Baş ve boyun kanserleri birbirine çok yakın organları ifade etmekle birlikte, gerek tıbbi yönetimi, gerek radyoterapi tedavisi, gerekse radyolojik değerlendirmesiyle şaşırtıcı derecede farklılıklar gösterir. Örneğin yüzdeki boşlukları ifade eden paranazal sinüs tümörleri diğer baş-boyun tümörlerinden tamamen farklıdır. Bununla birlikte dilin ön bölgesi ve dil kökü tümörlerinin seyri ve tedavisi birbirinden farklıdır. Gırtlak kanseri de, baş-boyun kanserleri içinde değerlendirilmekle birlikte, tümörün, gırtlak içinde yerleştiği bölgeye göre tedavileri farklıdır. Bu örnekler, dudak ve yumuşak damak bölgelerinin kanserleri ile çoğaltılabilir. Bu hastalıklar, birbirleri ile komşu ve yakın ilişki içinde gözüken kanserdir ki, neredeyse hepsi farklı davranış özellikleri göstermekte ve bunun doğal bir sonucu olarak farklı tedavi yaklaşımları gerektirmektedir.

Her ne kadar sınırlı sayıda tedavi seçeneği varmış gibi gözükse de cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ya da akıllı ilaç tedavisinin zamanlaması ve kombinasyonları, hastaların yaşamlarının kurtulmasında son derece önemlidir. Doğru sıra ile verilen doğru tedavi kombinasyonları yaşam kurtarıcı olabilmektedir.

Bu, birbirine çok yakın yerleşimli olan baş-boyun bölgesi kanserlerinin tedavisi her hekim tarafından kolaylıkla uygulanacak gibi gözükse de gerek radyolojik incelemesi, gerek tıbbi tedavi kararı, gerekse cerrahisi ciddi deneyim gerektirir. Biz de bugün sizlere şaşırtıcı sonuçları olan bir çalışmayı sunacağız.

Baş-boyun kanserli hastalarda, hastalık yaygınlığını gösteren filmlerinin yani radyolojik görüntülemenin, baş-boyun kanserleri konusunda uzman bir radyolog (nöroradyolog) tarafından değerlendirilmesi ile genel bir radyolog tarafından değerlendirilmesi arasındaki farklılıklar “Journal of Otolaryngology - Head & Neck Surgery”de yayımlanan çalışmada gösterilmiştir.

Yapılan araştırmada başka bir sağlık kuruluşunda yapılan baş-boyun görüntüleme çalışmalarına, bu alanda uzman radyolog tarafından verilen ikinci görüşün, kanser evrelemesinde ve hastanın yönetilmesindeki etkileri belirlenmiştir.

Çalışma kapsamında baş-boyun kanserli 94 hastanın orijinal ve ikinci görüş raporları incelenmiştir. Evreleme ve tavsiye edilen hasta yönetimindeki fark oranları hesaplanmıştır.

Baş-boyun kanserleri alanında uzman radyolog tarafından verilen ikinci görüş, hastaların %56’sında (94 vakada 53) kanser evrelemesini değiştirmiştir. Ayrıca baş boyun kanserli hastaların %38’inde (94 vakada 36) tavsiye edilen hasta tedavisi değişmiştir. Altın standart olan ameliyat sonrası patolojik evreleme ile kıyaslandığında, ikinci görüşün %93 (30 vakada 28) oranında doğru olduğu görülmüştür.

Çalışmanın sonuçlarından da anlaşılacağı üzere kanser görüntülemesinin değerlendirilmesi son derece yetkin bir ekip işidir. Eğer bu değerlendirme doğru ellerde yapılmaz ise daha ilk başından itibaren, yani kanserin dağılımını ifade eden radyolojik görüntülemede, ciddi hatalarla karşılaşılabilmektedir. İyi bir görüntüleme yapılmaksızın, kanserin iyi bir tıbbi tedavisi yapılamaz. Bu nedenle diğer kanserlerde olduğu gibi baş-boyun kanserleri de alanında yetkin radyologlar tarafından değerlendirilmelidir. Ayrıca mutlaka bu alana gönül vermiş tıbbi onkologlar tüm tedavi sürecini cerrah, radyasyon onkoloğu, diyetisyen, patolog ve radyolog gibi bu konuda yetkin kişilerden oluşan multidispliner bir ekiple planlamalıdır.