BRCA mutasyonlu (BRCAm) metastatik kastrasyona dirençli prostat kanserli hastalar için olaparib (Lynparza, AstraZeneca) adlı ilaç, abirateron ve prednison (veya prednizolon) ile birlikte 31 Mayıs 2023 tarihinde FDA (ABD Gıda ve İlaç İdaresi) onayı aldı. Hastaların bu tedaviye uygunluğu, BRCA mutasyonunu gösteren bir genetik test ile belirlenmeli. Bu onay, aynı zamanda ileri evre prostat kanserinde genetik teste rutin olarak başvurmanın önemine işaret etmektedir.

Tıp dünyasında bilimsel ilerlemeler, hastaların yaşamlarını etkileyebilir ve önemli bir etkisi olabilir. Çoğu zaman bu ilerlemeler, yeni bir ilaç veya tedavi yönteminin onaylanması şeklinde gerçekleşir. FDA'nın onayı, bu yeni ilaçların ve tedavilerin güvenliği ve etkinliğini belgeler. Bugün bu onayların bir örneğini sizlerle paylaşacağız: Olaparib, abirateron ve prednison (veya prednizolon) kombinasyonunun, BRCA mutasyonlu metastatik kastrasyona dirençli prostat kanseri için FDA tarafından onaylanması.

Metastatik Kastrasyona Dirençli Prostat Kanseri Tedavisine Genel Bakış

Metastatik kastrasyona dirençli prostat kanseri (mKDPK), prostat kanserinin ilerlemiş bir evresini ifade eder. Bu evrede, kanser vücudun diğer bölgelerine, genellikle kemiklere ve lenf düğümlerine yayılmıştır (metastaz yapmıştır). Ayrıca, "kastrasyona dirençli" ifadesi, kanserin artık standart hormon tedavilerine (androjen deprivasyon tedavisi= ADT) yanıt vermediğini belirtir. Bu tedaviler genellikle vücuttaki erkek hormonları (androjenler) düzeyini azaltmayı hedefler çünkü bu hormonlar prostat kanseri hücrelerinin büyümesini destekler.

Prostat kanserinin mKDPK evresine geçiş oranı hastadan hastaya değişir ve genellikle kanserin evresine, agresifliğine ve tedaviye yanıtına bağlıdır. Bazı erken evre ve düşük dereceli prostat kanserleri yavaş büyüdüğünden ve yaşam boyu izlem gerektirdiğinden, bu hastaların çoğu mKDPK evresine geçmez. Ancak, daha agresif veya daha ilerlemiş evredeki prostat kanserleri, özellikle tedaviye yanıt vermezlerse, mKDPK evresine geçme olasılığı daha yüksektir. Yine de, genel olarak, prostat kanserli erkeklerin yaklaşık %10-20'si zaman içinde mKDPK evresine ulaşır. Bu nedenle, bu hastalar için etkili tedavi seçenekleri bulmak son derece önemlidir.

mKDPK tedavisinde, genellikle başka tedavilerle birlikte androjen deprivasyon (eksiltme) tedavisi (ADT) uygulanır. Basitçe, bu tedavi erkeklik hormonlarını (androjenleri) vücutta azaltmayı hedefler, çünkü bu hormonlar prostat kanseri hücrelerinin büyümesini destekler. Bu yöntem, özellikle prostat kanseri olan çoğu kişi için önerilir.

Bununla birlikte ileri evre olduğu için bu durumdaki hastaların tedavisinde genellikle abirateron, apalutamide dosetaksel veya enzalutamid gibi yeni nesil ilaçlar ilaçlar kullanılır ve ADT tedavisine eklenir.

PROpel Çalışması ile Gelen FDA Onayı

PROpel çalışmasında, 796 mKDPK hastası olaparib ve abirateron veya abirateron ile plasebo almak üzere randomize edildi (rastgele iki gruptan birine atandı) ve ayrıca prednison veya prednizolon aldılar. Hastaların önceden orşiektomi geçirmesi gerekiyordu ve bu yapılmamışsa, gonadotropin salgılayan hormon (GnRH) analogları alıyorlardı. (Orşiektomi, testislerin cerrahi yolla tamamen çıkarılması işlemine verilen addır)

Daha önce mKDPK için sistemik tedavi almış hastalar çalışmaya alınmadı; ancak metastatik hormona duyarlı prostat kanseri için önceden doksetaksel kullanımına izin verildi. Randomizasyon, metastazın yeri ve önceki doksetaksel kullanımına göre tabakalandırıldı. Tüm kullanılabilir klinik örnekler, BRCA mutasyon durumunu belirlemek için FoundationOne CDx ve FoundationOne Liquid CDx testleri (Foundation Medicine, Inc.) ile geriye dönük olarak test edildi.

İlgili konu: Tüm Kanser Hastaları için Genetik ve Genomik Testlerin Önemi

Sonuçlar

Anlamlı bir biçimde, olaparib artı abirateronun, plasebo ve abirateron ile karşılaştırıldığında radyolojik olarak progresyonsuz sağkalım (rPFS) açısından üstünlüğü tespit edildi.

  • En sol grafik, hasta grubunun dağılımını gösterir. BRCAm olan hastalar tüm hasta grubunun %11'ini oluştururken, BRCAm olmayan hastalar %89'unu oluşturur.
  • Orta grafik, BRCAm olan hastaların yaşam kaybı riskindeki değişikliği gösterir. Olaparib eklenmesi, yaşam kaybı riskini %70 azalttı.
  • En sağ grafik, BRCAm olmayan hastaların yaşam kaybı riskindeki değişikliği gösterir. Olaparib eklenmesi, yaşam kaybı riskini %8 azalttı.

PROpel çalışması abiraterona olaparib eklenmesi metastatik kastrasyona dirençli prostat kanser

Tüm hasta grubunun %11'ini oluşturan BRCAm olan 85 hastada, olaparib ve abirateron grubunda ortanca rPFS değeri belirlenemezken, plasebo ve abirateron alanlarda 8 aydı (%95 CI: 6, 15). Bu hastalar için tedaviye olaparib eklenmesi yaşam kaybı riskini %70 azalttı (genel sağkalım için tehlike oranı 0.30; %95 CI: 0.15, 0.59).

Tüm hasta grubunun %89'unu oluşturan BRCAm olmayan 711 hastada, tedaviye olaparib eklenmesi progresyon riskini %23 ve yaşam kaybı riskini %8 azalttı.

Bu bulgular, tüm hasta grubunda gözlemlenen progresyonsuz sağkalım iyileşmesinin esas olarak BRCAm olan hastalardan kaynaklandığını gösteriyor.

Olaparib ve abirateron alan hastalarda en sık görülen (%10 veya daha fazla) yan etkiler anemi (%48), yorgunluk (%38), bulantı (%30), ishal (%19), iştah azalması (%16), lenfopeni (%14), baş dönmesi (%14) ve karın ağrısı (%13) idi. Yetmiş iki hastanın (%18) en az bir kez kan transfüzyonu ihtiyacı oldu ve 46'sı (%12) birden fazla transfüzyon gerektirdi.

Önerilen olaparib dozu, gıda ile veya gıdasız olarak günde iki kez oral olarak 300 mg alınmasıdır. Önerilen abirateron dozu, günde bir kez oral olarak 1000 mg alınmasıdır. Abirateron yanında, prednison veya prednizolon 5 mg günde iki kez oral olarak verilmelidir. Hastalar ayrıca eşzamanlı bir GnRH analogu almalı veya önceden bilateral orşiektomi geçirmiş olmalıdır.

Bu onay, BRCA mutasyonlu metastatik kastrasyona dirençli prostat kanseri tedavisinde önemli bir ilerlemeyi temsil ediyor. Elde edilen sonuçlar, özellikle BRCA mutasyonlu hastaların tedavisinde bu yeni kombinasyonun etkinliğini gösteriyor. Ancak, her ilaç gibi, olaparib, abirateron ve prednison kombinasyonunun da bazı yan etkileri var ve her hasta için en uygun tedavi seçenekleri doktorları tarafından değerlendirilmelidir. Bu, hastaların yaşamlarını etkileyen ve kanserle savaşta yeni bir umut ışığı olan bir gelişme. Bu tür bilimsel gelişmelerin, kanserle mücadelede daha etkin yöntemlerin geliştirilmesinde kritik bir rol oynadığına inanıyoruz.