
Burunda Kırmızı Nokta, Yara, Sivilce ve Lekeler Ne Anlama Gelir?
Burun üzerinde beliren kırmızı noktalar, yaralar, sivilceler veya lekeler çoğu zaman kendiliğinden geçebilen ve ciddi olmayan cilt sorunlarıdır. Örneğin basit bir sivilce veya tahriş, birkaç gün içinde iyileşebilir. Ancak bazı durumlarda bu kırmızı lezyonlar, altta yatan daha ciddi bir sağlık sorununun veya cilt hastalığının işareti olabilir. Burunda çıkan bir kızarıklık bazen cilt kanseri gibi önemli bir sorunu veya lupus gibi sistemik bir hastalığı gösterebilir. Bu makalede, burunda görülen kırmızı noktaların ve lekelerin olası nedenlerini, bunların ne anlama gelebileceğini, hangi durumlarda endişe verici olabileceğini ve hangi tedavi yöntemlerinin kullanılabileceğini ele alacağız. Ayrıca cilt sağlığınızı korumak için ipuçları ve ne zaman doktora başvurmanız gerektiğine dair bilgiler sunacağız.
Burunda Kırmızı Noktalar ve Lekeler
Burun üzerinde beliren kırmızı noktalar genellikle kendiliğinden iyileşmekle birlikte endişe edilmeyecek bir durumdur. Ancak bazı durumlarda cilt kanseri gibi ciddi rahatsızlıkların göstergesi olabilir. Bu yazımızda burunda beliren kırmızı noktaların, yaraların, sivilcelerin ve lekelerin potansiyel nedenlerinden, uygulanabilecek tedavi yöntemlerinden ve ne zaman doktora başvurulması gerektiği hakkında genel bilgilendirme amaçladık.
Burunda Akne ve Sivilce

Burun, vücudumuzda yağ bezlerinin yoğun olduğu bir bölgedir. Bu yağ bezlerinin ürettiği sebumun gözenekleri tıkaması ve bakterilerin birikmesi sonucunda burun üzerinde akne (sivilce) oluşabilir. Burundaki sivilceler genellikle kırmızı bir şişlik şeklinde olup ortasında beyaz bir irin noktası bulunabilir. Bu durum cildin tahriş olmasına ve kızarıklığa yol açar. Sivilce oluştuğunda kesinlikle sıkmamak önemlidir, çünkü sivilceyi sıkmak enfeksiyonun yayılmasına ve iz kalmasına neden olabilir.
Burundaki sivilcelerin tedavisinde, cildi temiz ve yağdan arınmış tutmak birinci kuraldır. Günde iki kez nazik bir temizleyici ile yüzü yıkamak, fazla yağı ve ölü deriyi uzaklaştırmaya yardımcı olur. Benzoyl peroksit veya salisilik asit içeren topikal ürünler, gözenekleri açarak ve akneye neden olan bakterileri yok ederek sivilcelerin iyileşmesini hızlandırabilir. Özellikle salisilik asit, burundaki cildi hafifçe soyarak tıkanmış gözenekleri açar ve yeni sivilce oluşumunu önler. Benzoyl peroksit ise bakterileri öldürerek iltihabı azaltır ve mevcut sivilcenin küçülmesine yardımcı olur. Bu ürünleri kullanırken cildi tahriş etmemeye dikkat edilmelidir ve güneş koruyucu kullanmak, tedavi sırasında cildin hassaslaşması nedeniyle önem kazanır. Eğer burundaki akneler şiddetli ise veya kistik akne gibi derin ve ağrılı sivilceler oluşuyorsa, bir dermatoloğa başvurmak gerekebilir. Dermatolog, gerekli görürse antibiyotikli kremler, retinoid içeren ilaçlar veya ağızdan alınan tedaviler ile sorunu kontrol altına alacaktır.
Burunda Çiller ve Benler

Burun üzerinde beliren kırmızımsı lekeler bazen çil olabilir. Çiller (efelid), cildin melanin pigmentinin yoğunlaştığı küçük noktalardır ve özellikle güneşe maruz kalma ile belirginleşir. Bazı kişiler genetik olarak çilli bir cilde sahipken, bazılarında ise yaşam boyunca yoğun güneş ışınına maruz kalmanın etkisiyle çiller ortaya çıkar. Yeni oluşan çiller başlangıçta kırmızıya yakın bir tonda olabilir ve zamanla açık kahverengiye dönüşebilir. Güneş gördükçe renkleri koyulaşıp belirginleşebilir. Çiller genellikle zararsızdır ve sağlık riski taşımaz; yalnızca estetik açıdan rahatsız edici olabilirler. Çiller için genellikle tıbbi bir tedavi gerekmez ancak güneş ışınlarından korunmak, mevcut çillerin koyulaşmasını önlemek için önemlidir. Güneşe çıkarken yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanmak ve şapka takmak çillerin artmasını engelleyebilir.
Benler (nevüs), burun da dahil olmak üzere cildimizin herhangi bir yerinde ortaya çıkabilen, farklı boyut ve renkte olabilen deri lezyonlarıdır. Burun üzerindeki benler genellikle kahverengi tonlarda, yuvarlak veya oval şekilli küçük kabarıklıklar halinde görülür. Çillerden farklı olarak benler, derideki melanosit adı verilen pigment hücrelerinin bir araya gelmesiyle oluşur ve kendi kan damarlarına sahip olabilirler. Birçok ben doğuştan var olabilir veya çocuklukta oluşur, bazı benler ise ilerleyen yaşlarda güneş etkisiyle ortaya çıkar. Benlerin büyük çoğunluğu iyi huyludur ve ömür boyu değişmeden kalır. Ancak nadir de olsa bazı benler zamanla şekil, renk veya boyut değiştirerek cilt kanserine dönüşme potansiyeli gösterebilir. Özellikle kenarları düzensizleşen, rengi koyulaşan veya hızlı büyüyen benlere dikkat etmek gerekir. Bu tip değişiklikler fark edildiğinde vakit kaybetmeden bir dermatoloğa muayene olunmalıdır. Dermatolog, şüpheli gördüğü beni dermatoskop ile inceleyerek malign (kötü huylu) bir dönüşüm belirtisi olup olmadığını değerlendirir. Gerekirse biyopsi yaparak veya beni tamamen çıkararak patolojiye gönderebilir.
Çiller ile benler arasındaki farkı özetlemek gerekirse: Çiller, melanin pigmentinin artışıyla oluşan yüzeysel lekelerdir ve kansere dönüşmezler. Benler ise deri lezyonlarıdır ve nadiren de olsa cilt kanseri (örneğin melanom) gelişimine zemin hazırlayabilir. Bu yüzden burun üzerindeki benlerin sayısını ve görünümünü takip etmek, değişim olursa doktora danışmak önemlidir. Normal, değişmeyen benler için genellikle yalnızca güneşten korunma yeterlidir.
Burunda Cilt Kanseri

Burun, yüzümüzün en çıkıntılı ve güneşe en çok maruz kalan bölgelerinden biri olduğu için çeşitli cilt kanseri türlerinin burada gelişme riski vardır. Uzun yıllar boyunca güneşin ultraviyole ışınlarına maruz kalma, burun üzerindeki deri hücrelerinde hasar birikimine yol açarak zamanla kanser oluşumunu tetikleyebilir. Burunda en sık görülen cilt kanseri tipleri melanom, bazal hücreli karsinom ve yassı (skuamöz) hücreli karsinomdur. Her birinin belirtileri ve görünümü farklılık gösterebilir:
-
Melanom: Deriye rengini veren melanosit hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasıyla ortaya çıkan en tehlikeli cilt kanseri türlerinden biridir. Melanom genellikle koyu kahverengi veya siyah lekeler şeklinde başlar ancak kırmızı, pembe, beyaz hatta mavi tonlarda da ortaya çıkabilir. Burunda başlangıçta ben sanılabilecek bir melanom lezyonu zamanla büyür, şekli bozulur ve renginde değişimler gözlenir. Melanom hızlı yayılım potansiyeli taşıdığı için erken dönemde tespit edilmesi hayati önem taşır. Eğer bir benin simetrisi bozuluyor, kenarları düzensizleşiyor, rengi birden fazla tona bürünüyor, çapı 6 mm’den büyük hale geliyorsa veya kısa sürede belirgin değişiklikler gösteriyorsa, bu bir melanom belirtisi olabilir.
-
Bazal hücreli karsinom (BHK): Cilt kanserleri arasında en sık görülen tiptir ve genellikle yüzde, özellikle de burun çevresinde ortaya çıkar. BHK, deride parlak yüzeyli küçük bir yumru, inci benzeri kabarıklık veya yara gibi görünebilir. Bazen ciltte açık bir yara veya kabuklanan kırmızı bir yama şeklinde de belirti verebilir. Bu lezyonlar zaman zaman kaşıntıya veya hafif bir sızıya neden olabilir ancak genellikle yavaş büyür ve uzak organlara yayılmaz. Yine de, tedavi edilmezse çevre dokulara zarar verebilir ve büyümeye devam edebilir. Burun üzerindeki tekrarlayan kabuklanma gösteren yaralar BHK belirtisi olabilir.
-
Yassı hücreli karsinom (YHK): Skuamöz hücreli karsinom olarak da bilinir ve cildin üst tabakasındaki hücrelerden gelişir. Çoğunlukla uzun süre güneşe maruz kalan bölgelerde (yüz, kulaklar, dudaklar gibi) ortaya çıkar. Burunda YHK geliştiğinde, siğil benzeri pütürlü bir kitle, kırmızı ve pullu bir leke veya kabuk bağlayan inatçı bir yara şeklinde görülebilir. Bu tip kanser, bazal hücreli karsinoma göre daha agresif olabilir ve tedavi edilmezse derin dokulara veya nadiren vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Erken dönemde yakalanırsa tedavi başarısı yüksektir.
Burun üzerindeki şüpheli lezyonları erken fark etmek cilt kanseri tedavisinde kritik önem taşır. Cilt kanserinden korunma yöntemleri ise büyük ölçüde güneşten korunmaya dayanır. Ultraviyole ışınlarına maruziyeti azaltmak için aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
-
Güneş koruyucu kullanımı: Yaz kış fark etmeksizin, özellikle yüz bölgesi için en az SPF 30 değerinde geniş spektrumlu (UVA/UVB) güneş kremi kullanmak çok önemlidir. Güneş kremini dışarı çıkmadan 20 dakika önce sürmeli ve 2-3 saatte bir yenilemelisiniz. Yüzme veya terleme durumlarında daha sık tekrar uygulanmalıdır.
-
Güneşten kaçınma: Güneş ışınlarının en dik geldiği 10:00-16:00 saatleri arasında mümkünse direkt güneş altında kalmamaya çalışın. Bu saatlerde dışarıda bulunmak zorundaysanız gölgede kalmaya özen gösterin.
-
Koruyucu giysiler: Geniş kenarlı şapkalar, güneş gözlükleri ve yüzü kısmen örten fiziksel bariyerler burun ve yüz derinizi korumaya yardımcı olur. Yaz aylarında ince ama uzun kollu giysiler giymek de vücudun diğer bölgelerini korur.
-
Solaryumdan uzak durma: Solaryum cihazları yapay UV ışınları yayarak ciltte hasar oluşturur. Estetik amaçla bile olsa solaryum kullanımı cilt kanseri riskini artırır, kaçınılmalıdır.
-
Düzenli cilt muayenesi: Ayna karşısında yüzünüzü ve vücudunuzu belli aralıklarla inceleyin. Yeni bir ben, leke veya önceki bir lezyonda değişim fark ederseniz bunu not edin. Yıllık dermatolog kontrolleri, özellikle çok sayıda beni olan veya geçmişte yoğun güneşe maruz kalmış kişiler için önerilir.
Bu önlemler sayesinde burun dahil tüm cilt yüzeyinizde kanser gelişme riskini azaltabilirsiniz. Ancak tamamen engellemek mümkün olmadığından, korunma ile birlikte düzenli takip ve erken tanı büyük önem taşır.
Burundaki Kırmızı Lekelerin Diğer Olası Nedenleri
Burun üzerindeki kızarıklıklar sadece sivilce, ben veya cilt kanseri nedeniyle ortaya çıkmaz. Aşağıda, burunda kızarıklığa neden olabilecek diğer bazı olası durumlar ve cilt sorunları listelenmiştir:
Spider Anjiyomu (Örümcek Damar)

Burun üzerinde görülen bir örümcek anjiyomu. Ortada kırmızı bir nokta ve etrafında örümcek ağına benzer ince damar dallanmaları dikkati çekiyor.
Örümcek anjiyomu, merkezi kırmızı bir nokta ve etrafından örümcek bacağı gibi ince kılcal damarların yayıldığı küçük bir damar lezyonudur. Burun ve yanaklar, örümcek anjiyomlarının sık görüldüğü bölgelerden biridir. Bu lezyonlar genellikle çapına bastırıldığında solar, basınç kalkınca tekrar kan dolarak kırmızı görünüm alır. Tek bir örümcek anjiyomu genellikle zararsız ve iyi huyludur; sağlıklı bireylerde de ortaya çıkabilir. Ancak bir kişide üç veya daha fazla sayıda örümcek anjiyomu oluşması normal değildir ve karaciğer hastalığı gibi altta yatan bir problemin habercisi olabilir. Özellikle kronik karaciğer sirozu olan hastaların yüz ve gövdesinde çok sayıda spider nevüsü görülebilir.
Örümcek anjiyomunun bilinen risk faktörleri arasında hormonal değişimler ve bazı sistemik hastalıklar bulunur. Hamilelik sırasında artan östrojen hormonu seviyeleri, bazı kadınlarda burun ve yüz bölgesinde örümcek damar oluşumuna yol açabilir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda da benzer mekanizma ile risk artmıştır. Bunun yanı sıra karaciğer rahatsızlıkları (özellikle siroz ve kronik hepatit) bu lezyonların gelişimine zemin hazırlayabilir, zira karaciğer fonksiyon bozuklukları dolaşım sistemini etkileyerek damar genişlemelerine neden olabilmektedir. Romatoid artrit ve hipertiroidi (aşırı aktif tiroid) gibi diğer bazı sağlık sorunları olan kişilerde de örümcek anjiyomu daha sık gözlemlenebilir. Yetersiz beslenme veya B vitamini eksikliği de risk faktörleri arasında sayılmaktadır.
Spider anjiyom genellikle herhangi bir belirti vermez; sadece kozmetik bir kaygı yaratabilir. Eğer altta yatan bir hastalık yoksa, tek bir lezyon tedavi gerektirmeden kendi kendine kaybolabilir ya da aynı kalabilir. Ancak görüntü rahatsız ediyorsa dermatolojik tedavilerle yok edilebilir. Lazer tedavisi, özellikle darbeli boya lazeri (pulsed dye laser), örümcek anjiyomlarını tedavi etmede başarılıdır. Lazer ışını, lezyonun içindeki genişlemiş kılcal damarları hedef alarak bunları tahrip eder ve cildin normal rengini almasını sağlar. Birkaç seans sonunda belirgin bir iyileşme görülür. Alternatif olarak elektrokoter (elektrik iğnesi ile yakma) yöntemi de küçük lezyonlar için uygulanabilir. Tedavi sonrasında genellikle iz kalmaz ve kısa bir iyileşme süreci vardır. Önemli olan, eğer örümcek anjiyomu altta yatan bir hastalıktan kaynaklanıyorsa, asıl hastalığın tedavi edilmesidir. Örneğin karaciğer hastalığı kontrol altına alınır veya hamilelik sonlanırsa, yeni örümcek anjiyomlarının çıkma olasılığı da azalacaktır.
Sistemik Lupus Eritematoz (SLE)
Lupus hastalığında görülen kelebek döküntüsü. Burun köprüsünden yanaklara yayılan kızarıklık, kelebek şeklinde bir görünüme sahiptir.
Sistemik Lupus Eritematoz, kısaca lupus, vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırdığı otoimmün bir hastalıktır. Lupus pek çok organ ve sistemi etkileyebilir; deride döküntüler, eklemlerde ağrılar, böbrek sorunları, ateş ve halsizlik gibi çok çeşitli belirtiler verebilir. Cilt belirtileri içinde en meşhuru, yüzde ortaya çıkan kelebek döküntüsüdür. Bu döküntü, burnun üst kısmından başlayıp her iki yanağa doğru yayılan kırmızı bir kızarıklık şeklinde olup bir kelebeğin kanatlarını andırdığı için bu isimle anılır. Burun ve yanakları tutan bu döküntü, lupus hastalarının yaklaşık yarısında görülür ve hastalığın tanınmasında ipuçlarından biri olabilir. Kelebek döküntüsü genellikle simetriktir, yani yüzün iki tarafında benzer şekilde yer alır. Ciltte gerginlik, hafif kabarıklık ve kızarıklık şeklinde belirir ve genellikle kaşıntı yapmaz.
Lupusun cilt bulguları güneş ışınlarından etkilenir. Özellikle kelebek döküntüsü, UV ışınlarına maruz kalınca alevlenebilir veya belirginleşebilir. Bu nedenle lupus hastalarının güneşten korunması, yüksek koruma faktörlü güneş kremleri kullanması ve gerekirse fiziksel güneş bariyerleri (şapka, şemsiye) ile cildini koruması önerilir. Burunda ve yüzde ortaya çıkan bu kırmızı döküntü tek başına lupus tanısı koydurmaz; genellikle beraberinde eklem ağrıları, ağız yaraları, böbrek fonksiyon bozuklukları, saç dökülmesi gibi başka belirtiler de bulunur. Ancak herhangi bir nedenle burun üzerinde ve yanaklarda belirgin, simetrik bir kızarıklık fark edilir ve uzun süre geçmezse, özellikle de güneşte kötüleşiyorsa, lupus ihtimaline karşı doktora başvurulmalıdır. Dermatolog veya iç hastalıkları uzmanı, gerekli gördüğü takdirde lupus için spesifik kan testleri isteyerek tanıyı netleştirebilir. Lupus teşhisi konulursa, steroid kremler gibi topikal ilaçlar cilt döküntüsünü hafifletmek için kullanılabilir ve sistemik tedavi ile hastalığın diğer belirtileri kontrol altına alınır.
Gül Hastalığı (Rosacea)
Gül hastalığı (rozasea), özellikle yüzde (burun, yanaklar, alın ve çene bölgelerinde) kızarıklık atakları, kılcal damar belirginleşmeleri ve sivilce benzeri kabarcıklarla seyreden kronik bir cilt hastalığıdır. Rosacea genellikle 30’lu-40’lı yaşlarda ortaya çıkar ve zamanla ilerleyebilir. İlk başlarda geçici kızarıklık atakları şeklinde kendini gösterirken ilerleyen dönemlerde kalıcı kızarıklık, deride yanma hissi ve küçük kırmızı sivilceler oluşabilir. Burunda oluşan rosacea, bazı kişilerde derinin kalınlaşmasına ve burun şeklinin kabalaşmasına bile yol açabilir (ileri evrede rinofima denilen durum). Gül hastalığında burun ve yanaklar sıklıkla kırmızıdır, üzerinde akneye benzeyen iltihaplı veya iltihapsız kabarcıklar bulunabilir. Bu görüntü bazen ergenlik sivilceleriyle karıştırılabilir, ancak rosaceada gözenek tıkanmasından ziyade damar genişlemesi ve inflamasyon ön plandadır. Ayrıca rosacea hastalarının burnunda ve yüzünde sıcaklık basması, yanma veya batma gibi hisler de görülebilir.
Rosacea ataklarını tetikleyen çeşitli faktörler vardır. Güneş ışığı, aşırı sıcak veya soğuk hava, stres, alkollü içecekler ve baharatlı yiyecekler en yaygın tetikleyicilerdendir. Örneğin çok acı bir yemek yedikten veya sıcak bir çay/kahve içtikten sonra yüzünüzde ani bir kızarma hissediyorsanız, bu rosacea belirtisi olabilir. Bu nedenle rosacea problemi yaşayan kişilerin, kendi tetikleyicilerini tespit edip bunlardan mümkün olduğunca kaçınmaları önemlidir. Güneşli havalarda koruyucu krem sürmek, çok sıcak ortamlarda bulunmamak, baharat tüketimini azaltmak ve alkolden uzak durmak atakların sıklığını azaltmaya yardımcı olur.
Gül hastalığının kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, semptomları kontrol altına almak mümkündür. Topikal metronidazol veya azelaik asit içeren kremler, iltihaplı lezyonları azaltmak için dermatologlar tarafından sıkça reçete edilir. Daha ciddi vakalarda veya göze yakın bölgede tutulum varsa, ağız yoluyla antibiyotik (örn. tetrasiklin grubu ilaçlar) tedavisi uygulanabilir. Bu ilaçlar, iltihabı ve sivilce benzeri döküntüleri yatıştırır. Rosacea’nın damar genişlemesiyle ilgili kızarıklık ve kılcal damar belirginliğini gidermek için lazer tedavileri (örneğin damar lazeri veya IPL) oldukça etkilidir; genişlemiş damarları hedef alarak kızarıklığı azaltır. Ayrıca, cilt bakımında alerjen içermeyen, hassas ciltlere uygun ürünler kullanmak, yüzü çok sıcak suyla yıkamaktan kaçınmak ve tahriş edici kozmetiklerden uzak durmak gerekir. Gül hastalığı dönem dönem alevlenebildiği için, ciltteki değişimleri takip etmek ve gerektiğinde doktora danışarak tedavi planını güncellemek önemlidir.
Aktinik Keratoz
Aktinik keratoz, güneşin zararlı ultraviyole ışınlarına yıllar boyu maruz kalma sonucu ortaya çıkan, deride pürüzlü ve pullu yüzeyli lekelerle karakterize bir cilt lezyonudur. Özellikle açık tenli ve orta-ileri yaştaki kişilerde, güneşe sık maruz kalan bölgelerde (yüz, burun, alın, kulaklar gibi) görülür. Burun, çıkıntılı yapısıyla çok güneş alan bir bölge olduğu için aktinik keratozların sık geliştiği yerlerdendir. Bu lezyonlar başlangıçta ufak, kızarıklık veya kahverengi-pembemsi lekeler şeklinde fark edilir. Dokununca deri yüzeyinde pürüz ve kabuklanma hissedilebilir. Zamanla ciltte kalınlaşma, sertleşme veya siğile benzer bir doku oluşabilir. Renkleri kırmızı, pembe, beyaz ya da ten renginde olabilir. Aktinik keratozlar genelde ağrısızdır, bazen hafif kaşıntı veya hassasiyet eşlik edebilir. Bir aktinik keratozun en önemli özelliği, prekanseröz (kanser öncüsü) bir lezyon olmasıdır. Tedavi edilmez ve takip edilmezlerse, bir kısmı yıllar içinde cilt kanserine (çoğunlukla skuamöz hücreli karsinoma) dönüşebilir. Araştırmalara göre aktinik keratoz lezyonlarının yaklaşık %5–10’u zamanla cilt kanserine dönüşmektedir. Bu nedenle, burun üzerinde veya yüzde ortaya çıkan inatçı, pürüzlü ve iyileşmeyen kırmızı lekeler ciddiye alınmalıdır.
Aktinik keratozu önlemenin en iyi yolu, cildi güneşten korumaktır. Genç yaşlardan itibaren düzenli güneş koruyucu kullanmak, solaryumdan uzak durmak ve açık havada şapka takmak bu lezyonların gelişimini büyük ölçüde engelleyebilir. Eğer buna rağmen ciltte şüpheli bir leke oluşursa, erken dönemde bir dermatoloğa muayene olup gerekirse tedavi edilmelidir. Aktinik keratozların tedavisinde kriyoterapi (sıvı azot ile dondurma), topikal kanser önleyici kremler (5-fluorourasil, imikimod gibi) veya fotodinamik terapi gibi yöntemler kullanılır. Bu tedaviler, lezyonun kanserleşmeden ortadan kaldırılmasını hedefler. Burun üzerindeki bir aktinik keratoz başarıyla tedavi edildikten sonra da düzenli kontroller yapılmalı, çünkü yeni lezyonlar gelişebilir.
Ne Zaman Doktora Gidilmeli?
Burunda çıkan her kırmızı nokta veya leke için paniğe gerek olmasa da, bazı durumlarda zaman kaybetmeden doktora gitmek gerekir. Özellikle aşağıdaki belirtilerden bir veya birkaçı mevcutsa, bir dermatoloji uzmanına başvurmalısınız:
-
İyileşmeyen yaralar: Burun üzerinde oluşan bir yara veya kırmızılık, uygun bakım yapmanıza rağmen 2-3 hafta içinde iyileşmiyorsa veya tam iyileşip tekrar ortaya çıkıyorsa ciddiye alınmalıdır. Özellikle sürekli kanayan, kabuk tutup tekrar açılan yaralar bazal hücreli veya yassı hücreli cilt kanserinin habercisi olabilir.
-
Ben ve leke değişimleri: Burun üzerinde uzun süredir var olan bir benin renginde, şeklinde veya boyutunda belirgin bir değişiklik fark ederseniz doktora görünün. Örneğin benin kenarları düzensizleşir, rengi koyu hale gelir, hızla büyür ya da üzerinde yara açılırsa bu bir melanom belirtisi olabilir. Aynı şekilde, daha önce olmayan yeni bir koyu leke veya ben ortaya çıktıysa (özellikle 30’lu yaşlardan sonra) kontrol ettirilmelidir.
-
Birden fazla örümcek damar: Yüzünüzde veya burnunuzda birden fazla örümcek anjiyomu belirdiyse (özellikle 3’ten fazla), bu durum bir karaciğer hastalığı gibi sistemik bir soruna işaret edebileceğinden doktor değerlendirmesi önem taşır.
-
Şiddetli ağrı veya iltihap: Burun içi veya üzerinde çok ağrılı, büyük ve kırmızı bir şişlik oluştuysa (örneğin içi iltihap dolu büyük bir sivilce ya da çıban), evde tedavi etmek yerine doktora göstermek gerekebilir. Bazen burun içindeki şiddetli enfeksiyonlar (fronkül gibi) antibiyotik tedavisi gerektirir.
-
Eşlik eden diğer belirtiler: Burundaki kızarıklığa burun tıkanıklığı, akıntı, ateş, eklem ağrısı, ciltte başka döküntüler, gözlerde kuruluk veya görme değişikliği gibi başka belirtiler de eşlik ediyorsa, altta yatan farklı bir hastalık olabileceğinden doktor muayenesi ihmal edilmemelidir. Örneğin burun ve yanaklardaki kızarıklıkla beraber eklem ağrısı ve halsizlik varsa lupus, gözlerde iritasyon varsa rosacea’nın oküler tipi gibi tanılar gündeme gelebilir.
Yukarıdaki durumlar söz konusu olmasa bile, kişi endişe duyuyorsa en doğrusu uzman görüşü almaktır. Dermatolog, gerek muayene ile gerekirse biyopsi gibi tanı yöntemleriyle şüpheli lezyonun ne olduğunu belirleyebilir. Özellikle cilt kanserinden şüphelenildiğinde teşhis için küçük bir doku örneği alınarak patolojik inceleme yapılması (biyopsi) sık başvurulan güvenilir bir yöntemdir. Biyopsi sonucuna göre eğer lezyonda kanser hücresi saptanırsa, genellikle lezyonun cerrahi olarak çıkarılmasıyla tedavi gerçekleştirilir. Erken evredeki bazı cilt kanseri türlerinde veya aktinik keratoz gibi durumlarda, cerrahiye alternatif olarak krem şeklinde ilaç tedavileri de uygulanabilir.
Eğer burundaki kırmızı nokta veya yara önemsiz bir tahriş veya sivilce kaynaklıysa, doktora gitmeden önce evde uygulanabilecek bazı ilk bakım önerileri de vardır. Örneğin:
-
Temizlik ve bakım: İlgili bölgeyi temiz tutmak çok önemlidir. Burun üzerindeki kızarıklık bölgesini günde iki kez yumuşak bir temizleyici ile nazikçe yıkayın. Ter, kir veya makyaj varsa bunları arındırın. Temizlik sonrası bölgeyi tahriş etmeyecek şekilde kurulayın.
-
Lokal uygulamalar: Eğer sivilce ise, üzerine temiz bir kulak çubuğu yardımıyla az miktarda antiseptik krem veya çay ağacı yağı gibi doğal bir antiseptik uygulayabilirsiniz. Kızarıklığı azaltmak için soğuk kompres yapmak da işe yarar; temiz bir bezi soğuk suya batırıp birkaç dakika burun üzerinde tutmak şişliği ve kızarıklığı hafifletebilir.
-
Güneş koruması: Kızarıklık olan bölgeyi güneşten korumak iyileşmeyi hızlandırır ve lekenin koyulaşmasını önler. Dışarı çıkarken o bölgeye mutlaka güneş kremi sürün veya koruyucu bir bant/kapatıcı ile güneş görmemesini sağlayın. Güneş, hem sivilce izlerinin hem de lekelerin belirginleşmesine neden olabilir, bu nedenle korunma ihmal edilmemeli.
-
Tahrişten kaçınma: Burundaki lezyonla oynamayın, elle dokunmaktan veya sıkmaya çalışmaktan kaçının. Ayrıca o bölgeye sürtünebilecek maske, gözlük gibi eşyaları mümkünse kısa süreli kullanın veya temiz tutun. Tahriş devam ederse iyileşme gecikir.
-
Takip: Evde bakım uyguladıktan sonra lezyonun seyrini gözlemleyin. Genellikle 1 hafta içinde belirgin düzelme olmalıdır. Aksine kötüleşme veya yeni belirtiler (ateş, yayılma, şişlik artışı) olursa, artık tıbbi yardım alma zamanınız gelmiştir.
Özetle, burundaki kırmızı noktalar çoğunlukla iyi huylu olmakla birlikte, iyileşmeyen, değişim gösteren veya ek şikayetlerle beraber olan kızarıklıklar için doktora görünmek en doğrusudur. Erken tanı ve tedavi, ciddi bir sorunu önleyebileceği gibi, kişinin içinin rahatlamasını da sağlar.
Burundaki Kırmızı Lekeler İçin Tedavi Seçenekleri
Burun üzerindeki kırmızı lekelerin tedavisi, altta yatan nedene göre değişiklik gösterir. Basit bir sivilce için uygulanacak tedavi ile bir cilt kanseri lezyonu için yapılacak tedavi elbette farklı olacaktır. Bu başlık altında, farklı durumlara yönelik tedavi seçeneklerini genel hatlarıyla ele alıyoruz. Tedavi yöntemlerini üç ana grupta toplayabiliriz: dermatolojik işlemler (lazer, cerrahi gibi), ilaçlı tedaviler (topikal kremler, antibiyotikler vs.) ve doğal/destekleyici yöntemler (ev bakım önerileri).
Lazer ve Dermatolojik Tedaviler
Dermatoloji alanında gelişen teknoloji sayesinde cilt üzerindeki pek çok lezyon, ameliyata gerek kalmadan lazer gibi yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Burun bölgesindeki kırmızı lekeler için de çeşitli lazer tedavileri mevcuttur. Örneğin, damarsal kaynaklı kızarıklıklar (örümcek anjiyomu, kılcal damar genişlemeleri, rosacea kızarıklıkları) için pulsed dye lazer (PDL) veya IPL (yoğun atımlı ışık) tedavileri yaygın olarak kullanılır. Bu lazerler, cildin üst tabakasına zarar vermeden altındaki genişlemiş kan damarlarını hedef alır ve onları tahrip ederek kızarıklığın azalmasını sağlar. Genellikle birkaç seans uygulama sonrası burun üzerindeki damarsal lekeler silikleşir veya tamamen kaybolur. Lazer tedavisi minimal acılıdır ve her bir seans 15-30 dakika kadar sürer; sonrasında hafif bir kızarıklık olabilir ama kısa sürede geçer.
Lazer tedavileri dışında dermatoloğun uygulayabileceği diğer işlemler de vardır. Örneğin küçük bir ben veya şüpheli lezyon çıkarılacaksa, bu genellikle lokal anesteziyle yapılan küçük bir cerrahi eksizyonla gerçekleştirilir. Burun üzerindeki cilt kanserleri (bazal hücreli karsinom, melanom gibi) tespit edildiğinde, çevrelerinden güvenlik payıyla birlikte cerrahi olarak çıkarılmaları en yaygın tedavi yöntemidir. Bu işlem sonrasında bölgeye dikiş atılır ve birkaç hafta içinde iyileşir; gerekli durumlarda estetik düzeltme de yapılabilir. Özellikle burun gibi yüzün estetik açıdan önemli bir bölgesinde, cerrahi işlemlerde mümkün olduğunca az iz kalmasına özen gösterilir.
Aktinik keratoz veya yüzeyel bazal hücreli karsinom gibi durumlarda, cerrahi yerine kriyoterapi (dondurma) uygulanması da bir seçenektir. Sıvı azot ile lezyonun dondurulması, anormal hücrelerin tahrip olmasını sağlar. Bu yöntem hızlı ve pratiktir; uygulama sonrası lezyon kabuk bağlayıp düşer ve alttan yeni, sağlıklı deri gelir. Yine bazı yüzeyel cilt kanseri türlerinde veya öncül lezyonlarda dermatologlar fotodinamik terapi yapabilir. Bu yöntemde lezyonlu alana özel bir ışığa duyarlı krem sürülür, bir süre beklenir ve ardından güçlü bir ışık kaynağı ile bölge ışınlanır. Böylece hedef hücreler seçici olarak tahrip edilir.
Son olarak, burun üzerindeki derin akne izleri veya kalıcı lekeler için kimyasal peeling, mikrodermabrazyon veya fraksiyonel lazer gibi estetik dermatoloji işlemleri de düşünülür. Bunlar cildin üst tabakasını yenileyerek daha pürüzsüz ve lekesiz bir görünüm elde etmeye yöneliktir. Her bir vakanın tedavi planı farklı olabileceğinden, dermatoloğunuz sizin için en uygun yöntemi belirleyecektir.
Topikal Kremler ve İlaç Tedavileri
Kırmızı lekelerin pek çoğunda, haricen uygulanan kremler veya gerektiğinde ağızdan alınan ilaçlar ile tedavi mümkün olabilir. Akne ve sivilceler için eczanelerde reçetesiz bile bulunabilen bazı kremler ilk seçenek olarak kullanılabilir. Bunların başında benzoil peroksit kremleri ve salisilik asit içeren jeller gelir. Bu ürünler gözenekleri temizleyip bakterileri öldürerek sivilcenin küçülmesini ve kızarıklığın azalmasını sağlar. Ayrıca retinoid içeren kremler/jeller (adapalene, tretinoin gibi) cilt hücrelerinin yenilenmesini hızlandırıp gözeneklerin tıkanmasını önleyerek akne tedavisine yardımcı olur. Eğer burundaki sivilceler iltihaplı ve yaygınsa, dermatolog antibiyotikli kremler (örneğin klindamisin, eritromisin içerikli) reçete edebilir. Bu kremler, ciltteki bakteri sayısını azaltarak iltihabı dindirir. Çok sayıda veya büyük sivilce varlığında, özellikle çevre dokular da kızarıksa, bir süre ağızdan antibiyotik tedavisi (tetrasiklin türevi ilaçlar gibi) gerekebilir.
Rosacea (gül hastalığı) kaynaklı burun kızarıklığı ve kabarcıklar için en sık kullanılan topikal ilaç metronidazol krem/jeldir. Metronidazol, rosacea’nın inflamatuar lezyonlarını ve kızarıklığını azaltmada etkilidir. Bir diğer harici tedavi seçeneği azelaik asit kremidir; bu da kızarıklık ve sivilce benzeri döküntüleri hafifletir. Rosacea’nın sadece kızarıklık komponentini hedef alan brimonidin veya oksimetazolin gibi topikal jeller de mevcuttur; bunlar uygulandığında birkaç saatliğine kılcal damarları büzerek yüzdeki kızarıklığı geçici olarak giderir. İlerlemiş rosacea vakalarında doktor, ağızdan izotretinoin (düşük dozlarda) veya daha güçlü antienflamatuar etkili ilaçlar da önerebilir.
Aktinik keratoz veya erken evre cilt kanseri lezyonları için özel topikal tedaviler bulunmaktadır. Dermatoloğun reçetesiyle eczaneden temin edilen 5-fluorourasil (5-FU) krem veya imikimod krem, anormal cilt hücrelerini yok etmek için kullanılır. 5-FU, sürüldüğü bölgedeki hücrelerin çoğalmasını engelleyerek özellikle aktinik keratozları tedavi eder. Imikimod ise vücudun bağışıklık sistemini uyararak kanserli/hasarlı hücrelere saldırmasını sağlar; yüzeysel bazal hücreli karsinomlarda ve aktinik keratozlarda etkilidir. Bu kremler tedavi sırasında o bölgeyi kızartıp tahriş edebilir, bu normal bir reaksiyondur çünkü anormal hücreler yok oluyor demektir. Birkaç hafta ya da ay süren bu tedaviler sonrasında problemli deri yerine yeni ve sağlıklı deri dokusu oluşur. Tabii ki bu tedaviler mutlaka doktor gözetiminde yapılmalıdır.
Eğer burundaki kızarıklığın sebebi ekzematöz bir durum veya alerjik bir kontakt dermatit ise (örneğin kullanılan bir kozmetiğe reaksiyon), o zaman anti-inflamatuar etkili topikal kortikosteroid kremler kısa süreliğine kullanılabilir. Bu kremler kızarıklığı, kaşıntıyı ve tahrişi hızla giderir. Ancak uzun süreli veya kontrolsüz kullanımı özellikle yüzde yan etkilere yol açabileceğinden doktor önerisiyle ve sınırlı süreyle kullanmak gerekir.
Özetle, burundaki cilt sorunlarında krem, merhem, jel formundaki ilaçlar ilk basamak tedavide sıkça yer alır. Doğru ürün seçildiğinde ve düzenli kullanıldığında çoğu zaman etkili sonuçlar alınır. Daha ciddi veya inatçı vakalarda ise ağızdan ilaç tedavileri devreye girer. Hangi ilacın uygun olduğunu belirlemek için dermatoloğa danışmak en güvenli yaklaşımdır.
Doğal Yöntemler ve Cilt Bakım Önerileri
Tıbbi tedavilere ek olarak veya çok hafif vakalarda, doğal yöntemler ve basit cilt bakım önlemleriyle de burundaki kızarıklıkları hafifletmek mümkündür. Her ne kadar bilimsel etkinlikleri sınırlı olsa da, zararsız oldukları sürece bazı doğal uygulamalar destekleyici olarak kullanılabilir:
-
Aloe Vera: Aloe vera bitkisinin jeli, cilt yatıştırıcı ve anti-inflamatuar özellikleriyle bilinir. Burundaki kızarıklığın üzerine saf aloe vera jelinden ince bir tabaka sürülmesi, özellikle tahriş veya güneş yanığı kaynaklı kızarıklıklarda rahatlama sağlayabilir. Aloe vera, cildi nemlendirip yumuşatırken kızarıklığı da azaltmaya yardımcı olur.
-
Papatya veya Yeşil Çay Kompresi: Papatya, anti-enflamatuar etkileri nedeniyle kızarık cildi sakinleştirebilir. Demlenmiş ve soğutulmuş papatya çayına batırılmış temiz bir pamuk veya bez parçasını burun üzerinde 5-10 dakika bekletmek kızarıklığı hafifletebilir. Benzer şekilde yeşil çay da içerdiği antioksidanlar sayesinde cildi rahatlatır; soğutulmuş yeşil çay ile kompres yapmak faydalı olabilir. (Not: Eğer papatyaya karşı alerjiniz varsa bu yöntemi denemeyin.)
-
Çay Ağacı Yağı: Antiseptik ve antienflamatuar özellikleri olan çay ağacı yağı, akne tedavisinde popüler doğal yöntemlerden biridir. Burundaki kırmızı sivilcenin üzerine çok az miktarda, taşıyıcı bir yağla (jojoba, hindistancevizi yağı gibi) seyreltilmiş çay ağacı yağı uygulamak mikropları öldürüp iltihabı azaltabilir. Ancak çay ağacı yağı oldukça güçlüdür, bu yüzden asla geniş alana veya yüksek konsantrasyonda sürülmemeli; her zaman noktasal ve seyreltilmiş kullanılmalıdır.
-
Bal: Doğal bal, antimikrobiyal özellikleriyle yara iyileşmesini destekleyebilir. Eğer burun üzerinde küçük bir yara veya kabuk varsa, üzerine ince bir tabaka bal sürüp 10-15 dakika bekleyip sonra durulayabilirsiniz. Bal, hem bakterileri azaltır hem de dokuyu nemlendirerek iyileşmeye katkı sağlar. (Dikkat: Balın %100 doğal ve katkısız olması önemlidir, alerji riskine karşı önce küçük bir alanda deneme yapın.)
-
Soğuk Uygulama: Özellikle travma veya iltihap kaynaklı kızarıklıklarda, buruna soğuk kompres yapmak pratik ve etkilidir. Temiz bir beze sarılmış birkaç buz küpünü birkaç dakika boyunca aralıklı olarak kızarık bölgede tutmak, damarları büzerek kızarıklığı ve şişliği indirir. Buz direkt cilde temas ettirilmemelidir, daima ince bir bez veya havluya sarılmalıdır.
Doğal yöntemleri denerken cildinizi gözlemleyin. Her cilt farklı tepki verebilir; eğer herhangi bir yöntemde tahriş artışı veya alerjik bir reaksiyon belirtisi görürseniz (kızarıklığın şiddetlenmesi, kaşıntı, kabarma gibi) hemen uygulamayı bırakın ve gerekirse doktorunuza danışın.
Ayrıca genel cilt sağlığını korumak da burunda sorun oluşmasını engellemede önemlidir. Sağlıklı beslenme (özellikle A, C ve E vitaminlerinden zengin gıdalar tüketme), bol su içme, düzenli uyku ve stres kontrolü, cildinizin daha dirençli ve dengeli olmasını sağlar. Burun derisi dahil tüm cildinizi her gün uygun bir nemlendiriciyle nemlendirmek, bariyer fonksiyonunu güçlendirerek dış etkenlere karşı koruma oluşturur. Cilt bakım ürünlerini seçerken alkol, parfüm, sert kimyasallar içermeyen, hassas ciltlere uygun ürünleri tercih etmek de tahrişi önleyecektir.
Unutulmamalıdır ki doğal yöntemler destekleyici niteliktedir ve mevcut tıbbi tedavilerin yerine geçmemelidir. Özellikle ciddi veya geçmeyen problemler söz konusuysa mutlaka tıbbi yardım alınmalıdır. Doğal ve tıbbi yöntemleri bir arada, doktorunuzun önerileriyle kullanmak en doğru yaklaşımdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Burundaki Kırmızı Noktalar Tehlikeli midir?
Çoğu zaman hayır. Burunda beliren küçük kırmızı noktalar genellikle sivilce, kılcal damar genişlemesi veya hafif bir tahriş gibi zararsız nedenlerden kaynaklanır ve kendi kendine iyileşir. Ancak bazı durumlarda tehlikeli olabilir. Özellikle uzun süre iyileşmeyen, büyüyen veya şekil değiştiren kırmızı bir leke varsa, bu bir cilt kanserinin (örneğin bazal hücreli karsinom veya melanomun) habercisi olabilir. Ayrıca burun üzerindeki kızarıklık, lupus gibi bir sistemik hastalığın belirtisi de olabilir. Bu nedenle, kırmızı nokta olağan dışı görünüyorsa veya diğer semptomlarla birlikte ortaya çıkıyorsa (ağrı, kanama, vücut ağrıları gibi) bir doktora danışmak önemlidir. Kısacası, sıradan bir sivilce tehlikeli değildir fakat alışılmadık özellikler gösteren her leke ciddiye alınmalıdır.
Güneş Işınları Cilt Lekelerini Artırır mı?
Evet, güneş ışığı cilt lekelerinin oluşumunu ve mevcut lekelerin belirginleşmesini artırabilir. Güneşin ultraviyole (UV) ışınları ciltte melanin üretimini tetikleyerek çillerin koyulaşıp çoğalmasına yol açar. Özellikle burun, güneş ışığını direkt alan bir bölge olduğu için çil ve güneş lekelerinin sık görüldüğü bir yerdir. Aynı şekilde UV ışınları ciltte hasar birikimine neden olarak aktinik keratoz gibi lekelerin oluşumunu hızlandırabilir ve bunlar zamanla cilt kanserine dönüşme riski taşıdığı için tehlikelidir. Güneşe maruz kalmak ayrıca lupuslu hastalarda yüzdeki kelebek döküntüsünü alevlendirebilir veya rosacea’lı kişilerde kızarıklığı artırabilir. Bu yüzden yaz kış fark etmeksizin burun ve yüz bölgesini güneşten korumak, geniş spektrumlu güneş koruyucu sürmek cilt lekelerinden korunmanın en etkili yoludur. Unutmayın ki tek bir yoğun güneşlenme bile çil, güneş lekesi ya da güneş yanığına bağlı iz bırakabilir; korunma alışkanlık haline getirilmelidir.
Benler Ne Zaman Alınmalıdır?
Benlerin alınması genellikle tıbbi bir gerekçeye dayanmalıdır. Eğer bir ben kozmetik olarak sizi rahatsız ediyorsa ve alınmasını istiyorsanız, yine de önce bir dermatoloğa muayene olarak o benin iyi huylu olduğundan emin olmak en doğrusudur. Tıbbi açıdan benlerin alınmasını gerektiren durumların başında şüpheli değişiklikler gelir. Bir benin şekli asimetri göstermeye başladıysa, kenarları düzensizleştiyse, rengi birden fazla tona büründüyse veya belirgin şekilde koyulaştıysa, çapı büyüyorsa (6 mm’den büyük olması alarm kriteridir) ya da üzerinde kanama, kabuklanma, yara oluştuysa mutlaka dermatoloğa başvurulmalıdır. Bu tip değişiklikler, ben üzerinde bir melanom gelişiyor olabileceğini düşündürür ve erken dönemde benin cerrahi olarak çıkarılıp patolojik incelemeye gönderilmesi gerekir. Bunun yanı sıra, doğuştan var olan çok büyük boyutlu benler (dev konjenital nevüsler) ya da sürekli tahriş olan benler (örneğin traş bölgesinde sürekli kesilen veya sürtünen benler) de alınabilir çünkü tahriş ileride sorun yaratabilir. Özetle, benler risk taşıdığında veya kişiyi rahatsız ettiğinde alınmalıdır. Herhangi bir beninizi aldırmadan önce dermatoloğa muayene olup onun önereceği yöntemle (cerrahi eksizyon, lazer, kriyoterapi vb.) aldırmanız en güvenli yaklaşımdır. Kendi kendinize beninizi kesmeye veya yakmaya asla kalkışmamalısınız.
Burun Üzerindeki Sivilceler Nasıl Tedavi Edilir?
Burun üzerindeki sivilceler için ilk adım, cildi temiz tutmak ve fazla yağı dengelemektir. Günde iki kez yüzünüzü uygun bir temizleyiciyle nazikçe yıkayarak burun bölgesindeki gözeneklerin tıkanmasını engelleyebilirsiniz. Ardından, eczanelerde bulabileceğiniz salisilik asit veya benzoil peroksit içeren jelleri sivilcenin üzerine uygulamak etkili olacaktır. Salisilik asit, gözenek içindeki ölü deri ve yağı temizlerken; benzoil peroksit ise bakterileri öldürüp iltihabı azaltır. Bu ürünleri kullanırken sadece sivilce üzerine sürmeye ve talimatlara uymaya dikkat edin, aksi takdirde ciltte kuruma veya tahriş yapabilirler. Ayrıca sivilceleri kesinlikle sıkmamak gerekir, sıkmak enfeksiyonu derine iterek daha büyük bir iltihaba veya iz kalmasına yol açabilir.
Eğer burundaki sivilce çok kızarık ve ağrılıysa, üzerine gece boyunca kalacak şekilde iltihap kurutucu merhem veya nokta bandı yapıştırabilirsiniz. Bu, şişliğin inmesine yardımcı olur. Çay ağacı yağı gibi doğal antiseptikler de küçük sivilcelerde kullanılabilir (çok az ve seyreltilmiş olmak koşuluyla). Bunun yanında, beslenme ve yaşam tarzı da sivilce oluşumunu etkiler; çok yağlı ve şekerli yiyeceklerden kaçınmak, bol su içmek ve stresten uzak durmak sivilcelerin daha çabuk geçmesini ve yenilerinin çıkmasını engellemeyi destekler.
Eğer burun üzerindeki sivilceler sık sık tekrarlıyor veya yaygın bir hal alıyorsa, bir dermatoloğa görünmekte fayda var. Doktorunuz gerekli görürse topikal kremlerin yanı sıra ağızdan antibiyotik tedavisi veya kadınlar için hormonal tedaviler önerebilir. Çok dirençli vakalarda ise isotretinoin gibi daha güçlü tedaviler düşünülebilir. Ancak çoğu insan için düzenli temizlik, doğru ürün kullanımı ve sabır ile burundaki sivilceler kontrol altına alınabilir. Her sivilcenin bir iyileşme süreci olduğunu ve bir gecede yok olmayacağını unutmayın; tedbirleri uygulamaya devam edin, birkaç gün içinde belirgin düzelme başlayacaktır.