Kan tahlili ile biyopsi anlamına gelen “sıvı-likit biyopsi” alanında ilerlemeler son hız devam ediyor. Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri hastaları ile yapılan bir çalışmada, sıvı biyopsi sayesinde, eğer kanser tekrarlayacaksa, bunu aylar öncesinde öngörüp erken teşhis etmek mümkün gözüküyor. Başka bir çalışmada, hormon tedavisine direnç gelişen prostat kanseri hastalarına yapılan sıvı biyopsi sayesinde hastalığın kemoterapiye nasıl tepki vereceği önceden tahmin edilebilir.

Sıvı-likit biyopsi ile ilgili daha önceki yazılarımızdan hatırlayacağınız üzere, sıvı biyopsi az miktarda kan örneğinden faydalanarak kanser ile bağlantılı proteinler ve diğer moleküllerin analiz edilmesidir. Sıvı biyopsiler, kanda dolaşan tümör hücreleri ve kanda dolaşan tümör hücrelerine ait protein, yağ gibi molekülleri içermektedir. Sıvı biyopsiler sayesinde kanserin ilerlemesi, kökeni ve kansere neden olan genetik bozuklukları anlayabilmek mümkündür. Son zamanlarda sıvı biyopsilerinin kanserde “nüksün (hastalık tekrarı)” tahmin edilmesindeki rolü sıklıkla incelenmekteydi.

Konuyla İlgili Çalışmalarda;

  1. Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri hastası olan 96 bireyden alınan kan örnekleriyle yapılan çalışmada, kan örneklerinde bulunan ctDNA (kanda dolaşan tümör DNA’sı) genetik analize tabi tutulmuştur. Bu testlerin amacı değişken genlerin tespit edilmesidir. Araştırma sonuçlarına göre ortalama 4 ay öncesine kadar hastalık tekrarı tespit edilmiştir. Hastalık tekrarının saptanabildiği en erken süre ise 11 ay öncesi olmuştur.
  2. Başka bir araştırmada ise, 265 hormona (kastrasyona) dirençli prostat kanseri hastasından kan örnekleri alınmıştır. Bu örnekler hastalardan enzalutamid veya abirateron (prostat kanserine özel kemoterapi ilaçları) tedavisi uygulanmadan önce alındı. Bu örneklerden elde edilen kanda dolaşan tümör DNA’larında prostat kanserinde önemli bir molekül Androjen Reseptörü (AR) geninin kopya sayısına bakılmıştır.

Çalışmada enzalutamid veya abirateron başlanmadan önce, dosetaksel (metastatik prostat kanserinde kullanılan bir kemoterapi ilacı) kullanmamış ve AR gen kopyası fazlası olan hastaların genel yaşam süreleri oranları incelenmiştir. AR gen kopyası sayısı fazla olan bireylerin AR geni normal olan bireylere kıyasla yaklaşık 4 kat daha fazla yaşam kaybı riski taşıdığı belirlenmiştir. Aynı bireylerin tedavi sonrası ilerlemesiz (progresyonsuz) yaşam sürelerine bakıldığında, AR gen kopyası fazlası olan bireylerin hastalıklarının ilerleme riskinin 2 kat daha fazla olduğu görüldü. Daha önce dosetaksel tedavisi görmüş bireylerde her iki oran için de sonuçlar hemen hemen aynıydı. Bir başka deyişle Androjen gen kopyasının fazla olması hastalığın gidişatının kötüleşmesine neden olmuştur.

Peki Bu Çalışmalar Klinik Açıdan Ne İfade Ediyor?

  • Sıvı biyopsileri tümör DNA’larını içerdiği için, tümör hakkında detaylı genetik bilgiler verebilmektedir. Bu sayede tedavinin etkinliği tümör DNA analizleriyle takip edilebilir.
  • Sıvı biyopsileri ile kanserde nüksün erken dönemde tespit edilmesi, etkili bir tedavi yönetimi sunabilir.

Önemle vurgulamak gerekir ki kanda dolaşan tümör hücrelerinin, kanser de erken teşhisde kullanılmasına yönelik çalışmalar halen sürmektedir. Şu an için kanda dolaşan tümör hücreleri veya kanda dolaşan tümör DNA’larının kanserde erken teşhisde klinik olarak kullanımı mümkün değildir.