
Doğum Kontrol Hapı Kullanımı Over (Yumurtalık) Kanseri Riskini Azaltır mı?
Yeni bir sağlık kaydı veri analizine göre, ağızdan alınan doğum kontrol haplarının kullanımı ve canlı doğum sayısının fazla olması, over (kadın yumurtalık) kanseri riskini azaltmaktadır.
6 Ocak 2025'te The International Journal of Gynecological Cancer dergisinde yayımlanan makaleleri üzerine Avustralya'dan Dr. Iqbal Madakkatel şu ifadede bulunuyor: "Büyük ölçekli, hipotezden bağımsız, makine öğrenimi çalışmamız, yumurtalık kanseri riskinin en azından kısmen değiştirilebilir olduğunu ve bu kanserin erken evrelerinde tespit edilmesini sağlayacak prediktif (ögörücü) kan testlerinin geliştirilebileceğini öne sürmektedir."
Araştırmanın Detayları
Araştırma, Birleşik Krallık Biyobankası'ndaki 222 bin kadında 2920 maruziyeti analiz ederek, 12,6 yıl süresince 1441 yumurtalık kanseri vakası tespit etmiştir.
Analizde en üst %3'lük katkı sağlayan 87 prediktör (öngörücü faktör) kullanılmıştır. Bunlar arasında başlangıç ve kişisel özellikler, kadına özgü faktörler, sosyodemografik durumlar, yaşam tarzı ve çevre, bilişsel ve psikososyal faktörler, fiziksel ölçümler, sağlık ve tıbbi geçmiş ve biyobelirteçler bulunmaktadır.
Doğum kontrol hapını toplamda 5 yıl kullanmış herhangi bir kadın, yumurtalık kanseri riskini yaklaşık %50 oranında azaltmaktadır. Oral kontraseptiflerin koruyucu etkisi üzerine çok sayıda meta-analiz bu bulguları desteklemektedir.
Her ay yumurtlama sırasında, yumurtalığın yüzeyinde iltihabi bir reaksiyon veya süreç meydana gelir ve bu reaksiyonun engellenmesi, yumurtalık kanserindeki azalmanın gerçek nedeni olabilir. Bakır içeren RİA'nın (rahim için araç) yumurtlamayı önlemediği, ancak hormonal RİA'ların bazı kadınlarda yumurtlamayı kısmen bastırabildiği düşünülmektedir, ancak bu onların başlıca etki mekanizması değildir, bu nedenle RİA'nın oral kontraseptifler kadar etkili olup olmadığına dair veriler çelişkilidir.
Yumurtalık Kanserine Karşı Değiştirilebilir Risk Faktörleri Nelerdir?
Yumurtalık kanseri için en güçlü risk faktörlerinden biri, aile geçmişi veya BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları gibi çeşitli genetik mutasyonların varlığıdır. Diğer değiştirilemez risk faktörleri arasında erken menarş veya geç menopoz - tekrar yumurtlama fırsatları nedeniyle - ve endometriozis yer alır. Ancak bilinen değiştirilebilir faktörler, daha fazla gebelik ve emzirme dahil olmak üzere, öncelikle yumurtlamayı azaltma ile ilgilidir. Bu çalışmada, en az iki canlı doğum yapmış katılımcılar, hiç doğum yapmamış olanlara göre yumurtalık kanseri olasılığını %39 oranında azaltmışlardır.
Yumurtalık Kanserini Tarama ve Tespit Etmede Engeller Nelerdir?
Birinci evre yumurtalık kanseri teşhisi alan kadınların 5 yılık sağkalım oranı %90'ın üzerinde çok iyi bir değerdir, ancak vakaların sadece yaklaşık %17'si bu kadar erken teşhis edilir. Yumurtalık kanseri belirtileri genellikle belirsizdir ve karın şişkinliği, karın rahatsızlığı ve iştahsızlık gibi belirtiler içerir. Bu, hastaların başlangıçta birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcılarına başvurmasına neden olur. Ancak yumurtalık kanseri, çoğu diğer kanser türünden farklı davranır. Meme kanseri ve kolon kanseri tek bir noktadan başlar ve oradan büyürken, yumurtalık kanseri, yumurtalıkların karın içindeki konumu nedeniyle, küçük bir tümör karın içine hindiba tohumu gibi dağılabilir ve uzun bir süre boyunca tespit edilemeyebilir.
Çalışma Yeni Hangi Kanıtları Sunuyor?
Yükseklik ve kilonun yumurtalık kanseri riski üzerindeki etkileri konusunda geçmiş çalışmalar çelişkili kanıtlar sunmuştur, ancak bu çalışma her ikisi için de pozitif bir ilişki bulmuştur. Örneğin, standart sapmanın üzerinde her bir ekstra yükseklik %13 oranında risk artışıyla ilişkilendirilmiştir. Vücut yağ yüzdesi gibi çeşitli yağlılık ölçümleri, özelliğe bağlı olarak %14 ile %28 arasında değişen oranlarda kanser olasılığını artırmıştır.
Gelecekteki Taramalar İçin Biyobelirteçler Umut Verici Olabilir mi?
Yumurtalık kanseri taraması uzun süredir araştırmacıların kutsal kasesi olmuştur ve onlarca yıldır başarılı bir tarama testi geliştirilememiştir. Bu kanserin nasıl ortaya çıktığı nedeniyle çok karmaşıktır. Hatta altı ayda bir yapılan ultrason taramaları bile erken teşhis veya hayatta kalma oranlarında bir artış göstermemiştir.
Tümör işaretçi testleri ile ultrason taramasını birleştiren geçmiş başarısızlıklara da dikkat çekmek gerekir. Bahsedilen bu kan biyomarkerleri heyecan verici çünkü kolay testler, ancak bu laboratuvar değerlerindeki değişikliklerin diğer nedenleri olabilir ve bu değerler sadece yumurtalık kanserine özgü değildir. Ayrıca bu testlerin ne sıklıkla yapılacağı konusunda bir zaman çizelgesi belirlemenin zorluğu var. "Her ay mı, her 3 ayda bir mi, yoksa 6 ayda bir mi laboratuvar testleri yapacaksınız?"
Araştırmada ayrıca glutamin ve alanin gibi diğer faktörlere de bakılmıştır. Kanser hücrelerinin metabolizması ve tümör mikroçevresine biraz daha odaklanılması gerekmektedir. Bu da erken teşhis veya tarama testi geliştirmeye yardımcı olabilir. Araştırmacılar bu hastalığı erken teşhis etmenin bir yolunu bulmayı umuyor.
Bu çalışmanın kan biyomarkerlerinin yumurtalık kanseri riski ile ilişkilendirilmesi, potansiyel tümör oluşum mekanizmaları hakkında bilgi verebilir ve prediktif kan testlerinin geliştirilmesini destekleyebilir. Aspartat aminotransferaz ve alanin aminotransferaz düzeylerinin yüksek olması, yumurtalık kanseri olasılığını %11 oranında azaltmıştır. Yüksek nötrofil yüzdesi, kanser riskini hafifçe artırırken (OR, 1.08), yüksek total serum proteini daha düşük bir riskle ilişkilendirilmiştir (OR, 0.86).
Bu bulgular, yumurtalık kanseri risk faktörlerinin ve koruyucu stratejilerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir ve erken teşhis için yeni yollar sunabilir. Bu tür bilimsel ilerlemeler, hem sağlık profesyonelleri hem de genel toplum için önemli bilgiler sağlamaktadır.
Madakkatel I, Lumsden AL, Mulugeta A, Mäenpää J, Oehler MK, Hyppönen E. Large-scale analysis to identify risk factors for ovarian cancer. Int J Gynecol Cancer. 2025 Jan 6:ijgc-2024-005424. doi: 10.1136/ijgc-2024-005424. Epub ahead of print. PMID: 39084694.