Kanser, dünya genelinde hastalık kaynaklı yaşam kayıplarının başında gelmektedir. Kanserde yaşam kayıplarının yüksek olmasının nedenleri; erken teşhisi sağlayacak biyomarkerların eksikliği ve buna bağlı olarak hedeflenmiş tedavilerin geliştirilememesidir. Kanser araştırmalarının ilgi noktalarından biri de kanser hücrelerini diğer hücrelerden ayıran biyolojik belirteçleri keşfetmektir. Peki biyomarker dediğimiz moleküller, kanser hastalığı için neden bu kadar önem arz ediyor?

Biyomarker kanda, diğer vücut sıvılarında ve dokularda normal ya da anormal bir süreci belirten moleküllere verilen addır.

Biyomarkerlar, biyobelirteç olarak da isimlendirilirler. Kanser alanında sıklıkla tümör marker olarak anılırlar. Biyobelirteçler proteinler (enzim ve reseptörler), DNA, RNA, antikor veya peptid yapıda olabilir. Bu moleküller tam kan, serum, plazma, dolaşım veya dışkı, idrar, meme başı akıntısı, tükürük gibi salgılardan analiz edilir.

Tümör belirteçleri markerları kanser biyobelirteç 1024x376

Genetik biyobelirteçlerin hangi örnekten analiz edileceği ise incelenecek mutasyonun tipine bağlı olarak değişir. Vücut hücrelerinde gen hasarlarına bakılacak ise tam kan, tükürük kullanılabilir. Germ line mutasyonlar için ise tümörlü dokudan alınan DNA analiz edilerek vücut hücrelerindeki DNA ile karşılaştırma yapılır. Böylelikle hangi gende mutasyon meydana geldiği tespit edilir.

Kanser biyobelirteçlerinin keşfedilmesi hedefe yönelik ilaçların geliştirilmesi için büyük öneme sahiptir. Son yıllarda ileri genetik analizlere dayanan test sistemlerinin geliştirilmesi “kişiye özel tıp = hassas tıp” alanının gelişmesine katkı sağlamaktadır.