Düşük ve Orta Dereceli Erken Evre Prostat Kanserinde Tedavi Kararı Verilirken Beklenen Yaşam Süresi de Dikkate Alınmalı mı?
Prostat kanseri tedavisi, kişisel bir karardır. Seçenekler tüm yönleriyle değerlendirilip uygulanacak tedaviye, hasta ile birlikte karar verilmelidir.
Erken evre prostat kanserinin tedavisinde cerrahi müdahale, radyoterapi, yakından izlem gibi birden çok tedavi seçeneği mevcuttur. Ancak, bu tedavi seçeneklerinin her biri diğerlerine göre avantaj ve dezavantajlara sahiptir. Bu noktada; hasta için en uygun yöntemi belirleyebilmek için gerekli bütün etmenlerin değerlendirilmesi gerekir.
Erken evre prostat kanserinde; cerrahi, radyoterapi gibi agresif yöntemler, hastanın yaşam kalitesinde ciddi düşüşlere neden olabilmektedir. Hele ki, hastada eşlik eden başka hastalıklar da mevcutsa çok daha riskli olabilmekte, hatta kanser dışı nedenlere bağlı ölüm oranlarını dahi artırabilmektedir. Dolayısıyla, kanserden ölüm riski düşük, başka nedenlere bağlı ölüm riski yüksek olan hastalarda, beklenen yaşam süresi de kısaysa bu agresif tedavilerin yerine, koruyucu tedaviler daha iyi bir seçenek olabilir. Koruyucu tedaviler; yakından izlem, ilaç tedavileri gibi yöntemlerle hastalığın ilerlemesini engelleme ve kontrol altında tutma prensibine dayanır. Nitekim; Amerikan Üroloji Derneği, Avrupa Üroloji Derneği gibi tedavi rehberi sunan saygın kuruluşlar da; beklenen yaşam süresi 10 yıldan düşük olan, düşük ve orta dereceli erken evre prostat kanserli hastalarda, agresif tedaviler yerine koruyucu tedavileri önermektedir. Çünkü pek çok çalışmada, bu hastalarda agresif tedavilerin ciddi sağkalım avantajları sağlamadığı gösterilmiştir.
Ancak prostat kanserli erkeklerde, yaş ve başka hastalıkların eşlik etmesine göre 10 yıllık sağkalım oranları üzerine mevcut verilerin yetersizliği yüzünden, bu hastalarda tedavi kararları verilirken beklenen yaşam süreleri çoğu kez dikkate alınmamaktadır. Daha önceleri yaşa göre beklenen yaşam süreleri, eşlik eden hastalığa göre beklenen yaşam süreleri ve tedavi seçimi üzerine çalışmalar yapılmıştır. Ancak literatürde bu iki kriter birlikte göz önünde bulundurularak yapılmış bir çalışma mevcut değildir. Bu yüzden geçtiğimiz günlerde bu konu üzerine, oldukça yön verici nitelikte kapsamlı bir çalışma yayınlanmıştır.
Bu çalışma; 66 yaş ve üzeri düşük veya orta dereceli, erken evre prostat kanserli yaklaşık 96000 hastaya ait verileri içermektedir. Çalışmada hastalar, eşlik eden başka hastalıkların sayısına ve derecesine göre skorlandırılmış (daha yüksek skor, kansere eşlik eden daha fazla sayıda ve derecede hastalık olduğu anlamına gelmektedir) ve yaşlarına göre de gruplandırılmıştır. Buna göre; 66-69 yaşlarındaki hastalarda 2 ve üzeri skoru olanlarda, 70-74 yaşlarındaki hastalarda 1 ve üzeri skoru olanlarda, 75 yaş ve üzerindeki hastaların tamamında beklenen yaşam süresinin 10 yılın altında olduğu görülmüştür. Buna karşın beklenen yaşam süresi 10 yılın altında olan 66-69 yaş grubundaki hastaların %68’ine, 70-74 yaş grubundaki hastaların %69’una, 75-79 yaş grubundaki hastaların %57’sine, 80 yaş ve üzerindeki hastaların %24’üne tavsiye edilenin aksine agresif tedaviler uygulandığı belirlenmiştir.
Sonuç olarak; prostat kanseri tedavisi, kişisel bir karardır. Seçenekler tüm yönleriyle değerlendirilip uygulanacak tedaviye, hasta ile birlikte karar verilmelidir. Beklenen yaşam sürelerinin de bu karar kriterleri arasında yer alması gerekmektedir. Nitekim, beklenen yaşam süresi 10 yılın altında olan, düşük ve orta dereceli erken evre prostat kanserli hastalarda, agresif tedaviler önerilmemektedir. Bu çalışma da, beklenen yaşam sürelerinin değerlendirilmesinde, yol gösterici nitelikte önemli bir çalışmadır. Umut ediyoruz ki; bu çalışmadan sonra hekimler uygun tedavi seçiminde, bu kriteri daha fazla göz önünde bulunduracaklardır.
https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/cncr.28926/abstract