Bilim insanının masumane ve yeterince ön görüde bulunamadan yaptığı basın açıklaması, bu açıklamanın sansasyonel habere dönüşümü ve takiben toplumsal infial.

Bir hafta önceki haberden sonra, onkoloji kliniklerine onlarca (yüzlerce desek de abartı olmaz) akciğer kanseri ve hatta diğer kanser türlerine sahip hastamız başvurdu ve akciğer kanseri aşısına nasıl ulaşabileceklerini sorarak yardım istedi. Doktorunun yeterince haberdar olmadığını görünce de, mutsuz oldu ve güveni kırıldı. 3 gün önce bir hasta yakınım ile yaşadığım diyalog son derece çarpıcıydı; büyük bir umutla, "hocam 2 gün tatilde olduğunuzu öğrenince çok mutlu oldum ve dedim ki, kesin hocam akciğer kanseri aşısının eğitimini almaya gitmiştir, dönünce bize kanser aşısını uygulamaya başlar", dedi. Tabii, bu beklentiyi karşılayamamak ve hastanın karşısında hiçbir şey söyleyemeden yüzüne bakmak, bir onkolog için oldukça güç bir durumdu.

Nedir Bu İnfial Yaratan ve Bir Haber Sonrası Binlerce Akciğer Kanseri Hasta ve Hasta Yakınını Peşinden Sürükleyen Aşı?..

Tüm dünyada, kanser ve tedavi seçenekleri konusunda araştırmalar hızla devam etmektedir. Toplumdaki "kanser tedavisi aslında bulundu, ama büyük ilaç şirketleri eldeki kötü ilaçlarını satabilmek için bu çareyi açıklamıyor" inanışının aksine, çok sayıdaki kanser türüne karşı tedavi bulabilmek adına, binlerce klinik araştırma aktif olarak sürdürülmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın sonuna doğru hayal kırıklığı yaratan aşı çalışmaları ise, prostat kanseri başta olmak üzere bir kaç kanser türünde başarı sağlaması sonucu yeniden canlanmıştır. 2000 yılı sonrasında, kanser hücrelerinin içerdiği bazı antijenik olabilecek yapılara karşı aşı çalışmaları hız kazanmıştır. Küba'da Dr. Macias ve arkadaşlarının yapmış oldukları ve ön sonuçlarını ESMO (Avrupa Tıbbi Onkoloji Derneği) 2012 kongresinde sundukları çalışmada bunlardan birisidir. Gerçekten 2012 yılında dinlediğimiz çalışmanın ön sonuçları, ileri evre (metastaz yapmış) akciğer kanseri için umut vadedicidir.

Bu çalışmada, metastaz yapmış veya ameliyat edilemeyecek kadar bölgesel olarak ilerlemiş küçük hücreli olmayan 177 akciğer kanseri hastasının 135’i, iki gruba randomize edilmiş (rastgele seçilmiş) ve bir gruba Racotumomab isimli aşı verilirken, diğer gruba plasebo (içeriğinde aşı olmayan hastanın aşı zannettiği boş enjeksiyon) uygulanmıştır. Hastalara, bu çalışmaya alınmadan önce mutlaka bir kanser tedavisi (radyoterapi veya kemoterapi) alma şartı konulmuş ve bu tedavilerden mutlaka yarar görenlerden seçilmiştir. Bu hastalar, daha önce aldıkları kemoterapi ve radyoterapi sonrası hastalıkları tamamen kaybolan, kısmi oranda gerileyen veya stabil hastalık dediğimiz hastalık büyümesi duran hastalar olarak belirlenmiştir. Yani, çalışmaya daha önce uygulanan kanser tedavisinden yarar görmeyen hastalar dahil edilmemiştir.

Aşı Uygulanan Hastalarla, Plasebo Verilen Hastalar Kıyaslandığında Ne Gibi Sonuçlar Elde Edilmiştir?..

Aşı kullanan hastalar ortalama 18 ay yaşarken, aşı verilmeyen plasebo uygulanmış hastalar ortalama 11 ay yaşamıştır. Çalışmada, tedavi grupları arasında yaklaşık 7 aylık bir yaşam farkı ortaya çıkmıştır ki, bu böylesine yönetimi güç bir hastalık için son derece anlamlı bir sonuç olarak nitelendirilmiştir. Bu ön sonuçlar, çalışmanın sunulduğu 2012 ESMO kongresinde de bilim insanlarını şaşırtmış ve bir beklenti yaratmıştır.

Ne var ki, önceki yıl bu ön sonuçları yayınlanan çalışmanın ayrıntılarını içeren ve bilim camiasını ikna edecek olan makalenin yayınlanması beklenmiş, ancak kabul görmüş veya görmemiş herhangi bir tıp dergisinde bu çalışma yayımlanmamıştır.

Bu hastalara tam olarak ne oldu? Çalışma ayrıntıları bilimsel standartlara uygun muydu? Plasebo alan hastaların daha sonra aldığı tedaviler nelerdi? Hasta seçimi nasıl yapıldı? Tümör alt tipleri nelerdi? Aşıdan sonra bu hastalar ne gibi tedaviler aldı? Gerçekten bilimsel olarak bu tedavi üstün mü? Gibi son derece kıymetli sorulara maalesef yanıt verilmemiştir.

Sonuç olarak, bu eksik bilgiler ile karşımıza çıkan her kanser hastasına bu yöntemi bir şifa gibi göstermek, şu an için söz konusu olamaz. Ayrıca, bu haberin medyaya yansıması, geliştirildiği iddia edilen aşının, hastalar tarafından akciğer kanserini yok edecek bir yöntem gibi algılanmasına yol açmıştır ki, bu tamamen hatalıdır. Hastalarımıza önerim, hekimlerine güvenmeleri ve akciğer kanserine yönelik şu an için bir aşı arayışı içine girmemeleridir. Ülkemizde, onkoloji camiası hızlı yol kat etmiş ve neredeyse ülkemizin dört bir yanında güvenilir onkologlara ulaşmak artık mümkün olmuştur. Şu an ülkemizde, akciğer kanserinde hedefe yönelik akıllı ilaç olarak adlandırdığımız ilaçların ve kemoterapilerin hemen hepsine ulaşılabilmektedir. Ancak şunu unutmamalıyız ki, günümüzde ilerlemiş akciğer kanserinde halen şifa sağlayıcı bir yol, tedavi yöntemi söz konusu değildir. Bu grup hastalarda en önemli hedefimiz, hastanın yaşam kalitesini arttırmak ve bu yaşam kalitesini mümkün olduğunca bozmadan yaşam süresine katkı sağlamaktır. Bu hedefin dışında arayacağımız her yol, yaşamamıza mal olabileceği gibi, paramızı kaybetmemize de yol açabilir.