Hasan Cengiz Tuncay ile yollarımız kesişeli yaklaşık üç buçuk yıl oldu. Sebepler yeni yollar açar ve yollar da bizi birbirimize bağlar. Bu sefer sebep, birçoğumuzu ürperten kanser hastalığı. Her daim güleryüzlü, espirili ve doğal bir olgunluğa sahip hastamın hikayesini, kendi sözleri ile sizlerle paylaşmak istedim.

Cilt Kanseri Malign Melanom Tanısına Götüren Belirti ve Şikayetleriniz Nelerdi?

Önce iki kürek kemiğimin arasında bir et beni oluştu. 3-4 milim civarında olduğu ve rengi de normal olduğu için pek önemsemedim. Fakat 6 ay sonra büyüdü ve rengi neredeyse siyaha yakın bir renk aldı.

Melanom Tanısını Nasıl Öğrendiniz ve Melanom Olduğunuzu Öğrendikten Sonra Neler Hissettiniz?

Sonrasında hastaneye gittim ve beni aldırdım. Operasyon sonrası patolojiye gönderildi. 20 gün sonra sonucu telefonla bildireceklerini söylemişlerdi. Fakat 20 gün geçmesine rağmen telefon gelmedi. Ben de hastaneyle irtibata geçtim. Sonucu almamız için hastaneye gelmemiz gerektiği söylendi.

Hastaneye gittiğimizde sonucu genç bir patolog hanım, ziyadesiyle üzgün bir halde, malign melanom tanısını açıklamaya çalıştı. Açıklama yaparken oldukça zorlandı. Ben durumu önemsemedikçe, doktor, malign melanomun ne denli tehlikeli olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Sonrasında durumun eşimi de ne denli üzdüğünü fark edince espri yaparak ortamı rahatlatmaya çalıştım. En sonunda eşimi de doktoru da gülümsetmeyi başardım ve böylece kanser hikayem gülücüklerle başlamış oldu.

Aslında bu olay çok sevdiğim bir arkadaşımın başına gelmiş gibi bir duygu oluştu bende, sanırım bünyem kaldırmadı başka türlüsünü... Ben de bu sevdiğim arkadaş için mücadele etmeye karar verdim.

Onun için tüm imkânlarımı kullanarak İstanbul'da fellik fellik doktor aramaya başladım. Ankara, İzmir tüm çevremi kullanıp soruşturuyordum. İşin komiği yine Ankara'dan eşimin bir arkadaşı Antalya'dan bir onkolog adı verdi. Bunun üzerine “çok iyi olsa Antalya'da ne işi var” diye düşündüm. Daha sonra bir başka arkadaşım da aynı ismi söyleyince görüşmeye karar verdim. Ne de olsa bu kadar onkolog gezdikten sonra yarı doktor oluvermiştim. Başlangıçta sıkı bir sınavdan geçirmeyi, yani kök söktürmeyi düşünmüştüm, fakat konuştukça bana hastasına ve hastalığa bakış açısına anlattıkça, bu adamın benim doktorum olduğuna karar verdim. Sonunda ona öyle güvenmiştim ki arkadaşım için en iyisini yapacağından emin oldum ve söylediklerine %100 itaat etmesi için arkadaşımı ikna ettim ve hikâyenin sonuna kadar buna uymasını sağladım.

Ameliyat Süreci Nasıldı? Öncesinde Nasıl Bir Hazırlık Yapıldı?

Tanı konulduktan sonra ivedilikle bir PET tarama çekimi yapıldı. Pet sonucu doğrultusunda onkoloğum, beni ameliyatımı yapacak plastik cerraha yönlendirdi. Plastik cerrahla yapmış olduğumuz görüşmede, bana malign melanomun yakınındaki bekçi lenf bezine ve oradan da iç organlara sıçrama olasılığının yüksek olduğunu, PET sonucumda sağ koltuk altı lenflerinde şüpheli bir durum olduğunu ve ameliyatta benimin ilk çıktığı noktanın biraz daha derinleştirilerek temizleneceği ve sağ koltuk altımda şüpheli görünen yerlerin de alınacağını söyledi. Sonrasında hızla ameliyat sürecine girdik. İlk ameliyatımı 15 Ağustos 2014 tarihinde oldum.

Ameliyat Sonrası Nasıl Bir Yedavi Gördünüz?

Ameliyatımda plastik cerrahım, sağ koltuk altı lenflerinin yanı sıra sol koltuk altımdan da sıkıntı yaratabileceğini düşündüğü nodülleri aldığını ve patolojiye gönderdiğini söyledi. 10 gün içerisinde sonucum geldi. Sağ temiz, ama sol koltuk altına sıçradığı tespit edildi. Hemen sonrasında yani 30 Ağustos 2014 tarihinde tekrar ameliyat oldum. Ameliyat sonrası yaklaşık 1-1.5 ay dinlendim. Bu arada onkoloğumla yapmış olduğumuz görüşmelerde, bana interferon aşısından söz etti. Malign melanom hastalarında benim yasadığım süreçte uygulanabilecek bir aşı olduğunu, fakat bu aşının yan etkilerinin sık olduğu ve en kötüsü, tedavinin işe yarayıp yaramadığını görmek için uzun bir sure beklemek gerektiğini ve bu aşının o ana dek uygulanmış olan hastalarda 10 kişiden ancak 3-4 kişiye iyi geldiğini anlattı. Bir süre düşünmemi istediğini söyledi. Hastaneden çıkarken cevabım çok netti, bu tedaviyi almak istemiyordum. Fakat eşim bu konuda çok ısrarcı davrandı. Sonrasında tekrar onkoloğumla görüşünce tedaviyi almayı kabul ettim. 24 Kaşım 2015 tarihinde interferon tedavim başladı. Zor bir tedaviydi, çünkü aşırı yorgunluk veriyordu. Önceleri gün içinde rahatlıkla yaptığım şeyleri yapmakta çok zorlanıyordum. Tedavim 1 yıl sürdü.

Melanomun Tedaviden 1 yıl Sonra Tekrarladığı Nasıl Anlaşıldı ve Neler Hissettiniz?

İnterferonu 1 yıl kullandıktan sonra tekrar PET çekimi yapıldı. PET sonucunda sol koltuk altımda nüks (hastalık tekrarı) olduğu ortaya çıktı. “Durmak yok, yola devam” nidalarıyla her şey olup bitiverdi.

Kanseriniz Tekrarladıktan Sonra Nasıl Bir Tedavi Uygulandı?

Çok kısa bir sure içerisinde yani 30 Kaşım 2015 tarihinde plastik cerrahıma tekrar ameliyat oldum. Son ameliyatım öncesinde özel bir tedavi olmadı. Gerekli testler yapıldı, sonrasında ameliyat süreci başladı. Bu ameliyat sonrasında düşük dozda temodal isimli kemoterapi hapını kullanmaya başladım. Aralık ayının ortasında da radyoterapi başladı. Radyoterapi öncesinde doktorum, seans sayısının az fakat yoğun bir radyoterapi almam gerektiği konusunda beni bilgilendirdi. 15 gün arayla 6 seans radyoterapi alacağım söylendi ve bu seanslar mart ayin baslarına kadar devam etti. Daha sonra melanomun tekrarlama ihtimalini azaltmak için, bu hastalıkta yeni kullanılmaya başlanan immünoterapi almaya başladım, toplam 11 kür.

Tekrarlayan Ameliyatlar ve Işın Tedavisi Sonrası Sol Kolunuzda Kısmi Felç Gelişmesi Size Nasıl Hissettirdi. Kolunuz İçin Aldığınız Tedavileri Anlatır Mısınız?

İşte bu kanser hikayesinin en kötü bölümüydü, yani kısmi felç hadisesi. Gerçekten kendimi çok kötü hissettim, fakat çok çok kısa bir sürede hislerim değişti. Slogan yine aynıydı... Durmak yok yola devam!.. Hocamın önerilerini sırasıyla uygulamaya başladım. Önce fizyoterapi dönemi hemen ardından, Antalya'da bulamadığımız için, lenfödem masajı için İstanbul'a gittik. İşte burada en büyük yardımı eşimden gördüm. Orada Lenf ödem masajını öğrenip, Antalya'ya döndüğümüzde kendisi uygulamaya başladı.

hasan cengiz tuncay ve eşi ceyda tuncay dutalan köyündeki evleri

Ceyda Aras Tuncay, tüm bu zorlu süreçte eşinin en büyük yardımcısı ve motivasyonu olmuş. Vakitlerinin çoğunu Dutalan Köyü'ndeki şirin evlerinde geçiriyorlar

Tüm bu zorlu hastalığa ve tedavilere karşı şu an herhangi bir kanser bulgusu olmadan yaşamınıza devam ediyorsunuz, bu size nasıl hissettiriyor?

En yakın arkadaşım için çok seviniyorum tabi ki. İşte bu yüzden hocam ve ekibine sonsuz şükran duyuyorum. İyi ki varlar...

Sizi doğayı seven birisi olarak tanıyoruz. Bu süreç sizi doğaya daha çok bağladı diyebilir miyiz? Doğal yaşam serüveninizi anlatır mısınız?

Evet doğayı çok sevdiğim doğrudur, insan oğlunu sevmez mi... Hem de böyle bir oğlu, Rabbim her isteyene böyle bir evlat nasip etsin. Tabii şaka bir yana oğlumun adı da Doğa. Bu arada doğayı şatafattan ve keşmekeşten uzak yaşamayı seviyorum. Doğal olarak hastalıktan sonra bu duygularım daha da arttı.

Fakat çok da boş kalmak insanı rahatsız edebiliyor. Bende bu sebepten kaz beslemeye karar verdim. Cennet gibi bir yer şu an yaşadığım Dutalan Köyü. Antalya'ya 1 saat uzaklıkta, ormanların içinde, 1000 metre rakımlı, havası, suyu, insanları ve muhteşem manzarasıyla gerçekten bir yeryüzü cenneti. Düşündüm ki neden burası sadece insanlar için olsun... Ve sonunda kazları da bu cennete dahil ettim. Herkese tavsiye ederim, önümüzde yılbaşı var, hindi eti yerine çok daha sağlıklı ve aynı zamanda Anadolu Kültürü'nde derin bir geçmişi olan kaz tercih etsinler :)

Hocamın da tavsiyesi ile kaz eti yemeye başladım ve hayatımı bu olumlu etkiledi diyebilirim. Öncelikle kilo verdim, günümün en az 2-3 saatini Kangal köpeklerim ile beraber ormanda gezecek enerji ile tanıştım. Buralar aynı zamanda bir mantar cenneti. Mantar sezonunda soframdan hiç eksik olmayan 2 ürün oldu kaz ve mantar.

İlginizi Çekebilir:

Zaten her şeyimizi kendimiz ekip biçiyoruz. Bütün yaz doğal beslenme, sonbahar konserve dönemi... Hepsi kendi ürünümüz. Tabii ki ve kesinlikle tarım ilacı ve kimyevi gübre yok. Her şey tamamen doğal, doğanın bize sundukları zaten yetiyor, fazlasını aramaya gerek yok. Zeytin ağaçlarımızdan zeytin ve zeytinyağı, asmalarımızdan pekmez, şıra ve üzüm sirkesi. Elma sirkesi erik ekşisi, dut pekmezi cevizimiz, bademimiz ve envai çeşit bahçemizden konservelerimiz kışa taşıyabildiklerimiz mesela. Biz yıllardır evimize 1 kilogram domates satın almış değiliz. Bahçemizde kuzukulağı, semizotu, labada, adaçayı, kekik, yarpuz otu, sarı kantaron otu, kuşburnu gibi sağlıklı bitkiler kendiliğinden yetişiyor, bize de sadece toplaması kalıyor.

hasan cengiz tuncayın vizyonu ve hayalleri ile köylülere umut olması doğal yaşam projeleri

Vizyonunuz ve hayallerinizle köylülere umut oluyorsunuz? Doğal yaşam projelerinizden bahseder misiniz?

Böyle bir coğrafyada yaşamak insana ilham veriyor. Aynı zamanda çok fazla düşünüyorsun bir kere ve kendini borçlu hissediyorsun. Öncelikle işte tam da bu yüzden belki de sürekli ne katabileceğini düşünüyorsun insanlara ve doğaya. Mantar ve çeşitli bitkiler toplayıp satıyor burada köylüler.

Onların ürünlerini değerli kılabilecek kurutma işleme ve paketleme tesisi proje aşamasında şu an mesela. Sedir ormanlarında yetişen bir mantar buldum bu yıl, Matsutake. Japonya'da bin dolara satılıyor kilosu. Bu bir kış mantarı bir de sonbaharda kuzu göbeği mantarı var, çok kıymetli ve hatta trüf bulduk. Dolayısıyla sadece bu yabani mantarları toplayarak köylüye ciddi bir ek gelir kazandırmayı ümit ediyoruz.

Aslında kazların sayısını da bu yüzden çoğalttım. Seneye çıkan yavrulardan dileyen köylülere de dağıtmayı düşünüyorum ve bundan da ötesi doğal ve sürdürülebilir bir turizm hayal ediyorum buraları bozmadan...