
Akdeniz Diyetinin, Obeziteye Bağlı Kanserlerin Riskini Azalttığı Bulundu
Obeziteye Bağlı Kanserlere Karşı Lezzetli Bir Kalkan
Sağlıklı ve lezzetli yemeklerin buluştuğu Akdeniz diyeti, yıllardır kalp dostu ve kilo vermeye yardımcı bir beslenme modeli olarak övgü topluyor. Zeytinyağı, taze sebze-meyve ve tam tahılların başrolde olduğu bu diyet, pek çok kez “en sağlıklı diyet” unvanını kazanarak obeziteyi azaltmada altın standart kabul edildi. Peki, bu diyetin faydaları sadece tartıda görülen eksilen kilolardan mı ibaret? Yeni bir çalışma, Akdeniz diyetinin obeziteyle ilişkili kanser riskini de azaltabileceğini üstelik bunu sadece kilo kontrolü sayesinde değil, beklenmedik biçimde başka yollarla da başarabileceğini ortaya koyuyor. Bu yazımızda, Akdeniz diyetinin sağlık açısından önemini, son araştırmanın detaylarını ve bulgularını, olası etki mekanizmalarını ve günlük hayatınıza nasıl uyarlayabileceğinizi ele alıyoruz.
Akdeniz Diyetinin Önemi ve Sağlığa Faydaları
Akdeniz diyeti denince akla rengârenk sebzeler, meyveler, zeytinyağlı salatalar, tam tahıllar, baklagiller ve deniz ürünleriyle dolu tabaklar gelir. Gerçekten de bu diyet, bitki temelli besinleri merkeze alır; her öğünde bol miktarda sebze, meyve, tam tahıl, kurubaklagil ve sağlıklı yağ kaynağı olan zeytinyağı bulunur. Kırmızı et ise nadiren ve az miktarlarda tüketilir, onun yerine balık ve tavuk gibi yağsız proteinler ile kuru yemişler tercih edilir. Bu zengin içerik sayesinde Akdeniz diyeti; lif, vitamin, mineral ve antioksidanlar bakımından son derece güçlüdür.
Obezite, çağımızın en büyük sağlık sorunlarından biri olup kanser, diyabet ve kalp hastalığı gibi kronik hastalıklara zemin hazırlar. Akdeniz diyeti ise kilo kontrolüne yardımcı olmasıyla obeziteyle mücadelede doğal bir araçtır. Daha da önemlisi, bilimsel araştırmalar bu diyetin bazı kanser türlerinin görülme riskini azalttığına işaret ediyor. Örneğin prostat, rahim ağzı (serviks) ve kalın bağırsak (kolorektal) kanserlerinin Akdeniz usulü beslenen kişilerde daha seyrek görüldüğüne dair bulgular mevcut. Hatta bir çalışmada, kadınların bu diyetle beslenmesi durumunda herhangi bir kanserden ölme risklerinin %17 daha düşük olduğu rapor edilmiştir. Bu veriler, Akdeniz mutfağının sadece damak zevkine değil, uzun vadede yaşam kalitesine de katkı sağladığını gösteriyor.
Yeni Araştırma: EPIC Çalışmasının Detayları
25 Şubat 2025 tarihinde JAMA Network Open dergisinde yayımlanan, Inmaculada Aguilera-Buenosvinos liderliğindeki kapsamlı bir çalışma Akdeniz diyetinin obeziteye bağlı kanser riski üzerindeki etkisini inceledi. Araştırma verileri, European Prospective Investigation into Cancer and Nutrition (EPIC) adlı, 10 Avrupa ülkesinde 23 merkezde yürütülen uzun vadeli bir çalışmadan geliyor. EPIC çalışmasına 1992-2000 yılları arasında yaşları 35-70 arasında değişen yüz binlerce kişi dahil edildi. Yeni analize, başlangıçta kanser öyküsü olanlar, eksik veri veya aşırı enerji alımı bildirenler elendikten sonra toplam 450.111 katılımcı dahil edildi. Bu devasa grup, ortalama 14.9 yıl boyunca takip edildi ve bu süre zarfında hangi katılımcıların obeziteyle ilişkili kanser geliştirdiği kaydedildi. Obeziteyle ilişkili kanserler ifadesi, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın (IARC) kriterlerine göre obezite ile bağlantılı olduğu bilinen kanser türlerini (örneğin kolon, rektum, karaciğer, böbrek, pankreas, rahim gibi) kapsıyor.
Katılımcıların beslenme alışkanlıkları, ülkeler bazında doğrulanmış anketlerle değerlendirildi ve her bireye 0’dan 9’a kadar bir Akdeniz Diyeti Uyum Skoru (MedDiet skoru) verildi. Bu skorlara göre kişiler üç gruba ayrıldı: düşük uyum (0-3 puan), orta uyum (4-6 puan) ve yüksek uyum (7-9 puan). Araştırmacılar, sonuçları etkileyebilecek sigara, fiziksel aktivite, eğitim, alkol kullanımı, boy, kalori alımı ve diyabet varlığı gibi faktörleri istatistiksel olarak kontrol ettiler. Ayrıca, Akdeniz diyetinin olası etkisinin vücut kitle indeksi (BMI) veya bel-kalça oranı gibi yağlanma ölçütleri aracılığıyla mı gerçekleştiğini anlamak için aracı analizler yaptılar.
Araştırma Bulguları: Sayılarla Kanser Riski ve Öne Çıkan Sonuçlar
Yaklaşık 15 yıllık takip süresinde, katılımcıların %4.9’unda obeziteyle ilişkili bir kanser gelişti. Ancak beslenmesini Akdeniz diyetine en çok yaklaştıranlar (yüksek uyum grubu), en az uyanlara (düşük uyum grubu) kıyasla anlamlı derecede daha düşük risk taşıyordu. Yüksek uyum grubunun kanser geliştirme riski, düşük uyum grubuna göre yaklaşık %6 daha az olarak bulundu (risk oranı, HR=0.94). Bu oran ilk bakışta mütevazı görünse de, bireysel düzeydeki küçük bir risk azalmasının toplum genelinde binlerce kanser vakasının önlenmesi anlamına gelebileceğini unutmamak gerekir. Nitekim çalışmayı yürüten araştırmacılar, Akdeniz diyetinin düşük maliyetli ve ulaşılabilir bir koruyucu strateji olarak yaygınlaştırılmasının toplum sağlığına ciddi katkı sağlayabileceğini vurguluyor.
Orta düzeyde dahi olsa Akdeniz tipi beslenenlerde de kanser riski azalması yönünde bir trend görüldü, ancak bu grup için istatistiksel anlamlılık sınırda kaldı. Yani Akdeniz diyetine ne kadar sadık kalınırsa, koruyucu etki o denli belirginleşiyor demek mümkün. Araştırmada ayrıca arada bir diyetten çıkıp “kaçamak” yapmanın genel faydayı büyük ölçüde baltalamadığını, ancak tabii ki tam uyum gösterenlerin en güçlü korumayı elde ettiğini belirtmekte fayda var. Başka bir deyişle, sıkı bir Akdeniz diyeti uygulayıp arada bir pizza veya tatlı kaçamağı yapmak, tüm kazanımları silip atmıyor – yeter ki genel beslenme düzeni büyük oranda rayında olsun.
Hangi kanser türlerinde daha belirgin düşüş var? Çalışmada incelenen obeziteyle ilişkili kanserler arasında, özellikle bazı türlerde Akdeniz diyetine bağlı çarpıcı risk azalmaları dikkat çekti:
- Karaciğer kanseri: Akdeniz diyetine yüksek düzeyde uyanlarda karaciğer kanseri riski neredeyse yarı yarıya düşüktü (yaklaşık %48 azalma; HR=0.52). Bu, diyetin en dramatik etkilerinden biri olarak öne çıktı.
- Böbrek kanseri: Yüksek uyum grubunda böbrek kanseri riski, düşük gruba göre yaklaşık üçte bir oranında azaldı (%33 azalma; HR=0.67).
- Kolorektal (kalın bağırsak) kanser: Bu yaygın kanser türünde daha mütevazı fakat yine de anlamlı bir düşüş gözlendi (~%8 azalma; HR=0.92).
- Yemek borusu (özofagus) kanseri: Orta düzeyde bile Akdeniz diyeti uygulayanlarda yemek borusu kanseri riski belirgin şekilde daha düşük çıktı (~%34 azalma; HR=0.66). Yani tam uyum şart olmasa da kısmen bu beslenme tarzını benimsemek bile bu kanser türüne karşı fayda sağlamış olabilir.
- Hormon duyarlı kanserler: Meme, rahim (endometrium) gibi kadınlarda hormona duyarlı kanserlerde ise Akdeniz diyetine bağlı belirgin bir risk farkı saptanmadı. Bu bulgu, önceki bazı araştırmaların Akdeniz diyetinin meme kanseri riskini azalttığını öne süren sonuçlarıyla çelişmekte ve bu konuda daha fazla araştırma gerektiğini göstermekte.
Bununla birlikte, çalışmada erkeklerde ve sigara içenlerde Akdeniz diyetinin koruyucu etkisinin daha da güçlü olduğu görüldü. Özellikle sigara içenler zaten daha yüksek bir kanser riskine sahip olduklarından, sağlıklı beslenmenin bu yüksek risk grubunda bile önemli bir fark yaratabildiği belirtiliyor.
Özetle, yeni çalışma Akdeniz diyetinin toplamda küçük ama anlamlı bir fark yaratarak obeziteyle bağlantılı kanser riskini düşürdüğünü ve bunu bazı kanser türlerinde belirgin şekilde ortaya koyduğunu ortaya sermiş durumda.
Akdeniz Diyetinin Koruyucu Etkisi: Nasıl ve Neden?
Bu çalışma, Akdeniz diyetine bağlı kanser riskindeki azalmanın büyük ölçüde kilo kaybından bağımsız gerçekleştiğini göstererek dikkat çekiyor. Yani diyeti uygulayanlar zayıflasalar da zayıflamasalar da benzer oranda koruma gördüler. Çalışmanın baş yazarı Dr. Aguilera-Buenosvinos, “Akdeniz Diyetine uyum, beden kitle indeksi (BMI) veya vücut yağ dağılımından bağımsız olarak daha düşük kanser riski ile ilişkili bulundu” diyerek bu sonucun kendileri için de sürpriz olduğunu belirtiyor. Bu durum, diyetin koruyucu etkilerinin sadece kilo kontrolüyle açıklanamayacağı anlamına geliyor. Araştırmacılar, Akdeniz beslenmesinin kronik iltihabı azaltma, metabolik sağlığı iyileştirme veya bağırsak mikrobiyomundaki yararlı değişimler gibi mekanizmalar yoluyla kanser riskini düşürüyor olabileceğini ileri sürüyor. Gerçekten de diyetin sağladığı faydalar, vücutta yağ birikiminin ötesinde, daha derin biyolojik etkileşimlerle ilişkili olabilir.
Akdeniz diyetinin temel bileşenlerine baktığımızda, bu mekanizmaları destekleyen ipuçları buluyoruz. Lif açısından zengin sebze, meyve, baklagil ve tam tahıllar, bağırsaklarımızdaki yararlı bakterileri besleyerek sağlıklı bir mikrobiyota ortamı oluşturuyor. MD Anderson Kanser Merkezi’nden beslenme uzmanı Lindsey Wohlford, bitki bazlı gıdaların içerdiği yüksek lifin tokluk hissi verdiğini ve bağırsak mikrobiyomunu desteklediğini, ayrıca bitkisel besinlerde bolca bulunan antioksidan ve fitobesinlerin vücuttaki kronik iltihabı azalttığını vurguluyor. İltihabın azalması ve antioksidanların hücre hasarını engellemesi, uzun vadede kanser oluşumuna karşı vücudu koruyan önemli etkenler.
Buna karşın, tipik Batı tarzı beslenmede sıkça yer alan aşırı işlenmiş gıdalar ve rafine şekerler, çeşitli katkı maddeleri ve yüksek şeker/içerik yapısıyla vücutta oksidatif hasara yol açabiliyor. Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi’nden Dr. Neil Iyengar, “Her gün vücudumuza koyduğumuz gıdalar hormonlarımızdan bağışıklığımıza, yağ ve kas dokumuzdan bağırsak bakterilerimize dek neredeyse her fonksiyonu etkileyebilir” diyerek beslenmenin geniş kapsamlı etkisine dikkat çekiyor. Iyengar’a göre, işlenmiş ve sağlıksız gıdaların neden olduğu hasar, bitkisel ağırlıklı, yüksek lifli bir diyetle azaltılabilir veya tersine çevrilebilir. Gerçekten de yeni çalışmada yüksek Akdeniz diyeti skoruna sahip kişiler, aynı zamanda daha az işlenmiş gıda tükettikleri için de avantajlı olabilir. Nitekim bir yorumda, Akdeniz diyetinin getirdiği faydanın bir kısmının, bu diyeti uygulayanların ultra-işlenmiş gıdalardan uzak durmasıyla ilişkili olabileceği belirtiliyor. Bir taşla iki kuş misali, Akdeniz mutfağı hem vücudu zararlı gıdalardan koruyor hem de faydalı besin öğeleriyle adeta bir sağlık kalkanı oluşturuyor.
Diğer Araştırmalar Ne Diyor?
Akdeniz diyeti ve kanser arasındaki ilişki, bilim dünyasında yeni bir konu değil. Yıllar içinde yapılan pek çok çalışma, bu beslenme biçiminin kanser riskini azaltabileceğini öne sürmüştü. Örneğin, 2017 yılında yayımlanan geniş kapsamlı bir sistematik derleme ve meta-analizde, Akdeniz diyetine sıkı sıkıya uyan kişilerde çeşitli kanser türlerinin daha az görüldüğü rapor edildi. Bu analize göre Akdeniz diyeti skoru en yüksek olan gruplarda kolorektal kanser riski ortalama %18, mide kanseri riski %28, karaciğer kanseri riski %42 oranında daha düşüktü. Benzer şekilde, bu diyete bağlılığın kanserden ölüm riskini de yaklaşık %14 oranında azalttığı hesaplandı. Hatta söz konusu çalışmada, kontrollü bir beslenme denemesinde (RCT) Akdeniz tarzı diyete dahil edilen ekstra sızma zeytinyağının, kadınlarda meme kanseri riskini plasebo diyete kıyasla belirgin biçimde düşürdüğü (HR ~0.43) dahi görülmüştür. Her ne kadar tüm çalışmalar aynı düzeyde etki göstermese de (özellikle meme kanseri konusunda bulgular karışık olabiliyor), genel eğilim Akdeniz diyetinin bir dizi kanser türüne karşı koruyucu olabileceği yönündedir. Uzmanlar, bu bulguları umut verici olarak niteliyor ve beslenme alışkanlıklarında yapılacak toplum çapındaki değişimlerin, kanser görülme sıklığında anlamlı azalmalar yaratabileceğine dikkat çekiyor.
Sonuç ve Günlük Hayata Dair Öneriler
Akdeniz diyetinin obeziteyle ilişkili kanser riskini azaltmadaki etkisi, bize önemli bir mesaj veriyor: Ne yediğimiz, uzun vadede sağlığımızı ve hatta kanser riskimizi şekillendirebilir. Bu yeni çalışma, alışkanlıklarımızı değiştirmek için elimizde güçlü bir gerekçe daha olduğunu gösteriyor. Elbette ki hiçbir diyet mucizevi bir kalkan değil; ancak Akdeniz usulü beslenmeyi hayat tarzı haline getirmek, kanser riskini azaltma stratejilerinin önemli bir parçası olabilir. Üstelik bu beslenme tarzı lezzetten ödün vermeyi gerektirmiyor, tam tersine çeşitli ve doyurucu yemeklerle sürdürülebilir bir yaşam şekli sunuyor.
Peki, Akdeniz diyetini günlük yaşamımıza nasıl uyarlayabiliriz? İşte başlayabileceğiniz birkaç pratik adım:
Küçük adımlarla başlayın: Birdenbire tüm beslenmenizi değiştirmek zor olabilir. Bunun yerine eksik olanı tamamlamaya odaklanın. Örneğin kahvaltınıza bir kase meyve ekleyin veya abur cubur yerine ara öğünde bir avuç badem/ceviz atıştırın.
- Her öğüne sebze ekleyin: Öğle yemeğinde bol yeşillikli bir salata tüketin veya sandviçlerinize domates, yeşillik ekleyin. Akşam yemeklerinizde tabağınızın yarısını sebze yemekleri veya salata ile doldurun, dörtte birine tam tahıllı ekmek veya bulgur pilavı gibi tam tahıllar, kalanına ise baklagil ya da balık gibi sağlıklı proteinleri koyun.
- Kırmızı eti azaltın: Haftalık menünüzde kırmızı et yerine en az birkaç gün balık (özellikle somon, sardalya gibi yağlı balıklar) veya tavuk/hindi gibi beyaz et bulundurun. Kırmızı et tükettiğinizde porsiyonları küçük tutup sebzelerle dengeleyin.
- Sağlıklı yağları tercih edin: Yemeklerinizde ana yağ kaynağı olarak zeytinyağı kullanın, tereyağı ve margarin gibi yağları mümkün olduğunca kısıtlayın. Zeytinyağı, tekli doymamış yağ asitleriyle kalp dostu olduğu gibi, iltihap azaltıcı özellikler de taşır.
- Şekeri ve işlenmiş gıdaları kısıtlayın: Şekerli içecekler, beyaz ekmek, hamur işi ve paketli atıştırmalıklar yerine taze meyveler, kuruyemişler veya yoğurt gibi doğal alternatiflere yönelin. Tatlı isteğiniz için taze meyveler harika bir tatlı olabilir.
Unutmayın, önemli olan istikrarlı ve uzun vadeli bir değişimdir. Birkaç hafta Akdeniz diyeti yapıp bırakmak yerine, bu öğünleri alışkanlık haline getirmek gerekiyor. Uzmanlar, “Üç-beş aylık bir diyet yerine, ömür boyu sürdürülebilecek bir yeme düzeni benimsemek kanser riskini azaltmada esastır” diyerek sürekliliğin altını çiziyor.
Sonuç olarak, Akdeniz diyetini hayatımıza entegre etmek, sadece obeziteyi engellemekle kalmayıp olası kanser riskini de düşürmeye yardımcı olan lezzetli ve sağlıklı bir yatırım. Sofranızdan zeytinyağını, sebzeyi, meyveyi eksik etmeyerek hem damak tadınıza hitap edebilir hem de gelecekteki sağlığınıza büyük bir iyilik yapabilirsiniz.
Aguilera-Buenosvinos I, Morales Berstein F, González-Gil EM, et al. Adherence to the Mediterranean Diet and Obesity-Linked Cancer Risk in EPIC. JAMA Netw Open. 2025;8(2):e2461031. doi:10.1001/jamanetworkopen.2024.61031