Kanserde yaşam kayıplarının yüksek olmasının sebepleri etkili tedavilerinin geliştirilememiş olması ve erken tanıda, tedavide yardımcı olacak biyomarkerların keşfedilememiş olmasıdır. Bu sebeple keşfedilen her biyomarker kanser tedavisinde büyük yararlar sağlayacaktır. Ağustos 2016 tarihinde saygın bilim dergisi Nature Communications’da yayımlanan çalışmada, tespit edilen 14 genin meme ve akciğer kanserinin seyrini tahmin etmede önemli rol oynadığı belirtilmiştir.
Kanser tedavilerinde karşılaşılan başlıca zorluklardan biri, hasta için en doğru tedaviyi tespit etmeye çalışmaktır. Örneğin erken evrede tanı almış bir hastanın ameliyat sonrası koruyucu (adjuvan) kemoterapi veya radyoterapi tedavilerinden ne kadar fayda göreceğini tahmin etmek bazen oldukça zor olabilmektedir. Son yapılan araştırmalarda erken evre akciğer kanseri hastalarında, adjuvan kemoterapinin 5 yıllık sağ kalıma katkısının sadece % 10’lar civarında olduğu tespit edilmiştir.
Bu sebeplerle hastanın ağır, hatta bazen gereksiz tedaviler almasını engelleyecek, doğru tedavi kararının verilmesine yardımcı olacak biyomarkerlara ihtiyaç vardır.
Bu konuda heyecan yaratan çalışmalar genetik biliminden gelmektedir. Araştırmada genlerin yönetiminden sorumlu proteinlerin analizi yapmıştır. Bilindiği üzere kanserin 10 temel özelliğinden biri genomik kararsızlıktır (instabilite). Yani, gen hasarlarının birikip gen fonksiyonlarını bozmasıdır. Genomik bozukluklara yol açan en büyük etken hücre çoğalması sırasında genetik bilginin hücrelere eşit dağılmamış olmasıdır. Hücrelere eşit miktarda genetik bilginin dağıtılmasını sağlayan temel moleküller sentrozomlardır. Araştırmacılar tümör dokularında ileri genetik analizler yaparak sentrozomların fonksiyonlarını yöneten genleri bulmaya çalışmışlardır.
Araştırma Sonuçlarına Göre,
- Sentrozom fonksiyonlarını yöneten 31 genden 14 ünün aktivitesinin kanser hücrelerinde yüksektir.
- Kromozomlardaki bozukluklar arttıkça yani genomik instabilite ne kadar fazla ise, kanser hücrelerinin kemoterapi ve radyoterapiye daha duyarlı hale geldikleri bulunmuştur.
Ancak, kromozomlardaki bozuklukların fazla olmasının adjuvan tedavi almayan hastalarda sağ kalımı artırdığına dair bir ilişki bulunamamıştır.
Peki Bu Çalışma Klinik Açıdan Ne İfade Ediyor?
- Genetik biyomarkerlar klinik ve patolojik biyomarkerlara göre daha etkili sonuçlar sunmaktadır. Bu çalışma ile birlikte yapılan genetik analizlerle hastanın tedaviye cevap verip vermeyeceği önceden tahmin edilebilir.
Kanser tedavisi en iyi multidisipliner bir yaklaşımla yürütülebilir. Genetik ve biyoinformatik gibi temel bilimlerin önemi, hastalarımız için doğru tedavi seçiminde giderek artmaktadır.