Kanserin neden ve nasıl oluştuğunu anlamak modern tıbbın yaklaşık 200 yılını almıştır. Hala da öğrenmeye devam ediyoruz. Bu süreç sayısız keşif öyküsü barındırmaktadır ve bu keşifler bazı önemli konu başlıkları altında sınıflandırılabilir. Bu yazımızda hem tıbbın hem de onkolojinin önemli iki konu başlığından kısaca bahsedeceğiz: nekroz ve apoptoz.

Nekroz

Patoloji raporlarında sık karşılaşılmaktadır ve çoğu zaman hastalar bu kavramı kanserin kendisi ile karıştırmaktadır. Oysa ki nekroz, hücre ölümünü ifade eden kavramlardan biridir. Hücre zarının bütünlüğünün bozulması ve hücre içeriğinin dışarı sızması sonucu hücrelerin parçalanması ile ilişkili olup; büyük ölçüde enzimlerin ölümcül derecede hasar görmüş hücre üzerindeki yıkıcı etkileri sonucu gerçekleşir. Dışarıya sızan hücre içeriği çoğu zaman, inflamasyon adı verilen, bölgesel bir reaksiyona yol açar. Bu reaksiyonun amacı, ölü hücreleri ortadan kaldırmak ve sonraki onarım sürecini başlatmaktır.

Apoptoz

Bu kavram, patoloji raporlarında görülmemekle birlikte, kanserle yakın ilişkili olduğu için değinmek istedik. Hem normal hücresel süreçlerde hem de kanser gibi bazı patolojik durumlarda, hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA, hücre içindeki proteinlerin yıkımına neden olacak bazı emirler vererek hücreyi ölüme götürebilir. Apoptoza (İngilizcesi "apoptosis"; bazı yerlerde Türkçe'ye "apopitozis" olarak da çevrilmekte) uğrayan hücrelerin zarı sağlam kalır ama hücre ve parçaları, fagosit denilen bağışıklık sistemi hücreleri için çekici bir hedef haline gelmesine yol açacak değişikliklere uğrar. Ölen hücre ve parçaları, hücre içeriğinin dışarıya sızmasına zaman kalmadan, hızla ortadan kaldırıldığından apoptotik hücre ölümü inflamatuvar yanıta neden olmaz. Apoptoz bu bakımlardan, hücre zarı bütünlüğünün bozulduğu, hücrelerin sindirildiği, hücre içeriğinin dışarı sızdığı ve çoğu zaman bir iltihabi reaksiyonun oluştuğu nekrozdan farklıdır.

Patolojik durumlarda apoptoz: Genetik olarak değişikliğe uğramış veya onarılamayacak derecede hasar görmüş hücreler apoptoz yoluyla ortadan kaldırılır ve bu fonksiyon, şiddetli bir iltihabi reaksiyonuna yol açmaksızın yerine getirilir. Böylece, doku hasarını en düşük düzeyde tutulur.

Örneğin DNA hasarı: Güneşin zararlı ultraviyole ışınları, dokularda oksijen azlığı (hipoksi), sigara gibi karsinojenler, DNA'ya doğrudan doğruya veya serbest radikal üretimi üzerinden hasar verebilir. Onarım mekanizmaları hasarla başa çıkamazsa hücre, apoptozu başlatan mekanizmalarını harekete geçirir. Bu gibi durumlarda hücrenin yok edilmesi, hasarlı DNA'nın kanseri tetikleyecek mutasyonları oluşturması riskinden daha iyi bir seçenek olabilir. Hücreye zarar veren bu etkiler hafifse apoptoza neden olabilir, ancak aynı etkenlerin çok daha yüksek dozları, hücrenin nekroz sonucu ölmesiyle ya da kanserleşmesi ile sonuçlanabilir.

Apoptoz programlı hücre ölümü

Apoptoz, istenmeyen ve onarılması olanaksız hale gelen hücrelerin, en az iltihabi reaksiyonla ortadan kaldırılmasıdır. Belirli bir düzen altında gelişir ve "programlı hücre ölümü" olarak da bilinir.

Ayrıca birçok kanser tedavi yönteminin (radyoterapi, hipertermi gibi) ve kemoterapi ilacının amaçlarından biri kanser hücrelerinde apoptoz başlatmaktır.

Patoloji raporlarında adını sık duyduğumuz diğer kavramlar olan displazi, metaplazi, atrofi, hiperplazi ve hipertrofi hakkında bu linkten bilgi edinebilirsiniz.