
İmmünoterapinin meme kanseri tedavisinde şimdiye kadar aldığı en iyi sonuçlar
Kanserli hücreyi direk öldürmek yerine, bağışıklık sistemini kanserli hücreye saldırması için aktifleştiren tedavilere immünoterapi diyoruz. Bağışıklık (immüm) sistemi üzerinden kanseri tedavi etme fikrinin tarihi 130 yıl öncesine dayansa da hayata geçmesi ancak 2011 yılında ipilimumab adlı ilacın, cilt kanseri malign melanom tedavisinde onay alması ile mümkün olmuştur. O tarihten sonra çok özel bir immünoterapi çeşidi olan bu “immün kontrol noktası baskılayıcılar”, akciğer kanseri, böbrek kanseri, mesane kanseri, Hodgkin lenfoma, baş-boyun kanserleri, mesane kanseri ve Merkel hücreli deri kanseri tedavisinde etkili olduklarını göstererek FDA onayı almışlardır. Son olarak immünoterapi, bir çeşit genetik bozukluk olan MSI-yüksek tespit edilen tüm organ kanserlerinin ve kolon kanserinin tedavisi için onay almıştır. Bununla birlikte, "İmmünoterapi meme kanserinde işe yarar mı?" sorusuna, ASCO 2017’de sonuçları sunulan I-SPY 2 çalışmasına kadar anlamlı bir cevap alınamamıştı.
Meme kanseri, hücrelerin biyolojik özelliklerine göre 4 ana alt türe ayrılır. Tedavileri farklı olan bu meme kanseri alt türlerine hormon ve HER2 reseptörlerinin pozitif olup olmamasına göre karar verilir.

İmmünoterapinin meme kanseri tedavisinde etkinliğinin değerlendirildiği bu faz 2 klinik çalışmaya HER2 negatif erken evre meme kanserine sahip 249 hasta alınmıştır. Hastaların 69’una standart kemoterapi ile birlikte pembrolizumab (Keytruda) adlı immünoterapi ilacı uygulanırken, 180’ına standart kemoterapi rejimleri uygulanmıştır. Hastaların 118’i üçlü negatif (triple negative) olarak adlandırılan ve tedavisi zorlu olabilen meme kanseri türüne sahipti.
Meme kanserinde kemoterapi, ameliyat öncesi tümörü küçültme amaçlı (neoadjuvan), ameliyat sonrası hastalığın yineleme riskini azaltma amaçlı (adjuvan) ya da ileri evre (metastatik) hastalıkta yaşam sürelerini veya yaşam kalitesini artırma amaçlı uygulanmaktadır.
Çalışmanın amacı, ameliyat öncesi küçültücü kemoterapinin yanına immünoterapi ilacı pembrolizumabın eklenmesinin, tedavi başarısını artırıp artırmadığı ölçmekti. Bu başarı da küçültücü kemoterapi ile kanserli hücrelerin tamamen öldürülmesini ifade eden patolojik tam yanıt oranları ölçülerek değerlendirilmiştir. Neoadjuvan tedavi ile tam yanıt elde etmek, uzun vadede kanserin tekrarlamayacağının en önemli göstergesidir.
Çalışmanın sonuçları

Yukarıdaki şekilde de görüldüğü üzere, bu HER2 negatif meme kanseri grubunda, standart küçültücü kemoterapi rejimlerine pembrolizumab immünoterapisinin eklenmesi, tam yanıt oranlarını yaklaşık 3 kat artırmış. Bu olumlu sonuçlardan sonra hızlıca 300 hastalık faz-3 klinik çalışmaya başlandı.
İmmünoterapiler, kemoterapilere göre çok daha az yan etki potansiyeline sahip ilaçlar olarak bilinmektedir (bakınız immünoterapi yan etikleri). Bu çalışmanın sonuçları oldukça etkileyici olmakla birlikte, pembrolizumab immünoterapisinin yan etkileri, erken evre meme kanserli hastalarda beklenenden yüksek bulunmuştur. Örneğin kemoterapi artı pembrolizumab alanlarda bulantı %34, sadece kemoterapi alanlarda %18; ishal %49’a %37; el ve ayak uçları sinir hasarı nöropati %13’e %4. Ayrıca bağışıklık sistemi ilişkili endokrin yan etkilerden hipotiroidizm, pembrolizumab alanlarda %8.7 iken diğer grupta %0.6.
Sonuçta I-SPY 2 çalışması, erken evre meme kanserinde immünoterapinin etkili olabileceğini gösteren ilk çalışmadır. Ayrıca immünoterapinin kemoterapi ile kombine edildiğinde daha ciddi yan etkilere yol açabileceğini ve hastaların bu yönden dikkatli takip edilmeleri gerektiğini bizlere göstermiştir. Erken evre meme kanseri tedavisinde immünoterapilerin faz-3 klinik çalışma sonuçlarını sizler için takip ediyor olacağız.
Pembrolizumab plus standard neoadjuvant therapy for high-risk breast cancer (BC): Results from I-SPY 2.
2017 ASCO Annual Meeting. Abstract No: 506