Geçtiğimiz ay İngiliz Tıp Dergisinde yayınlanan kapsamlı ve güvenilir bir araştırmada; daha önce en az bir defa tedavi almış ve fayda görmemiş olan kronik lenfositer lösemili (KLL) hastalarda ibrutinib ile ofatumumab’ın etkisi karşılaştırılmış ve sonuçta gerek tedaviye yanıt gerekse sağ kalım oranları yönünden ibrutinib’in daha avantajlı olduğu görülmüştür.

Kronik lenfositer lösemi (KLL), vücudumuzun savunma hücreleri akyuvarların bir alt tipi olan lenfositlerden kaynaklanan kan ve kemik iliği kanseri türüdür ve en sık görülen kronik lösemi tipidir. Küçük lenfositik lenfoma da (SLL) lenfositlerden köken alan KLL ile çok benzer bir kanser türüdür. Aralarındaki tek fark SLL’de kan tutulumu fazla yoktur. Yani dolaşımda büyük miktarda tümör hücresi yoksa küçük lenfositik Lenfoma (SLL), varsa kronik lenfositer lösemi (KLL) olarak adlandırılmaktadır. Bu yüzden, bu iki tür hemen hemen aynı gibi kabul edilir ve tedavi stratejileri de aynı olmaktadır. Bu hastalıkların tedavisinde; bekleyip izlemek, kemoterapi, radyoterapi, cerrahi tedavi (dalağın alınması gibi), kök hücre nakli (ilik nakli), gibi seçenekler mevcuttur. Ancak, tedavisi oldukça zor bir hastalık olması ve özellikle tekrarlamış veya dirençli KLL/SLL hastalarında çoğu zaman kesin tedavinin sağlanamaması nedeniyle alternatif tedavi yöntemleri üzerinde çalışılmaktadır. Son dönemlerde bu yöntemlerden üzerinde en çok durulanı, özellikle monoklonal antikor tedavisi adı verilen hedefe yönelik bazı tedavilerdir. Bu ilaçlar, normal hücrelere zarar vermeksizin lösemi hücrelerine bağlanarak onları yok etmek için planlanmışlardır. 2009 yılında onaylanan Ofatumumab da bunlardan biridir.

İbrutinib ise; günde bir kez ağızdan alınan bir kapsül olup, lenf kanserinin çoğalmasını ve yayılmasını kontrol eden bir proteini bloke ederek etki gösteren hedefe yönelik bir tedavi ajanıdır. İbrutinib yeni keşfedilmiş bir ilaç değildir. Lenfomaların % 80-85’inin kaynağı olan B lenfositlerin sinyal ileti yolaklarındaki bir proteini (Bruton thyrosine kinase) bloke etmektedir. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi)’nın, İbrutinib onayını ilk olarak Kasım 2013’te sadece Mantle Hücreli Lenfoma adını verdiğimiz lenfoma türü için vermiş olmasına karşın, diğer lenfoma türlerindeki onayların da bunu takip edeceği beklenmektedir. Nitekim, Şubat 2014’te KLL/SLL için de bu onayın gelmesi söz konusu beklentiyi haklı çıkarmıştır. Bu andan sonra İbrutinib’in mevcut tedavilerle kıyaslanmasına yönelik çalışmalar başlamıştır. İşte bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde yayınlanan, İbrutinib ile Ofatumumab’ın karşılaştırıldığı çalışmadır.

Bu çalışmada; tekrarlamış veya dirençli KLL/SLL hastalığa sahip, daha önce en az bir defa tedavi almış ve fayda görmemiş olan 391 hasta 2 gruba ayrılmış ve gruplardan birine günlük düzenli olarak ibrutinib verilirken diğerine ofatumumab verilmiş ve gruplar yaklaşık 10 ay takip edilmiştir. Sonuçlar analiz edildiğinde; İbrutinib verilen grupta 12 ayda sağ kalım oranı %90 olarak belirlenirken, bu oran ofatumumab grubunda %81 olmuştur. Ayrıca, tedaviye yanıt oranları da ibrutinib grubunda ciddi derecede daha yüksek bulunmuştur. (ibrutinib grubunda %42, ofatumumab grubunda %4) Bunun yanı sıra, yan etkiler yönünden de ciddi farklar görülmemiştir.

Sonuç olarak, ibrutinib daha önce en az bir defa tedavi almış ve fayda görmemiş olan, kronik lenfositer lösemi (KLL) hastalarında, ofatumumab’a kıyasla gerek tedaviye yanıt gerekse sağ kalım oranları yönünden çok daha üstün görünmektedir. Bu durum, gerek KLL/SLL hastaları gerekse diğer lenf kanseri türlerine sahip hastalar için hayli güzel bir gelişmedir. Çünkü ibrutinib’in yakın gelecekte başka lenf kanseri türlerinde de onaylanması beklenmektedir. Ancak yine de her zaman ifade ettiğimiz gibi, temkinli olmakta ve duyduğumuz her yeni gelişmeyi hemen klinik uygulamalara geçirmeye kalkışmamakta yarar vardır.