Zayıf veya kötü sosyal destek ve ekonomik olarak imkanların sınırlı olması, kanser sonuçlarının daha olumsuz olmasıyla ilişkilidir. Buna ek olarak çoğu zaman göz ardı edilen bir konu daha vardır: kanser hakkındaki kadere yenik görüşler de ― örneğin, kanserin direkt olarak yaşam kaybı ile sonuçlanacağı ve bunu önlemek için hiçbir şeyin yapılamayacağı ― kötü sonuçların doğması ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. Bu tür inançlara sahip kişilerin aynı zamanda kanser taraması yaptırma, doğabilecek sorunlara karşı erken önlemler alma ve tedavi tavsiyelerine uyma olasılıkları da daha düşüktür.

15 Kasım 2022’de BMC Cancer’de ön baskı olarak yayımlanan bir çalışmada araştırmacılar, bu iki iyi bilinen fenomeni birlikte ele aldı. Kanserle ilgili kadere yenik inançların, olumsuz sosyoekonomik ve sosyal stres faktörleri kadar kanser sonuçları üzerinde etkili olduğunu gösterdiler.

Bulgular, tedavi sonuçlarına daha önce tanınmayan bir etkenin etkisini ortaya koyuyor ve bunları ele almak için yeni bir yaklaşım öneriyor: Risk altındaki insanları eğitmek, olumsuz kanser inançlarından etkilenmemelerine yardımcı olabilir.

İlginizi çekebilir: Kanser hastalarına ne söylenmeli ve ne söylenmemeli?

Çalışmanın Detayları

Araştırmacılar, Philadelphia bölgesindeki 859 kişinin kanser bilgilerini, riskli davranışlarını, tarama yaptırıp yaptırmadıklarını ve sosyodemografik özelliklerini araştırdı.

Her katılımcı için sağlığın sosyal belirleyicileri puanı hesaplandı. Puanlar 0 ile 9 puan arasında değişiyordu. Puanın artması daha olumsuz bir duruma işaret eder. Puanlamaya dahil edilen faktörlerin her biri 1 puandı;

  1. Gıda güvencesizliği
  2. Beyaz dışında bir ırktan olmak
  3. Heteroseksüel olmamak
  4. Sabit bir konut sahibi olmak
  5. Sigorta eksikliği
  6. Üniversite eğitimi eksikliği
  7. Yalnız yaşamak
  8. Ayrımcılığa maruz kalmak
  9. Yoksulluk

Ayrıca katılımcılara aşağıdaki inanışlara ne kadar inandıkları da soruldu;

  1. Kansere çoğunlukla bir kişinin davranışı veya yaşam tarzı neden olur
  2. Her şey kansere neden olur
  3. Kanser olma riskinizi azaltmak için yapabileceğiniz pek bir şey yok
  4. Kanseri önlemeyle ilgili o kadar çok farklı tavsiye var ki, hangisini izleyeceğinizi bilmek zor
  5. Kanseri düşündüğümde otomatik olarak hayatımı kaybetmeyi düşünürüm
  6. Kanser olma riskimi bilmemeyi tercih ederim

Katılımcıların üçte ikisi kadın, %64’ü beyaz ve %61’i 41 yaşından küçüktü. Yaklaşık dörtte biri yoksul, %36’sı gıda güvencesizliğine maruz ve %17’si sabit bir konuta sahip değildi. Ortalama sağlığın sosyal belirleyicileri (SSB) puanı 2,4 olarak hesaplandı.

Araştırmanın Sonuçları

Araştırmacılar, ortalama SSB skoru ile yaşamı tehdit eden altı kanser inancından beşi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki buldu. Örneğin, "Kanser hakkında düşündüğümde, otomatik olarak hayatımı kaybetmeyi düşünürüm" ifadesine kesinlikle katılanların ortalama SSB puanı 3,1 iken kesinlikle katılmayanların ortalama SSB puanı 2,3'tü. 2'den yüksek puan alan katılımcıların kanser risklerini bilmek istemeyecekleri, kanserin direkt olarak yaşam kaybı ile sonuçlandığı ve kanser riskinizi azaltmak için yapabileceğiniz pek bir şeyin olmadığı konusunda hemfikir olma olasılıkları daha yüksekti.

Yoksulluk yaşayan katılımcıların, "Kansere en çok kişinin davranışlarından veya yaşam tarzından kaynaklanır" ifadesine kesinlikle katılmama ve "Her şey kansere neden oluyor gibi görünüyor", "Kanseri düşündüğümde, otomatik olarak hayatımı kaybetmeyi düşünürüm" ve "Kansere yakalanma riskimi bilmemeyi tercih ederim" ifadelerine katılma olasılıkları daha yüksekti.

Yiyecek ve barınma güvencesizliği yaşayan insanların, “Her şeyin kansere neden olduğu”, “Kanser olma riskinizi azaltmak için yapabileceğiniz pek bir şey olmadığı” ve “Kanserin direkt olarak yaşam kaybı ile sonuçlandığı” konusunda hemfikir olma olasılıkları önemli ölçüde daha yüksekti.

Siyahi ve Hispanik (Latin Amerika veya İspanya kökenli Amerikalı) katılımcılar, “Her şeyin kansere neden olduğuna” ve “Kanserin direkt olarak yaşam kaybı ile sonuçlandığı anlamına geldiğine” daha çok inanıyorlar.

Ancak çalışmanın bir kısıtlayıcı özelliği, sonuçların tüm ABD ve tabii ki diğer ülkeler için genelleştirilemez olmasıdır. Ayrıca SSB puanlaması kapsamında tüm etkenlere eşit değerler verilmiştir ki bu da bazı sosyal belirleyicilerin daha fazla olan etkisini göz ardı etmiştir.

Sonuç olarak kanser hakkında peşin olumsuz ve güncel gelişmelerle bağdaşmayan inanışlar ki bunlara kadere yenik görüşler de denebilir, daha olumsuz hastalık sonuçların doğması ile güçlü bir şekilde ilişkili bulundu. Bu durum, kanserin ne olduğu ve güncel tedavi sonuçları hakkında toplumun bilgilendirilme ihtiyacına vurgu yapmaktadır.