Erken evre meme kanseri teşhisi alan kadınlar, genellikle memelerinin tamamını veya sadece bir kısmını aldırma seçeneğine sahiptir.

Yeni bir çalışma, bir hastanın ameliyattan 10 yıl sonra memelerinden memnuniyetinin her iki ameliyat türü için de benzer olduğunu gösteriyor.

"Mememi Tamamen Alın ve Kurtulayım" Demeye Çoğu Zaman Gerek Yok

Meme kanserine yakalanan birçok hasta adeta memesine küser ve memesinden kurtulmak ister. Fakat erken evre meme kanseri tedavisi için memenin tamamen alınması, bazı özel durumlar (büyük tümör, küçük meme yapısı, iki taraflı tümör, kalıtsal meme kanseri vb) hariç gereksizdir.

Bu yeni çalışmada, memenin bir kısmının alındığı meme koruyucu cerrahi ve sonrasında koruyucu radyasyon tedavisi uygulanan kadınlar, memenin tamamen alındığı mastektomi ve rekonstrüksiyon (yeniden yapılandırma) uygulananlara kıyasla ameliyattan 10 yıl sonra belirgin olarak daha iyi psikososyal ve cinsel iyilik hali bildirdi.

Çalışmanın bulguları, erken evre meme kanseri olan kadınların ameliyat tercihlerini yaparken daha bilinçli ve kendilerinden emin bir şekilde karar vermelerini sağlayabilir.

Çalışma 13 Nisan'da JAMA Surgery dergisinde yayımlandı.

Meme koruyucu cerrahi için uygun olduğu halde mastektomiyi tercih eden çok sayıda kadın olduğu göz önüne alındığında, bu bulguların hastanın karar verme sürecinde önemli etkileri olacaktır.

Genel olarak bu çalışma, erken evre meme kanserli hastalarda, meme koruyucu cerrahi geçirenlerin, mastektomiye kıyasla daha üstün kısa ve uzun vadeli yaşam kalitesi sonuçlarına sahip olduğunu ortaya koymaktadır.

Çalışmanın Detayları

Çalışmanın başyazarı Dr Benjamin Smith ve meslektaşları, çalışmaları için Texas Cancer Registry'den alınan verileri kullanarak karşılaştırmalı bir etkililik araştırması yürüttüler ve 2006 ile 2008 yılları arasında evre 0-II meme kanseri teşhisi konan ve meme koruyucu cerrahi veya mastektomi ve rekonstrüksiyon ile tedavi edilen kadınları belirlediler.

Analizlerine toplam 647 hasta dahil edildi (356'sına meme koruyucu cerrahi uygulandı; 291'ine mastektomi ve rekonstrüksiyon uygulandı).

Bu hasta grubunun ortanca yaşı 53 ve tanıdan ankete kadar geçen ortanca süre 10.3 yıldı. Mastektomi ve rekonstrüksiyon beyaz, daha genç, nod pozitif, daha büyük tümörleri olan, bilateral (iki taraflı) meme kanseri olan, kemoterapi alan ve geliri daha yüksek olan kadınlarda daha yaygındı.

Çalışmada ölçülmek istenen birincil sonuç, hasta tarafından bildirilen BREAST-Q anketi ile ölçüldüğü üzere, hastaların memelerinden memnuniyeti idi. İkincil sonuçlar arasında fiziksel iyilik hali, psikososyal iyilik hali ve cinsel iyilik hali yer almıştır.

Çalışma grupları arasında meme memnuniyeti, fiziksel iyilik veya karar pişmanlığı açısından anlamlı bir farklılık bulunmadı; bununla birlikte meme koruyucu cerrahi artı radyoterapi uygulananların meme memnuniyeti, diğer gruba göre 2.7 kat daha iyi idi.

Ayrıca psikososyal iyilik hali (etki büyüklüğü, –8.61; P < .001) ve cinsel iyi oluş (etki büyüklüğü, –10.68; P < .001), mastektomi ve rekonstrüksiyon uygulanan kadınlarda anlamlı olarak daha kötüydü.

Aynı dergide bu çalışma hakkında eş zamanlı olarak editör makalasi yayımlandı. Editörler, daha önceki çalışmaların, meme koruyucu cerrahi ile karşılaştırıldığında mastektomiyi takiben yaşam kalitesinin azaldığının bulunduğunu belirtiyorlar. Bununla birlikte, önceki çalışmaların çoğu, radyoterapi (RT) olmadan meme koruyucu cerrahi uygulanan hastaları ve rekonstrüksiyon yapılmadan mastektomi yapılan hastaları içeriyordu.

Sonuç olarak meme koruyucu cerrahi ve takiben uygulanan RT'nin daha iyi yaşam kalitesi ile sonuçlandığı ve tıbben gerekmedikce mastektomiden kaçınılması gerektiği bilgisi bu çalışma ile pekişmiş oldu.