı miyomlar zamanla kan akışı azalmasına bağlı olarak kireçlenebilir ve büyümesi durur. Genç yaşlarda miyomların kendiliğinden küçülmesi nadirdir, ancak hızlı büyümeyen miyomlar uzun süre aynı boyutta kalabilir. İlaç tedavileri (örneğin GnRH analogları) geçici olarak miyomları küçültebilir fakat ilacı bırakınca genelde boyutlar geri gelebilir. Doğal yollarla (diyet, takviye) bir miktar etki sağlansa bile bunun oranı kişiden kişiye değişir.
Miyom kansere dönüşür mü?
Neredeyse hiç dönüşmez. Miyomlar iyi huylu kitlelerdir ve kansere dönüşme ihtimali son derece düşüktür (binde birden az). Rahimde kötü huylu tümör gelişecekse bu genelde en baştan ayrı bir tümör olarak (leiomiyosarkom) gelişir. Ancak çok hızlı büyüyen veya menopoz sonrasında büyümeye devam eden miyomlar istisnai olarak şüpheli kabul edilip önlem amaçlı çıkarılır. Patoloji sonucu temiz geldiği sürece endişe etmeye gerek yoktur.
Miyom aldırmak (miyomektomi) hamile kalmayı kolaylaştırır mı?
Eğer miyomlar kadının hamile kalmasına engel olacak bir yerdeyse (örneğin rahim içinde büyük bir miyom varsa) veya düşüklere yol açıyorsa, bunların cerrahi olarak alınması sonrasında gebelik şansı artabilir ve sağlıklı bir gebelik süreci mümkün olabilir. Özellikle submüköz miyomların histeroskopi ile alınması, daha sonraki gebelik oranlarını belirgin şekilde yükseltmektedir. Ancak rahim duvarında ve dışında miyomları olan, fakat kısırlık sorunu yaşamayan bir kadında sırf gelecekte kolay hamile kalsın diye miyom ameliyatı yapmak her zaman gerekli değildir. Bu karar bireysel olarak verilir. Miyom ameliyatı sonrası yaklaşık 6 ay kadar rahimin iyileşmesi beklenir, sonra gebelik planlanabilir.
Miyom tekrarlama riski var mıdır?
Evet, miyomlar alınsa bile yeniden oluşabilir. Özellikle genç yaşta miyom ameliyatı olan kadınların ileriki yıllarda rahminde yeni miyomlar gelişme olasılığı vardır. Bu, ilk ameliyatta miyomların eksik alınmasından ziyade, o kişinin miyom oluşturmaya yatkın olmasından kaynaklanır. Yeni miyom oluşumu kişinin hormonlarına ve genetik yapısına bağlıdır. Ameliyat sonrası düzenli kontrollere devam etmek bu yüzden önemlidir. Menopoza girince yeni miyom oluşmaz ve var olanlar da küçülür, dolayısıyla tekrar riski ortadan kalkar.
Miyom ve polip aynı şey mi?
Hayır, miyom ve rahim polipleri farklı şeylerdir. Miyom rahim kas tabakasından gelişen bir kas ve bağ dokusu tümörüdür. Polip ise rahim iç tabakasından (endometriumdan) gelişen genellikle küçük ve yumuşak yapılardır; rahim içi zarın bir çıkıntısı gibidir. Her ikisi de iyi huylu olmakla birlikte, polipler genelde daha küçük olup adet düzensizliği yapabilir, miyomlar ise daha derin dokudan kaynaklandığı için büyüyebilir ve farklı belirtiler verebilir. Tedavi yaklaşımları da farklıdır (polipler histeroskopi ile çıkarılır, miyomlar boyut ve yerine göre farklı yöntemlerle çıkarılır).
Miyom varken menopoz belirtileri değişir mi?
Menopoza girildiğinde östrojen hormonu azaldığı için miyomların büyümesi durur ve genelde küçülme olur. Bu nedenle miyoma bağlı adet kanaması şikâyetleri menopozla birlikte kendiliğinden düzelir (zaten adet görme de biter). Ancak menopoza kadar yoğun kanama yaşamış bir kadında, menopoza girerken vücudun kan rezervleri düşük olabilir, bu da halsizlik gibi yakınmaları bir süre daha sürdürebilir. Menopoz sonrası miyom küçüldüğünden, karın ağrısı veya bası semptomları da hafifler. Kısacası menopoz, miyomların doğal tedavisi gibidir. Fakat menopozda hormon tedavisi alınırsa miyomlar küçülmeyebilir, hatta bir miktar büyüyebilir.
Sonuç
Miyomlar, kadınlarda sık görülen iyi huylu rahim tümörleridir. Çoğu zaman ciddi sağlık sorunlarına yol açmazlar ancak bazı kadınlar için yaşam kalitesini etkileyen kanama, ağrı, kısırlık gibi problemlere neden olabilirler. Miyom nedir, belirtileri nelerdir, miyom neden olur, nasıl teşhis edilir ve tedavi edilir gibi soruların cevaplarını ayrıntılı şekilde ele aldık. Unutulmamalıdır ki her kadının durumu farklıdır; bu nedenle miyom tanısı konduğunda en doğru yönetim planı, konunun uzmanı bir doktorun takibiyle, hastaya özel olarak belirlenmelidir.
Miyomların kansere dönüşme ihtimalinin çok düşük olduğu, ancak düzenli kontrol ve gerekirse tedavi ile yönetilmesi gereken bir durum olduğu vurgulanmalıdır. Miyom tedavisinde modern tıp birden çok seçenek sunmaktadır: İlaçlar, ameliyatlar ve yeni girişimsel yöntemlerle hemen her durumda hastalar için bir çare bulunmaktadır. Bilimsel gelişmeleri takip eden ve tecrübeli bir hekim eşliğinde, miyomu olan hastaların sağlıklı bir yaşam sürmesi ve gerekirse sağlıklı gebelikler yaşayabilmesi mümkündür.
Eğer sizde miyom tespit edildiyse paniğe kapılmadan, burada anlatılan bilgileri aklınızda tutarak doktorunuzla görüşün. Kendi durumunuzu iyi anlayıp sorular sormanız, tedavi kararlarında aktif rol almanız önemlidir.