Meme kanseri son yıllarda en ciddi gelişmelerin gözlendiği kanser türlerinden birisidir. Meme kanserinin görüntülenmesindeki, patolojik değerlendirmesindeki, moleküler patolojik incelemesindeki ve tıbbi tedavisindeki değişiklikler, ayrıca radyoterapi ve cerrahi yaklaşımlardaki değişiklikler hasta lehine önemli gelişmelerdir. Bu yeniliklerin doğru şekilde hastaya yansıması için alanında yetkin uzmanların multidisipliner bir yaklaşımla hastayı değerlendirmesi gereklidir.

Tıbbi onkoloğun, radyasyon onkoloğunun ve cerrahın tedaviyi doğru planlayabilmesi için memeden alınan biyopsinin doğru bir şekilde değerlendirilmesi gereklidir. Günümüzde meme biyopsisi birçok faktörün birlikte değerlendirilmesi ile raporlanır.

Bu Faktörlerin Başlıcaları;

  • ER ve PR pozitifliği ya da negatifliği olarak ifade edilen tümör üzerinde östrojen ve progesteron hormonlarına ait reseptör yoğunluğu,
  • cerbB2 olarak ifade edilen hedefe yönelik moleküler tedaviler için uygunluk testleri,
  • tümörün biyolojisi yani agresifliğinin derecesinin saptanmasına yarayan "ki67" ve "grade" gibi değerlerdir.

Meme kanseri için yukarıda saydığımız testlerin sonuçları tedavi planını doğrudan etkilemektedir. Kendim de bir tıbbi onkolog olarak bir meme kanseri patolojisi değerlendirirken, bunun deneyimli bir merkezden gelip gelmediğini incelemek ilk işimdir. Eğer yeterince yüksek sayıda hasta değerlendirmeyen, bu konuda duyarlı olmayan bir merkez tarafından patolojik değerlendirme yapılmışsa, mutlaka güvendiğim bir merkezden patolojik ikinci görüş almaktayım.

Yazımızın konusu olan ve detaylarını paylaşacağımız çalışma, bu konuya titizlikle yaklaşmamız gerektiğini doğrulamaktadır. Deneyimli bir merkezin, 200'ün üzerinde hastaya verdiği patolojik ikinci görüş sonuçları oldukça dikkat çekicidir.

Dış merkezden gelen 205 hastaya ait patoloji örnekleri deneyimli merkez tarafından yeniden incelendiğinde 52 vakada (%25.4) ciddi farklılıklar saptanmıştır. 33 (16%) hastanın patoloji raporunda büyük değişiklikler olduğu için tekrar sınıflandırılırken, 19 (9.2%) hastada küçük değişiklikler olduğu görülmüştür. 6 hastanın patoloji raporunda birden fazla büyük değişikliklik tespit edilmiştir. En büyük farklılıklar histolojik sınıflandırma (12 vaka), duktal karsinom yayılımının varlığı veya yokluğu (15 vaka), hormon reseptörleri (5 vaka) ve HER2 (7 vaka) sonuçlarında tespit edilmiştir.

Daha ilginci ise, invazif duktal karsinom yani meme kanseri olarak tanı konan iki vakanın aslında iyi huylu (benign) tümör olduğu; meme kanseri tanısı konan dört vakanın ise aslında akciğer kanserinin memeye yaptığı metastaz olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca koltuk altı lenf bezlerine meme kanseri sirayeti tanısı konan üç vakanın da deri kanseri olduğu tespit edilmiştir ki, bunlar büyük değişikliklerdir.

Sonuç olarak, meme patolojisinde ikinci görüş, hastalığın tedavisini etkileyen önemli farklılıkları ortaya çıkarabilir. Çalışmadan da görüldüğü gibi, meme patolojisi konusunda deneyimli bir merkezin değerlendirmesi neredeyse %30'lara varan bir patolojik değerlendirme hatasını ortaya çıkarabilmektedir. Bu ciddi bir rakamdır. %16'sında, yani 205 hastanın 33'ünde, planlama ve tedavi değişikliğine neden olabilecek büyük değişiklikler saptanmıştır ki bu son derece dikkate alınması gereken bir durumdur. Özellikle son yıllarda kanser türlerine özel merkezlerin yaygınlığının artması, hastaların, konusunda uzman ekiplere ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Bizim de önerimiz, yetkin olmayan ya da az sayıda hasta gördüğü için yeterli tecrübeye ulaşamayan bir merkezde tanı almış iseniz, alanında uzman ekiplerden ikinci görüş almanızdır.