Geçtiğimiz günlerde İngiliz Tıp Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmaya göre ileri evre, hormona dirençli (androjen baskılama tedavisine dirençli) prostat kanserinde Abirateron tedavisinin, kemoterapi verilmeden de etkili olduğu ve bu ilacın uzun süreli kullanımının yan etkileri arttırmadığı görülmüştür.

Önceleri prostat kanseri yayılım gösterdiğinde çaresiz kalınan bir döneme girilirdi. Sonraları prostat kanserinin gelişiminde androjenlerin (erkeklik hormonu) rolü olduğu saptandı ve metastatik (ileri evre) prostat kanserinde androjen baskılama tedavisi, standart bir tedavi yaklaşımı haline geldi. Bu tedaviye başlangıçta yanıt oldukça iyi oldu. Ancak, bir süre sonra androjenlerin vücutta bağlandığı bölgelerdeki genetik bozulmalar sonucu androjen baskılamaya karşı vücutta direnç geliştiği gözlendi. Bu andan itibaren benimsenen stratejilerin temel hedefi yaşamın olabildiğince uzatılması oldu.

Bugün için androjen baskılamaya dirençli hale gelen prostat kanserinde, yaşam sürelerine bir miktar katkı sağlayan kemoterapi ilacı dosetaksel, standart tedavi olarak kabul edilmektedir. Ancak, hastalığın dosetaksel bazlı tedavilere yanıt vermemesi veya bir süre sonra artık bu yanıtın alınamaması durumunda henüz standart bir tedavi yaklaşımı geliştirilmemiştir. Bu noktada, yaşamı uzatmak adına kullanılan birkaç tedavi seçeneği mevcuttur. Bunlardan en önemlisi Abirateron Asetat’tır. Abirateron; androjenlerin sentezlenmesinde görevli bir enzimi engelleyip androjen miktarını azaltarak etki gösteren bir ilaçtır. Abirateron’un, androjen baskılamaya dirençli hale gelen prostat kanserinde, kemoterapi sonrası yaşam sürelerini uzattığı zaten bilinmektedir. Ancak bu çalışma, abirateronun kemoterapi verilmeden, yani dosetaksel tedavisi uygulanmadan kullanılması durumunda etkili olup olmayacağını gözlemlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.

Araştırmada henüz kemoterapi tedavisi görmemiş, hormona dirençli prostat kanseri 1088 erkek, abirateron uygulananlar ve uygulanmayanlar olmak üzere 2 gruba ayrılmış ve hastalar yaklaşık 2 yıl takip edilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde; abirateron uygulananlarda yaşam kaybının daha az görüldüğü ve az farkla da olsa yaşam sürelerinin daha uzun olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra abirateron uygulananlarda kemoterapiye, opiat kullanımına (kanser ağrıları için uyuşturucu etkili ağrı kesici) başlama ihtiyacının daha geç ortaya çıktığı, kanserin ilerlediğini gösteren PSA seviyelerinin daha geç yükselmeye başladığı da gözlenmiştir.

Sonuç olarak; hormona dirençli prostat kanseri yıllarca yaşam kaybı kelimesi ile özdeşleşmişken, şu anda bu hastalarda yaşamı uzatmak adına birden fazla tedavi yaklaşımı mevcuttur. Şu an için üzerinde durulan; bu tedavilerin zamanlaması, sıralaması, dozu gibi prosedürlerde en ideal olan yaklaşımın yakalanmasıdır. Bu doğrultuda Abirateron’un kemoterapi uygulanmadan da etkinlik gösterebiliyor olması ve bunun yanı sıra uzun süre kullanıldığında ilacın yan etkileri arttırmıyor olması son derece önemli ve umut verici bir gelişmedir. Bundan sonra da böylesine umut verici haberler alabilmek ve sizlerle paylaşabilmek en büyük dileğimdir..