
Gluten Hassasiyeti Nedir? Nedenleri ve Gluten Kansere Yol Açar mı?
Gluten hassasiyeti (gluten intoleransı), buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan gluten adlı proteine karşı vücudun normal dışı tepkiler vermesi durumudur. Yani kişi glutenli gıdalar tükettiğinde sindirim sistemi başta olmak üzere çeşitli şikayetler yaşayabilir. Bu durum, çölyak hastalığı ya da buğday alerjisi ile karıştırılsa da aslında farklı bir rahatsızlıktır (aşağıda bu farklara değineceğiz). Gluten hassasiyeti olan bireylerde, gluten tüketimi sonucunda bağışıklık sistemi doğrudan otoimmün bir hasar oluşturmaz; ancak kişi kendini iyi hissetmez ve yaşam kalitesi düşebilir. Peki, gluten hassasiyeti neden olur, belirtileri nelerdir ve glutenden tamamen kaçınmak gerekiyor mu?
Gluten Hassasiyeti (Gluten İntoleransı) Nedir?
Gluten, buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan, unlu mamullere esneklik ve çiğnenebilirlik kazandıran bir protein grubudur. Çoğu insan için gluten zararsız bir besin bileşenidir ve herhangi bir sorun yaratmaz. Ancak gluten hassasiyeti olan kişiler gluteni sindirmekte zorlanırlar veya tükettiklerinde vücutları istenmeyen tepkiler verir. Bu durum tıp literatüründe Non-Çölyak Gluten Duyarlılığı (NCGS) olarak da adlandırılır.
Gluten hassasiyetinde, vücut glutene maruz kaldığında sindirim sorunları (örneğin şişkinlik, gaz, ishal gibi) ve bazen de baş ağrısı, yorgunluk, eklem ağrıları gibi sistemik belirtiler gözlenir. Çölyak hastalığından farkı, glutenin yarattığı tepkinin bağışıklık sisteminin doğrudan kendi dokularına saldırmasına (otoimmün reaksiyona) yol açmamasıdır. Yani bağırsaklarda çölyakta görülen kalıcı hasar gluten hassasiyetinde tipik olarak saptanmaz. Buğday alerjisinden farkı ise, klasik alerjik reaksiyonlara (örneğin cilt döküntüsü, anafilaksi gibi) yol açmamasıdır. Gluten intoleransı daha ziyade bir besin hassasiyeti şeklinde seyreder.
Gluten hassasiyetinin kesin görülme sıklığı bilinmemektedir; ancak çölyak hastalığı genel toplumun yaklaşık %1’inden azını etkilerken, non-çölyak gluten duyarlılığının toplumun %5-10 kadar bir kesiminde olabileceği bazı araştırmalarda öne sürülmüştür. Son yıllarda glutensiz diyetlerin popüler hale gelmesiyle, kendi kendine gluten intoleransı teşhisi koyan kişilerin sayısı da arttı. Bu konuda dikkat edilmesi gereken nokta, her hazımsızlık veya şişkinlik şikayetinin gluten kaynaklı olmayabileceğidir (bu konuya Nocebo etkisi başlığında değineceğiz). Gerçek gluten hassasiyeti tanısı koymak zaman zaman zordur; çünkü bu duruma özgü kesin bir laboratuvar testi yoktur ve genellikle diğer hastalıklar ekarte edildikten sonra tanıya gidilir.
Gluten Hassasiyeti Nedenleri ve Risk Faktörleri
Gluten hassasiyetinin altında yatan nedenler tam olarak anlaşılmış değildir. Nedenleri çoğunlukla multifaktoriyeldir ve şu şekilde özetlenebilir:
- Bağırsak Geçirgenliği ve Mikrobiyotası: Bazı uzmanlar, bağırsak çeperindeki geçirgenlik artışının (“sızdıran bağırsak” olarak bilinir) glutenin parçalanmamış halde kana geçmesine yol açarak hassasiyete neden olabileceğini öne sürer. Bağırsak florasındaki dengesizlikler de glutenin tolere edilememesinde rol oynayabilir.
- Genetik Yatkınlık: Çölyak hastalığında belirli genetik faktörlerin (HLA-DQ2/DQ8 genleri) rol oynadığı bilinmektedir. Gluten hassasiyetinde bu genler şart olmasa da, ailede çölyak veya diğer otoimmün hastalıkların varlığı bir risk faktörü olabilir.
- Diyet ve Çevresel Etkenler: Çok yüksek oranda gluten içeren bir diyetle beslenme, bazı kişilerde zamanla intolerans gelişmesine katkı sağlayabilir. Ayrıca sık antibiyotik kullanımı, stres, geçirilmiş enfeksiyonlar gibi çevresel etkenlerin de hassasiyeti tetikleyebileceği düşünülmektedir.
- İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS) İlişkisi: Gluten hassasiyeti bazen IBS ile karıştırılır veya birlikte bulunabilir. IBS’li bazı hastalarda gluten veya buğdaydaki FODMAP adı verilen karbonhidratlara duyarlılık olabilmektedir. Bu nedenle IBS hastaları da gluteni kestiğinde rahatlama yaşayabilir, bu durum gerçek bir gluten intoleransı olmayabilir.
Gluten intoleransının kesin nedeni belirsiz olsa da, risk faktörleri arasında aile öyküsü, bağırsak iltihabi hastalıkları veya bağırsak enfeksiyonları geçirmiş olmak, ve kadın cinsiyet (gluten duyarlılığının kadınlarda biraz daha sık raporlandığı belirtilmektedir) sayılabilir. Ayrıca çölyak hastalığı olmadığı kanıtlanmış kişilerde devam eden kronik sindirim şikayetleri varsa, doktorlar non-çölyak gluten duyarlılığından şüphelenebilir.
Gluten Hassasiyeti Belirtileri Nelerdir?
Gluten hassasiyeti yaşayan bireylerde belirtiler kişiden kişiye değişebilmekle birlikte, en sık görülen şikayetler sindirim sistemi ile ilgilidir. Aşağıda gluten duyarlılığı belirtileri ve kısa açıklamaları bir tablo halinde sunulmuştur:
Belirti | Açıklama |
---|---|
Şişkinlik ve Gaz | Gluten tüketimi sonrası bağırsaklarda aşırı gaz birikimi ve karın şişliği oluşabilir. Glutene karşı hassas olan kişilerde, sindirim zorlanması nedeniyle bu şikayet yaygındır. |
Karın Ağrısı | İnce bağırsakta glutenin yarattığı tahriş ve olası enflamasyon, kramp tarzında karın ağrılarına neden olabilir. Kişi gluteni tükettikten bir süre sonra karın bölgesinde rahatsızlık hisseder. |
İshal veya Kabızlık | Gluten hassasiyeti olanlarda bağırsak hareketleri düzensizleşebilir. Bazı kişilerde sık sık ishal görülürken, bazılarında ise tam tersi kabızlık ortaya çıkabilir. |
Mide Bulantısı | Glutenli yiyecekler tükettikten sonra mide bulantısı hissedilebilir. Vücut, tolere edemediği gluteni aldığında bulantı ve zaman zaman kusma refleksiyle tepki verebilir. |
İştahsızlık ve Kilo Kaybı | Sürekli gluten alımına bağlı kronik bağırsak iltihabı, besin emiliminde azalmaya yol açarak iştah kaybı yaratabilir. Uzun vadede istemsiz kilo kaybı görülebilir. |
Kronik Yorgunluk | Glutene bağlı emilim sorunları ve olası vitamin-mineral eksiklikleri (özellikle demir eksikliği anemisi) kişide sürekli halsizlik ve yorgunluğa yol açabilir. |
Anemi (Kansızlık) | İnce bağırsak hasarı nedeniyle demir emilimi bozulursa demir eksikliği anemisi gelişebilir. Bu da çarpıntı, baş dönmesi gibi belirtilerle kendini gösterebilir. |
Cilt Döküntüleri | Bazı kişilerde gluten duyarlılığı ciltte kurdeşen (ürtiker) benzeri döküntüler veya kızarıklık ataklarına neden olabilir. Kaşıntılı döküntüler gluten tüketimini takiben ortaya çıkabilir. |
Baş Ağrısı veya “Beyin Sisi” | Gluten hassasiyeti yalnızca sindirim sistemini etkilemez; sık sık baş ağrıları veya konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık gibi şikayetler de bildirilmiştir. Kişiler bunu “zihnim bulanıklaşıyor” şeklinde tarif edebilir. |
Eklem ve Kas Ağrıları | Glutenin tetiklediği enflamatuar süreçler bazı bireylerde eklem ağrılarını artırabilir. Özellikle ellerde, dizlerde nedeni açıklanamayan ağrılar, gluten alınmasıyla kötüleşebilir. |
Anksiyete ve Depresyon | Uzun süre devam eden fiziksel rahatsızlıklar psikolojiyi de etkileyebilir. Gluten duyarlılığı olan bazı bireyler, gluten aldıktan sonra kaygı bozukluğu (anksiyete) belirtilerinde artış veya depresif bir ruh hali bildirmektedir. Bunun biyokimyasal ve nörolojik bağlantıları araştırılmaktadır. |
Yukarıdaki tabloya bakıldığında gluten duyarlılığı belirtileri oldukça çeşitlidir. En sık rastlanan semptomlar sindirimle ilgili olsa da, glutenin vücutta yarattığı stres sistemik etkilere de yol açabilmektedir. Örneğin sürekli ishal nedeniyle elektrolit dengesi bozulabilir, besin emilimi azalıp vitamin eksiklikleri görülebilir; bunlar da yorgunluk, baş ağrısı veya ruh hali değişimlerini açıklayabilir. Önemli nokta, bu belirtilerin başka hastalıklarda da görülebileceğidir. Eğer yukarıdaki şikayetlerin birkaçına sahipseniz ve özellikle glutenli yiyeceklerle bağlantılı olduğunu düşünüyorsanız, doğru tanı için bir doktora başvurmanız önemlidir.
Tanı ve Değerlendirme Süreci
Gluten hassasiyeti tanısını netleştirmek için doktorlar bir dizi değerlendirme yaparlar. Çünkü belirtiler çölyak hastalığı veya buğday alerjisi gibi diğer rahatsızlıklarla karışabilir. Tanı ve değerlendirme süreci genellikle şu adımları içerir:
- Detaylı Hasta Öyküsü ve Fizik Muayene: Doktor, hastanın şikayetlerini, ne zaman ortaya çıktığını, hangi gıdalarla ilişkili olduğunu sorgular. Ailede çölyak veya alerji öyküsü sorulur. Ardından karın muayenesi gibi fizik muayene bulguları değerlendirilir.
- Laboratuvar Testleri: İlk olarak çölyak hastalığını ekarte etmek için kan testleri yapılır. Anti-tTG (doku transglutaminaz) antikoru, EMA (endomizyum) antikoru gibi çölyak ile ilişkili antikor testleri istenir. Ayrıca genel kan sayımı (anemi var mı diye) ve gerekirse besin eksikliği testleri yapılabilir. Buğday alerjisinden şüpheleniliyorsa spesifik IgE alerji testleri de istenebilir.
- Endoskopi ve Biyopsi: Çölyak testleri pozitif gelirse veya güçlü şüphe varsa, ince bağırsak biyopsisi için endoskopi yapılır. Biyopsi sonucu villuslarda hasar gösterirse çölyak tanısı konur. Gluten hassasiyetinde ise bu biyopsi genellikle normaldir veya minimal inflamasyon gösterebilir.
- Eliminasyon Diyeti ve Provokasyon: Eğer çölyak ve alerji testleri negatif ise, doktor kontrolünde bir eliminasyon diyeti uygulanabilir. Hastadan belirli bir süre (ör. 4-6 hafta) glutensiz diyet yapması istenir. Bu süreçte belirtilerin azalıp azalmadığı izlenir. Sonrasında tekrar gluten denenerek (provokasyon) şikayetlerin geri gelip gelmediğine bakılır. Glutensiz dönemde belirgin düzelme, tekrar gluten alınca kötüleşme oluyorsa, non-çölyak gluten duyarlılığı tanısı desteklenir.
- Diğer Nedenlerin Ekarte Edilmesi: Laktoz intoleransı, FODMAP intoleransı, huzursuz bağırsak sendromu gibi durumlar da benzer semptomlar verebileceğinden, doktor bunları da değerlendirecektir. Gerekirse bu durumlar için de testler yapılır. Bütün bu incelemeler sonucunda başka bir neden bulunamaz ve glutensiz diyetle hasta rahatlıyorsa gluten intoleransı tanısı doğrulanmış olur.
Tanı sürecinde en kritik nokta, çölyak hastalığını atlamamaktır. Çünkü çölyak ciddi bir otoimmün hastalıktır ve ömür boyu sıkı bir glutensiz diyet gerektirir. Bu nedenle, kendi kendine gluten diyeti denemeden önce tıbbi değerlendirme yapmak önemlidir. Eğer kişi aylarca glutensiz beslenip sonra test yaptırırsa, çölyak testleri yalancı negatif çıkabilir. Dolayısıyla, glüteni tamamen hayatınızdan çıkarmadan önce bir sağlık kuruluşunda gerekli testleri yaptırmak gerekir.
Gluten hassasiyeti olan kişilerde sık görülen şikayetlerden biri karın bölgesinde rahatsızlık ve şişkinlik hissidir. Yukarıdaki görsel, karın ağrısını temsil eden kırmızı bir alana dikkat çekiyor.
Çölyak Hastalığı ve Buğday Alerjisi ile Farkları
Gluten hassasiyeti sıkça çölyak hastalığı ile karıştırılır veya buğday alerjisi sanılabilir, ancak aslında üçü birbirinden farklı durumlardır. Aralarındaki farkları şöyle özetleyebiliriz:
- Çölyak Hastalığı: Gluten tüketimine karşı vücudun verdiği otoimmün bir tepkidir. Kişi gluten yediğinde bağışıklık sistemi kendi ince bağırsak dokusuna saldırır ve bağırsaklardaki emilim yüzeyine zarar verir. Çölyak hastalığında ishal, karın ağrısı, kilo kaybı, büyüme geriliği (çocuklarda) gibi belirtiler olur ve tanı kan testleri ile bağırsak biyopsisiyle konur. Ömür boyu çok sıkı bir glutensiz diyet tedavidir. Çölyak, gluten hassasiyetinin en ağır ve belirgin formu olarak düşünülebilir.
- Buğday Alerjisi: Bu durumda problem gluten proteini değil, buğdayın kendisidir (içindeki herhangi bir protein olabilir). Buğday alerjisi, diğer gıda alerjileri gibi, IgE aracılı bir immün yanıttır. Buğday içeren gıdalar tüketildiğinde kısa sürede kurdeşen, kaşıntı, burun akıntısı, nefes darlığı gibi tipik alerjik reaksiyonlar gelişebilir. Hatta bazı vakalarda anafilaksi (ciddi alerjik şok) riski vardır. Buğday alerjisi genellikle çocuklukta ortaya çıkar ve bazı çocuklar büyüdükçe bu alerjiyi aşabilir. Tanısı deri prik testi veya kan testiyle spesifik IgE bakılarak konur. Tedavide buğday ve buğday ürünlerinden kaçınmak gerekir (ancak arpa, çavdar gibi tahıllar tolere edilebilir çünkü alerjen buğday proteinleridir).
- Non-Çölyak Gluten Hassasiyeti: Ne çölyak gibi otoimmün bir hasar vardır ne de buğday alerjisindeki gibi IgE aracılı ani reaksiyonlar. Daha çok fonksiyonel bir sindirim sistemi hassasiyetidir. Kişi glutenli gıdalar yediğinde karın ağrısı, şişkinlik, ishal, baş ağrısı, yorgunluk gibi şikayetler oluşur ancak yapılan testlerde çölyak veya alerji saptanmaz. İnce bağırsakta belirgin bir hasar da görülmez. Belirtiler gluteni kesince düzelir, glüteni tekrar alınca geri gelir. Yani teşhis, diğer iki durumu dışladıktan sonra ve diyet denemesiyle konur. Tedavi kesin olmamakla birlikte, gluteni hayatından tamamen çıkarmak yerine tolere edilebilen düzeyde kısıtlamak, dengeli bir diyet uygulamak önerilir. Gluten hassasiyeti çölyak kadar nadirdir ve toplumda sanıldığı kadar yaygın olmayabilir.
Özetle, çölyak hastalığı ve buğday alerjisi daha belirgin ve testlerle kanıtlanabilen durumlarken, gluten intoleransı bir teşhis dışı bırakma (eksklüzyon) tanısıdır. Üç durumda da ortak nokta glutenli gıdaların rahatsızlık vermesidir; ancak altta yatan mekanizmalar farklıdır. Bu nedenle tedavi ve diyet yaklaşımları da farklılık gösterir. Kendinizde gluten probleminden şüpheleniyorsanız, hangi gruba girdiğinizi anlamak için doktor kontrolü şarttır.
Glutensiz Yaşam Önerileri
Gluten hassasiyeti tanısı alan (veya çölyak hastası) kişiler için glutensiz yaşam en önemli tedavi yöntemidir. Glutensiz beslenmek başlangıçta zor görünebilir; çünkü günlük hayatta tükettiğimiz birçok gıda gluten içerir. Ancak günümüzde glutensiz ürün seçenekleri artmıştır ve bilinçli adımlarla sağlıklı, dengeli bir glutensiz beslenme mümkündür. İşte glutensiz yaşam için dikkat edilmesi gerekenler ve bazı öneriler:
- Gluten İçeren Tahılları Tanıyın: Öncelikle hangi gıdalarda gluten olduğunu iyi bilin. Buğday, arpa, çavdar kesinlikle gluteni içerir. Yulaf genelde glutensiz kabul edilir ancak işlenme sırasında bulaş olabileceğinden “glutensiz” etiketli yulaf tercih edilmelidir.
- Etiket Okuma Alışkanlığı: Paketli gıdaların etiketlerini mutlaka okuyun. İçindekiler kısmında buğday unu, malt, nişasta, gluten gibi ibareler varsa o üründen uzak durun. Özellikle soslar, hazır çorbalar, işlenmiş et ürünleri, hatta dondurmalar bile kıvam arttırıcı olarak gluten içerebilir. “Gluten Free” (glutensiz) logosu olan ürünleri tercih edin.
- Çapraz Bulaşmaya Dikkat: Mutfakta glutensiz gıdalar hazırlarken, glutenli gıdalarla aynı yüzeyi veya gereçleri kullanmamaya özen gösterin. Örneğin, ekmek kesilen tahtada glutensiz ekmek kesmek bile eser miktarda bulaş riskini taşır. Tost makinesi, fırın tepsisi gibi gereçleri de ayrı tutmak faydalı olur (özellikle çölyak hastaları için hayati önemdedir).
- Alternatif Tahılları Kullanın: Buğday unu yerine kullanabileceğiniz birçok alternatif un ve tahıl vardır. Pirinç, mısır, karabuğday, kinoa, mercimek unu, badem unu, nohut unu gibi ürünlerle ekmek, hamur işi, makarna yapabilirsiniz. Bu ürünler doğal olarak glutensizdir ve kompleks karbonhidrat ile lif kaynağıdır. Örneğin, pirinç ve mısırdan yapılan makarnalar veya karabuğday unundan yapılan ekmekler yaygın olarak bulunur.
- Dengeli ve Besleyici Beslenin: Glutensiz diye her ürün sağlıklı olacak diye bir kural yoktur. Bazı hazır glutensiz ürünler (ekmek, kurabiye vb.) normal muadillerine göre daha fazla şeker ve yağ içerebilir, ayrıca B vitaminleri, demir ve lif açısından fakir olabilir. Bu nedenle glutensiz yaşamda da işlenmiş gıdaları sınırlayın, doğal besinlere yönelin. Sebze, meyve, kuruyemiş, baklagiller, protein kaynakları (et, balık, tavuk, yumurta) ile çeşitli bir diyet oluşturun. Eksik olabilecek vitamin-mineraller için doktorunuz gerekirse takviye önerebilir.
- Dışarıda Yemek Yerken Soru Sorun: Restoranda yemek yiyecekseniz, yemeğin nasıl hazırlandığını sorun. Pane harcı, soslar veya marinatlar gluten içerebilir. “Glutensiz menü” sunan restoranları tercih etmek işinizi kolaylaştıracaktır. Salatalarda kruton (ekmek parçaları) olabileceğini, çorbaya un katılabileceğini unutmayın.
- Lif ve Probiyotik Alımına Özen Gösterin: Gluten hassasiyeti nedeniyle tam tahılları kesmek, lif alımınızı azaltabilir. Kabızlık yaşamamak ve bağırsak sağlığını korumak için glutensiz tahıllardan yapılmış ürünler, sebzeler, meyveler ve gerekirse psilyum gibi takviyelerle yeterli lif alın. Ayrıca yoğurt, kefir gibi probiyotik zengini besinler tüketerek bağırsak florasını destekleyin.
- Alkole Dikkat: Bira, malt içeren içecekler gluten barındırır. Şarap ve distile içkiler (rakı, votka, tekila vb.) genelde glutensiz kabul edilir. Yine de katkı maddeleri yönünden emin olmak için glutensiz sertifikalı olanları seçmek isteyebilirsiniz.
- Beslenme Uzmanından Destek Alın: Glutensiz diyete başlarken bir diyetisyen desteği almak adaptasyonunuzu kolaylaştırır. Hangi besinlerden yeterince almanız gerektiği, alternatif tarifler, dışarıda yemek stratejileri konusunda profesyonel yardım faydalı olabilir.
Glutensiz ürünlerin ambalajlarında genellikle üzerine çizgi çekilmiş buğday başağı sembolü ve “Gluten Free” ibaresi bulunur. Bu sembol, ürünün gluten içermediğinin uluslararası işaretidir.
Yukarıdaki öneriler özellikle çölyak hastaları için hayati önem taşırken, gluten hassasiyeti olan kişiler de benzer şekilde dikkat ettiklerinde kendilerini çok daha iyi hissederler. Unutmayın ki, glutensiz yaşam bir süreçtir ve zamanla neyin güvenli, neyin riskli olduğunu tecrübe ile daha iyi öğreneceksiniz. Başlarda kısıtlayıcı gelse de, bugün birçok alternatif ürün sayesinde oldukça zengin bir beslenme planı oluşturmak mümkündür.
Gluten ve Kanser İlişkisi: Gluten Kansere Yol Açar mı?
Gluten hakkında dolaşan endişelerden biri de “acaba kansere neden olur mu?” sorusudur. Özellikle internette bazı kaynaklar glutenin son derece zararlı olduğunu ve kanser dahil pek çok hastalığa yol açtığını iddia edebiliyor. Bu iddiaları bilimsel veriler ışığında değerlendirmek önemlidir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, şu ana dek yapılan araştırmalarda gluten tüketiminin sağlıklı bireylerde kansere yol açtığını gösteren net bir bilimsel kanıt bulunamamıştır. Yani gluten, sigara veya asbest gibi doğrudan bir kanserojen olarak kabul edilmez. Bu nedenle, sadece kanserden korunmak amacıyla gluten tüketmeyen sağlıklı bireyler için elimizde güçlü bir gerekçe yoktur. Hatta gereksiz yere gluteni kesmek, beslenmenizi kısıtlayıp sizi diğer besin öğelerinden mahrum bırakabilir.
Ancak bu konunun bir istisnası vardır: Çölyak hastaları. Çölyak hastalığı tedavi edilmez (yani gluten alımı devam eder) ise, uzun vadede ince bağırsak kanseri veya lenfoma gibi bazı bağırsak kanseri türlerinin riskinde artış görülebilir. Bu, glutenin genel popülasyondaki etkisinden ziyade, çölyak hastalığının yol açtığı kronik iltihabi durumun bir sonucudur. Nitekim 30-40 yıl önce, tanı almamış çölyak hastalarında bağırsak lenfoması riskinin arttığı gözlemlenmiştir. Ancak tanı alıp glutensiz diyete başlayan çölyak hastalarında bu risk, genel popülasyona yaklaşmaktadır.
Gluten hassasiyeti ile kanser ilişkisine dair veriler ise oldukça sınırlıdır. Non-çölyak gluten duyarlılığı olan kişilerde, çölyak hastalığında görülen kadar belirgin bir risk artışı saptanmamıştır. Çünkü burada bağırsaklarda çölyakta olduğu gibi bir yapısal hasar oluşmamaktadır. Yine de, teorik olarak sürekli inflamasyon ve stres durumu yaratabileceği için, uzun dönemde herhangi bir riski olup olmadığı net değildir. Mevcut veriler ikna edici bir bağlantı göstermemektedir.
Glutene dair olumsuz söylentilerin artmasında bazen nocebo etkisi de rol oynar. Yani kişi, glutenin zararlı olduğuna inandığı için, aslında bilimsel bir etkisi olmasa bile, gluten tükettiğinde kendini kötü hissedebilir. Bu psikolojik etkinin, medyada gluten hakkında çıkan abartılı haberlerle güçlendiğini belirtmek gerekir. Örneğin, bir dönem popüler olan bazı sağlık programlarında glutenin “vücutta yapışıp kaldığı” ve “birçok hastalığı tetiklediği” iddiaları yayılmıştır. Oysa bilim dünyası bu iddiaları büyük ölçüde teyit edememiştir.
Sonuç olarak: Gluten sağlıklı bireyler için doğrudan bir kanser sebebi olarak görülmez. Eğer bir çölyak hastasıysanız veya gerçek bir gluten intoleransınız varsa, elbette gluten tüketiminizi kısıtlamanız gerekir. Bu durumda bile, glutensiz bir diyet uyguladığınız sürece kanser riskiniz normal sınırlara gelecektir. Diğer yandan, gluten duyarlılığı olmayan bireylerin gereksiz yere glutenden kaçınmasının bir faydası gösterilmemiştir. Hatta tam tahılları tüketmemek, diyetle alınan lif ve B vitaminlerinin azalmasına yol açabilir.
Glutenin kanser yaptığı yönündeki bilgiler şu an için doğru değildir. Bu alandaki araştırmalar devam etmekle birlikte, toplumda korkulduğu gibi herkesin gluteni kesmesini gerektiren bir durum olmadığı anlaşılmaktadır. Önemli olan, bireysel olarak glutene karşı bir hassasiyetiniz olup olmadığını doktora danışarak belirlemek ve bilimsel veriler ışığında hareket etmektir.
Sonuç
Gluten hassasiyeti, günümüzde sıkça tartışılan bir konudur. Kimi insanlar için gluten gerçekten de rahatsız edici olabilmektedir ve bu bireylerin glutensiz beslenerek yaşam kalitelerini artırmaları mümkündür. Ancak kendi kendine teşhis koymak yerine, doğru tanı ve ayrım için mutlaka tıbbi değerlendirme yapılmalıdır. Çölyak hastalığı, buğday alerjisi ve non-çölyak gluten duyarlılığı birbirinden farklıdır ve her biri için farklı yaklaşım gerekir.
Unutulmamalıdır ki dengeli beslenme esastır. Eğer gluten hassasiyetiniz varsa, glutensiz yaşam önerilerini uygulayarak sağlıklı bir şekilde beslenebilirsiniz. Sebze, meyve, et, balık, baklagiller, glutensiz tahıllar ile vücudunuzun ihtiyaç duyduğu tüm besin öğelerini almanız mümkündür. Gluten tüketemiyorsanız bu bir engel değildir; doğru planlama ile besleyici ve keyifli bir beslenme sürdürebilirsiniz.
Son olarak, “gluten herkese zararlıdır” şeklindeki genellemelerin bilimsel temeli olmadığını hatırlatalım. Gluten kansere yol açmaz; aksine tam tahıllar, gluten içerseler bile, birçok insan için sağlıklı bir diyetin parçasıdır. Önemli olan kendi vücudumuzu tanımak, belirtilerimizi ciddiye almak ve gerekiyorsa uzman desteğiyle en uygun beslenme şeklini belirlemektir. Eğer gluten ile ilgili endişeleriniz varsa, bir gastroenterolog veya diyetisyene danışarak en doğru bilgiyi alabilirsiniz.