Giyilebilir sağlık cihazlarının akıllı telefonlar ile birlikte kullanılması ile gerçek zamanlı olarak sürekli veriler elde edilebilmesini sağlanıyor. Sağlık alanındaki mobil uygulamaları, Dünya Sağlık Örgütü tarafından mHealth veya eHealth olarak adlandırılmaktadır. 2016 yılında Google ve Apple mağazalarında sağlık ve fitness kategorisinde 79.000 uygulamaya yer verdi.

Google bu sene Project Baseline adını verdiği bir çalışmayla Duke ve Stanford Universitesi ile beraber, yaklaşık 10 bin kişinin genetik verileri, kan örnekleri, tıbbi görüntüleri, ve daha fazlasıyla insan sağlının haritasını çıkarmayı amaçlıyor. Apple ise ResearchKit adlı açık kaynak geliştirici kitini 2015 yılında, tıp araştırmacılarının çalışmalarında kullanabilmesi için sunmuştur.

Akıllı telefonlar ve tabletler hastalıkların teşhisinde önemli faydalar sağlayabilir. Yapılan bazı anketlerde, klinisyenlerin neredeyse yarısının teşhis ve karar aşamasında tıbbi uygulamalar kullandığını gösteriyor. Bazı ön çalışmalarda bu uygulamaların hastanede kalım sürelerini ve hatta hastanede ölüm riskini azalttığı da görülmektedir. Anksiyete ve ağrı yönetiminden, klinik çalışmalarda yan etkileri yakın takip etmeye kadar mobil uygulamalar bir onkoloji devrimi vaad etmektedir.

Bir uygulama klinik araştırmalar için kullanılmak istendiğinde karşılaşılan en büyük problemlerden birisi yasal kısıtlamalardır. Bazı kısıtlamalar şunu gerektirmektedir: Genel kullanım bilgilerinin dışında, hastalar da bu uygulamayı kullanabilmek için, güvenli veri transferi, veri depolama, zaman yönetimi ve çalışmaya devam etmedikleri takdirde verilerini silebilmeleri yönünde eğitilmeleri gerekmektedir. Mobil uygulamaların dahil edileceği akıllı klinik çalışmaların (smartRCTs), olup olmayacağı değil ne zaman ve nasıl olacağı tartışılmaktadır.

Clinical Trial Seek, MedTrust ve Study Scavenger gibi uygulamalar, hem hastalara hem de araştırmacılara en uygun klinik çalışmayı bulmalarını sağlayan önemli faydaları olan araçlardır.

Voluntis tarafından geliştirilen eCO uygulaması kola takılan ve kan basıncını ölçmeye yarayan bir sensör sayesinde hastanın akıllı telefonuna anlık ve kesin olarak yüksek tansiyon verilerini gönderebiliyor. Bu teknoloji şimdilik sadece reçete ile kullanılabiliyor. Tıbbi cihazlar kategorisine girdiği için FDA standartlarına uyması gerekiyor.

Mobil sağlık uygulamalarının ve akıllı telefonlarla entegre tıbbi cihazların ne kadar doğru sonuç verdiği ve güvenli olup olmadığı işin bir başka yüzüdür. Tıbbi cihazlar etkinlikleri ve güvenlikleri açısından ciddi testlere tabi tutulurken sayıları yüzbine dayanan sağlık uygulamalarının çoğu bu testlere tabi tutulmamaktadır. Örneğin, 2013 yılında FDA, cilt kanserini teşhis ettiğini iddia eden uygulamaları inceledi ve birçoğunu yeterli bulmadı.

Bunun üzerine bazı telefon ve tablet uygulamalarını denetim altına alacağını, kullanıcı sağlığı için düşük riskli olan uygulamaların denetime tabi tutulmayacağını (hastalık ve semptom takip uygulamaları gibi), onların yerine yüksek riskli uygulamaların “cilt kanseri tespit edici gibi” üzerine odaklanacaklarını duyurdu. Uygulamaların geliştirilmesi desteklenirken, gereksiz kaygılara yol açmaktan kaçınma ve hastaları koruma da ihmal edilmemeli. Bununla birlikte akıllı telefonların steteskop, ultrason ya da şeker ölçer olarak kullanılması, mobil aygıtların tıbbi cihazlara dönüşmesi anlamına gelir. Kulağa hoş gelen bu adımlar bir mucize gibi algılanmamalı, bu cihazların kullanılmasının ve cihazların vereceği sonuçların yorumlanmasını hala uzman bakış açısına ihtiyaç olacağı unutulmamalıdır.

İlgili Konu: